Bundan çoook uzun zaman önce herhalde 2000'li yılların başında Seçil bana minik bir akvaryum satın almıştı.Bu küçük akvaryumda bilinçsiz bir şekilde bazı balık cinsleri beslemeye çalışmıştık birlikte. İlk olarak sarı prenses denilen çiklet balıkları ile başladık. Sonuç tam bir facia oldu maalesef. Devamlı balıklar birbirini öldürüyor her sabah ölü balıklar ile karşılaşıyorduk.
Meğerse gündüzleri aman ne güzel balıklar birbirini kovalıyor diye keyifle seyrettiğimiz şey, aslında birbirine rakip olan erkek balıkların birbiri ile kavgası imiş. Bir de bu balıklar sert balıklar olduğu için yanına ne atarsak atalım sonuç katliam oluyordu. Çok sonraları çiklet balıklarını beslemek istiyorsanız erkek ve dişi oranına dikkat edilmesi gerektiğini ve daha büyük akvaryumlarda beslenmeleri gerektiğini öğrenmiştik. Sonunda çiklet balıklarından vazgeçtik, kısa bir süre Lepistes besleyip yavru almayı başarmıştık. Ancak balık ölümlerinin devamı gelince, sinirlenip akvaryumu kaldırmıştım...
Ali dünyaya geldikten sonra Seçil, bir gün elinde minik bir akvaryum ile geldi. Minik derken minyatür demek lazım aslında. Bir torba içerisinde 3 adet Japon Balığı almıştı. Akvaryumun içerisine rengarenk taşlar satın almış. Aslında bu olayın başlangıcında bana sorarsanız suçlu biz değiliz. Evet bir şekilde bizim de hatamız var ama akvaryumdaki satıcının "arkadaş bu balıklar bu kadar küçük akvaryumda yaşamaz" demesi lazım. Neyse buraya geliriz.
Büyük bir hevesle taşları yıkayıp akvaryuma koyduk. Arkasından balıklarımız kıymetli ya, içme suyu ile akvaryumu doldurduk. Japon balıkları da cumburlop akyaryumun içerisine. Oğlan halinde memnun. Balıkları besliyor, bir yandan mutfak masasında rengarenk yüzen canlılar gerçekten keyifli.
Ancak kısa zaman sonra ilk balığımız öldü. Küçücük çocuğa balık öldü diye anlatsan dert anlatmasan dert. Hadi bakalım diğerlerine dikkat edelim diye motivasyonumuz en üst düzeyde ancak birkaç içinde balıklarımızın tamamını kaybettik.
O zaman aramızda konuşuyoruz Seçil ile "ulan bu hayvanlara işkence yapıyoruz biz diye" Isıtıcı yok, havayı temizleyecek herhangi bir filtre yok. Tek yaptığımız hafta bir akvaryuma temiz su ilave etmek. Bu koşullarda bırak balığı hiçbir canlı yaşayamaz.
Gün sonunda o akvaryumu çöpe attık. Oğlanın biraz daha büyümesine karar verdik. Ancak bazı deneyimler elde ettik. Bunlardan en önemlisi şudur,
Balık satan esnafın "çoğunun" derdi, size uygun koşullarda balık besleyebileceğiniz bir ortamı sağlamak yerine, uygun fiyatla basit bir akvaryum hatta fanus satıp, asıl önemlisi balık satmak. Böylelikle kısa zamanda balıklarınızı öldürüp yenisini almak ile kendilerine ticari bir döngü oluşturmak. Bu son paragrafı unutmayın defalarca hatırlatacağım sizlere...