Konser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İzmir Attack: Venom Inc Konseri


Beni tanıyanlar konserler konusunda oldukça aktif bir adam olduğumu bilirler. Son yıllarda oğlumun hayatımıza girmesi ve babamın rahatsızlığı dolayısıyla şehir dışı konserler konusunda eskisi kadar aktif olamıyorum ama yine de durum fena değil. Seyretmek istediğim bir çok müzisyeni canlı canlı seyretme fırsatım oldu.

Metal konserleri konusunda eskisi kadar hevesli olmadığımı söyleyebilirim. Hiç yalan söylemeyeceğim, bir yandan kafa kaldırmıyor bir yanda da saatlerce ayakta durmak pek cazip gelmiyor. Zaman içerisinde müzik zevkim bayağı değiştiği için her heavy metal konserine gitmiyorum. Ama bazı isimler var ki, onları dinleyebilmek saatlerce ayakta durmak dahil olmak üzere her türlü cefayı çekebilirim. Bu isimlerden bir tanesi Venom....

Bundan çok uzun seneler önce müzik denizlerinde yol almaya başladığımda Stüdyo Ümit ile yollarım kesişmişti. O zamanlar Ümit, Niyazi ve Nezihi abili kadro vardı. Sanırım ortaokul son sınıf  talebesiydim ve yavaş yavaş yeni grupları keşfetmeye başlamıştım. O dönem dükkanı hatırlayanlar sağ tarafta tshirt'lerin üzerindeki raflarda garip kapakları ile Venom plaklarını hatırlayacaklardır. Hiç unutmuyorum Niyazi abiye bunlar ne dediğimde kasetlerini çekeyim sana demişti ve bu sayede Venom ile tanıştım. Hayatım değişmişti...

Mayhem İzmir konserinden bir enstantane. Fotoğrafın sahibini bilmiyorum maalesef. 
İzmir hemen her dönem hiç beklenmedik grupları seyrettiğimiz enteresan bir müzik sahnesine sahip olmuştur. O dönemler tam Black Metal olayını keşfetmeye başladığımda bir anda Mayhem'i karşımda bulmuş ve önümüzdeki 10 yıl boyunca müzik maceram bambaşka bir yöne girmişti. İzmir'deki Mayhem konseri ile alakalı bol bol hurafe vardır, zaman içerisinde bir çok mitos yaratılmıştır ama tek gerçek, şanslı bir azınlığın orijinal kadrolu Mayhem'i dinleme fırsatı bulmuş olmasıdır. Oradaydım biliyorum!


Şimdi rastlantılar dünyasından bir enstantane. Babamın rahatsızlığı dolayısıyla İzmir Konak'taki medikal toptancılarına arada sırada gidiyorum. 10-15 gün önce yine yolum Konak'a düştü. Senelerdir sırtımdan çıkartmadığım Mayhem tshirt'üm eskidiği için yeni bir tane almak için Stüdyo Ümit'in yolunu tuttum. Niyazi abi ile denk gelmek eskisi kadar mümkün değil. Şans bu ya denk geldik. İsmini şimdi hatırlamadığım bir bey ile tanıştım. Kendisi İzmir Attack  oluşumundanmış. Konu konuyu açtı, 1 Nisan 2018 günü Venom Inc konseri düzenlediklerini söyledi. 1 Nisan, Pazar gününe denk geliyor, ertesi gün benim için önemli bir iş günü. Gidebilir miyim gidemez miyim diye düşünürken bu kadar uğraşmışlar, en azından biletimi alayım, destek olsun deyip, biletimi cebime koydum. Bu arada konser organize etmek gerçekten kolay değil. Bu sadece metal müzik için değil, her müzik tarzı için geçerli. Türkiye'nin günümüzdeki durumu yurtdışından pek iyi gözükmüyor. Döviz kurlarını vesaireyi hesaba bile katmıyorum.  İzmir Attack büyük bir iş yapmış, ellerine sağlık...


Venom Inc da ne diyenleriniz olabilir. 2014 yılında gitarist Mantas ve ilk olarak Prime Evil albümünde tanınan Tony "Demolition Man" Dolan yeni bir grup kurmaya karar verirler. Gruba Venom Inc. adını verirler ve kısa bir zaman sonra davulcu Abaddon'da gruba katılır. İlk önce iki şarkı yayınlarlar, "Dein Fleisch" ve "Ave Satanas". Şarkılar ilgi görünce albüm yayınlanır. Albümün ismi "Avé" ve dinleme fırsatım oldu hatta minik bir yazı sitemizde mevcut. Ben dahil hayranları açısından Venom eşittir, Cronos, Mantas ve Abaddon olsa da Dynamo konseri için gerçekleştirilen "reunion" sonrasında bir birleşme daha olacağını zannetmiyorum. Şu an iki Venom grubu ile maceralar devam ediyor. Cronos, Venom adını kullanırken, Mantas ve Abaddon yanlarına ilk olarak Prime Evil albümünde tanıdığımız Tony "Demolition Man" Dolan'ı alarak Venom Inc grubunu kurdular. Açık konuşmak gerekirse kişisel olarak Venom Inc müziği benim daha çok hoşuma gidiyor. Ve bu adamları kanlı canlı seyretme fırsatım oldu. Gelelim konsere....


Konser, Bornova Sahne mekanında gerçekleşti. Konserin açılış grupları Notwithstanding, Rapture ve Thrashfire'ın performanslarını pas geçerek Venom Inc.'in sahneye çıkacağı saatlerde mekana geldim. Eski arkadaşlar ile selamlaşıldı ve kısa süre sonra beklediğimiz an geldi. Konserin ilk bölümü Venom klasikleri "Welcome to Hell" "Live Like an Angel (Die Like a Devil)" Leave Me in Hell "Warhead" şarkılarının yanında Demolition Man'ın vokallerde olduğu Prime Evil albümünden "Parasite" ve yeni albümden " Metal We Bleed" "Ave Satanas" şarkıları ile zenginleştirilmişti. Seyirci -ki beklediğimden kalabalık idi- özellikle eski klasiklerde coştukça coştu. Grup sahneden ilk indikten sonra yoğun tezahürat ile döndüğünde "Black Metal" ve "Countess Bathory" şarkılarında ortalık tam anlamı ile toz duman oldu. Lemmy gibi vefat eden müzisyenlerin anısına yine yeni albümden "Black n' Roll" çalındı.

