Bir Tencere Hikayesi


Sevgili dostlar, bu yazacaklarımı dikkate alın ve bu hobi ile ilgilenecekseniz, kendinize bir tencere alın. Eğer evli iseniz eşiniz, bekarsanız anneniz, nişanlınız veya kız arkadaşınız, bir noktada bu yazacaklarımı yaşayacaksınız. Ben yandım, siz yanmayın. Sizleri baştan uyarayım... 

Malumunuz akvaryumlarımızın içine kök, dal koyacağımız zaman kaynatıyoruz. İçerisindeki organik yapıların kaybolması ve suya kolay batması için bu çok sıklıkla kullanılan bir yöntem. Yaz boyunca bir sürü kök ve dal alınca müsait bir gün eşimin tencerelerinden bir tanesini kapıp koydum ocağa.. Dolaba baktım, en derin tencereyi seçtim. İlk önce köklerimi bir güzel kaynattım. İşin tadını "birazcık" kaçırdığım için kaynat kaynat bitmiyor.. 

Kökler kaynadıkça bilirsiniz, koyu renkli bir su bırakıyor. Bir iki üç derken o günün ocak başında geçeceği belli olunca haydi dedim bir de "black water" özütü yapayım. 


Ben yaştakiler hatırlayacaktır. Asterix çizgi romanlarında büyücü "Büyüfiks" vardır. Hoş o aslında druid rahibidir ve asıl adı Panoramix'tir. Ufaklığı da yukarıda gördüğünüz üzere hazırlıyorum. Neyse başladım çalışmaya, ilk önce bir kaç catappa yaprağı, kızılağaç kozalakları, ceviz kabukları derken Büyüfiks'in "büyülü" iksirini yapar gibi kaynattıkça kaynatıyorum. Ortaya da harika renge sahip bir özüt çıktı. Ay nasıl mutluyum, nasıl mutluyum... 


İşlerim bitti. Bulaşıkları yıkayıp, mutfağı tabii ki tertemiz bırakacağım. Tencereyi yıkadım, yok o kahverengilik üst kısımlardan bir türlü çıkmıyor. Aldım elime bulaşık telini, bir miktar kayboldu ama tamamen değil. Kimyasallar şunlar bunlar derken, tencere de berbat oldu. Dedim yapacak bir şey yok bir tencere alacağız eşime... 

Ertesi hafta hep birlikte şehirde olduğumuz bir gün, Seçil'e yediğim haltı gösterdim. Meğer düdüklü tencere imiş benim kullandığım. Sen merak etme, hemen yenisini alırım. İyi dedi, Alman malı tencere idi bu, çok memnundum. Litresi şu alıver bir tane.  Tamam dedim, yapacak bir şey yok. Erkek aklı ya, oturdum hemen bilgisayarın başına... Hemen bir arama yaptım, hükümet gibi bir tencere buldum;

MANHEIM GERMANIA

Arkadaş tencerenin marka modeli bile insanda bir saygı uyandırıyor. Bir yandan da seviniyorum, 100TL bir şey, ucuz yırttık. Ha 100TL az para mı, değil tabii. Hemen Seçil'e gösterdim. bak dedim ismi bile bambaşka. Boru değil, "Manheim Germania" Yok dedi benim ki başka bir markaydı, aynısından istiyorum. 

İyi dedim ve yine bilgisayarın başına oturdum ki, oturmaz olaydım. Ekrandaki rakama bakıyorum, sonra bir daha bakıyorum. Bakın size burada önemli bir tavsiye vereyim. Kazaran bak bu da tencere, diğeri de tencere filan gibi işlere girmeyin. Gün sonunda zararlı çıkarsınız. Hem bir sürü lafı yersiniz, gün sonunda da o tencereyi de alırsınız. Boşuna laf yediğinizle kalırsınız. 

Kalkıp Seçil bana dese ki, 10 Liralık kulaklık ile müzik dinleniyor sen niye bu kadar para veriyorsun. Vereceğiniz cevap var mı? Ha acemi iseniz, sesleri farklı kem küm dersiniz. Eh eşiniz size, bunda da yemek şöyle pişiyor diyecek arkasından bak o kulaklık ile 1 saat müzik dinliyorsun, ben bu tencere ile yıllarca yemek pişireceğim diyecek. Gün sonunda ister seve seve, ister sevmeye sevmeye o parayı verecek, o tencereyi alacaksınız. 

Sonucu yazmama gerek var mı? Bir önceki yazımda demiştim ki, Ali 300-500TL yara açacak babasına. Çocuk yara filan açmadı, babası kendi ayağına sıktı. 

Uzun lafın kısası sevgili hobici dostlarım, bu işler için ya kendi tencerenizi alın veya içişleri bakanı evinizde kim ise, onun vereceği ekipmanı kullanın... Ben yandım, siz yanmayın... 

Hiç yorum yok :