Çizgi Romanlarda Pikaplar: Tintin
Yukarıdaki kare 1976 yılında yayınlanan "Tintin et les Picaros"tan bir kare. Bunu okuduğumu dün gibi hatırlıyorum. Güney Amerika'da geçen bir maceraydı. Aztekler, altınlar ve tabii ki laf arasında geçen askeri rejimler. Fransızca öğretilen bir okulda okuyunca ister istemez tüm Fransızca çizgi romanları okumuştum. Aslına bakarsanız buna bayılıyordum. Evde bayağı bir şey duruyor olması lazım ama bir ara tüm bunları bulmak ve tasniflemek lazım. Çizgi roman dünyasını uzun zamandır takip edemiyorum vakitsizlikten. Belki bu vesile ile yeniden o güzel dünyaya dönerim...
Akıllı Telefon Satın Alma Macerası
Biliyorsunuz arada sırada aldığım bazı hifi dışı cihazlarla alakalı bir şeyler yazıp çiziyorum günlüklerimde. Tabii ki bu yazılar bir inceleme kıvamında olmuyor sadece kullanıcı deneyimlerimden bahsetmeye çalışıyorum. Tüketici elektroniği konusunda inceleyebileceğiniz bir çok site var ancak ben hepsinin tarafsız ve düzgün olduğuna inanmıyorum. Özellikle bilgisayar alanında incelemeler ve kendi deneyimlerimi üst üste koyduğumda örtüşmeyen incelemeler yayınlayan siteleri kâle almamaya çalışıyorum. En beğendiğim oluşum Teknoseyir. Dürüstlüklerine yürekten inanıyorum. Tüm bunları neden yazdığımı ilerleyen satırlarda anlayabileceksiniz...
Bir önceki telefonumu satın alırken şunları yazmıştım;
"Cep telefonunda tek yaptığım şey konuşmak. Ekranı büyük olsun. Daha doğrusu ekranı küçük olsa da, yazıları büyük olsun. Telefona bir giriş yaptığımda “Z” harfini yazabilmek için 5 kere aynı tuşa basmayayım. Dokunmatik ekran istemiyorum. Kamera kalitesi umurumda değil. Wi-fi’si olursa iyi olur. Üzerinde Opera tarayıcı olsun yeter. Olmaz ise sağlık olsun. Şarjı bir günde bitmesin"
Bu sürecin sonunda Nokia C3-00 modeli bir telefon almıştım. Uzun seneler bu telefonu kullandım. Pek sıkıntım olmadı ama bazı şeyler eksik kalıp duruyordu. Özellikle işlere hızlı müdahale etmem gereken zamanlarda ve müşterilerin acil istekleri söz konusu olduğunda, yanımda bu senaryolara uygun ekipman olması gerekiyordu. Bir iPad veya küçük ekranlı bir notebook (şimdi gereksiz yere ultrabook deniyor) ek olarak mobil internet için modem derken neredeyse bakkala sigara almaya giderken bile yanımda çanta taşımam gerekmeye başladı. Tüm bu eziyetleri çekmek yerine akıllı bir telefon almak mantıklı gelmeye başladı ve çarşıya çıktım...
Hemen bir ekleme: Bir önceki telefonumu alırken önceliklerim buradaki yazıda mevcut. Aradan geçen seneler içerisinde ihtiyaçların nasıl değiştiğini gösteriyor. Bir nevi ibret vesikası...
Çarşıya pazara çıkınca ortaya çıkan tablo karmakarışık. O kadar çok marka ve model var ki, aralarından bir tanesini seçmek çok çok zor. Bu duruma hazırlıklı olduğumdan hızlı bir şekilde kısa alışveriş listesi yaptım ve ihtiyaçlarımı belirledim.
