19. İzmir Caz Festivali: Tomasz Stanko Konseri
Tomasz Stanko okul hayatında klasik müzik ile ilgilenmiş keman ve piyano eğitimi almış. Arkasından caz müzik ile tanışmış. Yaşı genç olanlar ve soğuk savaş dönemi çok fazla yaşamamış insanlar, soğuk savaş döneminde doğu bloğunda caz müziğin ve emprovizasyona çok hoş bakılmadığını bilmeyebilirler. Ancak 1960'lara ve 70'lere baktığımızda Polonya ve Doğu Almanya başta olmak üzere hatta Sovyetler birliğinde bile müthiş müzisyenler var ve çok iyi albümler yapılmış. Stanko'da bunlardan bir tanesi. Bu arada caza merakı nasıl başlamış diye soracak olursanız, batı bloğunun radyoları sayesinde. Çok ilginç değil mi?
Stanko'nun ilk çalışmaları Adam Makowicz ile birlikte olduğu 1960'lı yıllarda ortaya çıkmış. Bu ikilinin o dönemlerde topluluğu Avrupalı bir çok eleştirmene göre Avrupa'nın ilk serbest caz çalan topluluğu olarak nitelendiriliyor. Hemen ardından Polonya'nın uluslararası müzik dünyasına önemli hediyelerinden bir tanesi olan Krzysztof Komeda ile çalışmaya başlamış Stanko. Birlikte çaldıkları 1964 tarihli "Astigmatic" albümü Avrupa caz sahnesinin önemli dönüm noktalarından birisi kabul ediliyor. Birlikte çok sayıda albüme imza atan ikilinin albümlerinin bir çoğu müzik meraklıları açısından büyük öneme sahipler. Komeda caz müzisyenliğinin haricinde çok önemli bir besteci olduğundan Stanko'nun müzikal gelişimine önemli etkileri olmuş.
Stanko'yu 1970'lerde Globe Unity orkestrasında görüyoruz. Burada dünyanın belki en kendisine özgü isimleri ile birlikte çalışan Stanko'yu Atavistic plak şirketinin bir 1970 yılında yayınladığı bir plakta görüyoruz. Globe Unity orkestrası bizdeki önemli caz siteleri hatta dergilerinde kendisine pek yer bulabilecek bir orkestra değil. Ancak yaptıkları müzik gerçekten müthiş. Konuyla ilgili bazı bilgiler ve aralarında Stanko'nunda bulunduğu müzisyenlerin canlı performans merak ederseniz sizi buraya alayım...
Stanko, Globe Unity macerasının hemen ardından Krysztof Penderecki ve Don Cherry ile birlikte çalışmalar yaptı. The New Eternal Rythm Orkestrasında yer aldı. Globe Unity Orchestra'dan bir çok müzisyeni bu çalışmada da görüyoruz ki serbest caz meraklıları bu orkestraya da bir bakış atmalılar...
1970'lerde Stanko'yu kendi topluluklarında da görüyoruz. Tomasz Stańko Quintet; Zbigniew Seifert; Janusz Muniak; Janusz Stefański; Bronisław Suchanek ve yine Adam Makowicz ile birlikte çalışmalarını görüyoruz. Uzun yıllar orkestralarda müzisyen olarak çalışmak ile bir topluluğun lideri olmak arasında eminim ki bazı farklar vardır ancak görünen o ki Stanko bu zorlukları aşmayı başarmış...
1980'lerde ise Stanko Hindistan'a gidiyor. Bunun basit bir gezi mi yoksa ruhsal bir deneyim mi olduğunu bilmiyoruz. Biyografilerinde pek yer almıyor. Ancak “Music from Taj Mahal and Karla Caves” albümüne bakarsak önemli etkileri olmuş bu gezinin. Bu arada bu albümü yanlış şekilde müzisyen olan Taj Mahal'e atfedenler var. Hayır, bu albüm dünyanın önemli yapılarından birisi olan Taj Mahal'e atfedilmiş. Hatta “Karla Caves” de Hindistan'daki en önemli Budist yapılarından birisi olarak kabul ediliyor.
