Plak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Plak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kenny Burrell - Guitar Forms



Kenneth Earl "Kenny" Burrell veya bizim tanıdığımız ismiyle Kenny Burrell, 1931 doğumlu Amerikalı bir caz gitaristi. Ülkemizde de çok sevilen bir müzisyen olan Burell'in müzikal kökleri bebebop ve blues'a dayanıyor olsa da, gitar çalma tekniğinin gelişmişliği sayesinde hemen her caz akımında yaptığı icralar neredeyse hiç sırıtmaz.

Burrell'in gitarla tanışması çok erken yaşlarda olmuş. Ailesi de müzikle ilgilendiği için Burell'İn müzik bilgisi genç yaşlarda gelişmeye başlamış. Başta genç yaşta ölen ve caz müziğinde gitarın kullanımını kökten değiştiren Charlie Christian olmak üzere, Django Reinhardt gibi gitaristleri kendisine örnek alan Burell öğrencilik yıllarında hem çok iyi bir müzisyen hemde çok iyi bir öğretmen olan Dizzy Gillespie ile çalışmış ve arkasından Oscar Peterson'la tanışmış ve New York'a taşınmış. Bildiğiniz gibi Amerika'da sanat anlamında New York sahnesinin bambaşka bir yeri vardır ve bir yerlere ulaşmak veya gelebilmenin yolu bu şehirden geçer.

1950'lerde başlayan müzik kariyerinde kendi topluluklarını da kuran müzisyen, bir eğitimci olarak 1970'lerde caz müziği hakkında seminerlere konuk olmuş ve tüm dünyayı dolaşmış. Ancak ne olursa olsun müzik çalma isteği bitmeyen müzisyenin 2000'lerde yayınladığı albümleri bile hala insanın içini ısıtan melodilerle dolu.

Burell'in muhtemelen 100'den fazla albümü var ancak ülkemizde hatta tüm dünyada Burell deyince akla gelen bir albüm var “Midnight Blue” 1963 yılında Blue Note plak şirketi için yayınlanan plak caz tarihinin en sevilen albümlerinden bir tanesidir herhalde.

Midnight Blue albümünü yeterince dinlemişizdir şimdi yeni bir albümü sizlerle paylaşmak istiyorum. “Guitar Forms” “Midnight Blue” albümünden hemen bir yıl sonra1964 yılında yayınlanıyor. Albümde aranjmanlarda caz tarihine mal olmuş bir isim dikkat çekiyor Gil Evans. Ancak Gil Evans ve kayıt için oluşturulan orkestra her şarkıda karşımıza çıkmıyor ve Burell'a solo gitarla bol bol dinleme fırsatımız var. Albümde beş şarkı tam anlamıyla orkestrayı dinleyebileceğimiz şekilde düzenlenmiş Üç şarkı daha küçük formasyonlara göre düzenlenmiş. Ancak orkestrasyon öyle bir ayarlanmış ki, Burell'in gitarı hemen her an tüm ayrıntısıyla duyuluyor. Bu konuya gelmeden önce şarkı listesini vereyim;



"Downstairs" (Elvin Jones) – 2:53
"Lotus Land" (Cyril Scott) – 9:38
"Terrace Theme" (Joe Benjamin) – 4:02
"Prelude No. 2" (George Gershwin) – 2:17
"Moon and Sand" (William Engvick, Morty Palitz, Alec Wilder) – 4:16
"Loie" (Kenny Burrell) – 3:19
"Greensleeves" (Traditional) – 4:12
"Last Night When We Were Young" (Harold Arlen, Yip Harburg) – 4:34
"Breadwinner" (Burrell) – 3:00

Orkestra da çok ilginç isimler var. Davulda Elvin Jones'tan saksafonlarda Steve Lacy ve Lee Konitz'e kadar. Tam listeyi paylaşmayayım, isimlere merak edip baktığınızda gözlerinizin yuvalarından fırlayacağına eminim..

Albümün kaydı neredeyse mükemmele yarın. Derinlik ve ayrıntı en basit pikapta bile dikkat çekiyor ki, iyi pikapları ve müzik setleri olan okuyucularımız bu plağa bayılacaklardır. Tam anlamıyla birinci sınıf olarak nitelendirebilirim. Müzik için söylenebilecek bir şey zaten yok, bir yanıyla blues'a oradan flamenko'ya ve büyük orkestra caz müziğine kadar büyük bir yolculuk bekliyor müzikseverleri. Bu arada bilindik bir melodi olan "Greensleeves"in aranjmanına ve çalınan müziğe çok dikkat.



Bana sorarsanız son dönem Speakers Corner baskıları arasında gerçekten en başarılı olanlardan bir tanesi bu albüm ve verdiğiniz parayı son kuruşuna kadar gerçekten hak ediyor. Kapak açılır (gatefold) yapıda ve kapakta notlar yer alıyor. Dinlerken bir yandan da keyifle ayrıntılara göz atabilirsiniz.

Gecenin ilerleyen saatlerinde en sevdiğiniz içeceği alıp, ışıkları loş hale getirip, ruhunuzu dinlendirmek için ısrarla tavsiye ederim....

Billie Holiday - Solitude LP


Evet Alman Speakers Corner firmasının listesine yeni eklediği plaklar sonunda A.K. Müzik tarafından ülkemize ithal edildi ve kendi alışveriş listemdeki plaklar pikabımda dönmeye başladılar bile. Alışveriş listemin en başındaki plak, Billie Holiday'in Solitude isimli albümüydü. Aslında bu albüm Holiday'in müzik kariyerinde büyük öneme sahip. Nedeni ilk uzun çaları olması. Daha öncesinde çeşitli 7 ve 10” plaklar yayınlayan Holiday'in ilk albümünün ismi “Billie Holiday Sings“ Albüm Clef Records tarafından 1952 yılında yayınlanıyor. Albüm yayınlandığında Clef plak şirketinin başında ismini uzun bir dönem bol bol duyacağımız Norman Granz var. Granz şirketini 1946 yılında kuruyor ve sonrasında Verve plak şirketine satıyor. Kendisi de bu şirketin başına geçiyor. 1956 yılında Granz “Billie Holiday Sings“ albümünü tekrar ele alıyor, 4 yeni şarkı ekliyor ve “Solitude” ismiyle tekrar yayınlıyor.

Albümde erken dönem Billie Holiday'i dinlemek gerçekten keyif. Ancak bir diğer dikkat çeken husus Holiday'e eşlik eden müzisyenler. Charlie Shavers, trompet. Flip Phillips, tenor saksafon. BasRay Brown . Gitar, Barney Kessel. Davul Alvin Stoller. Piyano da ise caz piyanosunun en önemli isimlerinden bir tanesi var; Oscar Peterson



Albüm için seçilen şarkı listesi ise çok keyifli. İsterseniz ayrıntılarına bir bakalım,

"East of the Sun (and West of the Moon)" (Brooks Bowman) – 2:54
"East of the Sun (and West of the Moon)" hikayesi son derece ilginç bir parça. Bir üniversite kulubü için Brooks Bowman tarafından bestelenen şarkı ilk kez 1934 yılında kaydedilmiş. Daha sonra 1930'ların sonlarında şarkı fark edilip popüler olunca çok icra edilen şarkılarından bir tanesi haline gelmiştir. En iyi yorumlardan bir tanesi Sarah Vaughan'ın 1949 yılında Columbia plak şirketi için kaydettiği “Sarah Vaughan in Hi-Fi” albümünde de bulunabilir. Şarkıyı Diana Krall sevenler 1999 tarihli “ When I Look in Your Eyes” albümünde de bulabilirler. Ayrıca Frank Sinatra'nın ilginç bir yorumu için 1961 tarihli “I Remember Tommy” albümüne göz atılabilir. Şarkının bu denli popüler olmasının bir diğer sebebi Charlie Parker tarafından bir çok kereler çalınmasıdır.

"Blue Moon" (Richard Rodgers, Lorenz Hart) – 3:31
"Blue Moon" tam anlamıyla bir klasik. 1934 yılında Richard Rodgers ve Lorenz Hart işbirliğinin bir eseri olan şarkı tam anlamı ile standart bir balad'tır. Bu albümde dinleyeceğiniz yorum caz tarihinde en öne çıkan yorumlardan bir tanesi. Bu arada meraklılar şarkıyı Mel Torme'den de bir dinlemeliler. Bu arada şarkının meşhur “Grease” filminde de çaldığını ek bilgi olarak yazayım. Şarkının günümüzdeki popülerliğinin sebebi ise Elvis Presley'in ilk albümünde -ki kendi adını taşır- şarkıya yaptığı sıra dışı yorumdur.

"You Go to My Head" (J. Fred Coots, Haven Gillespie) – 2:56
1938 yılında ortaya çıkan bu popüler şarkının bestesi J. Fred Coots'a sözleri ise Haven Gillespie'ye ait. Dönemine göre oldukça yenilikçi bir yapıya sahip olan şarkı caz müzisyenleri arasında bayağı popüler olmuştur. Aslında bu şarkının bu denli popüler olmasında Billie Holiday'in müthiş yorumu çok etkili olmuştur.

"You Turned the Tables on Me" (Louis Alter, Sidney D. Mitchell) – 3:29
1936 yılında Louis Alter tarafından bestelenen ve sözleri Sidney D. Mitchell tarafından yazılan şarkı ilk olarak bir müzikalde ortaya çıkıyor. Döneminde Benny Goodman'ın orkestrasının da şarkı listesine giren şarkı hemen hemen tüm önemli caz vokalistleri tarafından yorumlanmıştır.

"Easy to Love" (Cole Porter) – 3:01
Aslında şarkının tam adı "(You'd Be So) Easy to Love" olup 1936 yılında Born to Dance filmi için Cole Porter tarafından bestelenmiştir.

"These Foolish Things" (Harry Link, Holt Marvell, Jack Strachey) – 3:38
Tam adıyla "These Foolish Things (Remind Me Of You) yine önemli bir caz standartı. Sözleri Eric Maschwitz ve bestesi Jack Strachey - Harry Link ikilisi tarafından yapılan şarkı 1930'ların ortalarında bir çok telif sorunu yüzünden çok fazla seslendirlememiş ancak 1940'lardan sonra popüler hale gelmiştir.

