Güzelim Linni Ne Hale Getirdiniz



Audiowood diye bir İngiliz firması var belki duymuşsunuzdur. Bu adamlar güzelim pikapları alıp şasilerini söküp salak saçma odun kılıklı yeni şasiler içerisine koyup satıyorlar. Ne hikmetse bir türlü batıp gidemediler. Firmanın en son vukuatı bir Linn olmuş. Güzelim pikabın içine etmişler. Neymiş efendim doğal odun şasi hem sesi daha iyi hale getiriyormuş hemde daha şık oluyormuş. Hadi ses iyi olabilir ona bir şey diyemem de, güzelim pikabı böyle odun parçası haline getirmek şıklık ise bu adamların kafasına o odunlarla vurmak lazım. Ürünün garip olduğu kesin ama eğlenceli filan değil...

Decca Reklamı



Decca reklamı yılını bulamadım ancak illüstrasyon çok hoşuma gitti. Çizim tarzı, renkler muhteşem gözüküyor. Ayrıca laf aramızda sol tarafta görünen müzik konsollarının da ayrıca hastasıyım. Sesleri filan iyi hoş ama formları bence muhteşem. Son zamanlarda bu tasarıma sahip bazı mobilyalar görmeye başladım ortalıkta hatta IKEA'da bile var. Ne zamandır müzik setimin durduğu rack'ı değiştiresim var şeytan diyor boş ver hifi mantığını al şöyle bir şey. Sanırım kaşıntı başladı :)

TDK Ben Manyak Oldum :)



TDK yani Türk Dil Kurumu insanı bazen manyak ediyor. Malum dilimizde şapkalı harfler var. Bunlar kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? TDK tarafından yapılan açıklama da kaldırılmadığı belirtilmişti ama özellikle akademik veya bilimsel yazılarda kullanılıyor, günlük hayattan yavaş yavaş kalkıyormuş. Sıkıntı gitgide telaffuz ettiğimiz şeyleri yazamaz hale gelmemiz. Bir diğer sıkıntı eskiden birleşik olan kelimelerin günümüzde ayrı yazılmaya başlanması. Malum işimiz gücümüz yazı olduğu için kelime işlemci programlarının düzeltme özelliğini kullanıyoruz bol bol. Ben "Zembrek" kullanıcısıyım. Şimdi ezelden beri uluslararası olarak yazdığımız şeyin uluslar arası şeklinde yazılması gerekiyor. TDK imla kılavuzunda yazım bu şekilde. TDK'ya göre düzenlenen kelime işlemci programlarının düzeltme özelliği de kafayı yemiş halde. Yanlış yazdığıma doğru, doğru yazdığıma yanlış diyor. TDK bari ayrı yazılan "de" ve "da"ya müdahale etsin. Toptan kurtulalım artık...

Pikaplı Saat



Bloğumu takip edenler arasında oldukça fazla saat meraklısı var. Tabii bu meraklılar için bu saat pek ilgi çekici olmayacaktır. Saat meraklıları daha doğrusu koleksiyoncuları genelde Tourbillion'lar peşinde. Eh haklılarda, benimde çok ilgimi çeken bir şey o deli mekanizmalar. Neyse... Bu saat sadece 100 Dolar fiyat etiketine sahip standart bir saat. Bloğuma taşımamın tek sebebi tahmin edebileceğiniz üzere pikap şeklinde olması. Onun haricinde bir özelliği yok. Fena gözükmüyor ama koluna takar mısın derseniz takmam ama eğlenceli bir ürün mü derseniz bence evet :)

Motörhead İyi Haftasonları Diler...



"Lemmy" isimi 2010 yapımı son derece keyifli bir Ian "Lemmy" Kilmister belgeseli vardır belki denk gelmişsinizdir. Motörhead'in beyni pek görüldüğü kadar normal bir adam değil. Belgeselde haliyle çok normal değil. İngilizceniz ne kadar iyi olursa olsun alt yazılı seyredilmesi gereken belgeselde amcanın küçücük evindeki hengameden, yaşamının karmaşıklığına (bir yandan da basitliğine) kadar her şeyi görebiliyorsunuz. Belgesel ülkemizde yayınlanmadı ama malum ortamlardan edinebilir veya yabancı sitelerden DVD'sini alabilirsiniz. Film gerçekten çok güzel ve tavsiye ederim... Yukarıdaki görüntü belgeselden alıntı...

Gilda Filminden Put The Blame On Mame



Gilda muhteşem bir filmdir. 1946 yapımı siyah-beyaz film Charles Vidor tarafından çekilmişti. O dönemin iki ünlü oyuncusu Glenn Ford ve Rita Hayworth baş rollerdeydi. Rita Hayworth filmde müthiş bir femme fatale canladırmıştı. Hala da unutulmazlar arasındadır en azından benim için. Filmde meşhur iki sahnn vardır ve iki sahnede de iki müthiş şarkı çalar. Bunlardan birincisi yukarıda videosunu izleyeceğiniz "Put the Blame on Mame" ve ikincisi de "Amado Mio" tabii ki. Buraya kadar sorun yok muhtemelen sizler zaten bunları biliyorsunuz. Belki bilmediğiniz şey şarkıları Rita Hayworth'un değil Anita Ellis'in söylediğidir. Kanadalı bir isim olan Anita Kert Ellis böylesine iki muhteşem şarkıyı yorumlamış olmasına rağmen hem albümleri hemde filmleri hiçbir zaman çok popüler olmamıştır.

Philips GF 133



1970'lerde taşınabilir pikapların hükümranlık sürdüğü dönemlerde çok ilginç tasarımlar var araştırdıkça denk gelen. Bunların hemen hemen tamamının ortak özellikleri plaklarınızı berbat etmeleri ancak o dönemlerde çok az insan bu konuyu dert ediyordu herhalde. Yukarıdaki model Philips GF 133. Kola bakmak bile ürkücü. Güzelim plaklarımı bunun üzerine koyup dinlerken üzerinden karasaban geçtiğini bilmek bile tüylerimi ürpertti bir an. Ancak tasarım harika. Turuncu renk pek güzel olmuş ki o dönemlerde bu tonlar çok popülerdi. Tahmin edebileceğiniz üzere pikabın kapak kısmı aynı zamanda hoparlör. Sempatik :)

Pikapların Tarihçesi Posteri



Hifi Posters isimli İngiliz bir firma pikapların tarihçesini gösteren bir poster yayınlamış. Poster Technics SL-1200, Acoustic Research XA, Linn Sondek LP12, Garrard 301 ve Thorens TD124 klasikleşmiş pikaplar yanında Continuum Caliburn Cobra gibi modern pikapları da içeriyor. Posterde görülebildiği kadarı ile Garrard, Thorens, Rega, Linn, Roksan, SME, HMV, EMT, Oracle, Wilson Benesch, Wega, Pink Triangle, Clearaudio, Braun, VPI, Revox, Sony, Denon, Pro-Ject, Empire, B&O, Magnavox, Continuum, Avid, Dual ve bir sürü markanın ürünleri var. Fiyatı yaklaşık 15 Sterlin...

