Happy Plugs



Kulaklık kulaklık diyerek her ay bir sürü ürüne yer veriyorum bloğumda. Her türlü saçmalık ve gariplikte kulaklık eklemişimdir bloğuma ama böylesi az bulunur. İsveçli bir firma Stockholm'ün karanlık havasından sıkılıp bir üründe biz tasarlayalım, belki alacak bir salak çıkar köşeyi döneriz diyerek bir kulaklık tasarlamaya başlıyor. Teknik kısmı aman salla ya altı üstü müzik dinlenecek diyerek geçiştiren firma, 18 ayar altın ile kulaklıkları kaplıyor ve fiyat etiketini 14,500 Dolar olarak belirliyor. Sanki saçmaladık diye bir an düşünen İsveçli tasarımcılar "ulan olan oldu" deyip kulaklığa uygun bir kablo ve koruma kutusu da tasarlayıp fiyata dahil ediyor. Dünyaya hayırlı olsun!

Aldens Kataloğu 1972


Aldens firmasının 1972 yılbaşı kataloğu.Bu firma dönem dönem özel günler için ürünler çıkartırmış. Ürünlerin en önemli özelliği kasalarının rengarenk tasarımlara sahip olmasıymış. Gerek taşınabilir gerekse de stand'lerin üzerinde kullanılan bu tarz pikaplar ülkemizde de son derece popülerdi ancak son yıllarda talep çok daha fazla. Birileri uyanıp ülkemizde böyle ürünler yaparsa eminim ki bayağı para kazanırlar. Bu arada ürünlerin altındaki fiyatlara dikkat. Oldukça uygun değil mi?

Mike Wazowski Kulaklık



Yine saçma sapan bir ürün ama buna çok ağır laflar etmeyeceğim çünkü fiyatı makul. 10 Dolar seviyelerinde olan fiyatı ile çocuklara müzik dinleme sevgisini aşılamak üzere üretilmiş bu kulaklıklar, son yıllarda iyi gişe başarısı yakalayan Monster’s çizgi filminin ana karakterlerinden “Mike Wazowski”yi kullanmış. Kulaklığın teknik özellikleri bile verilmemiş sanırım söylenecek bir şey olmadığındandır. Uygun fiyatına rağmen Pixar stüdyolarının lisansına sahip olan ürün çocukların tenine zarar vermeyecek malzemelerden üretilmiş. Almak isterseniz AMazon gibi sitelere bir göz atabilirsiniz...

Admiral Triple-Play Automatic Phonograph


Dünya harbi sonrasında Admiral firması bayağı popüler hale gelmiş sanırım. Günümüzde özellikle antika radyo platformalarında bu firmanın ismini çok görüyorum. Bu arada klasik radyolardan hariç, çok ilginç hoparlörler de üretmiş firma. Firma 1949 yılında Triple-Play Automatic Phonograph ismini verdiği bir kampanyaya başlıyor. Triple-Play aslında bildiğimiz anlamda 3 farklı devir desteğine deniyormuş, yani 33, 45 ve 78 devir. Afişteki Miracle Arm'ı görünce bir ürperdim. Bu kollar, uçlarındaki garip iğneler yüzünden plakları kara saban gibi çizerdi :)

Charlie Lee Byrd - Hollywood Byrd



Charlie Lee Byrd aslında önemli bir jaz gitaristi. 1925 yılında doğan müzisyen 1999 yılında vefat etmiş. Gençliğinde Stereo Mecmuası'nda zaman zaman ayrıntılı şekilde bahsettiğimiz Django Reinhardt'tan çok etkilenmiş. Charlie Lee Byrd özellikle Brezilya müziğime ilgisi ile biliniyor. Özellikle bossa nova akımının içerisinde kendisine yer buluyor. Hatta Stan Getz'ın meşhur Jazz Samba albümünde de kendisini görebilirsiniz. Kapağını yukarıda gördüğünüz albüm 1967 tarihli Hollywood Byrd'ün kapağı. Charlie Lee Byrd yıllar içerisinde iyi albümlerin yanında para kazanmak için böyle albümlerde yapmış...