"I Only Have Eyes for You" (Al Dubin, Harry Warren) – 2:57
Besteci Harry Warren ve söz yazarı Al Dubin'in ortak çalışması 1934 tarihli “Dames” filmi için yapılmıştır. Şarkının en dikkat çekici kullanım yerlerinden bir tanesi Star Wars filmlerinin yönetmeni George Lucas'In gerçekten çok çok başarılı 1973 tarihli “American Graffiti” filmdir. Bu film seyretmeyenlerin bir göz atmasında büyük fayda var diye düşünüyorum. Konu dağıtmakta üzerime yok gördüğünüz gibi...



"Solitude" (Eddie DeLange, Duke Ellington, Irving Mills) – 3:31
Tam ismiyle (In My) Solitude 1934 yılında Duke Ellington tarafından bestelenmiş ve sözleri Eddie DeLange ve Irving Mills tarafından yazılmıştır. Tahmin edebileceğiniz gibi şarkı her dönemin Ellington orkestralarında çalınmış ve önemli tüm bayan caz şarkıcılarının repertuvarına girmiştir.

"Moonglow" (Eddie DeLange, Will Hudson, Irving Mills) – 2:58
"Moonglow", veya tam ismiyle "Moonglow and Love" 1933 yılında Will Hudson - Irving Mills ikilisi tarafından bestelenmiş ve sözleri Eddie DeLange tarafından yazılmıştır. 1934 yılında Benny Goodman orkestrasının repertuvarına girdikten sonra caz dünyasında önemli şarkılardan bir tanesi haline gelmiştir.

"Everything I Have Is Yours" (Harold Adamson, Burton Lane) – 3:43
Şarkının bestesi Burton Lane sözleri ise Harold Adamson tarafından yazılmış. Bu şarkı ilk kez 1933 yılında Dancing Lady filminde duyulmuş.

"Love for Sale" (Porter) – 2:56
Yine önemli bir balad ve caz standartı. "Love for Sale" Cole Porter tarafından yazılmış Broadway müzikali olan “The New Yorkers” için bestelenmiş. Şarkı ilerleyen yıllarda popüler hale gelmiş. Bu popülerliğin en önemli sebebi Billie Holiday'in yorumudur..

"Tenderly" (Walter Gross, Jack Lawrence) – 3:23
Tenderly" sanırım herkesin tanıdığı bir caz baladıdır. 1946 yılında Walter Gross tarafından bestelenen şarkının sözleri Jack Lawrence imzalı. Şarkı ilerleyen yıllarda farklı şekillerde yorumlanmış bunda Rosemary Clooney yorumunun ön plana çıkmasının da önemli bir payı vardır diyebiliriz.

Albüm müzikal açıdan çok ilginç bir noktada yer alıyor. Billie Holiday'in sesi gerçekten bambaşka. Albüm öncesinde yayınlanan 7 ve 10” plaklarda ayrıca caz kulüplerinde söylediği bazı şarkılara yaptığı yorumlar daha o dönemden tarihe geçmiş ve müthiş bir müzisyen topluluğu ile çıkış albümünü yayınlıyor. Caz severlerin müthiş keyifle dinleyecekleri son derece önemli bir albüm. Ben sizin yerinizde olsam plaklar tükenmeden bir tane alırdım. Bu arada Holiday diskografisini takip edenler veya plaklarını toplayanlar 1950'lerin başından itibaren yoğun bir yayın trafiği göreceklerdir. LP formatında yani 12” plak olarak olayın başlangıcı bu.... Speakers Corner güzel ve özenli baskı yapmış.

Meraklısına not: Albümün kapağını Amerikalı illüstratör David Stone Martin çizmiş. Martin'in 400 ile 500 civarında albüm kapağı çizdiği söyleniyor. Billie Holiday'in "All or Nothing at All" albümünün kapağı da Martin imzalıdır...

Burzum - Fallen LP


Burzum topluluğunun 2011 albümü Fallen, türü sevenlerde büyük bir sevinç yaratmıştı. Albüm ilk yayınlandığında Stereo Mecmuası Müzik Özel sayısında Tolga bayağı kapsamlı bir eleştiri kaleme almıştı. Buradan bir göz atabilirsiniz. O dönemde albüm elimde yoktu sonrasında CD'si elime geçti. Evet gerçekten albüm çok farklı ve güzeldi. Doğumgünü hediyelerimden bir tanesi Fallen plağı oldu. Mutlu mesut hemen plağı halde albümü dinledim. İlk olarak CD ile plak arasında muazzam bir fark var. Plak baskısı gerçekten çok başarılı. Albüm Avrupa'da Byelobog Productions, Amerika'da ise Candlelight Records tarafından CD formatında basılmıştı. Plak baskısını ise Back On Black yapmış. Şimdiye kadar toplam 3 adet farklı baskı yapıldı;

Fallen (LP, Album) Back On Black BOBV293LP UK 2011
Fallen (LP, Album, Ltd, Cle) Back On Black BOBV292LPLTD UK 2011
Fallen (LP, Album, Ltd, Fle) Back On Black BOBV291LPSE UK 2011


Bunlar şu an bulunabilir baskılar. Albüm çıktığında plağın özel bir kırmızı baskısı yapılmıştı. Aslında yukarıdakiler ile beraber yapılan tüm baskılar aynı sadece baskı adetleri farklı. Standart albüm için bir limit konulmamış. Şeffaf olan 3.000 adet, yukarıda bahsettiğim kırmızı olan ise toplam 1.000 adet basılmış durumda. Baskıların herhangi bir farkı yok, aynı bantlar kullanılarak hazırlanmış ve hepsi 180gr formatında.



Albümde biri girizgah birisi sonuç olmak üzere 7 adet şarkı var. Albüm Tolga'nın yazdığı üzere 1960′lardan kalma VOX AC50 amplifikatör, 1970′lerden kalma davul seti, Neumann M149 mikrofonlar gibi tür için son derece alışılmışın dışında bir ekipman kullanılarak yapılmış. Albümde Varg Vikernes'in normal sesini duymak ayrıca ilginç oldu. Senelerdir biz onun bağrış çağrışlarına (kısaca witch vokal deniyor) alışmıştık. Bünyemize ilaç gibi geldi. Şarkı listesi şu şekilde;

Fra Verdenstreet 1:03
Jeg Faller 7:51
Valen 9:22
Vanvidd 7:06
Enhver Til Sitt 6:16
Budstikken 10:10
Til Hel Og Tilbake Igjen

Tüm enstrümanları kendisi çalan Vikernes'ten çok yüksek virtüözite beklemek pek mümkün olmasa da, üst üste bindirilmiş gitarlar, çok aksamayan davul ile enteresan bir albüm Fallen. Plak kaydı şimdiye kadar yapılan tüm Burzum plaklarının bir adım ötesinde, sound ise müthiş.

Albüm benim açımdan tam anlamıyla bir nostalji oldu. Sanırım şimdiden en çok dinleyeceğim Burzum albümü olacak gibi...

Erkin Koray - Mechul / Rarities LP



Erkin Koray, Türk müzik tarihinin önemli isimlerinden bir tanesi. Ancak diskografisi ülkemizde tam olarak toplanmış değil. Sağolsun sevgili arkadaşımız Münir Tireli gibi bu konulara meraklı bir elin parmaklarından az sayıdaki insan senelerdir ellerindeki her türlü imkanı kullanarak Türk müziğinin özellikle Anadolu pop/rock döneminin kapılarını bizler için açıyorlar. Bir an gözlerinizi kapatıp Erkin Koray'ın yurtdışında doğmuş bir müzisyen olduğunu ve öncülük yaptığı konuları yine o yabancı diyarlarda da yaptığını düşünün, bugün hakkında yazılmış onlarca kitabı, diskografisinin yirminci otuzuncu (veya her neyse) yılı için yapılan özel baskıları konuşuyor olurduk.

1980'lerin ortalarından itibaren başlayan ancak 2000'lerde yoğunlaşan yabancıların Türk rock müziğine artan ilgisi sonucunda bugün Erkin Koray müziği ülkemizde görmediği ilgiyi yurt dışında görüyor. Hangi büyük prog/rock sitesine bakarsanız Erkin Koray plakları için makaleler okuyabiliyorsunuz. En azından müziğin evrensel olması böylesine isimlerin değerlerinin asla azalmamasını sağlıyor.

Erkin Koray müziği konusunda geniş kapsamlı yazılar yazacak kadar bilgili olduğumu zannetmiyorum. Ancak kendimi bildim bileli kasetlerini veya 45'liklerini buldukça satın alır zaman zaman keyifle dinlerim. Ancak geniş kapsamlı diskografisini elime geçirdiğimde bendeki Koray arşivinin buz dağının görünen yüzü olduğunu anlamıştım ne yazık ki. Tabii burada karmakarışık durumlarda söz konusu. Zamanında İzmir'de bir retail zincirinde (bu havalı ismi aslında bildiğiniz süpermarket işte) çalışırken Erkin Koray ile defalarca karşılaşmış ve plakları konusunda konuşmuştum. O dönemde müzik reyonundaki bazı albümlerin aslında kendisinden izinsiz basıldığını yani korsan olduğunu söylemişti ve o dönemlerde bu işlerin arkasında koşmaktan iyice sıkılmıştı. Bahsettiğim yıllar bence çok iyi bir geri dönüş albümü olan 1996 tarihli “Gün Ola Harman Ola” albümünün üzerinden 3-4 yıl sonrasıydı.



Bugün orijinal Koray LP'lerini ve 45'liklerini bulabilmek çok kolay değil, bulduğunuzda satın almak ise ayrı bir dert. LP'leri satın alıp çok iyi fiyatlarla yurtdışına satabileceğiniz konusunun anlaşılmasından sonra büyük miktarda plak göçü yaşandığını da söyleyebilirim. Yurtdışındaki ilginin artması çeşitli plak şirketlerinin özellikle de prog rock'a odaklanmış şirketlerin plak basma çalışmalarını ortaya çıkarttı. İspanya'da basılan “Tutkusu” “Erkin Koray 2” ve “Elektronik Türküler” basıldıktan çok kısa bir süre tükendi. Hatta 30-35 Euro fiyat etiketine sahip plaklar ülkemizde 200-250TL'ye kadar yükselen fiyatlarla satıldı. Garip :)

2011 yılında Amerikalı Sublime Frequencies firması Erkin Koray'ın 1970-77 yılında yaptığı çalışmaların orijinal Koray arşivindeki örneklerini kullanarak Mechul/Rarities adında bir plak bastı. Elimizde çok kapsamlı bilgiler olmamasına rağmen bildiğim kadarı ile şarkı listesi Koray'ın kişisel seçimleri doğrultusunda oluşturulmuş. Plağın satışını Forced Exposure adlı bir firma üstlenmişti. Tabii bu firma ile iletişim sorunları yüzünden ben dahil bir çok meraklı plağın başka yollarla peşine düşmüştük.



