Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Fanzin: Analog Kültür


Pikaplar, plaklar ve müziğe dair keyifli bir şeyler okumak isterseniz, geçtiğimiz aylarda yayınlanan Analog Kültür fanzin'ine bir göz atın derim. Türkiye'de unutulan şarkıların ve plakların peşine düşüp önemli işler yapan Cüneyt Yalçın Naçar'ın yanında, Esma Aydın Naçar ve Zeynep Yıldırım'dan keyifli bir sohbeti okuyabilirsiniz. Bende karınca kararınca birkaç satır ile fanzin'e destek olmaya çalıştım.

Fanzin'in PDF formatındaki elektronik edisyonunu harika bir oluşum olan Fanzin Apartmanı sitesinden indirebilirsiniz. Analog Kültür''ün sayfasına ulaşmak için ise buraya tıklayıverin, indirme linki ise sayfanın en altında :)

Altered Carbon



Netflix, yeni bilimkurgu dizisi Altered Carbon için sağlam reklam yapmıştı. Şimdiye kadar çektiğimiz en pahalı dizi diye ön plana çıkartılan dizi bir çok eleştirmen tarafından Blade Runner ve Neuromancer gibi eserlerin izinden giden siberpunk teması ile dikkat çekici olarak tanımlanmıştı. Bende oturup bir seyredeyim dedim. Siberpunk evren hoşuma gitti hatta bolca Blade Runner'vari görseller ile ilk dönemlerde bayağı hoşuma bile gitti. Ancak son dönemlerde dizilerde bir furya haline gelen gerekli gereksiz her yerde çıplaklık beni bu dizide biraz rahatsız etti doğrusu. Konu çok ilginç ancak bir çok şeyin ayrıntısına giremedim ve yüzeysel geçildiğini düşündüm. Ha gün sonunda keyifle seyrettim, yalan yok...

Ancak hazır kitabı Türkçe'ye çevrilmişken bir de onun tadına bakayım dedim. Richard K. Morgan tarafından yazılan roman İthaki Yayınları tarafından Türkçeleştirilmiş ve 20TL civarına satılıyor. Açık konuşmak gerekirse kitaba yeni başlamış olmama rağmen, bana sorarsanız atmosfer kesinlikle diziden daha başarılı. Oldukça kalın bir kitap ama su gibi akıp gidiyor. Bir göz atmanızı tavsiye ederim, özellikle de dizinin biraz yüzeysel kaldığını düşünüyorsanız...

Steven Levy Hackerlar ve ODTÜ Yayıncılık


Uzun zamandır bloğuma kitaplarla ilgili bir şeyler eklememiştim. Bu süre zarfında kitap okumadığımdan değil okuduğum kitapların belirli bir alana odaklanmış olması, okuyucuların pek ilgisini çekecek şeyler olmaması  ve çoğunlukla nadir olmaları sebebiyle idi. Malleus Maleficarum'un Cambridge Üniversitesi çevirisi veya Birinci Dünya Savaşı Alman Saldırı Birlikleri: Organizasyonları, Taktikleri, Silahları, Savaş Üniformaları (1) gibi kitaplar benim kendi bloğuma taşıdığım tarzda kitaplar değil. Ha tabii ki farklı platformlarda bu konularda bol bol yazışıp çizişiyoruz ama SM platformu bu işler için uygun değil. Neyse...

Eşim son dönemlerde farklı kitapevlerinden çocuk kitapları alıp bizim ufaklığın ilgisini neler çekiyor diye bakıyor. İlginç bir şekilde ODTÜ Yayıncılık aklına gelmiş veya bir yerlerden duymuş ve bir sipariş hazırlamış. Böyle bir sipariş verileceği araya kendi okuyacaklarını da ekler ve bana da haber verir. Eğer ilgimi çeken kitaplar olursa bende siparişe eklerim ve 1 taşla üç kuş vururuz. Siparişini hazırlayıp, "Hakan,  ODTÜ Yayıncılık'tan istediğin bir şey var mı" deyince biraz şaşırdım. Vallahi ne yalan söyleyeyim ODTÜ Yayıncılık konusunda en ufak bir fikrim olmadığı gibi varolduğunu bile bilmiyordum. Ayıp diyenler olacaktır ama tarih tarafında benim ilgilendiğim konularda herhangi bir yayınları olmadığı için bir yandan da gayet doğal bu cehalet hali(m)....

Hemen şöyle bir "Tarih" bölümüne baktım, ilgimi bir şey çekmedi. Sonra "Bilgisayar" kategorisini gördüm. Kevin Mitnick'in iki kitabının Türkçe'ye çevrilmiş olduğunu gördüm, şaşırdım. Bunları seneler önce okumuştum. Ancak asıl bomba okuma listeme eklediğim Steven Levy'nin Hackerlar kitabı oldu. Yakın zamanlarda eski bilgisayarlara kafayı fena halde takmış bir adamın okuma listesinde bu kitabın olması gayet doğal.


Steven Levy 1951 doğumlu Amerikalı bir gazeteci. Bilgisayar, teknoloji, kriptografi, internet, siber güvenlik ve internette gizlilik üzerine kitapları çok değerli. Levy, uzun yıllar Wired dergisinde kıdemli editör olarak müthiş yazılar yazdı. Meşhur Newsweek dergisinin uzun yıllar teknoloji editörü oldu. Macworld, New York Times, gibi bir sürü dergide yayınlanmış makaleleri var ve bu makaleler gerçekten içi dolu makalelerdir.

