Plak Koleksiyonculuğu: Türkiyede Plaklar

Mikroekonomide, arz ve talep arasındaki dengeyi açıklamak için talep yasası ve arz yasası (1) diye iki önemli kural vardır. Bu iki durumun karşılıklı etki-tepkisi ile herhangi bir piyasadaki ürün fiyatları, rekabet, pazarlama modellerini gibi alanlarda tahminlemeler, analizler yapılabilir. Kısacası ekonominin abc'si bence arz-talep dengesidir. Az sayıda bulunan bir ürüne fazladan talep olduğunda fiyatlar artar, arzın çok olup talebin artmadığı zamanlarda ise fiyatlar düşer. Bu teori veya yasalar birlikteliği, arz ve talepten bahsedebileceğimiz hemen her alanda bazı konuları (örneğin fiyat) açıklayabilmek için veya strateji geliştirme (örneğin reklam, pazarlama) için kullanılabilir.


Eski Technics pikap üzerinde Technics pikap kafası. Resim alıntı: vinylengine

Son dönemlerde yazmaya başladığım "Plak Koleksiyonculuğu" yazı dizisi büyük ilgi gördü. Önümüzdeki günlerde (veya haftalarda) bir kaç yazı boyunca Türkçe plaklardan bahsedeceğim. Türkçe plak olarak belirli bir dönem aralığında yerel müzisyenlerin yaptıkları plakları işaret ediyorum.Yani Türk olup, yabancı dillerde albüm veya şarkı kaydetmiş müzisyenleri de bu grubun içerisinde kabul ediyorum.

Ama ondan önce bugüne bir bakış atalım ve Türk plak alemine şöyle bir göz gezdirelim. Aslına bakarsanız 1970'ler, 1980'ler, 1990'lar ve 2000'ler Türkçe plakların el değiştirme yönlerinde farklı trendler görülüyor. Bugün Anadolu Rock dönemi olarak isimlendirdiğimiz dönemin plakları Türkçe plaklar dünyasının en değerli üyeleri haline gelmiş durumda. Bunun en önemli sebebi, yerli alıcıların yanında dünyanın dört bir tarafından progressive ve psychedelic müzik tutkunlarının ve koleksiyoncularının bu döneme artan ilgisidir. Türkiye'de parmakla sayılabilecek bazı koleksiyoncuların elinde bulunan plakların çok daha fazlası özellikle Avrupalı ve Uzakdoğulu koleksiyoncuların elinde bulunmakta. Geçmişte plak seferleri yapılırken, günümüzde eBay gibi uluslararası sitelerinde yardımıyla plak akışı çok daha rahat sağlanmaktadır. Söz konusu olan alışverişlerde tutarların bir çok Türk kullanıcı için yüksekliği ve buna karşılık yabancı koleksiyoncuların geniş maddi olanakları ve tükenmeyen iştahları yüzünden Türkiye'den yurtdışına ciddi bir trafik yaşanmakta. Son dönemlerde İspanyol, İngiliz, İtalyan ve Alman plak şirketlerinin bir şekilde basmayı başardığı albümlerle ise iç piyasadaki açlık bir nebze giderilmekte

Bir şekilde basmak terimini özellikle kullandım. Çünkü ortalarda analog bantları, master kalıpları bulunmayan veya çok kötü durumda bulunan albümlerin, hatta bazen dijital ortamlardan plağa aktarılan albümlerin, ses kalitesi çok vahim durumdadır. Örneğin ülkemizde yurtdışı fiyatının 4 veya 5 katına satılan Erkin Koray'ın 1974 tarihli alamet-i farikası "Elektronik Türküler"de orijinal kopyalar ile karşılaştırdığınızda durumun vehameti tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmakta. Daha vahim örnekler de yok değil. Bülent Ortaçgil'in 1974 tarihli ilk albümünü "Benimle Oynar Mısın?"ın İspanya'da yapılan yeniden baskısında orijinal kopya ile karşılaştırıldığında bazı önemli farklılıklar gözden kaçmamakta. Bu konulara ilerleyen günlerde ayrıntılı olarak bakacağız.

