Hadi Bakalım Yandan Yandan!
Bu animasyonu geçenlerde e-postamda buldum ve çok güldüm. Aslında şöyle bir bakınca ters bir şey yok, duvarda bir jukebox, çalan müziğin etkisi ile garson kızımız dans ediyor. Gelen mesajda lütfen bu animasyonu uygun bir oyun havası ile dinleyiniz diyordu. Bunu yapınca olay bir anda saçma sapan hale geliyor. Tercihen Ankara pavyonlarında çalan türden bir müzik pek hoş olabilir bu animasyon için. Favori şarkılarınızı aşağıdaki yorum kutucuğuna bırakabilirsiniz. Ben benimkini yazayım, Ali Yaprak ile Parlement Geceleri isimli güzide eserin ilk şarkısını tavsiye ediyorum...
Bir Konser Kolajı: Peter Brötzmann ve KonstruKt
Peter Brötzmann ve KonstruKt konserinde Reha Arcan'ın çektiği kareleri basit bir düzenleme yazılımı ile azıcık oynayıp yukarıdaki kolajı yaptım ve pek hoşuma gitti. Bir arada konserde imzalattığım cicilerin fotoğraflarını eklemem lazım bloğuma. Sanırım konserden bir videoda eklenir yakın zamanda Youtube'a. Onu da haber veririm gelemeyen dostlar için bir tat bir doku olur....
Yeniden! Peter Brötzmann ve KonstruKt @ İstanbul Karga Bar
Yahu seneler nasıl geçiyor. İlk Peter Brötzmann ve KonstruKt konserini 2011 yılında seyretmiştim. O ilk konser oldukça ters bir zamana gelmişti, bu seneki konser yine ters bir zamana denk geldi. Konseri tam sevgililer gününe denk getirmişler, yani 14 Şubat. Bir çok insan için oldukça sakat bir tarihtir 14 Şubat, ama eşimle sevgililer günü kutlamadığımız için bu ilk badireyi atlattım. Ancak işlerim biraz yoğundu ama böyle bir konser için hele ki Peter Brötzmann gelmişken, beni kimse durduramazdı. Aslında ilk plan 11 Şubat 2014 tarihinde Okay Temiz üstadı, Sainkho Namtchylak, Peter Brötzmann ve diğer müzisyen dostlarla birlikte CRR Konser Salonunda seyretmek arkasından ve 14 Şubat Peter Brötzmann ve KonstruKt performansını seyretmekti. Ancak evdeki plan ne yazık ki çarşıya uymadı, CRR'deki konsere gidemedim ve İstanbul'da bir hafta civarında kalabileceğim bir aralık yaratamadım. Ne diyelim sağlık olsun, bir sonraki defaya...
Şans bu ya, geçen sene plak arşivimde düzenlemeler yaparken benim kişisel müzik yolculuğumda çok özel bir yeri olan Peter Brötzmann'ın "Machine Gun" albümünün son derece nadide bir baskısını almıştım. Konsere giderken yanıma bu plağı ayrıca KonstruKt topluluğunun gerçekten Türk caz müziği tarihinde değeri henüz yeterince anlaşılmayan ancak ilerleyen senelerde anlaşılacağını umduğum Turkish Free Music kutu setini yanıma aldım. Normal insanlar şehirler arası bir yolculuğa çıkacakları vakit temiz giyecekler ile çantalarını doldururlar, benim çantamda plaklar vardı. Garip adamın hali bir başka oluyor...
Bu tarz konserlerde hemen her zaman olduğu gibi sevgili Reha Arcan ile beraberdik. Zaten bu sayfada gördüğünüz tüm fotoğraflar kendisini tarafından çekildi. Ufak bir atıştırma derken yavaş yavaş konser saati yaklaşıyordu. İşler güçler dolayısıyla ayrıldık ve konser saatinde buluşmak üzere herkes bir tarafa koşuşturdu. Bende fırsattan istifade Figuratif mağazasında coşku yaşamaya karar verdim ve sevgili Murat Tireli ile buluştum. Figuratif 'e gidince bir şeyler almadan durmak pek kolay değil tabii ki. Ben de durmadım, zaten dükkan benim sayılır yahu :) Neyse yavaş yavaş saatler yaklaşıyordu. Murat Tireli'nin mihmandarlığında pek aşina olmadığım Kadıköy gecelerine doğru yelken açtım. Dunia'nın yerini tespit ettim, bir daha ki gidişimde "Müzik Hayvanı" ekibinin sıklıkla organizasyonlar yaptığı bu mekanı da gidilecekler listesine ekledim. Karga isimli mekanı bulduk ve konser saatini beklemeye başladık.