Apple firması ve dolayısıyla Steve Jobs ile ilginç bir ilişkisi vardır örneğin. Apple'ı sevdiğini hiç saklamaz. "The Perfect Thing" kitabında "iPod" konusunu bence çok mantıklı şekilde ele almıştır. Bazı eleştirmenler tarafından biraz taraflı bulunmuş bir kitap olduğu söylenir ama "iPod"un müzik endüstrisini kökten değiştirdiğini düşünürsek bence bu eleştiriler bayağı haksız. En azından ben sevmiştim kitabı ve taraflı da bulmamıştım doğrusu...

Neyse 1984'te bilgisayarların günümüzde bildiğimiz ve kullandığımız makinelere nasıl bir adım adım evrildiğini anlatmak için "Hackerlar: Bilgisayarın Devriminin Kahramanları"nı kaleme aldı. Özellikle bilgisayar hackerların "ahlakı"nı ele alıp, o dönemlerde hackerların "yaşamı daha iyi hale getirmek" ve "bilgiyi özgürleştirmek" mücadelelerini anlaşılır bir dille anlattı. Bu kitabın bir özelliği, kitapta adı geçen her önemli isimle röportaj yapıp, 1970'lerin bu müthiş zaman dilimine gerçekten ışık tutmuş olmasıdır.

Kitap, benim gibi bilgisayar meraklılarının elini ayağını titreten IBM TX-0 ve PDP-1 gibi erken dönem bilgisayarların başına üşüşen genç hackerları anlatmaya başlıyor. Arkasından "Spacewar!" gibi tarihi değiştiren oyunlardan, telefon hatlarının manipule edilmesinin hikayesine kadar tüm önemli olaylar son derece akıcı bir dille ve en önemlisi anlaşılır şekilde anlatılıyor. Bu aralar zaten acayip derecede takıntılı olduğum Altair 8800 ile bilgisayarların geniş kitlelere yayılmasından 1980'lerin başlarına kadar önemli olayları ele alıyor.

Yazdığım gibi bu kitap zaten okuma listemdeydi ve Türkçeleştirildiğini görünce balıklama atladım tabii. ODTÜ Yayıncılık, kitabın 2010 yılında güncellenmiş baskısını çevirmiş ve çok hayırlı bir iş yapmış. Güncellemelerde, Bill Gates ve Mark Zuckerberg gibi isimlerle yapılmış söyleşilerden bölümler var. Kitabın çevirisi gayet başarılı ve akıcı. Tabii ki ufak tefek hatalar var  ama konu bütünlüğünü bozan veya göze çarpan bir sorun yok. Çeviriyi yapan Emel Aslan'a kocaman teşekkürler.


Kitabın Türkçe çevirisinin kapağını çok sevmedim. Benim favorim en son baskının yukarıda görülen kapağı. "Hakan Bey manyak mısınız nelere takıyorsunuz"  diyenler olduğuna eminim ama böyleyim ne yapalım :)

Şimdi gelelim işin aksiyon tarafına :) 

Eşim  ODTÜ Yayıncılık'a siparişini verdikten bir gün sonra kargo elimize ulaştı. Bizim ufaklığı uyutup hemen kitabı okumaya başladım. 48. sayfaya geldiğimde kitap bir anda 113. sayfaya geçince bir an aptallaştım sonra da bastım küfrü tabii ki. Yaklaşık 65 sayfalık bir eksiklik söz konusu idi. Kitabın iki bölümü komple eksikti ve kronolojik ilerleyen bir kitapta atlama yapabilmek mümkün değil. Gece yarısı durumu anlatan bir mesaj gönderdim bir kaç tane de fotoğraf ekledim. 

Uzun zamandır büyük internet kitap satıcılarından bir şey satın almıyorum. Kitaba sıradan bir "mal" gibi yaklaşıyorlar ve yaşanan sorunlarda nedense empati yapmak yerine işleri yokuşa sürüyorlar. Ne kredi kartı slibinizi mi attınız, o zaman kitabınız arızalı (evet bunu kulağımla duydum) da olsa değiştiremeyiz gibi saçmalıkları duymanız mümkün. "Nah değiştiremezsiniz" deyince de kızıyorlar bir de.

Aslına bakarsanız hem ben hemde Seçil Hanım, kitapları, kitapçılardan satın almayı severiz. Ancak son yıllarda internet üzerinden satılan fiyatlarla, kitapçılardaki fiyat etiketleri arasında uçurumlar oluşmaya başladı maalesef. İnsanlar tabii ki ceplerini düşünecekler -ki buna bizde dahiliz- ama bu durum o sevdiğimiz kitapçıların kapanmasına veya meraklılara sunabildikleri kitapların azalmasına yol açtı. Her sektörde yaşanan şeyler işte. Ancak işin kötü tarafı internet üzerinden kitap satışının köşe başlarını büyük firmalar tutmaya başladılar ve bir sürü saçmalık ile uğraşmak zorunda kalmaya başladık. Bu yüzden yayınevlerinden alışveriş etmeyi tercih ediyoruz. En azından kitaplarına "mal" gözüyle bakmıyor bir çoğu... 