Anadolu Rock dönemi haricinde yurtdışından talep gören bazı Klasik Türk Müziği albümleri, Sufi, Bektaşi vs gelenekten gelen müzisyenlerin albümleri gibi bazı özel müzik türlerinde de plaklara, yerel piyasada, denk gelebilmek pek mümkün değil. Klasik Türk Müzik albümlerini arayan yerli koleksiyonculardan yüksek bütçelere sahip olanlar var. Durum böyle olunca nadir örnekleri bulabilmek, bulunsa bile, alınabilmek çok zor hatta imkansız!

Bir diğer önemli tespit, yurtiçi pazarda daha makul tutarlara satılan plakların durumlarının kötülüğü. Bir plak, eğer koleksiyonerlerin peşinde koşmadığı bir albüm ise, daha alınabilir fiyatlara el değiştirebiliyor. Ancak geçmişten bugüne devam eden ayarsız, düzgün durumda olmayan pikap/iğne kombinasyonlarında çizilen, zarar gören hatta mahvedilen plaklar için bile yüksek tutarlar talep ediliyor. Eğer belki bu plaklar düzgün durumda olsalar, o yüksek tutarları hak edebilirler. Sonuç olarak Issız Adam filmi öncesinde filizlenen plak aşkı, filmin gösterime girmesiyle daha geniş kitleleri peşinden sürükledi ve yerel piyasada fiyatlar anormal yükseldi. İşte tam arz-talep dengesi ile açıklanabilecek bir durum!


Harika şekilde restore edilmiş Dual pikap üzerinde, Audio Technica iğne. Resim alıntı: vinylengine

Bu yazının sonunda bir serzenişim olacak. Plak severlerin geçmişten bugüne bir Dual pikap takıntısı var. Bende çok uzun zaman bu marka pikapları kullandım, bir çok modeli elimden geçti, bir çoğunu tamir ettim ve hatta elimde bir kaç güzel Dual pikabım var. Muhtemelen dilimizdeki en ayrıntılı Dual bilgilerini de Stereo Mecmuası forumlarında ve web sitemizde bulabilirsiniz. Ancak ayarsız durumda, mekanik olarak bitap olmuş, kolları ile oynanmış (2) Dual pikaplara anormal paraların veriliyor olması anlaşılabilir bir şey değil. Bunu her yazdığımda özellikle ikinci el pikap satan ancak müşterilerini gereğince bilgilendirmediğini düşündüğüm insanlardan yoğun tepki alıyorum. Bunun yanında 40 yıllık pikapları sanki bugün üretilmiş hale getiren ondan sonra satan insanlarda var. Bu iki grubu birbirinden ayırmak lazım. İkinci grup satıcılar, her türlü övgüyü kesinlikle hak ediyorlar.

Oynanmış ancak dışarılarına harika şekilde makyaj yapılmış pikaplarda seneler boyunca çalınarak haşat edilen plaklar, dışarıdan temiz bile gözükse ne yazık ki, hışırtıdan dinlenmez hale geliyor. Bunu her yazdığım veya seslendirdiğimde siz odyofiller diye başlayan cümleler duyuyorum. Bunun odyofillikle bir alakası yok. Plağa olan saygı ile alakası var. Bugün yabancı bir çok koleksiyoncu için DJ'lerin kullandığı Stanton, Pioneer, Technics pikaplar son derece popülerdir. Bunlara arıza durumunda müdahale etmek son derece kolaydır, özellikle Technics 12xx serileri gibi modellerde kollar son derece hassastır, devirlerini bellirli ölçülerde kontrol edebilmeniz mümkündür ve en önemlisi iğne değiştirmek için vida söküp takmak yerine, basit şekilde headshell sökersiniz. Tabii ki bütçeniz el veriyorsa daha iyi pikaplar alabilmek mümkün. Ancak burada önemli olan iğnenin açı, ağırlık ve diğer faktörler ile plak yivinin içerisine mükemmel (veya yakın) oturup plağa zarar vermesini önlemektir.

