Teşekkürler: Fuat Baydoğan



Geçtiğimiz aylarda Sn Fuat Baydoğan fikir sormak için bir plak listesi göndermişti bana. Listeyi incelerken yukarıda gördüğünüz 45'liği görünce o saçma nakarat beynimde yankılanmaya başladı;
cambaz, ip üstünde oynuyor cambaz,
ip üstünde ağlıyor
hayat ip üstünde geçiyor
hayat her an gelip gidiyor

Siz benim saçma dediğime bakmayın tüm şarkıyı ezbere biliyorum. Çocukluğumda -hatta çok küçüktüm- annemin mavi taşınabilir çanta şekilde bir pikabı vardı. Pikap rahmetli anneannemin (nurlar içerinde yatsın) evinde duruyordu. Her gittiğimizde o pikaptan bu şarkıyı dinlerdim. Resmen beynime kazınmış şarkı. Tabii küçük olmanın etkisiyle o pikabı parçaladım, plaklar ise kayboldu. Bende tüm bunları unuttum. Ta ki, listeyi görene kadar...

Bu 45'liği listede görünce satın almak istedim. Satın alamadım :) Sağolsun Fuat Bey, plağı hediye etti bana. Yeniden dinlediğimde uzak ufuklara gittiğim, geçmişi hatırladığım bir 45'lik oldu. Muhtemelen para verip aldığım bir sürü plaktan daha değerli. Anıları var, geçmişi var.

Buradan bir kez daha sevgili Fuat Bey'e teşekkürler...

iTunes Türkiye ve İkilemler



2012 yılının son günlerinde Apple, iTunes Store yani sanal mağazasını ülkemizde de yayına aldı ve resmi olarak açılış yapıldı. Benim gibi arşivini genelde fiziksel formatlarda yapan bir kişinin ilk adımda iTunes mağazasına burun kıvırması normal. Sonuçta sevdiğim albümleri CD veya plak formatında uzun yıllardır hafiye gibi arıyorum ve bu durumdan genel olarak memnunum. Ancak bir süre sonra özellikle ara albümler ve az baskılar söz konusu olunca gelir düzeyimi aşan paralar konuşulmaya başlanıyor. Özellikle popülerlikten uzak alt türler ve müzisyenlerde albüm bulmak ayrı bir dert bulduğunuzda satın almak bir dert.

Neredeyse kanlı geçiyor diyebileceğim eBay açık arttırmaları, gecenin bir vakti bitecek açık arttırma için bilgisayarın başına tünemeler (vallahi samimi söylüyorum) en acı olan taraf delinin birinin gelip tam aldığım diye sevindiğim albüme iki kat fazla para basması ile elimden uçup gitmesi... Bu tarz durumları yaşayanlar beni mutlaka anlayacaklardır.

iTunes ülkemize geldikten sonra bir gün meraktan iyice bir araştırma yapayım dedim. Ah keşke demez olaydım. İlk aklıma gelen bazı isimlere baktım. Mesela John Zorn. Uzun zamandır bazı DIW ve Tzadik baskıları arkasında koşturuyorum. Bir kaç tuşa basıp liste karşıma çıkınca canım sıkıldı. Son dönemlerde 2 albüme verdiğim parayla tüm Zorn diskografisini hadi abartmayalım tüm önemli albümleri edinebilmek mümkün. Tamam satın aldığınızda binbir türlü kısıtlama var. Format hifi dünyasında popüler olan FLAC değil. İlla ki iTunes yüklü bir bilgisayar, tablet veya dijital müzik çalara ihtiyacınız var. Ancak bunların yanında fiyatlar olacak gibi değil.

Hani hep yazıp çizdiğimiz olay, önemli olan müzik dinlemek ise elimizin altındaki imkanlar müthiş. Makul fiyatlara bazen eBay'de 50 Doların çok üzerinde seyreden albümleri dakikalar içerisinde edinmek mümkün. Koleksiyon fetişini bir kenara bırakınca imkanlar muazzam.

