EXORDIUM
Yazı yazmak konusunda daha doğrusu kısa yazı yazmak konusunda gerçekten
başarısız bir adam olarak yeni akvaryum projemi sizlerle yine dozajı kaçmış uzun(ca)
bir yazı ile paylaşmaya çalışacağım. Adım adım neler yaptığımı bol fotoğraf ile
eklemeye çalıştım. Belki bu tarz bir kurulum yapacaklara fikir verir. Bu
okuyacağınız ilk bölüm. Daha birkaç yazı ile başınızı ağrıtmaya devam edeceğim.
PRELUDE
Bundan neredeyse tam 1 yıl önce oğluma sorumluluk bilinci
aşılamak, hayvan sevgisini öğretmek hem de beraber keyifli vakit geçirmek için
ilk akvaryumumuzu kurmaya başlamıştık. Bu akvaryum gerçek anlamda düşe kalka
ilerlediğimiz ama sonunda kendi açımızdan başarıya ulaştığımız bir proje oldu. Artık
kaderin bir cilvesi mi dersiniz bilmem, Covid-19 yüzünden evlere kapanmak
zorunda kaldığımız kış günlerinde, akvaryum projemiz baba oğul çok keyifli
vakit geçirmemiz sağladı. O akvaryum artık salonumuzun ayrılmaz bir parçası. Bu
sene minik dokunuşlarla sistemi daha da iyi çalışır hale getirip, farklı
bitkiler ve belki balıklar ile yolumuza devam ederiz diye düşünüyorum. Bu
akvaryumu kurarken aklımda her zaman bir proje daha vardı. Belki de hobiden
keyif almamı sağlayacak bir tarz;
BLACK WATER
Black water deyince dünyanın dört bir tarafında bu tarz
yaşam bölgeleri mevcut, hatta en meşhurları Güney Amerika'da Amazon bölgesinde.
Ancak beni asıl çeken Güney Asya’nın karanlık suları ve onların sakinlerinden
bir tanesi olan yabani Betta'lar oldu.
Akvaryum.com forumlarında bazı dostlarımızın çok güzel black
water akvaryumlarını gördüm. Zaten o zamanlar yazmıştım bir sonraki projem bu
tarz bir akvaryum olacak diye. Ecnebi
kaynakları araştırdıkça -tabii ki daha geniş imkanları sayesinde- müthiş
tasarımlara denk geldim. Hele ki, bazı biyotoplar beni benden aldı. Vietnam,
Tayland, Sumatra, Endonezya, Kamboçya derken adım adım bu tarz bir akvaryum
yapma fikri daha da ağır basmaya başladı.
Ancak...
Sanılanın aksine 2 dal koydum, suyu koyu yaptım al sana
biyotop oldu gibi bir durum söz konusu değil. Ciddi biyotop çalışmaları suyun
özelliklerinden, su altı yapısına, bitki türlerinden, faunasına, dal kütük ve
benzerlerine kadar bir nevi fotoğrafı çekilmiş bir sahneyi yeniden yaratmak
gibi bir şey. Türkiye şartlarında kolay bir şey değil. Hele ki, benim asıl
ilgimi çeken "peat swamp forests" veya turba bataklık ormanı konsepti
ciddi zor bir biyotop tarzı. Çok absürd su değerleri, 4'lere düşmüş bir PH, çok
özel ağaçlar ve hatta balıklar derken liste uzayıp gidiyor. O da emeklilik
projem olsun diyorum artık... Seneler sonra yapılacak bir proje...
Araştırdıkça, okudukça heyecanım artmaya başladı. Black
water tarzındaki tankı evdeki ofisime kurmak istiyordum. Arada sırada
bilgisayar başında işten güçten bunaldığımda arkama baktığımda o tank benim
kafamı dağıtacak ve beni rahatlatacak ise uğraşmaya değer diye düşündüm. İlk
plan 15-20 litrelik bir akvaryum kurmak idi ama kenarda atıl duran 60x25x30
ölçülerindeki akvaryumun bu iş için daha uygun olacağına karar verdim. Haziran
ayından itibaren çalışmalara başladım.
