Hakancez Oyun Dünyasında: Cyborg R.A.T. 7



Oyuncu Cumhuriyeti'mi kurarken fare konusunda bayağı bir araştırma yaptığımdan bahsetmiştim. Altı üstü fare ne olacak ki demeyin, ergonomisi gerçekten çok önemli. İşlerinizi daha hızlı ve daha az yorularak yapabilmek için iyi bir fare şart. Ben uzun zaman çok bilindik markaların piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz farelerini kullandım. En sevdiğim fare ise A4Tech firmasının X7 serisi olmuştu. Fiyat performans oranı bence harikaydı.

Sonrasında biraz araştırma yapınca bayağı gelişmiş fareler üretildiğini öğrendim. Razer markası bunlardan bir tanesiydi. Kaşınmaya başlayınca arkadaşlarım sağolsunlar İstanbul'dan deneme yapmak için bir DeathAdder gönderdiler. Fare her şeyiyle mükemmeldi. Ancak benim kaşınmama ilaç olamadı Razer. Daha garip bir şey istiyordum. Aradığımı Cyborg cephesinde buldum. Garip tasarımlı R.A.T. 7 tam aradığım şeydi...



Bu garip farenin her tarafını kurcalamanız mümkün. İçerisindeki ağırlıktan yan tuşlarının durduğu açıdan, konuma kadar her şeyi ayarlayabilirsiniz. Örneğin yukarıdaki fotoğrafta farenin ağırlıklarını değiştirilmesinin nasıl yapıldığını görebiliyorsunuz.



Ağırlıkları arttırıp azaltarak daha rahat kullanım için ayarlama yapabilmek mümkün. Cyborg firması (aslında Saitek'in bir parçası-ymış-) işin neredeyse b*konu çıkartmış ve farenin yanında bir sürü aksesuar veriyor.



Ağırlıkları ayarladıktan sonra farenin uzunluğuna ve yüksekliğine de müdahale edebilmek mümkün. Aksesuar kutusundan farklı 3 adet parça çıkıyor. Ayrıca farenin ana bloğu üzerinde kaydırma ile boyutu oynayabiliyorsunuz. Daha yüksek, kaydırmaz tipte ve standart olmak üzere üç farklı parça seçeneğiniz var.



Yukarıdaki fotoğrafta ise farenin yan tarafındaki tuşların açısının yapılması sırasında çektiğim bir fotoğraf var. Elinizin açısına göre bu kısmın her parametresi ile oynamak mümkün. Ayrıca tüm bunlar yetmezmiş gibi yazılımla tuşların özelliklerini değiştirmek mümkün. Anlayacağınız bu bir fare değil, fabrika neredeyse..

Şimdi eğri oturup doğru konuşma zamanı. Tüm bu karmaşa yerine standart bir fare kullanmanın ne götürüsü var derseniz, aslında buna vereceğim bir cevabım yok. Muhtemelen oyunlarda bir kaç milisaniye kazanmak için bu tarz bir yatırım yapacak kadar profesyonel bir oyuncu değiliz çoğumuz. Yani buradan gelecek avantajlar sadece kağıt üzerinde.

Belki ergonomi konusunda getiriler ve kazançlardan bahsetmek gerekebilir. Kaslar iyiye hemen alışıyor ve uzun saatler boyunca bilgisayar kullanan insanlar için iyi ergonomi daha az kol ağrısı demek. Tabii bunun için deli paralar harcamaya gerek yok. 50 Dolar seviyelerinde harika fareler var. Ben biraz fantazi yaptım ama halimden mutluyum çok...

Hakancez Oyun Dünyasında: Team Fortress 2 Coşkusu



Geçtiğimiz haftalarda şöyle bir şeyler karalamıştım şurada: arkadaşlarıma oyun dünyasına kısa bir dönüş yapıyorum deyince meşhur Half Life serisinin yapımcısı Valve’ın geliştirdiği “Team Fortress 2” oyununu indir, hep birlikte oynarız dediler. Zaten ücretsiz dağıtılan bu oyun eski versiyonuna göre son derece eğlenceli olmuş. Çizgi film grafiklerine benzer bir tasarım yapmışlar ve özelleştirmenin sınırı yok. Gördüğüm kadarı ile bayağı oynayan insan da var. Aslında herkes bir nebze modası geçmiş diyor ama oynaması zevkli olduğundan sunucular her zaman dolu oluyor. Ben mühendis olup rahat ve dertsiz bir şekilde oynuyorum. Tanıdıklarla oynayınca eski dostların seslerini kulaklıklardan “headshot’u nasıl koydum” şeklinde muhabbetler duymak bayağı eğlenceli oluyor. Millet birbirinin üzerine şarjör boşaltırken kulaklıklar zaman zaman da hoparlörlerden odayı dolduran sesler son derece eğlenceli. Eski günlerdeki konuşma tarzı tabii ki bir anda hortlamış durumda. Özlemişim bu kaosu…


Artık yan gelip yatmak yok, çalışma zamanı....

