Stereo Mecmuası Forumlarında DIY bölümünün müdavimlerinden Sn Yetkin Türk, yeni hifi bloğunu duyurdu bir süre önce. Bloğunun içeriği zaman içerisinde gezip gördüğü yerler, restoranlar ve yemeklerin yanında asıl önemlisi HiFi Stereo hobi yolculuğunda yaşadıkları, tecrübeleri ve çalışmalarından oluşuyor.
Yeni blogda özellikle DIY projeler dikkat çekici. Lambalı Preamp, DAC, pikap katları, kablolar, hoparlörler gibi bir çok alanda hem kapsamlı fotoğraflar, hemde yapım maceralarını okuyabilmeniz mümkün.
Merhabalar! Evet güzel bir yaz tatilinden sonra yeniden beraberiz. Bu üç aylık ayrılık boyunca neredeyse bir senelik yazı stoğu yaptım. Bayağı ilginç konular buldum, çok ilginç ürünler, güzel resimler ve hatta güzel kızlar. Anlayacağınız kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gelecek aylarda plak koleksiyoncuğu rehberimiz çok fena gelişecek, çok kapsamlı yazılarım var. Merakla takip edileceğine eminim. Yine eskisi gibi hemen her gün blogda yeni bir şeyler bulabilirsiniz. Umarım keyif alırsınız...
Sizlere geçtiğimiz günlerde Bumerang Ödüllerinde finalist olduğumuzu duyurmuştum. Aslında bu güzel haberin daha farklı bir zamanda gelmesini tercih ederdim demiş ve durumu kısaca özetlemiştim;
“1 ay boyunca İstanbul’da kalacağımız bir dönemde Seçil Hanımın (1) annesinin beyin damarlarından bir tanesinde oluşan emboli (pıhtı) sorunu nedeniyle tüm programımızı iptal etmek zorunda kaldık. Arkasından Bumerang Ödüllerinin finaline kaldığımı öğrendim. İster istemez bir günlüğüne İstanbul’a gidip dönmek durumundayım. Gerek şahsi işlerim gerekse de Stereo Mecmuası ile alakalı yapacağım firma ziyaretlerini biraz ertelemek zorundayım ne yazık ki. Sonuçta sağlık en önemli şey.”
Sağlık durumu ile aldığımız iç açıcı haberler ile birlikte ödül törenine gönül rahatlığıyla katılma fırsatı bulduğum için çok mutlu olduğumu tüm içtenliğim ile söylemek isterim. Bu konuda bizi yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Şu an herşey çok iyi gidiyor. Moralimiz çok çok iyi..
Çarşamba günü öğleden sonra uçak ile İstanbul’a gidip ertesi gün İzmir'e geri döneceğim şekilde bir program yapıldı. Uçuş ve konaklama ile alakalı hazırlıkların tamamlanmasının ardından son yılların en garip İstanbul seyahatime başladım. En garip diyorum, çünkü İstanbul'a gittiğimde kaldığım en kısa dilim genelde 2 haftadır. Bir günlük seyahatlerden tüm kalbimle nefret ederim aslında nefret ederdim demeliyim.
Bundan aylar önce Hurriyet Bumerang sistemine (2) dahil olduktan sonra düzenlenen Bumads yarışmasına sessiz sedasız bir şekilde katıldım. Genelde tüm katılımcıların yaptığı gibi sitelerimizin her tarafını bize oy verin banner'ları ile doldurmak yerine tek bir başlıkta ödüllerden bahsettim ve okuyucularımızdan destek istedim. Stereo Mecmuası'nın her konuda bizlere destek veren değerli okuyucuları, görülüyor ki, yine ellerinden geleni yapmışlar ve Stereo Mecmuası Günlüklerini finallere taşımışlar. Hepinize desteğiniz için teşekkürler.
Salonun Genel Görünüşü ve Sahne
Final Akşamı Başlıyor!
Finallerde (aslında yarı finallerde demeliyim) çok önemli isimlerden oluşan dev bir jüri, binlerce blog arasından her kategori için üç finalisti seçti. Bu üç finalistten bir tanesi bendeniz Hakan Cezayirli idi...
Bu durumdan haberdar olunca çok mutlu oldum. Sonuç itibarı ile Stereo Mecmuası'nı oluşturan tüm alt bölümlerde birinci önceliğimiz okuyucularımızın ilgisini çekecek içeriği hazırlayıp sunabilmek. Bunu yaparken elimizden geldiğince basit şekilde ancak görsel desteğe sırt çevirmeden yapmaya çalışıyoruz. Tüm Stereo Mecmuası'nın en renkli bölümü olan blog'um bu ödüllere katılmak için doğru bir karar oldu. Konuyu buradaki başlıkta biraz detaylandırmaya çalıştım. Bir göz atmanızda fayda var.
Ödül töreni İstanbul Hilton Convention Center'da düzenlendi. Daha önce çeşitli sebeplerle bulunduğum defalarca salonlara bu kez son derece eğlenceli bir etkinlik için gidiyor olmak ayrıca keyifliydi. Salona girer girmez, genç hanımefendilerden oluşan Bumads ekibi tarafından son derece güleryüzle karşılandım. Benimde içerisinde bulunduğum “En Tarz Blog Ödülleri” gecenin ilk ödülleri olduğundan eğer mümkün ise sahneye yakın bir yerde oturmam istendi. Ödül törenlerine tek başıma katıldığım için bu tabii ki bir sorun olmayacaktı. Şarabımı alıp bir masaya oturdum. Son derece sempatik insanların bulunduğu bir bölümde yerimi aldım. Genç hanımefendilerden bir tanesi yemek konusunda diğer bir tanesi alt kültürler konusunda blog'lara sahipmiş. İsimlerini ne yazık ki hatırlamıyorum ancak kendilerine ödül töreni boyunca arkadaşlıklarını paylaştıkları için bir kez de buradan teşekkür etmek isterim.
Ödül gecesi Hürriyet grubundan Ahmet Dalman'ın konuşması ile başladı. Yaşı bana yakın olan hemen herkesin hatırlayacağı ilk gazete web sitelerinden bahsettiği konuşmasında, beni çevreleyen genç insanların ne kadar şanslı olduklarını düşündüm. Benim internet ile tanışmam 90'ların ortasında oldu. 40'larıma yaklaşırken ise internet başlı başına bir güç haline gelmişti. Şu an yirmili yaşlarımda olmak isterdim doğrusu. Gerek iş hayatı gerekse de yaşın getirdiği sorumluluklardan dolayı internet dünyasını onlar kadar yakından takip edemiyorum. Sanırım yaşlanıyorum...