EKİPMANLAR
Bu akvaryum yine piyasa işi kapaklı ek özelliği olmayan
basit bir akvaryum. Mahallemizdeki İlker Akvaryumdan satın almıştım zamanında.
Temel elektronikler zaten elimde vardı. Akvaryumlar için özellikle
de Betta akvaryumları için olmaz ise olmaz ekipman ısıtıcı malumunuz. 50W'lık Smart
marka bir ısıtıcı tankımız için yeterli gelecek idi. Siyah arka fonda oluşturduğu fazlası
ile alakasız manzarayı ortadan kaldırmak için hemen bir koruma edindim. Hem
balıklar zarar görmez hemde kılıksız ısıtıcının görüntüsünden kurtuldum.
Dophin marka şelale filtre alakasız şekilde elimde vardı.
Ancak elektrik kesintisinde bu tip şelale filtrelerin sıkıntı yarattığını
bizzat görünce motoru akvaryumun içerisinde duran bir şelale filtre satın
aldım. Bunlar genelde OEM ürünler oluyor. Ben Aquawing diye bir markanın AQF380
modelini tercih ettim. Birebir aynı model farklı Çinli markalarda bulunuyor.
Şansıma son derece sessiz bir ürün çıktı. Yalnız aynı ürünü kullanıp sesinden
şikayetçi olan insanlarda var. Muhtemelen seriden seriye fark ediyor. Tavsiye
eder miyim, bilmiyorum bence deneyin öyle alın…
Ben filtrenin içini Eheim firmasının minik yuvarlak Substrat
ve Seachem firmasının Matrix ürünü ile teçhiz ettim. En üste de Sera Crystal
Clear koydum. Substrat ve Matrix biyolojik filtreleme yaparken, olayın mekanik
tarafını Crystal Clear üstlenecek. Filtrenin emiş borusuna da uygun bir sünger
taktım ki, bu diğer akvaryum projesinde de kullandığım bir şey, hem filtrenin
içinin kirlenmesini geciktiriyor hemde faydalı bakterilerin tutunması için ekstra
alan yaratıyor. Ha bu arada elimde bu malzemeler olduğu için bir şey satın
almama gerek kalmadı ama aklımda lav kırığı kullanmak vardı filtre içinde. Dostlar
alışverişte görsün diyerek biraz da lav kırığı attım…
Yaz boyunca şehir dışında olacağım için akvaryumun kurulumu
yaz sonu hatta sonbahara kalacağı için malzeme tedarik süreci ile vakit
geçireyim dedim.
MALZEME KAOSU
İlk olarak kum konusunda karar vermem gerekiyordu. Aklımda
elimde bolca bulunan siyah kumdan kullanmak vardı ama bölgenin biyotoplarını inceleyince
bej rengi silis veya dere kumu tercih edildiğini gördüm. Silis kum sevmiyorum,
bu yüzden dere kumu ile devam etmeye karar verdim. Bunun üzerine elimde az
miktarda bulunan dere kumuna ek olarak Vitasand marka 1-2mm boyutlarında dere
kumu sipariş ettim. Dozajı biraz kaçırmışım birkaç akvaryum kuracak kadar
sipariş vermişim. Neyse kenarda durur artık. Her zaman lazım nasıl olsa. Yazar
burada kendisini rahatlatıyor, lütfen bozmayınız :)
Hoşuma giden biyotoplar ve fotoğraflarda tankların içi
farklı dallar ile dolduruluyor. İlk önce mangrow, yati ve mopani kökleri ve
dalları sipariş ettim. Yatilerin renk tonu hoşuma gitmeyince kullanamama kararı
aldım. Gelen dallar gözüme az gözükünce Halil Aykn Beyin tasarlamış olduğu iki
dal sipariş ettim. İzmir’de olduğum bir zaman dry fitting yaptım.