Konser saati yaklaşır iken sevgili Reha Arcan'da Kadıköy'e ulaştı! Artık konser zamanı...
KonstruKt ve Peter Brötzmann albümü Dolunay ve arkasından gelen diğer albümler derken KonstruKt topluluğu meraklı müzikseverlerin hemen fark edebilecekleri bir gelişim içerisindeydi. Eklisia Sunday, bu gelişim sürecinin önemli yapı taşlarından bir tanesiydi bana sorarsanız. Farklı tonlar, farklı melodiler derken, müzisyenlerde kendi müzikal gelişimlerini ve farklı enstrümanlar konusundaki hünerlerini dinleyicilere bir nebze de olsa hissetttir-mişlerdi. Turkish Free Music kutu seti içerisindeki özellikle de topluluğun kendi albümü diyebileceğimiz Bulut plağında daha önce hissettirilen şeyleri bu defa somut olarak duyma fırsatı bulduk. Meraklılar bu plağın A yüzünde "Bulut" ve özellikle "El Gato" (for Gato Barbieri) şarkılarını dinlediklerinde eminim bu duyguyu fazlasıyla tatmışlardır. Bu kez müzikal gelişimi canlı canlı duyma fırsatım vardı ve gördüklerim beni çok mutlu etti hatta etkiledi.
Bu tarz yenilikçi müzik içerisinde beni en heyecanlandıran şeylerden bir tanesi, sahnede 5 müzisyen var iken, sanki 20 müzisyen varmışcasına, melodi, ton ve enstrüman bombardımanına tutulmaktır. Bu bombardıman, "bakın ben bu enstrümanları çalıyorum" tarzı bir yüksekten bakış yerine müziğin bir parçası haline geldiği zamanlarda ortaya çıkan şey tam bir "coşku"dur müzikseverler için. KonstruKt bu açıdan büyük bir mesafe kaydetmiş. Gerçekten iftihar edilecek bir durum! Topluluğu oluşturan Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden'i farklı projelerde dinlemiş ve/veya dinleyen okuyucularım vardır ancak bu müzisyenler bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey neredeyse bir "büyü" gibi. Konser akşamı manzara çok acayipti değerli okuyucum, 2011'de seyrettiğim KonstruKt'ün çok ötesinde şeylere tanıklık ettim.
Peter Brötzmann için bir şeyler yazmak benim için kolay değil zaten haddime değil. Büyük usta yaşlanıyor artık ancak yaşına rağmen o kendisine özgü tonu hala dimdik ayakta. "O" ton ayakta ve enstrümanlarına saygısı hala en üst düzeyde. "O" ton durduk yere elde edilmiyor değerli okuyucum, bilgi ve uğraş gerektiriyor. Üstat, şarkı aralarını bırakın zaman zaman şarkıların içerisinde enstrümanlarının tonunu ayarlıyor bıkmadan usanmadan.
Bu konserde bambaşka bir Brötzmann seyrettim. Mekanda oradan oraya yolculuk ettik ve hatta zaman zaman "Ruhlar" ve "Hayaletler" bize yolculuğumuzda eşlik etti. Çok acayipti çok! Bu arada konser sırasında çok kez Brötzmann, gözlerini kapatıp KonstruKt müzisyenlerini dinleyip hoşuna gittiği çok belli edecek şekilde gülümsemesi gözümden kaçmadı. Hele ki, Korhan Futacı'nın bir anda girdiği solo sırasında üstat öyle bir bakış atıp, başını sallayıp gülümsedi ki, eminim o solo Brötzmann'ı bambaşka bir zamana, kuvvetle muhtemel geçmişe götürdü.
