İleri Seviye Koleksiyoncular İçin Bilgiler: Bir Çözümleme Örneği Daha –Impulse!


Geçen hafta Bir Çözümleme Örneği – Bluenote yazım hiç beklemediğim kadar ilgi gördü. Bir çok okuyucum bu konuyla ilgili yazıların devam etmesi için mesaj atmış. Aslında ben farklı bir alana doğru yol almayı planlıyordum ama bir kaç örnek çözümleme daha yazabilirim diye düşündüm. Bir kaç bilindik şirketi ele alarak konumuza kaldığımız yerden devam etmemiz pek sıkıntı olmayacaktır.

Bu yazımızda isterseniz önemli plak şirketlerinden bir tanesi olan Impulse'a bir göz atalım. Impulse! plak şirketi 1960 yılında prodüktör Creed Taylor tarafından American Broadcasting Company'nin (ABC) alt şirketi olarak kuruluyor. Taylor daha önce New York'taki bazı önde gelen şirketlerde çalışır. Daha sonra yolu ABC ile kesişir. Aslında Taylor'ın Impulse! macerası çok uzun sürmez. Çünkü 1961 yılında firması Verve plak şirketine satılır ve ayrılır. Onun yerine gelen Bob Thiele, 1960'lar boyunca plak firmasının başındadır ve plak şirketinin klasik dönemindeki neredeyse tüm yayınlanan albümlerin prodüktörlüğünü üstlenir. Bu dönemlerde özellikle John Coltrane,Impulse!ın vitrindeki müzisyenidir ve açık konuşmak gerekirse plak şirketi başarıdan başarıya koşar. 1960'ların sonlarında yeni caz hareketleri döneminde Impulse! konuya hazırlıksızdır ancak şirket müzisyenleri büyük ölçüde özgür bırakır ve çok önemli albümler yayınlanır. 1970'lerde plak firması MCA Records'a satılır ancak hemen ardından Universal Music Group’a devredilir ve hayatına bir şekilde Verve Music Group altında devam eder..


Evet orijinal bir Impulse! baskısını nasıl anlayacağız? Yukarıda Oliver Nelson'ın The Blues and the Abstract Truth albümünün plak etiketi var. Plak firmasının kataloğundaki kayda bakalım,

Oliver Nelson The Blues and the Abstract Truth Impulse A-5 12" LP 1961 Şarkı listesi ise şu şekilde verilmiş;

"Stolen Moments" - 8:46
"Hoe-Down" - 4:43
"Cascades" - 5:32
"Yearnin'" - 6:24
"Butch and Butch" - 4:35
"Teenie's Blues" - 6:33

İlk dikkat edilecek şey Impulse! plak şirketinin plak etiketidir. Orijinal Amerikan baskılarının etiketleri turuncu ve siyah renktedir. Avrupa baskıları ise siyah-gri olarak basılır. Tabii burada ilk baskılardan bahsediyoruz. Sonraki Avrupa baskıları da turuncu-siyah etiket kullanılarak yapılmıştır.


Impulse! kataloğundaki tüm albümlerin kodu "A" harfi  ile başlar ve katalog kodları ara olmadan "-" ile rakamdan oluşan bir koda sahiptir. Örneğin Oliver Nelson'ın The Blues and the Abstract Truth albümünün kodu Impulse A-5'tir. Bir diğer örnek olarak ALbert Ayler'in Music is the Healing Force of the Universe albümünün kodu A-9191'dir.

Orijinal Amerikan Impulse! baskılarında Matriks kodu son derece basittir. İlk kod kesimi yapan stüdyonun kodudur. Neredeyse tüm Bluenote plaklarında olduğu gibi Impulse! plaklarınında işlemleri Rudy Van Gelder stüdyolarında yapıldığı için "RVG" ibaresi bulunur. Bu kodlama düzgün bir şekilde makine kodu olarak yazılır. Sonrasında el yazısı ile plağın katalog numarası işlenir.

Burada dikkat katalog kodu "A-5" şeklinde yazılıyor olsa da, el yazısı ile "A5" şeklinde yazılır. Arkasından "-" eklenerek plağın yüzü eklenir. Örneğin A yüzü için matiks kodu şu şekilde olacaktır "A5 - A" B yüzü için ise "A5 - B" şeklinde bir kod yazılır. Önemli olan bu kodun el yazısı ile yazılmış olmasıdır.

Velet ve Plakları



Türkçe meali; plak koleksiyonumdan gurur duyuyorum. 1970'lerden bir karikatür ancak ne yazık ki çizerini bulamadım...

Gwangwon Arthall Galerisi



Hem "Twittering Machine" hemde "It Is Hifi" bloglarında rastladığım bir sanat galerisi. Kore'de bulunan bu galeri içerisinde hifi tarihinin altın çağında üretilmiş bir kısmın önemli cihazları dinlemek ve görebilmek mümkün. Liste oldukça uzun ancak bir kaçını yazayım. JBL'den Paragon ve Hartsfield ki bence her ikisi de çok güzel hoparlörlerdir. EV Patrician Ⅱ. EV deyince biliyorsunuz EV Electro Voice firmasının kullandığı bir kısaltma. Biz genelde bu firmayı seslendirme sistemleri ile tanıyor olsak da, Uzakdoğu'da 1980'li yıllarda ürettikleri hoparlörler bayağı ilgi çekiyor. Bir araştırmak lazım...