Yine gözüme az geldi. Bir iki tane daha aldım. Bir yandan da
sayfiyeden farklı kuru dallar topladım. Püren çalıları vesaire derken işin tadı
kaçmaya başladı tabii ki. Bu arada gördüğüm iki farklı konsept var ve bir de
bunun hibrid varyasyonu. Ya ağaçlar ve dallar su içinde kalmış gibi tabandan
yüzey giden görüntü veya dallar suyun içerisine girip taban doğru ilerlemiş
gibi elde edilen konsept. Ve bunların bir karışımı. Ben kapaklı bir akvaryum
kullandığım için birincisini tercih ettim.
Olay beni yavaş yavaş sarmaya başlayınca eşime çıtlattım
olayı. Bu tarz durumlarda eşim beni frenliyor çok iyi oluyor. Aksi takdirde
ithalat çalışmalarına başlamak bile olasılık dahilinde olabiliyor. Tannin Aquatics
beni fena halde çağırmaya başlamıştı. Bu arada sahibi Scott Fellman’ın
harika blog yazıları var şiddetle öneririm. İç mantığımın sesi olarak eşim beni
durdurunca yerel olarak ne edinebilirim diye araştırmaya başladım. Hem tannin
salgılayacak, hemde tabanda farklı bir doku sağlayacak ne olabilir diye
araştırırken kızılağaç kozalağı seçeneği bir ışık gibi parladı kafamda.
Balıkesir’den son derece efendi ve düzgün bir arkadaşımız
olan Kemal Gezer Bey ile irtibata geçtim. Hemen ilk tur kızılağaç kozalaklarını
edindim.
Bende bir sorun var, okudukça fark etmişsinizdir. Acemilik
had safhada olduğu için malzemeler akvaryumun içine konulunca nasıl bir görüntü
olacağını hayal edemiyorum. İlle fiziksel olarak kurmam lazım. Yüzlerce kızılağaç
kozalağı almış olmama rağmen gözüme yine az gibi geldi.
İkinci bir sipariş verdim ve eğer zahmet olmayacak ise biraz
kuru dal ve yaprak göndermesini rica ettim. Kemal Gezer Bey sağolsun hayal
ettiğimin de ötesini göndermiş. Bakınız yukarıdaki fotoğraf. Artık farklı
dallar ve yapraklar arasından seçim yaparak istediğim görüntüye daha da
yaklaşabilirdim. Kendisine buradan da kocaman bir teşekkürler.
Black Water ve özellikle Betta akvaryumlarının bir diğer
vazgeçilmezi ise malum Catappa yaprağı. Nereden tedarik edeyim diye bakınırken
Sadettin Kesergen Bey ile tanıştım. Daha önce birkaç kişiye tedarik ettiği
yapraklardaki renk tonlarına bayıldım. Hemen kendisi ile irtibata geçtim. Yine
gözüme az gözükmesin diyerek koca bir kutu Catappa yaprağı almış buldum
kendimi. Yukarıdaki fotoğrafta görülebileceği üzere renk tonları muhteşem,
formlar muhteşem.
Yavaş yavaş güzel şeyler olacak diyerek umudum artmaya
başladı.
Tankımda konsept olarak siyah arka plandan tabandaki dere
kumunun rengine uzanan bir renk skalası olduğu için araları farklı renk
katmanları ile doldurmak üzere teorik çalışmalarıma başladım. Araya biraz
derinlik katması için gri tonlarında taşlar eklemenin güzel olacağını düşündüm.
Sahilden gri tonlarında harika taşlar topladık oğlum ile.
Bunlar neredeyse yaz boyunca tatlı su içerisinde kaldı. Ayrıca salınım olmaması
için kontrollerimizi de yaptık. Oğlum "baba denizde taş kalmayacak" deyince taş
toplama işini de sonlandırdım. 6 yaşındaki bir çocuk, babasından mantıklı davranabiliyor
işte!
İzmir’e işlerimi toparlamak amacı ile döndüğüm bir gün ilk
kez su doldurdum tankım içerisine. Bu noktadan sonra adım adım gelişim başladı.