Bu işin sonu ne olacak bilemiyorum. Ülkemizde popüler işler yapmayan plak şirketlerinin durumları çok parlak değil (hoş dünyada da böyle) Kendi kendime bir karar adlım. Ülkemizde dağıtılan albümleri iTunes'den almayıp, bulma olasılığının çok çok az olduğu albümleri almaya karar verdim. Hoş bu durumdan pek mutlu değilim. O albümlerin fiziksel edisyonlarını edindiğimde o kadar çok mutlu oluyorum ki, bu iTunes üzerinden satın alma işi hiç heyecanlı değil. Öte yandan senelerdir aradığım ve bütçemin almaya izin vermediği albümler 5 dakika içerisinde dinlenmeye hazır.

Teknoloji de bazen iyi bir şey değil yahu..

Gerçeklik İçin Geliştirildi :)


Geçen gün Mavi Hifi firmasından gelen haber dolayısıyla Amerikalı kablo üreticisi Wireworld'un web sitesine bakındım. Bu esnada reklamlar bölümünde yukarıdaki afişi buldum. Kablo üreticileri son yıllarda ilginç afişler tapıyorlar. Sanırım diğer bir ilginç afişlere imza atan firma Crystal Cable'dır. Ancak Wireworld reklamı konspet olarak benim bloğuma daha uygun sanki. Tabii bu reklamlarda ilk adımda kimse kabloya bakmıyordur eminim ki. Firmanın mottosu da ilginç bir anlam kazanmış sanki, "Gerçeklik için geliştirildi" Nasıl yani?

Timucin Sahin Quintet: Inherence



Timuçin Şahin, Stereo Mecmuası'nda hemen her sene konuk ettiğimiz bir isim. Zaman zaman verdiği konserlerle zaman zaman da yaptığı albümlerle sayfalarımızda yer veriyoruz Şahin'e.

Geçtiğimiz sene çıkan Bafa albümünde ve hemen akabinde Şahin'in ülkemizde verdiği konserleri seyrettikten sonra müzikal gelişimin veya gidişatın çok ilginç bir yerlere gittiğinden bahsetmiştim sizlere. Hatta geçtiğimiz seneki konser yazımı şu şekilde bitirmişim;
Sonraki adımlar, meraklı ve ileri görüşlü müzikseverler açısından büyük olaylara gebe. Şarkıların yapısı, kendi içindeki gelişimi ve enstrüman kullanımı açısından Timuçin Şahin ismini uluslararası basında daha çok duyacağız ve iddialı yazılar okuyacağız. Garip ama ben dün akşam direkt bunu hissettim. Böyle iddialı cümleleri benden pek duymaya alışkın değilsiniz ancak tarihe not düşmek istedim. Bir kaç sene sonra, büyük bir keyifle bu yazıya dönüp, bakın ben demiştim diyeceğim.

Bafa albümü biliyorsunuz yurtdışında önemli bir fırtına koparttı. Önemli web sitelerinde harika yazılar yayınlandı. Stereo Mecmuası'nda da albümü bir kaç kere mercek altına aldık. AK Müzik etiketiyle yayınlanan albüm her açıdan dinleyici açısından müzikal fırtınalar yaratma potansiyeline sahip bir albümdü. Son yıllarda aldığınız albümlere bir bakın, bu tarz bir müzik tarzında kaç albümde böylesine bir gitar kullanımı görebilirsiniz. Bunun yanında kompozisyonlar, şarkılar içerisindeki yapılar bir müzik dinleyicisini heyecanlandıracak her şeye sahipti.

Ancak albüm ne yazık ki ülkemizde kendisine geniş yer bulmadı. Burada bir saçmalık olduğunu söylüyorum hep. Değerli okuyucum, klasik basın sistemi veya müzik eleştirmenliği çağımızda ölmüştür. Her türlü yeniliğe kapalı, bedavadan albüm gelirse yarım kulak dinler bir iki satır yazı yazarım zihniyetinde insanlar, oluşumlar, dergiler ve sosyal medya araçları ile bir yerlere varmak mümkün değil. Ülkemizde az sayıdaki yazar sayesinde farklı isimleri tanıma şansımız oluyor. Bir müzik sever olarak bu tarz yazarlar hatta ben de dahil olmak üzere yazdığımız yazıları bir kenara bırakın. Yeni bir şeyleri kendiniz deneyin, dinleyin. Algınızı açık tutun. Bugün elimizde her türlü imkan var; internet, albümlerin ön izlemelerini yapıp fikir sahibi olabileceğiniz web siteleri derken liste genişledikçe genişler. Hatta bir kaç paket sigaraya verdiğimiz parayla yepyeni albümleri satın alıp bambaşka dünyalara doğru yelken açabiliriz. Müzik insana gerçekten yeni kapılar açabilen bir dünyadır.



