Beni tanıyanlar eski bilgisayar ve oyun konsollarına meraklı olduğumu bilirler. Bu durum muhtemelen yaştan kaynaklanıyor. Benim çocuk olduğum dönemlerde teknolojinin son noktası bu cihazlar idi. Ben maceralarıma Atari 2600 ile başladım. İlk çıktığı yıllarda Atari Video Computer System olarak adlandırılan bu oyun makinesinin aslında uzaktan yakından bilgisayar ile alakası yoktu tamamen ev eğlencesine yönelik bir cihazdı. 1970'lerin sonunda ortaya çıkmıştı ama Türkiye'ye ulaşması biraz daha uzun sürdü. Ben Atari 2600 ile denk geldiğimde sanırım ilkokul çağındaydım.Atari'ye daha sahip olamadan Sinclair firmasının ZX Spectrum'u ile tanıştım. Minik harika bir cihazdı ancak en basit oyunu bile oynayabilmek için o küçücük klavyeyi kullanarak kod yazmanız gerekiyordu. Tabii seneler sonra ZX Spectrum ile kullanılabilir kaset bazlı depolama çözümlerinin olduğunu öğrenmiştik ama gençliğimiz sayfalarca kod yazmakla geçti. Ben sanırım en çok Batman oyununu severdim. ZX Spectrum ile oyun konsolundan bilgisayara geçiş yapmıştık tabii..
Daha Sinclair ile yeni yeni birbirimize alışırken Commodore 64 ortaya çıktı. Hayatımın aşkı olan bu makine ile uzun seneler geçirdim. Hala çalışır durumda eksiksiz bir set elimde büyük bir keyifle tutuyorum. Onlarca oyun, yazılan bir sürü kod, basitte olsa yazılan ilk programlar derken C64 beni kendisine aşık etmişti. Kafa ayarı ile senelerce uğraştıktan sonra disket sürücülerin büyüsünü keşfetmek, genişleme kartuşları derken çocukken sahip olamadığım bir sürü ıvır zıvıra da seneler sonra sahip oldum. Bu dönemlerde bir yakın arkadaşımda da Amstrad CPC 464 vardı. O bilgisayara da bayağı hakim olmuştum. O dönemlerin programlama dillerine iyiden iyiye hakim olmaya başlamıştım. Ancak gelin görün ki, seneler sonra üniversite'de okurken -bu arada şaka değil Dokuz Eylül İşletme Bölümü- okulda bilgisayar dersinin basic bölümünde hoca beni bütünlemeye bırakmıştı hatta galiba o dersten geçememiştim. İşin acı tarafı o hocanın bilgisinin çok ötesinde bilgim vardı. Aptalca işler işte...
Bu dönemin arkasından hayatımıza Amiga 500 girdi. Ben Amiga döneminde hala C64 ile takılmaya devam ediyordum. Babama aldırmayı başaramamıştım bir türlü Amiga'yı. Babama göre zaten bir bilgisayar sahibi idik, neden yenisini alalım ki idi herhalde. Zaten bir şekilde iş hayatına erken atılmamın sebebi bu durum olmuştur. Ebebeynlere laf anlatmak kolay değildi hele ki bizimkilere. Kendi paramı kazanıp canım ne istiyorsa satın alabilmenin en iyi yolu çalışmaktı ve çalıştım:) Bu arada o dönemlerde orta direkt tabir edilen bir aile de değildik doğrusu, hatta bayağı varlıklıydık... Neyse Amiga ortalığı kasıp kavururken, eşte dostta haşır neşir olabildim Amiga ile. O dönemlerin ilerisinde ise 90'larda 486 bilgisayarlar ile uğraşmaya başladık. 90'lar benim üniversiteye gittiğim bir yandan da çalıştığım yıllardı. O dönemlerde bilgisayar konusunda acayip şanlıydım. Kuzenim ama ben ona hep ağabeyim derim Yaşarcez'in bilgisayar dükkanı vardı, cebimde param vardı ve istediğim herşeyi alabiliyordum. Voodoo'lar TNT Ultra'lar arkasında da GeForce 256'lar havalarda uçuşmaya başladı...
Bugün bu yazıyı yazarken son derece kuvvetli hatta manasız derece de donanımlı bir bilgisayarda yazı yazıyorum. Hemen her oyunu arzu ettiğim çözünürlükte ve grafik ayarında oynayabilme şansım var. Ancak ne C64 dönemindeki ne de ilk DOS ve arkasından gelen dönemin oyunları kadar zevk alabiliyorum. Bunu bildiğimden zaman içerisinde yavaş yavaş merak ettiğim tüm bilgisayar ve oyun konsollarını topladım. Hayalim bir gün çocuğum olduğunda oturup bu platformlarda birlikte oyun oynamaktı. Ha çocuk o grafikleri görünce "bu ne lan" diyecektir ama hayal işte... Yalnız bir sorun var. Bu cihazları toplamak iyi hoşta, hangi birisini nerede saklayacaksınız. Oyunları muhafaza etmek ayrı bir dert. Bunun haricinde eski tüplü televizyonlar bu bilgisayar ve konsolların en iyi dostu. Modern televizyonlar ile zaten berbat olan grafikler daha da berbat hale geliyor. Dolayısıyla bir veya birkaç tüplü televizyon tutmak zorundasınız. Haydi buyrun Sony FX66 televizyonu depodan evinize tek başınıza getirin. O haftayı bel ağrısı ile geçirirsiniz. Tabii C64'te eski tarz bir Defender of the Crown partisi yapayım derseniz özellikle de kaset kullanırsanız cinnet geçirebilirsiniz. Disketlerde de durum farklı değil. Tabii ki genişleme yuvasına akılan çözümler var ama gün sonunda tüm bu ekipmana harcanan para azar azar toplanıp öyle boyutlara ulaşıyor ki, aklınız şaşar.
Bende bu durumdan bıkıp, C64 sistemimi tamamlayıp benim için kişisel öneme sahip Atari'leri de toplayıp alım konusunu sonlandırdım ki, daha işin Japon konsolları boyut var ki, olayın sonu gelmiyor.
Peki ne halt edeceğiz. Çözümümüz RetroPie isimli bir yazılım. Bu yazılımı çeşitli platformlarda kullanabilmeniz mümkün. Raspberry Pi, ODroid gibi SBC tabir edilen kredi kartı boyutlarındaki bilgisayarlar ve hatta standart bir bilgisayar kullanarak RetroPie olayına girebilirsiniz. Ben tabii ki Raspberry Pi kullanacağım....
RetroPie, EmulationStation, RetroArch ve benzeri bazı projeleri bünyesinde toplayarak Arcade konsol veya klasik bilgisayar oyunlarını oynamanızı sağlıyor. Sistemi istediğiniz gibi özelleştirebilir hatta altta çalışan işletim sistemini bypass ederek direkt olarak oyun konsolu tadında açabilirsiniz. Kısacası RetroPie candır can!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder