Şubat Sessizliği


2011 yılı hi-fi dünyasına pek hayırlı gelmedi. Normal koşullarda şu günler itibarı ile hala CES fuarında sergilenen ürünleri konuşuyor olmamız lazımdı. İşin ilginç tarafı bu sene bir çok önemli Avrupalı web sitesi CES'e muhabir göndermedi. Bunun yanında dünyada sektörün önde gelen web siteleri ve dergilerinde de özellikle yeni ürünler konusunda bir kısır döngü yaşanıyor. İlerisi için önünü göremeyen bir çok firma bu sene ar-ge faaliyetlerini azaltmış durumda. Geçtiğimiz sene bu durumun tam tersi yaşanıyordu. Firmalar yaşanan durgunluğu "bypass" etmek için devamlı yeni ürünler pazara sürmüşlerdi. Anlaşılan bu sene bu taktiği uygulayan pek fazla firma kalmadı. Hal böyle olunca yeni ürün bültenlerinde çok ciddi bir azalma söz konusu oldu. Bu aralar ortalıklarda çok fazla ürünü olmayıp DIY projeleri bir adım ileriye götürüp firmalaşma yoluna giren çeşitli girişimcilerin ürünlerini görüyoruz. Bu alanda özellikle hoparlör pazarı rakipsiz durumda. Ortalıkta o kadar fazla tek sürücülü hoparlör bülteni var ki, şaşırırsınız. Türkiye'de olmamıza rağmen bizim elimize ulaşan bültenleri onlarla ifade edebiliyorum. Sektörün önemli web sitelerini düşünemiyorum bile.

Ülkemizde de genel bir sessizlik söz konusu. Sessizlikten sıkılan bir çok firma şu an için lojistik hazırlıklara ağırlık vermiş görülüyor. Dünyada olduğu gibi web sitelerini güncelleyen veya yeni baştan tamamen hazırlayan bir çok firma olduğunu biliyorum. Ayrıca son aylarda bir çok temsilcilik bırakılmış veya el değiştirmiş durumda. Bu haberler kulaktan kulağa yayılırken, bazılarında tatsızlıklar da çıktığını duyuyoruz ancak elimize resmi bülten geçmeden bu konularla alakalı haber yapmamaya özen gösteriyoruz.

Forumlar ve web sitelerinde de genel bir sessizlik sözkonusu. Özellikle büyük yabancı forumlarda son aylarda yaprak kımıldamıyor. Türkiye'de pek farklı değil. Ne olup ne bittiği konusunda şimdilik fazla ses çıkmıyor ancak geçen sene pazarda büyük ivme yaratan dijital stream çalarlar ve DAC'lar cephesindeki ateşin sönmesinin olumsuz etkilerinin olduğunu yadsınamaz. Buna karşın DIY dünyasında hareketlilik artmış durumda. Bu seneki DIY festivallerinin (başta Triode Fest) çok keyifli geçeceği şimdiden belli. Bu konuya bilahare el atacağım.
Bakalım ilerleyen haftalarda neler olacak...

Hedefimiz 2 Milyon Plak. Benim Değil Canım...


Goldmine dergisi zaman zaman plaklarla ilgili video haberler yayınlıyor. Bunlardan en beğendiğimi daha önce burada yayınlamıştım. Bu kez ilgimi çeken bir diğer videolarını yayınlıyorum. Bu vdeo'da "Archive of Contemporary Music" plak koleksiyonundan bahsediyorlar. Arkadaşların birincil amacı Amerika'da yayınlanmış her plaktan arşivlerine eklemek. Hatta hızlarını alamamışlar, her plaktan iki adet arşivliyorlar. Video, İngilizce ama anlamasanız bile görüntüler her şeyi anlatıyor.

Şifayı Kaptık Yine :)


Bu aralar acayip bir grip salgını var. Bu seneki salgına keçi gribi sebep olmuş. Onu bunu bilmiyorum da, dün bütün gün yattım, muhtemelen bugünde yatarım. Hatta yarın da.. Aman dikkat edin kendinize, bu seneki girip berbat bir şey!

His Masters Voice Güzeli


Hollandalı fotoğrafçı Peter Kemp'in Musica serisi fotoğraflarından "His Masters Voice" fotoğrafları. Fotoğraflardaki modelin ismi Raffaella Huizinga. Harika fotoğraflar.





