Plak Koleksiyonculuğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Plak Koleksiyonculuğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Plaklardaki Gizli Mesajlar



Plak koleksiyoncuları için bazı eğlenceli konularda vardır. Bunlardan en önemlisi sizlere neredeyse 1 aydır bahsettiğim “matriks” kodları ile alakalıdır.

1960'lardan itibaren bazı kayıt veya plak hazırlama mühendisleri hazırladıkları plaklarda yer alan kodların arasına bazı aslında olmaması gereken “şeyler” eklemeye başlarlar. Bunlar bazen fazladan kod harf veya sayıları olabilirken bazende esprili karikatürler veya çizimler bile olabilir. Bu tuhaflıklar plak koleksiyoncuları arasında en çok aranan şeylerdir. Zaman içerisinde bu bir gelenek haline gelmiştir. Tabii her plak firmasının ürettiği her plakta böylesine bir durumla karşılaşılmaz. Hatta farklı plakaların kullanıldığı aynı albümün aynı fabrikadan çıkan üretimlerinde bile nadiren denk gelebilir. Bunlara denk gelmek biraz şans, bundan çok daha fazla ise bilgi ve merak gerektirir.

Hemen bir not ülkemizde bu tarz bir duruma denk gelmedim. Konuyla alakalı herhangi bir yazı veya metin zaten bulunmuyor. Sohbetine de denk geldiğimi hiç hatırlamıyorum..



Peki bu tuhaf olay nasıl ortaya çıkıyor. Sonradan gelenek haline gelen bu esprili mesaj ve kod olayı çok önemli bir plak hazırlama mühendisi olan George Peckham tarafından başlatılmış. Peckham öylesine önemli bir mühendis ki, 1960'lardan itibaren İngiltere'de aklınıza gelebilecek tüm önemli plak firmalarında çalışıyor. Gittiği her firmada bu kodları yaptığını düşünürseniz ortada binlerce olması gereken matriks kodlarından farklı plak kodu olduğunu hayal edebilirsiniz.

Normal koşullarda her plak hazırlama mühendisinin bir kodu olur. Bu kod genelde isminin veya soyisminin baş harfleri olur. Örneğin George Peckham'ın kodunun muhtemelen “G” veya “P” veya “GP” olması gerekir. Ancak Peckham kendi içinde son derece esprili bir adamdır ve matriks kodlarına olması gereken harfler yerine "Porky" yazmaya başlar. Porky İngilizcede şişko için kullanılan bir argo terimdir. Peckham bununla da sınırlı kalmaz "A Porky Prime Cut" ibaresini kazımaya başlar master plak plakalarına. Hemen aşağıdaki fotoğrafta bu yazıyı görebilirsiniz. Bu durum uzun süre fark edilmez. Ardından Peckham başka haylazlıklar yapmaya karar verir. Bazen basmakta olduğu plaktaki müzisyenlerle alakalı bir şeyler karalar, bazen önemli sözler veya deyimleri kazır plakalar üzerine. Zaman içerisinde ufak ufak çizimler yapmaya başlar. Bazen çizgi film kahramanlarını bile taşır plak plakalarının üzerine. Zaman içerisinde bu durum fark edilir ve farklı mühendisler ve teknisyenlerde benzer işler yapmaya başlarlar. Hatta İngiltere'de başlayan bu gelenek kısa süre sonra Avrupa'nın geri kalanına hatta Amerika'ya kadar uzanır. Günümüzde CD'lerde de bu tarz tuhaflıklara yer veriliyor ancak olayın başlangıcı yazdığım gibi George "Porky" Peckham'dır. Kendisi ile yapılmış birkaç röportajda konuyla alakalı çok eğlenceli bilgiler veriyor. Belki ilerleyen aylarda bir çeviri yapabilirim. Söz vermiyorum ama :)



Son olarak bu tuhaflıkların nerelere varabileceği bir örnek vermek isterim. 1977 yılında Elvis Costello'nun ilk plağı My Aim Is True'nun yayınlanması sırasında bir yarışma yapılır. Plağın bir yerlerinde bir mesaj olduğu ve bu mesajı bulanların bir telefonu aramasıyla imzalı bir Elvis Costello fotoğrafı kazanacakları duyurulur. Tahmin edebileceğiniz gibi işin perde arkasında George "Porky" Peckham vardır. Plağın master plakalarında matriks kodu olarak bir mesaj kazınmıştır.

Peki bu gizli mesajların değeri nedir derseniz. Led Zeppelin'in 1970 yılı albümü Led Zeppelin III yayınlanmadan önce çıkan 45'liklerden bir tanesi olan Immigrant Song'un İngiltere baskılarının bir kısmında plağın hemen kenarında "Do What Thou Wilt Shall Be The Whole Of The Law" ibaresi vardır. Bu durum çok sonradan fark edilir, çünkü üretilen 45'liklerin neredeyse tamamında bu tarz bir yazı yoktur. Sonunda iş anlaşılır bir çok ülkeye gönderilen asıl plak plakalarında George "Porky" Peckham bu cümleyi kazır. Immigrant Song'un orijinal 45'liği günümüzde gayet pahalıdır ancak bu farklı versiyonu binlerce Dolar'a el değiştirmektedir. Led Zeppelin koleksiyoncuları hala bu özel plakların peşindedir.

Aklınızda bulunsun plaklarınızı temizlerken veya çalarken iç kısımdaki “dead wax” denilen yani plağın iz olmayan bölümlerine bir göz atın. Belki sizde esprili bir mesaj bulabilirsiniz.


İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Bir Çözümleme Örneği Daha –Philips



Bir çok müzik türünde plaklar basan Philips grubu dünyanın dört bir tarafında bir çok plak şirket ile ortak çalıştığı için Matriks kodlarının önem kazandığı bir plak şirketidir. Firmanın genel olarak kullandığı kod sistemi Philips / Polydor ortaklığının bir sonucu olarak genel kullanıma açılmıştır. Philips'in katalog kodları açıklanmış olsa da, büyük bir karmaşa olduğunu da eklemem lazım. O kadar çok plak basılmış ki, tam anlamı ile doğru bir kataloğun mevcut olduğuna çok emin değilim. Zaten bir çok müzik araştırmacısı ve koleksiyoncu Philips matriks kodları için makaleler yazmış. Ben sizlere genel hatları ile yararlı bilgiler vermeye çalışacağım. Konu iyi anlamak için güzel bir örnek olacak sanırım...



Yukarıda bir Philips matriks kod sistemi görüyorsunuz. Şimdi bunu nasıl çözeceğimizi anlamaya çalışalım. Ben en sondan başlamayı öneriyorum. Yazımın ilk paragrafından Philips'in dört bir tarafında plak bastığını söylemiştim. Matriks kodunun sağ tarafının en son üç rakamından plağın üretildiği ülkeyi bulabiliyoruz. Bu kodlar şu şekilde; Avusturya - 720; Avustralya - 150; Belçika- 170; Brezilya - 200; Kanada - 230; Danimarka - 300; Uzakdoğu  - 022; Fransa - 380; Almanya - 320; İngiltere - 420; Macaristan - 450; Italya - 520; Lüksemburg  - 630; Norveç- 710; Hollanda - 670; Portekiz - 790; Güney Afrika  - 960; İspanya - 850; İsveç - 970; İsviçre  - 980; Dünyanın geri kalanı 000. O zaman yukarıdaki matriks koda göre elimizdeki plak "420" koduna sahip yani İngiltere'de üretilmiş. Ülkemizde üretilmiş Philips plaklarda ise "000" kodunu görmemiz gerekiyor. Peki burada ilk baskı konusunu nasıl çözeceğiz. Tek yapabileceğimiz araştırmak. Bu kısmın önünde ters bir üçgen olmalı.

İşte bu noktada matriks kodun ilk kısmı devreye giriyor. Yukarıdaki koddaki "6006160" bölümü katalog numarasıdır. Yalnız farklı ortaklıklarla üretilen plaklarda katalog numarası oldukça değişiyor. Hatta aynı albüm içinde değişiklikler olabiliyor. Bu noktada plak kapağı, plak etiketi ve matriks kodların birbirlerini tutması en dikkat edilecek konu. Katalog numarasının hemen arkasından "1F" veya "2F" kodlarını görmeliyiz. Bu kodlar A ve B yüzünü anlatıyor. Yani A yüzü için "1F" B yüzü için ise "2F" kodları kullanılıyor.

Bu kodun hemen arkasından "/" veya "//" ibaresini göreceksiniz. Bu kodun hemen arkasından bir rakam kodu bulunur. Bazı yıllarda -ilk dönemlerde- bu rakam kalıbın numarasını işaret ediyor. Ancak ilerleyen yıllarda bu tek rakamlık bölüm farklı amaçlarla kullanılmaya başlanıyor. Fabrika kodları bu konuya bir örnek...



Örneğin yukarıda bir Philips etiketi görüyoruz. Bu etiketten hareketle matriks kodu oluşturmak gerekirse karşımıza şöyle bir şey çıkacak.  Katalog kodu 836896, plak yüzü kodu 1F veya 2F //kalıp kodu örneğin 1 \/ (ters üçgen yerine bunu yaptım)  Fransa'nın kodu olan 380 . Yani A yüzü için elde edilecek kod şu şekilde olacak 836896 1F//1\/380

Nasıl eğlenceli değil mi?


İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Bir Çözümleme Örneği Daha –Impulse!


Geçen hafta Bir Çözümleme Örneği – Bluenote yazım hiç beklemediğim kadar ilgi gördü. Bir çok okuyucum bu konuyla ilgili yazıların devam etmesi için mesaj atmış. Aslında ben farklı bir alana doğru yol almayı planlıyordum ama bir kaç örnek çözümleme daha yazabilirim diye düşündüm. Bir kaç bilindik şirketi ele alarak konumuza kaldığımız yerden devam etmemiz pek sıkıntı olmayacaktır.