Gece Bumads'ın yeni stratejilerinin açıklandığı konuşmalar ile devam etti. Erhan Acar'ın konuşmasını özellikle çok beğendim. Konuşmasındaki şu bölüm gerçekten çok etkileyici; Bloggerlar artık emeklerinin karşılığını sadece trafik değil, iyi gelirler kazanarak da alacaklar. Hayalimiz; bir seyahat blogcusunun görmediği bir ülkeye Bumads aracılığıyla kazandığı parayla gidebileceği, bir fotoğraf blogcusunun istediği yeni kamerayı alabileceği, bir sinema blogcusunun ise daha fazla film izleyebileceği bir reklam ekonomisi yaratmak... Eğer bu konuda Bumads başarılı olabilirse, blogger'ların önünde bir çok ilginç fırsat çıkacağına eminim.
Sezer İltekin, Ozan Ün, Hakan Cezayirli ve Vuslat Doğan Sabancı
Tansiyon Yükseliyor; Ödüller Sahiplerini Buluyor
Konuşmaların akabinde sıra ödüllerin dağıtılmasına geldi. İlk verilecek ödül benim de finalist olduğum ödül olduğundan sahneye doğru yaklaştım. O anda içimde en ufak bir heyecan kırıntısı bile olduğunu söyleyemem. Bunun ilk sebebi gençliğimde son derece sabırsız, heyecanlı ve hatta sinirli olmam sebebi ile bir çok sıkıntı yaşamam ve yıllar geçtikçe bu konuda kendimi terbiye etmeye çalışmamdır. İkinci sebebi ise yine çocukluğumda herhangi bir yarışmada (hatta oyunlarda da) sanki yenilmek diye bir seçenek yokmuş gibi gereksiz bir hırsa sahip olmam ve bu yüzden çok insanı kırmış olmamdır. 30'lu yaşlarımda geç gelen olgunlukta bu huyumdan da vazgeçmeyi başardım. Üçüncü sebep ise ödül töreninde tanışmış olduğum Sn Sezer İltekin'in editörü olduğu Kelimeler Benim web sitesinin kazanacağını düşünmemdir. Velev ki, ben jüride olsaydım oy hakkımı bahsi geçen siteden yana kullanırdım. Tabii ki yarışma jürisini oluşturan değerli isimlerin benden çok daha farklı bir bakış açısına sahip olduğunu gerçeğini kabul etmem lazım. Ayrıca insan bazen kendi yaptığı şeyin değerini kendisini fark edemeyebiliyor. Ben her zaman bloğumun ve hobi olarak kurduğum Stereo Mecmuası'nın içeriği konusuna odaklanmıştım. Bırakın Türkiye'yi dünyada bile bu tarz hobi sitelerinin sayısı sınırlı ve bu durum geniş kitleler tarafından kabul edilen bir gerçek. Ancak bloğumun görsel yapısına baktığımda amaca odaklanmış basit ama sevimli bir yapı görüyorum. Sanırım içeriği desteklemek amacı ile yaptığımız görsel dokunuşlar başarılı olmuş. Aslında bugün bloğuma bu gözle baktığımda görüntü daha çok hoşuma gitti. Belki de aldığım(ız) ödülün etkisidir :) Bilmem sizler ne düşünürsünüz?
Hakan Cezayirli, Vuslat Doğan Sabancı ve gecenin başarılı sunucusu (ne yazık ki ismini unuttum)
Ödül için teker teker ismimiz anons edildi. Bendeniz, Hakan Cezayirli, Sn. Sezer İltekin ve yine son derece sempatik bir bey olan Sn. Ozan Ün sahnede yerimizi aldık. Bizim kategorimizin ödülleri gecenin en zarif hanımefendisi olan Sn Vuslat Doğan Sabancı tarafından takdim edildi. Birinci olarak ismim zikredildiğinde oldukça şaşırdığımı itiraf edeyim. Kardeşimin deyimi ile şaşkınlığımı buradaki videoda siz de görebilirsiniz. Video ayrıca tüm ödül töreninden güzel anları kapsıyor.
Sezer İltekin, Ozan Ün, Hakan Cezayirli ve Vuslat Doğan Sabancı
Ödülü almış olmanın verdiği haklı gurur ile diğer finalistlerin ödüllerini almasını keyifle seyrettim. Ben özellikle Sn. Gülenay Börekçi 'nin Egoist Okur (3) isimli blog'unu çok beğendim. Ödül almasına çok sevindiğimi söylemek isterim. Her kategorinin ödülleri dağıtılınca, bir de jüri özel ödülü takdim edildi ve kısa bir ara verildi. Tüm değerli blog sahiplerini buradan bir kez daha gönülden tebrik ederim. (4) Bir yandan tebrikleri kabul ederken eşime, anneme ve kardeşime telefon ettim. Uzaklarda onların da mutluluğuma ortak olması ve yaşadıkları sevinç içimi ısıttı. Koskoca bir kalabalığın içerisinde aslında sevdiklerinizden uzakta yalnız olduğunuzda buna ihtiyaç duyarsınız. O zaman tepkisiz bir adamın bile yüzünde bir gülücük oluşur...
Bumads Ekibi, Bedük eşliğinde eğleniyor.
Aranın ardından Türkiye'de elektronik müziğin önemli temsilcilerinden Bedük'ün konseri başladı. Davetlilerin büyük çoğunluğunu oluşturan gençler doyasıya eğlenirken, birkaç şarkı dinledim ve gece boyunca güleryüzleri ile ortamı ısıtan Bumads ekibinin (5) denk gelebildiğim üyelerine teşekkür ederek kardeşimle buluşmak üzere yola çıktım.
Herkes Bir Gün 15 Dakikalığına Şöhret Olacak(6)
Aslında Stereo Mecmuası yayın yaptığımız konulara ilgi duyanların zaten bildikleri bir platform olsa da, aldığımız ödül vesilesi ile bugün bir çok insanın web sitelerimizden haberi oldu. Belki aralarından bir kısmı ilerleyen günlerde ve aylarda sitemizi takip etmeye devam ederler. Bugün telefonla beni tebrik eden bir çok değerli dostumun bana ilettiği kadarı ile bir çok internet platformunda, web sitesinde, haber sitesinde ve Hürriyet Gazetesinde aldığımız ödülle alakalı yazılar varmış. Sanırım Pop Art akımının arkasındaki deha her zamanki gibi tespitinde yanılmamış.
Teşekkürler
Stereo Mecmuası'nda birlikte olduğum tüm dostlarıma, eşime, aileme ve senelerdir bizlere destek veren herkese çok teşekkürler. Hepiniz iyi ki varsınız! Ayrıca güzel akşam için Hürriyet ailesine çok teşekkürler.