Filmlerde Pikaplar ve Plaklar; Justin de Marseille



Justin de Marseille, çok eski bir Fransız filmi. 1935 yılında yayınlanan filmin yönetmeni Maurice Tourneur. Film oldukça garip bir film. Marsilya limanında geçen film, hayatını burada geçirenlerin başından geçenleri konu alıyor almasına ama her türlü absürtlük mevcut. Gümrüklerdeki yolsuzluklardan, Çin mafyasına, araba satıcılarından başka şey satıcılarına filmde her türlü hengame mevcut. Antonin Berval isimli aktör tarafından canlandırılan ve filmin baş rolünü oynayan Justin karakteri de farklı bir gangster grubunun şefi ve Marsilya limanındaki bu hengameye müdahil oluyor.Yukarıdaki sahne de bir gramofon denk geldiği için hemen bloğuma taşıdım.

Film büyük harp öncesi Fransız sinemasını sevenlere hitap edebilir. Maurice Tourneur dönemin önemli yönetmenlerinden. Bildiğim kadarı ile telif yasası dolayısıyla film internet arşivlerinde bulunabiliyor. Tam anlamı ile meraklısına bir film...

Kasetlerimizi Dijitalleştirmek!



Amerika'da kasetlerin çılgınlık haline geldiğini ve akımın yavaş yavaş tüm dünyaya yayıldığından arada sırada bahsediyorum. Tabii işin içerisine teknoloji de sık sık giriyor ve ortaya ilginç fikirler çıkıyor. Yukarıdaki ürün hem kasetçalar hemde bir nevi dock sistemi. Aslında çevirici demek daha doğru. Kısaca mantık şu arkadaki kasetçalara kaseti koyuyorsunuz. Play tuşuna basınca ön taraftaki iPhone veya iPod dönüştürme işlemine başlıyor ve kaset bitince albümün dijital versiyonu  iPhone veya iPod koleksiyonunuzdaki yerini alıyor. İşlem tabii ki kaset süresi kadar sürüyor yani çok hızlı bir işlem değil. Ancak eğlenceli olduğu kesin. Amerika'daki çeşitli internet sitelerinde benzer ürünler 50 Dolar civarlarında satılmakta.

Bad Brains - Banned in DC



Bad Brains Amerika’nın başkenti Washington, D.C.’de 1977 yılında kurulan topluluk hardcore punk türünün öncülerinden bir tanesi sayılıyor. Topluluk hardcore punk öncüsü sayılırken ve gerçekten de öyle iken diskografilerine bakıldığında tam anlamı ile bir kavram karmaşası ile karşılaşacaksınız baştan uyarayım. Çünkü Bad Brains’in funk albümü de var, heavy metal albümü de var, içerisinde reggae , hip hop ve soul etkileri taşıyan albümleri de var. Karmaşa burada kalmıyor ayrıca bir de aynı elemanların içerisinde olduğu Mind Power isminde bir jazz fusion topluluğu da var. Bad Brains adı altında yayınlanan 9 albüm artı yan grupların albümleri de eklendiğinde ortaya çok zengin ve aynı zamanda kafa karıştırıcı bir mozaik çıkıyor. Aslında topluluğun içerisine girdikçe çıkmak çok zorlaşıyor. İşin içerisinde Afrika kökenli politik ve dini hareketlerde giriyor ki, çözebilene aşk olsun… Yukarıdaki video Bad Brains albümünden Banned in DC. Albümle kapsamlı bilgi ahanda burada

Romy Schneider ve Alain Delon Plak Keyfi



Romy Schneider ve Alain Delon 1959 yılında evlerinde Django Reindhart dinlerken. Romy Schneider ilginç bir oyuncu. Avusturya doğumlu oyuncu tam anlamıyla hengame döneminde doğuyor. Almanların büyük harp öncesi ilan ettikleri Anschluss döneminde Avusturya'da doğmak zorlu bir hayat demek. Anschluss nedir derseniz Adolf Hitler'in tüm Almanca konuşan halkları Alman bayrağı altında toplama projesi diyelim kısaca. Almanlar bu dönemde ellerini kollarını sallayarak Avusturya'yı ilhak ediyorlar. Neyse savaş sonrasında Romy Schneider sinemaya giriş yapıyor. Oldukça başarılı olan Schneider, Fransa'ya gittiğinde Alain Delon ile tanışıyor ve evleniyorlar. İşin ilginç tarafı Fransa'da da başarılı filmlerde oynuyor. Hatta ben onu Fransız filmlerinden tanıyorum ki, çok güzel bir kadın olarak görürdük kendisini filmlerde. Bakınız aşağısı;

Pathe No: 34



Fransızların meşhur markalarından tabii döneminin meşhur markalarından Pathé Model 34 reklamı. Muhtemelen oldukça eski bir reklam. Bu taşınabilir model reklama göre tatil günlerimiz için tasarlanmış. Reklamdaki yazılara bakmaya devam edince geçmişten günümüze pek bir şey değişmediğini görebiliyoruz audio dünyasında. Yeni model, şık, hafif ve tasvir edilemeyen müzikalite. Günümüzde de durum farklı değil. Taşınabilir müzik dünyasında düstur hala aynı; şık, hafif ve tasvir edilemeyen müzikalite

Vakum Tüp Fetişizmi: 4624



Yukarıda görülen muhteşem tüp bir 4624. 4624 (veya E707) directly heated triode (doğrudan ısıtılan triyod) yapılı son derece nadir bir tüp. Tahmin edebileceğiniz gibi özellikle Avrupa'da bulunan stokların büyük bir bölümü on yıllar önce uzakdoğulu deli koleksiyoncular tarafından toplanmış. Teknik verilere göre tam yükte 5W güç verebilen bu tüpler zamanında haberleşme sistemlerinde kullanılmış. Alman tüp delisi dostumuz "2A3 Maniac" tarafından yayınlanan bir DIY projeye konu olan 4624'ü bir çoğumuzun ömrümüz boyunca göremeyeceğimiz muhakkak.Arşivde bir kenarda dursun bu harika fotoğraf...

