Sistemim 2012 nin İlk Ayı



2012'nin ilk günlerinde sistemdeki ufak devinimim sonlanmaya yaklaştı. Bloğu takip edenler bir Advent hoparlör edindiğimi biliyorlardır. Bu hoparlörün restorasyon projesinde sona yaklaştım. Aslında bitti ama toz koruması üzerinde birazcık daha çalışmam gerekiyor. Zaten bütün bu süreci adım adım yazacağım. Daha önce yayınladığım Henry Kloss biyografisinde akustik süspansiyon teknolojisinin bazı faydalarından bahsetmiştim. 3W gibi düşük bir güçle bu tarz bir hoparlörü sürmek normal koşullarda pek mümkün değil iken, Kloss'un bu olgunluk dönemi hoparlörünü sürmek çocuk oyuncağı.



Uzun seneler aynı hoparlörü kullandığım için her iki hoparlörün birbirinden önemli farklılıkları olduğunu söyleyebilmem mümkün. Triangle Comete'lerin benim sistemimde bambaşka bir tadı olduğunu söyleyebilirim. Arada onu arada Advent'leri dinleyerek hayatıma devam edeceğim sanırım. Bu arada bir üçüncü hoparlörün gelişi şimdiden belli. Onunda yeri hazır.



Bu sene ilginç geçecek gibi...

Kore'den Bir Kafe


Yahu şu uzakdoğuluları çok seviyorum. Yukarıdaki mekan Kore'de Camerata isimli bir müzik dinleme salonu. Aynı zamanda bir nevi cafe-bar ve restoran. Sahibi Young-Hwang, ülkenin önemli klasik müzik isimlerinden bir tanesi. Bir çok salonun yöneticiliğini yapmış. Sistem içerisinde meşhur Western Electric horn hoparlörler ve onun Avrupalı rakibi efsanevi Klangfilm horn'lar görülüyor. Tabii ki, 1940'ların elektronikleri ve EMT pikaplar da ağız sulandırıyor. Müzik arşivine ise hayran hayran bakmaktan başka yapacak bir şey yok...

The Acoustable


Yukarıdaki masa size güzel bir beyaz masa gibi gözükebilir ancak bu özel plastikten yapılmış bir müzik sistemi daha doğrusu hoparlör. Masanın içerisinde bir elektronik firmasının dock sistemi ve hoparlörleri var. The Acoustable ismi verilen ürün özel bir polimerden üretilmiş. 70cm çapındaki masa/hoparlörü satın alan var mıdır derseniz; evet var. Örneğin Belçika'daki Le Chateau De La Poste oteli bu masa hoparlörler ile donatılmış. Fiyat bilgisi yok ama tahminimce çok ucuz değildir...


Konser: Tamer Temel 11 Ocak 2012



Ocak ayı benim için güzel başladı. Ayın daha ikinci haftası ve iki güzel konser seyrettim. Bu akşam Tamer Temel konserindeydim. Her zaman olduğu gibi konseri kısaca yorumlayacağım. Konsere geldiyseniz bir sonraki paragrafı pas geçip okumaya devam edin...

Yaşadığım şehirde her hafta ülkenin ve dünyanın en önemli caz müzisyenlerini canlı canlı dinleme şansım olsa bazı konserlerin boş olmasını anlayabilirim. Seyirci konser konusunda çok seçici deme şansım olur. Veyahut konser biletleri söz gelimi 50TL olsa, genel ekonomik yaşamın ortalamasına bakıp insanların konserlere gelmemesi gayet doğal diyebilirim. Ancak bilet fiyatlarının neredeyse bir paket sigara fiyatı olduğu bir konserin boş olmasını anlayabilmem mümkün değil. Evet bugün İzmir için son derece soğuk bir gündü. Sabahtan itibaren çok koşuşturdum ve soğuk içime iyice işlemişti. Akşam sokaklar gerçekten boştu, bende sevmiyorum soğuğu. Ne kadar üşümüş olsam da, güzel bir konser seyretmekten alıkoyamadı beni. Konser salonuna girdiğimde salonun boş olduğunu görünce şaşırdım. İzmir Sanat'ın Fuar'daki salonunun en fazla 1/4'ü doluydu. Belki de daha azı. Konsere gelenlerin neredeyse üçte birinin tanıdık isimler olduğunu düşünürsek ortaya çok çok vahim bir tablo çıkıyor.


