Plak Eşliğinde Dans...



Bu güzel illüstrasyonun tarihine ne yazık ki ulaşamadım ve kimin çizdiğine de. Ancak eskiden evlerimizde bulunan mobilyalı müzik setlerini hatırlatması hoşuma gitti. Belki hatırlayanlar olacaktır, bu ahşap şık mobilya görünümündeki cihazların ön taraflarında  kaliteli örtülerin altında hoparlörler saklanırdı. Üst kısımlarında ise pikap, çoğu zaman yatay amplifikatörlü bir radyo bulunurdu. O radyolara bayılırım. Üzerinde radyo isimleri yazar ve çoğu zaman bunlar başkent isimleridir. Geniş olanlarında ise plak konacak yerlerde olurdu.

Bu arada mısır yiyip mutlu mesut dans eden çifte bakan arkadaşın konuyla ne alakası var onu çözemedim bir türlü :)

Ev Çekimi Kaset



Şu Amerika gerçekten garip memleket. Neyin ne zaman moda olacağını tahmin etmek güç hatta imkansız. Son dönemlerde kasetlerin yeniden trend olduğunu yazıp çizip duruyorum. Geçenlerde denk geldiğim bir alışveriş sitesinde işin dozajının tahmin ettiğimden daha farklı olduğunu anladım. İnsanlar evlerinde kasetler çekip satmaya başlamışlar. Örneğin yukarıda Clash'in meşhur "The Story"nin evde çekilmiş hali var. Amerika'da işler ülkemizdeki gibi yürümüyor biliyorsunuz, ülkemizde kaseti üretip canınız istediğiniz gibi satarsınız ama ecnebi memleketlerde telif diye yakanıza yapışırlar hemen. İşin bu yönünü nasıl çözmüşler gerçekten merak ediyorum... Kesin bir şey bulmuşlardır...

Star Wars Boba Fett Kulaklık



Star Wars evrenine bayağı meraklı olduğumu biliyorsunuzdur herhalde. Tamam Star Wars ürünlerini de severim ancak son dönemlerde her yerde bunları görmekten ikrah geldi diyebilirim. Bugün bir müzik mağazasına gittiğinizde kulaklık reyonunda bir sürü Star Wars kulaklığı görebilirsiniz ancak bunların hep fiyatları yüksek hemde performansları beş para etmez. İşin kötü tarafı bu kulaklıların sonu gelmiyor. İşte en son ürün Boba Fett kulaklık. 40mm'Lik mega sürücüsüyle üstün ses kalitesi filan yazmış olsalar da, işin aslı pek öyle değidlir sanırım. Bu arada bu ürün Amazon'da 20 Dolar civarında satılıyordu, ülkemizde eminim ki 200TL fiyat etiketi olacaktır. Aman diyeyim... Lucas'a da artık yeter diye haykırmak istiyorum...

Çok Konuşulmayan Formatlar: Promo Copy



Promotional recording, promo copy veya kısaca promo. Bunu dilimize belki reklam veya promosyon kopyası olarak çevirebiliriz. Ben "Promo Copy" tanımını sevdiğim için aynen kullanacağım.  Promo Copy bir albüm yayınlanmadan önce ticari faaliyetler hariç, plağın radyolarda çalınması veya müzik basınına gönderilmesi için hazırlanmış özel kopyalardır. Aslında albümün birebir aynısı olmasına rağmen satılmasını önlemek için etiket kısımlarında yukarıda gördüğünüz gibi promosyon amaçlıdır veya satılmaz ibaresi eklenir. Bu plaklar genelde renksiz kapaklara konur. Renksiz derken, albümlerin orijinal kapaklarının içerisinde Promo Copy gönderilmesi adetten değildir, bu yüzden düz beyaz veya düz siyah kapaklara konulur bu plaklar.

Promo Copy'ler her ne kadar satılmasa da, bir şekilde plak meraklılarının peşinde koşturduğu plaklardır. Onları özel yapan şey az sayıda bulunmalarıdır. Ses kalitesi olarak normal bir plaktan farklı olmasa da, bir çok önemli şirket Promo Copy'lerini baskıların ilk serilerinden seçer. Bu durumda plak üzerindeki izler aynı baskının sonraki plaklarından daha kaliteli olabilir. Bu bir genelleme değildir ancak plak koleksiyoncularının genel görüşü bu şekilde.

Promo Copy'lerin asıl değerli olanları ise yayınlanmamış albümlerin veya yayın sırasında değiştirilen albümlerin kopyalarıdır. Çok nadiren plak firmaları aldıkları eleştirilere göre ek maliyete katlanarak albümlerde değişiklik yaparlar. Hatta bazı albümlerin Promo Copy'leri basıldığı halde gelen eleştiriler üzerine albüm yayınlanmaz. İşte bu plaklar gerçekten çok değerlidir.



