Symbol Audio Müzik Konsolu


Amerikalı Symbol Audio isimli bir firma, geçmişte evleri süsleyen müzik konsollarının yeniden yorumlanmış versiyonları üretiyor. Firma aslında uygun tipte seçtiği hoparlörleri güzel tasarlanmış ve şık ahşap kaplama ünitelerin içerisine ekliyor. Bu güzel mobilyaların içerisinde ister siz kendi cihazlarınızı isterseniz firmanın sizin için sunduğu cihazları ekliyorsunuz ve modern bir müzik konsoluna sahip oluyorsunuz.

Laf aramızda bu tarz bir konsola sahip olmak isteyenler iyi bir marangoz bularak kendi projelerini yapabilirler. Yukarıdaki tasarım hiç fena değil bence. Siz ne dersiniz...

Rengarenk Gramofonlar


Dünyanın dört bir tarafında gramofon müzeleri var(mış) Denk geldikçe bloğuma eklemeler yapıyorum. Yukarıdaki müze Londra'daymış. Gramofon seversiniz sevmezsiniz orası ayrı ama horn denilen bölümlerindeki renk cümbüşü harika yahu. Zamanında hemen her üretici horn'ları bir bambaşka renklere boyamış. Günümüzde de yavaş yavaş meraklılar dandik de olsa gramofonları böylesine rengarenk boyamaya başladılar. Bende evdeki gramofona mı girişsem acaba :)

Westminister Sock Monkey Headphones



Hemen her ay bloğuma dünyanın dört bir tarafından saçma sapan kulaklıkları ekliyorum. Bu kez konuğumuz Westminister Sock Monkey. Aslında bu kulaklıkların içerisinde yani gerçekten kulaklık olan kısmında bir numara yok. Bildiğiniz ucuz yollu bir kulaklık. Ancak kulaklığı acayipleştiren şey çoraptan şekillendirilen maymun. Özelikle çocuklar ve çocuk ruhlu büyükler düşünülerek tasarlanan ürün yaklaşık 50 Dolar'a satılıyor. Nereden buluruz derseniz Amerikan Amazon'unda emrinize amade... Aşağıya kulaklığın yanından bir resim daha ekliyorum...

Wega Sistem


Wega, Avrupa'da son derece popüler bir markaymış zamanında. Ülkemizde de zaman zaman pikaplarına denk geliyorum. Aslında yukarıdaki kombinasyon bir çok farklı formda karşımıza çıkıyor. Bazen pedestal tasarımlı bir stand üzerinde, bazen bir müzik konsolu olarak. Bu akrilik şasiler içerisinde üstüste konumlandırma karşıma çok sık çıkan ve çok hoşuma giden bir tasarım. Renk harika, yuvarlak köşeler harika, tasarım tam fetişlik. Çok güzel çok...

Playboy Nisan 2013



Nerede denk geldim bilmiyorum ama ilgimi çekti hemen bloğum için bir kopyasını aldım. Meşhur erkek dergisi bir dönem ülkemizde siyah poşette satılan Playboy, Nisan 2013 sayısını komple müzik temasına ayırmış. Derginin pardon sayının içeriği konusunda hiçbir fikrim yok ama bir yandan da fena halde merak etmiş durumdayım. eBay'den bakıyorum denk gelirse uygun bir fiyata satın alacağım. Kütüphanenin bir köşesinde bulunsun kimseye zararı olmaz...

Bu defa Kedilerin Pikapla İmtihanı


Bir süredir yeni bir plak animasyonlarını bloğuma eklememiştim. Bu sıralar yeni bir şeyler denk gelince siteye ekleyeyim dedim. Bu kez pikapta ne var belli değil ama internetin son yıllardaki fenomenlerinden bir tanesi olan kedi coşkusu var… Hemde bol bol var. Daha önce bulduğum animasyonlara göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Paolo Cappello


Yukarıdaki tasarım Paolo Cappello tarafından yapılmış. İlk kez Milan Salone Satellite 2011 fuarında görücüye çıkan bu tasarımın amacı geçmişin görüntüsü ile modern çizgileri birleştirmekmiş. Aslında bu tarz mobilyalara bir çok mağazada rastlıyoruz ancak hoparlörleri ekleyince ve kablolar için özel bir yer düşünülünce, eşya bir anda mobiya olmaktan çıkıp özel bir tasarım objesine dönüşüyor. Bu ürün veya tasarım objesinin fiyatına bir türlü rastlamadım ancak ucuz olduğunu hiç düşünmüyorum. Ayrıca kolaylıkla yapılabilir bir proje meraklılar için...

