Zor Tamamladığım Bir Konser; Urszula Dudziak Super Band


12 Mart Cumartesi günü 18. İzmir Avrupa Caz Festivali Programına dahil Urszula Dudziak Super Band konserine gittik. Sağolsun Aydın Eroğlu, haydi sizi konsere götürüyorum deyince aman ne güzel diyerek Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezinin yolunu tuttuk.

1943 doğumlu Polonyalı solist Urszula Dudziak, erken yaşta piyano eğitimi almaya başlamış. 50'lerin sonlarında Ella Fitzgerald plaklarını duyunca şarkı söyleme konusuna eğilmeye başlamış. İlerleyen yıllarda ülkesinin en önemli ve popüler caz solisti haline gelmiş. Ancak müzik konusundaki en önemli gelişimi Michal Urbaniak ile evlendikten sonra sağlamış. Dudziak'ın 5 oktav genişliğinde tanrı vergisi bir sesi var. Ancak dil ve bazı kelimelerin telaffuzunda yaşadığı sorunlar onun müzik tekniği üzerinde çok ciddi etkili olmuş ve sesini söz söylemektense bir enstrüman olarak kullanmak yolunu seçmiş. Başta Archie Shepp ve Lester Bowie olmak üzere Bobby McFerrin, Norma Winstone ve Sting gibi isimlerle çalışmış. Ancak müzikal olarak en başarılı çalışmalarını daha sonra boşandığı eşinin kurduğu "Michal Urbaniak Group"ta kaydetmiş. Zaten hala o dönemden, bestelere repertuvarında yer veriyor. Konser sırasında da 3 adet bu döneme ait şarkı seslendirdi. Festival sırasında Polonya kökenli ABD vatandaşı soliste genç müzisyenlerden oluşan bir topluluk eşlik etti; Jan Smoczynski, piyano. Krzysztof Pacan, bas. Robert Cichy, gitar. Lukasz Poprawski, saksafon. Artur Lipinski, davul.


Konserde genel olarak tam anlamıyla bir fusion gecesi yaşadık. Tango, caz, Polonya'nın yerel ezgileri, ucundan köşesinden klasik müzik derken şarkılar birbiri ardına geldi. Ancak yine eski kocasıyla yaptığı bir çalışma olan "New York Polka"da topluluk tamamen aksayıp, ne yapacaklarını bilemez halde şarkıyı kurtarmaya çalıştı. Bol bol ilerici öğeler içeren şarkı, normal koşullarda müzisyenlerin emprovizasyon gücüne dayanan bir yapıdaydı ve konserde dinlediğimiz topluluk sololarında bile son derece notaya bağlı şekilde çalıyor iken, bu şarkıda tam anlamıyla çöktü. Konserde benim için en ilginç durum bir kaç sıra önümde oturan bir çiftin konser boyunca soloları bol bol alkışlayıp tezahürat yapmasıydı. Bu duruma müzisyenler bile şaşırdılar çoğu zaman.
Konserin sonunda bir anda moda haline gelen "Papaya" çalındı. Ben bu esnada konserin bitmesi için dua eder hale gelmiştim. Şarkının sonunda beklenen o büyük alkış tufanı kopmayınca şükürler olsun ki tekrar olmadan konser sona erdi. Bende derin bir "oh" çektim...

Konser Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezinin büyük salonunda yapıldı. Ses düzeni genel olarak başarılıydı ancak bas sololar sırasında bas amplilerinde çok ciddi bir titreşim ve distorsiyon oldu. Bunu küçük bir aksaklık veya şanssızlık olarak addetmek lazım. Özellikle küçük salon konserlerinde bu sene bence çok başarılı bir ses düzeni kurulmuştu.

Urszula Dudziak konseri büyük salonda olduğu için gitmek için bir soru işareti oluşmadı kafamda. Sonuçta salon büyük olunca gelmek isteyen herkesin gelebileceği kadar yer vardı ki, salon tam anlamı ile dolmamıştı zaten. Konser "Küçük Salonda" olsa idi pek gideceğimi sanmıyorum.

İzmir'de hasret kaldığımız konserler adına bence bu seneki İzmir Avrupa Caz Festivali güzel bir can simidi oldu. Louis Sclavis Trio konseri yazımda yazdığım gibi geçtiğimiz senelere göre organizasyon bence daha iyi bir içeriğe sahip ve fiyatlarda genel olarak makul. Ancak İzmir'li caz severler konserlere çok büyük bir ilgi göstermiyorlar bana göre. Festivalin sona ermesinin ardından bu konudaki görüşlerimi yazmaya çalışacağım.

not: konser boyunca fotoğraf çekilmemesi uyarılarına uyduğum için fotoğrafı IKSEV sitesinden aldım. Fotoğraf Sn Oğul Ekşi tarafından çekilmiştir.

Hiç yorum yok :