Aslında tasarımlarda altın oran gibi matematiksel olarak insanın gözüne hoş
gelen prensipler kullanılabiliyor ama bunlar ile uğramadım hiç. İlk tasarım
daha doğrusu çıplak tasarım yukarıdaki gibi oldu. İki adet içerisine elyaf
eklenmiş iç filtre çalıştırarak toz tortu gibi istenmeyen ne var ne yok
temizlemek üzere akvaryumu sanırım 2 hafta bıraktım.
TANKIMIZI KURMAYA BAŞLIYORUZ
Tanka su girişi yaptığımda ilk terslik ile karşılaştım.
White fungus denilen ve dalların her yanından fışkıran beyaz mantarvari
oluşumlar canımı sıktı biraz. Ama gayet normalmiş bu durum. Su değişimi yaptım,
iç filtrelerimi çıkarttım. 4 adet elma salyangozu ve 1 adet Moli’den oluşan bir
temizlik ekibi kurdum. Akvaryumun kendi filtresini çalıştırmaya başladım. Ve
sayfiyeye geri döndüm. Suya da Seachem Stability ekledim.
10 gün sonra geri döndüm de temizlik ekibi görevini yapmış,
dalları tertemiz yapmıştı. Adım adım tabanı oluşturmaya başladım. Catappa
yaprakları ile başladım.
Sonrasında kahverengi tonlarında bir zenginlik
oluşturmak açısından çınar ve kızılağaç yapraklarını akvaryuma ekledim.
Sonrasında da yerel ve ithal bir sürü dal tabandaki yerlerini almaya başladı.
Kahverenginin onlarca tonunu elde ettim sonuçtan çok ama çok mutluyum.
Doğal saklanma alanları oluşturmuş oldum ama bir de yuva
yapmak istedim. Balıkların stres olduklarında saklanabilecekleri bir yer. Benim
müzik dinleme odam gibi.
İlk önce elimde fazlalık olan bir vatoz küpünü elimden
geldiğince göze batmayacak bir hale getirmeye çalıştım. Ortaya çıkan "şey" hiç güzel olmadı
ve çok yapay durdu. Sonuç; başarısızlık.
Aslında ecnebilerde acayip seçenek var. Pod denilen binbir
çeşit kurumuş bitki meyvasına, kabuğuna ulaşmaları son derece kolay. Yine döndük Tannin Aquatics’e. Bu
noktada yerel olarak ne alabilirim diye düşünürken JBL firmasının “Cocos Cava” isimli
doğal hindistan kabuğu ürünü önerildi. Renk tonu ve yuvarlak formu hiç hoşuma
gitmedi. Benim aradığım şey daha çok “trompeta pod” gibi bir şey idi. Eh kendim
bir şey yapayım dedim.
Çeşme’de iken kardeşim OkanCez’e bana hindistan cevizi bulur
musun dedim. Sezon sonuna denk geldiği için pek ümidim yoktu açıkçası. Sağolsun
nereden bulduysa almış gelmiş. Bakınız fotoğrafı yukarıda.
Hazır bahçedeyiz çer-çöp sorunumuz yok diyerek oğlum ile Hindistan
cevizi üzerinde çalışmaya başladık. İlk önce bir giriş kestik. Normalde daha
küçük delikler açılıyor ancak biz çevresini dallar yapraklar ile kaplayacağımız
için deliği biraz büyük tuttuk. Arkasından üst kısmına farklı zımparalar ile
giriştik. Ortaya muhteşem bir iş çıktı bana göre. Sonuçtan çok mutluyum.
Akvaryumumuzda kullanmaya karar verdik bu Hindistan cevizi yuvayı.