Promo Copy'lerin üzerinde orijinal etiket ve orijinal kapaklarının olmadığından bahsetmiştim. Genelde iç kapakları üzerinde albümün kodu ile alakalı bazı bilgiler el yazısı ile yazılır. Yukarıdaki fotoğraflar kendi arşivimden. İkinci fotoğrafta gördüğünüz üzere plak firması kodunu iç koruma kılıfına el yazısı ile yazmış. Eğer elinizde bol Promo Copy var ise kapaklarına en azından bir etiket üzerine ufak bir not düşün. Çünkü zaman içerisinde plaklar birbirine karışabiliyor. Tecrübe ile sabittir.

Eğer bir gün bir yerlerde uygun fiyata hatta mümkünse ölü fiyatına Promo Copy ile denk gelirseniz kaçırmayın. Neyin ne kadar değerli olabileceğini araştırmadan asla bilemezsiniz.

Konser: AASM Aydın Esen ve Miroslav Vitous



İzmir'de zaten çok yoğun ve zengin olmayan konser hayatımızı, konser organizatörlerinin sabote etmesi konusu ile başlayacağım yazıma. Neden bilmiyorum ısrarla mail listeleri ve benzeri konser uyarı sistemleri bir türlü çalışmıyor. Çoğu konseri şans eseri duyuyoruz. Okuyucularım, tabii ki, web sitelerini düzenli olarak kontrol et diyebilirler ama ne yazık ki günlük koşuşturmalardan kaçırdığımız şeyler oluyor. Yine son dakika haberim olan konser Aydın Esen ve Miroslav Vitous konseriydi. İsterseniz şöyle kısaca konserden nasıl haberdar olduk onu anlatayım sizlere.

Sevgili Nabi Zorlu ile Fil Elektronik'te oturuyoruz. Bir bey geldi plak baktı. Sonrasında Aydın Esen'in gerçekten zor bulunan "Anatolia" albümünü sordu. Hamdi Ünlü, CD'sini bulmak zor ama bu akşam konser var benim de yeni haberim oldu hemde Miroslav Vitous ile birlikte dediği anda dükkanın içindeki herkes birbirine bakıp kaldı. Benim ilk yaptığım sanırım bir küfür sallamak oldu. Konsere neredeyse bir kaç saat vardı ve konserin yapılacağı yer AASM idi. Hemen web sitesine baktım bilet var gibi gözüküyordu zaten konser büyük salonda olduğundan zaten içeri girebileceğimizi düşündüm. Bu esnada eve giderken merhaba demek için uğramış olan Aydın Eroğlu'na konser haberini verdik. İlk işi telefona sarılmak oldu, evde yemeğe giderken bir anda plan değişmişti. Bir şekilde konser ekibi tamamlanmıştı.

Yağmurlu bir İzmir akşamında yola koyulduk.



Bunları yazarken "e ne var bunda niye bu kadar yazıyorsun" diyen okuyucularımız olabilir. İzmir gibi taşra kentlerinde Aydın Esen ve Miroslav Vitous gibi iki müzisyeni bir arada dinlemek pek kolay değil. Bu açıdan İstanbul'lu dostlarımız sene içerisinde bir çok önemli müzisyeni dinleyebiliyorlar ancak İzmir'de Avrupa Caz festivali ve sene boyunca yapılan bir kaç etkinlik haricinde çok fazla konser seyretme şansımız yok. Hele Aydın Esen ve Miroslav Vitous gibi müzisyenler her dakika denk gelmiyor.

Şimdi oturup ne yazayım ki. Konser başladığı gibi bitti, vakit nasıl geçti anlayamadım. Meraklı kulaklar klasik caz tınılarının sağında solunda altında ve üzerinde Aydın Esen ve Miroslav Vitous imzalarını keyifle dinledi. Akustik son derece başarılı olarak ayarlanmıştı ve genel dinleyicinin çok hoşuna gittiğini gözlemlediğim daha melodik -veya melodiye yakın diyeyim sonuçta iki müzisyeni de yakınen tanıyanlar durumu anlayacaktır- bir şarkı listesi sundular.

Keşke önceden vaktim olsa kulise girip plaklarımı ve CD'lerimi imzalatabilseydim. Ama son dakika haberim olunca fotoğraf makinemi bile yanıma almadım. Fotoğrafları Nabi Zorlu'nun iPhone'unu kullanarak çektim.

Çok güzeldi konser çok :)