Sonunda çok az adetteki plak Equinox Music tarafından ülkemize ithal edildi, ithal edildiği gibi de bitti sanıyorum. En azından ben kendi kopyamı satın almayı başardım. Plak baskısı pek tanımadığım bir firma olan Sublime Frequencies tarafından yaptırılmış. Açık konuşayım gatefold (açılır kapak) şimdiye kadar gördüğümüz tüm Koray yeniden baskıları arasında en kalitelisi. Koray arşivinde yer alan iki adet fotoğraflar ve kendi yorumları ile çok keyifli hale gelmiş. Albümün adını veren şarkı 1968 yılındaki Altın Mikrofon'da ortaya çıkmıştı ancak 1970'de yayınlanan 45'lik çok daha farklı bir versiyon ile dinleyicinin karşısına çıkmıştı. Albümün en önemli şarkılarından bir tanesi 1974 yılında 45'lik olarak yayınlanan Krallar ise başlı başına bir olay. Albümün ön kapağı bu 45'liğin kapağı aynı zamanda. Şarkı listesi şu şekilde;

A Yüzü
Meçhul – 1970
Ve… - 1970
Kendim Ettim Kendim Buldum – 1970
Gün Doğmuyor – 1970
Goca Dünya – 1974
Krallar – 1974

B Yüzü
Cümbür Cemaat – 1976
Hadi Hadi Ordan - 1977
Düşünüş – 1977
Olmayınca Olmuyor – 1977
Sevdiğim – 1976



Baskı için gayet yeterli demek mümkün. Kapak kalitesi için mükemmel diyebiliriz. Zamanında basılan Türk plaklarında her zaman sorun olan yüksek frekanslar yine biraz eksik olarak karşımıza çıkıyor olsa da, bir miktar düzeltme yapılmış. Daha doğrusu abartmadan yapılmaya çalışılmış. İçerik bence çok çok iyi. Meçhul zaten başlı başına kült bir şarkı. "Krallar" ve "Olmayınca Olmuyor" aynı şekilde Koray severlerin çok nadiren denk gelebileceği 45'liklerde bulabileceği şarkılar. Bu plağı bir nevi az bulunur şarkıların toplandığı bir compilation olarak düşünmek lazım. Kaçırmayın alın.

Bu arada bu plağı ülkemize getirmeyi nasıl karar verdiğini bilmediğim ancak bir şekilde getirmeyi başaran Equinox Music'e de ayrıca teşekkür etmek lazım.

Plakları Karıştırmak Bölüm I. İzmir - 45lik Plak Evi

Özellikle Amerika'daki bir çok web sitesinde gördüğüm ve çok hoşuma giden yazı dizileri vardır; bir şehirdeki (hatta koskoca ülkedeki) farklı ikinci el plak mağazalarını gezip bunları okuyuculara anlatan yazı dizileri. Geçenlerde aldığım bir mesaj üzerine böyle bir şey yapmalıyım diye düşündüm. İşte ilk adım;

---------------------------------------------------------------------------------------------------------



45'lik Plak Evi, İzmir Hisarönü'nde küçük ve sevimli bir plak mağazası. Yerini bulmak çok kolay. Hemen tarif edeyim. Hisarönü Camii'ne giden meşhur yola giriyorsunuz. İlk sola dönen sokağın başında geçmişin meşhur tatlıcısı Mennan vardır. Bu sokağa kıvrılıyorsunuz, sokağın bitiminde bu kez sağa doğru devam ediyoruz. Hemen karşınızda balık adam kıyafetleri satan büyük bir mağaza göreceksiniz. Konak ve Kemeraltı bölgesindeki sayısız hanlardan bir tanesini bulmuş olduk; Mirkelam Han. Hemen hanın içerisine girin ve birkaç adım sonra 45'lik Plak Evi'ndesiniz.

Küçük ve sevimli bir dükkanda sizi Birol Üzmez karşılıyor. Dükkan benim sevdiğim tarzda yani plaklar üzerinize üzerinize gelmiyor. Karmaşanın içerisine girmeden plakları rahatlıkla inceleyebiliyorsunuz. Raflarda farklı müzik tarzlarında plaklar ayrı ayrı gruplanmış. Özellikle rock müzik dinleyicilerinin hoşuna gidebilecek ilgi çekici plaklar ilk bakışta göze çarpıyor. Pek zor bulunan Who'nun efsanevi Quadrophenia albümden Led Zeppelin plaklarına, ELP plaklarından Jethro Tull plaklarına kadar hiç fena olmayan seçenekler dikkat çekiyor. Caz plaklarında da ilginç seçenekler bulabilirsiniz. Ancak şunu unutmayın ikinci el plak mağazalarının ürün yelpazesi son derece dinamiktir. Benim gördüğüm plaklar bir bakarsınız siz gittiğinizde satılmıştır. Yani gittiğinizde kısmetinize ne çıkarsa onu alacaksınız:)



Türkçe plaklar konusunda bayağı bir plak vardı. Aynı şekilde 45'liklerde de çok ilginç seçeneklere denk gelebilirsiniz. 45'likler ülkemizde bayağı seviliyor ve talep görüyor. 45'lik Plak Evi'nin koleksiyonunda hiç fena olmayan 45'likler var ve fiyatları gayet makul görünüyor. 45'lik avcıları ziyaretlerinde 33'lük arayanlara göre daha fazla vakit ayırmalılar. Mağazayı ziyaretim sırasında Tanju Okan'ın çok iyi durumdaki “Öyle Sarhoş Olsam Ki” 45'liği çok makul bir fiyata satıldı örneğin. 45'lik avcılarının dikkatine :)

Birol Üzmez plak konusuna çok meraklı bir insan. Geçmişte ilginç işlere imza atmış. Örneğin Zonguldak'ta plak kapaklarından oluşan bir sergi açmış ve işin güzel tarafı merak ettiğiniz plakları dinleyebileceğiniz bir ortamda yaratmış. Şu sıralar kendisi Betül Atlı'nın çizdiği plak kapaklarını toplamakla meşgul. Plak dünyasında kendi koleksiyonunuzu oluşturmanın sınırsız şekli olduğundan hep bahsederim, alın işte farklı bir örnek.



Benim açımdan bir plak mağazasının olmaz ise olmazı alacağınız plağı dinlemektir. 45'lik Plak Evi'nde almayı düşündüğünüz plakları dinleyebilmeniz mümkün. Bu konuda hiçbir sıkıntı yok. Bu sayede plağın durumunu inceledikten sonra kendi kulağınızla dinleyebiliyorsunuz.



45'lik Plak Evi'ndeki tur sırasında plak raflarını incelerken bende kendime bir şeyler baktım tabii ki. Joni Mitchell'in 1972 yılı albümü “For the Roses”ın güzel bir kopyasını buldum. Biliyorsunuz bu albüm Mitchell'in müthiş eleştiriler alan Blue ve Court and Spark albümlerinin tam ortasında yer alıyor. Önemli bir geçiş albümüdür. Görüyorsunuz ya, nereden ne zaman ne bulacağınız belli olmuyor!

Plak meraklıları için keyifle ziyaret edebilecekleri, plaklara göz atarken sıcak müzik muhabbetleri edebilecekleri bir mekan 45'lik Plak Evi.

Facebook sayfası için buraya tıklayabilirsiniz.

Magma Coşkusu



Sanırım geçen sene arkadaşım Deniz Karaşahin, Fransa'ya gittiğinde bir FNAC mağazasında yeniden basılmış Magma plaklarını gördüğünü söylemişti. Hadi canım öyle şey mi olur dediğimi hatırlıyorum. O kadar yakından takip ettiğim bir topluluğun plakları basılacak ve benim haberim yok olacak iş değildi. Sonra FNAC web sitesine bakınca bir anda hayatım söndü. Gerçekten de basılmıştı. Hemen araştırmaya başladım. FNAC haricinde Amazon Fransa'da bu plaklar vardı ancak yol parası öyle böyle tutmuyordu. Nedense Fransa'dan gelen paketlerde posta ücretleri bir acayip oluyor. Birde bunun üzerine plakların tutarı bizim gümrük üst limitlerini geçiyor. Bu sayede iki kez posta ödeyeceğim. Olacak iş değil..

Bir yandan plakları almam lazım bir yandan bu posta ücretini ödemek istemiyorum derken aradan bir sene geçti. En son Magma'nın 1976 yılı albümü Üdü-Wüdü'yü almak için çektiğim eziyetleri düşündükçe bir yandan da korkuyorum. Plaklar kesin kısıtlı limitlerle üretilmiştir kesin satılır diyerek. Bu süre zarfında plaklar daha bilindik (ve normal postalama ücretleri uygulayan) alışveriş sitelerine de düşmedi. Hatta Universal'in Back To Black kataloglarında ismi yok. Anlayacağınız karman çorman bir durum söz konusu.

Allah'tan Fransızlar bize çok benziyorlar. Magma gibi bir sürü altın değerindeki topluluğun albümlerini daha doğrusu plaklarını elden çıkartmışlar. Benim gibi meraklılar alışverişlerini İngiltere, Amerika veya Uzakdoğu'dan yapmak zorunda. Yeni jenerasyon Fransızların da bu tür müzikle anlaşılan pek alakası yok. Bu durumu neye benzetiyorum biliyor musunuz?

Erkin Koray'ın "Elektronik Türküler"ine. Bu albüm neresinden bakarsanız bakın Türk müzik tarihinin en önemli albümlerinden bir tanesidir. Zamanında ülkemiz şartlarında çok satılmış bir albümdür. Ancak ne olduysa bu plakların çoğu yurtdışına çıkmıştır. Albüm bir çok yerde "Turkish rock gem" olarak geçer. Ülkemizde satın almak için küçük bir servet ödemelisiniz. Nedeni basit, yok gerçekten de yok!

Hatta yurtdışındaki talebi karşılamak için elin İspanyol plak firması albümü yeniden basmış, ülkemizdeki bir avuç meraklı albüm çıkar çıkmaz edinme şansına kavuşmuştur. Magma plaklarının da durumu çok farklı değil.