Aman ne olursunuz değişikliklere, yeniliklere kapılarınızı kapatmayın. Bizler yeni bir şeyler buldukça sizleri haberdar edelim, sizde bizi habersiz bilgisiz bırakmayın. Bu sitenin amacı müzik hakkında atıp tutmak değil, hep birlikte yeni şeyler keşfetmek ve paylaşmak.

Yine konudan konuya atlıyoruz, isterseniz Bafa albümünü bir kenara bırakıp yeni Şahin albümüne bakalım. Ama şunu da ekleyeyim; Bafa albümünü edinin. Pişman olmayacaksınız.

Timuçin Şahin ve beşlisinin yeni albümü "Inherence". Albüm, Alman "Between The Lines" plak şirketinden BTLCHR 71233 katalog numarası ile yayınlandı. Albümde tanıdık isimler görüyoruz, alto saksafonda John O'Gallagher, davulda Tyshawn Sorey, basta Christopher Tordini ve trompette Ralph Alessi. Albüm şu şarkılardan oluşuyor,

Inherence
My Left Foot
Delayed
Tikiti (Mahir's Father)
At Toms
Bakumbaga (Mahir's Turtle)
Buddy And Ringo


Albüm elime ulaştığında büyük bir merak içerisindeydim. Bafa bence çok önemli bir çıtadır geçmek çok kolay olmayacaktı benim gözümde. Albümü satın alıp CD çalarıma koyunca albüme ismini veren şarkı "Inherence" ile hoşgeldin yeni çıta dedim kendi kendime. Bir yanıyla cazın klasik dönemine bir yanıyla elektrik caz dönemine selam çakan şarkıyı yazarak anlatabilmek gerçekten mümkün değil. Hani Bafa albümü için yayınladığımız eleştiri yazısını hatırlıyorsanız aynı şeyleri hatta daha fazlasını bu albüm için yazabilirim.



John O'Gallagher ve Timuçin Şahin, bir ikili olarak ayrıca mercek altına alınması gereken çok dikkat çekici bir performansa sahip. İkilinin Bafa albümdeki birlikteliği insanı her dakika yeni sürprizlerle tanıştırıyordu. Yeni albümde durum daha da dikkat çekici. İkiliye davulda genç bir isim olan Tyshawn Sorey eklenince zaten karşınızda dev bir orkestra müzik yapıyormuş gibi oluyor. Sorey'i defalarca sahnede seyrettim, albüm performanslarını bir kenara bırakın, canlı performansı bambaşka inanılmaz enerjik ancak müziğin alt yapısını tek başına doldurabilir bir kabiliyete sahip. Zil kullanımı özellikle dikkat çekici. Alt yapıyı ilmek ilmek işliyor. Bu albümde basta ilk kez tanıştığım bir müzisyen var, Christopher Tordini. En kısa zamanda kendisini mercek altına alacağım. Albümdeki beşinci isim Ralph Alesi. "Between The Lines" kataloğunda yer aldığı albümlere yakın zamanda el atar sizlere de bildiririm durumu. Ancak albümdeki melodi zenginliğine çok çok olumlu etkisi olmuş.