Filmlerde Pikaplar ve Plaklar; True Blood



Stereo Mecmuası Forumlarında üyemiz Sn Serdar Zımba (aka Astramastra) 2013 yapımı Oblivion filminden çok sayıda ekran görüntüsünü eklemiş. Aşağıya bir kısmını ekledim ancak burada daha fazlası mevcut. Ben daha izlemedim ama yakında izlerim herhalde... Bu arada Serdar Bey, bloğumun bu bölümünün küratörü gibi oldu maşallah!






Clockwork Orange Plakları



Artık benim "Clockwork Orange" manyaklığımı bilmeyen kalmamıştır herhalde. Müziklerini de ayrıca severim; Müziklerin çok müthiş olduğundan değil, ne zaman dinlesem filmden kareleri aklıma getirmesinden dolayı. Ha diyeceksiniz Hakan manyak mısın, bu filmden neden bir şeyleri hatırlamak isteyesin ki! Eh sizde haklısınız. Manyaklık işte. Geçtiğimiz aylarca plağın kapağının Fransızca ve İngilizce edisyonlarını edinmiştim. Almanca edisyonu ise sevgili Reha Arcan'ın evinde denk geldi. Sonucu mu merak ediyorsunuz...

Sizce?

Tabii ki benim evde kardeşleriyle beraber duruyor. Reha Arcan'a bir tane Clockwork Orange plağı borcum oldu ama kesikleme izni için bir kez de buradan teşekkürler.

70'lerden Bir Plak Mağazası


Amerika'dan 1970'lerden Bir Plak Mağazası.  45'likler muhteşem gözüküyor eminim ki, şu rafları incelemek büyük bir keyif olurdu. Mağaza için her şey iyi hoş, karmaşa ve dağınıklık dahil. Ancak düşündüm düşündüm yukarıdaki darağacı ipine bir anlam veremedim. Acaba buradan plak çalmaya kalkarsanız sonunuz bu mu olur demek istediler...

Duvar Rafı Severim!


Yukarıdaki sistem gördüğüm kadarı ile çok özel bileşenlerden oluşmuyor. Tabii ki Transcriptor pikap her zamanki gibi farklı tasarımı ile dikkat çekmeyecek gibi değil ama alınmayacak bir şey de değil. Amplifikatörde öyle. Bugünlerde 1000 Dolar gibi tutarlara harika ampliler almak mümkün. Buradaki asıl konu cihazları duvara monte edilmiş rafa koyduğumuzda kazandığımız yer. Aslında pikaplar için duvara montaj önerilen bir şey. Titreşimlerin absorbe edilmesi açısından duvarın yere daha doğrusu tabana göre bir çok avantajı var. Ancak dediğim gibi önemli olan yer kazanımı.

Okuyucularımızdan sistemini duvara -bir şekilde- monte edilmiş raflara koyan var mı?

Konser: KonstruKt ve Joe McPhee @ İstanbul Babylon


Geçen ay neredeyse günü birlik İstanbul'a kalkıp gitmek zorunda kalmıştım bir konser için. Yine canlı canlı Peter Brötzmann'ı seyretme şansı buldum ve kurtlarımı döktüm. KonstruKt ekibi son yıllarda öyle işler yapıyor ki, pılıyı pırtıyı toplayıp İstanbul'a gitmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Aman nasıl olsa bir süre rahat dururlar derken bu ay içerisinde Joe McPhee'nin ülkemize geleceği haberi kesinleşti ve bana yine İstanbul yolları gözüktü.