Aradan geçen zaman içerisinde oyunun aslında pek kolay olmadığını fark ettim. Mühendis olup kenara oturuyorum demiştim ya, artık oturmuyorum. Saldıran taraf olduğumda savaş alanına hızlı geçişler yapılmasını sağlayan "teleporter" sistemlerini veya ortalık kan gölüne döndüğünde takım arkadaşlarımın iyileşmesi için "dispenser" ünitesini kuruyorum. Hemen her sınıf için bir sürü ayrıntı öğrendim. Bir nevi oyun raconu diyelim...

Team Fortress 2 ücretsiz bir oyun. Geçmişte paralıymış sonrasında oynaması bedava (Free2Play) hale gelmiş. Hardcore oyuncular bu duruma biraz bozulmuşlar çünkü bir sürü insan doluşmuş server'lara ve oyun içi kalite bayağı düşmüş. Ancak zaman içerisinde rüzgarlar yine olumlu esiyor. Artık belirli server'larda toplanan eski oyuncular eskisi gibi keyifli savaşlar yapabiliyor. Ben bu açıdan şanslıyım oyunu ustalarından öğreniyorum.

Kazanılan bir savaşın ardından yorgunluk atmaktan güzel bir şey yok :)

Şu sıralar oyun dünyasının premium oyunları denilen Call Of Duty veya Battlefild serilerinden daha fazla keyif alıyor olduğumu söyleyebilirim TF2 oynayarak. Bu arada para ile satılan ekipmana sahip olmadan da son derece etkili şekilde oyun oynamak mümkün. Biraz dikkat ve oyundaki "achievement"ları açarak çok iyi ekipmanlara sahip olmak mümkün. Özellikle takım arkadaşlarınızın yardımı ile bu güzel ekipmanı açmak mümkün oluyor. Örneğin mühendis olarak bir elimde "pomson" diğer elimde "wrangler" benden mutlusu yok....

Gramofon = Kol Kası

Hakancez Oyun Dünyasında: Oyuncu Cumhuriyetini Kuruyorum



Geçtiğimiz günlerde zaten işgalim altındaki salonda yeni bir absürd proje gerçekleştireceğimden bahsetmiştim. Seçil ile akşamın bir vakti sohbet edip müzik dinlerken salonun bir bölümünü "Oyuncu Cumhuriyeti" haline getiriyorum deyince kızcağız yine başıma ne gelecek diye düşünmüştür herhalde, demiştim :)

Tahmin edebileceğiniz gibi bu sohbet devam ederken aslında kafamda ne yapmak istediğim konusunda planlar vardı ve tüm siparişler yola çıkmıştı bile. Amacım oyun oynarken hobi odasına tıkılıp kalmak yerine salonun bir bölümüne çöreklenmek idi. Aslında bir çok insan gibi yer kaplamasın diyerek dizüstü bilgisayar kullanıyor olsam da, Hakancez cephesinde hiçbir şey klasik şekilde yürümez. Geçtiğimiz aylarda dizüstü bilgisayar alacak iken en önemli önceliğim ekranı büyük olsun idi. Tabii böyle bir "olmaz ile olmaz" ile yola çıkınca alınan dizüstü bilgisayar pek normal bir şey olamıyor.

Koskoca ekranlı bilgisayar yetmezmiş gibi geçmişte bir çok faydasını gördüğüm ikinci bir ekran kullanmayı tekrar canım çekince depodan eski monitörümü de çıkardım. İki adet 18 küsür inç ekran tahmin edebileceğiniz gibi bayağı bir yer kaplıyor zaten. Bu noktadan sonra ok yaydan çıktı zaten...



Dizüstü bilgisayarların ses sistemleri son yıllarda bayağı gelişti, hatta benim yeni oyuncağımda subwoofer'da dahil bayağı ciddi bir ses sistemi olsa da, oyun hengamesinde bu pek yeterli gelmiyor. Eh sisteme bir de monitör hoparlör ekleyince ortalık biraz daha kaos haline geldi. Her taraftan çıkan kablolar, elektrik bağlantıları derken salon bir anda matrikse dönüşüverdi. Tüm bu gelişimi Seçil korku dolu gözlerle seyrederken, siparişler yavaş yavaş elime geçmeye başladı. Oradan buradan gelen bir çok ekipmana ek olarak bir kaç küçük parça da ben sipariş etmiştim.

Kendimi bir anda o klavyemi daha iyi, bu klavye mi daha iyi testi yaparken buldum. Bir yandan fare için özel pad'ler, garip tasarımlı fareler derken her dakika ipin ucu kaçıyordu. En sonunda en rahat ettiğim ekipmanı seçip kendi "Oyuncu Cumhuriyeti"mi kurdum. Aşağıda biraz ayrıntı var,



1- Sony Tablet S: Bu tablet bence pek başarılı bir ürün değil. Aslında tablet konusu bence gereksiz. iPad ve Android tabletler için bunu söyleyebilirim. Zaman içerisinde şans eseri her iki tablete de sahip oldum. Belki Asus Transformer veya yakın gelecekte çıkacak Microsoft Surface daha fonksiyonel ürünler olur. Neyse... Tabletin bana tek faydası Blizzard firmasının oyunlarına güvenli giriş için kullanılan özel bir anahtar sistemini çalıştırması. Bu ürüne para verip satın alsam gerçekten üzülürdüm. Tableti Hürriyet'in Bumerang yarışmasında birincilik ödülü olarak almıştım.