Haydi France Gall Plağı Seçelim


Yukarıdaki animasyon France Gall plakları kullanılarak yapılmış. France Gall veya gerçek ismiyle Isabelle Geneviève Marie Anne Gall Fransa doğumlu bir müzisyen. Tanınması Michel Berger ile yaptığı işbirliği ile sayesinde oluyor. Yaptığı müzik tarzına Fransızlar Yé-yé popu diyorlar. Bu ne derseniz içerisinde bol bol evet evet muhabbeti geçen pop müziğin en kötü akrabası olarak düşünebilirsiniz. Youtube üzerinden örneklerine bakıp içinizi kaldırabilirsiniz. France Gall nasıl oluyorsa 1965 yılında Lüksemburg adına Eurovision müzik yarışmasına katılıyor. Neyse güzel kadın, animasyonda keyifli. Müziğinden ise uzak duru. En azından bence...

Hadi Bakalım Yandan Yandan!


Bu animasyonu geçenlerde e-postamda buldum ve çok güldüm. Aslında şöyle bir bakınca ters bir şey yok, duvarda bir jukebox, çalan müziğin etkisi ile garson kızımız dans ediyor. Gelen mesajda lütfen bu animasyonu uygun bir oyun havası ile dinleyiniz diyordu. Bunu yapınca olay bir anda saçma sapan hale geliyor. Tercihen Ankara pavyonlarında çalan türden bir müzik pek hoş olabilir bu animasyon için. Favori şarkılarınızı aşağıdaki yorum kutucuğuna bırakabilirsiniz. Ben benimkini yazayım, Ali Yaprak ile Parlement Geceleri isimli güzide eserin ilk şarkısını tavsiye ediyorum...

Bir Konser Kolajı: Peter Brötzmann ve KonstruKt



Peter Brötzmann ve KonstruKt konserinde Reha Arcan'ın çektiği kareleri basit bir düzenleme yazılımı ile azıcık oynayıp yukarıdaki kolajı yaptım ve pek hoşuma gitti. Bir arada konserde imzalattığım cicilerin fotoğraflarını eklemem lazım bloğuma. Sanırım konserden bir videoda eklenir yakın zamanda Youtube'a. Onu da haber veririm gelemeyen dostlar için bir tat bir doku olur....

Yeniden! Peter Brötzmann ve KonstruKt @ İstanbul Karga Bar



Yahu seneler nasıl geçiyor. İlk Peter Brötzmann ve KonstruKt konserini 2011 yılında seyretmiştim. O ilk konser oldukça ters bir zamana gelmişti, bu seneki konser yine ters bir zamana denk geldi. Konseri tam sevgililer gününe denk getirmişler, yani 14 Şubat. Bir çok insan için oldukça sakat bir tarihtir 14 Şubat, ama eşimle sevgililer günü kutlamadığımız için bu ilk badireyi atlattım. Ancak işlerim biraz yoğundu ama böyle bir konser için hele ki Peter Brötzmann gelmişken, beni kimse durduramazdı. Aslında ilk plan 11 Şubat 2014 tarihinde Okay Temiz üstadı, Sainkho Namtchylak, Peter Brötzmann ve diğer müzisyen dostlarla birlikte CRR Konser Salonunda seyretmek arkasından ve 14 Şubat Peter Brötzmann ve KonstruKt performansını seyretmekti. Ancak evdeki plan ne yazık ki çarşıya uymadı, CRR'deki konsere gidemedim ve İstanbul'da bir hafta civarında kalabileceğim bir aralık yaratamadım. Ne diyelim sağlık olsun, bir sonraki defaya...

Şans bu ya, geçen sene plak arşivimde düzenlemeler yaparken benim kişisel müzik yolculuğumda çok özel bir yeri olan Peter Brötzmann'ın "Machine Gun" albümünün son derece nadide bir baskısını almıştım. Konsere giderken yanıma bu plağı ayrıca KonstruKt topluluğunun gerçekten Türk caz müziği tarihinde değeri henüz yeterince anlaşılmayan ancak ilerleyen senelerde anlaşılacağını umduğum Turkish Free Music kutu setini yanıma aldım. Normal insanlar şehirler arası bir yolculuğa çıkacakları vakit temiz giyecekler ile çantalarını doldururlar, benim çantamda plaklar vardı. Garip adamın hali bir başka oluyor...