Yahu nasıl gözükmesin. Joe McPhee geliyor. Müzisyen 1939 doğumlu, seyretmek için kaç fırsatımız olacak diyerek işleri güçleri bırakmak şart oldu. Neredeyse hemen her tür üflemeli çalgıyı çalabilen McPhee, John Coltrane, Albert Ayler ve Ornette Coleman gibi isimlerle çalışma fırsatı bulmuş. Arkasından Avrupa dönemi başlıyor. Bu dönemde de Ken Vandermark, Peter Brötzmann, Evan Parker, Mats Gustafsson, Jeb Bishop, Clifton Hyde gibi isimlerle çalma fırsatı buluyor. Zaten şu kısa liste benim açımdan rüya gibi. Sevdiğim tüm isimler bir arada. McPhee'nin kendisi ayrı bir hikaye zaten...



Konser günü oldukça yoğun bir programla başladık. İlk önce Nişantaşı Reasürans Galerisinde "Hasan Deniz" fotoğraf sergisi arkasından akşamüstü rakısı ile devam eden program, Reha Arcan ile Babylon'da konser öncesi DJ'lik ile devam etti. Bu arada rakı sofrası için bir not, konserin sponsoru TSP firmasının genel sekreteri Sn. Rüştü Çelebioğlu ve Marmaris'ten konser için gelen arkadaşı Sn. Tunca Erdoğu ile eski İstanbul sohbetlerinden bugünlere harika bir muhabbet oldu. Keşke daha uzun sürseydi dedim içinden. Umarım bir yerlerde yine denk gelir ve yine keyifle sohbet ederiz...


Tabii Reha Arcan ile beraber, konser öncesi Ornette Coleman'dan Diamanda Gallas'a kadar uzanan geniş bir listeden şarkılar çaldık. Bu arada mekanlarda artık yeni teknoloji CD turntable veya ne deniyorsa onlar kullanılıyor. Eskisi gibi Technics 12xx pikapların başında DJ'lik yapılmıyor. Ancak buna rağmen rahat durmayıp devirle oynamaktan, şarkıları üst üste bindirmeye kadar her türden numarayı yapmaya devam ettik. Reha yukarı katta DJ'liğe devam ederken ben kulise doğru yola çıktım.



Kulis'te bayağı uzun kaldım galiba. McPhee'nin anıları ve keyifli sohbetinin yanında İstanbul'u komşu kapısı yapmak zorunda kalıp işlerimden uzaklaşmamın en büyük müsebbibi haline gelen (şaka tabii) Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden'den oluşan KonstruKt ekibi ile uzun uzun sohbet ettik. Joe McPhee kadar önemli bir müzisyen olup, egolardan bu kadar uzak, sempatik bir adam daha tanıdığımı hatırlamıyorum. Havalimanında valizini kaybetmiş olmasına rağmen son derece neşeliydi. Ne muhabbetler, ne muhabbetler..

Avrupa ve Amerika'da konserlerde yaşanan eğlenceli sıkıntılar, özellikle Ornette Colemann ve Peter Brötzmann ile anılar derken bir ara aklımdan ya konseri boş versek, sohbet etsek diye düşünmedim değil. Konserin yaklaşmasına yakın bir delilik yapıp Reha, bendeniz, KonstruKt ve Joe McPhee bir kaç poz fotoğraf çekildik. Pek güzel bir anı oldu yahu!

Konser için Babylon'a geçince sevgili Murat Akduman gibi tanıdık yüzlerle karşılaştık, kısa bir sohbetin ardından konser başladı.



KonstruKt bu konserde yeni elektronik oyuncaklar ile donanmış şekilde çıktı sahneye. Bu yenilikçi sound'a McPhee'nin ne olursa olsun kendisine özgü tonu eklenince çok güzel bir performans seyrettik. McPhee müzikte özellikle elektroniklerin işin içerisine girmesinden hiç şikayetçi olmadığı gibi bunu destekliyormuş. Ayrıca sahnedeyken müziği can kulağı ile dinleyip, her notayı kendim basarım tarzının çok uzaklarında bir anlayış ile gerçekten az ve öz cümleler kuruyor. Zaten duyduklarınız yetiyor artıyor. Hoş duymasanız da olur yahu, karşınızda Joe McPhee var. Seyretmek bile yeter...