2- İkinci mönitör. Alışkın olan insanlar için işleri bayağı hızlandırıcı bir fonksiyonu var. Ben en son CRT yani tüplü monitörler çağında kullanıyordum çift monitör teknolojisini. Yeniden olaya girince pek işime yaradı. Sol omuzunda şeytan ilerleyen dönemlerde bu işi abart diyor ama dinlemeyeceğim galiba :)

3- Dizüstü bilgisayar adıyla satılan ancak gayet taşınamayan bilgisayarım. Çok seviyorum kendisini. Biliyorsunuz bu sıralar trend bilgisayarların hafiflemesi. Apple'ın gerçekten başarılı Air modeli ile bu yeni dünyanın kapılarını araladı. Diğer bilgisayar üreticileri de "Ultrabook"lar trende uydular. Ancak benim açımdan bilgisayar dünyasında büyük her zaman iyidir mantığı daha doğru. Hoş taşınabilir değil dedim ama yaklaşık 5 kilogramlık bir yükle dolaşma kapasitesine sahipseniz fazla sorun olmuyor. Benim ruhumda hamallık yapmak var :)

4-Uzun süredir harici diskler hayatımızdalar. Artık çok gelişmiş yazılımlar ile tek tuşa basarak hatta basit bir program ile otomatik şekilde yedekleme yapabiliyoruz. Hayatımda bir kere veri kaybı yaşadım, toparlanmam 3 ay sürdü. Bu vahim deneyimden sonra masamın üzerinden mutlaka bir harici disk bulur. Sizde önemli verilerinizi her zaman yedekleyin.

5- Yazının başlarında yazdığım gibi her ne kadar yeni nesil bilgisayarların ses sistemleri gayet başarılı olsa da, oyun oynarken yetmiyor. bende daha önce Stereo Mecmuası'nda incelediğim ve sonunda bir çift satın aldığım Edifier R1900TII aktif hoparlör setini oyun sistemime dahil ettim. İncelemeye buradan ulaşabilirsiniz. Aklınızda bulunsun bu tarz monitörlerden daha başarılı performans almak için tiz sürücülerini kendi kulak hizanıza doğru ayarlayın.

6- Medya kontrol ünitesi. Benim düzüstü bilgisayarın touchpad denilen kısmı istendiğinde yerinden çıkıyor ve hem imleci kullanabiliyorsunuz hemde tüm medya kontrollerini bu cihaz üzerinden kullanabiliyorsunuz. Ben işi biraz abartıp küçük bir ağ kurdum ve bir çok kontrolü bu touchpad daha doğrusu uzaktan kumanda sistemine atadım. Zihni sinir işi oldu ama keyifli...

7- Fare ve fare pad'i veya altlığı. Geçtiğimiz ay içerisinde bayağı eğlendim bu konuda. Razer, Logitech ve en son Cyborg firmalarının ürettiği farklı fareler ve bir sürü fare altlığı denedim. Bir fare ile uyum gösteren pad diğeri ile pek uyumlu olmuyor. Bayağı bir kurcalamak lazım. Seçtiğim fare evlere şenlik, bir ara karalarım hakkında bir şeyler.

8- Geçenlerde "Dizüstü Soğutmasında Doğrular Yanlışlar" diye bir yazı yazmıştım. Yaz sıcaklarında performans bilgisayarlarını soğutmak gerçekten önemli. Benim battal dizüstü için piyasada fazla seçenek yok. Şans eseri Xigmatek firmasının Shield modeli soğutucularının en büyüğünü buldum. Haftasonu indirimi filan derken saçma sapan bir fiyata satın aldım. Mutluyum kendisiyle. Eğer büyükçe bir bilgisayarınız varsa şiddetle tavsiye edilir.

9- Klavyeler konusunda yeni bir sürü şey öğrendim. Mekanik klavye denilen gerçekten performanslı bir kaç ürün geçti elimden. Ancak hiçbirisinde Türkçe tuş olmadığı için benim işime yaramadılar. Sonunda bir kısmını geri gönderdim veya elden çıkarttım. Sonunda çok uygun bir fiyat etiketine sahip Logitech G105 kullanmaya karar verdim. Fiyatı makul sayılır, Türkçe tuşları da var, bir de ışığı var. Ben abartacağım derseniz klavyelerin binbir türü var piyasada.

Aslında şu sistemi komple Çeşme'ye taşısam mı diye düşünmüyor değilim ama yaz tatili boyunca deniz kıyısındayken mümkün olduğunca bilgisayarımı yanıma almıyorum. Oyuncu Cumhuriyet'ini kurduk kurmasına da, oyun oynayacak zaman pek yok gibi. Kışa başından kalkmam ben bunun. Ama hazır yaz gelmişken denize girmek varken, oyun başında vakit harcamak pek mantıklı değil.

[itiraf mod=on] Hoş bunu yazıyorum da, inanan kim :) [/itiraf mod=off] 

Ohmmmmm!