Bu tarz konserlerde hemen her zaman olduğu gibi sevgili Reha Arcan ile beraberdik. Zaten bu sayfada gördüğünüz tüm fotoğraflar kendisini tarafından çekildi. Ufak bir atıştırma derken yavaş yavaş konser saati yaklaşıyordu. İşler güçler dolayısıyla ayrıldık ve konser saatinde buluşmak üzere herkes bir tarafa koşuşturdu. Bende fırsattan istifade Figuratif mağazasında coşku yaşamaya karar verdim ve sevgili Murat Tireli ile buluştum.  Figuratif 'e gidince bir şeyler almadan durmak pek kolay değil tabii ki. Ben de durmadım, zaten dükkan benim sayılır yahu :) Neyse yavaş yavaş saatler yaklaşıyordu. Murat Tireli'nin mihmandarlığında pek aşina olmadığım Kadıköy gecelerine doğru yelken açtım. Dunia'nın yerini tespit ettim, bir daha ki gidişimde "Müzik Hayvanı" ekibinin sıklıkla organizasyonlar yaptığı bu mekanı da gidilecekler listesine ekledim. Karga isimli mekanı bulduk ve konser saatini beklemeye başladık.

Konser saati yaklaşır iken sevgili Reha Arcan'da Kadıköy'e ulaştı! Artık konser zamanı...



KonstruKt ve Peter Brötzmann albümü Dolunay ve arkasından gelen diğer albümler derken KonstruKt topluluğu meraklı müzikseverlerin hemen fark edebilecekleri bir gelişim içerisindeydi. Eklisia Sunday, bu gelişim sürecinin önemli yapı taşlarından bir tanesiydi bana sorarsanız. Farklı tonlar, farklı melodiler derken, müzisyenlerde kendi müzikal gelişimlerini ve farklı enstrümanlar konusundaki hünerlerini dinleyicilere bir nebze de olsa hissetttir-mişlerdi.  Turkish Free Music kutu seti içerisindeki  özellikle de topluluğun kendi albümü diyebileceğimiz Bulut plağında daha önce hissettirilen şeyleri bu defa somut olarak duyma fırsatı bulduk. Meraklılar bu plağın A yüzünde "Bulut" ve özellikle  "El Gato" (for Gato Barbieri) şarkılarını dinlediklerinde eminim bu duyguyu fazlasıyla tatmışlardır. Bu kez müzikal gelişimi canlı canlı duyma fırsatım vardı ve gördüklerim beni çok mutlu etti hatta etkiledi.



Bu tarz  yenilikçi müzik içerisinde beni en heyecanlandıran şeylerden bir tanesi, sahnede 5 müzisyen var iken, sanki 20 müzisyen varmışcasına, melodi, ton ve enstrüman bombardımanına tutulmaktır. Bu bombardıman, "bakın ben bu enstrümanları çalıyorum" tarzı bir yüksekten bakış yerine müziğin bir parçası haline geldiği zamanlarda ortaya çıkan şey tam bir "coşku"dur müzikseverler için. KonstruKt bu açıdan büyük bir mesafe kaydetmiş. Gerçekten iftihar edilecek bir durum! Topluluğu oluşturan Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden'i farklı projelerde dinlemiş ve/veya dinleyen okuyucularım vardır ancak bu müzisyenler bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey neredeyse bir "büyü" gibi. Konser akşamı manzara çok acayipti değerli okuyucum, 2011'de seyrettiğim KonstruKt'ün çok ötesinde şeylere tanıklık ettim.



Peter Brötzmann için bir şeyler yazmak benim için kolay değil zaten haddime değil. Büyük usta yaşlanıyor artık ancak yaşına rağmen o kendisine özgü tonu hala dimdik ayakta. "O" ton ayakta ve enstrümanlarına saygısı hala en üst düzeyde. "O" ton durduk yere elde edilmiyor değerli okuyucum, bilgi ve uğraş gerektiriyor. Üstat, şarkı aralarını bırakın zaman zaman şarkıların içerisinde enstrümanlarının tonunu ayarlıyor bıkmadan usanmadan.