Seyircilerin "In League With Satan" şarkısını hep bir ağızdan söylemeye başlayıp davulcu Abaddon'un eşlik etmesi konserin en keyifli enstantanesiydi.


Venom teknik anlamda hiçbir zaman dünyanın en iyi grubu olmamıştır. Hatta iyi olmaya bile yaklaşamamışlardır. Ancak NWOBHM döneminde müziklerinin içerisine punk etkisini de katarak yaptıkları müzik kendisinden sonraki birçok grubu etkilemiş ve müzik tarihine adlarını altın harflerle kazımışlardır. Benim gibi dinleyiciler, onları müziklerindeki tüm kusurlara rağmen oldukları sevmiştir. Bu konser ile belki de yeni yetme bir genç olduğum dönemlere neredeyse 25-30 yıl geriye gittim. Venom Inc. üçlüsü tabiri caiz ise taş gibi çaldılar. Demolition Man'ın sesi, Cronos'un aksine hala taş gibi, Mantas ise bildiğimiz Mantas. Bu arada Abaddon hem gençleşmiş hemde enerjisi inanılmaz idi. (* aşağıya bakınız) Müthiş bir konserdi ya...

İzmir yeniden tarihi bir an yaşadı ve hep birlikte tanıklık ettik. Ekstrem müzik ve Black Metal tarihinin en önemli yapı taşını kanlı canlı seyretme fırsatımız oldu. Beni bu denli heyecanlandırıp, konser salonuna götürebilecek ender gruplardan birini seyretmek müthiş bir duyguydu. O dönemlerden rahmetli Quorthon mezarından kalkıp gelemeyeceğine göre ve Celtic Frost'un günümüzdeki maalesef rezil hali ortada iken her şeyin başlangıcındaki adamları dinleme fırsatı daha da değerli hale gelmişti ve orada olduğum için çok mutluyum....

İzmir Attack büyük bir iş yapmış, emeklerine sağlık. Eski dostları tekrar görmek çok keyifli oldu. Emeği geçen herkese çok teşekkürler... İzmir bir kez daha "uzuuuuun" seneler konuşulacak eminim ilerleyen senelerde üzerinde hurafeler anlatılacak tarihe tanıklık eden bir konsere daha ev sahipliği yaptı.

* Venom inc turnesinin İngiltere'den sonraki ayağında Abaddon eşinin doğum yapacak olmasından dolayı ayrılmış. Onun yerine turneye Jeramie Kling katılmış. Düzeltme Sn. Hakan Akcan tarafından yapıldı. Kendisine teşekkürler. 

Ben de yazıda gördüğünüz gibi Abaddon gençleşmiş diyerek Jeramie Kling konusunda hafif bir pot kırmış oldum. Ama yazının başında yazdığım gibi son dönemler maalesef kolay geçmiyor benim açımdan. Umarım okuyucular mazur görürler.




Yaz Konserleri: Cem Aksel Band ve Çağıl Kaya


Bloğumu tatile sokup tatile gidince ağırlıklı Çeşme olmak üzere Ege'nin sahil kasabalarında bol bol gezdim. Bol bol müzik dinledim ve daha önce dinlemediğim küçük formasyonların performanslarını dinleme fırsatım oldu. Bunların birçoğuna Twitter veya Facebook'ta denk gelmiş olabilirsiniz. Doğruyu konuşmak gerekirse işte budur dediğim pek az performans dinledim. Aslında bu normal karşılanması gereken bir durum. Tatil yörelerindeki insan profiline uygun seçimler...



Yazın en keyifli konserlerinden bir tanesi Cem Aksel Band ve Çağıl Kaya'nın İzmir'de verdikleri konserdi. İzmir Konak Belediye'sinin düzenlediği Dünya Müziği Sokakta diye bir etkinliği var. Alsancak'ın en çok gelip geçilen sokaklarından bir tanesi olan Dominik Caddesi’nin ortasına kurulan küçük bir sahne ve akşam serinliğinde müzik keyfi. Hiç fena bir fikir değil! Hal böyle olunca Çeşme'deki yazlık SM karargahından çıkıp bu konserleri dinlemeye karar verdik.


Çağıl Kaya'nın gerçekten başarılı Bir Parça Ay Biraz Kuş albümünün tanıtım dönemi devam ederken, iyi müzisyenlerle albümden şarkıları canlı canlı dinlemek için İzmir'e 40 dakikalık bir yolculuk yaptık.


17 Haziran saat  19:00 sularında Cem Aksel Band sahne aldı. Davulda Cem Aksel, piyano daha doğrusu klavyede Kürşad Deniz, basta Kağan Yıldız, üflemelilerde Tamer Temel ve Serhan Erkol sahne aldılar. Her ne kadar konserin yapıldığı sahnenin arkasında İzmir'in en çok trafik akan yollarından bir tanesi de olsa ben büyük keyif aldım. Arkasından saat 20:00 sularında aynı kadroya ek olarak Çağıl Kaya sahne aldı. Bir Parça Ay Biraz Kuş albümünden şarkılarda yavaş yavaş karanlık çökerken keyifli bir gece geçirdik. Albümü hala almadıysanız bence hata etmişsiniz...

Garip Bir Yazı: Deniz, Güneş, Bodrum, William Parker ve konstruKt


"Neye niyet neye kısmet" diye bir laf vardır. Hele buna bir de "her işte hayır vardır" sözünü ekleyince ortaya garip bir kombo çıkıyor. Pek severim... Bu yazıyı doğaçlama yazıyorum. Ortaya garip bir şey çıkacağı kesin gibi. Umarım sıkılmadan sonuna kadar okursunuz!