Bakalım ODTÜ Yayıncılık ile nasıl bir macera yaşayacağız derken, 15-20 dakika sonra bir mesaj geldi. Bu arada saat gece yarısını geçmiş durumda! Can  Bey diye birisinden geliyor; "kusura bakmayın, yarın yenisini kargoya vereceğiz" minvalinde bir mesaj, bizim memlekette alıştığımız bir olay değil. 

Ne kredi kartı slibi isteyen var, kitabı önce geri gönderin, inceleyip uygun görürsek yenisini gönderelim diyen var. Bizim memlekette böyle şeylere alışkın değiliz yahu. Velhasıl kelam Pazartesi günü kitabım elime ulaştı keyifle okudum. Şimdi ikinci tur ayrıntılı okumamı yapıyorum. Teşekkürler  ODTÜ Yayıncılık! 

Benim gibi bilgisayarların geçmişine meraklı herkese tavsiye edeceğim bir kitap. Fiyatı gayet makul, çevirisi gayet başarılı, içerik zaten müthiş. Bu yazıyı yayınladığımda 17TL'nin aşağısına satılıyordu bu kitap ki, hatırladığım kadarı ile İngilizcesi 3 katı daha pahalı olması lazım. Bir de herşeyin ötesinde bir sorun yaşandığında onu çözecek hemde kısa zamanda çözecek birileri var karşınızda. Eh daha ne olsun. 

Ben gaza geldim kitabı satın alacağım derseniz buradan ilgili sayfaya ulaşabilirsiniz. Bu arada çocuğunuz varsa ilgili bölüme de bakmayı unutmayın derim... 


(1) German Assault Troops of World War I: Organization Tactics Weapons Equipment Orders of Battle Uniforms, Thomas Wictor amcanın yazdığı uzuuun bir araştırma kitabı diyebiliriz. Siper savaşı hengamesinin içerisinde karşı tarafa baskın yapabilmek için geliştirilen taktikler ve kullanılan ekipmanlar konusunda merakınız varsa müthiş bir kitap... 

Yaz ve Kitaplar


Yaz aylarından tam anlamı ile bir kitap canavarı haline geliyorum. Aslında bu durum normal, iş yok güç yok! Yaz boyunca farklı konularda araştırma yaptım bol bol. Kitap kapağından zaten belli oluyordur konular. En azından bir ipucu. Ancak komik bir şey söyleyeyim, bazı konularda özellikle de ülkemizdeki inançların mainstream olanları haricinde basılı kaynak bulmak pek zor. Türkiye Diyanet Vakfının İslam Ansiklopedisi bu eksikliği bir miktar azaltıyor olsa da, özellikle bazı konularda araştırma yaparken rastladığım Farsça kaynaklar yanında daha gidilecek çok yolumuz var anlaşılan. Bu arada meraklılar için hemen link vereyim www.islamansiklopedisi.info Sanırım sene içerisinde koyacak bir yer bulabilirsem ansiklopedinin basılı edisyonunu da almayı planlıyorum!

Peyniraltı Edebiyatı Ağustos Sayısı ve Bendeniz!


Peyniraltı Edebiyatı dergisini duymuş olanlarınız vardır sanırım. Eğer duymadıysanız keyifli bir edebiyat dergisi. Hemen her ay yayınlanan dergi daha önce belirli satış noktalarında satılırken artık D&R, Ideefixe gibi büyük zincirlerde de bulabiliyorsunuz. Derginin Ağustos sayısı Boris Vİan'a ayrılmıştı ve bende bu sayıda yerimi aldım. Böylelikle bende keyifli bir dergi ile tanışmış oldum. Bulabildiğim eski sayıları edindim ve her ay satın alacağım.


Yazı tahmin edebileceğiniz üzere Boris Vian ve müzik ilişkisi hakkında. Geçmişte bloğumda bu konuda bir yazı yayınlamıştım zaten, onun dergiye uyarlanmış bir edisyonu diyebiliriz kısaca. Ancak her zaman söylediğim gibi basılı derginin tadı bambaşka. 


Dergi elime ulaşınca benim yazının başlığını süsleyen çok hoş bir illüstrasyon gördüm. Pınar Ergün tarafından çizilmiş olan bu illüstrasyon hoşuma gidince neler yapıyor acaba diyerek kısa bir internet turu yaptım. Upsaki mahlasını kullanan çizerin bir bloğu var. İsterseniz buradan ziyaret edebilirsiniz.  

Velhasıl kelam güzel bir anı oldu bu yazının yayınlanması... 

Tarih Meraklıları İçin Olmazsa Olmaz: Harb Mecmû'ası


Geçen haftalarda yine İzmir Kitap Fuarında kurtlarımızı döktük eşimle. Bayağı bir kitap aldık. Ben genelde senelik referans kitaplarımı fuarda satın alıyorum. Zaten genelde popüler roman vesaire okumayı sevmediğim için senelik alışveriş sıkıntı yaratmıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bir dünya kitap satın aldım yine! Her zaman söylediğim gibi benim asıl ilgi alanım müzikten vesaireden önce tarihtir. Seneler içerisinde çok ciddi bir kütüphaneye sahip oldum ve geliştirmeye devam ediyorum. Belki bir gün 3 hatta 4 farklı mekana yayılmış kitaplarımı bir araya toplayabilirsem bazı fotoğrafları sizlerle paylaşırım...