Çok güzeldi çok...
Tabii ki yanımda plakları imzalattım. Türkiye gibi bir memlekette Peter Brötzmann'ı ikinci kez seyretme fırsatım oldu. Sevgili arkadaşlarım Reha Arcan, Murat Akduman, Murat Tireli ve ismini bilemediğim dostlarla beraber harika bir müzik akşamına tanıklık ettik. Yalnız bu yazıdaki en büyük teşekkür değerli eşime gidiyor. Beni anlayan ve olduğum gibi kabul edip 14 Şubat Sevgililer Günü saçmalıkları bir kenara bırakıp şu sıkışık zamanda konseri kaçırmamam konusunda sonuna kadar destek olduğu için! İlk konser gerçekleştiğinde daha yeni evliydik ve yine sıkışık bir zamandı; 3 yıl sonra yine tablo aynı. Umarım bir sonraki KonstruKt konseri benim açımdan uygun bir zaman diliminde olur. Yahu dostlar zorla başımı derde sokacaksınız, malum; çekirge bir sıçrar, iki sıçrar....
Geçen konser yazısında yaptığım gibi bitireceğim bu yazıyı; KonstruKt (Umut Çağlar, Özün Usta, Korhan Futacı ve Korhan Arguden) elinize, kolunuza, nefesinize ve yüreğinize sağlık! Peter Brötzmann'a Allah uzun ömürler versin, daha nice performanslarını keyifle dinleyelim...
Yazık Lan Bu Zamanın Gençlerine!
Geçenlerde bir arkadaşlarımız ile beraberdik. Onların ufaklıklar tam teenage dediğimiz yaştalar. Tam böyle gezme, tozma zamanlarındalar. Sohbet muhabbet devam ediyor, çocuklar dedim ne dinliyorsunuz. Hakan amca (ulan, nasıl yani, ne amcası) Miley Cyrus, Justin Bieber, Rihanna, Beyoncé falan dinliyoruz dediler. Eh dedim olur, bizde bu yaşlardayken popüler müziği biliyor ve dinliyorduk. Ama tabii ufak bir fark vardı, o dönemlerde pop müzik dünyasında Madonna var, Michael Jackson var, var oğlu var... Şanslı bir gençlik idik sanırım.
Justin Bieber'in bir kaç şarkısını duymuştum daha önce. Nasıl söyleyeyim size bildiğiniz facia, müziğin katledilmesi gibi bir şey. Hep aynı ritm, üzerine "kız ben seni yirim" tarzı saçma sapan sözler al sana pop albümü. Rihanna'yı da biliyorum ama ilk zaman şarkıcı mı manken mi ondan emin olamamıştım. Bunların içinde en müzik ile alakalı olanı Beyoncé denilen hanım kızımız ama bana sorarsanız müziği dayanılacak gibi değil. Neyse, Miley Cyrus neymiş diye bir bakayım dedim. Cyrus soyismi yabancı değil, meğer country müzisyeni olan Billy Ray Cyrus'un kızıymış. Neyse üç beş şarkısına bakındım, aman Allah'ım dedim. Kızım olsa evlatlıktan redderim. Neyse büyük konuşmayayım şimdiden. En son klibini yukarıya ekliyorum.
Müzik dersen facia, sözlerden zaten kimse bir şey beklemiyor da, çıplaklık işinin b*ku çıkmış artık. Tamam bu olaylara hiç karşı değilim tam tersine severim bile. Bizim zamanımızda da Madonna filan yapardı böyle şeyler ama bir yerlerinde biraz estetik olurdu, gözünüze girmezdi. Tabii ki gençler dönemin popüler müziğini dinleyecek ama ben popüler müziğin bu kadar b*ktan hale geldiğini bilmiyordum.
Bir yandan da aklıma kötü şeyler geliyor. Düşündüm çocuğum olmuş, büyümüş baba bana Miley Cyrus'un albümü al diyecek. Tabii ki eşşek gibi alacağız, ondan sonra evde bangır bangır bu müzik çalacak. Bari metalci olsa ona alışkınım biraz... Bu olacak gibi değil be! Wrecking Ball kafana düşsün be kızım!
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)