Bu yazımızda isterseniz önemli plak şirketlerinden bir tanesi olan Impulse'a bir göz atalım. Impulse! plak şirketi 1960 yılında prodüktör Creed Taylor tarafından American Broadcasting Company'nin (ABC) alt şirketi olarak kuruluyor. Taylor daha önce New York'taki bazı önde gelen şirketlerde çalışır. Daha sonra yolu ABC ile kesişir. Aslında Taylor'ın Impulse! macerası çok uzun sürmez. Çünkü 1961 yılında firması Verve plak şirketine satılır ve ayrılır. Onun yerine gelen Bob Thiele, 1960'lar boyunca plak firmasının başındadır ve plak şirketinin klasik dönemindeki neredeyse tüm yayınlanan albümlerin prodüktörlüğünü üstlenir. Bu dönemlerde özellikle John Coltrane,Impulse!ın vitrindeki müzisyenidir ve açık konuşmak gerekirse plak şirketi başarıdan başarıya koşar. 1960'ların sonlarında yeni caz hareketleri döneminde Impulse! konuya hazırlıksızdır ancak şirket müzisyenleri büyük ölçüde özgür bırakır ve çok önemli albümler yayınlanır. 1970'lerde plak firması MCA Records'a satılır ancak hemen ardından Universal Music Group’a devredilir ve hayatına bir şekilde Verve Music Group altında devam eder..


Evet orijinal bir Impulse! baskısını nasıl anlayacağız? Yukarıda Oliver Nelson'ın The Blues and the Abstract Truth albümünün plak etiketi var. Plak firmasının kataloğundaki kayda bakalım,

Oliver Nelson The Blues and the Abstract Truth Impulse A-5 12" LP 1961 Şarkı listesi ise şu şekilde verilmiş;

"Stolen Moments" - 8:46
"Hoe-Down" - 4:43
"Cascades" - 5:32
"Yearnin'" - 6:24
"Butch and Butch" - 4:35
"Teenie's Blues" - 6:33

İlk dikkat edilecek şey Impulse! plak şirketinin plak etiketidir. Orijinal Amerikan baskılarının etiketleri turuncu ve siyah renktedir. Avrupa baskıları ise siyah-gri olarak basılır. Tabii burada ilk baskılardan bahsediyoruz. Sonraki Avrupa baskıları da turuncu-siyah etiket kullanılarak yapılmıştır.


Impulse! kataloğundaki tüm albümlerin kodu "A" harfi  ile başlar ve katalog kodları ara olmadan "-" ile rakamdan oluşan bir koda sahiptir. Örneğin Oliver Nelson'ın The Blues and the Abstract Truth albümünün kodu Impulse A-5'tir. Bir diğer örnek olarak ALbert Ayler'in Music is the Healing Force of the Universe albümünün kodu A-9191'dir.

Orijinal Amerikan Impulse! baskılarında Matriks kodu son derece basittir. İlk kod kesimi yapan stüdyonun kodudur. Neredeyse tüm Bluenote plaklarında olduğu gibi Impulse! plaklarınında işlemleri Rudy Van Gelder stüdyolarında yapıldığı için "RVG" ibaresi bulunur. Bu kodlama düzgün bir şekilde makine kodu olarak yazılır. Sonrasında el yazısı ile plağın katalog numarası işlenir.

Burada dikkat katalog kodu "A-5" şeklinde yazılıyor olsa da, el yazısı ile "A5" şeklinde yazılır. Arkasından "-" eklenerek plağın yüzü eklenir. Örneğin A yüzü için matiks kodu şu şekilde olacaktır "A5 - A" B yüzü için ise "A5 - B" şeklinde bir kod yazılır. Önemli olan bu kodun el yazısı ile yazılmış olmasıdır.

İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Bir Çözümleme Örneği -Bluenote


Geçtiğim haftalar iki yazı boyunca sizlere matriks kodlardan bahsettim. İlk yazıya buradan ikinci yazıya ise buradan ulaşabilirsiniz. Şimdi ise bilgilerin pekişmesi için bir kaç örnek vermek istiyorum. Bu konunun daha iyi anlaşılmasına yaracağı gibi bir çok insan için benim plak koleksiyonum var cümlesinin aslından ne demek olduğu konusunda bazı faydalı bilgiler verecek.

Bloğumu takip eden çok sayıda caz dinleyicisi olduğu için en bilinen ve tanınan plak şirketlerinden bir tanesi olan Bluenote'u mercek altına alalım. Bu yazıda oldukça yüzeysel olarak Bluenote albümlerinin kapak ve plak üzerindeki etiket ve kodlarından hangi verilere ulaşabileceğimize bir bakalım. Çok şaşıracağınıza eminim...

Bir plağı ilk elimize aldığımızda ilk yaptığımız şey kapağına bakmaktır değil mi? Bir plak kapağı bize bir plak hakkında ilk önemli bilgileri verir. Belki farketmişsinizdir. Bir çok plak üzerinde daha doğrusu kapak üzerinde üretim yılı yazmıyor. İlk bakışta bu tarihi kesin olarak belirleyemesek bile yaklaşık bir tarih belirlememiz hiç zor değil. Bu durum neden önemli, ikinci el plak alırken mümkün olan en iyi baskıyı istiyorsak veya plağın özel bir baskının peşindeysek bu bilgiler ilk adım için çok önemlidir. Böylelikle kolayca bir ayrım yapar, daha değerli olduğunu düşündüğünüz plakları daha ayrıntılı inceleyebilirsiniz. Hatırlatayım örneğimiz Bluenote plak şirketiydi.



Yukarıdaki resimde dikkat ederseniz bazı adresler var. Bu adresler Bluenote plak şirketi tarafından farklı yıllarda kullanılan adreslerin listesi. Plak kapağına baktığınızda en alt bölümde Bluenote adreslerine baktığınızda yaklaşık bir tarih aralığı elde edebilmeniz mümkün. Bu arada bir çok okuyucumuzun plaklarına gidip adresleri kontrol edeceğine eminim ama hemen bir not yazayım. Yeniden basılan plaklarda Bluenote kapakları modifiye ettiğinden dolayı plaklarınızın orijinalinin baskı yılı ne olursa olsun "1290 6th Ave, New York NY 10104" adresini göreceksiniz. Bu firmanın güncel adresi olduğundan tüm kapaklara bu adres basılıyor. Burada bahsettiğim konuyu orijinal baskılar üzerinden takip edebilirsiniz...



İkinci adımda plak üzerindeki etiketi kontrol edelim. Buradaki örneğimiz Bluenote plak şirketi olduğundan firmanın iç etiket listesi yukarıdaki resimde görülebilir. Burada önemli bir konu bir plağın kapağı ile etiketinin uyumudur. Söz gelimi 1964 yılında müzikseverlere sunulmuş bir plağın kapağında yazması gereken adres bilgisi ile plak etiketinin birbirini tutması gerekir. Eğer bir sorun varsa yani uyuşma yoksa o plakta bir sorun var demektir. Tabii ki istisnalarda yok değildir ama genel olarak büyük ölçüde bu uyuşmanın olması gerekli. Hemen bir not, 2000'lerin ilk onundan itibaren Bluenote plaklarının odyofil versiyonlarında da 1980'lerin Capitol baskılarındaki "The Finest In Jazz Since 1939" ibaresi denk gelebiliyor. Kafanız karışmasın diyerek yazayım dedim...



Yukarıdaki resimde orijinal bir Bluenote baskısında nerelerin dikkatle incelenmesi gerektiğini görüyorsunuz. Bu baskılar özellikle de patent için kullanılan "R" amblemi olmayan ve plak şirketinin yanında "Inc" ibaresi olmayan plaklar genelde binlerce dolardan el değiştiriyor. Gördüğünüz gibi daha matriks kodlara gelmeden bir sürü ayrıntıyı öğrenmiş durumdayız...

Şimdi gelelim Matriks kodlara...

Bir çok Amerikalı ve Avrupalı plak şirketi kataloglarının ayrıntılarını ama tüm ayrıntılarını meraklılar ile paylaşmış durumda. Çeşitli internet arşivlerinden bu listelere ulaşabilirsiniz.Diyelim ki, Art Blakey'nin müthiş albümü A Night in Tunisia'nın ayrıntılarına bakıyoruz. Albümün Bluenote kataloğundaki ayrıntıları şu şekilde;

4049: Art Blakey and the Jazz Messengers – A Night in Tunisia (8/14/60)

Albümün orijinal 1960 baskısında şu şarkılar yer alıyor;

"A Night in Tunisia" (D. Gillespie, F. Paparelli) – 11:11
"Sincerely Diana" (Wayne Shorter) – 6:47
"So Tired" (Bobby Timmons) – 6:36
"Yama" (Lee Morgan) – 6:20
"Kozo's Waltz" (Lee Morgan) – 6:45

Yıl 1960 olduğu için plak kapağında ve plak etiketinde "47 West 63rd NYC" adresini görmemiz gerekiyor. Etiket üzerinde bu yıllarda "Inc" ve "R" ibarelerini görmemiz gerekiyor. Ancak ilk baskılarda bu ibarelerin olmadan yapılmış olanlar olduğu için bunların ederi çok ama çok yüksek. Matriks kodunda çok belirgin bir yazı karakteri ile yazılmış "4049" ibaresini görmeliyiz zaten yukarıda belirttiğim gibi plak şirketi bu kodu yayınlamış durumda. 4049 ibaresinin hemen ardından bir boşluk "-" tekrar bir boşluk görmeliyiz. Bu ibarenin hemen ardından bir harf göreceğiz. Örneğin 1 rakamı ilk kalıpla üretilmiş bir plak olduğunu bile anlatacak. Ancak hangi fabrikadaki birinci kalıp? Bunu da bu rakamın yanındaki harften anlayacağız.

Önemli bir ipucu... 1966 yılına kadar üretilen tüm Bluenote plaklarında fabrikayı temsil eden harfte bakılması daha doğrusu aranması gereken harf "P" harfidir. Bunun sebebi Amerika New Jersey'de kurulan Plastylite Corporation olarak bilinen fabrikanın dönemin açık ara en iyi fabrikası olmasıdır.


İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Matriks Kodlarındaki Karmaşa


Bir önceki yazımda sizlere Matriks kodlarından bahsetmeye başlamıştım gelin isterseniz konuyu genişletmeye ve ayrıntılı şekilde ele almaya devam edelim. Son yazımda örnek olarak HC975 kodunu ele almış ve buradan hareketle bir kaç örnek vermiştim. En son plak etiketi ile plağın üzerindeki kodların tutmamasından bahsetmiş ve bu plağın muhtemelen piyasaya çıktığından daha sonra üretildiği ipucunu verir demiştim.