Geçtiğimiz ay sevgili Aydın Eroğlu, Paris'e gidiyorum bir şey lazım mı deyince "kalacağın otel nerede" diye sordum. Neden dedi. FNAC'a yakın mı ona göre siparişim var dedim. Forum des Halles'e yakın bir otelde kalıyormuş. Orada FNAC var diyerek hemen atladık konuya zaten. Neyse siparişleri verdim. Magma'nın plaklarını istiyorum dedim :)

Sağolsun operasyonu gerçekleştiriverdi sevgili Aydın. Hatta "Mekanïk Destruktïw Kommandöh"ün picture disk baskısını gözü tutmayınca Champs Elysées'deki meşhur FNAC'tan albümün gatefold baskısını alıvermiş. Memlekete dönüşte hemen plaklarımı aldım. Universal Music France şimdilik ilk üç albümün baskısını yaptı. Bu arada not olarak sen beni sevindirdin Allah'ta seni sevindirsin diyorum :)

Basılan plaklar şunlar. İlk albüm 1970 tarihli Magma/Kobaia, 1971 tarihli 1001° Centigrades ve 1973 tarihli alamet-i farika Mekanïk Destruktïw Kommandöh albümü. Bu albüme bir Fransız/Amerikan firması olup genelde İngiltere'de plak basan Celluloid yukarıda bahsettiğim picture disc versiyonunu basmış.

Bu albümlerin muhtelif yıllarda basılan CD'lerini dinledim ancak kendime referans olarak "Seventh Records"un baskılarını alıyorum. Zaten ilk albüm olan Kobaia'da baskının kalitesi, hemen belli oluyordu. Albüme adını veren şarkı insanı alıp başka evrenlere götürüyordu. Bu aslında çok basmakalıp bir deyimdir ancak söz konusu olan Magma olunca deyim gerçek oluyor...



Plaklardaki özen müthiş. Kobaia'yanın gatefold (açılabilir) kapağı her kuruşa helal olsun dedirtiyor. 1001° Centigrades'ta ise metalik gri kapağa alışan bünyelere orijinal 1971 Philips baskısının kapağı ilaç gibi geliyor. Magma'nın müziğinden bahsetmeye sanırım gerek yok hem blog içerisinde hemde ana web sitesi üzerinde bir çok yazı bulabilirsiniz.

Zaten bu yazıda bir albüm incelemesinden çok, Magma plaklarını edinme hikayesi gibi bir yazı oldu. Şimdi Universal France'ın daha sonraki albümleri basmasını beklemek ve ben dahil bu baskılar yapıldığında Fransa'ya gidecek birilerini bulmak gerekiyor. Özellikle 1975 tarihli "Live" albümü ile hemen ardından yayınlanan Üdü-Wüdü'yü basarlar ise çok iyi olur...

Ferit Odman - Autumn In New York



Ferit Odman'ın yeni albümü Autumn In New York bildiğiniz plak formatında basıldı. Albüm son derece keyifli ve her şeyden önemlisi uzun yıllar sonra ülkemizde basılmış ilk caz plağı. Albümün incelemesini Stereo Mecmuası Müzik bölümüne ekledim. Aşağıda yazıdan  kısa bir bölüm var. Yazının sonundaki linkten yazının tamamına ulaşabilirsiniz...

"Ferit Odman, ülkemizin başarılı genç caz davulcularından bir tanesi. Ferit Odman’ın geçtiğimiz sene yayınladığı Nommo isimli albümü son derece başarılıydı. Albüme kendi bloğumda geniş ver vermiştim. 2011′in son aylarında Odman’ın yeni albüm haberleri gelmeye başladı ve “Autumn In Newyork” ilk önce CD daha sonra da plak formatında basıldı. Bu yazımda albüme bir göz atacağım.

Albümde “Nommo”ya göre farklı bir kadro ile karşılaştım. Trompette dinleyeceğimiz Terell Stafford, oldukça iyi tanınan bir isim. 1966 yılında doğan Amerikalı müzisyen müzik eğitiminin ardından McCoy Tyner, Christian McBride, John Clayton, Steve Turre, Dave Valentin, ve Russell Malone gibi isimlerle çalışmış. Piyanist McCoy Tyner onu son dönemlerin en başarılı trompetçilerinden bir tanesi olarak nitelendirmiş. Müzisyenin 90′lı yılların ortalarından itibaren solo müzik kariyeri başlıyor. Özellikle Maxjazz plak şirketine adım attığı dönemde yayınladığı “New Beginnings “ albümü ve sonrasındaki albümleri daha geleneksel caz severlerin hoşuna gidebilir.

Saksafoncu Vincent Herring, New York sahnesinden bir müzisyen. Erken yaşlarda aldığı müzik eğitiminin ardından 80′li yılların başlarında Lionel Hampton orkestrasında müzik kariyerine başlamış. Daha sonrasında döneminin en önemli isimleri ile çalışma fırsatı bulmuş; Freddie Hubbard, Dizzy Gillespie, Louis Hayes, Art Blakey and The Jazz Messengers ve Horace Silver Quintet. Vincent Herring son derece aktif bir müzisyen. Hem günümüzün kalburüstü büyük orkestralarında hem de daha küçük topluluklarda müzik kariyerine devam ediyor."

Yazının tamamı için tıklayınız (yeni sekmede açılır)

June Christy - The Cool School LP



June Christy ilginç bir Amerikalı caz vokalisti. Ülkemizde pek dikkat çekmediğini düşündüğüm Christy, 1925 yılında doğmuş 1990 yılında ise vefat etmiş. Asıl adı Shirley Luster olan Christy, çok sakin bir vokal tekniğine ve ipeksi farklı bir ses tonuna sahip olması ile tanınıyor. Özellikle cool jazz tarzını sevenler bir göz atmalılar. Şarkıcılık kariyeri meşhur Stan Kenton Orchestra'sında başlıyor. 1950'li yılların ortasından itibaren solo kariyerine başlıyor ve ilk albümü “Something Cool” ile önemli bir başarı kazanıyor.

Blues Brothers severlerin en sevdiği kentlerden olan “”Illinois”te doğan Christy, 13 yaşında ilk orkestra deneyimini kazanıyor. Ailecek Chicago'ya taşındıktan sonra Boyd Raeburn ve Benny Strong orkestralarında çalışan Christy, Strong'un orkestrasının New York'a taşınmasıyla orkestradan ayrılmak zorunda kalıyor.

Kariyerindeki asıl önemli adım meşhur Anita O'Day'in Stan Kenton Orkestrasından ayrılması sayesinde atılıyor. Seçmelere giden ve beğenilen June Christy bu yeni adımda ismini değiştiriyor. Kenton orkestrasında "Shoo Fly Pie and Apple Pan Dowdy," "Tampico" ve "How High the Moon" şarkılarına vokaliyle destek veriyor. Bu üç şarkı orkestranın en bilindik şarkılarıdır. Bu arada "Tampico" orkestranın hatta Kenton'un gelmiş geçmiş en çok satan albümüdür.

June Christy 1947 yılından itibaren kendi plağı üzerinde çalışmaya başlıyor. Ancak albüm 1954 yılında yayınlanıyor. 10"lik plağın adı Something Cool. Hiç fena olmayan bir müzisyen kadrosu ile yayınladığı plak bir yıl sonra 12” standart plak formatında yayınlanıyor.

Bu plak aslında bu tarzı sevenler için göz atılması gereken bir plaktır. Bu arada albüm stereo formatının ortaya çıkmasıyla 1960 yılında yeniden kaydediliyor. Bu versiyonu edinmenizi tavsiye ederim...



June Christy - The Cool School LP
Capitol PPAN T1938 LP Pure Pleasure LP

Gelelim “The Cool School” albümüne. 1960 yılında yayınlanan albüm aslında konsept olarak çok ilginç. Albümde June Christy çocuk şarkılarını yorumlamış. Christy'e Joe Castro Quartet eşlik etmiş. Hemen bir ufak not yukarıda gördüğünüz plak kapağındaki afacanlardan mavi önlüklü olanı Christy'nin kızı. Şarkı listesi şu şekilde;

1. “Give a Little Whistle” (Leigh Harline, Ned Washington)
2. “Magic Window” (Jimmy Van Heusen, Johnny Burke)
3. “Baby’s Birthday Party” (Ann Ronell)
4. “When You Wish upon a Star” (Leigh Harline, Ned Washington)
5. “Baubles, Bangles, & Beads” (Robert Wright, Chet Forrest)
6. “Aren’t You Glad You’re You” (Jimmy Van Heusen, Johnny Burke)
7. “Kee-mo, ky-mo” (Bob Hilliard, Roy Alfred)
8. “Scarlet Ribbons (For Her Hair)” (Evelyn Danzig, Jack Segal)
9. “Looking for a Boy” (George Gershwin, Ira Gershwin)
10. “Small Fry” (Hoagy Carmichael, Frank Loesser)
11. “Ding-Dong! The Witch Is Dead” (Harold Arlen, Yip Harburg)
12. “Swinging on a Star” (Jimmy Van Heusen, Johnny Burke)

Albümdeki isimler; June Christy – vokaller. Joe Castro – piyano. Howard Roberts- gitar. Leroy Vinnegar- bas ve Larry Bunker davullar.

Pure Pleasure tarafından basılan plak oldukça ilginç bir seçim. İlk bakışta hadi canım bunlar çocuk şarkısı demeyin. Zaten yukarıdaki şarkıların besteci kısımlarına baktığınızda olayın pek basit olmadığını görebilirsiniz. Şarkılar June Christy'nin ilginç ses tonuyla oldukça etkileyici hale gelmişler. Çok dikkat çekici bir albüm. Plak baskısı neredeyse her zaman ki gibi müthiş. Pure Pleasure için alışılmış bir durum. Farklı bir caz dinlemek isteyenler göz atabilirler....

Haftanın Piyangosu: Zappa Hot Rats



O kadar uzun zamandır peşindeyim ki, edindiğimde piyango çıkmış gibi oldum... Frank Zappa'nın efsanevi Hot Rats albümünün Classic Records tarafından basılmış 200Gr limitli baskısını denk getirdim. Hemde sealed yani ambalajı hiç açılmamış halde. İşin kötü tarafı ambalajını açasım yok. Tam anlamıyla fetiş bir plak... Plak toplayanlar beni anlayacaktır.