Ödül Hakkında
Birincilik ödülü olarak takdim edilen heykelcik müzik arşivimin önündeki yerini aldı. Bir bakarsınız ilerleyen yıllarda yanına yeni arkadaşlar gelir. Hayatın insana neler getireceğini kim bilebilir:)
Notlar; (1) Seçil; Seçil Cezayirli nam-ı diğer hayat arkadaşım... (2) Daha fazla ayrıntıyı buradaki yazımda bulabilirsiniz. (3) Sitenin teması gerçekten çok hoş tasarlanmış. İçeriği de son derece keyifli. Bence çok güzel bir birleşim... (4) Tüm listeye ulaşmak için buraya tıklayınız (5) Neslihan Yenice, Hilal Meriç ve ödülleri güvenli bir yere koymak konusunda bana yardımcı olan ancak ne yazık ki ismini unuttuğum siyah/yeşil kıyafetli genç hanımefendiye selamlar...
(6) Andy Warhol.
EklerBu bölüm önümüzdeki saatler ve günlerde tekrar güncellenecektir.
Bumerang, Hürriyet'in internet yayıncılığına dolaylı yoldan destek verdiği bir oluşum. Bundan neredeyse 6 ay önce sevgiliBülent Şaman'ın vasıtasıyla haberdar olduğumuz yeni nesil bir internet platformu. Aslında sistem dört seneden beri faaliyetlerine devam ediyor ancak benim tanışmam biraz daha geç oldu...
Sistemin ana fikri aslında çok basit. Bumerang sisteminin en önemli özelliği blog sahiplerini (yazının devamında blogger olarak tanımlanacaktır) bir araya toplaması. Blogger'lar “yazarkafe” olarak isimlendirilen bir havuz içerisine kendi yazılarının belirli bölümlerini ekleyerek bu havuzun içeriğini zenginleştiriyorlar. Havuz bir yandan zenginleşirken okuyucular belirli konu başlıklarını seçerek (örneğin teknoloji) sistem içerisinde bulunan yazıları seçimlerine göre filtreleyerek ilgilerini çeken yazılara ulaşabiliyorlar.
Ödül Gecesinde Bumads Standı. Resim Bumads web sitesinden alındı....
Sistemin bir diğer avantajı blog sahiplerinin reklam geliri elde etmelerine olanak veren bir pazarlama sistemine sahip olması. Bumads olarak adlandırılan servis diğer bir çok reklam mecrasının aksine tıklama veya gösterim başına reklam tutarı ödemek yerine kuralları, geliri ve yayın şartları çok belirli bir sisteme sahip. Sözgelimi 3 gün boyunca yayınlayacağınız bir reklamdan elde edeceğiniz gelir daha ilk başından belli. Özellikle genç blogger'ların alan adı gibi giderlerini karşılamaları için harika bir sistem.
Ödül aldığım Bumads Gecesinde Hürriyet İnternet Grubu Başkan Yardımcısı Erhan Acar konuşmasında sistemin ilgi çekici yaklaşımına dair güzel bir açıklama yaptı. Aynen aktarmak isterim;
“Bloggerlar artık emeklerinin karşılığını sadece trafik değil, iyi gelirler kazanarak da alacaklar. Hayalimiz; bir seyahat blogcusunun görmediği bir ülkeye Bumads aracılığıyla kazandığı parayla gidebileceği, bir fotoğraf blogcusunun istediği yeni kamerayı alabileceği, bir sinema blogcusunun ise daha fazla film izleyebileceği bir reklam ekonomisi yaratmak...”
Hürriyet İnternet Grubu Başkan Yardımcısı Erhan Acar. Resim Bumads web sitesinden alındı...
Stereo Mecmuası'nın Yeterince Geliri Yok Mu, Neden Ekstra Reklam Mecrası Arayışınız Var?
Evet bugün için Stereo Mecmuası'nın arkasında ülkemizdeki bir çok web sitesi ve blog'un aksine ciddi bir sponsor desteği var. Yayın yaptığımız sektörün en önde gelen sesi haline gelmeyi başardığımız şu kısa süre içerisinde gerek sponsorlarımız, gerek okuyucularımız gerekse de gönüllüler tarafından her zaman desteklendik. Bugün kendimize ait server sistemlerinde yüksek bant genişliğinde yayın yapabiliyor, çok sayıda veritabanımızın binlerce kullanıcıya hizmet verebildiği bir çok web sitesinin hayallerini süsleyebilecek bir sistem kullanıyoruz. Dışarıdan baktığında basit bir Wordpress sistemine sahip bir siteler grubuna sahipmişiz gibi gözükebilir ancak zaman zaman yüzlerce hatta binlerce okuyucunun bir anda sistemimize yönlenebildiğinde sistemin sağlıklı çalışmaya devam edebilmesi ciddi bir servis alma gereksinimi doğuruyor. Bu duruma özellikle elektronik dergilerimizi yayınladığımızda denk geliyoruz.
Stereo Mecmuası olarak Bumerang sisteminin bir parçası olmamızın sebebi reklam gelirlerinden ziyade genç okuyucu kitlelerine ulaşmak ve onların bulunduğu ortamların bir parçası olmak veya olmaya çalışmaktır.
Müzik ve müziği dinlemek için gerekli ekipmanlar bütünü, dışarıdan baktığınızda son derece pahalı bir hobi olarak gözüküyor. Belki bizler senelerdir bu tarz sistemlere sahip olmanın verdiği alışkanlıklarla bu hobinin kapsadığı konuları günlük hayatımızın birer parçası gibi görüyoruz. Ancak dışarıdan baktığınızda iş hayatına yeni atılan bir gencin veya bir üniversite öğrencisinin kısıtlı maddi imkanları ile bu dünyanın parçası olmayacağı gibi bir düşünceye sahip olması gayet doğal. Stereo Mecmuası'nın bence en önemli görevi işte burada ortaya çıkıyor...
Gençler ile hi-fi'yi bir şekilde tanıştırmak....
Stereo Mecmuası Günlükleri'nin Ortaya Çıkışı
Daha ilk günden beri Stereo Mecmuası Günlükleri veya sonradan kendi ismimi aldığı haliyle Hakan Cezayirli Blog'u, hi-fi ve müziğe bakış açısı olarak daha lifestyle bir tarz ile ilerledi. Konuyla alakası olmayan bir ziyaretçi Stereo Mecmuası'nı incelemeye başlayınca ilk birkaç dakika içerisinde sayfayı kapatabilir. Çünkü ana sitemiz genelde asıl okuyucu kitlemizin anlayacağı nitelikte yazılarla dolu. Yüksek tutarlı ürünlerin haberleri, teknik makaleler derken konuyla alakası olmayan bir insanı korkutacak bir içeriğimiz var.
Ancak şunu her zaman biliyorum ki, evlerinde akıllı telefonlarıyla, tabletleri ile veya çok basit taşınabilir müzik çalarlar ile müzik dinleyen bir çok genç meraklı var. Tutarı çoğu zaman bir hifi sisteminin çok daha az tutarlarında fiyat etiketlerine sahip olan dock sistemleri, kulaklıklar ve müzik setleri ile müzik dinleyen geniş kitleleri de unutmayalım...