Peki bu duruma ne sebep olur. Kesilen plak kalıpları ile asla sınırsız sayıda plak basamazsınız. Üretim esnasından fiziksel etkileşim, sıcak ve özellikle sürtünme yüzünden plak üretiminde kullanılan kalıpları yorar. Bu yorulma durumu üretilen plakların izlerinin olması gerektiği kadar keskin olmaması sonucunu doğurur ve ses kalitesi düşer. Zaten ülkemizde üretilen plaklardaki ses sıkıntılarının bir sebebi de budur. Normal koşullarda atılması gereken kalıplarla üretime devam edilince sıfır olduğu halde çıtırlar duyduğumuz plakları hatırlarsınız. İşte kalıpları olması gereken zamanda değiştirmezseniz ortaya çıkan şey budur.

Belli bir plak üretimi faaliyeti sonrasında kalıplar atılıp ve yerine yenisi gelince bu durum genelde mutlaka plak üzerine işleniyordu. İşte bu yüzden plak etiketleri ile plakların üzerindeki kodlarda bazı farklılıklar oluşuyor. Tabii bu durumu basit bir şey gibi düşünmeyin. Diyelim ki, kullanılan kalıplar yerine yepyeni bir seri ürettiniz. Bu durumda plak şirketleri plak üzerindeki etiketleri de yeniden basıyordu. Özellikle Decca gibi firmalar bu konuda oldukça hassastır. Tüm bu durum üreticiler için ek maliyet demekti.

Hemen ek bir nokta, hemen herkes yeni plak üretimi daha doğrusu kalıp üretim yöntemleri peşinde koşuyordu. Bu arayış sonucunda geliştirilen en akıllıca yöntem DMM veya Direct Metal Mastering sistemiydi. Teldec tarafından geliştirilen bu sistem maliyetleri minimize etmesinin yanında, daha iyi plak üretimini de sağlıyordu. Ancak bu teknoloji seri üretim için çok uzun zaman kullanılamadı ve CD'ler plakları raflardan yavaş yavaş silmeye başladı. DMM teknolojisi ilerleyen yıllarda daha da güçlü olarak karşımıza çıkacaktı diyelim ve konumuza dönelim....



Plak üretim hattındaki plaklar teknisyenler veya mühendisler tarafından kontrol ediliyordu. Eğer baskıda bir sorun çıktıysa bu plaklar yeniden eritiliyor hatta basıldıkları kalıp çöpe atılıyordu. Bu durum daha da genişletilebilir sadece teknik ekip değil, müzisyenler hatta yapımcılarda bu sürecin bir parçası olabiliyorlardı. Yanlış üretilen bir plakta eğer sorun kalıptaysa bu kalıp atılıp hemen yenisi üretiliyordu. Bu durumda plak üzerinde matriks kodları hemen değiştiriliyordu.

Peki matriks kodlarının değişik olmasının sebepleri sadece bunlar mı?

Tabii ki değil. Diyelim ki büyük bir plak şirketinden bahsediyoruz. Çok satacak bir albümün üretimi yapılıyor. Bu plak şirketinin farklı kentlerde fabrikaları var. Genelde tüm fabrikalar master yani asıl kopyalardan kendi kalıplarını hazırladıkları için bir anda matriks kodlarımız daha da karışmış oluyor. Peki ya farklı ülkelerdeki farklı fabrikaları düşünürsek olayın ne boyutlara geldiğini siz düşünün.

Bu durum Matriks kodlara yansıdı. İlk başlarda gayet basit olan kod sistemi bir süre sonra iyice karmaşa haline gelmişti. Bir üreticinin farklı bölge hatta ülkelerdeki fabrika kodlarından, onlarca mühendisin koduna kadar hemen her ayrıntı matriks kodlara eklendi. Bu durum sıradan bir meraklı için pek önemli olmayabilir ama iyi bir koleksiyoner bu kodlar sayesinde bir çok şey öğrenebilir.


Matriks kodu deyince ilk aklımıza gelen şey sanırım LP'ler yani 33 devirler olabilir. Ancak 78'lik Shellac (taş plak) döneminden beri matriks kodları hayatımızdalar ve bize bilgiler vermeye devam ediyorlar. Müzik araştırmacısı Brian Rust eski 78'liklerle ilgili kitabını hazırlarken fabrika arşivlerini kullanarak üzerinde bilgi etiketi olmayan ancak matriks kodu bulunan taş plaklardan bir çok bilgiyi almayı başarmış ve müzik tarihine önemli bir eser kazandırmıştı.

Bir sonraki yazımda matriks kodlar konusuna devam edeceğim...




İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Matriks Kodları


Matriks kodları deyince aklınıza hemen Matrix filminde ekranın yukarısından aşağısına süzülen yeşil sayı kodları geliyor olabilir. Ancak size bahsedeceğim şey tabii ki kodlar değil. Rahat bir yere oturun, yanınıza güzel bir kahve alın. Sizi bambaşka dünyalara götüreceğim.

Benim sizlere bahsedeceğim matriks kodları, plak üretimi sırasında üretim bilgilerini içeren kodlardır. Üretim için bu çok önemli bilgiler zaman içerisinde koleksiyoncular için de büyük önem kazanmıştır.

Bu yazıyı okumadan önce daha önce bloğumda yayınladığım Plak Üretimi Videosuna bakmanızı tavsiye ediyorum. Plak üretiminin nasıl yapıldığı konusunda biraz bilginiz olursa yazıyı daha keyifle takip edeceğinize eminim...

Matriks kodlarında genelde iki ana rakam grubu dikkat çeker. Birinci kod genelde plak etiketinde yani plaklarımızın ortasında bulunan kısımda bulunur. Bu bölümde genelde plak şirketinin ismi, üretim tarihi, plak şirketinin katalog kodu ve genelde pek bir anlama gelmeyen rakam ve harf kombinasyonundan oluşan genelde bir kutucuk içerisine yerleştirilmiş bir kod bulunur. Bu kod ilk bakışta anlamsız gibi gelir ama işin aslı hiçte öyle değildir.



Plağın iz olmayan bölümünde -Amerikalılar buna dead wax derler- de bazı kodlar bulunur. Bu bölüm plağın son şarkısının bitimiyle etikete kadar olan bölümdür. Bu bölümde iğneniz bir döngüye girer. Böylelikle etiket yaklaşıp zarar görmesi engellenir. İşte bu bölüm plak koleksiyoncuları için çok önemli bilgiler verir. Bu bölümde bazen makine ile bazen de el ile yazılmış bir kodlar görebilirsiniz. Bu kodların bir kısmı ile plak etiketinin üzerindeki kodlar birbiri ile aynıdır. Bu kod genel olarak plağın her iki yüzünde bulunur. Ancak bu olmaz ise olmaz değildir. Bunun sebeplerini birazdan göreceğiz.

Bu rakamlar bize plak hakkında önemli bilgiler hatta şeceresini verir. Şecere derken abarttığımı pek düşünmüyorum. Çünkü çoğu zaman plağın hangi makinede kaçıncı kopya kullanılarak kullanıldığından, hangi teknisyen tarafından hazırlandığına kadar önemli bilgileri izler bu kodlar.


Lüften sağ taraftaki (A 55A) koduna dikkat edin ve aşağıdaki resme bakın

Diyelim ki, bir plak üzerinde etiket bölümünde HC975 diye bir kod görüyoruz. İlk yapmamız gereken plağın iz olmayan bölümünde bu kodu aramaktır. Bu kod genelde HC975-x şeklinde bulunur. X yerine genelde bir rakam gelir. Genel olarak bu basit kod sisteminde X plağın bu yüzünün kaçıncı kesim sırasında üretildiği bilgisini verir. Yukarıdaki videoyu seyrettiyseniz plak üretimi öncesinde bazı özel kalıplar üretiliyor. Bu işleme kesme işlemi deniyor. Ve her kalıp ile belirli sayıda plak basılabildiğinden birden fazla kalıp üretilir. HC975-x kodunun X kısmı işte bu kalıbın üretim numarasını gösterir.

Yani HC975-1 kodlu bir plağı, kesilen ilk kalıptan üretilmiş bir baskı olduğunu anlayabiliriz. Bu belki sizin için çok önemli gibi gözükmeyebilir. Haydi gelin başka bir açıdan bakalım bu bir Pink Floyd plağı ve üretim hattında ilk kesilen kalıplardan üretilmiş bir Dark Side Of The Moon var elinizde. İşte bu tam anlamı ile gerçek bir ilk baskıya sahipsiniz demektir. Plağınızın değeri bir anda artacaktır, hem parasal hemde koleksiyon değeri açısından.


Bu resimde A 55A kodu görülüyor ve yan kısımda ilk kalıp olduğunu anlatan 1 rakamı görülüyor.

Peki bir de şu duruma bir bakalım plak etiketinizde yine HC975 kodu var. Ancak plak üzerinde bambaşka bir rakam topluluğu var. Bu demektir ki, elinizdeki plak daha sonradan üretilen ve farklı kodlarla işaretlenen kalıplardan üretilmiş. Bu bize plağın müzikseverlere sunulduğu yıldan daha sonra üretildiği ipucunu verir.

Dikkat edeceğiniz üzere meraklıların ilk baskı olarak isimlendirdikleri olayın sadece o plağın üretildiği yılla alakası olduğu kadar orijinal matriks koduna ve eğer mümkün ise ilk kesilmiş kalıplardan üretilmiş olması önemlidir.

Umarım yazı hoşunuza gitmiştir. Merak etmeyin devamı gelecek...