Klangfilm Bionor KLL433, ALTEC A-4, Western Electric 16A, 46, 555, MC 2500 derken liste uzadıkça uzuyor. Klangfilm 6S-ELA-2805 de ilgi çeken cihazlardan bir tanesi. Bu arada Uzakdoğuluları anlamak çok zor. Koskoca hoparlörleri, Amerika ve Avrupa'dan nasıl toplayıp ülkelerine götürmüşler. İşin komik tarafı şu an özellikle Avrupalılar günümüzde bayağı ağlayıp zırlıyorlar bu konuda. Neredeyse geçmişin tüm önemli hoparlörlerini Uzakdoğuya kaptırınca çoğu meraklı için bu hoparlörleri dinleyebilmek hayal. Amerika'da ise durum biraz daha iyi. O kadar çok mal üretmişler ki, yıllardır stok bitmediği gibi devamlı yenileri de bulunuyor.

Hakancez Oyun Dünyasında: Demon Hunter Olmak :)



Diablo III'ü Demon Hunter (DH) olarak oynamaya devam ediyorum. Biliyorsunuz DH ile çok farklı tarzlarda oynanabiliyor. Oynayan hemen herkes biliyordur,  Glass Cannon, Survivability, Tank olarak oynayan DH oyuncuları var. Şimdi de Battlefield Engineer listeye eklenecek. Ben oyun başlarında Glass Canon olmaya niyetlendim. Ancak yaş itibarı ile reflekslerimin pek iyi olmadığını kabul edene kadar bayağı sorun yaşadım. Sonrasında kendi uyum tarzıma uygun bir karakter yaratmayı başardım. Daha yapılacak çok şey var tabii ki...

Oyunun ilk günlerinden itibaren özellikle Athene yüzünden DH çok popüler oldu ve bu yüzden ekipmanı her zaman pahalı. Ben oldukça ekonomik bir ekipman toplamaya çalıştım. En pahalı ekipman 1M aldığım Manticore idi arkasında ise her biri 200K tutarında toplam 400K'ya mal olan Danetta Creed idi. Bu halde oyunu rahatlıkla oynayabiliyorum. Bazı elit ve champion pack'ler de sıkıntı yaşıyor olsam da, kite ederek veya farklı çözümlerle bu sıkıntıları aşmak mümkün. Şu sıralar daha çok arkadaşlarımla oynadığımdan önde tanklar olunca neredeyse hiç ölmeden ACT III'ü tamamlayabiliyorum.

Şimdilerde çift crossbow oynayan yok pek ama ben arada oynuyorum. Benim karakterin linki ise burada..

Yukarıda ayrıntıları görebileceğiniz gibi, çok iyi özellikleri olmayan Manticore ile toplam damage 40k Sharshooter ile 150K civarına yükseliyor. Danetta Creed seti ile toplam damage düşüyor ancak farklı zamanlarda farklı avantajlar sağlıyorlar. Savunma özellikleri ise life 43K, armor yaklaşık 6k ve All resist değerleri ise 360 civarında. Dikkat edeceğiniz gibi life değeri ortalama DH standartlarına göre biraz yüksek dediğim gibi refleksler eskisi gibi çabuk yanıt vermediğinden life miktarı bana ek tepki süresi veriyor. Armor ve all resist değerleri ise ortalama DH standartlarında.

Bir de Danetta Creed 1h Crossbow'larla yaptığım bir konfigürasyonum olduğundan bahsettim. Her iki silahta da ek Disciple (19) ek hatred generation ve göreceli yüksek LOH değerleri var. Silahlar en üst düzey olmasa da çok ucuza denk gelmişti (200K tanesi) Bu silahları genelde yanımda taşıyıp reflect damage veren düşmanlarda bunları tercih ediyorum

Blizzard'çılar ilginç bir karakter yaratmışlar. Bence DH Lore'u da son derece zevkli. İlerleyen dönemlerde romanlarla geliştirirler herhalde..

Benim stratejim her iki konfigürasyonda da mümkün olduğunca hatred generation'a yüklenerek rapid fire veya benzeri sağ fare büyülerini uzun süre kullanarak maksimum damage verebilmek ve her konfigürasyonda mümkün olduğunca ek Disciple'a sahip olup sıkıntılı zamanlarda ortadan kaybolmak.

Görebileceğiniz üzere karakterin ekipmanı üzerinde yapılabilecek çok şey var. Daha fazla Critical Chance (CC) daha fazla Attack Speed veren ekipmanlar ilk bakışta fark ediliyor. Zaman içerisinde daha fazla altın harcayarak edinilebilir. Ekipmanda MF veya gold find gibi ek özellikler yok. ACT I ve II için ayrıca sandıkta birer set tutuyorum. ACT III için böyle bir kombinasyonum yok şimdilik çok hem yaşayıp hemde iyi loot yapabileceğiniz ekipman çok pahalı.

Demon Hunter dünyasında bir süre daha takılmaya devam edeceğim sanırım. Bu arada Diablo oynayanlara oyundaki mahlasımın quorthan#2815 olduğunu hatırlatayım beni arkadaş listesine ekleyebilirsiniz...

Bir Zihni Sinir Projesi



Amerikalı bir arkadaşımız plak dinlerken kullandığı sistemi ev dekorasyonunun bir parçası haline getirmeye karar vermiş ve yukarıdaki manzara ortaya çıkmış. Her taraftan geçen kablolar, devre kartları derken ortaya çıkan manzara oldukça değişik. Hoş tabii ülkemizde böyle bir şeyi -artık dekorasyon veya ne derseniz deyin- yapabilecek insan sayısı azdır. 5 adet kabloya laf eden eşler varken bunu yapabilecek insan sayısı azdır herhalde. Benim bir ara buna benzer bir bilgisayar projem vardı. Tüm parçalar tozdan leş gibi olunca vazgeçmiştim.