Bu konserde bambaşka bir Brötzmann seyrettim. Mekanda oradan oraya yolculuk ettik ve hatta zaman zaman "Ruhlar" ve "Hayaletler" bize yolculuğumuzda eşlik etti. Çok acayipti çok! Bu arada konser sırasında çok kez Brötzmann, gözlerini kapatıp KonstruKt müzisyenlerini dinleyip hoşuna gittiği çok belli edecek şekilde gülümsemesi gözümden kaçmadı. Hele ki, Korhan Futacı'nın bir anda girdiği solo sırasında üstat öyle bir bakış atıp, başını sallayıp gülümsedi ki, eminim o solo Brötzmann'ı bambaşka bir zamana, kuvvetle muhtemel geçmişe götürdü.

Çok güzeldi çok...



Tabii ki yanımda plakları imzalattım. Türkiye gibi bir memlekette Peter Brötzmann'ı ikinci kez seyretme fırsatım oldu. Sevgili arkadaşlarım Reha Arcan, Murat Akduman, Murat Tireli ve ismini bilemediğim dostlarla beraber harika bir müzik akşamına tanıklık ettik. Yalnız bu yazıdaki en büyük teşekkür değerli eşime gidiyor. Beni anlayan ve olduğum gibi kabul edip 14 Şubat Sevgililer Günü saçmalıkları bir kenara bırakıp şu sıkışık zamanda konseri kaçırmamam konusunda sonuna kadar destek olduğu için! İlk  konser gerçekleştiğinde daha yeni evliydik ve yine sıkışık bir zamandı; 3 yıl sonra yine tablo aynı. Umarım bir sonraki KonstruKt konseri benim açımdan uygun bir zaman diliminde olur. Yahu dostlar zorla başımı derde sokacaksınız, malum; çekirge bir sıçrar, iki sıçrar....

Geçen konser yazısında yaptığım gibi bitireceğim bu yazıyı; KonstruKt (Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden) elinize, kolunuza, nefesinize ve yüreğinize sağlık! Peter Brötzmann'a Allah uzun ömürler versin, daha nice performanslarını keyifle dinleyelim...

Yazık Lan Bu Zamanın Gençlerine!



Geçenlerde bir arkadaşlarımız ile beraberdik. Onların ufaklıklar tam teenage dediğimiz yaştalar. Tam böyle gezme, tozma zamanlarındalar. Sohbet muhabbet devam ediyor, çocuklar dedim ne dinliyorsunuz. Hakan amca (ulan, nasıl yani, ne amcası) Miley Cyrus, Justin Bieber, Rihanna, Beyoncé falan dinliyoruz dediler. Eh dedim olur, bizde bu yaşlardayken popüler müziği biliyor ve dinliyorduk. Ama tabii ufak bir fark vardı, o dönemlerde pop müzik dünyasında Madonna var, Michael Jackson var, var oğlu var... Şanslı bir gençlik idik sanırım.

Justin Bieber'in bir kaç şarkısını duymuştum daha önce. Nasıl söyleyeyim size bildiğiniz facia, müziğin katledilmesi gibi bir şey. Hep aynı ritm, üzerine "kız ben seni yirim" tarzı saçma sapan sözler al sana pop albümü.  Rihanna'yı da biliyorum ama ilk zaman şarkıcı mı manken mi ondan emin olamamıştım. Bunların içinde en müzik ile alakalı olanı Beyoncé denilen hanım kızımız ama bana sorarsanız müziği dayanılacak gibi değil. Neyse, Miley Cyrus neymiş diye bir bakayım dedim. Cyrus soyismi yabancı değil, meğer country müzisyeni olan Billy Ray Cyrus'un kızıymış. Neyse üç beş şarkısına bakındım, aman Allah'ım dedim. Kızım olsa evlatlıktan redderim. Neyse büyük konuşmayayım şimdiden. En son klibini yukarıya ekliyorum.

Müzik dersen facia, sözlerden zaten kimse bir şey beklemiyor da, çıplaklık işinin b*ku çıkmış artık. Tamam bu olaylara hiç karşı değilim tam tersine severim bile. Bizim zamanımızda da Madonna filan yapardı böyle şeyler ama bir yerlerinde biraz estetik olurdu, gözünüze girmezdi. Tabii ki gençler dönemin popüler müziğini dinleyecek ama ben popüler müziğin bu kadar b*ktan hale geldiğini bilmiyordum.

Bir yandan da aklıma kötü şeyler geliyor. Düşündüm çocuğum olmuş, büyümüş baba bana Miley Cyrus'un albümü al diyecek. Tabii ki eşşek gibi alacağız, ondan sonra evde bangır bangır bu müzik çalacak. Bari metalci olsa ona alışkınım biraz... Bu olacak gibi değil be! Wrecking Ball kafana düşsün be kızım!