Tüm bu kitle geleceğin hi-fi dünyasının birer parçası olabilir. İşte bu bakış açısı ile tasarladığım blog'umda hi-fi'nin daha güleryüzlü tarafını insanlarla özellikle de gençlerle buluşturmak istemiştim. Görsel olarak ana sitemizden daha renkli, içerik olarak hemen herkesin ilgisini çekebilecek ancak bir yönüyle asıl okuyucu kitlemizinde ilgi alanlarını kucaklayacak bir blog'un Stereo Mecmuası'nı daha da ilerilere taşıyabileceğini düşünmüştüm ve sanırım geçmişte düşlediğim her şey bugün gerçek oldu...
Gelenekselleşmiş Hakanwork Orange:) banner'ımız.
Site Tasarımını Başarılı Bulmayanlara Ufak Bir not
Evet bir yönüyle baktığınızda site tasarımımızı teknik açıdan başarılı bulmayanlara hak verebilirim. Stereo Mecmuası şu an için Wordpress için yazılmış ve ücretsiz dağıtılan Arras isimli tema ile okuyuculara hizmet vermektedir. Arras teması üzerinde fazla bir değişiklik yaptığımızı söyleyemem. Zaten bunu yapmak için gerekli zamanımız yok. Stereo Mecmuası, genel olarak iş hayatından arta kalan zamanlarda hobisel amaçlarla ortaya çıkan bir web oluşumu. Bizim için içerik her zaman görsel detaylarla uğraşılarak geçirilecek zamandan daha önemli olmuştur. Hedefimiz ve amacımız her zaman okuyucularımızın ilgisini çekecek içerik üretmektir. Görsel bazı düzenlemeler yapmamız gerektiğinde üniversite öğrencisi genç arkadaşlarımızın eğitim masraflarına katkıda bulunarak bu çalışmaları onlara yaptırıyoruz. Böylelikle onlar eğitim masraflarını karşılarken, bizlerde kendimizce değerli zamanımızı içerik yaratmaya yönelik olarak kullanabiliyoruz.
Geçmişten bugüne, eğer benzersiz bir tema yaratmak isteseydim, ya özel bir tema yazdırır yada satışa sunulan kişiye özel temalardan bir tanesini çok rahatlıkla satın alabilirdim. Ancak biz bunun yerine zengin içeriğimizi görsel olarak "basit" şekilde destekleyen temaları tercih ettik. Küçük ve esprili dokunuşlar (örneğin Müzik sitemizin banner'ındaki Kurbağa Kermit) veya ilgi alanlarımızı öne çıkartan imgeler ile (bloğumun banner'ının Clockwork Orange'ın yazı karakteri ile tasarlanması veyaarka planının özel olarak seçilmesi) içeriğimizi destekledik. Görünüşe bakılırsa bu yaklaşımımız okuyucularımızdan ve ziyaretçilerimizden olumlu tepkiler alıyor. Ancak yakın gelecekte önemli bir görsel dönüşüm yaşayabiliriz diyerek yazımı burada sonlandırmak istiyorum...
Herkese selam,
Stereo Mecmuası'ndan güzel haberler var. Hürriyet Bumerang'ın bu sene ilk kez düzenlediği "Blog Ödülleri" yarışmasında bloğum(uz) finalist oldu. Aslında bu güzel haberin daha farklı bir zamanda gelmesini tercih ederdim. 1 ay boyunca İstanbul'da kalacağımız bir dönemde Seçil'in annesinin beyin damarlarından bir tanesinde oluşan emboli (pıhtı) sorunu nedeniyle tüm programımızı iptal etmek zorunda kaldık. Arkasından Bumerang Ödüllerinin finaline kaldığımı öğrendim. İster istemez bir günlüğüne İstanbul'a gidip dönmek durumundayım. Gerek şahsi işlerim gerekse de Stereo Mecmuası ile alakalı yapacağım firma ziyaretlerini biraz ertelemek zorundayım ne yazık ki. Sonuçta sağlık en önemli şey.
Hemen her yarışmada olduğu gibi finalistleri ve akabinde kazananları beğenmeyenler, onları yargılayanlar ve eleştirenler olacaktır. Bu kez eleştirilerden bende nasibimi alacağım. Muhtemelen bir çok kişi Bumerang Ödülleri finalist listesinden Stereo Mecmuası sayfalarına yönlenerek web sitemizi ziyaret ediyorlardır.
Okuyucularımı bilgilendirmek amacıyla okumakta olduğunuz blog, "En Tarz Blog" kategorisinde aday oldu. Aşağıda ilgili kategorinin açıklaması var.
En Tarz Blog: Kullanılan görsellerin içerikle uyumlu bir biçimde bütünleştiği, renk kullanımlarıyla dikkat çeken, ziyaretçilerine kolay ve rahat bir okuma sunan özgün, yaratıcı tasarıma sahip siteleri kapsar.
Stereo Mecmuası ve onu oluşturan alt bölümlerde senelerden beri hiç karşılık beklemeden yayın yaptığımız alanlarda özgün içerik sunmaya çalışıyoruz. Bugün ülkemizdeki bir çok web sitesi ve bloğun aksine, ciddi sponsorlarca desteklenen, okuyucularının da ellerini taşın altına sokarak gönülden destekledikleri ticari içeriğe sahip olmayan örnekleri dünyada son derece nadir bulunan, bloglar, forumlar ve özel içeriğe sahip alt bölümlerle oluşturulmuş dev bir platformun küçük bir parçası olan bloğumla ilk kez böylesine bir organizasyona sizler adına katılacağım. İş dünyasında sayısız kez katıldığım bu tarz bir organizasyona bir hobi projesi olan Stereo Mecmuası adına katılmak ayrıca bir keyif. Yarışma ve ödül kısmı ise tüm bu sürecin en önemsiz kısmı...
Sitelerimize, yazıya konu olan ödül listesinden ulaşan değerli ziyaretçilerden merak edenler hakkımızda ayrıntılı bilgileri bu sayfada bulabilirler. Ek bilgi için ise TRT ekranlarında web sitemizi tanıttığımız programın videosuna bir göz atabilirsiniz.
Senelerdir bizleri destekleyen okuyucularımıza ve yayınlarımızın devamı sağlamamıza destek olan sponsorlarımıza teşekkür ederim. Ayrıca bu yarışmaya katılmak konusunda ilk ateşi yakan Bülent Şaman'a teşekkürler...
Nasıl komik başlık değil mi? Bloğumu, Hurriyet web sitesinin Bumerang Ödüllerine dahil ettik. Bu sene "En Tarz Blog" -tamam gülmeyin en uygun bunu bulduk- kategorisinde yarışıyoruz. Eğer oy vermek isterseniz cep telefonu numaranızı girerek, size gönderilecek doğrulama kodunu ekrana giriniz. Tabii bunları alttaki linkten yapıyorsunuz. Cep telefonunuz gizli tutulacak olup, toplu mesaj gönderimi için kullanılmayacaktır. Doğrulama kodu talebi tamamen ücretsizdir diye ekleyeyim...