12 Eylül 2014 Cuma günü William Parker ve konstruKt'ün İstanbul'da TSP sponsorluğunda vereceği konser için Çarşamba gününe uçak biletimi aldım. Program, Çarşamba günü İstanbul'da inip birkaç gün içerisinde işlerimi halletmek, Cuma günü konseri izlemek, arkasından karayolu ile İstanbul'dan yola çıkarak Cumartesi günü Bodrum'a ulaşmak ve session'ı dinleyip arkasından İzmir'e dönmek şeklindeydi.

Oturup düşününce 2 günde İstanbul'da hiçbir işimi tam olarak halledemeyeceğimi fark edip bir de üzerine 10 küsür saat yol yapmamın hem psikolojik hemde bazı özel sebeplerle mümkün olmayacağını anlayınca başka bir plan yapmaya karar verdim. Seçil Hanıma Bodrum'da birkaç günlük bir tatil ilgini çeker mi diyerek ilk adımı attım, eşim olaya balıklama atlayınca program bir anda değişti. İzmir'den Bodrum'a gitmek oldukça kolay, evden çıkıp bir otobüse atlayıp yaklaşık 4 saat gibi bir sürede kendinizi denize atmak muhtemelen bir çok okuyucumuz için hayal gibi bir şeydir. Ancak laf aramızda normalde aynı işi Çeşme söz konusu olunca 45 dakikada yapınca, gözümde Bodrum yolu bile büyümedi değil. İzmir'de yaşamanın güzellikleri veya aksi bilemiyorum!

Söz konusu William Parker olunca yolun filan önemi kalmıyor doğrusu. 1952 yılında doğan Amerikalı müzisyen ismini free jazz tarihine altın harflerle kazımış dersem yanlış olmaz. Double bass çalan Parker aslında bir çok enstrümanı özellikle üflemelileri de mükemmelen çalabiliyor. Bestekarlık yönünün yanında şiirleri de var. İlginç bir müzik yaşamı olan Parker hem klasik hemde caz tarafında kendisini geliştirmiş. İlk olarak Cecil Taylor ile birlikte çalışmaları ile tanınan Parker, David S. Ware topluluklarında uzun zaman müzik yapmış tabii ki Peter Brötzmann topluluklarını da bir kenara not etmek lazım...

William Parker ve konstruKt İstanbul konserinden bir enstantane
Bu arada sevgili Murat Akduman gibi dostlardan İstanbul'da Nazım Hikmet Kültür Merkezindeki konser hakkında bilgiler geliyordu. Hemen herkes bayılmıştı konsere. Bir yanımda bir burukluk vardı aslında ama ilerleyen saatlerde tüm bu düşüncelerin yersiz olduğunu görecektim...

Program belli olunca sevgili Reha Arcan'a haber verip kalacak yer işini çözdük. Bu tarz organizasyonlarda böyle dostlar olunca yola çıkarken çok rahat oluyorum. Hele Reha varsa, hep söylediği gibi "akışına bırak"mak lazım! Normalde yol demek benim için stres demektir.

Pazar günü sabahtan yola çıkıp öğle yemeğini Bodrum'da yiyecek şekilde hazırlığımızı yaptık eşimle. Kısa bir ek yolculuğun Gümüşlük'e ulaştık. Sevgili Reha Arcan, aynı zamanda konstruKt'un menajeri olan Ulaş Şalgam, Eylem Çağlar ile buluştuk ve kalacağımız pansiyona doğru yola çıktık. Sevgili Eylem ile karşılaşınca her zaman karıştırdığım üzere kardeş/eş kombinasyonunda ufak bir karışıklık yaşadım tabii ki. Eylem Çağlar tahmin edeceğiniz üzere Umut Çağlar'ın kardeşi. Ben hep kendisini Umut'un değerli eşi ile gördüğümden ve her defasında kim kimdi karıştırdığım için bir sonraki sefer karıştırmayacağım diye aklımın bir köşesine not ediyorum ve tabii ki patlıyorum! Neyse, kalacağımız yer Gümüşlük koyunun en solunda denize sıfır bir yermiş. Aman ne güzel derken pansiyona geldik ve deniz kıyısında kendimizi bir anda William Parker ve konstruKt topluluğundan Korhan Argüden, Umut Çağlar ve Korhan ağabeyin değerli eşi Yelda Argüden ile sohbet ederken bulduk. Hemen sohbete daldık tabii ki.

Bodrum Gümüşlük'ün berrak denizinin içinde Tavşan Adasına yürüken
Keyifli sohbetin ardından insanlar dinlenmeye çekildiklerinde bizde Seçil Hanım ile denize doğru yola çıktık. Tavşan adası, koylar, deniz ve güneş derken sanırım bayağı vakit geçirdik. Arada bir şeyler atıştırıp session'ın saatinin gelmesine yakın pansiyonumuza döndük. Bir yandan da ne kadar iyi bir karar verdim diyordum kendime; akşama William Parker dinleyeceksin, şu an tertemiz denizde yüzüyorsun, eh araya bir yere bir de rakı eklersek, muhteşem olacak!

Hazırlıklar devam ederken rahat duramayan bendeniz!
Tüm session bu ufacık aletin içinde!
Session saati yaklaşırken provaya doğru yola çıktım. Kayıt için hazırlıklar yapılırken bende yardımcı olmaya çalıştım. Umut Çağlar ve Korhan Futacı, kayıt cihazları ve mikrofonlar ile uğraşırken bende ortalıklarda dolandım. Benim emektar Sennheiser kulaklıkta kaydın bir parçası oldu; iyi ki yanımdaymış...