Zappa fanatizminin sebebini anlamak için Stereo Mecmuası Müzik bölümünde yayınladığımız Zappa Biyografisini okumanızı şiddet ile tavsiye ederim... Rock müziğe meraklı olup Zappa kim diyenler var ise kendilerini en yakın camdan aşağıya atmalarını öneriyorum...

Univers Zero - Ceux du Dehors LP



Univers Zero, Belçikalı bir topluluk. Ama ne topluluk! Sonrasında gelen bir çok müzisyeni etkilediği gibi günümüzdeki bir çok müzik tarzında bu adamların ilk adımlarını hissetmek mümkün. Univers Zero adlınsa 20. yüzyılın klasik müziğinden özellikle de modern oda müziğinden etkilenip müziğini çok karanlık sulara doğru ilerletmeyi başarmış bir topluluk.

Baterist Daniel Denis tarafından 1974 yılında kurulan Univers Zero o dönemlerde RIO olarak anılan “ Rock in Opposition” akımının içerisinde yer alır. Hemen bir ara vermemiz gerekirse RIO hareketi 1970'lerin progressive topluluklarının müzik endüstrisine bir nevi başkaldırma hareketidir ve bloğumda bol bol yer verdiğim ve son dönemlerde çeşitli plaklarını edinmeyi başardığım İngiliz avant-rock topluluğu Henry Cow'un başlattığı bir harekettir. Hatta 1978 yılında çeşitli Avrupalı toplulukları İngiltere'ye davet edip "Rock in Opposition" isimli bir festival bile düzenlemişlerdir. Bu festivali düzenleyen Henry Cow'un yanında İtalya'dan Stormy Six, İsveç'ten Samla Mammas Manna, Belçika'dan Univers Zero ve Fransa'dan Etron Fou Leloublan katılmıştır. Bu arada Etron Fou Leloublan topluluğuna da ayrıca bayılıyorum. Bu topluluğu bir arkadaşım sayesinde öğrenmiştim. Aradan yıllar geçti hala en keyifle dinlediğim topluluklardan bir tanesidir.

Sonrasındaki dönemlerde liste genişlemeye başlar, Fransız Art Zoyd, Henry Cow'dan kilit elemanların bulunduğu Art Bears ve Belçikalı Aksak Maboul. Tabii ki bloğumda bol bol yer verdiğim Magma ve “Üdü Wüdü” plağında bahsettiğim Jannick Top/Infernal Machina gibi dönemin çok büyük toplulukları bu oluşum içerisinde yer almıştır.

Univers Zero'Nun ilk albümleri akustik sayılabilir ancak kısa bir süre sonra albümlerde daha fazla elektronik enstrüman kullanmaya başlarlar. “Heresie” albümü tam bu tanıma uymaktadır. Bazı eleştirmenler bu albümü en karanlık albümler listelerine almışlardır. Ancak bence “Ceux du Dehors”da bu listede kendisine kolaylıkla yer bulabilir.

Gelelim “Ceux du Dehors” albümüne. İlk önce şarkı listesi;
1- "Dense" (Daniel Denis) – 12:26
2- "La corne du bois des pendus" (Denis) – 8:42
3- "Bonjour chez vous" (Denis) – 3:52
4- "Combat" (Andy Kirk) – 12:53
5- "La musique d'Erich Zann" (Denis, Kirk, Guy Segers, Michel Berckmans, Jean Debefve, Patrick Hanappier) – 3:29
6-"La tête du corbeau" (Segers) – 3:11


Albüm öylesine garip bir albüm ki, çok karanlık bir atmosfere sahip olmasının yanında acayip bir müzikal zenginlik içeriyor. Albümün bir diğer özelliği kurucu üye gitarist Roger Trigaux'nun olmadığı ilk Univers Zero albümü olması. Roger Trigaux ayrılışının ardından “Present” isimli bir topluluk kurdu ve müzik yaşamına devam ediyor.

Albümdeki müzisyenler, Daniel Denis davul, perküsyon. Michel Berckmans bason, obua. Guy Segers bas, klarnet. Andy Kirk harmonium, organ, piyano, Yamaha CP70. Patrick Hanappier viyolin, viyola. Jean-Luc Aimé viyolin, viyola. Jean Debefve – hurdy-gurdy. Ilona Chale vokal. Thierry Zaboïtzeff çello. Aslında hemen her müzisyen çok sayıda enstrüman çalabiliyor ancak liste uzamasın diye kısalttım.

Albümde beni en ilgilendiren parça, "La musique d'Erich Zann" yani Eric Zann'ın müziği. Fanatiği olduğum yazar Howard Phillips Lovecraft'ın 1921 yılında yazıdğı bu ilginç öykü 1922 yılında “National Amateur” dergisinde yayınlanmıştı. Öyküyü merak edenler, Mitos Yayınlarından çıkan “Gotik Öyküler” kitabında Dost Körpe tarafından gayet başarılı şekilde çevrilmiş halini okuyabilirler.

Albüm belki çok kişiyi ilgilendirmeyebilir. Ancak Pink Floyd'un 1970'lerin en ilerici, en progressive, en avant-garde olduğunu iddia eden ve her cümlede Pink Floyd'tan örnek verenlerin Univers-Zero dahil olmak üzere bu yazıda bahsettiğim topluluklara göz atmasında fayda olacaktır. Herşeye yeniden başlamanız gerekli olabilir...

Slapp Happy Henry Cow Desperate Straights LP



Henry Cow ve Slapp Happy albümlerinde bir şeyler karalamak her zaman zordur... Aslında "Desperate Straights"ten bahsedeceksek durum biraz daha karışık. Aslında bu albümü çok rahatlıkla Slapp Happy hanesine yazabilmek mümkün. Zaten albümde ilk önce onların ismi yazılmış. Sonuçta bestelerin çoğunluğu bu ekibe ait. Aslında bu albümün yapısı biraz farklıdır. Bir şekilde pop müzikten progressive rock'a oradan da avant-garde'a uzanan bir yapısı var. Şarkılardaki düzenlemeler ve aranjmanlar akıllara durgunluk verecek türden. Albümdeki şarkılar şu şekilde;

A Yüzü
"Some Questions about Hats" (Moore, Blegvad) – 1:49
"The Owl" (Moore) – 2:14
"A Worm is at Work" (Moore, Blegvad) – 1:52
"Bad Alchemy" (Greaves, Blegvad) – 3:06
"Europa" (Moore, Blegvad) – 2:48
"Desperate Straights" (Moore) – 4:14
"Riding Tigers" (Blegvad) – 1:43

B Yüzü
"Apes in Capes" (Moore) – 2:14
"Strayed" (Blegvad) – 1:53
"Giants" (Moore, Blegvad) – 1:57
"Excerpt from The Messiah" (Handel, Blegvad) – 1:48
"In the Sickbay" (Krause, Blegvad) – 2:08
"Caucasian Lullaby" (Cutler, Moore) – 8:20



Slapp Happy ekibi (Peter Blegvad, Anthony Moore ve Dagmar Krause) bazı albümlerinde pop müziği oldukça sürrealist bir bakış açısıyla ele alır ve müziği bambaşka noktalara getirir. Bunda grubun kurucusu aynı zamanda bir ressam olan )plak kapağını da o tasarlamış zaten) Peter Blegvad 'ın etkisi büyüktür herhalde. Henry Cow ise belki beste yapıları açısından Peter Blegvad ve Anthony Moore kadar etkili değildi ancak iş bir şeyler anlatmaya geldiğinde topluluk çok cesurdu. Aslında açık açık belirli bir politik söylemleri vardı ve bunu gizlemek gibi bir düşünceleri yoktu. Aslında bu iki topluluğun müzik kariyeri birbiri ile paralel ilerliyordu. Albümlerde ortaya çıkan bu birliktelik farklı müzik türlerinden yoğun bir etkileşimi bir potada eritmek açısından çok ilginçtir. Bir tarafta sürrealist yaklaşımla ortaya çıkan dönemin popüler müziğinden oldukça ayrık bir tür, bir yandan Alman müziğinden etkileşimler, Bartok gibi ilerici bestecilerden esintiler ile ortaya çıkan müzik bu dönem için bile oldukça yenilikçi sayılır.

Albümde Slapp Happy ve Henry Cow ekibine ek olarak çok sayıda konuk müzisyende var. Albümde Dagmar Krause'nin hastalıklı vokalleri atmosferi çok farklı yerlere taşıyor. Krause bu albümde vokal tekniğinde farklı bir adım atarak, vokallerinde sertleşme ve dikleşmeler gerçekleştirmiş. Bunun sebebi Krause'nin içerisinde bulunduğu durum ile alakalı sanırım. Politik olarak keskin çizgilerden etkilenen Krause, bu albümün ardından Happy Slapp projesinden ayrılıyor. Zaten "In Praise of Learning"de bu durumu rahatlıkla görmek mümkün...



Açık konuşmak gerekirse bloğumda tanıttığım bir çok albüme göre dinlenmesi sabır gerektiren bir albüm. Arada sırada bu tarz topluluklardan bahsetmemin sebebi, ben nasıl bunları bazı arkadaşlarımdan duyup sevdiysem, belki benim sayemde birileri tanır ve sever dememdir. Bu albümleri internetten bulabilmek kolay değil hatta bazıları için ciddi açık arttırmaları göze almak gerekiyor.

Plakla uğraşma istemeyenler Recommended Records'un yaynladığı özel kutu setine göz atabilirler. Ondan da şurada bahsetmiştim. Ancak o günden bugüne muhtemelen kısıtlı sayıda basılan bu setin fiyatı da yükselmiştir. Günümüzde tüm bunların çaresi var.

Yeni Plaklar Yeni Plaklar Sonu Yok Bunun!



Bu haftanın bonusu Peter Brötzmann'ın "Machine Gun" plağı oldu. Buradan bir kez daha Michael Lavorgna'ya selamlar..

Henry Cow Plaklarım Tamamlanıyor



Henry Cow plaklarım yavaş yavaş tamamlanıyor. Yavaş yavaştan ziyade kağnı hızında demek daha doğru olur. Geçmiş aylarda 1974 albümü "Unrest", 1975 albümü "In Praise of Learning"i bir şekilde edinmeyi başarmıştım. Son olarak "Desperate Straights"te arşive katıldı. Aslında "In Praise of Learning" benim en sevdiğim Henry Cow albümü ancak bu üç albüm aslında birbirinden güzel. 1975'de yayınlanan iki albümde de "Slapp Happy" ekibi de var.