İlk amaç fazla para vermemek. Bunun çeşitli sebepleri var. Hemen açıklayayım. Çarşıya çıktığım gün 2 adet hemen arkasından gelen hafta artı 2 telefon daha almam gerekiyordu. Toplamda 4 adet telefon için ödenecek paranın makul seviyede olmasını istiyordum. Bu 4 telefonun en az 2 tanesinin aynı marka/model olması gerekiyordu. Bu sayede bir yere giderken farklı şarj cihazları almamıza gerek kalmayacağı gibi örneğin yazlıkta tek bir şarj cihazı bırakınca herkes işini halledebilecekti. Dediğim gibi olayın maddi yönü benim için daha önemliydi ve hesap yapınca cebimden çıkacak para deli bir hal alabiliyordu.
Geçmişten bugüne yazdığım bir şey var, eğer bir telefona ciddi bir para verecekseniz en azından ben vereceksem iPhone birinci tercih olur. Ancak güncel modellerden bir tanesi satın almak için yapmam gereken harcama 2 adet telefon için 4.000TL'nin üzerine çıkıyor. Hemen bir hafta sonra alınacak ikinci tur telefonlarda işin içerisine girince ortaya 8.000TL'lik bir fatura çıkıyor. Ne alıyorum telefon! Peki daha düşük modellerden bir tanesini seçersem ne oluyor. Maliyetimi tam yarıya indirebiliyorum yani 4.000TL'lik bir fatura ile karşılaşıyorum. Ancak satın aldığım donanım/yazılım üzerinden bayağı zaman geçmiş ve her an yazılım desteğinin çekilmesi durumu var. Göze alınabilir bir risk ama tutar mantıklı değil...
Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. İşlerimi halledeceğim ve elim kolum olacak bir bilgisayar satın alacağım zaman fiyat etiketine pek bakmam. İhtiyacımı ne görüyor ise onu satın alırım. Çıkan fatura 10.000TL'de olabilir hatta iki katıda, ancak bilirim ki, yenisini alacağım zaman o bilgisayar çoktan maliyetini çıkartmış olur. Müzik sistemi söz konusu olduğunda bu tutarlarında üzerine çıkmam mümkün. Neticede tüm gecelerimiz başında geçiyor. Hakkını veriyorum hifi harcamalarımın. Laf aramızda zaten 5 senede bir cihaz ya alıyorum ya almıyorum. Fazla koymuyor harcanan paralar...
Ancak iş telefona gelince benim hayatımda maliyetini çıkaran çok az telefon oldu. Ya düşürdüm, ya kendiliğinden kırıldı, ya bir şekilde öldü veya gözlerim bozuldukça ekranları küçük geldi. Geçmişten bugüne benim deneyimim kendi adıma ne kadar az para verirsem o kadar mutlu oluyorum oldu. Çünkü çok para verince bozulduğunda insan kendini aldatılmış hissediyor. Ancak düşük maliyetlerde bu aldatılmış hissini üzerinden atmak daha kolay oluyor...
Çarşıdaki seçeneklere hemen göz atmaya başladım. Neredeyse tek tek her telefonu inceledim. Uzun senelerdir istemeden de olsa Nokia kullanıyorum. Nokia artık Microsoft'un. Akıllı telefonlarını Lumia serisinde çıkartıyorlar ve maşallah öyle çok model var ki insanın kafası karışıyor. Aslında belirli bir fiyat aralığına kadar telefonlar aynı, ama zorlama bir çok model yapalım zihniyeti ile model sayısında enflasyon yaşanıyor. Birinde ekran güzel SD kart desteği yok, diğerinin ekranı büyük ama berbat görünüyor efendim bilmem nesi eksik. Valla telefonlarla alakası olan bir insan değilim ancak para verecek olsam Nokia Lumia 925 gerçekten güzel bir telefon, onu alırdım. Daha ucuz modellerden ise Nokia Lumia 520 mantıklı gibi. Ancak bu Windows platformunda ihtiyaç duyduğum bazı yazılımlar olmadığı gibi benim için elzem Google entegrasyonu sıkıntılı. Anladığım kadarı ile Microsoft'çular ile Google'cılar itişip kakışıyor olanda tüketiciye oluyor. Sonunda tüm Nokia ailesinin üzerini çizip attım. Aslında Lumia 520, 500 küsür liralık fiyatıyla güzel bir seçenek. Telefona fazla para kaptırmamak isteyenler gözatabilirler.