Yeni Seri: İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler



Günlüklerimi takip eden okuyucularım "Plak Koleksiyoncusunun Rehberi" yazı dizisinin devam edip etmeyeceği ile ilgili sorular soruyorlardı. Bu aydan itibaren yeni serimiz yayına giriyor. Yeni serimizin ismi "İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler" olacak. Sanırım oldukça keyif alacaksınız. Yeni seriyi haftaya başlatmayı düşünüyorum. Bu ay boyunca her hafta Perşembe günü serinin bir yazısını yayınlayacağım. Öncesinde eski yazılara bir göz atmak isterseniz linkler aşağıda;

Plak Koleksiyonculuğu: İlk Seri
Yazı 1: Yeniden Basılan Plağın Koleksiyonu Olur Mu?
Yazı 2: 45′lik Koleksiyonculuğunun Kökenleri.
Yazı 3: Plak Koleksiyonculuğu: Türkiye’de Plaklar
Yazı 4: Pikaplar Mevzuu
Yazı 5: Plak Standartları
Yazı 6: RIAA Öncesi Plak Özellikleri
Yazı 7: Pre-amp Mevzuu

Plak Koleksiyoncusunun Rehberi
Yazı 1: Planlama
Yazı 2: Pikap Konusu
Yazı 3: Pikap Katı veya Phono Pre
Yazı 4: Lambalı Pikap Katı Mevzuu
Yazı 5: Plak Temizleme Konusu


Plak Koleksiyoncusu Kimdir? Bir Kavram Karmaşası



Ülkemizde kendi yaptığımız bir şeyi büyük, farklı veya özel göstermek için hemen bir etiket eklemek konusuna çok meraklıyız. Son dönemlerde ortalık plak koleksiyoncusundan geçilmemeye başladı yine. Kime sorarsanız plak koleksiyoncusu. Ancak işler ne yazık ki öyle basit değil. Elinizdeki plakların bir koleksiyon oluşturması için bazı önemli noktalar var.

Bu aslında neye benziyor biliyor musunuz? Eskiden ilkokullarda hemen her çocuğun pul koleksiyonu olurdu. Toplum olarak nasıl bir fetişizme meraklıysak dilimize “pul koleksiyonunu göstermek” gibi terimler girmiştir. Ancak ne yazık ki, bu bir dönemin hastalığıdır ve ilerleyen yıllarda pul koleksiyonları kenara atılır. Bunun nedeni, bilinçsizce bir sürü pul toplayıp, bunlara birkaç kez baktıktan sonra değerini yitirmesidir. Ancak gerçek bir pul kolesiyoncusu için işler hiç böyle değildir. Uzun yıllar boyu türlü eziyet ve cefa ile toplanan pullara bilinçli şekilde bakmak insana büyük keyif verir. Ancak bu işler zannedildiği gibi parayı bastım en kalitelisinden pul defterini aldım, içerisine de rengarenk bir sürü pul koydum, en kral pul koleksiyoncusu benim şeklinde yürümez. Çeşitli yayınları takip etmek, Posta İdaresine gidip ilk gün baskılarını almak için kuyrukta beklemek gibi kendini adanmışlık gerektirir. Kendiniz gibi bu konulara meraklı insanlarla doyumsuz sohbetler içerisine girdiğiniz, bambaşka bir dünyanın kapılarını açarsınız. Aslında hobiler dünyası böyledir.

Günümüzde sayısı mühim olmamakla beraber herkes plak koleksiyoncusu. Ancak olayı daha bilinçli yapan kişileri hatırlattığınızda onlar profesyonel plak koleksiyoncusu oluyor(muş) Resmen kavram karmaşası.

Hiçbir emek göstermeden tabiri caiz ise parayı basıp harika plaklar edinmek çok zor bir şey değil. Ancak konuları biraz merak ediyorsanız aldığınız veya sahip olduğunuz plakları incelemeye araştırmaya başlarsınız. İlk baskısı kaç yılında yapılmış, nerede yapılmış. Bu basit bilgiler ilk adımda anlamlı gözükmeyebilir ancak adım adım gerçekten koleksiyonculuğun gereklerini ve aslında keyifli yönlerini keşfetmeye başlarsınız. Yoksa rafınızda harika plaklar olup bunların ne olduğundan bihaber iseniz, istediğiniz kadar kendinizi etiketleyin o büyülü dünyaya giremezsiniz.

Müziği plaktan dinlemeyi seven bir müziksever olmak en az koleksiyoncu olmak kadar değerli bir şeydir. İlle kendinize bir etiket yapmak zorunda değilsiniz. Bir sürü plağa sahip olan bir müziksever olmak bence çok keyifli bir şeydir ki, bende kendimi o sınıfın içerisinde görüyorum.

Gelecek yazılarda gerçek plak koleksiyonculuğu dünyasına götüreceğim sizleri...


Çok Yakında; Plak Koleksiyoncusunun Rehberi Üçüncü Seri



Son günlerde bir çok okuyucum "Plak Koleksiyoncusunun Rehberi" yazı dizisinin devam edip etmeyeceği ile ilgili sorular soruyorlar. Merak etmeyin yazı dizisine üçüncü bir bölüm ile devam edeceğim. Yeni bölüm konunun incelikleri ile alakalı olacak. Sanırım biraz teknik konuları ele alacağım. Örneğin plak şirketlerinin baskılarında kullandığı özel işaretler ve kodlar bir yazı dizisi konusu olabilir. Yeni dizi başlayana kadar eski yazıları okumak isterseniz aşağıdaki koyu renkli linkleri kullanabilirsiniz.

Plak Koleksiyonculuğu: İlk Seri
Yazı 1: Yeniden Basılan Plağın Koleksiyonu Olur Mu?
Yazı 2: 45′lik Koleksiyonculuğunun Kökenleri.
Yazı 3: Plak Koleksiyonculuğu: Türkiye’de Plaklar
Yazı 4: Pikaplar Mevzuu
Yazı 5: Plak Standartları
Yazı 6: RIAA Öncesi Plak Özellikleri
Yazı 7: Pre-amp Mevzuu

Plak Koleksiyoncusunun Rehberi
Yazı 1: Planlama
Yazı 2: Pikap Konusu
Yazı 3: Pikap Katı veya Phono Pre
Yazı 4: Lambalı Pikap Katı Mevzuu
Yazı 5: Plak Temizleme Konusu


Plak Koleksiyoncusunun Rehberi: İkinci Serinin Sonu



Plak Koleksiyonculuğu yazı dizimi geliştirmeye devam ediyorum.  Dizinin ilk bölümü olan "Plak Koleksiyonculuğu" bölümü toplam 7 yazıdan oluşmuştu. Bu yazılarda daha çok teknik konulara göz atmış ve plak koleksiyonu konusunda genel bilgiler vermiştim. Plak Koleksiyoncusunun Rehberinde ise daha çok plak toplamaya yeni başlayanlar için faydalı bilgiler vermeye çalıştım. Bu yeni seri toplam 5 adet yazıdan oluştu. Gelen mesajlardan anlayabildiğim yazılar kadarı ile bayağı ilgi çekmiş. Bu çok sevindirici bir şey benim açımdan. Artık yeni bir yazı dizisine başlamanın zamanı geldi. İsterseniz genel toparlama yapalım ve "Plak Koleksiyoncusunun Rehberi"ni oluşturan yazıların linklerini ekleyeyim. Koyu renkteki linklere tıklayarak yazılara ulaşabilirsiniz.

Yazı 1: Planlama
Yazı 2: Pikap Konusu
Yazı 3: Pikap Katı veya Phono Pre
Yazı 4: Lambalı Pikap Katı Mevzuu
Yazı 5: Plak Temizleme Konusu

Böylelikle serinin ikinci bölümünü de sonlandırıyorum. Yeni seri daha teknik konuları ve ayrıntılara önem verenler için ipuçlarını içeren bir rehber niteliğinde olacak.


Plak Koleksiyoncusunun Rehberi: Plak Temizleme Konusu



Bundan seneler önce Stereo Mecmuası'nda plak temizliği ile alakalı bazı maddeler yazmıştım. Bu yazıyı yazalı en az 5-6 sene oluyor. Oirijinal metin buradan okunabilir. Aradan geçen senelerde bu yazıda bazı düzeltmeler yapmam gerektiğine karar verdim. İşte orijinal metin artı düzeltmeleri aşağıda bulabilirsiniz.

1. Plakların en önemli düşmanı tozdur. Bunun yanı sıra sigara dumanı, nem ve ısıda plaklara zarar veren etkenlerdendir. Lütfen plaklarınız bu faktörlerden direkt olarak etkilenebileceği yerlerde tutmayınız. Hemen bir ekleme mümkünse plaklarınızı özel bir dış kılıf ile koruyunuz. Bu kılıfları çeşitli sitelerden satın alabileceğiniz gibi ambalajcılarda satılan naylon poşetlerden uygun olanlarını kullanabilirsiniz.

2.Kuru bir bez ile plakları temizlemek, plak üzerinde statik enerji oluşturur , bu da okunma esnasında istenmeyen seslere yol acar. Bu durumda anti-statik fırça kullanmak en mantıklısıdır. Plaklarınızı ilk aldığınızda bir miktar temizleme sıvısı ile silip anti-statik fırça ile temizlerseniz daha sonraki dönemlerde daha az tozlanacaktır. Tabii ki çevrenizde plak temizleme makinesi olan birileri varsa en sağlıklı temizlik yöntemi bu makineleri kullanmaktır. Plak temizleme makineleri çok pahalı oyuncaklar olduğu için eğer çok geniş bir koleksiyonunuz yoksa veya geniş maddi imkanlara sahip değilseniz arkasından koşmak için çok pahalıdırlar.

3.Anti statik fırça ile yapılacak temizlik mutlaka plak izlerini takip edecek şekilde yapılmalıdır. Aksi taktirde kanallardaki tozlar temizlenmeyecektir. işlem fazla bastırmadan mümkün olduğunca narin şekilde yapılmalıdır.

4. Anti-statik fırçanın kılları el ile temizlenmemelidir. Genelde bunun için fırçada ayrı bir bölüm olur veya fırça bir toz aparatı ile birlikte gelir. Eğer ki böyle bir bolum yoksa mesela bilgisayar kasanızın power supply'i gibi bir yere bir kere sürterek fırçanızı tozlardan temizleyebilirsiniz. Ama siz yine de oldukça ucuz olan ve plak temizlemek için üretilmiş güzel bir fırça edinin...

5. Plağınız pikapta çalınırken dikkatli olun.. Titreşimler ve yanlışlıkla çarpmalar sonucunda plakların üzerinde geri dönülemez çizikler oluşabilir. Pikap, eğer mümkün ise hoparlörlerin uzağında ve özellikle bas titreşimlerinden uzakta durmalıdır. Siz fark etmeden bu titreşimler plakta kalıcı sorunlar oluştur.