Biliyorsunuz geçtiğimiz iki senedir Blog Action Day’e katılıyorum. Artık geleneksel olduğu haliyle bu sene de tüm dünyadan binlerce bloğun katıldığı organizasyona katıldım. Her sene düzenlenen bu etkinlikle alakalı blogactionday.org adresinden daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Bu senenin konusu: Gıda ve özellikle de açlık.
Açlığın vurduğu en masumlar yine çocuklar. Son birkaç ay içerisinde açlıktan ölen çocukların sayısı binlerce. Afrika'nın doğu sahillerinde bölgelerde genç yaşlı herkes ölümle burun buruna yaşıyor. Birleşmiş Milletler'in istatistiklerine göre milyonlarca insan yeterli şekilde beslenemiyor. Yeterli yardım ulaşmaması halinde hepsi ölümle burun buruna gelecek
Afrika'nın bu bölgeleri siyasal açıdan karman çorman. Siyaset ve dinin el attığı bu bölge kan ağlıyorlar. Siyasetten nefret ederim ama din normalde barışı ve sevgiyi ön plana çıkartan bir olgudur. Ancak dinleri alet ederek çıkartılan savaşlar yüzünden masumlar ölüyor. Dinler her zaman masumları koruyun derken bu coğrafya da tam tersi oluyor. Ahirette bunların hesabını nasıl verecekler bilemiyorum.
Bu bölgeye yardım etmenin en iyi yolu Türk Kızılayı. Kızılay Somali için yardım kampanyaları düzenliyor. Hemen hemen tüm bankalarda Kızılay hesapları var ve bu hesaplara para yatırabilirsiniz. Yukarıda Kızılay'ın banner'ını göreceksiniz. Web sitesinden daha ayrıntılı bilgi alabilmek mümkün!
Tabii tüm bu Afrika ile uğraşırken kendi ülkemizdeki yardıma muhtaç insanları unutmayalım...
Tamam, bu yazımın hi-fi ile uzaktan yakından alakası yok. Eight Hour Day adlı bir blogta denk geldiğim fotoğrafları paylaşmak istedim. Pixar Stüdyolarını bilirsiniz, bir çok meşhur animasyonu yaptılar. Toy Story, Finding Nemo, Monsters, Cars gibi. Bunlar çocukların yanında büyüklerinde keyifle seyredebileceği filmlerdir ki, biz ailecek çok severiz. Eight Hour Day bloğunuu şanslı yazarları Pixar Stüdyolarını ziyaret edip fotoğrafları çekmişler. Kim böyle bir ortamda çalışmak istemez ki?
Bir hafta belki de 10 gün kadar bir süre için dükkanı kapatıyorum. Bu süre zarfında Stereo Mecmuası'nda bant yayınına geçiyoruz. Teknik sorunlar haricindeki her türlü soru, görüş ve önerinizi geri döndüğümde cevaplamaya çalışacağım...
Geçmişten bugüne kendi bloğumda bir çok kez yenilemeler yapmıştım ancak en kapsamlıs bu sonuncusu oldu. Artık Blogger hizmetini kullanmak yerine Wordpress'e geçiş yapmaya karar verdim. Bloğun şekli bayağı değişti. ben dahil bir çok kişi alışmakta eminim ki zorlanacaktır. Ancak zaman içerisinde göreceksiniz ki, eskisine göre hayat çok daha kolay olacak. Bloğun Türkçeleştirme çalışmalarını sanırım kısa zamanda bitiririm. İlk dönemlerde yüklenme sürelerinde biraz sorun çıkıyor ancak kısa bir süre içerisinde bu durumda normale dönecektir.
Berlin Almanya 10 Mayıs 1933, yer Opernplatz meydanı ve yakılan kitaplar
Biliyorsunuz bir süredir bloglarımızdaki yazılarla okuyucular buluşamıyorlar. Ülkemizdeki garip yasalar, uygulamalar ve düzenlemeler ile internet açısından, en gelişmemiş ülkelerin, küçümsediğimiz totaliter rejimlerin statüsündeyiz. Bugün her görüşten, her fikirden ve her bakış açısından insan kendini bloglarından ifade ediyor. Son günlerde Blogger'ın yasaklanması binlerce kişiyi mağdur etti. Hem farklı görüşlerden yazarları, hemde farklı görüşlerden okuyucuları. Konu hemen her platformda tartışılıyor ve konu üzerinde yazılıp, çiziliyor. Ancak uygunsuz yayın yapan bir elin parmakları kadar bloğu bahane ederek binlerce insanı cezalandırmanın başka bir açıklaması olamaz. Stereo Mecmuası uzantısına sahip hiçbir blog üzerinde hobilerimiz haricinde bir yazı yayınlanmamıştır. Bugün bloglarımıza tıkladığınızda erişimin mahkeme kararı ile yasaklandığına dair bir not ile karşılaşıyoruz. Bizim günahımız nedir, okuyucularımızın günahı nedir?
Bugün sosyal paylaşım siteleri, bloglar vesaire aklınıza gelecek yeni nesil internet araçları ile eski dünyanın bir çok kuralı yok olmuş durumda. Bazen düşünüyorum, bugün internet olmasaydı bir gazete veya dergide (1) Stereo Mecmuası'nda yayınladığım yazıları yazabilir miydim? Kesinlikle hayır. Tüm köşe başları tutulmuş bu dünyada bırakın yazıyı bir satır yazımı bile kimse yayınlamazdı ki zaten yayınlamadılar. Ancak internet, ben ve benim gibiler için inanılmaz fırsatlar yarattı. Bugün o köşeleri ellerinde tutanların ulaştığı komik tirajların kat ve kat fazlasını çok basit şekilde elde edebiliyoruz. Sadece fikirlerini yazanlar değil, bir yayın evinin asla basmayacağı öykülerinizi, bir plak şirketinin asla basmayacağı albümleri, kimseye tamah etmeden meraklılarla buluşturabilmemiz mümkün. Hatta herşeyi bırakın okumuyor denilen Türk gençliği bloglar sayesinde yazıyor ve okuyor. Bu yasaklamalara konu olan blog sayısının 400.000 adet olduğu söyleniyor. Bu blogları okuyan milyonlarca insan var. Belki de suçu gençlerde aramamak lazım. Başka yerlere bakmak lazım...
Velhasıl kelam, düşüncelerimiz ne olursa olsun, internet dünyamızda yaşananlara hayır deme vaktimiz çoktan geldi geçiyor. Çeşitli çözümlerle ulaşılmayan sitelere ulaşmak mümkün olsa bile, adım adım bambaşka yerlere gidiyoruz. Sonuçta bu durum hepimize zarar veriyor ve bu zarar düşüncelerimiz, fikirlerimiz ve bakış açılarımız ne olursa olsun ayrım yapmıyor. Hepimizi yakıyor...