RCA Reklamı 1971



Yukarıdaki son derece hoş reklam 1971 yılından. RCA firmasının baharın gelişi yani satışların artacağı dönemlerde yayınladığı reklam bize pek yabancı olmayan şekilde evlilik sezonuna da atıflarda bulunuyor. O dönemlerde anlaşılan RCA poratif radyoları, müzik konsollarını, radyoları ön plana çıkartmış. İki ürün dikkatimi çekti. Pop-art tasarımlı saatli radyo ve kalem, takvim, saat içeren kuvvetle muhtemel ofisler için üretilmiş radyo sistemi. Bu tarz rengarenk hifi reklamlarını pek seviyorum. Bir yanıyla retro bir yanıyla modern...

Kulaklık Ayraç



Yukarıdaki kitap ayracı Urban Outfitters isimli bir firmanın ürünü ancak ürünü kitapları ayırmak yerine plakları ayırmak içinde kullanabilmek mümkün. Normalde 49 Dolardan satılan ürünü internette 39 Dolar civarlarına bulabilmek mümkün. Aslında ürünün ilginç tarafı çok rahat DIY proje ile yapılabilir olması. Elinizde eski kulaklıklar var ise ikiye ayırıp ağır bir L şeklinde parçaya takarak ayraç olarak kullanabilirsiniz. Hem kitaplar hemde plaklar oldukça ağır oldukları için alt parça önemli ama 45'likler için eğlenceli bir fikir olabilir. Denemek isterseniz yukarıdaki fotoğraf umarım yardımcı olur...

The Sex Pistols - Anarchy In The U.K.



Bu ay punk videolarından gidiyoruz:) Punk deyince The Sex Pistols'tan bahsetmemek olmaz. Anarchy In The U.K. şarkısını pek severim ve defalarca farklı topluluklar tarafından yorumlanmış versiyonlarını da dinledim ama orijinal hali de pek güzeldir. Şarkı, Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols albümünden malum. Albümdeki dört şarkı topluluğun daha önceki 45′liklerinden alınmıştı. Geriye kalan bir çok şarkı ise B-side’lar, deneysel şarkılar ve sorunlu şarkıların yeniden ele alınmasıyla oluşturulmuştu. Tahmin edebileceğiniz gibi Sex Pistols’ın dönemin İngiliz mahkemeleri bol bol problemi oluyordu. Özellikle “God Save the Queen” ve “Anarchy in the UK” daha önce 45′lik olarak yayınlanmış ve ortalık birbirine girmişti. Bu iki şarkının İngiltere’ye ve Kraliçe’ye direkt olarak saldırdığı -ki saldırıyordu- söyleniyor ve topluluğun başı dertten kurtulmuyordu. Aslında bu albüm toplumdan dışlananların haykırışı idi. Son derece sinirli ve kızgın bir albümde… Hatta bugün için dahi bayağı sinirli bir albümdür… Daha fazla bilgi isterseniz sizi buraya alalım...

Bonus olarak Megadeth'in Anarchy In The U.K. cover'ını da buraya ekleyeyim arşivde bulunsun. Hiç fena değil, Dave Mustaine'nin ses tonu çok güzel oturmuş. Hadi ben Peace Sells dinlemeye gidiyorum :)

Sadece Fiziksel Müzik



Amerika'daki bir müzik mağazasının ilanı. Sadece fiziksel müzik satıp alıyoruz. Son zamanlarda plak satışlarının arttığından bahsedip duruyoruz. Bu artış tabii ki insanların ilgisi sayesinde oluyor. Dijital formatlardan sıkılan ve laf aramızda işin koleksiyon tarafınında ağır basmasıyla fiziksel formatlar yani plaklar, kasetler, CD'ler yükselen değer. Son dönemlerde çok sayıda mağaza bu durumu ön plana çıkartıyor. İşte yukarıdaki afişte bunlardan bir tanesi. Benim hoşuma gitti :)

Plak Yüzük



Yukarıdaki plak şeklinde yüzükler Etcy çevirimiçi sitesinde bir dönem satılıyordu sanırım hala vardır. Etcy insanların kendi tasarımları paylaşabildikleri ve satabildikleri bir yapı. Ama daha çok bu tarz şeyler satıldığı için eBay gibi sitelerden ayrılıyor. Oldukça eğlenceli bir tasarım ve farklı renkleri de mevcut. Aslında bu tasarım veya benzeri bizim memleketteki bu tarz aksesuarlar satılan mekanlarda da iş yapabilir. Kimbilir belki esinlenerek benzerlerini yapan bir tasarımcı çıkar...

Retro iPhone Dock ve Lamba Sistemi :)


iPod ve iPhone'lar ortalığı işgal edince garip ürünler görür ve bunları normal karşılar olduk. Yukarıdaki ürün PBteen tarafından satılan retro tasarımlı, lamba, iPod ve/veya iPhone dock sistemi ve hoparlörden oluşan bir sistem. Fiyatı 150 Dolar civarında. Bizim pazarımızda da benzer ürünler mevcut yerel markalardan. Galiba en son Koçtaş'ta buna benzeyen bir şey gördüm. Muhtemelen gençlerin ilgisini çekebilecek bir ürün.

Lavazza Blue Kapsül ve Lavazza Kahve Makinesi



Malum kahve içmek birçok insanın keyif aldığı bir şey. Ülkemizde genelde Türk kahvesi çok seviliyor ama her türden kahvenin meraklısı var. Ben espresso seviyorum ve çoğu zaman espresso içiyorum. Ancak normal kahve türlerine göre espresso hazırlamak biraz daha meşakkatli malum. Haydi bardağın ısısını vesaire geçtim, asıl önemli nokta ve haliyle sıkıntı olay sıcaklık ve basınç. Tabii konunun derinliklerine indikçe nem durumundan havanın sıcaklığına kadar bir sürü teferruat var. Bunlar konunun meraklılarının daha doğrusu konunun derinlerine girenlerin üzerinde durdukları mevzular.

Aslında basit tipte ekipmanlarla (ters yönde çalışan bir nevi minyatür düdüklü tencere gibi düşünün) sıcaklık ve basınç kullanarak espresso yapabilmek mümkün. Hoş otomasyon hayatımıza sonradan giren bir konu ancak espresso'nun geçmişi cihazların hayatımıza girmesinden çok daha öncelere dayanıyor.

Açıkçası olayın içerine girdikçe işler karışıyor. Çok fazla seçenek ve yöntem var. Laf aramızda bir kere düzgün bir yatırım yaparak tam otomatik bir cihaz almak en mantıklısı. Kahve çekirdeklerini koyduğunuz özel bölümleri olan ve bir kaç tuşa basarak o çekirdekleri öğüterek espresso haline getiren "güzide" makineler pazarda bol bol var. Philips'ten, Delonghi'ye hatta son dönemlerde yerel ve rekabetçi markalara kadar piyasada bin bir çeşit bin bir özelliğe sahip cihazlardan, Gaggenau gibi kalburüstü üreticilerin ankastre ürünlerine kadar seçenek bol. Tüm bunların maliyetleri 200TL civarlarından başlıyor ve binlerce TL'ye kadar yükseliyor. Ek özelliklere göre tabii ki fiyat artıyor. Genelde çok az uğraşarak gayet başarılı kahveler elde etmek mümkün.