Bu konulara devam edeceğiz.

(1) Alfred Marshall ve Leon Walras tarafından geliştirilmiştir. Daha ayrıntılı bilgi için iktisat ve işletme kitaplarına veya sitelerine göz atabilirsiniz.
(2) Örneğin kolun yan tarafındaki pivotları açılmış bir kol, özel tork anahtarları olmadan kesinlikle birleştirilemez. Dinleyerek bunları düzelttiğini iddia eden bazı insanlar, kolların hassasiyetlerini berbat etmek kalmıyor, uzun vadede çalınan plaklarında berbat olmasına sebep oluyorlar.




Fisher Price Record Player



İlk olarak 1971 yılında pazara sunulan Fisher Price Record Player, yeniden üretilmeye başlanmış. Bir hifi haberi olmadığından kendi bloğumda yer vereyim dedim. Çocuklar için harika bir oyuncak olacağını düşünüdüğüm bu replika pikap, kendi özel plaklarını çalıyor. Her kutuda 5 adet plak hediye olarak geliyor ve yukarıdaki resimde sağ altta görülebileceği gibi özel bir bölümde saklanabiliyor. Plaklar özel olunca, alışılmış iğneye gerek kalmıyor. Dolayısıyla çocuk, iğneyi kırar mı şeklinde bir problemimiz olmuyor.

Plak üzerindeki şarkılar "Farmer in the Dell," "London Bridge," ve "Twinkle, Twinkle Little Star," gibi önemli şarkılarmış. Mış diyorum çünkü ben "Sur le pont d'Avignon" tarzı çocuk şarkılarını bildiğimden listedekileri bilemiyorum. Anglo-sakson sistemine göre eğitimi alan okuyucularımız eminim ki hatırlayacaklardır...

Haydi Plak Temizleme Sıvısı (Plak Temizleme Solüsyonu) Yapalım


Son dönemlerde plak temizle sıvıları ile alakalı çeşitli sorular geliyor. İsterseniz kısaca plak temizleme sıvılarını ele alalım. Aslına bakarsanız yurt dışından oldukça ugun fiyatlara özel sıvılar alabilmek mümkün. Ancak 11 Eylül sonrasında havacılıkta güvenliğe yönelik yeni kararların alınmasından sonra kimyasalları yurt dışından getirtme imkanımız ortadan kalktı. Örneğin eğer denk gelebilirseniz, L'Art du Son, benim de deneme fırsatı bulduğum gerçekten işe yarayan temizleyicilerden bir tanesi. Tavsiye ederim. Ülkemizden ise şimdilik iki adet plak temizleme setini satın alabilmeniz mümkün. Şimdilik diyorum, çünkü ilerleyen dönemlerde yukarıda bahsettiğim sıkıntılardan dolayı ürünler ülkemize ithal edilemeyecek. Birincisi "Thorens Cleaning Set" Aslında bu tam bir çözüm, bir paket içerisinde plak ve iğne temizliği yapmak için gerekli tüm araçlar çıkıyor. Bu setin fiyatı 77 Euro ve Sigma Ses firmasından tedarik edebilirsiniz. Bir diğer ürün ise Bluenote firmasının Kymyas ürünü. 2 aşamalı bir temizlik çözümü sunan Kymyas'ın içerisinden çıkan ilk sıvı plak üzerinde kiri temizlerken diğeri ise plak üzerinde bir koruma tabakası oluşturuyor. Ürünün fiyatı 60 Euro civarında ve Fil Elektronik'ten tedarik edilebilir.Hala kendim uğraşmam derseniz, yerel ekonomik bir çözüm  Sigma Ses'ten geliyor; 9 Dolara plak severlere sunulan 250cc'lik plak temizleme sıvıları (1)

Eğer kendim uğraşırım derseniz, alınacak malzeme  listesi şu şekilde;
-Izopropil alkol veya isopropranol.  Bir çok elektronik ürünün temizliğinde de kullanabileceğiniz isopropranol'ü tedarik etmenin en kolay yolu, eczaneler. Genelde stoklarında bulunmuyor olsa da, sipariş verdiğinizde toptancı depolarından tedarik edilebiliyor.

