Bir Teknik Servis Hikayesi: Mad Catz


Senelerden beri Mad Catz firmasının R.A.T. serisi farelerini kullanıyorum. İlk  R.A.T. 7 faremi sağolsun bir arkadaşım Amerikalardan valizinde getirmişti. Sonrasında o fare firmanın ilk jenerasyon ürünlerindeki üretim hatası sebebi ile Amerika'ya gitti geldi. Elim  R.A.T. 7'ye çok alışınca birkaç tane daha satın aldım. Hala ilk aldığım fare çalışıyordu ancak altındaki ayaklar zaman içerisinde aşınınca performans düşüklüğü yaşamaya başladım. 

Malum memlekette Paypal kullanılamayınca eBay gibi sitelerden bu tarz ıvır zıvırları satın almakta zorluk çekiyoruz. Dolayısıyla elim kolum bağlandı. Bende bir umut üretici Mad Catz firmasına mail atıp durumu izah ettim. Eğer imkan varsa ayakları sizden satın alayım dedim. 

Aynı gün içerisinde geri dönüş yapıldı. Mouse'u nereden aldığımı sordular Amerikan Amazon'u şeklinde cevap verdim. Bu cevabın arkasından bir mesaj daha geldi, ürünü Amerika'dan aldığım için yedek ayakların yarın sabah Amerika'dan yola çıkacağını söylediler. Sonrasında bir mesaj daha geldi. Amerika'dan yedek parçaların gelmesi uzun sürebilir mağdur olmayın diyerek İngiltere'den yola çıkartıyoruz dediler. Ben tabii şoklardayım. Bizim memleketin servislerine alışınca insan yerine konulduğunuzda afallıyorsunuz. 

Bu arada ecnebi memleketlerde garanti süresi 1 yıl. Benim mouse ise herhalde 6-7 senelik. Garanti filan hak getire! Neyse yaklaşık 1 hafta sonra yedek ayaklar elime ulaştı... 


Tek yapmak gereken eski ayakları yerinden çıkartmak.  R.A.T. 7 komple metal şasiye sahip olunca bu çok zor bir operasyon değil. Ayak yuvalarını da isopropil alkol ile sildim. Tertemiz oldu. 


Arkasından üreticinin gönderdiği ayakları yerine taktım. Tıpkı ilk aldığım günkü performansına geri geldi  R.A.T. 7. Belki bir fareye 100 Dolar vermek mantıklı değil gibi gözüküyor ama 6-7 sene kullanıp üzerinde çizik bile yapamamışım, bir de üzerine üreticisi bu denli eski bir ürüne hala destek veriyor. 

Allah'tan  R.A.T. mouse'ların üreticisi Mad Catz Türkiye'de yok. Üç kuruşluk ayaklar için muhtemelen kavga gürültü olur sonunda mouse'u bir kenara atardım herhalde.... 

Caz Tarihinin En İyi 25 Albümü



Stereo Mecmuası web sitelerinde devinim bitmiyor. Bu sıralar Caz Tarihinin En İyi 25 Albümü diye yepyeni bir yazı dizisine başladık Müzik sitemizde. Adından belli olacağı gibi tarihin en iyi 25 caz albümünü ele alacağımız yazı dizisinde genel kabul görmüş bir listeyi baştan aşağı ele alarak her albüm ile alakalı ayrıntıları, sizlerden çok soru gelen bir konu olan hangi baskıları tercih etmeliyiz vesaire gibi noktaları ayrıntılı şekilde ele almaya çalışacağız. Tabii ki bu "ha" deyince yazılacak bir dizi olmadığı için peyderpey ekleniyor yazılar. Buradaki linkte durumu takip edebilirsiniz.

Ayrıca bir de projelerimizin durumunu özetlediğimiz bir sayfamız var. Rahat durmayıp yeni yazı dizilerine atılıyoruz zaman zaman. Onları da bu sayfadan arada sırada kontrol etmenizde fayda olabilir.

Faiz Ali Faiz!


Ne garip bir isim, Faiz Ali Faiz. Geçtiğimiz günlerde alakasız bir konuyu araştırırken kavvali şarkıcısının aşağıdaki videosu ile denk geldim. Nusrat Fateh Ali Khan'ın haleflerinden bir tanesi olarak olarak kabul edilen Faiz Ali Faiz'in seslendirdiği eserin adı: Ishq e Nabi De Andar Pao Dhamal Sare. Türkçe çevirisi "O Dhamaal içinde bir sürü sevgi bulabilirsiniz". "Dhamaal" konusunu burada ele almaya çalıştım. Bir nevi dans formunda trans hali diyebiliriz. Videoda da anlaşılabiliyor aslında...

Yeni Macbook Pro ve Düşündükleri


Dün Apple firmasının etkinliği vardı. Yeni Macbook'lar duyuruldu. Kalkıp bu etkinlikten bahsedip canınızı sıkmayacağım merak etmeyin. Tüm dünyadaki teknoloji sitelerinden ana akım medyaya kadar her tarafta etkinlik ile alakalı bilgileri bulabilirsiniz. Benim amacım PC üreticilerine ve Microsoft'a sövmek bu yazıda. "N'oluyor" önce derseniz aşağıdaki videoyu seyredin. Sonra yazıya devam edin...