Normalde kendi bloğumda tarihten veya kitaplardan pek bahsetmem. Ancak tarih meraklıları için "Harb Mecmû'ası" kütüphanelerde olmaz ise olmaz bir eser. Dönemin Harbiye Nezareti yani Savaş Bakanlığı tarafından basılan Harb Mecmû'ası Osmanlı İmparatorluğunun dört bir cephede sürdürdüğü savaşın fotoğraflarından ve açıkçası kahramanlık hikayelerinden bahsediyor. 1914 ila 1918 arasında yayınlanan ve Çanakkale'den Sina'ya, Galiçya'dan Kafkasya'ya kadar bir çok farklı coğrafyadan fotoğraflara yer verilen Harb Mecmû'ası aslında bugünün bakış açısıyla oldukça hüzünlü bir yenilgi hikayesini anlatıyor. Örneğin her iki Süveyş harekatından büyük bir coşku ile bahsediliyor ancak tarihsel gerçekleri biliyoruz bugün.

Kitap içeriğine, baskı kalitesine ve sayfa sayısına göre yaklaşık 14TL'lik fiyatı ile almayanı dövmek lazım statüsünde. Türk Tarih Kurumunun son derece karışık web sitesinde kitabı bulmaya çalışmak yerine buraya tıklayıp satın alabilirsiniz.

Otomatik Portakal Kitap



Benim Otomatik Portakala takıntımı bilenler bilir. Bilinmeyecek gibi değil zaten bloğumun banner'ına bakarsanız fark etmemeniz mümkün değil! Bundan seneler önce Amazon'dan İngilizce bir Anthony Burgess, Otomatik Portakal baskısı satın almış ve okumuştum. Ancak kitaptaki absürd argo yapısından dolayı İngilizcemin kitabın derinine inmeye yeterli gelmediğini söylemem doğru olur. Bu noktada o zaman heves edip bir de Fransızca çeviri edinmiştim. Olay, daha da karışmıştı. Neyse bir şekilde tekrar okunacaklar listeme kitabı not ettim ve aradan seneler geçti sonunda.

Hepimizin alışveriş listeleri vardır herhalde. En azından benim var. Bu hafta hazır grip olmuş yatıyor iken yeniden okuma projeme başlamak üzere harekete geçtim. Dost Körpe'nin İş Bankası Yayınları için yaptığı çeviriyi görünce hemen sipariş ettim. Dost Körpe'nin çeşitli çevirilerini okudum özellikle Lovecraft ve diğer Gotik öykü çevirileri benim kendi adıma hoşuma gitmişti. "Kıyı" ve "Günah Yiyen" kitaplarını okudum yeni kitabı da sırada bekliyor. Çeviri işi çok zordur ama bence "Dost Körpe" bu alanda benim nazar-ı itibarımda başarılı. Çeviri tarzını ben beğeniyorum. Beğenmeyenler de vardır mutlaka.  Neyse okumaya geçtim hemen. Bu sırada forumlarımızdan Burak Bey, "Aziz Üstel" çevirisinin de altını çizdi hemen onu da tedarik ettim. İlk önce Aziz Üstel çevirisini hemen ardından Dost Körpe çevirilerini okudum. Karşılaştırmayı ise İngilizce metin üzerinden kendimce yaptım.

Bu karşılaştırmalı okuma benim hoşuma gidiyor. Biraz uzun sürüyor (neredeyse bir hafta) ama sonunda kafanızda fena fikirler oluşuyor. Kitap için gidin okuyun harika diyemem, aynı durum tabii ki film içinde geçerli. Ancak kitap bana sorarsanız daha zorlu bir deneyim. Örneğin Melodia mağazası ve sonrasındaki 2 kız hikayesini kitaptaki örnekte gözünüzü kapatıp canlandırmak insanın içini çok fena ediyor. Tabii buradaki atıflara bir göz atabilmek için internet üzerinde harika makaleler var. Bir yandan da onlara göz atmakta fayda var. Yatakta elimde bir yandan iPad diğer yanda kitaplar derken bir şekilde haftayı bitirdik....

Nâzım Hikmet Büyük İnsanlık Kendi Sesinden Şiirler CD+Kitap


Bugün sizlere çok farklı bir CD'yi tanıtacağım. İlk önce CD'nin nasıl kaydedildiğinden bahsedeyim.1962 yılında Bedri Rahmi Eyüpoğlu ile Nâzım Hikmet Paris'te bir araya gelirler. Bedri Rahmi'nin yanında makara teybi de var bu sırada. Bedri Rahmi "Yalnız patırtı yapma şimdi" diyerek kayıt tuşuna basıyor. Okuduğu şiir "Mor" (1)

....
Mor deyip geçme belalı renk musibet
Yeryüzünde ne kadar insan varsa bir o kadar mor
Menekşenin moru mavzerin moru (2)
Suya dökülmüş mazotun moru
.....