-Saf su. Laboratuvar ortamında hazırlanan kullanılan suyun özelliği; organik ve in-organik maddelerden arındırılmış olmasıdır. Aslında damıtılmış su demek doğru ancak genel olarak saf su deniyor. Bulabilmenin en iyi yolu yapı marketler, otomobil aksesuarı satan yerlere göz atmaktır. Fiyatları son derece makul!
-Gerekli son şey, temizleyici. İşte iş bu noktada karışıyor, plakların üzerinde kimyasal atık bırakmamak için, kullanılması gereken deterjanın mümkün olduğunca doğal içerikli ve uçucu olması gerekiyor. Çeşitli endüstriyel temizleyiciler bu özelliğe sahip olmasına rağmen, çoğu zaman tedarik edebilmek mümkün olmuyor. Bu yüzden daha bulunabilir bir deterjana bakmak daha mantıklı olacaktır. Benim bulduğum çözüm "arap sabunu". Teorik olarak bitkisel bir içeriğe sahip olan "arap sabunu" geçmişte temizlik amacı ile evlerimizde bol bol kullanılıyordu. Bunu da gayet ekonomik fiyatlara tedarik edebilmeniz mümkün.

Malzemeleri toparladıktan sonra Türkiye'nin dört bir yanındaki 1 milyoncu tabir edilen ıvır zıvır satan mağazalardan veya benzerlerinden püskütücülü bir şişe almak. Benim tavsiyem bir kaç tane almanız. Sebebini birazdan anlayacaksınız!

Hazır işe girişmişken farklı kir seviyelerindeki plaklar için bir kaç farklı solüsyon hazırlamak en mantıklı iş. Evde bir bardak veya ölçü kabı ile aşağıdaki tarifleri deneyebilirsiniz. Bunlar benim uzun senelerden beri kullandığım tarifler ve plaklarımda herhangi bir sorun oluşmadı.


-1 ölçü izopropil alkol + 1 ölçü saf su. Bu birleşim, çok ciddi anlamda kirli plakları temizlemek için ilk aşamada kullanabileceğiniz bir solüsyon. Birinci adımda plağın kaba kirini alabileceğiniz bu karışıma arap sabunu eklemiyoruz.

-1 ölçü izopropil alkol + 4 ölçü saf su + arap sabunu. Bu karışım ön temizliği yapılmış kirli plakları veya çok kirli olmayan plakları temizlemek için kullanılmasını tavsiye ettiğim solüsyon. 1LT'lik bir sıvı hazırladığınızda (250ML izopropil alkol + 750ML saf su) bunun içerisine bir çay bardağının çeyreğinden daha az miktarda arap sabunu ekleyebilirsiniz. Öğle kuşağındaki televizyon programlarında yemek tarifi veren teyzeler gibi olduk biraz ama olsun...

Bir sonraki yazımda plak temizliğinin nasıl yapılacağını anlatmaya çalışacağım. Hatta belki bir video eklerim :)

Bu arada sizlerde kendi solüsyonlarınızı aşağıdaki yorum ekleme bölümünü kullanarak diğer okuyucularla paylaşabilirsiniz.