Tamer Temel. Konser boyunca saksafonundan harika tonlar duyduk. Ben büyük keyif aldım...

Vehameti arttıran bir diğer faktör Tamel Temel ve Ferit Odman'ı beraber dinleyecek olma şansıydı. Bildiğiniz üzere Tamel Temel 2010 yılının sonlarında harika bir albüm yayınlamıştı. Barcelona adını verdiği albüm bence çok başarılıydı ve kendi bloğumda geniş yer vermeye çalışmıştım. Şimdi o yazıya geri dönüp baktığımda kafamda en ufak bir şüphe yok. Albümün hakkını veren bir yazı olmuş. Ferit Odman ise geçtiğimiz ay içerisinde merakla beklediğimiz Autumn In New York albümünü yayınlamıştı. Davul konusunda genç yaşına rağmen her iki albümünde de kendisini ispatlayan Odman ile Temel'i aynı sahnede görmek ilginç bir deneyim olacaktı. Beklediğim gibi de oldu.


Ferit Odman. Genç yaşında çok iyi bir davulcu ve ilginç bir sahne ışığı var. Şaşırtıcı....

Konserde Tamer Temel'e kontrbasta Volkan Topakoğlu ve piyanoda Serkan Özyılmaz eşlik etti. Volkan Topakoğlu görebildiğim kadarı ile çok çok genç bir müzisyen. Yalnız bu akşam ki performansını çok beğendim. Daha önce canlı performansını seyrettiğimi hatırlamıyorum ancak çalma şeklini çok çok beğendim. Gecenin bir yarısında elimdeki albümleri kurcalamaya gitmeye pek niyetim yok ama elimde performansının olduğu bir kayıt olmadığını sanıyorum. İsmini bir kenara not edip takip etmekte fayda var.

Tamer Temel'in Barcelona'sını dinleyenler arasında müziğine gitarın çok yakıştığını düşünenler vardır. Bende o gruptayım. Konser kadrosunda piyanoyu görünce şaşırdım. Ancak olmuş diyebilirim. Serkan Özyılmaz'ı daha önceki yıllarda çeşitli caz performanslarında seyretmiştim. Fazla nota karmaşası yapmadan az ve öz çalmaya çalışan bir piyanist. Ancak konserin benim için ilginç yanı solist Çağıl Kaya'nın sahne almasıydı. Genç vokalistin özellikle İstanbul'da caz kulüplerinde iyi müzisyenlerle performanslarını uzaktan takip ediyorum ancak daha önce hiç dinlememiştim. Hal böyle olunca konseri genel olarak iki bölüme ayırabiliriz. Ağırlıklı olarak Temel'in bestelerinin çalındığı ilk bölüm ve Kaya'nın vokalleriyle süslenen ikinci kısım. Benim en sevdiğim şarkı ise “bis”te çalındı :)


Tamer Temel, Çağıl Kaya ve Volkan Topakoğlu;  Herbie Hancock - Butterfly dinliyoruz.

Daha ilk şarkıdan itibaren salonun boş olmasından kaynaklı yaşadıkları hayal kırıklıklarını bizlere hissettirmeden çalan tüm müzisyenlere teşekkürler. Tamer Temel'i bir daha İzmir'de ne zaman görürüz bilmiyorum ama İstanbul'da yaşayan okuyucularımın çeşitli kulüplerde canlı performansını izleme şansları var, mutlaka göz atsınlar.

Mühim Not: İzmir'de konser düzenleyenlere seslenmek istiyorum, şu blog'ta onlarca hatta yüzlerce kez yazdığım gibi lütfen konser programlarını duyurmak için daha fazla çaba sarf edin. Biz sitemize yazıyoruz isteyen oradan baksın tarzı bakış açılarının sonucunu bu akşam bir kez daha gördük. Seyirci için ise zaten yazacaklarımı yazdım. Bu durum böyle giderse zaten konser fakiri olan güzide şehrimizdeki dinleyicileri daha da vahim günler bekler. Bende söylemesi....