Tasarım gerçekten son derece başarılı. CD deseni tıpkı bir manyetik bant gibi yapılmış

Bu şiirin ardından bir ses duyuluyor, "Başlayayım mı Üstat?" ve yanıt geliyor "Başla Reis" (3) ve Nâzım başlıyor okumaya,

.....
Bu dağlar ne dağları
bizim dağlara benziyor,
bıçak gibi boğazları, parça parça dağları, (4)
.....


Nâzım bu mısralardan başlayarak tam 55 şiirini kesintisiz okuyor.Sonra birazcık ara ve "Bir Yolculuk" (5) şiiriini okuyor. Kitaptaki notlara göre iki şiir ilk kez Türkçeleştirilmiş. Sadece bu açıdan bile ortaya çıkan eser önemli. Ancak asıl önemli olan şiirlerini Nâzım'ın sesinden dinlemek. Bedri Rahmi'nin payını her açıdan vermek gerekli. Kaydın başında Bedri Rahmi'nin kendi sesinden "Mor" şiirini okumasının bir sebebi var. O dönemde evlerini ziyaret eden polislere karşı aldığı bir önlem. İlk şiiri o yüzden kendisi okuyor, bir şekilde Nazım'ı gizliyor. O yıllarda bandı devamlı saklamış. Bazen yüklükte, bazen merdiven altında, bazen de oğlu Mehmet Eyüpoğlu'nun çekmecesinde. Bu süreç uzun zaman devam etmiş. Kayıt 50 yıl boyunca gizlenmiş. Bedri Rahmi, oğlu ve gelinine bu kaydın bir gün basılmasını vasiyet etmiş. Onlarda bu vasiyeti yerine getirmişler.



Bu kitapla birlikte ilk kez ortaya çıkan bir Nâzım portresi. Annesi Celile Hanım tarafından yapılmış

Kitabın ve CD'nin ortaya çıkması kitabın ön sözünde çok güzel anlatılmış. Yazılanlara göre bu kayıt ortaya çıktığında telif hakları konusu da ön plana çıkıyor. Varisleri bu konuda hiçbir önkoşul ortaya sürmemişler. Nazım Hikmet şiirlerini yayınlayan Yapı Kredi Yayınları ve  Bedri Rahmi eserlerini yayınlayan Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları da işbirliği yaparak bu CD ve kitabı beraberce yayınlamışlar. Çok da iyi yapmışlar. Ortaya çıkan iş mükemmel. Kitap, CD, notlar, baskı kalitesi, tasarım ve her şey çok başarılı. Fiyat ise kaçırılmayacak türden 14TL civarında olan set, indirimde 10,50TL gibi bir fiyata satılıyor ve her kuruşuna değer. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Mutlaka edinin!


(1) CD'deki ile meraklıların bildiği ve okuduğu versiyonlar birbirlerinden son derece farklı.
(2) kasaturanın moru
(3) Nâzım ile Bedri Rahmi konuşuyor.
(4) İsviçre Dağları şiirinden
(5) Diğer ismi "Saman Sarısı"

Polisiye Romanında Pikap


Hemen her ülkede polisiye romanlar çok popülerdir. Bunların çoğu cep kitabı dediğimiz tarzda ince olur. Yukarıda bir Fransız polisiye serisi olan 078 Service Secret'nin bir sayısının kapağı var. Tahmin edebileceğiniz gibi roman Anglo-sakson 007 James Bond'un oldukça kötü bir Fransız kopyası. Yukarıdaki kapakta görebileceğiniz gibi kapakta bir pikap ve kırık plak var, bölümün ismi ise "Le Secret du Disque" yani plağın gizemi. Plakların bir çok yerde karşıma çıkmasına alışkınım ama polisiye bir romanda ilk kez denk geliyorum...

17. İzmir Kitap Fuarı



TÜYAP ile Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği İzmir Fuarında düzenlenen 17. İzmir Kitap Fuarını bu sene de ziyaret ettim. Aslında fuar 22 Nisan 2012 Pazar akşamı sona erdi. Verilen resmi kayıtlara göre bu sene fuarı 332 bin meraklı ziyaret etmiş. Benim gördüğüm kadarı ile ilgi oldukça yoğundu. Genç, yaşlı bir çok insanın ellerinde kitap poşetleri vardı yine. Bu sene fuarda yine derli toplu bir yerleşim yapılmıştı ve en önemlisi önemli indirimler vardı Bende bayağı kitap aldım. Bu sene yazı biraz geç kaldı ama yine de fuarı düzenleyenleri tebrik etmek lazım. İnşallah seneye daha da iyi olur…

The Joy of Books



Son yıllarda e-kitapların yükselişi kitapseverleri ikiye böldü. Benzer bir olayı bizler müzik dünyasında senelerdir yaşıyoruz. Basılı kitaplara olan ilgiyi arttırmak için meraklılar dört bir yandan mücadeleye devam ediyorlar. Yukarıdaki video birer kitap sever olan Sean Ohlenkamp ve eşi tarafından hazırlanmış. Ohlenkamp'ın söylediğine göre Kanada Toronto'daki bir kitapevinde sayısız uykusuz geceye malolan bu video, kitap sevgisini aşılamaya yönelik bir çalışma. Ben çok beğendim...

