Thodio iBox XC
Bu sıralar eli kalem tutan herkes akıllı telefonlardan müzik dinlenebilecek tasarımlar yapıp satıyor. Eh bize de bol bol malzeme çıkıyor. Thodio isimli bir firma yukarıda gördüğünüz iBox XC sistemini tasarlamış. Üründe Apple ürünleri için dock ayrıca Bluetooth bağlantısı bulunuyor. Ürünün hoparlörleri kevlar, ayrıca içerisinde 2×100W güç üretebilen bir Tripath TK2050 amplifikatör bulunuyor. 9 kiloluk ürün, 43x27x28 cm boyutlarında. Fİyatını merak ettiyseniz sadece ama sadece 600 Euro'cuk. Bu arada tabii ki farklı tahta seçenekleri de mevcut.
Eski Çanta ve Valiz
Arada sırada sizlerle hoşuma giden fotoğrafları paylaşıyorum. Bunların birçoğunda bolca efekt olsa da, abartılmadığı sürece ben seviyorum bu farklı etkileri. Yukarıda kim tarafından çekildiğini bilmediğim bir fotoğraf var. Eski bir çanta pikap, bir valiz ve plak kapağı kullanarak güzel bir atmosfer yaratılmış bir de üzerine güzel bir vintage efekt verilince pek hoş olmuş. Sitemizi takip eden okuyucularımızdan bu tarz çalışmaları olanlar varsa bizi bilgilendirsinler. Okuyucularımızla paylaşmaktan çok mutlu oluruz...
Hoş Bir Sony Sistem
Yılını bulamadığım eski bir Sony sistem. Pikap 5011 modeli zaten kocaman yazıyor ama cihazları tanımıyorum. Anlaşılan amplifikatör ve radyodan oluşan bir sistem ancak tasarım çok hoşuma gitti. Bu tarz Sony cihazları ile denk geldim ama bu modelleri görmedim. Aslına bakarsanız şu ahşap kasaların içerisindeki cihazlar nedense benim çok hoşuma gidiyor. Cihazlara bir sıcaklık geliyor sanki. Günümüzde bazı firmalar bu sistemi kullanmaya devam ediyorlar. İlk aklıma gelen Leben. Bu tarz ahşap tasarımların özellikle de vintage cihazların kendisine göre bir müşteri kitlesi var günümüzde. Sebep bu cihazların günümüzde bile göze hoş gelmesi mi yoksa geçmişe duyulan özlem mi bilemiyorum ama benim bile ağzım sulanıyor yahu....
İbretlik: Erken Türk Heavy Metal camiası
Videoyu bulup çıkartan sevgili Taner Kahraman. Bende Facebook üzerinde denk gelince hemen seyretmeye başladım ve koptum nedense. Bizim ekonomik durumumuz Avrupa'dan kötü "ühü ühü" bizde onların imkanları olsa neler yapardık sohbetinden tutun, TRT spikerinin sizin müzikte vahşet var, ısrarla bunun üzerine gitmeye çalışıp, videodaki gençlerin Türkiye'de yok öyle bir şey demeleri senelerce sürüp giden bir olayın erken dönem yansımaları herhalde. Zaten iş doksanlarda Ataköy cinayeti, saçma sapan şeytancılık olayları ile rayından iyice çıkmıştı. Videonun sonunda Emre Kongar hoca noktayı koymuş. Bu arada o dönemlerdeki kot ceket üzerine dikilen "peç" olayına bende girmiştim. Nasıl bir kavram karmaşası ise, evde annem kot ceketimin arkasına, üzerinde eşek kadar Baphomet olan Venom "peç"i dikiyordu. Anlatmakla bitmez o hikayeler. Video izlenesi, arkasından anılar gözlerimizden akıyor geçiyor zaten...
Gong - Angels Egg (Radio Gnome Invisible Part 2) Plak
Öncelikle dikkat bu yazıyı okurken kafanız biraz(cık) bulanabilir. Lütfen ayarlarınızla oynamayınız.
Gong, çok sevdiğim bir topluluktur. Ancak tarihçesi biraz karışıktır. Herhalde toplulukta ne olmuş ne bitmiş çok az insan ezbere sayabilir. Aslında karmaşa topluluğun kuruluşunda başlıyor. Gong genel anlamda İngiliz ve Fransız müzisyenlerden oluşuyor ancak kurucusu Daevid Allen, bir Avusturalyalı. Topluluğun içerisinde bulunan müzisyenler göz kamaştırıcı; Allan Holdsworth, Tim Blake, Didier Malherbe, Pip Pyle, Gilli Smyth, Steve Hillage, Francis Moze, Mike Howlett ve Pierre Moerlen. Yok yetmez diyorsanız Bill Bruford, Brian Davison, Don Cherry ve Chris Cutler diye devam edebilirim. Don Cherry ne alaka derseniz ki ben demiştim valla.. Ama 1970'lerin Don Cherry diskografisine girildiğinde zaten çıkmak mümkün değil. Kurcaladıkça daha ilginç şeyler çıkıyor. Bazı kayıtları bulmak imkansız gibi. Plaklardan bahsetmiyorum bile. Ben uyarayım, bulaşırsanız yanarsınız. AMa bulaşın, tavsiye ederim...