Braven 855S



Braven 855S yine küçük bir bluetooth hoparlör sistemi. Braven bu sayfalarda zaman zaman yer verdiğim saçma sapan ürünlere göre çok daha ciddi ürünler bir firma. Braven 855S şokları absorbe edebilen, sudan etkilenmeyen bir hoparlör sistemi. Üzerinde bulunan kaliteli piller ile yaklaşık 20 saat civarında müzik çalabilen ürün 20W güç üretebiliyor. Ürün aslında mono ama bir diğer 855S entegre ederek stereo hale getirebilmek mümkün. Gelelim fiyatına. Bu tarz ürünlerde değişmeyen tek şey saçma sapan fiyatlar. 300 Dolar civarındaki fiyatına stereo performans için ikinci bir hoparlör ekleyince saçma sapan fiyatlara yine ulaşabiliyoruz. Allah akıl fikir versin!

BASF Kasetler


Son dönemlerde alakalı akasız bir sürü yerde BASF reklamı görüyorum. Bu şirket kimya yapar gibilerinden bir başlığı vardı sanırım reklamın. BASF bana sorarsanız dünyanın en kılıksız kapaklarına sahip kasetlerinden bir kısmını üreten firmadır ve hep öyle kalacaktır. Yukarıdaki kasetler mutlaka elinizden geçmiştir. Bunların ucuz versiyonları aslında daha yaygındı ve onların etiketleri gri renkte idi yanlış hatırlamıyorsam. Bu kılıksız tasarımlar benim gözüme hala oldukça hoş geliyor bu arada...

Ampex Kasetler ve Bee Gees



Ampex firmasının kasetleri için 1980 yılında yayınladığı bir reklam. Reklamın ana fikri Bee Gees kullanıyor sizde kullanın ama benim gibi bu topluluğu sevmeyenler Ampex'ten uzak mı duracak.. Şaka bir yana Ampex'in hem makara teypleri hemde kasetleri bayağı kaliteliydi. Bee Gees'in sadece Odessa albümünü dinleyince şaşırmıştım. Bakın Stereo Mecmuası'nda neler karalamışız bu albüm için; Bee Gees’in yaş ortalaması 21 olmasına karşın, arkalarında milyonlar satan 4 adet LP ve I Started a Joke, Massachussets, New York Mining Disaster 1941, Words gibi uluslararası hit olmuş parçalar olmasına rağmen Gibb kardeşler biraz da genel trende uyarak biraz daha dişe dokunur birşeyler yapmaya karar verirler. Ingiltere’de Beatles Sgt. Pepper’ı yayınlamış, The Who A Quick One dan sonra Tommy’ye el atmiş, The Kinks Village Green Preservation Society ile büyük gürültü koparmış, Pretty Things de S.F. Sorrow ile kritiklerin sevgilisi olmuşken ABD’de de Frank Zappa konsept albümleri arka arkaya sıralıyordu. Bee Gees de modaya uyup 19. yüzyılda İngiliz Kraliyet donanmasına ait ve tüm mürettebatıyla batıp kurtulanı olmayan bir geminin hikayesini müziğe uyarlamaya koyulur. Bunun için Robert Stigwood’un denetimi altında New York’a taşınırlar.

Ancak alışkın oldukları 3′er dakikalık pop şarkılarının dışına çıkmak tahminlerinden zor olacaktır. Bitmeyen veya bir türlü sonuçlanamayan tartışmalar sonucu gitarcıları gruptan ayrılır hatta Robin Gibb kısa süre sonra geri dönmek üzere kardeşleriyle vedalaşır. New York’tan Londra’ya geri gelirler ve kayıtlara orada da devam ederler. Tüm sıkıntılara rağmen uzun bir çalışma sonucu Gibb kardeşler bir başyapıta imza atalar.

İşte böyle bir albümdür Odessa...