Kayıt hazırlıkları sırasında!
Deneme 1-2-3 deneme 1-2-3!
Kavram karmaşası, Korhan Argüden ile Reha Arcan davulda atışırken!
Tüm bu işler olurken iki önemli isim ile tanışıp sohbet etme fırsatım oldu; Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel. Bu iki farklı adam aslında Türk müzik tarihinde önemli yer tutan ancak kendileri hakkında pek az yazıya ulaşabileceğiniz insanlar. Yakın zamanda konstruKt'un de içerisinde bulunduğu Turkish Free Music Box Set içerisindeki Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio ve Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul plaklarında ikiliyi dinleyebileceğiniz gibi konstruKt ve Peter Brötzmann'ın Eklisia Sunday CD'sinde ayrıca çok nadiren denk gelen Hüseyin Ertunç Trio ve Phill Musra Group kayıtlarına bir bakış atabilirsiniz. Tüm bunları yaparken Türk müzik tarihinde gelecekte pek az kişiyi ilgilendirecek bile olsa kayıt altına almış oluyorum. Hem anı hemde vesika... . Farklı dillerdeki okuyacaklarınızla kendi dilimizde yazılan çizilenleri okuyunca arada çok fark olduğunu göreceksiniz. İşte bizim kültür dünyamıza verdiğimiz değer bu! Ne yazık ki....

Hüseyin Ertunç
Yazının başlarında "her işte hayır vardır" dedim ya Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel ile tanışıp sohbet muhabbet etmek "hayır" listesindeki önemli maddelerden bir tanesiydi.


William Parker, Hüseyin Ertunç, Korhan Argüden ve Doğan Doğusel
William Parker
Sohbet muhabbet derken artık yavaş yavaş ortalık ısınmaya başladı. Toprak Ev'de acayip bir akustik olduğunu ilk notalar ile anlamaya başladık. İçeride ortalık yıkılırken hemen her nota tüm detayı ile duyuluyordu. Hele kapının önüne çıktığınızda sanki doğal bir horn'dan gelen sesler ile sarhoş olmak bile mümkündü doğrusu.

Toprak Ev içerisinde türlü kombinasyonlar oluşmaya başladı bir anda. Zaman zaman iki davul, iki double bas, bir kaç dakika sonra üflemelilerin hakim olduğu garip bir müzik ayini! Bu session için özel üretilmiş küstüfonlar'dan, yerel zurnalara, farklı üflemeli varyasyonlarından saksafona kadar havalarda uçuşan müziği size kelimeler ile anlatabilmem mümkün değil.


William Parker ve ilginç zurnası... 
konstruKt ekibi birden fazla enstrüman çalabiliyor konserlerinde denk geldiyseniz mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Korhan Futacı bir ara flüt çalıyor, saksafona geçiyor, Umut Çağlar'ın elinde bazen üflemeliler bazen perküsyon, Özün Usta aynı şekilde bazen bas çalıyor, bazen davulun başında denk geliyorsunuz. Tüm bunlar olurken bir anda Hüseyin Ertunç davula geçmiş, Korhan Argüden ile karşılıklı çalıyorlar. Sonra bir bakmışsınız Hüseyin Ertunç'un elinde küstüfon bunlar olurken Doğan Doğusel'i bir an basta sonrasında küstüfonu ile görüyorsunuz. William Parker'da aynı şekilde bir an üflemelisini çalarken bir kaç dakika sonra basın başında görüyorsunuz.

Tüm ekip çalarken, bir yanda Cem Tan bir yanda bendeniz Hakancez! Zevke bakın yahu...
Hüseyin Ertunç, Özün Usta ve Korhan Argüden
Anlayacağınız bir kaç dakika içerisinde formasyonlar değişiyor ve müziğin rengi, enstrümanlar farklılaşıyor. Daha şimdiden öyle kombinasyonlar dinlemiş haldeyim ki, oturup yazmaya kalksam çok küçük bir kısmını yazabilirim.

Taş Ev ve arkasında bahsettiğim kocaman camdan içerisi
Bu çılgınlık tam gaz devam ederken içerideki akustik anlamsızcasına büyüleyici hale geliyor. Yer toprak, duvarlar toprak ama camlar var, hele davulların arkasında kocaman bir cam var. Binanın tepesi yuvarlak şekilde branda ile kaplanmış. Sanki bu evi buraya Tanrı koymuş gibi. Bunca yıldır ortalıkta gezinirim böyle bir akustik duymadım ya!

Taş Ev dışarıdan görünüş!
Meraklı misafirler tarihe tanıklık ederlerken...
Bir yandan kayıt yapılırken, bir yandan notalar havalarda uçuşuyor. Toprak Ev'in kapısında meraklılar beliriyor, gelen giden, giren çıkan ortalık çok acayip. İsteyen kısa bir mola veriyor, bir dakikadan kısa süre içerisinde deniz kıyısındasınız, müzik buraya da geliyor. Bir yandan dalga sesleri, bir yandan müzik. Her beş dakikada bir iyi ki gelmişim diye diye sayıklıyorum kendi kendime!

Cem Tan...
Sonrasında bir mola veriyor müzisyenler. İçeride sarı saçlı benim gibi zayıf bir bey dikkatimi çekiyor. Sağ taraftaki davulun yanına bir gong eklerken görüyorum. İsminin Cem Tan olduğunu sonradan öğreniyorum. Kendisi Toprak Ev'i yapan kişiymiş.. Müzisyenler yavaş yavaş içeriye girerken Cem Tan davulun başına geçiyor. 15 dakika önce sessiz sakin oturan kişi ile şu an gördüğüm kişi aynı kişi mi anlamakta zorlanıyorum. Sanki vücudunu doğadışı bir varlık ele geçirmişcesine garip notalar duyulmaya başlıyor ve bir bakış açısından "zikr" bir bakış açısından "ayin" adım adım yükselmeye başlıyor. William Parker'ı basını bir kenara atıp İspanya'dan aldığı Berberi etkileri olan üflemelisi ile resmen dans ederken görüyorum. Yanlış okumadınız dans ediyor!