Bir diğer seçenek kapsül ile espresso hazırlayabildiğimiz cihazlar ki benim şahsi favorim bu cihazlar. Tek tuşa basarak neredeyse saniyeler içinde hiç fena olmayan bir espresso elde etmenin mümkün olduğu bu cihazlarda en önemli konu cihazın kendisinden ziyade kapsül konusu. Çarşıya pazara çıktığınızda seçenekler fena değil gibi.

Nespresso makineleri oldukça yaygın şekilde bulunuyor. Gerek kendi markasıyla gerekse de Krupps gibi markalardan cihazlar hemen her büyük zincir mağazada bulunabiliyor. Kapsüllerde ise sıkıntı var. Belirli satış noktalarından satın almak mümkün ama genelde işinizi internet ile halletmeniz gerekecek. Türkiye'ye genel olarak önemli bir miktar çeşit geliyor. Benim tat olarak en favori ikinci kapsül espresso seçeneğim Nespresso.

Cremesso sanırım İsviçre firması ve özellikle Mediamarkt'larda hem makineleri hemde kapsülleri bulunuyor. Espresso çeşidi pek yok, ancak hem makinelerin hemde kapsüllerin fiyatları oldukça ucuz. Bulunabilirlik ve perakende olarak satın alabilmek tabii ki en büyük kolaylık. Ancak iş benim damak tadıma kaldığında ortaya çıkan durumu pek sevmedim. Cremesso ile uğraşmak yerine Tchibo'nun Cafissimo serisine bakmak daha mantıklı.



Tchibo, son dönemlerde Cafissimo serisinin makinelerini oldukça çeşitlendirdi. Fiyatlarda genel olarak makul. Kahve çeşidi dönem dönem özel serilerinde etkisiyle artıyor. Damak tadına uygun bir şeyler bulmak mümkün oluyor. Ancak ne Nespresso ne de Lavazza'daki tadı ve dokuyu bulmak pek mümkün değil. Kapsüllerin kolay bulunurluğu ve perakende alınabilmesi avantaj. Muhtemelen espresso dünyasına giriş açısından fiyat/performans oranı en yüksek seçenek. Bende Cafissimo kullanıcısıyım...

Illy malum sektörün en önemli firmalarından. Hayatımda sadece bir kez Iperespresso kapsüllerden içtim. Çok hoşuma gitti. Ülkemizde makineleri bulunuyor ama kapsüller yine sıkıntılı. Normalde yine oldukça çeşit var ama ülkemizde kutu bazında satılıyor. Örneğin hangi serinin sizin hoşunuza gideceğini tespit etmek için 100'er adet kapsül almanız gerekiyor. Biraz sonra anlatacağım gibi çözüm ne yazık ki eBay'de. Daha fazla deneyimim olsa muhtemelen Illy'i bir veya ikinci sıraya koyardım. Makinelerin çeşit olarak azlığı ve kapsül konusundaki saçmalıklar yüzünden Illy'i alışveriş listesinden çıkartmakta fayda var...

Lavazza cephesinde ise ev kullanıcısına yönelik 2 ana ürün grubu var. MIO ve BLUE. MIO son dönemlerde evde kahve içmek isteyenler için ön plana çıkartılıyor. Kapsülleri ve makineleri farklı. Ben MIO denemedim. BLUE ise hem kapsüller hemde makineler yönünden bir derya. Tat olarak uzak ara benim favorim.

Lavazza dünyasına yine firma için kahve makineleri üreten Hiroshi Ono tarafından tasarlanmış Guzzini marka br makine ile girdim. En yukarıda resmi olan turuncu makineden mutfağımda bir tane duruyor (şu sıralar dünya turunda olan Buket ve Ali çiftine teşekkürler) Makine belki çok şık ama özellikle tepesindeki metal kısmın bence saçma sapan tasarımı yüzünden çok rijit bir cihaz değil. Tasarım muhteşem ve işini iyi yapıyor ama ne yalan söyleyeyim Tchibo'nun ucuz Cafissimo serisi çok daha sağlam bir his veriyor insana.



Bu cihaz Lavazza'nın BLUE serisi kapsüllerini kullanıyor. Şimdi sorun zaten burada başlıyor. Tıpkı Nespresso kapsülleri gibi internet üzerinden satın almak gerekiyor. Vatandaşlık numarası girmeye kadar bol teferruatlı saçma sapan üyelik işlemlerinin ardından BLUE serinin toplam 3, espresso olarak toplam 2 adet kapsülünü memleketimizden tedarik etmek mümkün. Tüm bu işlemleri yaparken web sitesinin de oldukça modası geçmiş olduğu için içinizde şüphe olmuyor değil. Ancak Lavazza'nın Illy'e göre avantajı kapsülleri yüzlük paketler ile değil teker teker alabilmeniz. Laf aramızda al birini vur öbürüne...

İşin acı tarafı BLUE serisinde inanılmaz güzel bir çeşit var. Eh bu noktadan sonra yapılacak iş bu kahveleri tatmak için eBay yollarına düşmek oluyor. En iyi fiyatları İtalyan eBay'inde bulmak mümkün. Bu noktada İtalyan satıcılarla İngilizce anlaşma eziyeti başlıyor. Bir süre debelendikten sonra Türkiye'ye gönderilme safhasına geçip siparişinizi verebiliyorsunuz. Gümrükte sıkıntı yaşamayayım diyerek çok adetli alımlarda yapamamak işin en kötü tarafı...

Tabii uzak diyarlardan sarf malzemesi tedariğinin yarattığı lojistik sıkıntılar sonucu kahvesiz kalmamak için ikinci bir espresso makinesinin de el altında bulunması gerekiyor. Mutfak çok büyük değilse iki adet espresso makinesi eziyetten başka bir şey değil. Ancak yapacak pek bir şey yok.

Bu noktada bu kadar saçma sapan işlerle uğraşmaktansa adam gibi bir espresso makinesi alıp çekirdekten hareket etmek makul mantıklı bir hale geliyor. Ancak Lavazza'nın BLUE serisine alışınca bu hem kolay değil hemde fiyat/performans konusunda kafamda bazı şüpheler var.

Hal böyle olunca espresso meraklıları için kapsüllü makineler arasında giriş seviyesinde mükemmel fiyat performans oranı ile Cafissimo çözümü en iyi seçenek. Üst segmentte ise kapsül tedariğinin sıkıntılı olmasına rağmen göreceli zengin çeşidi ile Nespresso kesinlikle en iyi tercih olur. Aslında Nespresso için, Illy ve Lavazza'nın yanında problemli demek ayıp oluyor.