(1) Bir de kulakları çınlasın Ankaralı bir odyofil dostumuz olan Qwerty'nin (Donanım Haber, Turkeyforum'dan hatırlayabilirsiniz) bir dönem bana gönderdiği bir sıvı vardı, gayet etkiliydi. Buradan kulaklarını çınlatmış olayım :)

Ferit Odman - Nommo CD İncelemesi


Ferit Odman 1982 doğumlu İstanbul doğumlu bir davulcu. Müzik eğitimi İsveç ve İstanbul'un ardından Amerika'da devam etmiş. Albüm de Amerika'da kaydedilmiş. Nommo albümünde Odman'a trompette Brian Lynch, alto saksofonda Vincent Herring, piyano da  Burak Bedikyan ve basta Peter Washington eşlik ediyor.

Brian Lynch, 1956 doğumlu Amerikalı müzisyen. En iyi Latin Caz albümü dalında Grammy'si de olan müzisyen kariyeri boyunca farklı müzisyenlerle çalışma fırsatı bulmuş. Vincent Herring 1964 doğumlu Amerikalı bir müzisyen. Lionel Hampton'ın büyük orkestrası ile yükselişe geçen kariyeri boyunca çok önemli müzisyenlerle çalışma fırsatı bulmuş. Peter Washington,yine 1964 doğumlu bir müzisyen Art Blakey's Jazz Messengers'n son döneminde toplulukla birlikte çalma fırsatı bulduğu gibi, dönemimizin en kalbur üstü müzisyenleri ile de çalışma fırsatı bulmuş. Burak Bedikyan ise 1978 doğumlu İstanbul doğumlu müzisyen. Ferit Odman'ın albümünde çaldığı müzisyenlerin çok büyük isimler olması ve genç bir müzisyen olması ilk bakışta ürkütücü geliyor olabilir ama ne yalan söyleyeyim albümdeki performansı ile Burak Bedikyan, ışıl ışıl parlıyor.

Albüm önemli isimlerin bestelerine yapılan yorumlardan oluşturulmuş. Şarkı listesi ve bestecilere baktığınızda bir çok okuyucumuz Bop (hard ve post) dönemlerine bol bol atıf yapıldığını gözlemleyeceklerdir. Albümdeki şarkılara kısaca göz atmak gerekirse; İlk şarkı olan "The Eternal Triangle" çok bilindik bir Sonny Stitt bestesi. Muhtemelen ilk kaydı Dizzy Gillespie ve Sonny Stitt çalışması olan "Sonny Side Up" albümünde 1957'de görülüyor. Daha sonraki yıllarda Dizzy Gillespie'nin repertuvarının klasiklerinden birisi haline geliyor. Nommo ise Jymie Merritt bestesi. Merritt önemli bir basçı ve onu özellikle Art Blakey and the Jazz Messengers topluluğundan tanıyoruz. Odman albümünde temanın iki farklı varyasyonuna yer vermiş. Birinci versiyon, oldukça swing'li bir performans iken, ikinci versiyon daha yavaş ancak bateri bölümleri açısından çok daha zengin bir varyasyon olmuş. Rob Roy bir Oscar Peterson bestesi. Bu şarkıda Oscar Peterson'ın "Oscar Peterson Meets Roy Hargrove and Ralph Moore" albümündeki versiyonun ana temasına sadık kalınmış. Albümde davulları Lewis Nash çalıyordu. Ferit Odman'ın yorumunu cazın büyük ustaları ile karşılaştırmak doğru değil ama ne yalan söyleyeyim şarkıdaki genel enerji düzeyi orijinal yorumdan çok daha başarılı dersem sanırım abartmış olmam. Albümün dördüncü parçası "To Wisdom the Prize" bir Larry Willis bestesi. Neredeyse 11 dakika süren şarkıda trompetçi Brian Lynch ve alto saksofoncu Vincent Herring'in çok güzel sololarının yanında şarkının beşinci dakikasından sonra piyano bölümlerinde zillerin kullanımına ve ritmlerin aksamasına özellikle dikkat. Şarkının tamamı bölümlere ayrılarak her müzisyenin solo yapmasına imkan verilmiş. Ferit Odman kendisine uzun bir solo bölüm ayırmak yerine, soloların arkasını doldurmayı seçmiş.