Özün Usta, Cem Tan, Doğan Doğansel ve William Parker
Walpurgisnacht diye bir şey vardır bilmem duydunuz mu? Brocken'de cadılar bir araya gelirler ve ruhlar ortalıklarda dolaşmaya başlar ve toplu bir çılgınlık yaşanır. Hatırladığım kadarı ile olayın en güzel tasviri Goethe'nin ruh hastası klasiği Faust'ta vardır. O gece böylesine bir şey yaşandı ortalıkta. Kaç dakika sürdüğüne dair bir fikrim yok, ancak ses kaydı yapıldı ve sanırım videosu'da var. Umarım yakın zamanda ortaya çıkar çünkü benim de ne olduğunu anlamam için en az birkaç kez dinlemem gerekecek. Bu hengamenin bitiminde hepimiz olduğumuz yere çöküyoruz. Sanırım çalanlarda dahil herkesin ne olduğunu anlamaya ihtiyacı var. William Parker ile Hüseyin Ertunç muhabbet ederken sohbete katılıyorum, Parker bu enerjiydi diyor...

Tüm ekip, deniz kenarında yemek keyfi :) foto: Korhan Futacı
Toprak Ev'e girdiğimizde gündüzdü ve akşam olmuş durumda. Yemek molası zamanı. Denizin kıyısında, dalga sesleri ve tatlı bir rüzgarın eşliğinde hep birlikte yemeğe oturuluyor. Sohbet öyle keyifli ki, kimsenin kalkası yok masadan. Bu arada William Parker harika bir adam ve çevreye pozitif bir enerji yayıyor. Keyifle yemeğimizi yiyor rakılarımızı içiyoruz. Keyifli sohbet gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürüyor. Ertesi sabah erken saatlerde ekip İstanbul'a doğru yola çıkacak o yüzden vedalaşıyoruz. Seçil ile tatile devam edeceğimiz için biz daha geç kalkacağımız için denk gelmeyeceğimizi düşünmüştük.

Sabah sohbeti, Korhan Argüden, William Parker ve Reha Arcan...
Sabah kalktığımızda kahvaltı yapmak için deniz kıyısına iniyoruz. Tüm ekip orada. Bu kez sabah sohbeti derken neredeyse öğlen oluyor. Farklı bir dünyada muhtemelen sezon sonu yorgunluğu ile astral seyahate çıkmış pansiyon sahiplerini sayesinde dün geceden beri bayağı eğleniyorum. Birisi çay kalmadı derken 2 dakika sonra kocaman fincan çaylar geliyor. Yemek için 10 kişiyken 20 kişi oldunuz hazırlık yapamadık derken tıka basa doyuyoruz. Reha'nın "akışına bırak" olayına bu insancıkları da dahil etmek lazım! İstanbul'a gidecekleri yolcu ediyoruz. William Parker karayolu ile değil havayolu ile İstanbul'a geçeceği için sohbet muhabbet edecek azıcık daha vaktimiz var. Of sigaram bitmiş. Sağolsunlar Deniz Hanım imdadıma yetişiyor. Yerimden kalkmak istemiyorum resmen! Bakkala gitmek öyle zor gelecekti ki. Sohbet öylesine tatlı....

Bodrum Hatırası :)
İlerleyen saatlerde bizde görebildiğimiz herkesle vedalaşarak Seçil Hanım ile Bodrum'un farklı noktalarına doğru yola çıkıyoruz. Benim üzerimde hala geçen gecenin sarhoşluğu var, hayır rakıdan değil müzikten! Aslında buradan Marmaris'e ve Fethiye'ye doğru yola çıkmak gibi bir planımız vardı ama daha organize bir şekilde geri gelmeye karar verip, Bodrum'da keyifle geçen bir kaç günün ardından İzmir'e dönüyoruz.

Dediğim gibi her işte hayır var!

Notlar. 
Fotoğrafların çoğunluğunu Reha Arcan çekti. Bir kısmı ise benden! 
Savaş Arıhan! Yahu ağabey nasıl bir şansın varsa yine sponsor olduğu konseri seyredemedin. 



Konser: KonstruKt ve Joe McPhee @ İstanbul Babylon


Geçen ay neredeyse günü birlik İstanbul'a kalkıp gitmek zorunda kalmıştım bir konser için. Yine canlı canlı Peter Brötzmann'ı seyretme şansı buldum ve kurtlarımı döktüm. KonstruKt ekibi son yıllarda öyle işler yapıyor ki, pılıyı pırtıyı toplayıp İstanbul'a gitmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Aman nasıl olsa bir süre rahat dururlar derken bu ay içerisinde Joe McPhee'nin ülkemize geleceği haberi kesinleşti ve bana yine İstanbul yolları gözüktü.

Yahu nasıl gözükmesin. Joe McPhee geliyor. Müzisyen 1939 doğumlu, seyretmek için kaç fırsatımız olacak diyerek işleri güçleri bırakmak şart oldu. Neredeyse hemen her tür üflemeli çalgıyı çalabilen McPhee, John Coltrane, Albert Ayler ve Ornette Coleman gibi isimlerle çalışma fırsatı bulmuş. Arkasından Avrupa dönemi başlıyor. Bu dönemde de Ken Vandermark, Peter Brötzmann, Evan Parker, Mats Gustafsson, Jeb Bishop, Clifton Hyde gibi isimlerle çalma fırsatı buluyor. Zaten şu kısa liste benim açımdan rüya gibi. Sevdiğim tüm isimler bir arada. McPhee'nin kendisi ayrı bir hikaye zaten...



Konser günü oldukça yoğun bir programla başladık. İlk önce Nişantaşı Reasürans Galerisinde "Hasan Deniz" fotoğraf sergisi arkasından akşamüstü rakısı ile devam eden program, Reha Arcan ile Babylon'da konser öncesi DJ'lik ile devam etti. Bu arada rakı sofrası için bir not, konserin sponsoru TSP firmasının genel sekreteri Sn. Rüştü Çelebioğlu ve Marmaris'ten konser için gelen arkadaşı Sn. Tunca Erdoğu ile eski İstanbul sohbetlerinden bugünlere harika bir muhabbet oldu. Keşke daha uzun sürseydi dedim içinden. Umarım bir yerlerde yine denk gelir ve yine keyifle sohbet ederiz...