Gong'un kuruluşu da evlere şenlik. 1967 yılında Daevid Allen, Soft Machine topluluğundayken bir şekilde İngiltere'ye giremiyor, yazılan çizilene göre sıkıntı vize. Bu temelden topluluk yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Tam bu dönemde 1968'de Fransa'da büyük öğrenci isyanı çıkıyor, ortalık birbirine giriyor. Topluluk bu dönemlerde rahat durmadığı için tası tarağı toplayıp İspanya yolunu tutuyorlar. Bu dönemin hemen arkasından topluluk absürd ve gönlümüzde ayrı bir yeri olan bağımsız Fransız plak şirketi BYG ile albüm anlaşması yapıyor. Şimdi hikayeye buradan girdim ama hikayenin sonunu getirmek kolay değil. Çünkü topluluğun üretken diyebileceğim 1970'li yıllarda hemen her yıl birileri gidip birileri geliyor topluluğa. Bu karmaşa yetmiyormuş gibi topluluğun lideri de değişebildiği için bir çok makalede hem yıla hem lidere göre isimlendirmeler yapılır Gong için. Ayrıntılı bilgi isteyenler internet üzerine Gong üzerine güzel makaleler okuyabilirler. Diskografiyi ele geçirmek ise yıllar sürecek bir süreç. Artık plak olarak mı alırsınız, CD olarak mı alırsınız bilemiyorum ama ben daha tamamlayamadım ne yazık ki...
Arka kapak oldukça şenliklidir. Tüm baskılarda aynı. Altta renkli hikayenin özetini bulabilmek mümkün... |
Şimdi gelelim 1973 ile 1974 yılları arasına. Bu dönemde Gong kadrosunda Steve Hillage'ı görüyoruz. Bu süreç içerisinde "Radio Gnome Trilogy" ismi verilen 3 albümlük son derece sağlam bir albüm dizisi çıkıyor; "Flying Teapot", "Angel's Egg" ve "You". Bu üçleme sırasında topluluğa giren çıkan müzisyenin hadde hesabı yok. Bu yüzden biz direkt olarak yazımıza konu olan Angel's Egg ile devam edelim.
Albüm dediğim gibi konsept bir yapının parçası olunca işler karışık. Plak kapağında hikaye anlatılıyor gayet güzel hatta çizimli olarak. Hemen kısaca özetleyeyim.. Evet toplanın millet... Bir önceki albümde başlayan Gong mitojisinin devamı olarak albümün başında kendimizi bir iksir içip kafası dumanlanmış halde uzayda dolaşırken buluyoruz. Nasıl yani dediğinizin farkındayım, Gong mitolojisi bu, her şey olabilir. Meraklılar daha beter bir hengame hatta bir üst versiyonu için Stereo Mecmuası'nda bol bol bahsettiğimiz Magma'ya da bakabilirler. Neyse... Uzayda oradan oraya savrulurken Captain Capricorn ile denk gelip Gong gezegenini buluyoruz. Buluyoruz diyorum da, bulan Zero isimli kahramanımız. Aman ne güzel gezegen buldum diyerek ortalıkta takılan Zero, bir fahişe ile vakit geçirmeye başlar. Bu fahişe aslında ay tanrıçası Selene'dir. Zero iksirin etkisindeyken bu yeni gezegeni keşfetmeye devam eder. Burada her türlü absürdlük vardır, neyse çok ayrıntıya girmeden kahramanımız Gong baş tapınağını bulur. Bu arada tapınağın aslında görünmez olduğunu da söyleyeyim. Efendime söyleyeyim, tapınakta albüme ismini veren Angel's Egg'i (meleğin yumurtası) bulur. Akabinde Zero, kendini büyük bir olayın içinde bulur. Zero dünyaya dönüşte büyük bir festival düzenlemesi gerektiğini ve festival sırasında konserlerde herkesin üçüncü gözünün açılmasına yardımcı olup dünyada yeni bir çağ başlatmalıdır. Olayın içindeki iksirin ne olduğunu hikayeden tahmin etmişsinizdir herhalde. Bunun haricinde Gong dünyasında bol bol gördüğümüz Tibet, Hindu ve benzeri gizemli inanç sistemlerinin etkisini bu albümde en üst noktalarda olduğunu görebiliyoruz. Tabii ben bazı şeyleri okuyan açısından eğlenceli olsun diyerek esprili bir şekilde anlatmaya çalıştım. İşin içine girdikçe yaratılan mitosun eğlenceli olduğunu düşünüyorum...
