Timuçin Şahin Konseri 02.12.2008



Bu akşam Seçil ile birlikte Timuçin Şahin konserine gittik. Geçen sene olduğu gibi Timuçin Şahin bir quartet ile seyircilerin karşısına çıktı. John O' GALLAGHER Alto Saksofon, Tyshawn SOREY Davul ve Thomas MORGAN Kontrbas'ta müzisyene eşlik ettiler. Özellikle davul son zamanlarda gördüğüm en iyi davulcu tarafından çalınıyordu. Tyshawn SOREY'in sert ve seri çalış stili Dennis Chambers'ı hatırlattı. Bana kalırsa Timuçin Şahin'in avantgarde müziğine harika bir alt yapı oluşturdu. Zaman zaman yumuşayan zaman zaman sertleşen stili göz doldurdu. Aynı şekilde kontrbasçı Thomas Morgan ön plana çıkmadan iyi bir eşlikçilik yaptı. Özellikle müzisyenin Bafa gölü için bestelediği eserin başlangıcında neler yapabileceğini çok iyi gösterse de, solo session'u fazla olmadığından gayet başarılı şekilde müziğin alt yapısına davul ile birlikte çok olumlu katkı yaptı.

John O' GALLAGHER'i özellikle çok beğendim. Çalış stili verdiği duygu bence gayet başarılı idi. Çeşitli session'larda solo performansı yürek hoplatan cinstendi. Ayrıca Timuçin Şahin ile karşılıklı atışmaları, zaman zaman yaptığı nükteler çok hoşuma gitti.

Geçen yıl ki, Timuçin şahin 4'lüsü konserine göre grubun senkronizasyonu oldukça üst düzeye çıkmış. Çok zorlu dur-kalkları, tempo düşüp-susup-tempo yükseltmelerini tüm grup beraber yapabilir hale gelmiş. Ve bunu konser boyunca pek az sekte yaşayarak yaptılar. Özellikle yeni çıkacak albümlerinden çaldıkları parçalarda bu tarz bölümlere oldukça sıklıkla yer vermişler. Temponun düsüp artması müziği ciddi anlamda monotonluktan kurtarmış. Daha bir şeyler anlatır hale getirmiş.

Konser her zaman ki gibi çok dolu olmayan bir salonda gerçekleşti. Şarkılar sürerken ne olduğunu şaşıran ve muhtemelen Jazz standartları dinlemeye gelmiş seyirci her zaman ki gibi şarkı aralarında çıkışa doğru yöneldi. Orada Timuçin Şahin'i bilen ve sevrek dinleyen bir kitle olduğundan müzisyenler aynı çoşkuyla çalmaya devam ettiler. Güzel sololarda seyirci tepki vererek müzisyenleri de şevklendirdi. Jazz standartı dinleme gelmiş bazı seyirciler daha olgun bir davranış gösterip, araya kadar dişlerini sıktılar. Aradan sonra salon biraz daha boşaldı.

İzmirli cazseverlerden tanıdıkların bir çoğu da konserdeydi. Hamdi, Bruno, Tuncer, Genç cazcılardan Devrim beyler gibi hemen konserde denk geldiğimiz dostlarımızın yanında özel olarak Timuçin Şahin konserine gelmiş insanlarda vardı. Tabii ki arada hoş sohbet muhabbet ettik. Bu arada genc cazcılar org' tan Devrim Bey evlenmiş kendisine buradan da Allah bir yastıkta kocatsın diyelim.

Güzel bir akşam, güzel bir konser sonrasında eve yüzümüzde tebessümlerle döndük. Dünyanın hiçbir yerinde 7.5 milyona böyle bir konser seyretmenin güç olduğunu bilmemiz tebessümü gülücüğe döndürdü.

Timuçin Şahin ve dörtlüsüne teşekkürler.

Haftanın Pikabı Garrard 301



Bu haftanın pikabı Garrard 301 modelini modifiye eden İtalyan CDS Design firmasının pikabı. Daha önce Stereo Mecmuası forumlarında yayınlanmıştı. Bu tarz pikaplarla ilgili resimlere ulaşmak için tıklayınız.