(1) Bu noktada Andante gibi mainstream basının parçası olmayan her türden dergiyi tenzih etmek gerekli.
Stereo Mecmuası bloglarını mobil cihazlarla uyumlu hale getirme çalışmaları kapsamında kendi bloğumu da modifiye ettim. http://hakancezhifi.stereomecmuasi.com/ adresinden mobil sürüme ulaşabilirsiniz. Bu arada sistem, kullanılan işletim sistemini algılayıp hangi sürümü yükleyeceğine kendisi karar veriyor. Böylelikle cep telefonu, tablet ve benzeri cihazlarla daha rahat kullanım mümkün oluyor. Google bazen insanın hayatını kolaylaştıran çözümler konusunda rakipsiz oluyor. Ah bir de sansürlenmese....
Son günlerde blogger'a yine yasaklama geldi biliyorsunuz. Bu saçma sapan yasaklamadan dolayı herkes gibi bende dolayısıyla Stereo Mecmuası'da zarar gördü. Şu an bir çok fonksiyon çalışıyor olsa da, özellikle eski dönemlerde eklenen resimlere ulaşım sağlanamıyor. Kısa bir süre sonra sorunun çözüleceğini umuyorum. Bu dönem boyunca bilgisayarlarınızın ayarları ile oynamayınız.
Biliyorsunuz geçtiğimiz sene Stereo Mecmuası olarak ilk kez Blog Action Day'e katılmıştık. Bu sene de tüm dünyadan binlerce bloğun katıldığı organizasyona katıldık. Her sene düzenlenen bu etkinlikle alakalı blogactionday.change.org adresinden daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
Bu senenin konusu "su"
Küresel ısınmanın bir şehir efsanesi olmadığını son yıllarda iyiden iyiye ispatlandı. Ülkemiz ilkokul bilgilerimize göre su yönünden zengin olmasına rağmen, büyük şehirlerimiz yazları su kesintileri yaşıyor. Tarım alanları susuz kalıyor. Daha önce şırıl şırıl derelerin aktığı yerlerde ise su buharlaşıp yok olmuş gitmiş durumda. Tamam bunda hepimizin suçu var ancak her şey bitmiş değil. Bireysel olarak yapabileceğimiz bir çok şey var. Haydi bunlara bir göz atalım,
1- En bilindik şey, dişlerimizi fırçalarken, su akmasın. Suyu kullanmadığınız zaman kapatın. Ağzınızı çalkalayacağınız zaman suyu açın, çalkalama esnasında suyu kapatın. Ciddi şekilde su tasarrufu yapacaksınız.
2- Sakal tıraşı olurken de, aynı şekilde tasarruf etmek mümkün. Örneğin suyu sadece tıraş bıçağınızı yıkayacağınız zaman suyu açın. Emin olun ki, bu bile ciddi bir su tasarrufu sağlayacaktır. Olayı abartmak isteyenler sakal tıraşı olmayı bırakıp, kaptan mağara adamı gibi gezebilirler. Bu durum sosyal hayatınızı dinamitlemek olacağından olayı abartmamanızı tavsiye ederim :)
3- Bulaşık makinesi kullanmak. Bu konu gerçekten çok ilginç. Bulaşık makinesini tepeleme doldurmak yerine elde yıkamak isteyince gerçekten çok daha fazla su harcıyoruz. Yeni nesil bulaşık makineleri gerçekten çok az su ve elektrik harcıyorlar. Tabii makineyi tepeleme doldurmak için, bardak, tabak ve çatal/bıçak stoğunuzun yeterli olması gerekli. Stoğunuz eksik ise alışveriş için hiçbir kadın bu konuda size hayır demez. Ama dikkat edin, tasarruf yapacağız derken hanım sizi batırmasın.
4- Meyve sebze yıkarken, önce bir kaba su doldurun. Önce bir süre meyve, sebzenizi bu kap içerisinde tutun. Böylelikle zirai ilaçlar gibi meyve sebzeyi kaplayan kimyasallardan kurtulursunuz. Daha sonra musluk suyu altında durulayıp, meyve sebzenizi kullanabilirsiniz. Tema'nın araştırmasına göre 4 kişilik bir aile bu konuya dikkat ederek senede 18 ton su tasarrufu yapabilir.
5- Duş yaparken olayı abartmayıp, biraz daha az su altında kalın. Yine tertemiz olursunuz ama 1 dakika az duş ile yaklaşık 4 ton su tasarrufu yapabilmeniz mümkün. Bu arada musluklarınız ve duşlarınızın baş kısımlarını modern parçalarla değiştirmenizi tavsiye ederim. Bu baş kısımları, hava ile suyu karıştırıp daha yüksek basınçla akıtıyor. Böylelikle daha az su ile daha yüksek basınç sağlarsınız.
6- Evinizde akıtan muslukları, klozetleri tamir edin. Muslukları tamir etmek için genelde bir kauçuk conta yeterli oluyor. Hoş tabii belediyelerimiz arada sırada su borularını delip tonlarca suyun boşa akmasına sebep oluyor ancak son yıllarda belediyelerde bu konuda önemli çalışmalar yaptılar. Haklarını yemeyelim.
7- Bir diğer su tasarrufu yönetimi klozet rezervuarının mekanizmasını değiştirmek. Biliyorsunuz iki aşamalı mekanizmalar var. Birinci aşamada daha az su, ikinci aşamada ise rezervatuarının tamamını akıyor. Bu mekanizmaların fiyatları son derece uygun ve hemen her marka model rezervuar için bu mekanizmaları bulmak mümkün. Değiştirmesi biraz el becerisi gerekiyor. Dikkatli olmak lazım. Özellikle depo kapağını kırmamaya dikkat edin...
8- Yine ufukta alışveriş gerektiren bir konu ama çamaşır makinesi doldurmadan çalıştırmayın. Bunun için yeterli giysi stoğunuzun olması lazım tabii. Stokları tamamlamak için olayın abartmayın.
Sizlerinde su tasarrufu ile ilgili fikirleriniz varsa yorumlar kısmından diğer okuyucularımızla paylaşabilirsiniz. Daha fazla bilgi için TEMA'nın Suyunu Boşa Harcama sitesini ziyaret edebilirsiniz. Geçen sene yazıyı bir şekilde hifi ile bağlamıştım ama su ile hifi arasında şimdilik bir ilişki kuramadım. Aklıma bir şey gelirse yazıyı editlerim, sanırım...
Takip ettiğim bloglardan bir tanesi Onur's World (Tranquillty) bloğu. Deniz aşığı bir insan. Her girdiğimde keyifli yazılar okuyorum. En çok kıskandığım şey ise tekne gezileri. Bloğumu takip edenler bilirler bende arada sırada yelken olayına giriyorum. Ama bu seneyi boş geçtik (Suat kulakların çınladı mı!) Bugün bloğu gezerken bir konu başlığı ilgimi çekti. Konuyu kendi bloğumdan okuyucularımıza da duyurmak istedim. Unicef sitesinde dünyaca meşhur Tivoli radyoları satılıyor. Tüm tutar bağış olarak çocuklara gidiyor. Göz atmak isterseniz sizi hemen buraya alalım.
