Yaz ve Kitaplar


Yaz aylarından tam anlamı ile bir kitap canavarı haline geliyorum. Aslında bu durum normal, iş yok güç yok! Yaz boyunca farklı konularda araştırma yaptım bol bol. Kitap kapağından zaten belli oluyordur konular. En azından bir ipucu. Ancak komik bir şey söyleyeyim, bazı konularda özellikle de ülkemizdeki inançların mainstream olanları haricinde basılı kaynak bulmak pek zor. Türkiye Diyanet Vakfının İslam Ansiklopedisi bu eksikliği bir miktar azaltıyor olsa da, özellikle bazı konularda araştırma yaparken rastladığım Farsça kaynaklar yanında daha gidilecek çok yolumuz var anlaşılan. Bu arada meraklılar için hemen link vereyim www.islamansiklopedisi.info Sanırım sene içerisinde koyacak bir yer bulabilirsem ansiklopedinin basılı edisyonunu da almayı planlıyorum!

Yaz Odyofili Halleri!


Yazın bana en çok sorulan sorulardan bir tanesi yazın nasıl müzik dinliyorsunuz oluyor. Yanıt çok basit ancak pek kimsenin beklemeyeceği tarzda. Yazlıkta pek bir şey ile uğraşmak istemediğimden yanımda Creative Zen bir medya okuyucu ve çok kaliteli olmayan Sennheiser kulaklıklar ile. Evet CD yok plak yok, müzik sistemi yok. İstediğin zaman deniz kenarına in, istediğin zaman çimlerin üzerine uzan. Büyük rahatlık. 

Artık yaz bittiğine göre plaklarıma kavuştum ve laf aramızda pek özlemişim kendilerini.. 

NOS Yeni Rakı


NOS malum New Old Stock demek. Yani zamanında üretilmiş ancak hiç kullanılmamış ürünler için kullanılıyor daha çok. Sanırım Stereo Mecmuası'nda en çok vakum tüpler ve lambalar için kullanıyoruz bu kısaltmayı. Yazın Çeşme'deki evin bazı bölümlerini kurcalarken 90'ların sonundan kalmış birkaç şişe içki buldum. Tabii ki bir nostalji fırtınası esti. Eski etiketler, eski kapaklar... 


Ancak tüm bunlar iyi hoş ama Yeni Rakı özelinde konuşursam bugün içtiklerimizin rakı ile alakası yok. Bugünlerde başka bir şey içiyoruz. Hep atar tutarız nerede o eski tatlar diye. Zaman tüneline girip bulduğum şişeleri içince anladım bu söylenenlerin doğruluğunu... 

Notum sıfır, otur yerine!

Pakize the Cat


Benim hayvanlar alemi ile aram pek iyi değildir. Aslında belki biraz çekingenlik var demek daha doğru olacaktır. Yazın kardeşim Okancez, Çeşme'ye geldiğinde evin bahçesinde dolaşan bir kedi ile hemen haşır neşir oldu. Benim tam tersim anlayacağınız kardeşim. Üşenmeyip kedi maması satın aldı ufaklığı beslemeye başladı. Bir baktık ki, kedicik acıktığı zamanlarda bizim evin yolunu tutuyor hemen. Buraya kadar her şey iyi hoş ama Okancez bir hafta sonra İstanbul'a geri dönecek. Ondan sonra bu kedicik ne olacak!

Hazır kardeşimi bulmuşken kediler ile nasıl yaşamak gerektiğine dair ipuçlarını almaya başladım. Beslenme mevzuları, nasıl davranılacak dalan filan derken bir baktım bende kedilere alışmışım. Neredeyse tüm yaz boyunca bizimki acıktığı zamanlarda eve geldi, canı kendini sevdirmek istediğinde miyavladı derken biz kedi ile arkadaş olduk :)


İşin ilginç tarafı bu minik arkadaş "dur yapma vs" komutları bile anlamaya başladı zaman içerisinde. Eh hal böyle olunca kendisine bir isim vermek gerekiyordu. Seçil, ismi "Pakize" olsun dedi ve PakizeCez olarak ucundan köşesinden aileye katıldı ufaklık. 


Galiba bu yaz benim hayvanlara karşı çekincelerimin azaldığı hatta artık haşır neşir olabildiğim yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Anlayacağınız OkanCez sayesinde en azından kediler ile nasıl yaşanır öğrenmiş oldum... Bir ara size MahmutCez'in maceralarını anlatırım. O ne derseniz, kendisi bir bitki :)

Peyniraltı Edebiyatı Ağustos Sayısı ve Bendeniz!


Peyniraltı Edebiyatı dergisini duymuş olanlarınız vardır sanırım. Eğer duymadıysanız keyifli bir edebiyat dergisi. Hemen her ay yayınlanan dergi daha önce belirli satış noktalarında satılırken artık D&R, Ideefixe gibi büyük zincirlerde de bulabiliyorsunuz. Derginin Ağustos sayısı Boris Vİan'a ayrılmıştı ve bende bu sayıda yerimi aldım. Böylelikle bende keyifli bir dergi ile tanışmış oldum. Bulabildiğim eski sayıları edindim ve her ay satın alacağım.


Yazı tahmin edebileceğiniz üzere Boris Vian ve müzik ilişkisi hakkında. Geçmişte bloğumda bu konuda bir yazı yayınlamıştım zaten, onun dergiye uyarlanmış bir edisyonu diyebiliriz kısaca. Ancak her zaman söylediğim gibi basılı derginin tadı bambaşka. 


Dergi elime ulaşınca benim yazının başlığını süsleyen çok hoş bir illüstrasyon gördüm. Pınar Ergün tarafından çizilmiş olan bu illüstrasyon hoşuma gidince neler yapıyor acaba diyerek kısa bir internet turu yaptım. Upsaki mahlasını kullanan çizerin bir bloğu var. İsterseniz buradan ziyaret edebilirsiniz.  

Velhasıl kelam güzel bir anı oldu bu yazının yayınlanması...