Pikap bileşenleri seçimi hakkında kısaca bilgi


Benim şahsi görüşüm olmak üzere yatırımın ağırlığı ilk öncelik kaynağın en önemli parçası olan pikap şasisine yapılmalıdır. Daha sonra sıra ile kol ve en sonda iğne geri kalan bütçeden pay almalı. Eğer alt bileşenler tek tek seçilmeyip bir paket olarak değerlendirilecek ise alınabilecek en yüksek pikap kombinasyonu alınmalıdır.

Pikap presinin önemine katılmakla beraber, seçilecek iğneye göre pikap presi seçiminin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Eğer MM yapıda veya yüksek çıkışlı bir MC iğnede karar kılınır ise, çift fonksiyonlu bir pikap presi yerine daha kaliteli bir MM pikap katı alabilmek mümkün. İleri de MC iğne kullanılmak istenmesi durumunda bir Step up transformer (MC pre pre diye de geçer) kullanılabilir. Bu durum benim de aralarında bulunduğum bazı pikap kullanıcıları tarafından özellikle düşük çıkışlı MC iğnelerin kullanılmasında da önerilmekte. Özellikle Denon DL103 ve benzeri egzotik iğneler kullanan meraklılara da step-up transformer kullanmayı değişik bir tad alma açısından şiddetle öneririm. Bazı çok karmaşık olmayan hesaplamalar sonucunda uygun transformatör yükseltim değeri bulunarak sisteme eklenmesi çok keyifli sonuçlar ortaya çıkartabiliyor. Normalde bileşenler arasında en kısa yolun izlenmesi önerilirken, pikapların ve diğer yan bileşenlerin kendilerine özgü yapıları bu önermeyi bir miktar geçersiz kılmaktadır. Ayrıntilar için Stereo Mecmuası web sitesinde analog bölümünü inceleyebilirsinşz

Plak mı CD mi tartışması hakkında görüş


Geçtiğimiz günlerde Stereo Mecmuası Forumlarında yazdığım bir yazımın genişletilmiş bir versiyonunu burada da yayınlamak istiyorum. Konumuz bitmeyen tartışma; plak mı CD mi tartışması...

Her ne kadar hem yurtiçinde hemde yurtdışındaki forum ve diğer platformlarda tartışılmasından nedense zevk alınan bu konu, aslında tartışılmaya değmeyecek kadar açık bir cevaba sahip. Arşivinizin yapısı ve kişisel zevkleriniz.

Buna rağmen konunun temellerine inmeye çalışalım. Plaklar uzun zamandan beri yaşayan bir format. Neredeyse 100 yıllık bir geçmişe sahip. Bu uzun geçmiş üretim tekniklerinden, plak çalan ekipmana kadar uzun süredir devam eden ve görünüşe göre devam edecek olan gelişim sürecinin hızında bir yavaşlamaya sebep olmuyor. Belli standartlar üreticiler tarafından kabul görüp, belli çerçeveler içerisinde gelişim devam ediyor. Sözgelimi uzun senelerdir pikap kolları üzerinde belli standartlar mevcut. Bir kaç asıl teknoloji etrafında yenilikler yapılmaya devam ediliyor. Sözgelimi MM ve MC standartlarının dışında bir iğne teknolojisi geçen zamana rağmen ortaya çıkmadı. Bazı özel çıkış gücüne sahip olan iğneler üretilse de, Step Up Transformer'lar bunları sorun olmaktan kurtarıyor. Pikap kollarından bahsettik, satın aldığıız bir kolu yeleştirmek istediğiniz SME, Rega ve geçmişte çok daha yaygın olan Linn mounting'leri hariç çok fazla standart ortaya çıkmadı. Üreticiler genel çerçeve içerisinde teknolojiye yatırım yapıyorlar ve bu gelişimi hızlandıran önemli bir faktör.

