H.S.C. Hırdavat


Dün Makita markasından bahsederken hırdavatçılık konusuna da değinmiştim. Arşivimde rahmetli peder ile senelerimizin geçtiği, benim 1993 ile 1999 arasında bizzat idare ettiğim dükkanımızın kartı denk geldi. Buraya da ekleyeyim dedim.

Sanırım oldukça yaramaz bir çocuk olduğumdan benim 1. Sanayi Sitesi dolayısıyla hırdavatçılık maceram ortaokul talebesi iken başladı. Lise yıllarında da devam etti. Şöyle bir düşünüyorum da, o yıllarda çok şey öğrenmişim ve sonraki yıllarda da bayağı işime yaradı doğrusu. Bu kartın muhtemelen en az 20 senelik bir mazisi var. Belki daha da fazla...

Shinola Bluetooth Bookshelf Speakers



Bu tarz aktif hoparlör tasarımlarını çok sevdiğimi bilirsiniz. Shinola markasını da yeni duydum ama fiyatını görünce aşırdım biraz. 1.500 Dolarcık. Firma şu bülteni göndermiş...

Barefoot Sound ile birlikte üretilen bu hoparlörler, genellikle stüdyo için ayrılmış aynı ses imzasını taşır. Modern bir tasarıma sahip hoparlörler hem Bluetooth hem de USB ile uyumludur, böylece müziği kendi tarzınızda çalabilirsiniz. Ayrıca, diğer girişler RCA L / R, S / PDIF ve 3,5 mm stereo jakı içerir. Premium malzemelerden ve bileşenlerden üretilen hoparlörler, güzel oldukları kadar dayanıklıdır. Etkileyici bir dinleme deneyimi sağlamak için yüksek verimli tweeter'lar ve özel woofer'lar içerir. Ayrıca, el boyaması meşe  ve siyah kaplama seçeneklerine sahiptir. Sıra dışı ses kalitesini bir Amerikan estetiğiyle birleştiren hoparlörler, herhangi bir müzik aşığı için olmazsa olmazdır.

Elinize sağlık ama Shinola markasını ben hiç duymadım belki çok bilindik bir şeydir ve benim cahilliğidir ama ortalıkta bunca iyi aktif hoparlör varken niye simi şinanay pardon Shinola olan bir hoparlöre 1.500 Dolarcık vereyim ki...

DJ Prenses


Rahmetli Carrie Fisher'in acısı hala hissediliyor. Gönlümüzün sultanı, prensesimiz için denk gelen bir illüstrasyon hemen sayfamda yerini alıyor. Bu arada R2-D2'dan pikap tezgahı yapma fikri de mükemmel olmuş. Bir yandan Carrie Fisher'in prenses ile bütünleşmesi ne kadar garip bir şey. 


Aslında kendisi kalemi güçlü bir yazar ve bir sürü filmde oynamış bir aktirist. Benim aklıma gelen ilk film 1980 yapımı Blues Brothers olur herhalde. Bir kısmınız When Harry Met Sally diyecektir, bir kısmınız Woody Allen'ın meşhur Hannah and Her Sisters filmini hatırlayacaktır ama bir çoğumuz tabii ki onu yukarıdaki hali ile hatırlıyoruz.

Tabii ki mekanı cennet olsun...

HakanCez ile ARPG Tarihi: Titan Quest: Immortal Throne


Titan Quest: Immortal Throne, ahanda şurada yazdığım üzere ana oyunun üzerine gelen bir eklenti paketi. Yine Iron Lore Entertainment tarafından geliştirilerek THQ tarafından yayınlandı. Bu eklenti paketinin güzelliği orijinal oyundaki hikayenin hemen ardından devam etmesi. Bir de üzerine ana oynanış, geçtiği dünya aynı olunca kaldığımız yerden maceraya devam edebiliyorduk. Antik Dünya ve eylem mücadelesi etrafındaki konumlarda gezinme ile Titan Quest ile aynıdır. Immortal Throne için, oyunun orijinal envanter sistemi elden geçirilmiş, daha önce yazdığım gibi karmaşık olan çok oyunculu  sistemi geliştirilmiş ve yeni bir karakter sınıfı eklenmişti.

Immortal Throne, ana oyunun olaylarından hemen sonra başlar. Titan Typhon'un ağzının payını verip dövdükten sonra  Olimpos tanrıları oynadığımız karakteri "insanlığın kahramanı" olarak selamlar ve insan dünyasının Olimpos tanrılarının koruması olmadan işleyebileceğine karar verirler. Muhtemelen tanrılar insanlardan bıkmış ve kendi dalgamıza bakalım moduna girmiştir. Aman ne güzelmiş diye ortalıkta dolaşırken Rodos'tan sıkıntılı haberler gelmeye başlar.

Kaderimizde itle köpekle de uğraşmak varmış :)
Bunun üzerine "insanlığın kahramanı" olarak biz işi gücü bırakıp Rodos'a geliriz. Apollon'un bir nevi sağ kolu diyebileceğimiz Tiresias tarafından Yeraltı Dünyasında çekişmeye neden olduğu suçlamaları ile canavarlar serbest bırakılır. Rodos'ta işler karışır ve biz işleri ele almaya başlarız. Bu canavar saldırılarının sebebi keşfetmek için Pindos Dağları yakınlarındaki bir bölgeye gönderen büyücü Medea'yı aramaya başlarız.  Bir ipucunu bulunca yolları keşfetmeye başlarız ve Yeraltı Dünyası'na giden yolu buluruz. Asıl işlerini bırakıp ortalığı karıştıran Charon ve Cerberus'u yendikten sonra, Elysium'a doğru yola çıkarız. Burada yeraltı dünyasının tanrısı Hades'in, Olimpos Tanrılarının biz sizle uğraşamayız demesi üzerine, ben uğraşırım dediğini anlarız ve bunun üzerine Hades'in peşine düşeriz.

Charon abimize kayıkta kazandığı paralar az geldi herhalde 

Konu kısaca bu şekilde. Biraz elden geçirilmiş grafikler, yeni skill seti, yeni daha doğrusu geliştirilmiş envanter sistemi, yüzlerce yeni item, yeni artifact sistemi derken bayağı geliştirme olduğunu söylemek lazım. Rodos, Epirus ve Yeraltı Dünyası ile birlikte oyuna yen, NPC'ler, yerleşim alanları filan eklenmesi ile bana sorarsanız başarılı bir eklenti paketi olmuştu Titan Quest: Immortal Throne...