Tat olarak benim damak zevkime göre Lavazza BLUE uzak ara önde ama Türkiye kapsüllerin internet üzerinden satın alınması büyük bir dezavantaj ancak asıl kötü olan şey kapsül seçeneklerinin fakirliği. Eğer Lavazza olayına girecekseniz eBay ile yaşamaya ne yazık ki alışmak zorundasınız. Umarım Lavazza'nın Türkiye temsilcisi bu konuyu makul ve mantıklı bir şekilde ele alır, sistemine bir çeki düzen verir. Damak tadının son derece kişisel olduğu bir dünyada, satılmıyor veya tedariği sıkıntılı diyerek -veya sorun ne olursa olsun- bu şekilde hareket etmek mantıklı değil.

Ben manyağım başıma dert istiyorum diyorsanız Illy ve Lavazza'yı tavsiye ederim. Lavazza'nın kapsülleri gerçekten çok başarılı, eminim ki, Illy'de farklı değildir ama anlattıklarımdan sonra bende dahil bu işlere kalkışanların pek mantıklı insanlar olmadığını söylemem lazım. Kahve içeceğim diye işkence çekmenin bir mantığı yok. Ha o zaman sen ne halt ediyorsun derseniz, baştan söyledim zaten normal olmadığımı :)

İlerleyen günlerde sizlere bazı DIY denemelerimden bahsederim...

45 Tüplü Garip Bir Ampli



Benzin tankı şeklinde bir amplifikatör son dönemlerde gördüğüm en garip şeylerden birisi ama altında belirli bir mantık var anlaşılan. Amplinin tasarımının arkasındaki isimler tanıdık aslında; Thomas Schick ve Holger Barske. Ampli single ended triode dünyasında tüplerin şahı olarak nitelendirilen 45 üzerine kurulmuş. Şasinin bu şekilde seçilmesinin altında hem espri hemde teknik olarak metal kafesin elektronik gürültüyü son derece iyi absorb etmesi olduğu muhakkak. Enteresan bir proje. Eminim ki sesi de muhteşemdir.

K-Tel Raf



Yukarıdaki ilanı tam olarak anlamadım çünkü Flemenkçe gibi gözüküyor. Ancak raf fikri pek güzel. Aslında küçüklüğümde bu tarz rafları hatırlıyorum ama nedense ortadan kalktılar. Hoş eskiden tel oluyordu bunlar. Aslında çok basit bir şekilde yukarıdaki formun ahşap versiyonu da yapılabilir ve kesinlikle çok şık olur. Hatta en sevdiğim şey plakları kapaklarından seçmek. Çünkü şu an depoladığım şekilde yan yüzlerinden isimlerini ne yazık ki gözlerim görmüyor. Tabii büyük bir alan lazım böyle bir depolama çözümü için ama hayal etmesi bile güzel...

Dead Kennedys - California Über Alles



Dead Kennedys'in marş şarkısı California Über Alles'in canlı bir performans videosu bugünkü videomuz. Şarkı efsane ötesi Fresh Fruit for Rotting Vegetables albümünden. Dead Kennedys’nin müziği karman çormandır, hızlıdır yoğundur serttir ama garaj rock’ı ve saçma sörf müziğine bile göz kırpar. Bunların üzerine Jello Biafra’nın tokat gibi sözleri eklenince müzik bambaşka bir hale gelir. Bu adamlar kendi aralarında kavga edip durmasalar neler olacaktı müzik dünyasında tahmin etmek güç. Fresh Fruit for Rotting Vegetables bu güzide topluluğun ilk albümüdür. 1980′de yayınlanan albüm İngiltere ve Amerika’da farklı plak firmalarından yayınlandı. Tabii ilerleyen yıllarda bahsettiğim kavga dövüş yüzünden albüm üzerinde daha doğrusu baskılar üzerinde bol bol hengame olur. Bir punk albümüne göre anormal satışlarının etkisi ile kavga tabii ki büyür. Jello Biafra’nın ne kadar normal (&%!#) bir adam olduğunu videoda tespit edebilirsiniz. Albümle alakalı kapsamlı bilgi tam burada :)

Vakum Tüp Fetişizmi: F2a11



Bu muhteşem manzara bir Uschi veya bizim bildiğimiz ismiyle Sun Audio ampliden. Oldukça sağlam şekilde modifiye edilmiş olan amplifikatör çıkış tüpü olarak pek az denk geldiğimiz F2a11'leri kullanıyor. 1938'lerde yani büyük harbin hemen öncesinde geliştirilen bu tüp ilk önce radyolarda hemen akabinde ise Alman ordusunun haberleşme sistemlerinde kullanılmış. Yazılan çizilenlere göre en makbul olanı Siemens üretimi olanlar. Zaten tüp dönemin Siemens & Halske tasarımcıları tarafından geliştirilmiş. Bu tüplerin atası ise yine Siemens & Halske tasarımı F2a modeliymiş ki, yeni tasarım daha fazla güç üretme kapasitesine sahip. Manzara muhteşem :) Resim "2A3 Maniac" dostumuzun web sitesinden...

konstruKt - Bulut LP


konstruKt- Bulut
Sagittarius A-Star #40 LP, black vinyl, ltd ed.

Turkish Free Music başlığı altında yayınlanan 3 plaktan sonuncusunu sizlere anlatacağım yazıya hoş geldiniz. Sayfanın en altındaki linkleri kullanarak diğer yazılara göz gezdirebilirsiniz. Son plağımız, hem bloğumun hemde Stereo Mecmuası'nda zaman zaman bahsettiğim konstruKt topluluğundan. Bulut ismi verilen albüm konstruKt diskografisinde plağa basılan ilk albüm olarak bir ilke de vesile oluyor. İnşallah devamı gelir. Albümde dinleyeceğimiz müzisyenleri zaten tanıyorsunuz ama listemizi geleneksel olduğu üzere yine ekleyelim. Korhan Futacı tenor ve alto saksafon, flüt. Umut Cağlar moog, vermona organ, elektrik gitar. Özun Usta- djembe, elektrik bas, flüt ve cura. Korhan Argüden davul.