Zaman içerisinde gelişen teknoloji ve yeni malzemelerin kullanımı ile geçmişte çözülemeyen sorunların aşılmakta olması da gözlerden kaçmayan bir konu. Bir örnekle konuyu daha somut hale getirelim. Geçmişte tracking angle iyileştirmesi için kolun uzatılması gerekliliği bilinse de özellikle titreşim sorunları yüzünden 9"den uzun kolların bir çok dezavantajı vardı. Ama günümüzde yeni malzeme kullanımı ve gelişen mühendislik ile bu sorunlar çözülüp 12" ve hatta uzun kollar üretilebilir hale gelmiştir. Pikabınızın yapısı, iğnenizin ağırlığı ve daha bir çok faktör ve en önemlisi de ihtiyaçlarınıza göre istediğiniz uzunlukta bir kolu tercih edebilmemiz önemli aşamalar. Konvansiyonel tasarımların yanı sıra tanjansiyel yapıda da önemli gelişmeler kaydedildi. Analoğun önemli keyiflerinden bir tanesi işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Değişik ihtiyaç, değişik zevklere göre standartlaşmış seçeneklerden birisini tercih etmek. Kol geometrisinin doğruluğunu mu yoksa izleme açısının düzgünlüğünü mü tercih edeceğiz. Yoksa titreşim faktörünün stabilliği mi ve kullanım kolaylığı mı önemli. Tüm bu seçenekler bazılarınız için bilinmez denklemler iken, biraz araştırma biraz da merak ile bunu sizlerde keyif haline getirebilirsiniz.

Standartlar değişmeyince veya belli çerçevelerde sabitlenmiş halde olunca, uzmanlaşmış firmalar hemen her analog bileşeni üzerinde geliştirme çalışmalarına devam etmekteler. Uzun yıllardır devam eden bu süreç, günümüzde belli bir fiyata sahip ürünlerin bile performans açısından kullanıcıların yüzünü güldürecek performansa sahip olmasını sağlıyor. Giriş seviyesi pikapların 20 yıl içerisinde geçirdiği evrim tam da örnek verilmesi gereken bir alan. 1970'leri düşünün birde bugünleri. Şu an aldığınız giriş seviyesi bir pikabı 20 sene öncesinin orta sınıf bir pikabı ile kıyasladığınızda yüzünüzde bir tebessüm oluşuyor.

Dijital dünyada gelişim uzun zamandır devam ediyor. CD standartı ortaya çıktığından bugüne 20 senelik bir zaman geçti. CD standartları aynı kalsa da, malzeme ve teknoloji konusunda hiç durmadan yaşanan teknolojiler CD standartının yetersizliğini ortaya çıkarttı. SACD ve DVD-A formatları bu standardı bir adım öteye taşımaya adaydılar. Peki aslında CD gerçekten yetersiz hale mi gelmişti veya üreticilerin bir çıkış noktasına mı ihtiyaçları vardı sorusunu sormak isterim. Geçmişte benimde sahip olduğum binlerce dolarlık CD çalarlar bugün teknolojik birer "enkaz" haline geldiler. Çok uygun fiyatlara satılan CD çalarların yanında ezilir haldeler. Bunun teknolojinin gelişmesinden ve dolayısıyla ucuzlamasından başka bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum.

Bugün ise CD yerine yepyeni formatlardan bahseder hale geldik. Eminim ki, kısa bir süre sonra (belki şu an bile daha iyi durumda olabilir) bir önceki teknolojiyi geçecektir bu yeni teknolojiler. Daha ucuz, daha etkili ve daha kolay kulanım sunacakları da kesin. Belki plaklardan bile iyi çalacaklar bilemiyorum Ama teknolojisi bir asırı geçmiş bir formatın hala tartışma konusu olması ve geçilecek hedef olarak gösterilmesi beni düşündürüyor. Çıta geçen 20-25 sene boyunca plaktan çok daha yukarıya çıkmalıydı.

Tüm bunlar pazarlamanın hüküm sürdüğü bir dünyanın tartışmaları. Bugün 20 sene önce aldığınız bir iğne hala eskisi gibi zevk verirken ve yeni üretilen iğneler yanında ezilmez iken, 5 sene önce aldığımız CD çaları dinlemekte zorlanır hale geliyoruz. 30 senelik bir pikabı yeni bir ampliye bağlamakta sorun yaşamaz iken, yeni nesil bir cihazı eski bir ürüne katarken zorluklar yaşıyoruz. Bunlar gelişimin devam etmesinin ortaya koyduğu sorunlar.

Son sözlerim ise, plak kullanıcıları önümüzdeki 10'larca sene boyunca yine standart donanımları kullanarak, üretilmekte olan plakları öyle veya böyle dinlemeye devam edecekler ama dijital formatlar her zaman masrafa yol açmaya devam edecek. Bu kişilerin kendi düşünceleri ile hangisinin içerisinde bulunacaklarını seçmeleri gereken bir yol ayrımı. Plaklar iyidir kötüdür bilmiyorum ama bu uzun yolda en az masraf açacak format eski dost plak olacak gibi gözüküyor.