Steve Jobs – Biyografi Kitap



Steve Jobs‘un hayattayken onay verdiği ilk biyografisi yakında kendi dilimizde yayınlanacak. Domingo Yayınevi tarafından okurlara sunulacak kitap tüm dünyayla ile aynı haftada yayınlanıyor. Kitabın Türkçeleştirilmesi "Dost Körpe" tarafından yapılmış. Şimdiden iyi bir çeviri okuyacağımız garanti gibi. Aşağıda bültenden bir alıntı var;
Jobs’la iki yıldan uzun süre boyunca yapılan kırktan fazla röportajın -ayrıca yüzden fazla akrabasıyla, arkadaşıyla, hasmıyla, rakibiyle ve iş arkadaşıyla yapılan görüşmelerin- temel alındığı bu kitap, kusursuzluk tutkusuyla ve azmiyle altı endüstride (kişisel bilgisayarlar, animasyon filmler, müzik,telefonlar, tablet bilgisayarlar ve dijital yayıncılık) çığır açmış yaratıcı bir girişimcinin inişli çıkışlı hayatını ve güçlü kişiliğini anlatıyor.

Dünyanın dört bir yanındaki toplumlar dijital çağ ekonomileri kurmaya çalışırken, Jobs yenilikçiliğin ve uygulanabilir hayal gücünün mutlak ikonu olarak öne çıkıyor. 21. yüzyılda değer yaratmanın en iyi yolunun yaratıcılığı teknolojiyle birleştirmek olduğunu biliyordu, bu yüzden hayal gücü atılımlarını takdire şayan mühendislik başarılarıyla birleştiren bir şirket yarattı.

Jobs bu kitabın yazılma sürecinde işbirliğinde bulunsa da, yazılanlar üstünde söz sahibi olmayı ve hatta kitabı yayınlanmadan önce okuma hakkını bile istemedi. Hiç sınır koymadı, tersine tanıdığı insanları dürüst konuşmaya teşvik etti. “Gurur duymadığım bir sürü şey yaptım, örneğin 23 yaşındayken kız arkadaşımı hamile bırakmam ve sonrasındaki tavrım bunlardan biri,” dedi. “Ama öğrenilmesine izin veremeyeceğim kadar kötü sırlarım yok.”



Çıkar çıkmaz alıp okuyacağım...

Huzura Doğru


Bir süredir edinmek istediğim 1940'ların sonunda yayınlanan "Doğru Yol" ve "Hakka Doğru" dergilerini toplu halde ele geçirmeyi başardım sonunda. 1950'lerin başında ülkemiz siyasetini yakından ilgilendiren bazı hareketleri daha rahat anlamayı sağlayacak bu dergilerin ele geçirilme operasyonunda emeği geçenlere bir kez de buradan teşekkürler...

II Dünya Savaşı Kitap


İkinci Dünya Savaşı ile alakalı dilimizde yayınlanan çok fazla kitap yok. Hele olay teknik konulara gelince bu konulara giren kitap sayısı çok az. Askeri okullarda kurmay öğrencilerinin eğitiminde kullanılan bazı kitaplar dilimizdeki en teknik kaynaklar olarak dikkat çekiyor. Uzun arayışlar sonucunda 6 ciltlik kitabı edinmiştim. Geçenlerde yeniden okumaya başladım. Sizin de elinizde bu tarz kitaplar var ise en azından gözümüzden kaçma olasılığına karşı küçük bir not düşebilirsiniz.

Ben Ozzy Kitap



Bu seneki İzmir Kitap Fuarına gittiğimden ve son derece başarılı bulduğumdan bahsetmiştim. John Michael Osbourne, ailesinin ona hitap ettiği şekilde John, biz hayranlarının hitap ettiği şekli ile “Ozzy” 1948 yılında doğmuş. Dünya savaşının ardından yıkıntı haline gelen İngiltere'de büyüyen Osbourne, kendi kaleminden yaşam hikayesini anlatıyor. Hikaye gerçekten evlere şenlik. Okul hayatı tam anlamıyla facia, iş hayatı da öyle. İnşaatlarda çalışması, korna üretiminde çalışması ve mezbaha günleri. İlk gençliğinde Beatles'ın müziğinden etkilenmesiyle yaşamı değişmeye başlar. Sonrasında ilk müzik deneyimleri, efsanevi Black Sabbath, sonra topluluktan kovulması, solo kariyeri ve bir çoğumuzun pek hoş karşılamadığı televizyon şovları. Ozzy kendi kaleminden aslında daha doğrusu kendi ağzından yaşam hikayesini anlatmış. İşte “Ben Ozzy” kısaca böylesine bir kitap.

Yaklaşık 500 sayfalık kitap çok çok kolay okunuyor. Söz konusu Ozzy olduğunda ortaya edebi bir eser çıkmayacağını tahmin edersiniz. Ancak kitap çok eğlenceli. Ben bazı bölümlerde çok iyi vakit geçirdim. Kitapta bir fan'ın neredeyse aklına gelen her soruya cevap vermeye çalışmış. Neden televizyon şovlarına çıktığı, meşhur civciv ezme konusu, Black Sabbath'tan atılması, solo kariyeri gibi bir çok konu eğlenceli bir dille anlatılmış. Özel hayatının karmaşıklığı ve hayatı boyunca bol bol tükettiği, alkol, sigara ve her türden uyuşturucudan dolayı bazı konular biraz muallakta kalmış. Meşhur yarasa konusundan şöyle bir bahsedilmiş mesela. Dediğim gibi uzun veya kısa bir çok sorunun cevabı verilmeye çalışılmış. Tüm bunlar olurken kendisiyle dalga geçebilmesi övgüye değer.