Naçizhane, konstruKt topluluğunu uzaklardan da olsa yakından izlemeye çalışan bir kişi olarak albüm haberleri ilk ortaya çıkmaya başladığında beni heyecanlandırdı. Topluluğun hem bireysel kayıtları hemde farklı kişisel projelerinde müzikal manada ve enstrümanlara hakimiyet alanında büyük gelişmeler oluyor. Tıpkı bir çoğumuzun uğraştığı alanlar gibi bir konu üzerinde vakit geçirdikçe o konu üzerinde adım adım uzmanlaşıyorsunuz. Yeni konstruKt albümünde bu durum gözler önüne seriliyor. Albüm "A" yüzünde 3, "B" yüzünde ise tek bir parçadan oluşuyor. Şarkı listesi şu şekilde;
A Yüzü
Bulut
Ates
El Gato (for Gato Barbieri)
B Yüzü
Toprak

İlk şarkı olan ve albüme ismini veren "Bulut", konstruKt albümlerinde görmeye pek alışagelmediğimiz bir giriş ile başlıyor. Yer yer etnik öğeler barındıran şarkıda oldukça düşük ses seviyelerinde enstrümanların minimal tınılarına odaklanmış iken başlayan davul bölümleri ile şarkı kısa bir süre içerisinde aynı anda bir kaç yöne gitmeye başlıyor ve şarkı sona eriyor. "Ateş" ise flüt ile saksofon atışmaları ile başlayan son derece keyifli bir şarkı. "El Gato" (for Gato Barbieri) için önce bir nefes alayım ve parantez açayım.

Meraklılar zaten biliyordur, Leandro Barbieri veya bilinen ismiyle Gato Barbieri, Arjantin asıllı tenor saksofoncu. 1960'lı yıllarda free jazz akımına verdiği katkıdan tanınan müzisyen müzik hayatındaki yükselişine yine vatandaşı olan Lalo Schifrin ile birlikte çalıştığı dönemde başlıyor. 1960'ların başında İtalya'da çalarken Don Cherry ile tanışınca müziğinin yönü adım adım değişmeye başlıyor. Albert Ayler ve Pharoah Sanders gibi efsanevi isimlerle çalışan Barbieri'nin 1960'larda yaptığı kayıtları mutlaka edinmeye çalışın. 1970'lerde Impulse! plak şirketi için yaptığı üçleme de ayrıca mercek altına alınmalıdır. Chapter One: Latin America, Chapter Two: Hasta Siempre ve Chapter Three: Viva Emiliano Zapata. Müzisyen bu kayıtlarda hem dünya görüşünü müziğine aktarmış hemde G.Amerika'nın melodilerini çok yoğun olarak kullanmıştır.

El Gato (for Gato Barbieri) şarkısı tek kelime ile muhteşem olmuş. Hatta benim son yıllarda dinlediğim en heyecan verici dönüşümlerden bir tanesi ile bu şarkıda karşılaştım diyebilirim. konstruKt, benim gözümde bu şarkı ile Türk cazına bir klasik hediye etmiştir. Bu kadar açık ve net. Plağın B yüzünü baştan aşağı kaplayan "Toprak" ise zaman zaman rock dünyasının belirli bir çağına gidip gelen melodiler ile damağımda çok keyifli bir tat bıraktı.

konstruKt bu albümüyle özellikle de El Gato (for Gato Barbieri) şarkısıyla beni benden aldı. Albüme bayıldım. Dönüşüm ve gelişim muhteşem. Ancak yazar yani bendeniz açısından bir sıkıntı var. Bu müzisyenler zaman içerisinde çıtayı daha da yükselttikleri zaman albümlere ne yazacağım bilemiyorum. Albüm tam anlamı ile helal olsun dedirtti bana.

Albümün plağı da çok keyifli. Ucundan köşesinden sembolizme (ben sembolizm diyeyim yanlış anlaşılmamak için ama meraklılar ne kastettiğimi zaten biliyorlardır) meraklı bir insan olarak albüm kapağındaki Türk halılarında kullanılan motiflere atladım hemen. Bir dönem kendi "sigil"imde iki üçgenin biraraya geçmesi ile oluşturulmuş "tılsım" motifini kullanmıştım. Bu motiflerin plak kutu seti için bir de ek özelliği var. İlk yazıda anlatmıştım ayrıntılarını..

Plağın baskı kalitesi başarılı. Standart plaktan daha kalın (kuvvet ile muhtemel 180gr) basılan plak sistemimde gayet güzel performans gösterdi. Kapakta anlattığım gibi son derece keyifli bir fikre sahip. Hem kapak hemde iç kılıf gayet özenli. Hoş öyle olmasa bile albümü dinledikten sonra bunlar teferruat işte...

konstruKt'teki sevgili dostlarıma helal olsun diyorum tek kelime ile. Türkiye gibi bir memlekette müzik adına son yıllarda beni en mutlu eden şeylerden bir işe imza attılar. Hem de layıkı ile belki de fazlası ile...


Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...

Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP

Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul
Sagittarius A-Star #42 LP, black vinyl, ltd ed; with insert

Bir önceki yazımda Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel üçlüsünün Trio kaydını sizlere anlatmaya çalışmıştım. Şimdi ikinci plak ile yazılarıma devam ediyorum. Plak, Okay Temiz ve Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra'dan Live in Istanbul ismini taşıyor. Oldukça kalabalık bir kadro hemen gözümüze çarpıyor. İsterseniz ilk önce müzisyenlerle başlayalım. Bir önceki yazıda uzun uzun bahsettiğim Okay Temiz'i kalimba, perküsyon, flüt, soprano saksofon ve horn ile dinleyeceğiz. Hüseyin Ertunç'tan Stereo Mecmuası'nda daha önce bahsetmiştik. Ertunç müzisyenliğinin yanında resimleri ile de tanınan bir isim. Hemen sizlere "Musiki" adlı albümünü de hatırlatayım . Son dönemlerde KonstruKt kayıtları ile kendisini dinleyebilme şansınız var. Bu plakta Ertunç'u küstüfon ve flütte dinleyeceğiz. Doğan Doğusel yine oldukça fazla enstrüman çalabilen bir müzisyen ve bildiğim kadarı kendisi aynı zamanda neyzen. Doğusel'i kayıtta küstüfon ve flütte dinleyeceğiz.

Musa Dede, perküsyon, düdük (whistles) el davulu. Sarp Keskiner'i bir çok okuyucumuz İstanbul Blues Kumpanyası'ndan tanıyordur. Son dönemlerde bildiğim kadarı ile İzmir'e geri dönerek sakin bir hayat yaşamaya başlamış. İzmirli müzisyeni bu kayıtta el davulu, perküsyon ve flütte dinleyeceğiz. Özun Usta cura, el davulu, overtone flüt. Korhan Futacıyı ise hem KonstruKt hemde son dönemlerde Korhan Futacı ve Kara Orkestra'daki performanslarından (meraklılar daha önceden Dandadadan ve Tamburada'yı da hatırlayacaklardır) tanıyoruz. Bu plakta Futacı'yı flüt, alto saksofon'da dinleyeceğiz. Umut Cağlar'ı yine konstruKt'ten hatırlıyoruz. Oldukça aktif şekilde re:konstruKt kayıtlarında da denk gelebileceğiniz Çağlar'ı keman flüt ve bendirde dinleyeceğiz. Hemen bir parantez açayım ilerleyen dönemlerde elden geldiğince  re:konstruKt kayıtlarında da bahsetmeye çalışacağım sizlere.