Caravan Palace



Caravan Palace Fransız bir elektro swing ve roman cazı topluluğu. 2005 yılında Paris'te kurulan topluluk Zoé Colotis (vokal), Arnaud Vial (gitar, vokal), Hugues Payen (keman, vokal), Camille Chapelière (klarnet), Charles Delaporte (bas), Antoine Toustou (trombon) ve Paul-Marie Barbier (vibrafon ve vurmalılar) şeklinde bir kadroya sahip. 'The Succiona Pichulas-Lagarto' isimli 1900'lerin başında çekilen tarzda sessiz açık saçık filmler çeken firma sayesinde müzik dünyası onları tanımış. Hayır filmde oynamamışlar müziklerini yapmışlar tabii ki. Topluluk Django Reinhardt, Vitalic, Lionel Hampton ve Daft Punk eetkilerine sahip. Yukarıda görülen kapak topluluğun ilk plağının kapağı.

45lik duvarı


Bir Fransız meraklının evinden 45'lik koleksiyonu duvarı. Özel ince raflar üzerine 45'liklerini olduğu haliyle koyan meraklı oldukça ilgi çekici bir duvara sahip olmuş. Toz olayını bir kenara bırakırsak hiç fena bir fikir değil gibi duruyor. Arşivinizin genişliğine göre arada sırada plakları değiştirip etkisini de değiştirmek mümkün. Tabii hangimiz böyle bir şeyi evimize koyabiliriz o da başka soru işareti tabii.

Royal Crown Cola



Bu tarz afişleri ben çok seviyorum. Büyük harbin hemen arkasından toplumların normalleşmeye çalıştığı yıllardan bir kola reklamı. Yıl 1946. Afişteki hanım efendi, Hedy Lamarr. İşte burada bir durmak lazım. Hedy Lamarr, 1914 doğumlu Avusturyalı bir aktris. Çok güzel bir kadındır. Filmlerinden hatırımda kalan yok ama siması nedense hatırımda kalmış. MGM stüdyolarının altın döneminde bir yıldız haline gelmiş.

Bir de ilginç bir bilgi. Lamarr ve bir dönem birlikte olduğu George Antheil, ses frekanslarını kablosuz şekilde aktaracak bir teknoloji geliştirmişler ve günümüzün wireless yani kablosuz erişimin protokollerinin atası sayılıyor.

Afiş Royal Crown Cola firmasının veya bizim bildiğimiz üzere RC cola. Benim çocukluğumda ülkemizde vardı bu marka...

Agfa Kasetler


Haydi bakalım bir de buradan yakın. Seneler ama çok uzun seneler önce Agfa'nın kasetleri elimden geçmişti. Ancak hiç bir zaman Agfa-Gevaert olduğunu fark etmemişim. Aslında Agfa başarılı bir Belçika firmasıdır. Tabii şu an durumları ne bilemiyorum eminim ki el değiştirmiştir. Eskilerden pek az firma sağlam kaldı. Neyse, ben eskiden bu firmayı Alman zannederdim ve bugün Wiki gibi sitelere bakınca Almanya'da da bir operasyonları varmış. Kaset döneminden sonra bu firmanın fotoğraf filmlerini gördüğümde hep kasetler aklıma geliyordu. Bu arada bu bol turunculu reklam 1979 yılından...

Animasyon hem de Zeppelinli!


Bir süredir yeni bir plak animasyonlarını bloğuma eklememiştim. Bu sıralar yeni bir şeyler denk gelince siteye ekleyeyim dedim. Bu kez pikapta Led Zeppelin var... Daha önce bulduğum animasyonlara göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Doctor Who Kulaklık


Bu ayın saçma sapan ürünlerine Doctor Who kulaklıkları ile başlıyoruz. Bir yanında efsanevi Tardis'i, diğer yanında ise doktorumuzun en büyük düşmanı Dalek'lerden bir tanesini gördüğümüz bu ürün kulaklığın kafanıza göre ayarlanmasına izin verdiği gibi çok kaliteli bir kabloya da sahipmiş. Ses kalitesi derseniz tabii ki ürünü üretip, utanmadan 100 Dolarlık fiyat etiketini koyan abimize sorarsanız muhteşemmiş.  Bu arada kulaklık aslında Sony markalı MDRZX100 modelinin modifiye edilmiş hali. Birer fotoğraf ekleyip 3 katına satmak çok mantıklı bir iş.