"Tadd's Delight" bir Tadd Demon bestesi ancak şarkı Miles Davis ile özdeşleşmiş neredeyse. "Round About Midnight" albümünde çok güzel bir yorumunu bulabilirsiniz. Son derece ritmli bir yorum yapılan şarkıda özellikle Brian Lynch'in soloları ön plana çıkıyor. Şarkının koro bölümlerine girişte Ferit Odman'ın hızlı soloları dikkkat çekiyor. Albümün genelinde durup kalkma bölümlerinde birliktelik başarılı ancak bu şarkıda övgüyü bir kez daha hak ediyor müzisyenler. Albümün altıncı parçası Nommo'nun ikinci kez çalınması ki, bu paragrafın başlarında zaten yazmıştım. "Mr. AT." Walter Bolden bestesi. Walter Bolden bir davulcu olarak Stan Getz ile yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Ancak Zoot Sims ve Gerry Mulligan gibi isimlerle yaptığı çalışmalarda önemli. Besteci, davulcu olunca ister istemez şarkıda davul solosuna ayrılmış bir bölüm var. Altıncı dakika civarında denk geleceğiniz soloda albümün genelinde olduğu gibi Ferit Odman abartıdan uzak durmuş. "An Oscar For Treadwell" bir Charlie Parker bestesi ve şarkıdaki solosu caz tarihine geçmiş sololardan bir tanesi. Son derece ritmli şarkının ardından bir sürpriz geliyor. Albümün son parçası.

Good Times bir Aydın Esen bestesi. Müzisyenin Peter Herbert, Selahattin C. Kozlu ile oluşturduğu üçlünün Trio adlı albümünde denk gelebileceğiniz şarkı için bir şey yazabilmek mümkün değil. 2011 senesinde bir şekilde Aydın Esen ile röportaj yapıp Stereo Mecmuası'na ekleyeceğim. Aslında 2010'da yapmayı planlıyordum ama evlilik filan derken kaynadı gitti... Neyse...

Albüm Ferit Odman liderliğinde gerçekten ama gerçekten müthiş bir müzisyen topluluğu ile kaydedilmiş. Odman bir davulcu olarak ön plana çok çıkmak yerine, müziğin alt yapısında hünerlerini göstermiş. Meraklı kulakların hemen fark edecekleri, ritm aksatmaları, ufak dokunuşlar, ziller üzerindeki hakimiyet derken ön plana çıkmadan davulda yapılabilecek hemen her şeyi yapmış. Albümü gerçekten bir kaç kez dinlemek lazım. Önce genel olarak, sonra her müzisyene teker teker kanalize olarak. Albümün kaydı son derece başarılı. CD kapağının iç ve dış tasarımı da gayet hoş ancak herhangi bir kitapçık içermemesi albüme tek eleştirim. Şöyle biyografilerin, çalınan şarkıların ayrıntılarının olduğu bir kitapçık albüme çok yakışırdı. Acilen edinilmesi gereken albümler listesine eklenmesi tavsiye olunur.

Tamer Temel Quartet - Barcelona CD'sini İnceleyelim


Tamer Temel'in Barcelona albümünü hafta sonu edindim. Bu yazımda albüme bir bakış atmak istiyorum. Albümün kayıt hikayesi son derece ilginç. Hemen basın bültenine dönelim; Tamer Temel’in Barcelona’yı kaydetme fikri Amerikalı cazcı Dave Allen’le bir araya gelmesiyle oluşmuş. Albümü Allen’le birlikte New York’ta kaydetmek için hazırlanan hatta kayda girecekleri stüdyoyu bile ayarlayan Temel’in planları ABD’nin vize vermemesiyle altüst olmuş. Aslında albüme bakılırsa, CD için vize vermeyen Amerikalılara teşekkür etmek lazım:) Neyse... Yaklaşık üç ay albüm çalışmalarını durdurduktan sonra Mark Turner, Larry Grenadier, Jeff Ballard’dan oluşan Fly Trio’yla bir araya gelmesiyle ise işler değişmiş. Hayranı olduğu bu müzisyenlerden aldığı övgülerle Tamer Temel, Dave Allen’la birlikte Barselona’ya gidip albümü kaydetme kararı almış. Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra önce Marsilya’ya gidilmiş. Tabii terslikler Tamer Temel'in peşini bırakmamış ve o sırada İzlanda’daki yanardağ patlaması nedeniyle uçuşlar iptal edilince dört gün havaalanında konaklamak zorunda kalmışlar.Tüm bu badirelerden sonra dört gün gecikmeli olarak Barcelona’daki Laietana stüdyosuna girilip başlanan kaydın sonucu dinleyicilere Barcelona olarak dönüyor.

