Alıştırma Süreçleri


 

Geçen yazımda Sadettin Kesergen üretimi balıklarımın, Mehmet Bulut aracılığı ile Aydın'dan geleceğinden bahsetmiştim. Bu süre zarfında akvaryumdaki su döngüsü oturmuştu iyice. White fungus tabir edilen yapılar, temizlik ekibi tarafından temizlenmiş ve akvaryum tam isteğime uygun şekilde oturmuştu. 

Kısa bir bekleyişin ardından balıklarım geldi. Kısa bekleyiş derken sanırım Ekim başını buldu bu işler. Zaman mekan oryantasyonu bu yazı dizisinde oldukça kayık durumda. Neyse...  Öyle balığım geldi hemen akvaryuma koymak diye bir şey söz konusu değil bu dünyada. Sabır önemli. Burayı daha sonra defalarca hatırlatacağım; Sabır! 

Neyse balıklar gelir gelmez, yol yorgunu misafirlerimizi hemen akvaryumun içerisine koydum poşetleri ile. Buradaki amaç poşetin içerisindeki suyun sıcaklığının akvaryum sıcaklığı ile eşitlenmesi. Bu süreç bazılarına göre yarım saat, bazılarına göre bir saat, bazılarına göre daha uzun sürebiliyor. Ben deliyim derseniz, elinize bir ısı ölçer alıp, tam eşitlenmeyi de sağlayabilirsiniz de buna gerek yok. Ben sanırım 1 saat civarında balıkları aşağıdaki gibi bıraktım... 



Bu sürecin akabinde suya alıştırma aşaması geliyor. Bu nasıl bir şey derseniz, önce yukarıda görülen poşetlerden balıkları kurtarıyorsunuz ve bir kabın içerisine alıyorsunuz. Bir hava hortumu vasıtası ile ana akvaryumunuzdaki suyu damla damla, yavaş yavaş bu kabın içerisine akıtıyorsunuz. Bu konular ile alakalı internette bir sürü video ve bilgi var. Bunları yazınca aman abi ne bilgilisin filan demeyin, bende okuyarak öğreniyorum ve balıkları aldığım kişilerin deneyimlerine güvenerek aktardıkları yöntemleri kullanıyorum. Pek bir şey bildiğim yok benim de. :)


Bu süreci ne kadar uzun tutarsanız o kadar iyi. Balıklar bir şekilde adım adım sizin suyunuzun özelliklerine alışıyorlar.. Bu arada balıkların geçtiğimiz yazılarda eklediğim fotoğraflarda  renklerinin ne kadar güzel olduklarını fark etmişsinizdir ancak bana geldiklerinde neredeyse bembeyaz olmuşlardı. Bunun sebebi de stres imiş. Yavaş yavaş geçecek ve normale dönecekler. Ne demiştik, Sabır... 


Daha önce yazdığım gibi yabani Betta'lar atlamaya çok meraklı imiş. Ben sadece okuyucu olarak çeşitli gruplarda bilgi edinirken sevgili Mesut Kurtoğlu'nun iki dişi balığı atlayarak intihar etmişti. Benim balıklar gelene kadar bu atlamaların sonu gelmedi. Her hafta farklı meraklıların yabani Betta'ları atladı. Ben akvaryumumda gereken önlemleri almıştım ama bu alıştırma sürecinde bile kap yerine kova kullandım. Neme lazım, bizimkilerde atlamasınlar... 


Denon PMA-700Z


Denon PMA-700Z amplifikatör. Kanal başı 80w güç üretebiliyor. Ağırlığı yaklaşık 13 kilogram! Üretim tarihi 1975. Bu amplifikatörler belki görüntü olarak dönemin diğer Japon ürünleri kadar etkileyici gözükmese de, dönemin Denon mühendisleri özellikle pre-ampli katlarına ciddi kafayı yormuşlar. Pikap katı içinde aynı şeyi yazabilirim rahatlıkla. Firma kendi iğneleri biraz zor sürüldüğü için bu konuda biraz takıntılı davranmış :=)

Bir Hoparlör Yetmez

 


Tiso i4

Kablosuz kulaklardan gına gelmedi mi? O zaman yetmez ama evet diyorum. Zaten başımıza ne dert açıldıysa bundan açıldı da, neyse... Tiso i4 Gerçek Kablosuz Mikrofon Kulaklıkları, Bluetooth 5.0 bağlantısına sahip.  Tiso i4  en son bağlantı teknolojisini kullanan bu spor kulaklıklar, dört saatlik etkileyici bir pil ömrüne sahiptir. Ancak, ayrıca 25 saat daha enerji sağlayan bir şarj kutusu ile birlikte gelirler. 

Diğer bir Bluetooth 5.0 cihazıyla eşleştirildiğinde, daha da fazla dinleme süresi elde edersiniz. IPX5 su geçirmezlik derecesine sahip i4 Kulaklıklar, aktif yaşam tarzınıza uyacak şekilde yapılmıştır. İhtiyaçlarınıza uyması için bunları bir çift olarak veya tek başına kulaklıklardan biri olarak kullanabilirsiniz. Cihazınıza otomatik olarak bağlanarak akıllı gürültü azaltma özelliğine sahiptir.

Fiyat ise 50 Dolar civarında... Eh bize ne dediğinizi duyar gibiyim. Bence de öyle. Sadece basın bültenindeki hanım kızımızın makyajını beğendim... 


Orange Blossom, Birleşmiş Milletler Misali Bir Grup

 

 Orange Blossom, elektronik ve dünya müziğinin bir karışımını çalan Fransız bir grup. Grup 1993 yılında kemancı Pierre-Jean Chabot  ve perküsyoncu/ vokalist Jean-Christophe Waechter  ile Nantes sehrinde kuruldu. 

Grubun adı, Ervin Rouse ve Chubby Wise'ın keman melodisi "Orange Blossom Special" 1920'lerdeki bir trenin adından geliyor. İlk albümleri Orange Blossom, 1997'de yılında yayınlanmış. İkinci albümleri yayınlanmadan önce grup yönünü etnik ve geleneksel müziğe doğru çevirmişti. 

Ivorian perküsyon grubu Yelemba D'Abidjan ve Mısırlı grup Ganoub gibi Fransız olmayan birçok müzisyen ile tanıştılar ve işbirliği yaptılar. Mısır, Fransa ve Belçika'yı gezdiler. Vokalistleri 2000 yılında gruptan ayrıldı ve yepyeni bir grup kurdu. 2002'de yeni müzisyenler ile vokalist Leïla Bounous gruba katıldı. Everything Must Change albümü 2005 yılında yayınlandı. 

Vokalist Leïla Bounous yarı Cezayirli, yarı Fransız. Zaten grubun müzisyenleri birleşmiş millet misali. Üçüncü albümleri Under the Shade of Violets bu durumu gayet güzel bir şekilde gösteriyor zaten. Melodiler Berberi coğrafyasından, Akdenizin karşı tarafına uzanıyor... 

İlginç bir grup bir göz atmanızı tavsiye ederim...