Sizlere geçtiğimiz haftalarda Blog Ödülleri 2010'dan bahsetmiştim. Bizde bir şekilde alt bölümlerimizle bu yarışmaya dahil olmuştuk. Bu konuyla ilgili burada da ufak bir bilgi vermiştim. Türkiye'de gerçekten keyifle takip ettiğim bir sürü blog var. Ancak bunun bir kaç katı yabancı bloğu takip ediyorum. Özellikle zihniyet anlamında bizim blog camiamızın değiştirmesi gereken alışkanlıkları var. Özgünlük konusunda çok başarılı değil ülkemizdeki çoğu örnekler.
İstisnalar yok mu? Tabii ki var. Yemek pişirmeye meraklı bir insan olarak çok keyifli bloglar keşfettim son yıllarda. Bunlardan bazıları da Blog Ödüllerine başvurmuştu, ne yazık ki ödül alamadılar. Bir diğer keyifle takip ettiğim bloglar tarih, askeri makaleler konuları hakkında. Güzel yazılar okuduğum, iyi vakit geçirdiğim örnekler var. Teknoloji bloglarında ise genelde yabancı kaynaklı siteleri takip ediyorum. Ülkemizde özgün olarak bu konuda yayın yapmak gerçekten güç. Bizim haberler bölümümüzde dahil olmak üzere haberlerin bir çoğu yabancı kaynaklardan geliyor. Bazı teknoloji bloglarında özgün incelemeler yapılıyor. Umarım örnekleri çoğalır veya varsa da ben daha keşfetmedim. Aslında her konuda gerçekten güzel bloglar var. Arayıp bulmak ise sorun.
Neyse konumuz Blog Ödülleri. Üzerine düşüp kesinlikle bir araştırma yapmamıştım. Bugün bir bakayım dedim. Meğerse kullanıcıların oyları ile kategorilerin kazananları belli olacakmış. Pek güzel diye düşünüyorsunuz değil mi?
Ama çoğu Türk insanın zihniyeti hiçbir zaman değişmiyor. Sen bana oy ver bende sana vereyim, bana oy verirseniz size özel şu hediyeyi veririm gibi bir yarışma mantığına uymayan her türlü dalavere kısa bir internet araştırmasıyla ortaya çıkıveriyor. Birden fazla kullanıcı adı yaratanlardan tutun bir yarışmanın içerisinde olmaması gereken her şey internette afişe edilmiş halde. Tüm bunlara rağmen ödüllerde gerçekten hakeden bazı siteler ödül aldı. Bu durum sevindirici. Ama keşke tüm kategorilerde aynı şeyi söyleyebilseydim.
Ama her şey çok yeni. Zamanla düzelecektir ve "gerçekten" başarılı bloglar ödüllendirilecektir.
Uzun yazdım, bizim alt bloglarımız yarışma boyunca 0 (yazıyla bildiğiniz sıfır) oy aldık sanırım. Tabii ki bizim için hiç sorun değil. Sitemizden resmi duyuru bile yapma ihtiyacı durmadık.
Burada yapmamız gereken ülkemizden ve yurtdışından benzer konularda yayın yapan blogların neler yaptığını daha iyi anlamaya çalışıp, eksiklerimizi tamamlamaya çalışacağız. Tabii ki ödül almak için değil daha keyifli yayın yapabilmek için.
Bu arada hifi ve müzik konusunda yayın yapan bloglar konusunda bazı kıpırdanmalar olduğunu biliyorum. Haberler ulaştıkça ayrıntıları paylaşırım.
Bana bir rahat yok! Blog Ödülleri diye bir yarışma varmış. Benimde yeni haberim oldu. Bir baktım ki, Stereo Mecmuasının tüm alt blog sayfaları bu yarışmaya kaydedilmiş. Kim yaptı derseniz tabii ki bizim teknik ekip. Sonunculuğu kimseye bırakmayacağımızı tahmin ettiğim yarışmanın sonucu Nisan ayı içerisinde belli olur. Buradan durumu paylaşırım. Ülkemizin genelini düşünürsek çok az insanı ilgilendiren bir hobimiz var. Durum böyle olunca sonuçta oldukça komik olacaktır diye tahmin ediyorum. Neyse artık olan oldu, keyfimize bakmaktan başka yapacak bir şey yok..
Bu hafta bayağı şenlikli başladığına göre, başıma bir işler gelecek demektir. Haydi hayırlısı..
Bir süredir bloğuma eskisi kadar önem vermediğimi fark ettim. Aslında blog tutmak çok zevkli bir şey. Stereo Mecmuasındaki yazılarım genelde oldukça uzun oluyor. Bunun içinde çok zaman ayırmak gerekiyor. Sanırım 2010'da kendi bloğumu daha sık kullanacağım. Tamam ismini baştan yanlış koydum, hakancezhifi! Olsun yine eskisi gibi odan bundan kısa kısa bahsetmek fena olmayabilir. Haftanın resmi, haftanın videosu, haftanın pikabı. Eski bir sürü güzel şeyi unutmuşum. Haydi bakalım bloglamaya başlayalım tekrar !
Bu sene ilk kez Stereo Mecmuası olarak toplu bir hareketin parçası olmaya karar verdik. Hareketin ismi Blog Action Day. Mantık çok basit ve etkili Ekim 15 günü tüm dünyadan binlerce site, blog ve benzeri platform o sene ile ilgili belirlenmiş konuda yazı yazıyorlar. Ayrıntılı bilgiyi www.blogactionday.org adresinde bulabilirsiniz. Bu seneki konu iklim değişikliği.
