Hakancez Oyun Dünyasında: Sudan Çıkmış Balık Olmak



Bu sene yaz ayları öncesinde hemen hemen bütün projelerimi bitirmenin vermiş olduğu rahatlıkla, tatil yapmaya karar verdiğimi yazmıştım. Yazın günlerinin bir çoğunu Çeşme'de geçirecek olsam da, şehir yaşamından çok fazla kopamıyoruz malum. Hemen hepimizin bir sürü işi var ve hayat devam ediyor.

Kış aylarında canım oyun oynamayı bayağı çekmişti doğrusu. The Big Bang Theory dizisinin bir bölümünde sabaha kadar süren oyun partisi bölümü bana geçmişi hatırlatmış, yaş her ne kadar 40'a dayanmış olsa da, içimdeki oyun canavarını gizlendiği yerden çıkarmaya karar vermiştim.

Benim sıkı daha doğrusu sıkıya yakın oyuncu olduğum günlerden bugünlere gelirken her şey değişmiş. Oyun sektörü başlı başına bir sektör haline gelip meşhur Hollywood sinemasının cirolarını geçer hale gelmiş. Bir yanda oyun konsolları bir yanda bilgisayarlar ile oyun çılgınlığı giderek artıyor. Endüstri de boş durmayıp bu yepyeni pazara yönelik bir çok ürün geliştirmiş. Ürünler gerçekten bambaşka dünyalardan gelmiş gibi gözüküyor. Standart donanımlara göre çok daha pahalılar ancak hifi dünyası ile karşılaştırdığımda durum vahim değil. Tabii bunu bugünkü imkanlarımla söylemek kolay. Genç bir okuyucumuzun özellikle de ailesinden harçlık alanlar için bahsi geçen tutarlar oldukça pahalı.

Ayrıca ebebeynlere bu dünyayı anlatabilmek pek kolay değildir sanırım. Düşünsenize “baba bana bir fare alır mısın” diye sorduğunuzda babanızın bu yeni nesil oyun farelerinden haberi olmadığı için fiyatı duyduğunda gözlerinin faltaşı gibi açılması gayet doğaldır. Çevremizi kuşatan teknoloji marketlerinde 10TL'ye bir fare alabilirken 50 Dolar'a bir fareyi almak ailelerimiz açısından anlaşılması pek kolay olmasa gerek. Eminim ki, alacağınız cevap “ikisi de aynı işi yapmıyor mu, ne gerek var bu kadar parayı vermeye” olacaktır. Eh hepimiz bu yollardan geçtiğimiz için genç dostlarıma tavsiyem kendi paralarını kazanana kadar bu duruma alışmaları.



Neyse uzun lafın kısası oyuncu ekipmanı açısından birim başına ortalama 50Dolar'dan hesaplarsak ortaya çıkan tablo, konuya meraklı bir insan için pek ulaşılamayacak rakamlar değil. Bu bahsettiğim fiyat aralıkları neredeyse türünün high-end sınıflamasına koyabileceğimiz ürünlerin fiyatları. Fare, klavye, mat ve hoparlör (veya kulaklık) için bu bahsettiğim tutarlara türünün en iyi örneklerinden bir set düzebilmek mümkün. Birim başına 100 Dolar ve yukarısını harcadığınızda ise muhtemelen en iyileri masaüstüne sıralayabilirsiniz.

Tabii buna oyun için üretilmiş bilgisayarlar ve artık başlı başına bir maliyet halime gelen oyunları eklersek tablo biraz iç karartıcı hale geliyor. Hemen her çağda olduğu gibi genç olmak zor...

Neyse bu dünyayı biraz anlamayı başlayınca bende içerisine şöyle ucundan bir bakış atmaya karar verdim. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım Asus'un oyunculara yönelik ürettiği ROG logolu ürünlerden bir tane aldı. Hoş başına gelmedik iş kalmadı ama ROG kısaltması çok hoşuma gitti. Açılımı; Republic Of Gamers yani Oyuncu Cumhuriyeti.



Geçtiğimiz günlerde zaten işgalim altındaki salonda Seçil ile sohbet ederken salonu Oyuncu Cumhuriyeti haline getiriyorum deyince kızcağız yine başıma ne gelecek diye düşünmüştür herhalde. Büyük bir korkuyla “nasıl yani” dediğinde yakında görürsün dedim. Tabii bu esna da, memleketin dört bir köşesinden kargolar eve doğru yola çıkmıştı. Hatta bir kısım ekipman Amerika'dan İzmir'e doğru yola çıkmıştı bile. Aradaki zamanı boş geçirmemek için Steam üzerinde de alışveriş tam gaz devam ediyordu...

Geçenlerde yazdığım gibi kısa bir süre içerisinde internet sitelerinde gördüğüm bir çok ürün elimden geçti. Razer, Steelhead, Logitech denemeleri derken kafamda sahip olmak istediğim ürünlerin bir kısa listesi vardı.

Kısa bir süre sonra Cumhuriyeti ilan edecek ekipman elime ulaşacaktı...

not: Yazıdaki fotoğraflardaki cihaz Razer firmasının Blade modeli dizüstü bilgisayarı. Tahmin edebileceğiniz gibi binlerce dolar değerinde...

Hiç yorum yok :