Tabii Reha Arcan ile beraber, konser öncesi Ornette Coleman'dan Diamanda Gallas'a kadar uzanan geniş bir listeden şarkılar çaldık. Bu arada mekanlarda artık yeni teknoloji CD turntable veya ne deniyorsa onlar kullanılıyor. Eskisi gibi Technics 12xx pikapların başında DJ'lik yapılmıyor. Ancak buna rağmen rahat durmayıp devirle oynamaktan, şarkıları üst üste bindirmeye kadar her türden numarayı yapmaya devam ettik. Reha yukarı katta DJ'liğe devam ederken ben kulise doğru yola çıktım.



Kulis'te bayağı uzun kaldım galiba. McPhee'nin anıları ve keyifli sohbetinin yanında İstanbul'u komşu kapısı yapmak zorunda kalıp işlerimden uzaklaşmamın en büyük müsebbibi haline gelen (şaka tabii) Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden'den oluşan KonstruKt ekibi ile uzun uzun sohbet ettik. Joe McPhee kadar önemli bir müzisyen olup, egolardan bu kadar uzak, sempatik bir adam daha tanıdığımı hatırlamıyorum. Havalimanında valizini kaybetmiş olmasına rağmen son derece neşeliydi. Ne muhabbetler, ne muhabbetler..

Avrupa ve Amerika'da konserlerde yaşanan eğlenceli sıkıntılar, özellikle Ornette Colemann ve Peter Brötzmann ile anılar derken bir ara aklımdan ya konseri boş versek, sohbet etsek diye düşünmedim değil. Konserin yaklaşmasına yakın bir delilik yapıp Reha, bendeniz, KonstruKt ve Joe McPhee bir kaç poz fotoğraf çekildik. Pek güzel bir anı oldu yahu!

Konser için Babylon'a geçince sevgili Murat Akduman gibi tanıdık yüzlerle karşılaştık, kısa bir sohbetin ardından konser başladı.



KonstruKt bu konserde yeni elektronik oyuncaklar ile donanmış şekilde çıktı sahneye. Bu yenilikçi sound'a McPhee'nin ne olursa olsun kendisine özgü tonu eklenince çok güzel bir performans seyrettik. McPhee müzikte özellikle elektroniklerin işin içerisine girmesinden hiç şikayetçi olmadığı gibi bunu destekliyormuş. Ayrıca sahnedeyken müziği can kulağı ile dinleyip, her notayı kendim basarım tarzının çok uzaklarında bir anlayış ile gerçekten az ve öz cümleler kuruyor. Zaten duyduklarınız yetiyor artıyor. Hoş duymasanız da olur yahu, karşınızda Joe McPhee var. Seyretmek bile yeter...

Konser nasıl geçti bilemedim gerçekten. Başladı ve bitti. Ancak programlar devam etti. Hafta içi Timpani'de sohbet ve muhabbet toplantısı oldu. McPhee bir tat bir doku kıvamında müziğinden örnekler verdi. Timpani'deki performans ve sohbetin videoları mevcut. Sevgili Adnan Arduman videolara alt yazıda eklemiş. Buraya tıklayarak büyük ustanın keyifli sohbetinden bazı bölümler dinleyebilirsiniz. Meraklısına bulunmaz nimet...


Konserin akabinde geleneksel olduğu üzere imzalar alındı, o cicilerimi de yakında eklerim bloğuma. Yazının sonunda ie teşekkürler. Tabii ki yine ilk teşekkür eşime. Yine bir konser yine ben İstanbul'da eşim İzmir'de. Ama bu defa bir kaç gün sonra kendi işlerini toparlayıp kısa bir İstanbul turu attık beraber. Diğer büyük teşekkür konserin sponsoru TSP firmasına. İçimizi bukan tek şey, konserin gerçekleşmesinde en önemli payı olan insanlardan olan Sevgili Savaş Arıhan ağabeyin çeşitli sebepler ile konsere gelememesiydi.

Her konser yazısında yaptığım gibi bitireceğim bu yazıyı; KonstruKt (Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden) elinize, kolunuza, nefesinize ve yüreğinize sağlık! Joe McPhee’ye Allah uzun ömürler versin, daha nice performanslarını keyifle dinleyelim…

İzmir Semalarında Doğaçlama Gecesi: Konjo ve Noksan


İzmir'de yaşayıp çok fazla yenilikçi müzik dinleme fırsatımız yok. Caz festivalleri, konserler olmuyor değil ancak son yıllarda nedense daha ana akıma kayış var. Durum böyle olunca benim gibi biraz şanslı insanlar özellikle İstanbul'da kurtlarını dökebiliyorlar. Geçenlerde Facebook'a boş boş bakarken Şevket Akıncı'nın İzmir Fransız Kültür Merkezinde konser duyurusunu görünce irkildim. Konser 04 Nisan Cuma günüydü ve aynı gün öğle saatlerinde haberim olmuştu. Aslında bu da ayrı bir İzmir geleneği ortalıkta ne konser oluyor ne etkinlik var, pek belli değil. Şansa denk gelmek veya birilerinin (özellikle Aydın Eroğlu) haber vermesi gerekiyor. Öbür türlü bir şeyler kaçıyor devamlı. Neyse efendim, hızlı bir şekilde geleneksel akşam rakı-balık etkinliğini iptal edip Seçil Hanım ile Alsancak'a doğru yola çıktık.

Aslında içten içe, eşimden biraz korkuyordum, fazla deneysel işleri sevmiyor ve evde bu tarz müziği dinleyeceğim zaman kulaklık ile idare ediyorum. Ancak konserlerde daha rahat oluyoruz, aslına bakarsanız evde müzik setinde bu tarz müziği dinlemekten ziyade bende konser tercih ederim.Bakalım akşam ne olacak..

Konserin saatini yanlış öğrenince biraz önce gidip Şevket Akıncı ve diğer müzisyenlerle ile sohbet ettim. Konser saati geldiğinde ise ilk önce "Konjo" sahne aldı. Konjo ekibi şu şekilde; Şevket Akıncı: Gitar, dombra, vokal. Orçun Baştürk: Davul, gitar, vokal. Sumru Ağıryürüyen: Vokal, akustik vurmalı çalgılar.