Konser nasıl geçti bilemedim gerçekten. Başladı ve bitti. Ancak programlar devam etti. Hafta içi Timpani'de sohbet ve muhabbet toplantısı oldu. McPhee bir tat bir doku kıvamında müziğinden örnekler verdi. Timpani'deki performans ve sohbetin videoları mevcut. Sevgili Adnan Arduman videolara alt yazıda eklemiş. Buraya tıklayarak büyük ustanın keyifli sohbetinden bazı bölümler dinleyebilirsiniz. Meraklısına bulunmaz nimet...


Konserin akabinde geleneksel olduğu üzere imzalar alındı, o cicilerimi de yakında eklerim bloğuma. Yazının sonunda ie teşekkürler. Tabii ki yine ilk teşekkür eşime. Yine bir konser yine ben İstanbul'da eşim İzmir'de. Ama bu defa bir kaç gün sonra kendi işlerini toparlayıp kısa bir İstanbul turu attık beraber. Diğer büyük teşekkür konserin sponsoru TSP firmasına. İçimizi bukan tek şey, konserin gerçekleşmesinde en önemli payı olan insanlardan olan Sevgili Savaş Arıhan ağabeyin çeşitli sebepler ile konsere gelememesiydi.

Her konser yazısında yaptığım gibi bitireceğim bu yazıyı; KonstruKt (Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden) elinize, kolunuza, nefesinize ve yüreğinize sağlık! Joe McPhee’ye Allah uzun ömürler versin, daha nice performanslarını keyifle dinleyelim…

İzmir Semalarında Doğaçlama Gecesi: Konjo ve Noksan


İzmir'de yaşayıp çok fazla yenilikçi müzik dinleme fırsatımız yok. Caz festivalleri, konserler olmuyor değil ancak son yıllarda nedense daha ana akıma kayış var. Durum böyle olunca benim gibi biraz şanslı insanlar özellikle İstanbul'da kurtlarını dökebiliyorlar. Geçenlerde Facebook'a boş boş bakarken Şevket Akıncı'nın İzmir Fransız Kültür Merkezinde konser duyurusunu görünce irkildim. Konser 04 Nisan Cuma günüydü ve aynı gün öğle saatlerinde haberim olmuştu. Aslında bu da ayrı bir İzmir geleneği ortalıkta ne konser oluyor ne etkinlik var, pek belli değil. Şansa denk gelmek veya birilerinin (özellikle Aydın Eroğlu) haber vermesi gerekiyor. Öbür türlü bir şeyler kaçıyor devamlı. Neyse efendim, hızlı bir şekilde geleneksel akşam rakı-balık etkinliğini iptal edip Seçil Hanım ile Alsancak'a doğru yola çıktık.

Aslında içten içe, eşimden biraz korkuyordum, fazla deneysel işleri sevmiyor ve evde bu tarz müziği dinleyeceğim zaman kulaklık ile idare ediyorum. Ancak konserlerde daha rahat oluyoruz, aslına bakarsanız evde müzik setinde bu tarz müziği dinlemekten ziyade bende konser tercih ederim.Bakalım akşam ne olacak..

Konserin saatini yanlış öğrenince biraz önce gidip Şevket Akıncı ve diğer müzisyenlerle ile sohbet ettim. Konser saati geldiğinde ise ilk önce "Konjo" sahne aldı. Konjo ekibi şu şekilde; Şevket Akıncı: Gitar, dombra, vokal. Orçun Baştürk: Davul, gitar, vokal. Sumru Ağıryürüyen: Vokal, akustik vurmalı çalgılar.