6. Pikabınızdaki iğneyi değiştirmek için cimrilik etmeyin. Çoğu iğne 3000 saat omurludur. Bu süreyi beklemeden değişiklik yapın. Benim çok karşılaştığım traji-komik bir durum ciddi pahalı iğneler alıp bunları zamanı geldiğinde değiştirmeyen insanlardır. Bunun yerine daha ucuz bir iğne alıp gerektiğinde değiştirmek plak arşivinizin ömrü için önemli bir etkendir. Şimdi burada bir parantez açalım. Bu yazıyı yazmamın üzerinden muhtemelen 5 sene geçti ve 3.000 saat ömür konusunun biraz soru işaretleri ile dolu olduğunu öğrendim. Şu an 3.000 saatin çok üzerinde kullandığım pikap iğnelerim var. Bu noktada eğer seste bir sorun duymuyorsanız iğnenizin ömrü konusunda çok endişe etmenize gerek yok. Belirli bir kalitenin üzerindeki iğnelerde zaman içerisinde belirli frekanslarda -özellikle yüksek frekanslar- eksilmeler olur ancak bu durum plaklara zarar verebilme potansiyelinin olduğu anlamına gelmez. Aradan geçen seneler boyunca orta segment altındaki iğneler hariç kullanım ömürleri konusunda bir genelleme yapmanın doğru olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Aslında bu madde için şöyle demek daha doğru olacaktır; iğneniz değiştirilmesi gerekli zamanı size mutlaka hatırlatacaktır...

7. Plak sıvı ile temizlenmesi gerekiyor ise, alkol içermeyen ve uçucu bir sıvı ile temizlenmelidir. Ayrıca kullanılacak bez mutlaka yüzde yüz pamuklu olmalıdır. Böylelikle plak yüzeyinde yabancı madde kalmaz. Bu sıvıları satın alabileceğiniz gibi kendinizde yapabilirsiniz. Ben Pevasan isimli bir firmanın sıvısını sulandırarak kullanmaktayım. Bir kaba 2/3 oranında bu sıvıdan, 1/3 oranında su koyarak bir fluid oluşturup, bunu kullanıyorum tavsiye ederim. PC malzemeleri satan yerlerden bu urunu bulabilirsiniz (not. ürün adı burada reklam amaçlı kullanılmamaktadır) Aradan seneler geçtiğinde ortalıkta böylesine firmalar kalmadığı için farklı temizlik sıvıları kullanmak zorunluluğu oluştu. Kendi kullandığım temizlik sıvısı ile alakalı burada bir şeyler yazmıştım. Eğer imkanınız varsa bu iş için özel üretilmiş sıvıları kullanmak en iyi seçenek. Ancak kimyasal içerikli sıvıların nakliyesinde sorunlar olduğu için linkini verdiğim sıvı da iş görür. Bu temizliği sadece çok kirli plaklarınızda uygulayın. Bu arada o dönem not etmeyi unutmuşum; 78 devirlik Shellac (veya bilinen tabirle taş) plakları sakın bu tarz sıvılar ile temizlemeyin...

8. Plaklarınızın üzerinde çok toz varsa bunu ilk önce bir elektrik süpürgesi ile çekin. 2500W bir süpürge ciddi oranda toz çekebilir. Bu işlemi yaparken sakin süpürgeyi plağa değirmeyin. Bu hala iyi bir seçenek ve zaman zaman kullanmaya devam ediyorum.

9. Plaklarınızı güneşten ve hatta aşırı sıcak ortamlardan korun. Yüzeyde dalgalanmaları önlersiniz. Haydi bir not; eğer yamuk plaklarınız varsa bunları tercihan iki camın arasına koyun. Bu halde sıcak bir ortama bırakın. Ancak sıcak ortam direkt gün ışığı almamalıdır. Örneğin arabanızın bagajı bu işlem için en ideal yerlerden bir tanesidir. Hafta sonu plağınızı bagajda bırakıp hafta başı elinize aldığınızda büyük ölçüde düzelmiş olacağını göreceksiniz.

10.Asla plaklarınızı üst üste saklamayınız Bunu her birinin kabı olsa bile yapmayınız. Şekillerinde bozulamalar ve yamulmalar oluşur ve bunlar hiçbir şekilde düzeltilemez. Aslında hiçbir şekilde düzeltilemez yanlış bir önerme olmuş. Madde 9'da görebileceğiniz gibi bir umut kapısı var. Ama dertsiz başa dert açmaya gerek yok. Bu yazıyı yazdığım günlerde ülkemizde Ikea benzeri mağazalar yoktu. Plak koleksiyonu yapanlar veya plak toplayanlar, oldukça cüzi tutarlar ödeyerek Expedit gibi harika çözümlere kavuşabilirler.

11. Genelde değersiz bulunan 45likler üst üste kapsız konuluyor. Bir toz tanesi bile ciddi ama gözle görülmeyen çizikler oluşturacağından en kotu ihtimalle bunlar için kartondan veya A4 kağıttan kaplar yapın veya İnternet'ten sipariş edin. Aslında bu konuda ülkemizde de çözümler var artık. Rengarenk karton koruma kaplarını ülkemizden de tedarik edebiliyorsunuz. Bu arada 45'likler konusunda şuraya bir göz atmanızı öneririm. Özellikle de 45'liklerin değersiz olduğunu düşünüyorsanız!

12. Biraz yer ayırıp plaklarınızı 20'li gruplar halinde A4 kutularında saklayabilirsiniz. Hem seçmesi kolay olur, hem ezilmezler hemde kutuda biraz oynama yapıp üstlerini istediğiniz zaman kapatabilirsiniz. Devamlı alışveriş yaptığınız bir hiper markette kırtasiye reyonundaki arkadaşa rica edip bunları alabilirsiniz. Özellikle Mopak firmasının A4 kutuları gerçekten çok ideal. Eğer yaşadığınız yerde bir yapı market varsa ziyaret etmenizde fayda olacaktır. Özellikle IKEA'da güzel şeyler bulunabiliyor. Bu dönemlerde yazıyı Birkaç kere elden geçirmiştim. Ancak artık ülkemizin dört bir tarafında yapı marketler var ve bir şekilde uygun çözümleri bulabilmek mümkün. Zaman ne kadar hızlı değişiyor

13. Eğer plaklarınızı kutuda saklıyorsanız içlerine elektronikçilerde rahatlıkla bulunan silikon nem alıcılardan ekleyin. Kutunun içinde nem oluşumunu önlersiniz. Kesinlikle öyle. Bu bence hala en iyi çözüm.

14. Plakların iç kapaklarını plağın üst kapağının açıklığına ters yönde kapatın. Plak tozdan bu şekilde korunur. Kesinlikle doğru bir tespit. Ayrıca Madde 1'de bahsettiğim dış kılıflardan edinerek daha iyi toz koruması sağlayabilirsiniz.

15. Plaklarınızı iç kapak (sleeve) olmadan kapağın içine koymayın, kartonda oluşmuş girinti çıkıntılar plağınıza zarar verebilir. Bu maddeyi biraz geliştirmek gerekiyor. İç kapaklarınız eğer kötü durumdaysa mutlaka yenileri ile değiştirin. En iyi çözüm kağıt içerisinde anti-statik naylon olan iç kapaklardır. Ayrıca Mobile Fidelty (MoFi) firmasının ürettiği gibi naylon iç kaplarda tercih edilebilir.

16. Plağın okuma yüzüne elinizi sürmeyin, insan tenindeki yağın plak üzerinden temizlenmesi kolay bir is değildir. Mutlaka kenarlarından tutun. Kesinlikle bu konu çok çok mühim...

17 .Bir şeyi asla unutmayın. Elinizdeki bir plak, bir daha asla üretilmeyecektir. Eğer o plak 1.000 adet üretildi ise onu kullanılmaz hale getirmeniz 999 adet kalması demektir. Bir plağınızı sevmiyorsanız bile ona özen gösterin veya değerini bilecek insanlara verin. Bunu kültürel bir ödevmiş gibi addedin... Valla bu maddeyi harika yazmışım. Kesinlikle öyle :)

Eh sıhhat ve sağlığım yerinde olursa 4-5 sene sonra bu yazıyı da elden geçiririm artık...


Plak Koleksiyoncusunun Rehberi: Lambalı Pikap Katı Mevzuu



Bu hafta başında yayınlamış olduğum pikap katları yazısı ile alakalı bazı geri dönüşler aldım. Bir çok kişi giriş seviyesinde lambalı (daha doğru tabir ile vakum tüplü) pikap katları konusunda bilgi istemişler. Aslında giriş seviyesinde bir çok vakum tüplü pikap katı bulabilmek mümkün. Ancak ülkemiz için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün değil.

Yerel pazarda vakum tüplü modellerden en sıklıkla denk gelebileceğiniz markalardan bir tanesi ProJect'tir. Ancak ikinci el pazarında bile çok uygun fiyat etiketine sahip olduğunu söylemek pek kolay değil. Ucuz bir fiyata denk gelirseniz kaçırmayın alın. Bir dönem ülkemize ithal edilen Antique Sound Lab markasında benim fiyatına göre başarılı bulduğum "Mini Phono" da denk gelirseniz alabileceğiniz ürünlerden bir tanesi. Ayrıca bir dönem bazı Çin menşeili ürünlerde pazarımızda boy gösteriyordu. Çin deyince hemen burnunuzu kıvırmayın. Kötü Çin malları olduğu kadar iyileri de var. Ancak ülkemizde çeşitlilik olduğunu söylemek güç.

Anlayacağınız giriş seviyesi tüplü ampli bulmak ülkemizde pek kolay değil. Üst seviyede ise büyük bir çeşitlilikten bahsedemesek bile çok kaliteli ürünler bulmak mümkün. Bu noktada neler yapabilirsiniz?

- İkinci el pazarını takip etmek.
- DIY olayına girmek eğer siz beceremezseniz yakın çevrenizde bulunan bir kişiye projeyi yaptırmak.
- Yurtdışından almak (eBay gibi sitelerde Bellari, Yaquin gibi markaların ürünlerini çok uygun fiyatlara alabilirsiniz)
- Standart bir ürün alıp, ileri de daha geniş bir bütçeniz olduğunda konuya geri dönmek.

Ben olsam ilk adımda vakum tüplü pikap katına girmezdim. İlk adımda düzgün çalışan bir sistem kurup bütçemi plaklara yatırmak daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum.


Plak Koleksiyoncusunun Rehberi: Pikap Katı veya Phono Pre



Geçen yazımda plak toplamaya yeni başlayanların pikap seçimi yaparlarken dikkat etmeleri gereken konuları paylaşmış ve pazarımızdaki giriş seviyesi pikap seçeneklerden kısaca bahsetmiştim. Bu yazımda ise yavaş yavaş müzik setimizi toparlamaya başlayalım.