Yeni Plaklar = Yeni Yazılar



Bu aralar müzik arşivimin rock bölümünde biraz kıpırtı var. Bayağı ilginç plaklar edindim bir şekilde ve son dönemlerde bu albümleri hatim etmekle meşgulüm. Pek az okuyucuyu ilgilendirebilecek albümler de olsa vakit buldukça albümleri sizlere tanıtmaya çalışacağım. Bu albümleri bulmak pek kolay değil hatta bazılarının sadece fotoğraflarını bulmak mümkün. Albümlerden bir tanesini geçenlerde yazdım belki denk gelmişsinizdirFranck W. Fromy – Quatre Axes Mutants  Devamı gelecek. Hemde çok fena gelecek....



Bu aralar daha fazla okuyucumu ilgilendirdiğini düşündüğüm caz albümlerinden de fırsat buldukça bahsedeceğim. Mümkün olduğunca geneli ilgilendiren albümlere yer vermeye çalışacağım. Zaten son dönemlerde ülkemizde de bulunan ACT kayıtlarının incelemelerinden olumlu geri dönüşler alıyorum. Aynı hızda devam edeceğim yazılarıma... Bu arada free-jazz arşivimde de bazı kıpırtılar olacak gibi. Bazı özel baskılara el atmış durumdayım. Denk gelir mi gelmez mi bilemiyorum...



Ah keşke "Süper Loto" filan kazansam bu aralar...

Ornette Coleman - The Shape of Jazz to Come



Ornette Coleman, 1930 yılında doğmuş Amerikalı bir müzisyen. Saksafon, trompet, keman çalabilen Coleman 1960'lardaki free jazz hareketinin en önemli isimlerinden hatta öncülerinden bir tanesidir.

Coleman'ın müzik kariyeri oldukça ilginç. İlk olarak çeşitli blues topluluklarında müzik yapıyor. 1950'lerin sonunda kendi topluluğunu kuruyor. İlk albümü “Something Else!!!!: The Music of Ornette Coleman” Bu albümde trompetçi Don Cherry dikkat çekiyor. Albümün çok başarılı olup olmadığı tartışılabilir ancak bu albümü bir nevi geleceğin sinyal olarak kabul etmek gerekli.

Zaten bu albümün üzerinden daha bir yıl geçmeden “Tomorrow Is the Question!” albümü yayınlanır. Davulları Shelly Manne gibi çok önemli bir isim çalmıştır. 1959 yılında Coleman'ın dörtlüsünde önemi değişiklikler olur. Don Cherry, kornet ve trompet. Charlie Haden, double bas ve Billy Higgins davul. Coleman bu dönemde Contemporary plak firması ile anlaşmasının da sonuna gelmiştir. Atlantic Records ile bir anlaşma imzalar.

1959 yılında Atlantic'ten yayınlanan ilk plağı “The Shape of Jazz to Come” caz tarihinde yeni bir akımın yükselme döneminin başlangıcını müjdeleyen albümlerden bir tanesidir. Albümdeki şarkılar şu şekilde;

A Yüzü
"Lonely Woman" – 5:02
"Eventually" – 4:22
"Peace" – 9:04

B Yüzü
"Focus on Sanity" – 6:52
"Congeniality" – 6:48
3 "Chronology" – 6:03



Albümde objektif gözle bakarsanız çok ilginç bir kadro vardır. Bu kadro ortaya öylesine bir albüm çıkartır ki, ortalık karışık. Coleman, nota hatlarıyla bezenmiş klasik anlamda hiçbir yapıya yer vermemiştir. Tabii ki bu kendisine özgü yepyeni bir yapının ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Hemen her şarkıda belirli bir melodi hissedilir. Ancak standart bir caz şarkısında olduğu gibi belirli mezürlerde ritm belirli mezürlerde solo şeklinde bir beste yapılmamıştır. Ana ritmin hissettirilmesinin ardından tamamen doğaçlama solo bölümleri gelir. Zaman zaman “örneğin "Lonely Woman" şarkısında olduğu gibi) solo bölümlerinin ardından ritm tekrar edilir ve ana solo ve onun etrafındaki doğaçlamalarla şarkı bitirilir. Okuduğunuz zaman belki çok ilginç gözükmüyor olabilir ancak 1950'lerin caz albümlerine baktığınızda “The Shape of Jazz to Come”ın oldukça farklı olduğunu anlayabilirsiniz.

Albüm yayınlandığında tepkiler oldukça sert olmuş. Özellikle müzisyenler özellikle de dönemin büyük müzisyenleri albümü yerden yere vurmuşlar. Ancak bir gerçek var ki, 1960'larda özellikle de 1970'lerde avant-garde akımlar yükselmeye başlamış ve günümüzde de gelişim devam etmektedir.

“The Shape of Jazz to Come” albümünün önemi burada karşımıza çıkıyor. Eğer avant-garde müziğin tarihinde geriye doğru bir arayışa girecekseniz, karşınıza çıkacak ilk albümlerden bir tanesi budur.

Albüm ülkemizde plak formatında bulunabiliyor. 180Gr'lık baskının hem fiyatı gayet makul hemde baskı kalitesi gayet iyi. Avant-garde caz sevenler plaklar tükenmeden bu önemli albümü koleksiyonlarına eklesinler...

Ray Charles - Genius + Soul = Jazz LP



Genius + Soul = Jazz, Ray Charles'ın 1961 yılında Impulse plak şirketi için yayınladığı bir albüm. Tam adıyla Ray Charles Robinson 1930 yılında doğmuş ve 2004 yılında vefat etmişti. Hepimiz onu sahne ismiyle yani Ray Charles olarak tanıyoruz. Ray Charles bir şekilde soul müzik akımının 1950'lerdeki en önemli temsilcisidir hatta başlatan kişidir. Soul müziği, rhythm and blues, dini bir müzik olan gospel, ve blues ile karıştırarak ve harmanlayarak ilklere imza atmıştır. Meşhur Atlantic Records yıllarında parlamış ve kariyerinin ilerleyen dönemlerinde geniş kitlelerce çok sevilen bir müzisyen haline gelmiştir. Charles, asıl ağırlığı yukarıda saydığım müzik türlerine vermiş olsa da, caz, blues ve Amerika'nın yerel country müziğinden de etkilenmiştir. Ancak kendisine özgü piyano stili ile caz çaldığı zamanlarda bile Charles'ın parmaklarının piyanoda olduğunu anlamak mümkündür.

Müzisyenin uzun müzik kariyerinden bahsetmeye kalkarsak yazı bitmeyeceği için 1950'lerin sonlarındaki müzikal yaşamına göz atalım isterseniz böylelikle Genius + Soul = Jazz albümünü daha iyi anlatabilirim diye düşünüyorum.



1950'lerin sonlarında Charles'ın Atlantic Records ile kontratı biter ve farklı plak şirketleri ile anlaşmalar yapar. ABC-Paramount Records ile yaptığı anlaşma önemlidir. Charles artık bir star'dır ve hem ekonomik hemde kurumsal imkanları çok daha fazladır. Günümüzde de bol bol seslendirilen "What'd I Say" şarkısı satış rekorları kırınca ABC'nin alt kuruluşu Impulse! İçin bir albüm hazırlığına başlar. Kaydedilmeye başlanan albüm Genius + Soul = Jazz'dır. 1960 yılında başlayan kayıtlar tamamlanınca albüm yayınlanır. Ancak bir gerçek vardır ki, Charles'ın dinleyicisi onun vokal yapması sevmektedir ve Genius + Soul = Jazz başarılı olsa da, hemen bir yıl sonra yayınlanan “Modern Sounds in Country and Western Music” Genius + Soul = Jazz'ın unutulmasına sebep olur.

Genius + Soul = Jazz albümü aslında Charles'ın kendisi için yaptığı bir albüm diyebiliriz. O dönemin popüler müziğinin dışında Charles'ın caza da duyarsız kalmadığını gösteren bir albüm olarak tanımlayabiliriz.

Albümde çok büyük isimler var. Bu çok bilindik şarkıların aranjmanları iki büyük isim tarafından yapılmış; Quincy Jones ve Ralph Burns. Düzenlemeler Charles'a özel olarak yapılmış onun stili ön plana çıkartılmak istenmiş. Ayrıca Charles'ın her zaman etkilendiğini söylediği Count Basie'nin müthiş 1940 orkestrasına atıfta bulunan bol bol blues etkileşimi olan bir sound yaratılmak istenmiş. Zaten şarkılara bakarsanız seçimlerin tesadüf eseri olmadığını anlıyorsunuz. Şarkı listesi demişken hemen ekleyeyim;

A Yüzü
1-"From the Heart" – 3:30
2-"I've Got News for You" (Ray Alfred) – 4:28
3-"Moanin'" (Bobby Timmons)– 3:14
4-"Let's Go" – 2:39
5-"One Mint Julep" (Rudy Toombs) – 3:02

B Yüzü
1-"I'm Gonna Move to the Outskirts of Town" (William Weldon/Roy Jacobs) – 3:38
2-"Stompin' Room Only" – 3:35
3-"Mister C" – 4:28
4-"Strike Up the Band" – 2:35
5-"Birth of the Blues" – 5:05

ayrıca ek olarak “Let The Good Times Roll” – 2:51”



Yaratılmak istenen sound Count Basie'nin orkestralarının sound'u olunca geniş maddi imkanlar kullanılarak öylesine bir müzisyen ekibi albüme katkıda bulunmuş. Bu isimlerin bir çoğunu Basie orkestralarından tanıyoruz zaten..

Trompetlerde Thad Jones, Joe Newman, Phil Guilbeau, Snooky Young ve Jimmy Notthingham. Trombonlarda, Henry Coker, Urbie Green, Al Grey, Benny Powell ve George Matthews. Alto saksafonlarda Marshall Royal, Frank Wess ve George Dorsey. Tenor saksafonlarda Frank Foster, Billy Mitchell, Budd Johnson ve Seldon Powell. Bariton saksafonda Charles Fowlkes ve Haywood Henry. Gitarda Freddie Green. Basta Eddie Jones ve Joe Benjamin. Davullarda ise Roy Haynes ve Sonny Payne. Tabii bu isimler dönüşümlü olarak kayıtlara katılmış.