Kitap, Pegasus yayıncılık tarafından meraklılara sunuldu. Fiyatı çeşitli satış noktalarında 15 ila 20TL arasında değişiyor. Çeviri Köksal Gülerkaya tarafından yapılmış. Kitabın çevirisi bence gayet başarılı yapılmış.

Ozzy severler, Black Sabbath severler ve hatta 1970'lerin müziğine ilgi duyanlar bu kitaba bir göz atmalı.

JazzLife Kitap



1960 yılında fotoğrafçı William Claxton ve Alman müzikolog Joachim Berendt birlikte Amerika turu yaparlar. Bu tur caz müzik konusuna odaklanmıştı. Bu ikilinin işbirliği sonucunda ortaya inanılmaz bir fotoğraf koleksiyonu ve hem bilinen hemde bilinmeyen sokak müzisyenlerinin kayıtlarından oluşan bir müzik arşivi ortaya çıkar.

Jazzlife kitabı işte bu dönemi kapsıyor. Caz meraklıları için gerçekten bir hazine değerinde. Hem harika fotoğraflar hemde yorumlar var. Kitapta yazılara 3 dilde yer verilmiş; Fransızca, İngilizce ve Almanca.

Fotoğraflar müthiş. Yazılar da rahat rahat okunuyor. Gözleri bozuk insanlar için -benim gibi- önemli bir ayrıntı.

İsterseniz konu açılmışken William Claxton'dan bahsedelim. 1927 yılında doğan fotoğrafçı 2008 yılında vefat etti. Claxton kariyerine caz plak kapaklarını çekerek başladı. İlerleyen yıllarda Chet Baker, Charlie Parker, Duke Ellington, Dizzy Gillespie ve Billie Holiday gibi önemli isimlerin fotoğraflarını çekti. Claxton kariyeri boyunca Life, Paris Match ve Vogue gibi önemli dergilerde çalışmış. Geçtiğimiz dönemlerde sevgili Aydın Eroğlu'nun kaleminden sizlere tanıttığımız Herman Leonard gibi caz tarihinde adı yer almış önemli bir isim Claxton.

Mississippi bandolarına özel bir bölüm ayrılmış. Fotoğraflar müthiş. 


Gelelim kitaba. Taschen kitaplarını çok severim. Baskı kalitesi, özen ve içerikleri gerçekten muhteşemdir. Geçmişte Taschen kitaplarını hep yurtdışından aldım. Bu seneki Kitap Fuarında keyifle gezip alışveriş ederken bir anda Literature kitapevinin standını keşfettim ve Taschen kitaplarını incelerken buldum kendimi. Literature, Taschen'in temsilciliğini çok uzak olmayan bir dönemde üstlenmiş. Fiyatları incelediğimde fuara özel indirimleri de gözönüne aldığımda son derece makul hatta ucuzdu. Hal böyle olunca artık gönül rahatlığıyla ülkemizden satın alabileceğiz Taschen kitaplarını. Zaten aldıkça bloğumdan sizlerle de paylaşırım.



JazzLife kitabının arkasında Joachim Berendt arşivinden hazırlanan bir CD var.

Neyse Seçil ile beraber standı dikkatle inceledik. JazzLife zaten alışveriş listemde vardı. Kitabı stand'de görünce kalpler çarpmaya başladı tabii. Çok hoşuma giden bir ayrıntı; kitaptan stand'de iki adet bulunmasıydı. Bir tanesi orijinal jelatini içerisinde diğeri ise ziyaretçilerin inceleyebileceği şekilde açık olarak stand'de yerini almıştı. Bu çok önemli bir şey. Bir müşteri kitabı arzu ettiği gibi inceleyebilir ve arzu ederse jelatin içerisindeki kitabı satın alır. Bu "ince" özenin yanında uygun fiyat etiketi, firmanın sorumlusu Sn. Ayhan Kocatürk'ün aydınlatıcı bilgilendirmeleri ve yaptıkları hoş bir jest sonucunda koca kitabı eve giderken çantamızın içerisinde bulduk. Çok güzel oldu.

Günlerdir evde  karşımda Herman Leonard'ın "Downbeat - NYC - 1949" reprodüksiyonu, kucağımızda Claxton'ın fotoğrafları, pikabımızda dönen caz plakları ile çok keyifliyiz. Allah bu durumumuzu bozmasın!

Her ne kadar eve gelene kadar iş hayatlarımız berbat olsa da, tüm olumsuzluklar tepemizde dolaşsa da, evde müzik sisteminin başına geçince hayat ne kadar güzel oluyor. Bu yüzden müzik dinlemek bu kadar özel, kitap okumak bu kadar güzel!