Bu tarz müziği kategorize etmek çok zordur zaten buna gerek yoktur. Konjo ekibini bir çok farklı projelerden tanıyoruz ve her müzisyen birden fazla enstrüman çalabildiğinden sahnede doğaçlamaların havalarda uçuşacağı zaten çok belli. Elektronik altyapılar üzerine, caz, blues ve etnik öğelerin bir birleşimi olarak tanımlarsam yanlış olmaz. Örneğin benim zihnimde Moğol/Türk etkileri, şamanlar canlandı konser boyunca. Eşimin şamanlar ve Hint yarımadasından ezgiler akmış zihninden. Birazcık Albert Kuvezin'in Yat-Kha'sı, azıcık Huun-Huur-Tu... Bu tarz müziğin bence en büyük güzelliği müzisyenin ne düşündüğü değil sizin olayı nasıl anlamlandırdığınız... Aynı konseri seyreden çok sayıda insanın düşünceleri kimi zaman bambaşka olabiliyor.



Kısa bir aranın ardından sahneye "Noksan" çıkıyor...

Noksan bir nevi bir müzisyenler topluluğu. Anladığım kadarı ile her konserde farklı bir ekip sahneye çıkıyor ancak kendi tarzı açısından bir nevi "super band" tabir edilebilir. İzmir konserinde topluluk şu isimlerden oluştu. Sarp Keskiner: Gitar, orglar, oyuncaklar, kil flütler, melodika. Orçun Baştürk: Davul, ziller. Şevket Akıncı: Gitar, piyano. Cem Karal: Bas. Kemal Begtaş: Sampler, çeşitli enstrümanlar..

Yine müziğin kategorize edilmesi açısından kendimi hiç zorlamayacağım. Elektronik alt yapılar (ki bazen üst yapıda demek mümkün oluyor) ile deneysel rock, blues ve çok sayıda enstrümanın yardımı ile farklı coğrafyalara uzayan bir tarz..

Önümüzdeki günlerde Müzik Hayvan'ından bazı örnekler dinleme şansı bulacağız. Takip etmekte fayda var. Bu arada bloğu takip edenler açısından havadis olabilecek bilgi; Sarp Keskiner'in Müzik Hayvanı / Kronovox Archives ismiyle çok sayıda vukuatı yayınlanacak. Sevket Akıncı keza bazı vukuatlarla Müzik Hayvan'ından albüm yayınlıyor. Takibe devam...



Fransız Kültür Merkezinin konser salonunu çok özlemişim yahu. Neredeyse çocukluğum burada geçti! Valla eski bir salon, çok özelliği yok daha doğrusu AASM gibi iddialı değil ama bana sorarsanız bir çok salondan daha keyifle müzik dinleniyor.

Çok güzel oldu bu Cuma akşamı...

Not: Mutlaka soranlar olacak, konser sonunda Seçil Hanımın durumu ne oldu diye. Özellikle "Konjo" performansına bayıldı. "Noksan" performansını da beğendi. Eh körle yatan şaşı kalkarmış değil mi?

Inception Oldum


* Hanım kızımızın elindeki fotoğrafları görünce bu başlığı attım. Yönerge: bacaklarla meme arasına bakılacak :)

Superman Plağı



Geçtiğimiz haftalarda sizlere bir Batman plağından bahsetmiştim. Bu defa Superman'lisi denk geldi. zamanında radyoda piyes olarak seslendirilen Superman macerası artı şarkısı varmış plakta. Geçen defa yayınladığım aslında daha havalıydı içerisinde bol bol ıvır zıvır vardı ama farketmez, o yıllarda çocuk olsam bu plağı edinebilmek için de annemin babamın kafasını ütülerdim. Bunu da çok beğendim. Acaba eBay'den alsam mı kendime bir tane!

Westinghouse: Electronics At Work



Bu kez Westinghouse Electric Corporation tarafından hazırlanan bir videoyu bloğuma ekliyorum.. Gayet basit bir anlatımla tüplerin çalışma prensiplerini anlatan video firmanın tüpleri hakkında bilgilerde veriliyor. Videonun tarihi 1943 yılı. Bu arada Stereo Mecmuası'nda yaptığımız en iyi yaptığımız işler arasında bulunan Single Ended Triode’ların Tarihçesine Kişisel Bir Bakış bölümlerine de bakmayı unutmayın...