Ortaya çıkan albüm altyapı olarak çok ilginç. Çalınan eserler caz tarihine damga vurmuş bazı eserler olduğu için karşılaştırma yapmak ilginç oluyor.

Albüm için şöyle demek mümkün çok iyi müzisyenlerin harika bir alt yapı oluşturduğu ve Ray Charles'ın bu alt yapıya müdahil olduğu bir albüm. Son derece kendisine özgü yorumlar. Albüm Charles'ın yaptığı ve caz kalıpları içerisinde kaldığı bir elin parmaklarını geçmeyecek albümlerden bir tanesi. Charles'ın müziğini seviyorsanız, böylesine müthiş müzisyenlerle ortaya çıkarttığı albümü sevmeniz çok mümkün. Interplay tarafından yapılan baskı gayet iyi. Tam anlamı ile meraklısına hitap eden bir albüm... Bu arada Interpay baskısına “Let The Good Times Roll” şarkısını da bonus olarak eklemiş.

Franck W. Fromy - Quatre Axes Mutants LP



Bazen elinize bazı albümler geçer ve hayatınız söner ya, işte size tam böyle bir hikaye anlatacağım. Albüm, Franck W. Fromy veya tam ismiyle Frank-William Fromy'nin solo albümü Quatre Axes Mutants. İlginç bir şekilde Franck W. Fromy hakkında fazla bilgiye ulaşabilmek pek mümkün değil.

Araştırmaların gösterdiği ortak nokta Shub-Niggurath. Bu aslında Fransız bir topluluğun ismi. Fransızların meşhur Art Zoyd, Magma ve Univers Zero döneminin hemen arkasından kurulan topluluğun son derece garip bir müziği vardır. 1983 yılında kurulan topluluk 1990'ların ortalarına kadar aktif idi. Ancak topluluğun kurucusu Allan Baullaud vefat edince toplulukta dağıldı. Topluluk ilk albümleri olan "Les Morts Vont Vite" ile bir anda parlamışlar ve efsanevi statüsüne girmişlerdir.. Saydığım toplulukları dinleyip seven okuyucularım mutlaka bir göz atsınlar.



"Les Morts Vont Vite" albümünün yayınlanmasından kısa bir süre sonra gitarist Frank-William Fromy topluluğu terkediyor ve kendi solo albümünü yayınlıyor. 1988 yılında yayınlanan albüm "Shub-Niggurath" albümleri ile bazı benzerlikler taşıyor. Ancak... 1988 yılında Musea plak şirketinin alt kuruluşu "Musea Parallele" tarafından yayınlanan albümün atmosferi gerçekten çok acayip. Kasvet ve karanlık albümü tanımlamak için söylenebilecek en uygun sözler!

1 Ligeia - Ou Le Ver Conquérant 20:45
2 Beata Dolores 13:24
3 Le Chant Des Pierres 2:56
4 Parapets Impulsifs 7:52

Daha albümü dinlemeden şarkı listesine bakınca bir şeylerin ters gittiğini hemen alıyorsunuz. "Ligeia" aslında Edgar Allan Poe'nun meşhur öykülerinden birisi. Aslında erken dönemde yazdığı öykülerden bir tanesi. Öykü son halini alana kadar bir kaç kez değişmiş. Hikaye anlatıcısının güzel ve kuzgun (Poe söz konusu olunca takıntıdır malum) renginde saçları olan eşi ölüyor ve bir kez daha evlenen anlatıcının ikinci eşi de ölüyor. Ancak ikinci eş yeniden diriliyor. Yeniden dirilirken Ligeia olarak diriliyor. Neyse ilk eşin ölürken yazdığı bir şiir var. Bu şiir albümün ilk şarkısının temelini oluşturuyor. Bir şeylerin ters gittiği  "Shub-Niggurath"tan ve "Ligeia"dan belli dedim. "Shub-Niggurath" en sevdiğim yazarlardan bir tanesi olan Howard Philips Lovecraft'ın Cthulu mitos'unda sık sık bahsedilen eski kadim tanrıçalardan bir tanesi. Solo albüm  Edgar Allan Poe'dan bir şiir ile başlayınca bu konulara meraklı (Gotik Edebiyat) kişilerde bir pür dikkat kesilme durumu oluyor haliyle!



Poe'nun öyküleri Fransızcaya Charles Baudelaire tarafından çevrilmiştir. Ben kendi adıma anlamakta zorlandığımdan hemen İttaki Yayınları tarafından yayınlanan Edgar Allan Poe'nun "Bütün Hikayeleri" kitabına baş vurdum. Dost Körpe sağ olsun çok güzel bir çeviri yapmış. Kitabın ilk baskısında sayfa 179'da hikayenin tamamını, sayfa 184'te ise bahsettiğim şiiri bulabilirsiniz. Şarkıda vokaller "Lucie Ferrandon" tarafından yapılmış. Albümdeki isimlerin ayrıntılarına girdikçe işin içinden çıkmak zorlaşıyor. Mesela Ferrandon şu an önemli bir Fransız konservatuarında profesör. Durum böyle olunca haliyle albümdeki müzikal performans çok üst düzey. Bu arada Ligeia - Ou Le Ver Conquérant şarkısı plağın ilk yüzünü tamamen kaplıyor. Yani neredeyse 20 dakika sürüyor!

Beata Dolores isimli şarkı ise ayrı bir uzmanlık alanının devreye girmesini gerektiriyor. María de los Dolores López ismindeki bu kadın karanlık İspanyol engizisyon döneminde bizzat kardinal Torquemada tarafından sorgulanan bir cadı. F. Martinelli tarafından yazılan İspanyol Engizisyonu isimli kitaptan esinlenilerek yapılan şarkıda, Franck W. Fromy, Torquemeda'yı, Laurence Kopelovitch  ise Beata Dolores'i seslendirilmiş. Bu aslında bir nevi düet sayılabilir ama bildiğiniz düetleri unutun. Atmosfer cadıların çekici (1) gibi..

Albümün üçüncü parçası enstrümantal ve bas ile çalınmış. Yazının başlarında bahsettiğim "Shub-Niggurath"ın kurucusu Allan Baullaud tarafından çalınmış. Albümün son parçası "Parapets Impulsifs"in metni Gilbert Dauger tarafından yazılmış. Piyano eşliğinde Franck W. Fromy tarafından seslendirilmiş. Metin son derece karmaşık ve karanlık, tabii ki şarkı farklı değil....



Bu albüm günümüzde doom veya atmosferik gibi tanımlamalar yapılan albümlerin bir nevi üst düzey müzikaliteye sahip atası gibi.  Karanlık atmosferli albümleri seven, deneysel ve ilerici çalışmaları takip eden hatta karanlık akım klasik müziğe ilgi duyan okuyucularımın ilgisini çekebilecek bir albüm. Aslında bloğumu okuyan ve bu tarz müziği dinleyen çok az sayıdaki insanı ilgilendirebilir. Zaten bu yazıyı yazarken okunmasından çok kendim için yazdım. Albümü edinmek isteyenler bir umut Musea web sitesine gireceklerdir. Burada 4 Euro civarına albümü alabileceğinizi zannediyorsunuz ancak stoklarda yok. CD formatında yayınlandığına dair bir not bulamadım. Ancak bir şekilde edinmek mümkün gözüküyor.

(1) Bakınız: Malleus Maleficarum

Ella in Berlin: Mack the Knife



Ella in Berlin müthiş bir konser albümü. 1960 yılında Almanya Berlin Deutschlandhalle'de kaydedilen albüm aynı yıl Verve tarafından yayınlanıyor. Albümde iki ölümcül özellik var. Birincisi caz klasiği "How High the Moon" şarkısında Fitzgerald'ın yaptığı emprovize scat bölümü. Scat neyin nesi derseniz caz müzikte bol bol rastladığımız belirli anlam taşımayan kelimelerle sesin tıpkı bir müzik enstrümanı gibi kullanılıp zaman zaman eşlik zaman zamanda solo amacıyla kullanılması. Olması gerektiği şekilde yapıldığında tadından yenmeyen scat tekniğine en çok rastlayacağınız albümler kesinlikle Cab Calloway albümleridir. Ancak insanı fena halde sıkar. Bir süre sonra çekilmez hale gelir. Ancak tadında yapıldığında scat büyük bir keyif ve bu işin tarihteki en önemli isimlerinden bir tanesi -hatta en önemlisi- Ella Fitzgerald. Bu konser kaydındaki performans ise caz tarihine geçmiş bir performans. Sadece bunun için plak alınır. İkinci özellik ise "Mack the Knife" şarkısında sözleri unutması. Bunun neresi ölümcül özellik diyeceksiniz. Unuttuğu yere yaptığı emprovizasyonu dinleyince bana hak vereceksiniz. Zaten bununla ilgili yazılmış makaleler var. Benim yazmış olmam çok önemli değil....

Haydi gelin incelememizde bu kez bir değişiklik yapalım ve konserde seslendirilen caz klasiklerinin ayrıntılarına bakalım.



"That Old Black Magic"

Bu çok bilindik bir şarkıdır. Müziği Harold Arlen, sözleri ise Johnny Mercer tarafından yazılmış. Şarkının ilk yayınlanması 1942 yılı. Şarkıyı ilk söyleyen ise Judy Garland. Yıllar içerisinde bir çok önemli isim bu şarkıyı yorumlamış. Çok iyi yorumlardan bir tanesini Ella Fitzgerald'ın "Ella Fitzgerald Sings the Harold Arlen Songbook" albümünde bulabilirsiniz. Meraklılar bu plağı Speakers Corner kataloğunda bulabilirler. Ayrıca Frank Sinatra'nın "Come Swing with Me!" albümüne de bir göz atmanızı avsiye ederim. Bu albümde ülkemizde bulunuyor.

"Our Love Is Here to Stay"
Müzikler George Gershwin, sözler ise Ira Gershwin imzalı şarkı 1938 yapımı The Goldwyn Follies filmi için bestelenmiş. Film, George Gershwin'in ölümünden hemen sonra yayınlanmış. Şarkıda seneler içerisinde bir kaç değişiklik olmuş. Özellikle ismi defalarca değişmiş! Müzik tarihindeki önemi George Gershwin'in tamamlanmış son bestesi olması. Farklı bir yorum için, Ella Fitzgerald'ın "Ella Fitzgerald Sings the George and Ira Gershwin Songbook" albümüne bir göz atabilirsiniz. Meraklılar bu plağı Speakers Corner kataloğunda bulabilirler. Ayrıca Frank Sinatra'nın "Songs for Swingin' Lovers!" ve Billie Holiday'in "All or Nothing at All" albümlerinde müthiş yorumlara denk gemek mümkün. Ancak bunlardan daha iyisi de var, Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong birlikteliğinin ikinci perdesi "Ella and Louis Again" albümüne de göz atın hatta mümkünse edinin!