Eğer şansımız yaver gittiyse bütçemize en uygun pikabı seçtik ve seçimimizden mutluyuz. Eğer Dual HS serisi tarzı bir pikap-ampli ve hoparlör kombinasyonu edindiyseniz bu yazıyı pas geçebilirsiniz. Ancak çoğu kişi tarafından eski alışkanlıklarla kullanılmaya devam edildiği şekliyle deck bir pikap (1) satın aldıysanız bununla uyumlu bir müzik sistemi kurmamız gerekiyor. Eğer pikap katı olan bir müzik setiniz var veya müzik sisteminiz var ise yine bu yazıyı pas geçebilirsiniz.

İlk olarak dikkat etmemiz gereken şey bir pikap katı edinme zorunluluğumuz. Bu konuyu kapsamı şekilde Plak Koleksiyonculuğu: Pre-amp Mevzuu yazımda ele almıştım ama şimdi olaya yeni giren bir kişinin bakış açısından ele alacağım. Neden bir pikap katına ihtiyaç duyduğumuz konusunu kısaca açıklamak gerekirse; pikaplar daha doğru bir tabirle iğneler (pikap kafaları) çok düşük bir sinyal üretirler. Onları duyulabilir seviyeye çıkartmamız için sinyali güçlendirmemiz gerekir. Bu güçlendirme için amplifikatör yeterli olmaz. Öncelikle iğnemizden gelen sinyali söz gelimi CD çalar veya diğer kaynak cihazların seviyesine yükseltmemiz gerekiyor. İşte pikap katı veya pikap pre-amplifikatörü tam burada devreye giriyor. Burada dikkat etmemiz gereken bir şey var; iğnemizin yapısı. İğneler MM ve MC olarak ikiye ayrılırlar. Bu konuyla Stereo Mecmuası'nda oldukça kapsamlı yazılar bulabilirsiniz. Bir tanesi için buraya bir diğer için buraya göz atabilirsiniz. Ancak bu yazımda genel olarak giriş seviyesi pikaplardan bahsettiğimize göre aldığınız pikap üzerinde kuvvetle muhtemel bir MM iğne olacaktır. O zaman bizim MM pikap katı almamız gerekiyor. Hemen bir ipucu, eğer gelecekte pikabınızı yükseltme veya farklı iğneler alma olasılığınız var ise hem MM hemde MC iğneleri destekleyen bir pikap katı almak daha mantıklı olacaktır. Yalnız şunu unutmayın MC destekli pikap katları her zaman biraz daha pahalı olur. Bu açıklamaların ışığında yerel pazarda neler bulabiliyoruz isterseniz kısaca bir göz atalım.

Öncelikle son dönemlerde yaşadığımız gelişmeler sayesinde biraz şanslı olduğunuzu söyleyebilirim. Analog severler için yerel çözümler bulabilmek mümkün. Bu yerel çözümlerin en büyük güzelliği hem performanslarının başarılı olması hemde fiyatları göreceli olarak son derece uygun!

İlk pikap katımız Sigma Ses'in meraklılara sunduğu MM yapılı pikap katı. Bu ürün 100TL gibi makul bir fiyat etiketine sahip. İkinci yerel çözüm Fil Elektronik'ten geliyor. 200TL fiyat etiketine sahip Audiophile Phono Box hem MM hemde MC iğne desteğine sahip. Bu desteğin yanında empedans ayarına da imkan veriyor. Bu konuyu uzun uzadıya açıklamaktansa kısaca ince ayar yapabilme imkanı sunuyor diyelim. Her iki ürününde son derece başarılı olduğunu söylemeliyim. Hatta fiyatlarına bakarak fiyat/performans oranı neredeyse mükemmel diyebilirim.

Bu iki ürünün haricinde ekonomik fiyat etiketine sahip daha bilindik markaların ürünlerine de göz atabiliriz kısaca. Pazarımızda 100 Euro seviyesinde gezinen pikap katlarından ilk örnek Thorens firmasının MM-001 modeli. Ancak son dönemlerde üreticiden kaynaklanan bir stok problemi olduğundan Thorens cephesinde alternatif olarak MM005 modeline göz atabilirsiniz. Ürün MM ve MC kafalara uygun ve 137 Euro fiyat etiketine sahip. ProJect markasında ise en uygun fiyat etiketine sahip olan ürün Phono Box MM. Ürünün fiyatı konusunda bir bilgim yok. ProJect'te ise hem MM hemde MC kafa desteğine sahip Phono Box II var. Bu ürünün fiyatı konusunda da bir bilgim yok. Aslında ülkemizdeki bir çok firma ile son derece verimli bilgi alışverişi yapabiliyoruz ancak ProJect'in Türkiye distribütörü olan Actual Power ile bu konuda pek başarılı olduğumuzu söyleyemem. Belki firmadan belki de bizden kaynaklanan bir sorundur. Ancak ProJect markası ülkemizdeki meraklılar tarafından sevilen markalardan birisi olduğundan yazılarımda yer veriyorum.

Bunlar haricinde ülkemizde bir çok alternatif bulabilmek mümkün. Music Hall PA1.2 (yaklaşık 220 Euro) ilk aklıma gelen. NAD, Creek ve bir çok önemli  markanın ekonomik seçenekleri mevcut. Ancak bu yazımda genel olarak 100 Euro seviyelerindeki ürünlerden bahsetmek istediğimden konuyu uzatmayacağım.

Yukarıdaki alternatifler (ve benim gözüme çarpmayanlar) ışığında pikap katımızı da almış olunca sıra müzik sistemimizi kurmakta. Bir sonraki yazımızda müzik setimizi kurmaya başlıyoruz.




Plak Koleksiyoncusunun Rehberi: Pikap Konusu



Gelin bu yazımızda yeni başlayanlar için “pikap satın alma” konusunu ele alalım. Elime ulaşan çok sayıda elektronik posta ve çeşitli vesilelerle denk geldiğim bir çok okuyucumun -özellikle de yaşları genç olanlar- son dönemlerde en çok sorduğu soru hangi pikabı satın almalıyım oluyor. Bu soruya hep birlikte bir çözüm arayalım. Bu konuyu kapsamı şekilde Plak Koleksiyonculuğu, Pikaplar Mevzuu yazımda ele almıştım. Şimdi olaya yeni giren bir kişinin bakış açısından ele alacağım.

Aslında sorun pikabın seçiminden ziyade bütçelerimizde. Özellikle üniversite öğrencisi veya iş yaşamının başlarında olan bir çok okuyucumuzun pikaba ayıracak bütçelerinin kısıtlı olduğunu biliyorum. Bende aynı dönemleri yaşadım ve sizleri çok iyi anlıyorum. Sadece genç yaşlarda olan okuyucularım değil yaşamı boyunca hep bir şeylere para yetiştirmeye çalışan herkesin ortak sorunu bütçe.

Hepimizin ilk aklına gelen şey, bütçe yetmiyorsa, ikinci el pikap satın almaktır. Geçmişte ikinci el pikap pazarı kesinlikle göz atılması gereken bir yerdi. Çünkü makul fiyatlara çok temiz pikaplar bulabilmek mümkündü. Ancak pikaplar yeniden gözde olunca fiyatlar inanılmayacak şekilde artmaya başladı. Geçmişte 50TL'ye satın almayacağınız bir pikabı bugün 200TL gibi fiyatlara sarın alamıyorsunuz. Hele eBay gibi uluslararası satış sitelerine baktığınızda ülkemizdeki fiyatların anormal seviyelere geldiğini görebilmek mümkün. Fiyatların yükselmesi arz ve talep ile belki açıklanabilir. Sonuçta son 3-4 yıldır pikaplara anormal bir ilgi var. Ancak fiyatların yüksekliğinin yanında en önemli sorun alacağınız pikabın fiziksel durumu da mühim. Mekanik yönden sağlıklı çalışmayan bir pikabı satın almak, plak koleksiyonunuzun daha genişlemeden mahvolmasına sebep olmak gibi önemli bir tehdit unsuru içerir. Şunu asla unutmayın pikap her zaman satın alınabilir ancak az bulunan bir plağa zarar verdiğinizde aynısını tekrar satın almak gibi bir şansınız olmayabilir. Özellikle kolu oynanmış, kötü iğnelerle donatılmış ve ayarları olması gerektiği gibi yapılmamış bir pikap tıpkı bir kara saban gibi, plağınızın yivlerini mahveder.

Eğer yurt dışından ikinci el plak alıyorsanız, çoğu zaman ülkemizde temiz diye satılan bir çok plaktan daha iyi durumda olduğunu görürsünüz. Bu farkı yaratan şey kesinlikle pikaptır.

Pikaplar mekanik cihazlardır. Bazı pikaplar son derece karmaşık yapıdadır. Hele ki eskinin o gösterişli tam otomatik pikaplarından bahsediyorsak. Bunların bakımlarını olması gereken şekilde yapmazsanız zaman içerisinde sorunlar yaratır. Öyle ilginç şeylerle karşılaşıyorum ki inanamazsınız. Bu konuda daha önce yazmış olduğum bir yazıya bazı ikinci el pikap satıcılarından olumsuz tepkiler gelmişti. Nedense bu bakım işini hiç ciddiye almıyorlar. Aslında bu konu son derece açıktır. Pikabı üreten firmalar kullanım kılavuzlarında yapılması gereken periyodik bakımlardan bahsederler. Zaten aklın yolu bir değil mi, mekanik bir cihazın her zaman bakıma ihtiyacı vardır. Burada en önemli nokta ortaya çıkıyor. Eğer ikinci el bir pikap alacaksanız satıcıdan mutlaka emin olun.