Bu tarz müziği kategorize etmek çok zordur zaten buna gerek yoktur. Konjo ekibini bir çok farklı projelerden tanıyoruz ve her müzisyen birden fazla enstrüman çalabildiğinden sahnede doğaçlamaların havalarda uçuşacağı zaten çok belli. Elektronik altyapılar üzerine, caz, blues ve etnik öğelerin bir birleşimi olarak tanımlarsam yanlış olmaz. Örneğin benim zihnimde Moğol/Türk etkileri, şamanlar canlandı konser boyunca. Eşimin şamanlar ve Hint yarımadasından ezgiler akmış zihninden. Birazcık Albert Kuvezin'in Yat-Kha'sı, azıcık Huun-Huur-Tu... Bu tarz müziğin bence en büyük güzelliği müzisyenin ne düşündüğü değil sizin olayı nasıl anlamlandırdığınız... Aynı konseri seyreden çok sayıda insanın düşünceleri kimi zaman bambaşka olabiliyor.



Kısa bir aranın ardından sahneye "Noksan" çıkıyor...

Noksan bir nevi bir müzisyenler topluluğu. Anladığım kadarı ile her konserde farklı bir ekip sahneye çıkıyor ancak kendi tarzı açısından bir nevi "super band" tabir edilebilir. İzmir konserinde topluluk şu isimlerden oluştu. Sarp Keskiner: Gitar, orglar, oyuncaklar, kil flütler, melodika. Orçun Baştürk: Davul, ziller. Şevket Akıncı: Gitar, piyano. Cem Karal: Bas. Kemal Begtaş: Sampler, çeşitli enstrümanlar..

Yine müziğin kategorize edilmesi açısından kendimi hiç zorlamayacağım. Elektronik alt yapılar (ki bazen üst yapıda demek mümkün oluyor) ile deneysel rock, blues ve çok sayıda enstrümanın yardımı ile farklı coğrafyalara uzayan bir tarz..

Önümüzdeki günlerde Müzik Hayvan'ından bazı örnekler dinleme şansı bulacağız. Takip etmekte fayda var. Bu arada bloğu takip edenler açısından havadis olabilecek bilgi; Sarp Keskiner'in Müzik Hayvanı / Kronovox Archives ismiyle çok sayıda vukuatı yayınlanacak. Sevket Akıncı keza bazı vukuatlarla Müzik Hayvan'ından albüm yayınlıyor. Takibe devam...



Fransız Kültür Merkezinin konser salonunu çok özlemişim yahu. Neredeyse çocukluğum burada geçti! Valla eski bir salon, çok özelliği yok daha doğrusu AASM gibi iddialı değil ama bana sorarsanız bir çok salondan daha keyifle müzik dinleniyor.

Çok güzel oldu bu Cuma akşamı...

Not: Mutlaka soranlar olacak, konser sonunda Seçil Hanımın durumu ne oldu diye. Özellikle "Konjo" performansına bayıldı. "Noksan" performansını da beğendi. Eh körle yatan şaşı kalkarmış değil mi?

Bir Konser Kolajı: Peter Brötzmann ve KonstruKt



Peter Brötzmann ve KonstruKt konserinde Reha Arcan'ın çektiği kareleri basit bir düzenleme yazılımı ile azıcık oynayıp yukarıdaki kolajı yaptım ve pek hoşuma gitti. Bir arada konserde imzalattığım cicilerin fotoğraflarını eklemem lazım bloğuma. Sanırım konserden bir videoda eklenir yakın zamanda Youtube'a. Onu da haber veririm gelemeyen dostlar için bir tat bir doku olur....

Yeniden! Peter Brötzmann ve KonstruKt @ İstanbul Karga Bar



Yahu seneler nasıl geçiyor. İlk Peter Brötzmann ve KonstruKt konserini 2011 yılında seyretmiştim. O ilk konser oldukça ters bir zamana gelmişti, bu seneki konser yine ters bir zamana denk geldi. Konseri tam sevgililer gününe denk getirmişler, yani 14 Şubat. Bir çok insan için oldukça sakat bir tarihtir 14 Şubat, ama eşimle sevgililer günü kutlamadığımız için bu ilk badireyi atlattım. Ancak işlerim biraz yoğundu ama böyle bir konser için hele ki Peter Brötzmann gelmişken, beni kimse durduramazdı. Aslında ilk plan 11 Şubat 2014 tarihinde Okay Temiz üstadı, Sainkho Namtchylak, Peter Brötzmann ve diğer müzisyen dostlarla birlikte CRR Konser Salonunda seyretmek arkasından ve 14 Şubat Peter Brötzmann ve KonstruKt performansını seyretmekti. Ancak evdeki plan ne yazık ki çarşıya uymadı, CRR'deki konsere gidemedim ve İstanbul'da bir hafta civarında kalabileceğim bir aralık yaratamadım. Ne diyelim sağlık olsun, bir sonraki defaya...

Şans bu ya, geçen sene plak arşivimde düzenlemeler yaparken benim kişisel müzik yolculuğumda çok özel bir yeri olan Peter Brötzmann'ın "Machine Gun" albümünün son derece nadide bir baskısını almıştım. Konsere giderken yanıma bu plağı ayrıca KonstruKt topluluğunun gerçekten Türk caz müziği tarihinde değeri henüz yeterince anlaşılmayan ancak ilerleyen senelerde anlaşılacağını umduğum Turkish Free Music kutu setini yanıma aldım. Normal insanlar şehirler arası bir yolculuğa çıkacakları vakit temiz giyecekler ile çantalarını doldururlar, benim çantamda plaklar vardı. Garip adamın hali bir başka oluyor...