"Gone with the Wind"
Aynı adlı filmi hatırlayanlar bu şarkıya hemen atlamasınlar. Nedeni ise birazdan... Şarkının bestesi Allie Wrubel, sözleri ise Herb Magidson imzalı. 1937 yılında yayınlanan şarkı "Gone with the Wind" yani "Rüzgar Gibi Geçti" romanından etkilenmiş. Ancak sözlerinin kitapla pek alakası yok ve bu yüzden filmde kullanılmamış. Bildiğim kadarı ile Ella Fitzgerald'ın klasik repertuvarında çok rastlanmayan bir şarkı. Ancak Billie Holiday'in "Music For Torching" albümünde müthiş bir yorumuna denk gelebilirsiniz. Albümün plağı Speakers Corner etiketi ile ülkemizde bulunabiliyor. Almanızı öneririm.

"Misty"
Piyanist Erroll Garner'ın bestesi. Sözler ise Johnny Burke imzalı. İki yorum üzerinde durmakta fayda var, bir tanesi Sarah Vaughan'ın "Vaughan and Violins" albümü diğeri ise Frank Sinatra'dan. Sinatra'nın geniş kapsamlı toplama albümlerinde bu şarkıya denk gelebilirsiniz.

"The Lady Is a Tramp"
1937 tarihli Rodgers ve Hart müzikali "Babes In Arms"tan bir şarkı. Şarkı kısa sürede süper popüler hale geliyor. Şarkının bir çok yorumu var. Klasik caz döneminin haricinde Supremes'in "The Supremes Sing Rodgers & Hart" albümüne bir göz atın derim. Belki plak olarak değil ama ucuz CD'sine denk gelirseniz alıp kenara atmanızı öneririm...

"The Man I Love"
Yine Gershwin kardeşlerin önemli bir şarkısı. Billie Holiday, Sarah Vaughan gibi isimler şarkıyı yorumlamış olsalar da, Ira Gershwin, Ella Fitzgerald'ın "Ella Fitzgerald Sings the George and Ira Gershwin Songbook" albümündeki yorumu duyunca, "tanrım ben bu şarkının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum" demiştim. Eh bu yorumun üzerine fazla alternatif aramaya gerek yok sanki....

"Love for Sale"
Cole Porter'ın "The New Yorkers" müzikali için bestelediği şarkılardan bir tanesi. Şarkının ilginç yorumlarına denk gelmek mümkün. İlki Billie Holiday'in aynı adlı 45'liği. Bunu bulabilmek pek mümkün değil ama bir çok kapsamlı toplama albümde denk gelebilmeniz olasılık dahilinde. Ella Fitzgerald'dan "Ella Loves Cole" albümüne bir göz atabilirsiniz. Ancak Tony Bennett'in "The Beat of My Heart" albümündeki yorumu da bambaşkadır. Tony Bennett'in 50'lerin sonu ve 60'larda yaptığı albümlere mercekle bakmayı caz vokali sevenlere önerim...

"Just One of Those Things"
Cole Porter'ın 1935 yılında Jubilee müzikali için bestelediği önemli bir şarkı. Frank Sinatra ve özellikle Mel Torme yorumlarının yanında neredeyse tüm önemli kadın caz solistlerin söylediği bir şarkı. Hatta bir marş...

"Summertime"
Yine bir Gershwin kardeşler bastesi. "Porgy and Bess" müzikali için bestelenen şarkının sözleri DuBose Heyward tarafından yazılmış. En bilinen caz standartlarından...

"Too Darn Hot"
Cole Porter'ın 1948 yılında "Kiss Me, Kate" müzikali için bestelediği önemli bir şarkı. Bu şarkının çok üst düzey bir yorumu " Ella Fitzgerald Sings the Cole Porter Songbook" albümünde bulunabilir.

"Lorelei"
Tekne kazaları ile meşhur bir kayalık. Ne alaka diyeceksiniz  ama şarkı bu kayalıklarda geçen olaylarla alakalı. 1933 yılında "Pardon My English" müzikali için yazılmış. Müzik George Gershwin, sözler Ira Gershwin imzalı. Şarkının en müthiş yorumu için bakmanız gereken yer yine Ella Fitzgerald songbook'ları...

"Mack the Knife"
Müzik Kurt Weill ve sözler Bertolt Brecht imzalı. Müthiş isimler gerçekten. 1920'lerin sonunda bestelenen eser 1950'lerde İngilizce'ye çevrilmiş ve çok popüler olmuş. Popüler olmasında en büyük katkı sahibi Louis Armstrong'tur çünkü ilk İngilizce sözlerle söyleyen kişi Armstrong. Benim için en güzel yorumu Dagmar Krause'nin ölümcül "Supply and Demand" albümünde bulunuyor.

"How High the Moon"
Herkes tarafından bilinen sevilen bir şarkı. Sözleri Nancy Hamilton, müzik ise Morgan Lewis imzalı. 1940 yılında "Two for the Show" isimli bir gösteri de kullanılmış. Ondan sonrası zaten malum. Söylemeyen, yorumlamayan caz müzisyeni yok.

Albüm plak formatında ülkemize geldi. AK Müzik tarafından ithal edilen albümün kayıt kalitesi ve fiyat oranı gayet başarılı. Bu yazıdan sonra bir çok meraklı plaklara ilgi göstereceğinden bence arayı uzatmadan hemen satın alın...

Kraftwerk - Tour de France



Kraftwerk, müzik tarihinde önemli yeri olan bir Alman topluluğu. Kraftwerk, Almanca güç santrali anlamına geliyor. 1970 yılında Düsseldorf, Almanya'da kurulan topluluk Ralf Hutter ve Florian Schneider projesi. Topluluğun ilk dönemlerinden itibaren müzikleri elektronik enstrüman ve ilkel bilgisayarlara dayanıyor. İşin garip tarafı Kraftwerk elektronik müziğin temellerini atarken ortalıkta bugün olduğu gibi istediğiniz enstrümanı alabilmek gibi bir şansınız yok. Topluluk kendi müzik enstrümanlarını kendileri üretmek zorunda kalıyorlar.. Kraftwerk'in müziği birbirini takip eden melodiler, insana hiç bitmeyecekmiş gibi gelen müzikal döngülerle doludur. Vokaller sanki bir bilgisayar sesiymiş gibidir ve son derece basittir. Vokal bölümlerinde de döngüler sık sık kullanılır. Kraftwerk'in müziği hem minimalist hemde devrimseldir. Bugünün elektronik müziğinin yanında bir çok müzik türüne öncü olmuşlardır.

Bugünkü yazımda topluluğun "Tour de France" albümünden bahsetmek istiyorum. Malum bugünler “Tour de France” günleri. Daha yarışın ilk haftası olmasına rağmen kıran kırana bir mücadele var. Kazalar, sprint'ler ve yarışın daha ilk hafta olmasına rağmen tırmanış etapları. Bu arada uzun yıllardan beri ilk kez organizasyon, ilk haftaya çok eğimli olmasa da tırmanış etapları koymuş durumda. Bu da heyecanı arttırıyor. Spor ile uzun yıllardır çok fazla ilgilenmiyorum. Ancak bisiklet yarışlarına özellikle de yol yarışlarına özel bir ilgim var. “Tour de France” ise tüm yarışların şahı!



Bisiklet yarışı ve Kraftwerk ne alakala diyebilirsiniz...

Kraftwerk ile "Tour de France"ın yollarının kesişmesi topluluğun onuncu albümü ile oluyor. 2003 yılında yayınlanan albümlerinin ismi “Tour de France Soundtracks” Albüm 2009 yılında yeniden yayınlandığında ismi kısaltılıyor ve "Tour de France" olarak anılmaya başlanıyor. Albümün yapılmasının sebebi Fransa bisiklet turunun yüzüncü yaşının kutlanması. Ancak albüm o sene yayınlandığında biraz rötar yapıyor ve yayın ancak bisiklet turunun bitmesinin çok ardından yayınlanabiliyor. Yani ortada saçma sapan bir durum söz konusu. Bunun yanında 1986 yılında yayınlanan “Electric Café” albümünden 17 sene sonra yapılan bir albüm için meraklıların beklentileri çok fazla ancak Kraftwerk bu beklentiyi karşılayamıyor. Ancak ilerleyen yıllarda daha aklı selimle düşündüğümüzde "Tour de France" kötü bir albüm değil. Tepkinin asıl sebebi 1980'li yıllar.

Neden mi? "Tour de France" single'ı. 1983 yılında yayınlanan şarkı basit bir elektronik davul döngüsünün yine basit melodiler ve tekrar eden vokallerle süslenmesiyle oluşturulmuş. İlk iki albümlerinde kullanılan ekipmanın geliştirilmesiyle ortaya çıkan ses, kullanılan metalik tonlardan çok daha farklı. Bu single yayınlandığında kapağında 1950'lerin bir Macar pulundan esinlenme vardı. Vardı diyorum elimde single olmadığından kapağını resimlerden biliyorum. Aşağıda bu pulu görebilirsiniz. Buradaki bisikletçiler alınıp arkaya Fransız bayrağı eklenerek single'ın kapağı oluşturulmuştu.



Kraftwerk bu single'ı yapıp 2000'lerde bu single etrafında dönen bir albüm yapınca uzun zamandır albüm bekleyen meraklılar hayal kırıklığına uğramışlardı. Bunun yanında 1970'lerdeki müzik dinleyicisi ile 2000'lerin dinleyicisi arasında da yadsınamaz bir fark vardı. 2000'lerin elektronik müziği çok farklıydı ve artık daha geniş kitlelerin dinlediği bir müzik tarzıydı. Ancak geri dönüp “Tour de France Soundtracks” albümüne baktığımda benim tepkim hiç böyle değil. Biraz önce Fransa Bisiklet Turu'nun beşinci etabını Mark Cavendish müthiş bir sprint ile kazandı. İşlerime ara verip bu yazıyı yazarken dijital müzik çalarımda "Tour de France" çalıyor. Büyük keyif...