16. İzmir Kitap Fuarı



TÜYAP ile Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği İzmir Fuarında düzenlenen 16. İzmir Kitap Fuarına bugün sonunda gitme fırsatı buldum. Hemen her sene fırsat yaratıp bir şekilde gittiğim fuarı bu sene çok beğendim. Son derece derli toplu bir yerleşim yapılmış. Ayrıca katılımcı firmalarda bu sene stand'larına gerçekten özenmişler. Ortaya son derece derli toplu bir görüntü çıkmış. Özellikle ülkemizin önde gelen bazı yayınevlerinde çok ciddi indirimler gözüme çarptı bu sene. Bir de ilginin son derece yoğun olması. Genç, yaşlı bir çok insanın ellerinde az veya çok poşetler vardı. İnsanlar fuarı gezmekten çok güzel indirimlerden faydalanarak alışveriş etmişler.

Bizde her sene ailecek bu fuarı bekliyoruz. Geçen sene olduğu gibi bu senede neredeyse tüm seneye yetecek kadar kitap aldık. Bir kaç tanesini bloğumda ilerleyen günlerde sizlere de tanıtmayı planlıyorum.

Kitap okumak ne olursa olsun güzel şey. Tıpkı muhabbet gibi müziğin en iyi dostlarından bir tanesi. Bu arada daha gitmediyseniz bence zaman ayırıp mutlaka bir göz atın. Alacak bir şeyler bulacağınıza eminim...

Bu seneki fuarı düzenleyenleri tebrik etmek lazım. İnşallah seneye daha da iyi olur...

not: Fotoğrafı Tüyap sitesinden aldım.

Joseph-Marie Lo Duca


Joseph-Marie Lo Duca, Italyan ve Fransız karışımı kökene sahip bir yazar. Film meraklıları (ki ben  kendimi bu sınıfa pek sokamam) belki onu Fransız "Les Cahiers du Cinéma" dergisinden hatırlayabilirler. Bu dergi Fransız sinemasındaki yeni akım (1) içerisinde önemli bir etkiye sahip, hatta Jean-Luc Godard, François Truffaut, Éric Rohmer, Jacques Rivette ve Claude Chabro gibi bazı önemli isimler ilk yazılarını bu dergi için ele almışlar. Neyse. Bazı metinleri anlayabilmek veya daha doğrusu yorumlayabilmek için yazarın -uzun isimli- L'Histoire de l'érotisme - Direction de la bibliothèque internationale d'érotologie kitabına hızlı bir giriş yaptım.  Kitap isminden anlaşıldığının pek ötesinde bir kaynak kitap. Ben kitabın 1968 Fransa baskısını edinmeyi başardım. Bu arada elinde " Les Mines de Sodome" olanlar bana haber versinler!

(1) 1950'lerin sonlarındaki la Nouvelle Vague akımı

Kanuni Kitapları


Bu aralar bir kaç arkadaşım, elimde Kanuni Sultan Süleyman hakkında kitabım olup olmadığını sordular. Elimdeki kitapları pek dışarıya vermek gibi bir alışkanlığım yoktur. Hele baskısı 20 yıl ve daha öncesine dayanan kitaplar, oldukları yerden asla çıkmazlar:) Şaka bir yana, bir anda ortaya çıkan bu Kanuni merakının sebebi ulusal televizyonlarda yayınlanan bir diziymiş.

Dizi filan önemli değilde, kitap fiyatları ülkemizde uçmuş durumda. Genel alım gücüne bakarsam "uçmuş" hiç abartılı bir anlatım olmaz. Bugün herhangi bir yabancı dilde okuduğunu anlayabilen bir kişi, Amazon, Barnes & Noble gibi alışveriş sitelerinden nakliye ücreti dahil olmak üzere, bir kitabı ülkemizdekinin yarı hatta bazen daha aşağısı fiyatlara edinilebiliyor. İkinci el kitaplarda da artış söz konusu. Bir şekilde bu fiyatların ucuzlaması lazım.

Bugün çalışan bir insan, hele çok kitap okuyorsa, istediği kitaplara ulaşmak konusunda sorun yaşayabiliyorken, lise veya üniversite öğrencisi gençlerin ne durumda olduğunu hayal bile edemiyorum. En azından e-kitaplar bir çözüm olabilir belki. Ama basılı kitap fiyatlarının bu denli yüksek olması anlaşılabilir bir şey değil.

Bir Albüm Kitapçığında Tanıdık Bir İsimle Karşılaşınca


Geçtiğimiz günlerde yayınladığımız Stereo Mecmuası'nın 26 sayısında Nevcihan Özel Project'in Taristanbul albümünden bahsetmiştim. Albüm kitapçığını okurken bir isim dikkatimi çekti; sevgili Merih Akoğul. Geçtiğimiz senelerde bir İstanbul seyahatim sırasında kendisi ile tanışmıştım. Sağolsun Halit Beyazıt (aka Vintage) ile hifi mağazalarının tozunu atarken Timpani durağında sevgili Sinan Beşkurt (aka Sbeskurt) ile beraber Merih beylere misafir olup hem müzik hemde sohbet açısından harika bir gün geçirmiştik. Yukarıdaki fotoğrafta Merih Bey, Bit-ki (flora) isimli kitabını benim için imzalarken görülüyor. Bu vesile ile herkesin kulaklarını çınlatmış olayım...

Not: Merih abi, Reha ve Emre tekrar İzmir seyahati yaparken sende takılsana peşlerine, özledik!