Murat Taner zurna. Genç yaşında isminden oldukça söz ettiren Barlas Tan Özemek Kara Orkestra, Yasemin Mori ve Bülent Ortaçgil ile performanslarından tanınacaktır. Bu albümde kendisini akustik gitarda dinleyeceğiz. Selim Saraçoğlu ismini meraklılar ilk önce Kujo arkasında da Kara Orkestra'da duymuşlardır. Bu plakta akustik gitar çalıyor. Daniel Spicer bambu safsafon trompet ve bendir. Yasemin Mori ve son dönemlerde 123 topluluğundan tanıdığımız Berke Can Özcan ise davul ve perküsyon. Tabii her zaman olduğu gibi bazı müzisyenler hakkında biyografya bulamadığım için ayrıntılara çok giremedim. Zaman içerisinde bilgiler tamamlandıkça eklemeler yaparım :)

Plak üzerinde koskocaman iki bölüm var. Liste şu şekilde;
A Yüzü
part I
B Yüzü
part II

Babylon'da canlı çalınan performansın kaydı son derece başarılı. Bazı bünyelere gürültülü, karmaşık ve kaotik gelebilecek ve hatta dokunabilecek performans bende dahil meraklı dinleyiciler için gerçekten bir hazine değerinde. Bir nota sonrasını tahmin etmenin güç olduğu bu tarz müzik, nasıl dinleyeceğini bilen kulaklar için hiç bitmesin istenen bir hal alıyor. Hele "B yüzünü" dinleyip o coşkuya ortak olabiliyorsanız müzik dünyasında önünüze tarifi mümkün olmayan yeni kapılar açılmış demektir. Sahnedeki insanların çok çok iyi müzisyenler olmalarının yanında, meraklıların, müziğin hem dikey hemde yatay katmanlarda ne denli zengin olduğunu fark etmesi ve bunun nasıl bir ortaya çıktığı konusunda empati yapması, müzik setinin başında veya kulaklıkları ile bu albümü dinlerken büyük coşkunun (temaşanın) bir parçası olmasını sağlayacaktır.

Canlı kayıt İstanbul Babylon'da Ozan Murat tarafından yapılmış. Plağın  baskı kalitesi gayet güzel. Standart plaktan daha kalın (kuvvet ile muhtemel 180gr) basılan plaklar ambalajdan çıkar çıkmaz sistemimde çok keyifli çaldı. Kapakta gayet özenli ve kalın aynı şekilde iç koruma kılıfı da özenle seçilmiş. Muhteşem bir performans....



Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...

Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP


Okay Temiz/ Hüseyin Ertunç /Doğan Doğusel - The Trio
Sagittarius A-Star #41 LP, Black Vinyl, Ltd Ed.

Turkish Free Music koleksiyonundan ele alacağım ilk plak Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel üçlüsünün kaydı. Bu kaydın ilk yüzü stüdyo kayıtlarına, ikinci yüzü ise konser performansına ayrılmış. Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel isimlerine Stereo Mecmuası'nda daha önce de denk gelmiştiniz. konstruKt topluluğunun Eklisia Sunday albümünde konuk müzisyenler olarak keyifle dinlemiştik. Bu ikiliye bu kez büyük usta Okay Temiz katılmış kayıtlarda.

Albümdeki müzisyenler ve enstrüman bilgileri şu şekilde listelenmiş. Okay Temiz, davul, flüt, triangle, arp, kalimba ve waterphone Hüseyin Ertunç, piyano, flüt, kalimba ve küstüfon. Doğan Doğusel ise bas, küstüfon ve flüt. Küstüfon nedir derseniz hemen “Eklisia Sunday” albüm incelemesindeki satırları buraya kopyalayacağım.
Ömer Küstü tarafından icat edilip geliştirilmiş, kargıdan yapılan bir tür nefesli saz. Bazı Okay Temiz kayıtlarında da rastlamak mümkün.

İşte bu kayıtta yine Okay Temiz, küstüfonlarla karşılaşıyor. Şimdi bir ara verip sizlere Okay Temiz'den bahsetmek istiyorum. Günümüzde ülkemizde  caz yayınlarında ve hatta referans kabul edilen caz kitaplarında Okay Temiz'den bahsedildiğini pek duymazsınız. Buna her zaman çok şaşırmışımdır ve temelinde kıskançlık olduğunu düşünmüşümdür. Bugün ben dahil bir çok insan caz müziği konusunda atıp tutarken, Okay Temiz o yolları defalarca gidip gelmişti....

Allah uzun ömürler versin İkinci Dünya harbinin başladığı yıl olan 1939 yılında İstanbul’da doğan Okay Temiz, Ankara Klasik Müzik Devlet Konservatuarında vurmalı çalgılar ve timpani eğitimi almış. Okulun bitmesinin ardından profesyonel müzik kariyerine adım atan müzisyen bu yıllarda özgün sesler arayışındaki maceralarına kendi davullarını yaparak yepyeni bir boyuta getirir. 1960'ların sonunda büyük orkestralar ile tanışır. Bu tanışma onu Avrupa'ya götürür. Maffy Falay ile tanışır ve birlikte Türk halk ezgilerini yorumlarlar. Tüm bunlar olurken yine büyük usta Don Cherry ile tanışma fırsatı olur. Bu tanışma uzun seneler boyunca devam edecek bir maceranın başlangıcı olur. Birlikte konserler verirler ve plaklar yaparlar. Bu plakların her biri altın değerindedir. Bu plakları çok nadiren yurtdışında ve ülkemizdeki önemli koleksiyonlarda görebilirsiniz. Meraklılar bonus olarak Fransız BYG Actuel plak şirketinin 1971 yılında yayınladığı "Orient" ve "Blue Lake" albümlerine bir göz atsınlar. Bakalım tanıdık bir isim var mı?