Eh Apple ve Windows cephesinin üzerini çizince kaldık Android ile başbaşa...
Benim en sevdiğim telefon markası Ericsson olmuştur. Ancak Ericsson'cular Sony ile birleşince doğan ortaklık sonucu saçmalamaya başlamışlardı. Akıllı telefon döneminin ilk zamanı telefonları ellerine gözlerine bulaştırdılar bana sorarsanız. Neyse dolaşırken bir tane Sony telefonu beğendim. Çok şık bir telefon. Xperia modeli imiş adı, efendim sudan etkilenmiyormuş, kum sıkıntı yaratmıyormuş. Eh dedim pek güzel, ver bakalım. 2.000 küsür fiyat etiketini duyunca zor attım kendimi dükkandan. Hawai'de yaşasam düşünürüm, öğle arasında ben bir denize girip geleyim ama şehrin ortasında sudan etkilense ne olur etkilenmese ne olur... Sony cephesinin düşük modelleri de pek yanarlı dönerli. Özellik olarak anlatacak şey olmayınca telefonun altı bilmem ne renk yanıyor sönüyor diye bir şeyler anlatmaya başlayınca reyon görevlileri, Sony markasının da üzerini çizdik.
Sonra HTC reyonuna gittim. One diye bir model var gerçekten çok güzel. Yapım kalitesi çok başarılı. Herhalde iPhone'lar ile beraber en yüzü gözü düzgün tasarım çarşıdaki. Fiyatı yine 2.000 küsür lira. Peki daha ucuz ne var diye sorduğumda One Mini diye bir şey çıkarttılar. O da sempatik bir telefon, tasarım filan diğer markaların miniklerinden başarılı ancak fiyat 1.000 küsür TL. İlk adımda maliyetim 2.000 hemen ertesi hafta 4.000 TL civarında... Olmaz... Başka ne var Desire var, o var bu var... Ama verdiğim paranın karşılığı gibi durmuyorlar ne yazık ki. Ama ne olur ne olmaz diyerek Desire modelini kısa alışveriş listeme yazdım. Başka reyona geçelim...
LG'den oldum olası haz etmem. Bir LG telefon deneyimim olmuştu hiç memnun kalmadım diye hatırlıyorum daha doğrusu hatırlamak bile istemiyorum. Ancak yeni Google Nexus'ları ülkemize LG getirecekmiş. Ama Amerika'daki fiyatın yanına gelmeyecekmiş. Malum bizdeki vergiler, bir de Google kendi memleketinde fiyatları sübvanse ediyormuş falan filan... Bunlarda yeni bir telefon üretmiş, aslında gayet şık ve özelliklerine göre fiyatı çarşıdaki pazardaki en mantıklı telefon gibi. Ama telefonun tuşlarını ne akla hizmet ise arkaya koymuşlar, bence olmamış. Fiyat mantıklı dedim ama yine maliyet telefon başına 1.500 küsür TL dolayısıyla toplam maliyetim 6.000TL'nin üzerinde... Başka tarafa kaçalım...