Stanko'nun 1980'lerde Finli davulcu Edward Vesala ile çalışmaları var. Ancak asıl Cecil Taylor ile yaptığı iki albüm ön plana çıkıyor. Bu albümlerden özellikle Cecil Taylor European Orchestra ile olan albüm çok dikkat çekici. Çok ilginç isimleri görüyoruz.
Stanko'nun kariyeri boyunca çok farklı müzik türlerinden müzisyenlerle de birlikte yaptığı çalışmalar var. Stanko'yu bazen progressif rock'a yakın çizgilerde, bazen baladlar bazen daha klasik caz çalarken bazende en uç caz türlerinde görebiliyoruz. Bunun için iyi müzisyen olmanın yanında çok iyi bir müzik dinleyicisi olmasınında etkisi var. 1942 doğumlu müzisyen hala farklı türlerden müzik dinlemeye devam ediyor.
Stanko'yu 90'larda ve 2000'lerde daha çok kendi topluluklarında görüyoruz. Bu konuya girmeden önce 90'lı yıllarda kariyerinin önemli bir dönüm noktası olarak düşündüğüm bir ameliyat süreci var. Diş sorunları yaşayan Stanko'ya protez yapılıyor ve yeni dişler müzisyenin tonunu olumsuz yönde etkiliyor. Bunun üzerine uzun saatler pratik ve çaba ile sorunu aşmayı başarmış. Bu örnek alınması gereken bir dönem. Acaba hiç müzik kariyerinin sonuna geldiğinizi düşünmüş müdür?
90'lar ve sonrasında müzisyeni ECM plak firmasında görüyoruz. Genç müzisyenlerle gerçekleştirdiği son iki albüm (Lontano- 2005 ve Dark Eyes -2009) gerçekten takdire değer.
Konserde Tomasz Stanko'ya bazılarını önceki albümlerde de tanıdığımız müzisyenler eşlik etti. Dominik Wania, piyano ve kendisine özgü tonuyla Fender Rhodes. Michał Barański, kontrbas ve Olavi Louhivuori, davul. Bu genç müzisyenler gerçekten oldukça etkileyici bir performans gösterdiler. Ben birinci sıraya Michał Baranski koyuyorum. Gerçekten alkışı hak eden bir performans gösterdi.
Stanko konserde ağırlığı son iki albümüne vermiş olsa da, özellikle Adam Makowicz dönemine bol bol atıfta bulundu. Krzysztof Komeda esintileri de gözden kaçmadı. Zaman zaman kontrbasta arşeye geçilerek piyanonun öne çıktığı bölümler modern Polonya müziğinin bestecilerine bol bol gönderme içeriyordu.
Konserde çok yüksek performans gösteren müzisyenler Stanko dahil öylesine bir konsantrasyon içerisindeydi ki, seyirci ile tek iletişim konserin sonunda oldu. Bu durumu Kuzey Avrupa'lı müzisyenlerde sık sık görüyoruz ancak bu durumu pek sevmiyorum. Zaman zaman insan konserin içine giremiyor, performans fazla steril geliyor. Kişiden kişiye değişecek bir durum. AASM büyük salonda yapılan konserde salonun neredeyse yarısı boş kaldı halbuki Tomasz Stanko, tahmin ediyorum ki bu festivale katılanlar arasında en iyi bilinen müzisyendi. Ne olursa olsun böylesine önemli bir müzisyeni İzmir'de dinlemek gerçekten büyük bir keyif oldu...
--------------------------------------
19. İzmir Caz Festivali Yazılarım: Açılış Konseri : Arifa / Livio Minafra Quartet Konseri / Uwe Kropinski ve Joe Sachse Konseri / Geraldine Laurent Time Out Trio Konseri / ICP Orchestra Konseri / Tomasz Stanko Konseri / 19. İzmir Avrupa Caz Festivalinin Ardından
Yazılara ulaşmak için üstlerine tıklamanız yeterli...