Söyle bir durup düşündüğünüzde iklim değişikliği 20-25 sene önce filmlerde görüp tüylerimizin ülperdiği fantastik/gerilimsel bir ütopya iken 21. yüzyılın başlarında hayatlarımızın “tatsız” bir parçası haline geldi. İklim değişikliğinin en önemli sebebi küresel ısınma. Bilimsel verilere göre 20. yüzyılda küresel sıcaklık yaklaşık “1” derece arttı. Bu “1” derece belki gözünüzde önemli ve etkili bir rakam değil ancak sıcaklığın artması ile buzulların erimesi sonucunda deniz seviyesinde endişe verici bir yükselme görülüyor. Bu konuda çalışmalar yapan Uluslararası İklim Değişikliği Paneli gibi kuruluşların öngörü raporları bile endişeleri arttıran cinsten. Ülkemizdeki sıcaklık önümüzdeki yıllarda 4 ila 5 derece arasında artış gösterecek. Bu artış ülkemizdeki su kaynaklarının azalmasına, kuraklığa ve daha fazla doğal afete yol açacak. Geçtiğimiz senelerde ülke çapında yaşadığımız ve büyük şehirlerimizde de etkili olan susuzluk, ülkemizin tarım üretiminin düşmesi, son birkaç senedir artan ve şiddeti ülkemizdeki kötü kentleşme ile daha da öldürücü hale gelen seller, su baskınları ve diğer doğal afetler geleceğin sadece basit ama insanı düşündüren ipuçları. Kömür ve benzin gibi fosil yakıtların kullanımı, ülkemizdeki plansız ve çarpık sanayileşme, bir türlü kontrol altına alamadığımız dengesiz nüfus artışı, bazen devlet eliyle, bazen piknik keyfi uğruna, bazen dikkatsizlikten, bazen kasıtlı olarak yokedilen ormanlar ve onlarca faktör bireysel olarak hepimizin dünyamıza ve ülkemize verdiği zararlardan sadece birkaç tanesi. Sonuç olarak geleceğimizi yokediyoruz ne yazık ki.
İklim değişikliği ile savaşın başlangıcı bireysel bilinçlenme ile başlıyor. Özellikle çocuklarımızı çevreye dost yetiştirmek ülkemizin geleceği için çok önemli. Evimizdeki klozetlerin sifon ayarlarını düşürmek, enerji tasarrufu yapmak için yeni nesil ampüller kullanmak, ulaşım için arabamızı kullanmak yerine eğer yaşadığımız şehirde var ise metroyu kullanmak günlük yaşantımızda kolaylıkla yapabileceğimiz şeyler. Sitemizin okuyucularının büyük bir kısmını oluşturan odyofil ve videofiller için bile yapabileceğimiz birçok şey var,
Müzik ve ev sineması sistemlerimizi kullanmadığımız zaman stand-by konumuna geçirmek yerine kapatmak.
Uzaktan kumandalarımız ve diğer teknolojik oyuncaklarımızda kullandığımız pilleri günlük çöplerimizin içerisine atmayıp özel atık kutularına atmak.
Özellikle teknolojiyi yakından takip ederek sıklıkla ürün değiştiren okuyucularımızın çevre duyarlılığına sahip daha az enerji tüketen cihazları tercih etmeleri.
Hem bütçemizi sarsmayacak hemde akustik olarak daha iyi sonuç verecek mekanlarımıza uygun ses sistemleri almak. Bunu bir örnekle açıklayayım 20-25 metrekarelik bir dinleme odasına asla kullanamayacağınız 400W’lık bir ampli almak yerine daha düşük güçlü bir ampli almak bile mantıklı düşündüğünüzde çevreci bir yaklaşım olarak nitelendirilebilir.
Akşam yapacağımız dinleti için sistemi sabahtan ısınması için açmak yerine eve gelmeden yeterli süre önce elektrik akışını sağlayabilecek zaman ayarlı elektrik sistemleri kullanmak.
Bu konuda sizlerinde aklına farklı fikirler geliyorsa lütfen aşağıdaki yorum bölümüne yazınız. Sonuç olarak hepimiz bu dünyanın bir parçasıyız, o daha kötüye gittiğinde bizim yaşamlarımızda ona paralel şekilde kötüleşecektir.
İlk yazı için ilginç bir başlık değil mi? Bloglar dünyada ciddi önem kazanmaya başlayan ve geleceğin kitabı olmayan popüler yazarlarının boy gösterdiği bir konu. Hem dünya da hemde ülkemizde blog'lar ciddi anlamda popülerler.
Bu durum bireylerin blog yığınları arasından sıyrılmak için yaptıkları çalışmaları önemli hale getiriyor. Ancak bunu sağlamak için her dakika bloğunuza yazı yazmak, orada burada blog reklamınızı yaparak ziyaretçi kazanmaya çalışmak doğru bir yöntem değil kesinlikle. Gelip geçici okuyucuların verdiği anlık sevinçler yerini bir süre sonra hüzüne bırakıyor ne yazık ki.
Ben dünyada ve ülkemizde blog dünyasındaki gelişmeleri takip edebilmek için blog yazarlarının bir araya geldiği forum ve web oluşumlarını ziyaret ediyor ve üye oluyorum. Yurtdışındaki bir çok blogdan çok fazla şey öğrendiğimi de ifade etmeliyim. Ancak ülkemizdeki blog yazarlarının bir arada bulunduğu oluşumlarda genel olarak bazı şeyler ilgimi çekti. Bunları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Üye olduğum bir oluşum, Bloxoo idi. Genel anlamda çok başarılı bir platform olduğunu söylemeliyim. Siteyi oluşturanlar benim görüşüme göre olabilecek tüm önemli araçları meraklıların kullanımına sunmuşlar. Ancak bir siteyi, forumu veya benzeri bir dijital platformu başarılı ve özel kılan onun sunduğu özelliklerin yanında katılımcıların hareket tarzlarıdır.
Gözlemlerime göre, çoğu Türk blog yazarı ve sahibi ilgi çekebilmenin yolunun reklam olduğunu zannetmekte. Sayısız defalar açılan temamı beğendiniz mi, yorumunuz nedir gibi konular ile blog'larına ziyaretçi çekmeye çalışmak en yaygın reklam türü. Ancak bunun bir reklam olmadığını anlamak gerekli.
Reklam, bir ürün veya herhangi bir şeyin üzerindeki talebi arttırmaya ve mümkünse talebi devamlı kılmaya yönelik hareketler bütünüdür. Ürün kaliteli olmalı, kitlelerin ilgisini çekmeli, merak uyandırmalı ve en önemlisi bağımlılık yaratmalıdır.
Bugün bloglarda yukarıda saydığım özellikleri üzerinde barındıracak tek unsur yazıların kalitesidir. Kaliteli bir yazıdan kasıt, üst düzey edebi bir yazı değil elbet. Belli bir konuya odaklanmış veya içsel ama insanların ilgisini çekecek, dikkatlerini cezbedecek ve onları etkileyecek, özgün içeriğe sahip bir yazı benim nazar-ı itibarımda kaliteli bir yazıdır.
Bu tarz yazılar belki size dünyanın en çok ziyaret edilen bloğu olma ünvanını kazandırmaz ancak belli bir okuyucu kitlesinin takip ettiği bir bloğa sahip olmanızı sağlar. Zaten başarıya giden yol işte budur.
Size bu bloğumda kendi başımdan geçen bir yaşanmış hikayeyi anlatacağım. Stereo Mecmuası'nın hikayesini ve çıkartılabilecek dersleri. Tabii ki kişisel yazılarımı da eklemeye çalışacağım.
Uzun zamandır Stereo Mecmuası projesi ile uğraşmaktan kişisel bir şeyler yapmaya zamanım kalmamıştı. Bana da bir değişiklik olacağını umuyorum.