Samsung maşallah telefon modeli çıkartma olayının dibini vurmuş. Her mağazada diğer üreticilerin iki katı Samsung telefon var bir de üzerine tüm markaların telefonları reyonda kuzu gibi yatarken Samsung'lar demoda. Şık stand'larında her modeli denemek mümkün. Büyüğünden küçüğüne o kadar çok telefon var ki karar vermek güç. Samsung'un bendeki imajı pek iyi değil. Aldığım bir kaç ürününden memnun kalmadım ve en önemlisi servis sıkıntısı çektim. Ancak ilerleyen yıllarda Samsung Türkiye'ye kendisi geldi herhalde bazı şeyler değişmiştir. Neyse hemen telefonlara bakmaya başladım. Ekranlar muhteşem. Galaxy Mega diye bir model vardı çok etkileyiciydi. Ancak asıl Note 3 ilgimi çekti. Aslında işimi görebilecek bir çok özelliği var telefonun. Fiyatı tabii ki 2.000 küsür lira. Aklım bir süre gitti geldi. Özellikleri diğerlerinden uzak ara daha iyi ve Samsung'un eklediği programlar verimlilik açısından yararlı olacak gibi. Ama fiyata bakıyorum hemen vazgeçiyorum. Eski modeline bakınca benzer özellikler var fiyat biraz daha uygun 1.000TL'nin az üzeri. Daha uygun fiyatlara da S3 diye bir model var. Baktım fena değil özellikleri işimi görebilecek gibi. Meğer bu geçen senenin en iddialı modeliymiş bu sene S4 modeli çıkmış yerine. Samsung hızını alamayıp S4'ün de yeni modelini yapmış. Bunlar yetmezmiş gibi her telefonun mini modelleri de var. Fiyatlar daha makul gibi alışveriş listesine yazalım bakalım. Birde Ace gibi başka telefonlar var. Bunlarda da mantık orasından burasından özellikleri budayıp, fiyatları ucuzlatmak gördüğüm kadarı ile. Listeye bir kaç model yazıyorum Samsung cephesinden.
Sonrasında rafta General Mobile Discovery diye bir telefon gördüm. Bu ne dedim, reyondaki çocuk "abi bu fiyat/performans canavarı" dedi. Fiyat yaklaşık 700TL. 2 telefona ödenecek para diğerlerinin bir tanesinden ucuz. Ama General Mobile kimdir nedir bilmiyorum. Telefonu elime alıp kurcalayınca hoşuma da gitti. İnce bir cihaz, diğer birçok marka gibi bu da leğen plastiği. Belki bu biraz daha kötüsü. Ancak telefonu açınca ekran gayet güzel. Onu soruyorum, reyon görevlisi var diyor, bunu soruyorum görevli o da var diyor. Ulan ne yok bu alette de fiyat bu şekilde. Bir türlü anlayamadım bu noktayı. Tamam dedim gidip şunu bir araştırayım.
Eve döndüğümde açtım bilgisayarımı. Google'dan hemen bir arama. Nedir bu General Mobile Discovery. Yazılanlar tam kafa karışıklığı yaratacak şekilde. Bir kısım tıpkı reyon görevlisi arkadaşın söylediği gibi fiyat/performans canavarı deyip yere göğe sığdıramıyor, bir diğer kısım yeni çöpçüler kralı gibi başlıklar altında yerden yere vuruyor telefonu. Beğenmeyenlerin neden beğenmediğini anlamaya çalıştım. Bir kısım site, bunlara telefon göndermedi veya reklam vermedi diyerek markayı yerden yere vurmuş. Diğerlerinde de belli ki tam aksi olmuş yere göğe koyamıyorlar. Her iki uca da güvenilmeyeceği belli.
Kullanıcı deneyimleri bakmak için forumlara doğru yola koyuldum hemen. Kullanıcıların şikayet ettikleri konular yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Ekranda ölü piksel sıkıntısı, şarj girişinin kırılması en çok şikayet edilen konular. Ölü piksel için satın alma sırasında kontrol etmek yeterli olur. Sonra çıkarsa o tabii bilinmez. Şarj girişi ise fazla zorlamadan dolayı kırılıyor anlaşılan, dikkatli olunacak... Ama hala asıl sorunun cevabı yok. General Mobile aslında kağıt üzerinde kurulan bir firma anlaşılan. Telefonları Blu Products diye bir Amerikan firması tasarlıyor ve Çin'de ürettiriyor. Amerika'da, Çin'de ve farklı ülkelerde farklı markalarda satılıyor. Türkiye'de de General Mobile markası altında satıyorlar telefonu. Arkasında Telpa isimli firma var. Bundan on yıl veya daha önceden tanıdığım bir firma. Servis konusunda sıkıntı yaşanabilir belki, sonuçta aradan yıllar geçmiş. Ancak telefonun fiyatı öyle cazip ki, daha doğrusu aldığınız özelliklere rağmen ödenen para mantıklı demek daha doğru. Tüm bunları düşünürken yazının başlarında yazdığım gibi güvendiğim bir site olan Teknoseyir'in bu telefonu incelediğini gördüm. Buradaki videoda enine boyuna tartışmışlar ve benim araştırmalarımda çıkan sonuca yakın yorumlar yapmışlar.