Barcelona geçen haftadan beri CD çalarımda dönmeye devam ediyor. Halimden de son derece mutluyum.  Albüme geçmeden önce isterseniz bülteninde yardımıyla Tamer Temel'i tanımaya çalışalım. Müzisyen benimle yaşıt. 1975’te İstanbul'da doğmuş ve İzmir’de büyümüş. 2005'te Avrupa Caz Festivali kapsamında kazandığı burs sayesinde İtalya'da Siena Masterclass Summer Course'da eğitim görme şansı bulmuş. Eğitimi sırasında İtalya'da konserlerde çalma fırsatı bulmuş. Hemen basın bültenine dönelim; Bu dönemde İtalya'nın önde gelen bazı müzisyenleriyle çalışma olanağı buldu. Bruno Tomasso Band ile Valdarno 2005 Jazz Festivalinde çaldı. 2006 yilinda Equinox grubuyla İzmir'de ve Eskişehir'de konserler verdi; standart ve modern caz eserleri yanında kendi bestelerini de seslendirdi. 2006'da Claudio Fasoli ve Antonio Zambrini'nin oluşturduğu Open Jazz Orkestra ile 12. Avrupa Caz Festivali kapsamında sahne aldı. 2006 yılında Kadıköy Caz Günleri kapsamında konser verdi. 2007-2008 yıllarında İzmir ve İstanbul’da çeşitli konserler verdi. 2008’de Ankara Caz Festivali’nde çaldı.

Albümde emeği geçen müzisyenlere de şöyle bir göz atalım. Albümde Tamer Temel, tenor saksafon (1) Dave Allen gitar, Masa Kamaguchi akustik bas ve Marc Miralta davul çalmış. Dave Allen, genç jenerasyonda ismi sıkça duyulan gitaristlerden bir tanesi. "Real and Imagined" albümünün son derece iyi eleştirileri yayınlanmış. Barcelona'yı sevdiyseniz Dave Allen'ın albümünü de edinmeye çalışın. Onu da çok seveceğinize eminim. Albümde "Always Beginning", "Perpetuum Mobile" ve albüme ismini veren parçaya dikkat. Albümde Allen, Seamus Blake (tenor saksofon) Mark Ferber (davul) ve Drew Gress (bas) ile çalışmış. Masa Kamaguch, Japonya'da doğumlu ve daha sonra Amerika'da yaşamaya başlamış. Müzik eğitimini de Amerika'da alan müzisyen Paul Motian gibi önemli isimlerle çalışma fırsatı bulmuş. Tarzının birlikte çaldığı müzisyenlere uyum gösterebildiğini internette gezdikçe anlayabildiğim müzisyenin yaratıcı emprovize çalışmalarda ismi bol bol geçiyor. Marc Miralta ise İspanyol davulcu. Tarz olarak cazın yanında flamenko müzisyenleri ile yaptığı çalışmalar var. Stüdyo müzisyeni olarak çok sayıda albümde davul çalmış.


CD'nin iç kapak tasarımı harika olmuş. Çok beğendim.