Bir Yıldız Daha Kaydı; Gary Moore 1952 - 2011


Bir yıldız daha kaydı. 2011 pek hoş başlamadı. 4 Nisan 1952'de doğan Kuzey Irlandalı gitar ustası Gary Moore, 6 Şubat 2011'de vefat etti.1960'larda başlayan müzik kariyeri boyunca öylesine isimlerle birlikte çalma fırsatı buldu ki.

Okul günlerinde Phil Lynott ve Brian Downey gibi isimlerle çalmaya başlayan Moore'un asıl yükselişi İrlandalı rock topluluğu Thin Lizzy ile çalmasıdır. Bir çok insan Moore'un farklı dönemlerinden bahseder ve sever. Eh bu gayet normal  rock, jazz, blues, country, electric blues, hard rock ve heavy metal el attığı müzik tarzları. Solo kariyerinin yanında B.B. King, Albert King, Colosseum II, Greg Lake ve Skid Row (1) gibi döneminin önemli müzisyenleri ve toplulukları ile harika albümler yapmıştır. Bana sorarsanız en keyifli albümleri Colosseum II albümleri. Colosseum II ilk oluşumun küllerinden yeniden doğmuştu. Biliyorsunuz Moore'un yanında Don Airey, John Mole ve Jon Hiseman topluluğun temel taşları. Göz atmak gerekirse Colosseum II albümleri şunlar;

-Strange New Flesh (1976)

-Electric Savage (1977)

-War Dance (1977)

Moore, Belfast'ta doğmuş. Erken yaşta gitar ile tanışmış. 8 yaşında akustik gitar çalmaya başlayan Moore, 14 yaşında ise ilk elektro gitarını edinmiş. Bu arada Moore aslında solak ama sağ gitarlar daha çok bulunduğundan ve sol gitarlara göre genelde ucuz olduğundan büyük ihtimal sağ gitar çalmaya başlamış. 1968 yılında 16 yaşındayken Dublin'e taşınmış. Bu dönemde Albert King, Elvis Presley ve Beatles plakları dinlerken Jimi Hendrix ve John Mayall's Bluesbreakers'ı canlı seyredince özellikle blues-rock tarzlarına yönelmeye başlamış. Sonrasını zaten hepimiz biliyoruz. Onlarca albüm... Bir çok başarılı performans.

Moore dendiğinde ilk aklımıza gelen şeylerden bir tanesi de, Gibson Les Paul gitarları. İlk kez 1959 yılında Gibson ile tanışan Moore, öldüğü güne kadar ağırlıklı olarak Gibson gitarları kullandı. Yukarıda gördüğünüz gitar Gibson'ın usta gitarist için tasarladığı Gary Moore BFG Signature modeli. Bu arada bir çok kullanıcı Gibson sayfalarında Moore'un ölümünün ardından 1 gün geçmesine rağmen bir başsağlığı mesajı bulunmamasını ciddi şekilde protesto ediyorlar. Buna karşılık müzisyenin kullandığı bir diğer önemli marka olan Marshall daha ilk saatlerde bir başsağlığı yayınlamıştı. (2)

Bir müzisyeni anmanın en iyi yolunun arkasından methiyeler düzmek yerine onun müziğini dinlemek olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden ülkemizde hala çok sevilen Moore'un 1990 yılı albümü "Still Got the Blues"a ismini veren parçanın videosunu eklemek istiyorum.<

Bu albümden benim daha fazla sevdiğim bir parça olan "Oh Pretty Woman"ın videosunu da bonus olarak ekleyeyim. Blues devi Albert King (3) de videoda bizzat görünüyor. Toprağı bol olsun. Müziği ile Gary Moore her zaman anımsayacağız! (1) Bu Skid Row meşhur Amerikalı Glam topluluğu değil. Sadece isim benzerliği :) (2) Bu satırları okuduğunuz sırada bir yazı yayınlandı ancak Moore severlerin tepkisi sanırım bir süre daha devam eder. (3) Albert King (1923 – 1992) B. B. King ve Freddie King ile birlikte üç önemli elektrik blues gitaristen bir tanesi olarak tanınır. Rahmetlinin sol Gibson Flying V gitarının da büyük fanıyım. Genelde hard rock ve heavy metal topluluklarının gözdesi olan bu gitar, Albert King'in eline çok çok yakışıyor.