Okay Temiz, İskandinavya maceralarında Dexter Gordon, George Russell, Clark Terry gibi caz müziğinin önemli isimleri ile çalma fırsatı bulur. Nasıl hayal gibi değil mi? Akabinde Xaba topluluğu kurulur. Xaba grubu Temiz'in en önemli çalışmalarının başında gelir. Johnny Dyani, Mongezi Feza ve Okay Temiz üçlüsünün Music For Xaba ‎ ve Music For Xaba Vol. 2 ‎ plaklarına eğer denk gelirler ise mutlaka göz atın... Bunları bulabilmek çok çok zor. Acaba bir gün yeniden basılır mı acaba diye sormadan kendime edemiyorum. Plakları basan İsveçli Sonet Records firması bildiğim kadarı ile günümüzde Universal Music İsveç'in bir parçası.... Temiz'in İskandinavya maceraları farklı ülkelerde devam eder. 90'larda Finlandiya'da görüyoruz Temiz'i. Yine ilginç çalışmalar, yine ilgi çekici albümler. Okay Temiz'i büyük yapan şey, bu albümlerde hemen göze çarpar. O her zaman içerisinde doğduğu melodileri de müziğinin içerisine katmıştır. Lafı uzatmayayım, üstadın hikayesi bu şekilde devam eder.

Albüme gelirsek içerik şu şekilde;
A Yüzü
Studio part I + Studio part II
B Yüzü
Concert part I + Concert part II

Bu kaydın ilk yüzü stüdyo kayıtlarına, ikinci yüzü ise konser performansına ayrılmış. Stüdyo bölümünün ikinci bölümünde Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel üçlüsüne perküsyonda Daniel Spicer ve kalimbada Umut Cağlar eşlik etmiş. Stüdyo kayıtları Okay Temiz Atolyesi atölyesinde Daniel Spicer, canlı kayıt ise İstanbul Babylon'da Ozan Murat tarafından yapılmış. Herkesin emeğine sağlık pek güzel olmuş. Albümle ilgili yazılabilecek tek şey, alın dinleyin olur. Böyle bir plak basılmışken ilgisiz kalmanın pek mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Plağın baskı kalitesi gayet güzel. Standart plaktan daha kalın (kuvvet ile muhtemel 180gr) basılan plaklar ambalajdan çıkar çıkmaz gayet iyi tınladı sistemimde. Kapakta gayet özenli ve kalın, aynı şekilde iç koruma kılıfı da özenle seçilmiş. Bir müziksever daha ne ister ki? Baskı başarılı, müzik mükemmel...



Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...

Turkish Free Music Box Set


Sevgili dostlar, ülkemizde son yıllarda yayınlanmış plaklardan benim için en heyecan verici olanlardan bir tanesini mercek altına alacağım yazıma hoş geldiniz. Bu yazının nasıl şekilleneceği konusunda hiçbir fikrim yok. Albümleri dinlemeyi yeni bitirdim ve keyfimi size kelimelerle anlatabilmem mümkün değil. Yazılar oldukça "emprovize" olacak. Haydi hayırlısı...

Turkish Free Music üç plaktan oluşan bir proje. İster üç plak halinde isterseniz özel kutu seti şeklinde alabileceğiniz bir set. Bu albümlerin plak formatında basılacağı haberi kulağıma çok önceden gelmişti ancak bu denli özenli olmasını daha önemlisi içeriğinin neredeyse muhteşem olacağını pek tahmin etmiyordum.

Plakların ortaya çıkış hikayesi kısaca şu şekilde; konstruKt topluluğundan Umut Cağlar'ın Sagittarius A-Star tarafından basılan Phill Musra Group topluluğunun "At Huseyin's" albümünü satın alması ile başlıyor. Kendi deyimi ile bu gizemli İtalyan plak şirketinin patronu Emaneuele Pinotti'ye bir mesaj atıyor. Yazışmalarda söz konstruKt topluluğunun müziğine geliyor ve topluluk yazıma konu olan plak setinde kendi albümlerine ismini verecek "Bulut" şarkısını plak şirketine gönderiyor. Sonrasında albümden albümlere doğru yolculuk başlıyor ve Turkish Free Music Box Set böylelikle ortaya çıkıyor. Her albümü tek tek ayrıntılı şekilde ele almayı planlıyorum ancak daha baştan albümler konstruKt, Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve daha fazla müzisyeni içerince insanın içini bir heyecanla sarıyor...

Albümleri ister tek tek isterseniz kutu setiyle alabilmeniz mümkün. Plaklar tek tek makul fiyatlara satılıyor. Kutu seti ise sadece ve sadece 26 adet basılmış ve 250 Euro civarında bir fiyat etiketi ile satılıyor. Bazı okuyucularımız çok pahalı diyebilirler ancak siz bu satırları okurken kutu setinin bitmek üzerine olacağına dair bahse girerim.

Koleksiyonerler açısından ek bilgi olması için ayrıntılar şöyle. Kutu setinin içerisindeki konstruKt Bulut albümü, standart tek plak olarak alabileceğiniz albümün kapağını süsleyen halı motiflerinden bir tanesini içeriyor. Tabii şimdilik neden sadece 26 adet basıldığı konusunda fikrim yok. Bir de "Bulut" albümünün kapağında toplam 32 adet sembol var. 6 adet sembolün niye özel baskısı yok gibi bazı sorularda hemen aklıma geldi. Hakan Bey, deli misin nelerle uğraşıyorsun demek kesinlikle haklısınız. Ama hangimiz normaliz ki değil mi? Bulut albümünün içeriği kutu seti ile aynı. İşler karışmadan albüm kodlarını da yazayım....
konstruKt- Bulut Sagittarius A-Star #40
Okay Temiz/ Hüseyin Ertunç /Doğan Doğusel - The Trio Sagittarius A-Star #41
Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul Sagittarius A-Star #42

Kutu setinde Okay Temiz/ Hüseyin Ertunç /Doğan Doğusel - The Trio albümünün ön kapağı farklı basılmış. Hüseyin Ertunç tarafından yapılmış kapağın yanında renkli kart, plağın içerdiği konserde çekilmiş 12 adet fotoğrafı içeren bir kitapçık bulunuyor.

Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul albümünde ise yine farklı bir kapak kullanılmış. Yine konserden fotoğraflar içeren bir mini kitapçık dahil edilmiş.

Kutu setinde ayrıca 1 adet tek yüze basılmış ek plak geliyor. Seti almayıp plakları tek tek alınca bu plağa sahip olamıyoruz. Sanırım kafanız karışmıştır. Aşağıdaki şemada durum daha güzel anlaşılabilir. Tüm tek tek alabileceğiniz plakları ve kutu seti içerisindeki farklı kapakları listelemeye çalıştım. Umarım olmuştur...



Şimdi albümlerin ayrıntılarına girmek istiyorum yavaş yavaş. Gönlümden ilk önce Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP  plağını yazmak geldi. Diğerlerini de yavaş yavaş kaleme alacağım...  

not: Karışıklık olmaması için tüm yazıları aşağıdaki linklerle toparlamaya çalıştım. Bu mini menüyü kullanarak istediğiniz albüme ulaşabilirsiniz... 



Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...