Triple Jazz Treat: Globe Unity Orchestra 1970
Aman Allahım diyorum! Alexander von Schlippenbach'ın meşhur Globe Unity Orchestra'sı yıl 1970. Piyanonun başında tabii ki Alexander von Schlippenbach var. Gitarda ne yazık ki seyredemeden vefat eden İngiliz gitarist Derek Bailey var. Saksafonlarda ise süper yıldızlar geçidi var, Heinz Sauer, Peter Brötzmann, Evan Parker ve Gerd Dudek. Michel Pilz bas klarnette görülüyor. Trompetler de evlere şenlik bir ekip var, Kenny Wheeler, Bernard Vitet, Tomasz Stanko ve Manfred Schoof. Trombonlarda Albert Mangelsdorff, Malcolm Griffith, Paul Rutherford ve Buschi Niebergall. Peter Kowald tuba, kontrbas Arjen Gorter. Davullarda ise Paul Lovens ve Han Bennink. Tabii her müzisyen birden fazla enstrümanı çalabildiği için liste çorbaya dönmesin diyerek ben biraz sadeleştirdim.
Yukarıdaki ilk video tam anlamıyla bir serbest emprovizasyon. İkinci video ise Peter Brötzmann'ın bir bestesi "Drunken in the Morning Sunrise"
Son video ise "Ode" isimli şarkı. Konser 1970 yılında zamanının Batı Almanya'sında Berlin kentinde Jazztage Kongresshalle'de verilmiş. İşte benim sevdiğim caz bu diyebileceğim bir performans. Muhteşem! Allah şu videoları Youtube'e ekleyen kişiden de razı olsun valla... Ne büyük coşku!
Diablo 3 Geliyor!
Daha geçen gün geceler boyu bilgisayar oyunu oynamayı özlediğimi yazmıştım. Son bir kaç yıldır oynadığım tek oyun Company Of Heroes serisi. Hem tek kişilik oyun hemde internetten çok oyunculu oyunları oynamak gerçekten büyük keyif ama strateji oyunlarına her zaman vakit ayırmak lazım. Tam ne yapsam acaba diye düşünürken Blizzard yapım stüdyolarından harika bir haber geldi.
Yıllardır beklenen Diablo III, kesin ve kati olarak 15 Mayıs 2012 tarihinde çıkıyor. Ailecek mutlu olmamızı sağlayan bu haber tüm dertlerin sonu demek oluyor. Hiç bir şey düşünmeden saatlerce önümüze çıkan her şeyi kesip biçerek, gözü dönmüş şekilde rune, altın, silah, hazine ve türlü ıvır zıvır peşinde koşacağız. Daha oyun gereksinimlerini incelemedim ama sanırım 2 adet Diablo III almam gerekecek, çünkü eşimde sağlam bir Diablo oyuncusudur. Bu yeni sürüm muhtemelen network üzerinden çoklu oyuncu modunu desteklemiyor ancak güzelim battle.net varken buna pek gerek olacağını pek düşünmüyorum.
Bu yeni oyundaki en önemli sıkıntı partilerin 4 kişi ile sınırlanması. Biz zaten 2 kişiyiz diğer iki kişiyi seçmek çok zor olacak ne yazık ki. Şimdiden söyleyeyim Mayıs ayında en az bir ay için dükkanı Diablo III tatiline sokacağım.
Bu arada yeni oyunda favori karakterim Necromancer yerine titrek bir Witchdoctor koymuşlar. Alacağın olsun Blizzard :) İnşallah sistem gereksinimlerinin tadını kaçırmamışlardır da, yeni bir (hatta iki) bilgisayar masrafı çıkmaz...
JBL Paragon
Tüm zamanların en fetiş hoparlörlerinden bir tanesi muhtemelen JBL Paragon'dur. Tam adıyla D44000 Paragon, JBL tarihinin en uzun dönem üretilen hoparlörlerinden bir tanesidir. 1957 yılında üretilmeye başlayan hoparlör 1983 yılında üretimden kalkmıştır. Aslında 1980'li yıllarda özellikle Uzakdoğu'da talep devam etmesine rağmen üretimden kaldırılmasının sebebi üretiminin çok zor olmasıdır. Paragon mantık olarak bir çift hoparlörün aynı kabin içerisine yerleştirilmesidir. Tasarım Richard Ranger tarafından yapılmıştır. Aşağıda hoparlörün planını görebilirsiniz.
Günümüzde bu hoparlöre sahip olmak isteyen Uzakdoğu'lular sayesinde fiyatlar uçmuş durumda. eBay gibi açık arttırma sitelerinde ise 60'larda üretilmiş iyi durumdaki Paragon'lar için kan gövdeyi götürüyor diyebileceğimiz kapışmalar yaşanıyor...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)