Doğumgünü Coşkusu


Kırk yaşıma bir adım kaldı. Seneler ne hızlı geçiyor. Yukarıdaki fotoğraf daha dün gibi diyeceğim ama bir tarafımdan uydurmuş olacağım :) Mesaj atan, telefon eden herkese teşekkürler. Tabii ki şirketler hariç. Vodafone seni hiç sevmiyorum, gecenin bir saatinde doğum günümü kutladın, ödüm koptu.  Garanti Bankası sen de kutlama, "Gezi Direnişi" zamanı hesabımı kapattım, hala kurtulamadım senden. Alışveriş ettiğim sitelerden bol bol mesaj gelmiş. Sn. Hakancez doğum gününüzü kutlarız diye. Ulan bütün sene alışveriş yaptık, beleş bir şeyler gönderin bari :) Şu an çalıştığım banka ise gözümden düştü. Bir mesaj bile göndermedi eş***ler. İnsan bir kutu gönderir eve!

Havada güzel bari çıkayım Kordon'a, rakı balık olayına gireyim. Hem zaten doğum günü neye yarar ki! Bir duble atmak için güzel bahane işte. Her sene olduğu gibi yazı sonu satırlar Lovecreaft'tan geliyor...

“sonsuza değin yatabilen
ölü değildir,
ve tuhaf uzak zamanlarda
ölüm bile ölebilir”

Yukarıdaki fotoğrafı merak edenler olabilir. Peder bey, valide sultan ve bendeniz tabii ki. Birader o sıralar portakal ağaçlarında vitamin formunda geziniyor. Yaklaşık 4 yıl sonra gelecek kendileri....

Sigurd Larsen - The Shrine



Sigurd Larsen, Almantya Berlin'de yaşayan Danimarkalı bir mimar ve tasarımcı. Bu sayfada resimlerini gördüğünüz tasarımın ismi "The Shrine" Bir dizi çekmece ve dolabın birleşimi olarak tasarlanan ürün kişisel şeylerin dar bir alanda saklanmasına izin veriyor. Hatta ortasında ayrıca gizli bir bölmeye sahip. Aslında hemen her şey için kullanılabilecek tasarım bir nevi müzik setine dönüştürülmüş ve içerisinde kulaklık, bir miktar plak ve hatta bir pikap saklayacak şekle getirilmiş.



Geleneksel ağaç işleme tekniği ile yapılmış ürün Alman tarzı pirinç anahtarla ile açılan kilitlere sahip. Tahta işçiliği Christoph Kargel tarafından yapılmış. Fiyatı yaklaşık 5.000 Euro. En aşağıda konuyla alakalı bir video bulabilirsiniz...



Addams Family



Addams Family karikatürist Charles Addams tarafından ilk kez meraklılara sunulmuştur. Ancak seneler boyu hem televizyon hemde sinema için bir çok filmi çekilmiştir. Ama bence filmlere bakarsak çizgi romanları muhteşemdir ve insanı hemen etkiler. Bir bakarsınız romanın sonuna gelmişsiniz. Eh normal Gomez, Morticia, Uncle Fester, Lurch, Grandmama, Wednesday, Pugsley, Pubert Addams ve Thing gibi muhteşem karakterlere sahip bir romanı kim sevmez. Yukarıdaki görüntü bir televizyon uyarlamasından. Gomez ile Morticia, gramofondan süzülen müzik eşliğinde dans ediyorlar...

Alvaro Arteaga - 45 rpm Deli



Yukarıdaki illüstrasyon Alvaro Arteaga isimli bir tasarımcıya ait. Kendisi hakkında fazla bilgi bulamadım ne yazık ki. Anladığım kadarı ile kıyafetler ve posterler için çizimler yapıyormuş. Yukarıdaki eserinin adı "45 rpm Deli" Keşke böyle bir şeyler olsa da, kesip istediğimiz plağı elde etsek diye düşündürmedi değil...

Yine Bir Kaset Animasyonu



Şu Amerika gerçekten garip memleket. Neyin ne zaman moda olacağını tahmin etmek güç hatta imkansız. Son dönemlerde kasetlerin yeniden trend olduğunu yazıp çizip duruyorum. Ülkemizde de bir kısım meraklı tarafından kasetler unutulmadı tabii ki. O bir kısım içerisine bende giriyorum bu arada. Hemen her hafta kasetlerle alakalı bir şeyler ekliyorum siteme. En son yukarıdaki animasyonu buldum. Bir tat bir doku olarak bloğumda bir köşede bulunsun…