Albüm genel olarak benim sakin dediğim tarzda. Çok sert iniş çıkışlar yok, bunun yerine Allen ve Temel çok ön plana çıkmadan genel melodi yapısının içerisinde, ondan aşırı derece de ayrılmadan nota bolluğuna (2) girmeden meraklısına keyifli anlar yaşatıyorlar. Albüm isterseniz genel olarak dinleyebileceğiniz, isterseniz de, müzisyenlerin performansına dikkat ederek dinleyebileceğiniz bir albüm. Suda Balık, albümün açılış parçası, albümün geneli ile ilgili güzel izlenimler aldığım bir parça. Allen'in 2:50'den itibaren performansına dikkat. Albümün ikinci şarkısı Bağdat, benim şahsi favorim. Beste çok güzel. Albümün üçüncü şarkısı olan Çapalıkarşı'da, Allen ve Temel ön plana çıkıp, karşılıklı atışmalarla şarkıyı alıp götürüyorlar. Ritm olarak biraz daha hızlı tempodaki şarkıda davulcu Marc Miralta'da zaman zaman öne çıkıyor. Huzur, ismi ile benzeşen bir parça. Bir sonraki şarkı olan Kırmızı'yı da çok beğendim. Zaman zaman hızlanan parçanın 3:00 dakikalarından sonrasında Allen soloya çıktığında arkasından Temel'in ve tam tersi kombinasyonlar, şarkıyı çok güzel zenginleştirmiş. Bunun hemen ardından Laietana ve Temel'in saksofonunun ön plana çıktığı Beşer'i dinliyoruz. Keman Konçertosu Op. 44 Adagio Üzerine Tema ve Çeşitlemeler, isminden anlaşılabileceği gibi Adnan Saygun'un eseri üzerine kurulan bir tema. Yavaş tempolu Büyük Saat'in ardından bence albümün en farklı şarkısı olan  "Şimdiki Zaman" geliyor. Müzisyenlerin çalarken büyük keyif aldığını düşündüğüm bir parça, ne yalan söyleyeyim bende öyle bir his yarattı. Albüm genelinde daha çok eşlikçi olarak dinlediğimiz Marc Miralta'nın zaman zaman trampetinin köşelerinde yaptığı varyasyonlar, Masa Kamaguch'un daha atak bas bölümleri ve Temel ile Allen'in birbirlerini tamamlayan performanslarının akabinde tik taklarla Şimdiki Zaman sonlanıyor. Neredeyse bir saatlik ama su gibi akan bir albüm.

Albümün kaydı gerçekten çok çok başarılı. Temponun çok yükselmediği, sakin ama  performans açısından (özellikle Allen ve Temel) zengin bir albüm. CD'nin tasarımını özellikle çok beğendim. Harika bir grafik tasarım olmuş. Kim tasarladıysa tebrik etmek lazım. 2010 senesinin sonlarında AK Müzik Yapımdan beklenmedik bir bomba oldu, Barcelona. Bu albüm muhtemelen AK Müzik'in önde gelen "çok satanlar"ından bir tanesi olur diye düşünüyorum.

(1)  Saksafonun yazımı konusunda her zaman sıkıntı yaşıyorum. Biliyorsunuz Fransızca ve İngilizce yazımı saxophone şeklinde. Okunuş olarak saksofon daha doğru ama doğrusu TDK'ya göre saksafon. Ben işin içinden çıkamadığım için bazen öyle bazen böyle yazıyorum :)(2)  Nota bolluğu (veya  gevezeliği) konusunu albümden albüme, müzisyenden müzisyene hatta şarkıdan şarkıya ele almak lazım. Benim nota gevezeliğine bakış açım, hiç olumsuz değil. Ancak bu durumun yakıştığı albüm daha doğrusu parçalar olduğu gibi tam tersi de bol bol mevcut.

Bu arada satır arasında yazayım, 2009 yılında AK Müzik tarafından yayınlanmış Mehmet Can Özer'in "Siyah Kalem Dansı" albümünü yeni satın aldım. Benim gibi gözden kaçıranlar var ise mutlaka göz atsınlar.