O akşam yatarken ertesi gün riske girmeye karar verdim. Telefon işimi görecek, fiyat uygun, eh Levent Pekcan kullanmış yorumlamış, belirli koşullarda alınır diyor. İlk adımda 2 adet telefon bir hafta sonra artı 2 adet telefonu alırken tercihimi General Mobile Discovery'den yana kullandım. Telefonun her tarafta incelemesi var. Hatta verdiğim Teknoseyir linkini inceleyin bayağı bir fikir sahibi olursunuz. Burada asıl konu beklentiler ve kendi kendinizle kalınca düşündükleriniz... Son bir haftadır 2 adeti yoğun kullanımda, iki gündür ise diğer ikisi kullanıma girdi. Sorun yok ama biraz daha kullanıp deneyimlerimi sizlere aktarmaya çalışacağım..
Ama telefon alacaksanız çarşıda pazarda durum karışık. Dersinize çalışmadan harekete geçmeyin...
Devamı gelecek....
Mini Koo Non-Electric Speaker
Artık hepimizin akıllı telefonları var. Hoş benim yok ama çoğumuzun var. Ne olursa olsun telefonlardan müzik dinlemek için hemen her gün garip fikirler çıkıyor ortaya. Çinli bir firma tamamen akustik prensibine dayanan yani aslında horn yapısına dayayan Mini Koo Non-Electric Speaker ürününü üretmiş. Gerçekten güzel görünen sistem maun ağacından üretilmiş. Aslında bu tarz bir projeyiyi bende yapım. Bu kadar güzel gözükmüyor ama fikir aynı. İşe yarıyor mu derseniz evet yarıyor ama ortaya çıkan şey ile müzik dinlemek pek mümkün değil. Bir ara projeyi eklerim...
Filmlerde Pikaplar ve Plaklar; Le Corps de mon ennemi
Le Corps de mon ennemi (Düşmanımın vücudu) isminden anlaşılabileceği gibi Fransız filmi. 1976 yapımı film cinayetli polisiye filmi şeklinde özetlenebilir ama biraz can sıkıcı Fransız versiyonu tabii ki :) Film dönemin iyi yönetmenlerinden Henri Verneuil tarafından çekilmiş. Konu ise çok bilindik. Fakir adam zengin kızı tavlar, kızın ailesi olmaz der. Zengin aile kendi arasında sorunlar yaşar, kavga çıkar, ondan sonra cinayet işlenir Kullanılan silah başka cinayetlerde kullanılmıştır, işler karışır. Filmin sonunda da klasik Fransız filmi sonu yaşanır. Yukarıda Jean-Paul Belmondo ile birlikte Nicole Garcia görülüyor. Cezayir doğumlu Fransız aktrist günümüzde film yönetmeni ve ilginç işlere imza atıyor. Seyredilir mi derseniz, eh işte derim..
Neyse yukarıdaki resimde tanıdık bir pikap ağzımızı sulandırıyor. Hayır bayana değil pikaba bakın; Hydraulic Reference...
Sun Ra Mısır ve İtalyada
Sun Ra Mısır ve İtalya'da önemli tapınma merkezlerini ziyaret ederken çekilmiş bir video. Kenarda köşede bulunsun diyerek bloğuma ekleyeyim dedim.. İlk başta çalan Watusa isimli şarkıyı pek severim. Sayısız konserde de Sun Ra orkestraları tarafından mükemmel şekilde seslendirilmiştir. Hal böyle olunca şarkı kendi başına bir marş halini almıştır gönüllerde veya en azından benim gönlümde.. Bu arada adamların mutluluğu gözlerinden okunuyor...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)