Dual HS 141

Bir çok insan hala eski Dual pikapların hayalini kuruyor. Aslına bakarsanız bende Dual severim. Muhtemelen kimsenin el atmadığı bir konuya el atıp, Stereo Mecmuası'nda bu önemli marka için özel bir konu başlığımız bile var. Dual'lerin bu kadar popüler olmasının sebebi, döneminin en iyi pikabı olması filan değil, ülkemizde en yoğun şekilde bulunan marka olmasıdır. Dual'ler ile aynı dönemlerde öyle Japon ve Avrupa pikapları vardı ki, bunları gördükçe Dual'in en iyisi olmadığını ancak bu pikapları inceledikçe anlayabilmiştim. Dual'ler belki en iyisi değildir ama bazı modelleri gerçekten iyidir. Her şeyin ötesinde bu ülkede doğup büyüyen her pikap meraklısı için Dual önemlidir. Bunun yanında özellikle HS serisi Dual'ler zamanının ötesinde bir minimalist yaklaşıma sahiptir. Bunlardan bir tanesi aldığınızda hiç fena olmayan bir pikap ve ampliyi bir arada almış oluyordunuz. Hoparlörleri de olduğu için müzik sistemi düşünmenize gerek kalmadığı gibi pikap katı da dahil olmak üzere hiçbir ayrıntı ile uğraşmanıza gerek kalmıyordu. Plaklarınızı dinlemek için komple bir çözümdü ve işin güzel tarafı sesleri de hiç fena değildir. Eğer bir şekilde plak koleksiyonculuğunun başlarındaysanız ve temiz bir HS serisi Dual denk getirirseniz çok şanslısınız demektir. Bende dahil böyle bir çözüme hayır diyebilecek bir insan olacağın zannetmiyorum. Bunu yazarken gayet samimiyim. Bir çok insanın hayalini süsleyen bir pikap/kol/iğne kombinasyonuna sahip olan hatta kendi pikabını tasarlamış bir insan olarak bunu söylüyorum. Ancak sorun şu ki, günümüzde HS serisi bir Dual'in temizini bulmak çok büyük bir sorun ve fiyatlar genelde hiç mantıklı değil. Tabii ki HS serisi haricinde bir çok ikinci el pikap alma olasılığınız olsa da fiyatların abartıldığını düşünüyorsanız, sıfır pikaplara göz atmanız gerekecek.

Bu durumda ilk bakılacak nota 200-300TL aralığında satışa sunulan pikaplar. Bugün çeşitli büyük müzik marketlerde birkaç markanın pikaplarını bulabilmek mümkün. ION ve Numark ilk aklıma gelenler. Bu pikaplar genelde bir sürü fonksiyonla donatılmış durumdalar. USB bağlantı seçenekleri, kendi pikap katlarının olması avantajları. Dezavantajları ise kol ve iğnelerinin ne yazık ki çok sağlıklı olmaması. Zaten farklı markalarla pazara sürülen bu giriş seviyesi pikapların kolları ve iğneleri dikkat ederseniz hemen hemen aynıdır. Ben bu pikapları hiç tavsiye etmiyorum. Ses kaliteleri zaten vasat bir de yetmiyormuş gibi plaklarımıza zarar verme olasılıkları çok yüksek. Bu pikaplarla uğraşmak yerine ikinci el pazarında daha mantıklı bir pikap bulmak çok daha akıllıca bir iş olur.

Bunlar haricinde zaman zaman Denon gibi önemli markaların giriş seviyesindeki ürünlerine rastlamak mümkün. Bu pikaplar yukarıda saydığım pikaplardan biraz daha pahalı olmasına rağmen düzgün iğneleri ile verilen parayı hak ediyorlar. Ses olarak belki çok başarılı değiller ancak düzgün bir iğne ile donatılmış olmaları ve kendi pikap katlarına sahip olmaları bu tarz pikapları ilk başlayanlar için cazip hale getiriyor.

Thorens Mini

Bu klasmanın hemen üzerinde daha önce Stereo Mecmuası'nda kapsamlı şekilde incelediğim Thorens Mini geliyor. 500TL fiyat etiketine sahip olan ürün plak koleksiyonunu yeni oluşturacak bir meraklı için güzel bir başlangıç noktası.

500TL sınırının hemen ardından fiyatlar bir anda neredeyse iki katına çıkıyor. Ülkemizde bu pazarda iki ürün öne çıkıyor. ProJect Debut ve Thorens TD190-2 modelleri. Her iki ürününde ses kalitesi yukarıda saydığım ürünlerden çok daha başarılı. Ayrıca her iki pikapta son derece donanımlı. Yani ileriye yönelik iğne değiştirmek gibi düşünceleriniz varsa bunun için uygun donanıma sahipler. ProJect Debut daha minimalist bir yaklaşımla üretilmiş bir pikap. Başlangıç için gayet yeterli bir donanıma ve fiyatı gözününe alınınca gayet başarılı bir ses kalitesine sahip. Thorens TD190-2 modelini ise Stereo Mecmuası'nda zaten incelemiştim. Fikir sahibi olmak için bir göz atmanız yeterli.

Ancak sorun şu ki, yukarıdaki pikaplardan birisine sahip olduğunuzda sorunlarımız bitmiyor. Bunları bir müzik sistemine bağlamak gerekli. Bir sonraki yazımda plak dinlemek için kurduğumuz veya kurmayı planladığımız müzik sistemimizi tamamlamak konusuna değineceğim.

Bu yazıya ek olarak buradaki yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.


Plak Koleksiyoncusunun Rehberi: Planlama

Plak Koleksiyonculuğu yazı dizisinde ikinci seriye başlıyorum. İkinci serinin çok daha teknik bir dizi olmasını planlıyordum aslında. Ancak plak toplamaya yeni başlayan bir çok insandan aldığım geri dönüşlerin ışığında yeni serinin daha çok konuya yeni girenleri aydınlatma amacı taşıması gerektiğine karar verdim. İlk seri hatırlayacağınız üzere toplam 7 adet yazıdan oluşuyor. Buradan listeye hızlı şekilde ulaşabilirsiniz.

Yeni dizide neler olacak. Plakların büyülü dünyasına girmek isteyen bir meraklının bir nevi atması gereken adımları tartışmaya çalışacağım. Koleksiyon nasıl oluşturulur, ne tarz aksesuarlara ihtiyacınız olacak, pikap ve iğne seçimi, plak bakımı gibi başlıklar var aklımda. Anlayacağınız bir nevi koleksiyoncunun rehberi. Alacağım geri dönüşlerle yazılarımın yönünü de birlikte belirleyelim. Lafı uzatmadan ilk yazı ile yeni seriye başlayalım. Vatana millete hayırlı olsun :)


Herhangi bir “şeyin” koleksiyonununu yapmak basit bir anlatımla şuursuz şekilde sadece satın almakla olmaz. Hayatın her alanında olduğu gibi koleksiyonunuzu oluştururken belirli bir planlama yapmanız gereklidir. Hedeflerinizi, isteklerinizi en iyi bilen siz olduğunuza göre ne yapacağınızı da belirleyecek olan sizsiniz.

Konu “Plak Koleksiyonu” olduğunda planlama çok daha fazla önem kazanır. Plak günümüzde çok ucuz bir şey değildir. Ucuz olmamasının yanında kolay bulunabilir olmaması, plaklarla ülkemizde haşır neşir olmayı bir çok insan için çok zorlaştırır. Zaten olayın gizemi de burada değil mi? Pahalı olmasından değil az bulunur olmasından bahsediyorum...

Eskinin güzel günlerinde eski plakçıları gezmek bir nevi kaşifçilik oynamak gibi bir şeydi. Geçmişte tozlu rafların arasında kendi halinde duran bazı plakları yok pahasına satın alma hazzına erişmiş bir insan olarak bugünlerde ve gelecekte artık böylesine durumların yaşanacağını pek düşünmüyorum. Özellikle teknolojinin hayatımıza girmesiyle tozlu raflarda kendi halinde sizi bekleyen nadir plak bulmak pek mümkün değil. Satıcılar, başta eBay gibi siteler olmak üzere raflarındaki plakları kontrol edip ondan sonra fiyatlandırıyorlar. Tüm ülkede sayısı son derece az olan plak satıcısında hala keşfedilmeyi bekleyen nadir plaklar vardır belki. Ancak sadece satıcılar değil, alıcılarda teknolojinin nimetlerinden faydalanıyor artık. Ellerinde 3G'nin nimetleri ile rafları kolaçan eden alıcılar belki dikkatinizi çekmiştir. Bunların bir kısmının satılmak üzere alınan plaklar olduğunu tahmin edersiniz. Hemen her koleksiyon metasında olduğu gibi sert piyasa koşulları geçerli plak dünyasında. 2000'li yıllar bunun için çok uygun zamanlar değil diye düşündüğüm olmuştur çoğu zaman.

Ancak geçmişten farklı olarak bugünün plak pazarında yeni bir enstrüman var. Yeniden basılan plaklar. Yazı dizimin ilk serinin ilk yazısında Yeniden Basılan Plağın Koleksiyonu Olur Mu? konusunu işlemiştim. Bugün yeniden basılan plaklarla koleksiyon yapılır mı sorusuna cevap aradığım yazıma olumlu-olumsuz çok sayıda tepki gelmişti. Ancak olaya isterseniz bu kez farklı bir şekilde bakayım. Bugün 18-19 yaşında olan bir meraklı, ben yaşlara geldiğinde (neredeyse 20 seneden bahsediyoruz) büyük ihtimalle bugün koleksiyon metası olarak görmediğimiz bazı baskılar bile bir şekilde değerlenecektir. Maddi açıdan değil manevi açıdan konuşuyorum. Şunu unutmayın insan ruhunda geçmişe özlem olduğu sürece eskiyen her şey değerli hale gelir. Hele Türkiye'den bahsediyorsak durum daha da ilginç hale geliyor.

Şunu unutmayın plak koleksiyonculuğundan bahsediyorsak olay sadece bir plak alıp dinlemek değildir çoğu zaman. Kapağını incelemek, baskısını araştırmak, harf kodlarından, etiketinden plağın kimliğini araştırmak yani kısacası “secere”si ile ilgilenmek plak koleksiyonculuğu konusunda gidebileceğiniz noktalardan bir tanesi. Bununla belki bugün uğraşmak gereksiz gelebilir ancak zaman içerisinde bu konuları deşeceğinize emin olabilirsiniz. Bunu bir görev olarak değil, keyif olarak addedin. Şunu unutmayın koleksiyonlar insanları mutlu etmek oluşturulur, içinizdeki canavarı çıkartmak için değil.


Plak kataloglarında ders çalışmanın en önemli getirisi; bir sürü yeni şey öğrenmektir.