Orijinal plak etiketinin arkasından Virgin etiketlerde değişiklik yapınca kullanılan beyaz etiket bu...
Albüm 1973 yılında Virgin Records tarafından basıldı.. Plağın ilk baskılarının kapağı açılır (gatefold) şekilde tasarlanmış. Bu kapak ve içerisinde gelen booklet içerisinde mitoloji daha doğrusu Gong mitolojisi ayrıntılı gezinme kılavuzu, karakterler, sözlük ve topluluğun müzisyenleri hakkında bilgiler vardır. Bu ilk baskının plak etiketi de değişiktir. Hatta etiket üzerindeki Selena'nın az giyimli dünyevi suretinde sansür olması için bazı yapıştırmalar olduğu söyleniyor. Söyleniyor diyorum ama ben bu edisyonları kendi gözümle görmedim. Bu plağın olma ihtimali olan bir kaç arkadaşım var, aklıma gelince bir bakacağım. Şarkı listesi şu şekilde;
Side one (Yin / Side of the Goddess)
"Other Side of the Sky" (Tim Blake, Daevid Allen) – 7:38
"Sold to the Highest Buddha" (Mike Howlett, Allen) – 3:10
"Castle in the Clouds" (Steve Hillage) – 1:13
"Prostitute Poem" (Gilli Smyth, Hillage) – 6:05
"Givin My Luv to You" (Allen) – 0:42
"Selene" (Allen) – 3:42
Side two (Yang / Side of the Fun Gods / The Masculung Side)
"Flute Salad" (Didier Malherbe) – 2:46
"Oily Way" (Allen, Malherbe) – 3:01
"Outer Temple" (Blake, Hillage) – 1:09
"Inner Temple" (Allen, Malherbe) – 3:21
"Percolations" (Pierre Moerlen) – 0:40
"Love is How U Make It" (Moerlen, Allen) – 3:25
"I Niver Glid Before" (Hillage) – 5:37
"Eat That Phone Book Coda" (Malherbe) – 3:10
Yukarıda bahsettiğim Gong mitolojisini anlatan inlay den bir sayfa. Bir şekilde edinmek mümkün...
Albüm zihin açıcı. Laf aramızda kayıt şaşırtıcı derecede iyi ama söz konusu Gong olunca kayıt kimin umurunda. Buradan Universal Music Türkiye'ye de teşekkür ediyorum. Önce Zappa'lar, arkasından Magma'lar, bir bakıyoruz Gong'lar. Firma, aklıma gelmeyecek ürünleri büyük bir çabuklukla ve en önemlisi Avrupa ile kıyaslandığında gerçekten makul fiyatlarla getirip, benim gibi müzikseverlerin büyük hayır duasını alıyor. Universal Music firmasından Metin Kösemen ile bir ara yazışma şansım oldu müzikseverlerden pek tepki gelmediğinden bahsetti. Tabii ki Gong vesaire gibi toplulukları dinleyenlerin sayısı ülkemizde son derece az ancak Universal Music oldukça kapsamlı bir kataloğu ülkemize getiriyor. Göz atınız, göz attırınız... Ben önümüzdeki günlerde büyük eşeklik edip salak gibi almadığım Faust'ları da alacağım.. Evet Krautrock topluluğu olan. Bu yazı bol teşekkürlü oldu ama albüm bana Audio AVM tarafından gönderildi. Sevgili Ozan Turan'a da buradan teşekkürler.
Albümün tarzını yazmadım şimdi fark ettim. Albüm içerisinde caz etkileri bulunan, bolca progressif öğe içeren, bir yanıyla psychedelic rock'a göz kırpan, bazı eleştirmenlere göre space rock türüne giren, bence ise "rock a la Gong" tarzı bir albüm. Vallahi kulağı delik, farklı bir şeyler denemeye meyilli okuyucularımıza şiddet ile tavsiye edilir. Albümden alacağınız en büyük zevki Flying Teapot, Angel's Egg ve You'yu hep birlikte hikayesine doya doya dinlemek olacaktır. Bu durum bir çok meraklı açısından normal kafayla çekilmeyeceği için dinleme odanızda bol bol "ayran" içmeyi unutmayınız...
Angel's Egg gibi bir albüme başka türlü bir inceleme yazılamazdı herhalde...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)