Beyaz ve Ahşabın Güzelliği



Vay vay vay! Harika bir müzik konsolu daha hem de televizyonu ile. Ancak marka ve modelini ne yazık ki bulamadım. Ancak daha önce gördüklerime pek benzemiyor tahminen bu tasarım Amerikalı bir firmaya aittir. Bu beyaz lake çerçevesi masif ahşap olan hifi ekipmanı ya Amerikalı tasarımcılar veya İskandinav tasarımcılar tarafından pek seviliyor. Özellikle elektronikler günümüzün Peachtree modellerine benziyor uzaktan.

Duvar Kağıtlık Hifi İllüstrasyonu



Ne yazık ki bu illüstrasyonun tasarımcısını bulamadım. Ancak bayağı hoş bir çizim. Motto olarak "feel the vibe, feel the music" eklenmiş ve merakımız olan hemen her şey bir şekilde çizim içerisine eklenmiş. Aslında bu pek güzel bir cep telefonu duvar kağıdı olur ama yeni nesil cep telefonlarında çözünürlükler iyice arttığı için daha iyisini bulmak lazım. Durun bakalım belki buluruz.

Kedinin Plakla İmtihanı


Bir süredir yeni bir plak animasyonlarını bloğuma eklememiştim. Bu sıralar yeni bir şeyler denk gelince siteye ekleyeyim dedim. Bu kez pikapta ne var belli değil ama internetin son yıllardaki fenomenlerinden bir tanesi olan kedi coşkusu var… Daha önce bulduğum animasyonlara göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Ludacris Headphone



Beats kulaklıkların piyasada çok sevilmesi ile tüm rap camiası kendi kulaklıklarını üretmek için kolları sıvamış görünüyor. Ludacris isimli söylenilenlere göre çok mühim şahsiyet kendi kulaklıklarını üretmek üzere Soul isimli bir şirketle anlaşarak yukarıda görülen şekilsiz ürünleri tasarlatmış. Tahmin edebileceğiniz üzere muhteşem ses kalitesi sunan Elite High Definition SL300 gürültü önleyici sistemine sahip ürün iPhone, iPad ve iPod uyumlu. İlk çıktığı dönemlerde 300 Dolarlık fiyatı ile pazara bambaşka bir boyut getiren kulaklıklar üretilen malların elde patlaması ile üreticiye yeni bir boyut kapısı açmış. Çok beğendim ille alayım diyen okuyucularımız Amazon'da bu patlak pardon güzide kulaklığa bakabilirler...

Muppet Show: Round The Mountains



Bir süredir hatta uzunca bir süredir Muppet Show coşkusu yaşamıyoruz bloğumda. Kaldığımız yerden devam edelim. Meşhur "Round The Mountains When She Comes" şarkısını ekleyeyim. Aslında şarkı Round The Mountains When She Comes, Round The Mountains When She Comes,Round The Mountains When She Comes kombosu şeklinde. Aslında bu şarkının Türkçe versiyonu daha bile güzeldi, Dağdan bir kız gelecek döne döneee Bir kız gelecek dağdan döne döneee Döne döne bir kız gelecek dağdaaan....

Batman Açılış Müziği



Benim bloğumda okuyucularımdan bir kısmı yaşıtım olduğundan ortak geçmişe sahip olduğumuz hemen belli oluyor. Geçtiğimiz haftalarda sizlere bir Batman plağından bahsetmiştim. Bu hafta içerisinde hemen eski Batman dizileri sohbeti başladı. Olaya tam damardan girmek için zamanında televizyonlarda oynayan son derece vahim olan ancak çocukluk hatıralarımızda güzel bir yeri olan Batman dizisinin açılış müziği aklıma geldi. Bu arada modern çağın büyük "çocuklarına" çeşitli platformlarda yayınlanan Batman oyunlarını da şiddetle tavsiye ederim. Nostaljinin dibini vuralım dostlar...