Bu tarz konserlerde hemen her zaman olduğu gibi sevgili Reha Arcan ile beraberdik. Zaten bu sayfada gördüğünüz tüm fotoğraflar kendisini tarafından çekildi. Ufak bir atıştırma derken yavaş yavaş konser saati yaklaşıyordu. İşler güçler dolayısıyla ayrıldık ve konser saatinde buluşmak üzere herkes bir tarafa koşuşturdu. Bende fırsattan istifade Figuratif mağazasında coşku yaşamaya karar verdim ve sevgili Murat Tireli ile buluştum.  Figuratif 'e gidince bir şeyler almadan durmak pek kolay değil tabii ki. Ben de durmadım, zaten dükkan benim sayılır yahu :) Neyse yavaş yavaş saatler yaklaşıyordu. Murat Tireli'nin mihmandarlığında pek aşina olmadığım Kadıköy gecelerine doğru yelken açtım. Dunia'nın yerini tespit ettim, bir daha ki gidişimde "Müzik Hayvanı" ekibinin sıklıkla organizasyonlar yaptığı bu mekanı da gidilecekler listesine ekledim. Karga isimli mekanı bulduk ve konser saatini beklemeye başladık.

Konser saati yaklaşır iken sevgili Reha Arcan'da Kadıköy'e ulaştı! Artık konser zamanı...



KonstruKt ve Peter Brötzmann albümü Dolunay ve arkasından gelen diğer albümler derken KonstruKt topluluğu meraklı müzikseverlerin hemen fark edebilecekleri bir gelişim içerisindeydi. Eklisia Sunday, bu gelişim sürecinin önemli yapı taşlarından bir tanesiydi bana sorarsanız. Farklı tonlar, farklı melodiler derken, müzisyenlerde kendi müzikal gelişimlerini ve farklı enstrümanlar konusundaki hünerlerini dinleyicilere bir nebze de olsa hissetttir-mişlerdi.  Turkish Free Music kutu seti içerisindeki  özellikle de topluluğun kendi albümü diyebileceğimiz Bulut plağında daha önce hissettirilen şeyleri bu defa somut olarak duyma fırsatı bulduk. Meraklılar bu plağın A yüzünde "Bulut" ve özellikle  "El Gato" (for Gato Barbieri) şarkılarını dinlediklerinde eminim bu duyguyu fazlasıyla tatmışlardır. Bu kez müzikal gelişimi canlı canlı duyma fırsatım vardı ve gördüklerim beni çok mutlu etti hatta etkiledi.



Bu tarz  yenilikçi müzik içerisinde beni en heyecanlandıran şeylerden bir tanesi, sahnede 5 müzisyen var iken, sanki 20 müzisyen varmışcasına, melodi, ton ve enstrüman bombardımanına tutulmaktır. Bu bombardıman, "bakın ben bu enstrümanları çalıyorum" tarzı bir yüksekten bakış yerine müziğin bir parçası haline geldiği zamanlarda ortaya çıkan şey tam bir "coşku"dur müzikseverler için. KonstruKt bu açıdan büyük bir mesafe kaydetmiş. Gerçekten iftihar edilecek bir durum! Topluluğu oluşturan Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden'i farklı projelerde dinlemiş ve/veya dinleyen okuyucularım vardır ancak bu müzisyenler bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey neredeyse bir "büyü" gibi. Konser akşamı manzara çok acayipti değerli okuyucum, 2011'de seyrettiğim KonstruKt'ün çok ötesinde şeylere tanıklık ettim.



Peter Brötzmann için bir şeyler yazmak benim için kolay değil zaten haddime değil. Büyük usta yaşlanıyor artık ancak yaşına rağmen o kendisine özgü tonu hala dimdik ayakta. "O" ton ayakta ve enstrümanlarına saygısı hala en üst düzeyde. "O" ton durduk yere elde edilmiyor değerli okuyucum, bilgi ve uğraş gerektiriyor. Üstat, şarkı aralarını bırakın zaman zaman şarkıların içerisinde enstrümanlarının tonunu ayarlıyor bıkmadan usanmadan.

Bu konserde bambaşka bir Brötzmann seyrettim. Mekanda oradan oraya yolculuk ettik ve hatta zaman zaman "Ruhlar" ve "Hayaletler" bize yolculuğumuzda eşlik etti. Çok acayipti çok! Bu arada konser sırasında çok kez Brötzmann, gözlerini kapatıp KonstruKt müzisyenlerini dinleyip hoşuna gittiği çok belli edecek şekilde gülümsemesi gözümden kaçmadı. Hele ki, Korhan Futacı'nın bir anda girdiği solo sırasında üstat öyle bir bakış atıp, başını sallayıp gülümsedi ki, eminim o solo Brötzmann'ı bambaşka bir zamana, kuvvetle muhtemel geçmişe götürdü.

Çok güzeldi çok...



Tabii ki yanımda plakları imzalattım. Türkiye gibi bir memlekette Peter Brötzmann'ı ikinci kez seyretme fırsatım oldu. Sevgili arkadaşlarım Reha Arcan, Murat Akduman, Murat Tireli ve ismini bilemediğim dostlarla beraber harika bir müzik akşamına tanıklık ettik. Yalnız bu yazıdaki en büyük teşekkür değerli eşime gidiyor. Beni anlayan ve olduğum gibi kabul edip 14 Şubat Sevgililer Günü saçmalıkları bir kenara bırakıp şu sıkışık zamanda konseri kaçırmamam konusunda sonuna kadar destek olduğu için! İlk  konser gerçekleştiğinde daha yeni evliydik ve yine sıkışık bir zamandı; 3 yıl sonra yine tablo aynı. Umarım bir sonraki KonstruKt konseri benim açımdan uygun bir zaman diliminde olur. Yahu dostlar zorla başımı derde sokacaksınız, malum; çekirge bir sıçrar, iki sıçrar....

Geçen konser yazısında yaptığım gibi bitireceğim bu yazıyı; KonstruKt (Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden) elinize, kolunuza, nefesinize ve yüreğinize sağlık! Peter Brötzmann'a Allah uzun ömürler versin, daha nice performanslarını keyifle dinleyelim...