Kaç senedir dizüstü bilgisayar kullanıyorum inanın hatırlamıyorum. Bir de üzerine kullandığım hemen her bilgisayar iddialı modeller idi. Güçlü işlemciler, iyi ekran kartları ve saymakla bitmeyecek bir sürü özellik. Örneğin en eski IBM dizüstü bilgisayarlarım hariç hepsinde parmak izi okuyucu vardı. Ne işe yarıyordu derseniz, koca bir hiç.

Kullanmak için bir sürü ayar yapıp, bir güncelleme ile ayarladığım tüm fonksiyonların iptal olması ile saçımı başımı az yolmadım. Apple senelerdir bu özelliği dizüstü bilgisayarlarına getirmedi getirmedi ama sonunda öyle bir getirdi ki, diğer bilgisayar üreticilerine ve Microsoft'a sövmekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Ulan senelerdir şunu biriniz akıl edemediniz mi diye başlıyorum, devamı ne yazık ki iyi gelmiyor.... Bir albüm mü aldınız basın parmak izini ödesin. Biz hala bilgisayarımızı açmak için parmağımızı şekilde şekle sokalım.

Kullanıcılar arasında geçiş yapmanın da harika bir yolunu bulmuşlar. Basın parmak izini kişisel masaüstünüz gelsin. Müthiş!

Touch Bar olayına da bakınca sövme şiddetim artıyor. PC üreticileri senelerdir dizüstü bilgisayarlarda dokunmatik ekran konusunu ön plana çıkartıp duruyor. Sonuç parmak izimizle leş gibi olan ekranlar ve Windows'un canı isterse düzgün çalışan özellikler. Özellik derken tablet gibi kullanmaktan bahsediyorum ekstra bir şey yok.

Apple etkinliğinde adamlar "Touch Bar" özelliğini tanıttıklarında insanın ağzının suyu akıyor. Yahu senelerdir olması gereken özelliği adamlar minik bir dokunuş ile çözmüşler. Benim bilgisayarımda touch pad yüzeyi istendiğinde ek özelliklerle donatılmış bir ekrana dönebiliyor hatta üzerinde jiroskop bile var ama yapabildiklerim ses açma kapama gibi son derece kısıtlı işler. Bir ara almaya iştahlandığım bir Razer bilgisayarda da bu tarz bir ekran vardı ama onda da çok temel işleri yapabiliyordunuz. Apple dün duyurduğu bilgisayarın yazılım altyapısını çoktan hazırlamış, "Final Cut"tan "Photoshop"a kadar küçücük ekranda özellik üzerine özellik idare edilebiliyor.

Biz Windows dünyasında aman efendim açılıştaki minik kutucukları tartışırken gidilen yöne uzaktan bakıyoruz sadece. Ulan Microsoft...

Betül Dengili Atlı söyleşi ve imza günü


Bu ülkede plaklar ile uğraşıp "Betül Atlı" ismini duymamış olan yoktur demek isterdim. Ancak ne yazık ki, arşivcilik ve geçmişimizi kayıt altına alma konusundaki eksikliğimiz yüzünden genç okuyucularımız "Betül Atlı" kim diyeceklerdir.

Bir adam buna dur diyebilmek için uzun senelerdir uğraşıp didiniyor. Plak kapaklarını topluyor, arşivliyor ve topladığı bilgileri paylaşıyor. Sevgili arkadaşım Fikret Çaylak'tan bahsediyorum. Unutulmuş plak kapakları onun sayesinde yeniden geniş kitlelere ulaşıyor.

5 Kasım 2016 günü saat 13:00 ila 15:00 saatleri arasında geçmişten beri bir sürü insanın hayali olan şey gerçekleştiriyor; Betül Dengili Atlı söyleşi ve imza günü!!!



Can Hifi'da yapılacak etkinlik için tüm ayrıntılar düşünülmüş. Eğer elinizde hocanın çizdiği plaklardan yok ise ve o günü ölümsüzleştirmek isterseniz orjinal çizimlerden hazırlanan özel posterlere imza attırabilirsiniz. Bırakın imzayı, bunca yıldır ortalıklarda göremediğimiz Betül Hocanın kendi ağzından kendi cümleleri ile  o muhteşem çizimlerin hikayelerini, bir dönemin Türk müzik piyasasına dair anıları dinleyebileceksiniz. Belki de beraber bir fotoğraf çekilirsiniz...

Şu sıralar ailemdeki çeşitli sağlık sorunları ile uğraşmam nedeni ile maaselef ben etkinliğe katılamıyorum ancak İstanbul'daysanız ve 5 Kasım'da müsaitseniz  Betül Dengili Atlı söyleşi ve imza günü kaçırmayın.

Etkinliğin yapılacağı mekanın yeri aşağıda var. Lütfen fotoğraf ve düşüncelerinizi bizimle paylaşın. Burada yayınlayalım...