Planlama safhası, bir koleksiyonun oluşturulması aşamasında ilk önemli adım. İlk önce almak istediğiniz plaklardan güzelce listelemeye başlayın. Sizin için olmaz ise olmazları belirleyin. Şunu unutmayın bir plağı alırken geleceği de düşünün. Bugün çok azımız ilk gençliğimizde dinlediğimiz müziği dinlemeye devam ediyoruz. Planlamanızı gelecek ışığında yapmak her zaman mümkün değildir. Ancak günümüzün gelir geçer bir rock topluluğu yerine bir klasik rock albümüne para yatırmak daha akılcı bir seçim olur. Tabii ki bütçeniz geniş ise herşeyi satın alabilirsiniz. Benim hayatım boyunca böyle bir imkanım olmadı umarım sizin olur!

Listenizi oluşmaya başladığında ne kadar uzun olduğuna kendiniz bile inanamayacaksınız :) Bu listenin olmaz ise olmazları bütçenizden en fazla payı alacaktır. Tabii ki bir plakçıda denk geldiğiniz zaman heyecanlandığınız ama listenizde olmayan albümler olacaktır. Hangimiz mükemmeliz. Ancak her satın almadan önce bütçenizi gözden geçirin. Çok gerekli bir plağı almak için gereken bütçeyi bir hafta önce gelir geçer albümlere yatırdıysanız ve o an paranız yoksa, saçınızı başınızı yolarsınız. İşte bu yüzden ne alacağınızı bilmek çok önemlidir.

Şunu asla unutmayın, pratikte her albüm alınabilir ama karşılığında ödediğiniz bedel önemlidir. Bu yüzden liste yapmak, bu listeyi çalışmak çok mühimdir. Artık sayısı çok azalmış mağazalarda ve dünyanın dört bir tarafındaki sanal mağazalarda araştırmalar yapın. eBay gibi siteler listenizdeki nadir plakları bulabileceğiniz yerlerdir. Bıkmadan usanmadan inceleyin, araştırın.

Bu işin anahtar kelimesi nedir biliyor musunuz; SABIR!  Bir sonraki yazımda ilk başlayanlar için pikaplar mevzuunu ele alacağım.


Plak Koleksiyonculuğu: İlk Serinin Sonu



Plak Koleksiyonculuğu yazı dizisine başlayalı ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum. Ancak bu diziyi oluşturan yazılar bloğumda tüm zamanların en çok okunan yazıları arasında. En çok okunan derken bazı yazılar binlerce kez tıklanmış durumda. Şaşırtıcı! Ayrıca çok sayıda geri dönüşte aldım. Sosyal medya açısından ise yazılara orada burada pek değinen veya linkleyen olmadı. Stereo Mecmuası'nda her zaman yaşanığı gibi eminim ki bir süre sonra yazılara verilen linklerde artar. Ne olursa olsun dönüp baktığımda ilk seri yazılarda fena iş çıkartmadığımı söylemem lazım. Serinin ilk bölümü şu yazılardan oluşuyor;

Yazı 1: Yeniden Basılan Plağın Koleksiyonu Olur Mu?
Yazı 2: 45′lik Koleksiyonculuğunun Kökenleri.
Yazı 3: Plak Koleksiyonculuğu: Türkiye’de Plaklar
Yazı 4: Pikaplar Mevzuu
Yazı 5: Plak Standartları
Yazı 6: RIAA Öncesi Plak Özellikleri
Yazı 7: Pre-amp Mevzuu

Böylelikle serinin ilk bölümünü sonlandırıyorum. Bir sonraki yazıdan itibaren serinin ikinci bölümüne başlayacağım. Yeni seri daha çok yeni başlayanlar için rehber niteliğinde olacak.


Plak Koleksiyonculuğu: Pre-amp Mevzuu



Plak Koleksiyonculuğu yazı dizime devam ediyorum. Serinin son yazısı Plak Koleksiyonculuğu: Plak Standartları‘nda belirttiğim üzere bu yazının konusu pikap katları veya pikap pre-amplifikatörleri. Bu yazımda hifi pazarından ziyade geniş plak koleksiyonları olan ve farklı yıllarda üretilmiş plaklardan oluşan bir arşivi olan meraklıların yaklaşımlarından bahsedeceğim. Plak Koleksiyonculuğu: RIAA Öncesi Plak Özellikleri yazımda farklı yıllarda üretilmiş plaklar konusunda geniş bir listeleme yapmış ve ayrıntılı (aynı zamanda herkes için çok gerekli olmayan) bilgilere yer vermiştim. Bu yazıyla yazı dizimin ilk bölümünün sonuna gelmiş oluyorum. Bundan sonraki bir kaç hafta boyunca boyunca Plak Koleksiyonculuğuna ilk adımlarını atan meraklılar için rehber niteliğinde yazılara yer vermeyi planlıyorum.

Şimdi isterseniz konumuza gelelim.

Yazının ilk paragrafında belirttiğim gibi plakların ortaya çıktığı dönemden bugüne o kadar farklı özelliklere sahip plaklar üretilmiştir ki, ciddi anlamda plak koleksiyonu yapan bir meraklı için bizim hi-fi pazarından tanıdığımız ürünlerden ziyade daha farklı özelliklerle donatılmış ürünler daha uygundur. Örneğin koleksiyonculara yönelik pikaplar konusunda oldukça kapsamlı bilgileri sizlerle paylaşmıştım. Tabii ki hi-fi pazarında bu ihtiyaçlara yönelik ürünler bulabilmek mümkündür ancak fiyatları son derece düşündürücüdür. Tanıştığım, yazıştığım ve sohbet etme fırsatı bulduğum bir çok plak koleksiyoncusu için öncelikler biraz farklı. Uyumluluk sihirli bir kelime gibi sanki.


Rek-O-Kut Re-Equalizer, çok özellikli bir pikap katı; 350 Dolar. Esoteric Sounds'taki dostlarımızdan ilginç bir yaklaşım

Tabii ki imkanı olan plak koleksiyoncularında üst uç sınıf hi-fi sistemlere sahip olduklarını da görüyoruz. Neyse. 1950'liler öncesinde Amerika için, 1960'lar öncesi Avrupa için ve 1975 öncesi dünyanın kalanı için ortak bir plak standardından bahsedemiyoruz. Durum böyle olunca standartlara uymayan plakları keyifle dinleyebilmek için kilit bileşen pikap katları.

Bu amaca uygun plak katlarının olmazsa olmazı yüksek frekanslara yükseltme (aslında patlama demek lazım) yapabilme ve alt frekanslarda kapsamlı bir oynama yapabilme imkanı sunmaları. Bu sayede belirli bir yıl üretilmiş bir plağı bugünün standartlarında dinlemek mümkün oluyor. Anlayacağınız olaya eskiden kullandığımız ekolayzırlara benzeyen bir mantıkla yaklaşmak lazım. Sadece bu kadar değil. Dikey modülasyon kullanılarak üretilen plakları dinlemek için (Pathé/Edison) standardın son derece dışında ayar seçeneklerine ihtiyacımız var. Bunlar tabii ki yeterli değil, Stereo ve Mono ayarlarının yanında özellikle Mono için farklı seçeneklerde olmaz ise olmaz. Mono sağ ve sol kanal, Mono sadece sol kanal, Mono sadece sağ kanal ilk aklıma gelenler.

Tüm bunların dışında pikap katınız ile iğnenizin uyumu çok mühim. Bildiğiniz gibi MM standardında bir pikap kafası kullandığımızda pikap katımızı MM moduna alırız. Ancak MC yani Moving Coil'ler işin içerisine girdiğinde çok daha farklı ayarlar yapmamız gerekir. Basit bir pikap katında MC moduna geçtiğinizde standart bir ayarlama yapılır. Ancak özel bir MC kafa kullanıyorsanız, gain, yükleme empedansı ve omaj olmak üzere farklı bir çok ayar seçeneği ile uğraşmanız gerekir.


Vadlyd MD12. Neredeyse aklınıza gelecek tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek bir ürün. Fiyat: 1.000 Doların üzerinde

Tüm bunların sonunda tahmin edebileceğiniz gibi ortaya çıkan pikap katının üzerinde bol bol düğme olması gerekli. Bir taraftan kafa/iğne için gereken ayarları yaparken, bir taraftan ses frekansı üzerinde ayarlar yapmamız ayrıca diğer bazı özelliklere göre ek seçeneklere ihtiyacımız olacak. İşler karışıyor değil mi?

Ancak şunu unutmayın, muhtemelen ülkemizdeki bir plak meraklısı bu tarz farklı üretilmiş plakları belki de hiç göremeyecektir. Bu yüzden tüm bu yazdığım çizdiğim konuların üzerinde çok fazla kafa yormayın. Eğer bir gün bu denli geniş bir koleksiyonunuz olursa bu tür yazılara geri dönersiniz :)


EMT JPA-66. Eğer yeterince paranız varsa pikap katlarının kutsal kasesi. Hayalimiz :)

Bu tarz ürünlerin neredeyse hepsinin ortak özelliği son derece çirkin olmaları :)  Üzerinde o kadar fazla düğme olan bir cihazı tasarlamak son derece zordur. Zaten koleksiyoncuların dünyasında cihazların güzel gözükmesi gibi bir beklenti yok. Ancak yazımın sonunda pikap katlarının kutsal kasesinden bahsetmek istiyorum.

İlk örneği 1940 yılında üretilen JPA-66, pikaplarına, iğnelerine ve neredeyse ürettikleri tüm ürünlere hayran olduğum ve kesinlikle hayır diyemeyeceğim Alman EMT firmasının bir ürünü. Aslında yayıncılık için kullanılan EMT ürünleri haliyle 1950'ler öncesindeki plak standardı karmaşasının içerisinde tasarlanmaya başlamıştır. EMT koleksiyoncularla aynı sorunları yaşayan başta radyo olmak üzere yayın endüstrisine müthiş ürünler armağan etmiştir. Günümüzde EMT efsanevi pikap katı JPA-66'nın yeni versiyonlarını üretmeye devam ediyor. Neredeyse her standardı destekleyecek ayar seçeneklerini üzerinde barındıran ürüne 4 adet (evet yanlış okumadınız tam dört adet) pikap kolu bağlanabiliyor ve her biri için ayrı ayar yapılabiliyor. Tüm bunları okuyunca acaba alınabilecek bir şey mi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet alınabilir bir ürün ama 10.000 Doların oldukça üzerinde bir tutar cüzdanınızda var ise :)