"My Left Foot", çok güzel bir parça. Daha ilk dakikasından itibaren sizi içerisine alıyor. Çok enerjik ancak bu enerji şarkının alt yapısında davulcu Tyshawn Sorey'in performansını gözlerden kaçırmasın. Oldukça uzun şarkı defalarca farklılaşıyor hatta bu şarkının melodilerinden ayrı bir albüm bile yapılabilir. Şarkının en büyük güzelliği üflemelilerin performanslarına odaklanma imkanı vermesi. Ralph Alessi'nin eski ile yeni arasında bir yolculuk yapmamızı sağlayan uzun session'larına dikkat. Şarkı bir kaç önemli kırılmaya sahip. Özellikle şarkının orta bölümünde bir anda yönün değişmesi ve sona doğru temponun adım adım yükselmesi şarkıyı pür dikkat dinlememize çok olumlu etki etmiş. Bu arada zaman zaman tanıdık melodiler bizden tınılar duyacaksınız. Saniyeler içerisinde nereden nereye gidiliyor, dinlerken bu yazdıklarımı daha iyi anlayacaksınız...

Delayed yine uzun bir şarkı. Hangi müzik türünde olursa olsun uzun şarkılar dinleyici açısından tehlikelidir. Ancak Timuçin Şahin'in müziğinde bana göre uzun şarkı daha fazla coşku demek. Dikkatinizi pek başka bir tarafa yönlendirmeniz mümkün değil. Ne saniye ne olacağı belli değil.

Tikiti (Mahir's Father) şarkısı oldukça düşük tempolu bir şarkı. Şarkı listesinde iki kez Mahir ismini göreceksiniz. Mahir, Timuçin Şahin'in oğlunun adı. Sanırım 3 yaşında olması lazım. Timuçin Şahin'in albümün kapağında yazdığı yazıda ufaklığın onun hayatındaki etkilerini kısaca yazdığı bir bölüm var. Şarkı o yazıyı okuyunca daha bir anlamlanıyor. "At Toms" albümü bir önceki albüme bağlayan zincir.  Zaten albümü dinleyenler hemen anlayacaklar. Bakumbaga (Mahir's Turtle) muhtemelen ufaklığın kaplumbağayı söyleme şeklinden ilham alan bir şarkı. Albüm bir nevi kapanış diyeceğimiz "Buddy And Ringo" ile sona eriyor. 



Tüm Şahin diskografisini dinlemiş, hatta Şahin'i defalarca canlı canlı dinlemiş bir insan olarak albümden çok etkilendiğimi söylemem lazım. Albümün bence en önemli özelliği temponun yavaşlayıp, duyguların ön plana çıktığı ancak müzisyen kapasitelerini baş döndürücü şekilde ortaya koyan bir yapının olması. Şahin'in neredeyse tüm müzisyenlere en az kendisi kadar yer verdiği bu yapı içerisinde albümün her saniyesi oya gibi işlenmiş ve her saniye yeni bir sürprize açık. Bazı riff''ler bazı bölümler beni geçmişe götürdü, ilerleyen yaşın, aile kurmanın etkisi belki. Hatta Şahin'in ne duygularla şarkıları yazdığını bilmiyorum ancak benim kişiselleştirdiğim bir albüm oldu "Inherence" Çok garip bir şey olsa gerek bu yazdıklarım. Düşünsenize birileri bir albüm yapıyor ve siz kendi hayatınızdaki bir şeyleri hatırlıyorsunuz, bazı duygular ön plana çıkıyor albümü dinlerken. İşte müziğin güzelliği de bu olsa gerek. Tüm bunlar olurken defalarca yazdığım gibi müzikal bir fırtına var geri planda. Bir saniye sonrası tahmin edilemeyen, her türlü gidişata gebe...

Albümü için Türkiye'de şurada bulursunuz diye yazmak isterim ama konuyla ilgili somut bir bilgim yok. En kısa zamanda bu kısmı güncelleyeceğim. Ben İzmir'de Fil Elektronik'ten edindim. Eminim ki, İstanbul'da da bir veya bir kaç satış noktasında vardır albüm. Diğer kentler içinde durumu öğrenirim en kısa zamanda. Ancak yazımı şöyle sonlandırayım, bir şekilde edinin, gerçekten edinilmesi gereken bir albüm. Şiddetle tavsiye ederim.

Ben albümü bir kez daha dinlemeye gidiyorum şimdi.

Giyindim Kuşandım Plak Alışverişine Çıktım