Alakasız Bir Video Sayesinde Tommy Seebach İle Tanışmak




Farklı müzik tarzlarından şarkıları alıp farklı videolara mikslemek son zamanların önemli akımlarından. Geçtiğimiz dönemlerde bazı örneklerini bloğuma eklemiştim ama bu farklı bir güzellikte. Güzide Amerikalı Death grubu Cannibal Corpse'un alamet-i farikası Hammer Smashed Face şarkısının eklendiği bu klip müthiş.

Ancak orijinali de ayrı bir tat. Orijinal video Danimarkalı absürd insan Tommy Seebach'e ait. "Apache" isimli müthiş şarkıyı aşağıdan dinleyebilirsiniz. Bu arada yorumlarda bir cümle çok iyi açıklıyor herşeyi. Aşağıdaki klip için 1.000 Dolarlık bütçenin 999 Dolarını LSD'ye harcamışlar ve ortaya bu çıkmış. Doğru söze ne denir ki?

Revox G36


Revox G36 makara teyp reklamı. 1960'larda Revox bir dizi makara teyp ile Avrupa'da rekabeti arttırma peşindeydi. 36 serisi olarak anılan bir dizi cihaz oldukça başarılı oldu. Son derece karmaşık yapılı olan bu cihazların en sonuncusu ve gelişmişi G36 modeli idi ve arkasından meşhur "A" serisi ortaya çıktı.

Zelda Hylian Crest Kulaklık


Legend of Zelda acayip bir olay. Adı Nintendo ile özleşen Zelda oyunlarının acayip fanatikleri vardır. Tabii ki böyle bir insan topluluğu firmalar içinde potansiyel gelir kapısı. Zelda Hylian Crest yukarıda görebileceğiniz üzere kulak üstü bir kulaklık ve telefonlarla kullanabilmesi için dahili mikrofona sahip. Ses kalitesi firmanın iddiasına göre müthişmiş ve 25 Dolarlık fiyat etiketine sahip. Tabii k,i ses kalitesi filan palavradır ancak tasarım konusunda bayağı uğraştıklarını söylemek lazım...

Zelda meraklılarına duyurulur...

Eyyyy Netflix


Yaş ilerleyip belirli bir maddi imkana ulaşınca insan sevdiği şeyleri uğraşmadan yapmak istiyor. Gerekirse alacağınız hizmet için belirli bir miktar para ödemeyi de kabul edebiliyorsunuz. Amerika'dan çıkarak dünyayı değiştiren bir firma Netflix. Televizyon alışkanlıklarını kökten değiştirdiğini kabul etmek lazım. Yıllardır Netflix hizmetlerini ağzımızdan sular akar halde takip ediyorduk. Hatta birçok insan VPN kullanarak üye olmayı başarmıştı. Geçtiğimiz sene Netflix Türkiye'ye giriş yapınca birçok insan gibi bende heyecanlandım.

Televizyon ile alakası olan birisi değilimdir. Dizi filan seyretmekten pek hoşlanmam. Eğer imkanım varsa yayını sona eren dizileri seyretmeye çalışırım. Netflix benim için birkaç belgesel hariç zaten çok cazip değil idi. Örneğin Ken Burns belgesellerine özel ilgim var. Bazıları Netflix'te mevcuttu. Hoş belgesellerden en dikkat çekeni "Jazz" idi, o da Netflix'te yok zaten. Allah'tan DVD setini alıp arşivime koymuşum :)

Seyretmekten keyif aldığım filmlerin neredeyse tamamına yakınının DVD veya VHS'si var zaten elimde. Olmayanlarda telifleri ortadan kalkan 1940'lardan filmler. Birçok arşiv sitesinde mevcutlar. Evde Netflix kullanıcısı olan eşim...


Ben geçen akşam Blade Runner filmini seyretmek istedim. Yeni filmin fragmanını görünce gaza geldim biraz. DVD'yi bulamayınca eşim gel Netflix'te açayım sana dedi ve sonuç hüsran. Böyle bir klasik film arşivinde bulunmuyorsa o platform çöptür benim için.. Neyse DVD'yi buldum bir şekilde seyrettim..

Ertesi gün sohbet arasında, eşimde Netflix'ten memnun olmadığını takip ettiği dizilerin güncel bölümlerinin bir türlü gelmediğini ve hemen her platformda bulunduğunu ama adamların kendi dizilerini bile Türkiye'de geç yayınladığını söyleyince, iptal edelim dedik.

Yazılım çok güzel. Her türlü cihazdan kontrol etme şansınız var. Fiyat konusuna bir şey diyemeyeceğim ama bana makul gibi geliyor. Sorun şu ki, evde Netflix olmasına rağmen hala malum ortamlar ile işimiz oluyorsa, ben ne anladım bu işten...