DONANIMSAL DENEMELER
Bu akvaryumda vahşi Betta besleyeceğimiz için bir konuda
önlem almamız gerektiğini anladım. Bu sevimli balıklar arada sıkılıp Superman
ve/veya Supergirl olmaya karar verip tanktan atlayabiliyorlarmış. Gerek
akvaryum.com’da gerekse de sosyal platformalarda yazışmalardan anladığım kadarı
ile bu oldukça yaygın bir durum. Akvaryumun tüm deliklerini kapatma kararı
aldım. Güzel bir sineklik tedarik etmiştim zaten sayfiyedeki telleri
değiştirmek üzere.
İzmir’e yine iş amaçlı geldiğim günlerden birinde tüm büyük
küçük demeden tüm delikleri kapattım. Oldukça güzel bir çalışma oldu gözüme de
sakil durmadı açıkçası. Benim projelerimi bilenler fonksiyonellik yanında görsel
muntazamlığa da ehemmiyet verdiğimi bilirler. Bu da ayrı bir delilik işte…
Donanım ile alakalı kafayı taktığım bir diğer konu ise ışık
oldu. Loş bir ortam sağlamak istediğim için tek noktadan spot kullanımı hoşuma
gitti. Hemen daha önce akvaryumumuzda kullandığımız ofislerde kablo saklamak
için kullanılan plastik parçalardan monte ettim kapağa. Oradaki küçük ayrıklığı
bile kapadım tabii ki. Spot ışıklandırma IKEA Navlinge masa lambası ile yapılacak.
Murat umarım okursun burayı, tekrar teşekkürler.
Farklı bir aydınlatma seçeneği olarak sarı LED’ler
kullanarak minik bir armatür hazırladım. Tam istediğim ışığı elde edebilmek için
oldukça seyrek kullandım şeritleri. Ayrıca elektrik bandı ile bazı panelleri
kapatarak denemeler yaptım. İstediğim ışıklandırma tarzını elde ettiğimi düşünüyorum.
BLACK WATER KARIŞIMI
Hazırlıklar bir yandan devam ederken tankımda kullanılacak
suyu da seçmek için çalışmalara başladım. İzmir’de düşük PH’lı bir damacana su
bulamadım. Şans eseri çeşmede SIRMA markasının 250 ve 1500ML’lik şişelerinin
damacanalarından farklı bir yerde doldurulduğunu keşfettim.
Yazlığa koli bazında su alıyoruz. Arada 3 koli SIRMA denk
geldi. İçtiğim su midemi ağrıtınca değerlerine baktım. Yukarıya da etiketi
ekledim. Benim midemi ağrıtan değerler tankım için hazine olabilirdi.
İzmir’e dönünce bu sudan ivedilik ile tedarik ederek bir damacanayı
doldurdum. İç tasarım için kaynattığım dallar, yapraklar ve kozalaklardan elde
ettiğim ve süzdüğüm black water extract’ını da damacana içine ekledim. Daha
sonra su değişimlerinde içerisine bir motor takıp yavaş yavaş tanka eklerim
diye düşünüyorum.
Bu arada sevgili eşim kendi tencerelerini kullanmak konusunda
“haklı olarak” ültimatom verdi bana. Artık akvaryum ekipmanlarımız arasında bir
de tencere var…
OPUS NOCTURNE
"Archangel, Dark Angel
Lend me thy light
Through death's veil
Till we have Heaven in sight!"
"Başmelek, Kara Melek
Bana ışığını gönder
Ölümün perdesinin ardından
Cennet görünür olana kadar! "
Spotlar akvaryumun tabanına vurduğunda aklıma bu dizeler
geldi. Gerçekten de karanlığın aydınlatan minik bir ışık hüzmesi çok ama çok hoşuma
gitti.
PRE POSTLUDE
Evet şimdilik anlatacaklarım bu kadar ancak bu tankın
gelişimi devam edecek. Havaların güneyde güzel gitmesi ve Covid-19 tehdidi
devam ettiği için sayfiye günleri biraz daha uzayacak gibi gözüküyor. Bu
dönemde bakteri kültürümüz iyice oturur artık. Bir sonraki yazıda bitki
konusunda bilgiler vermeye çalışırım. Muhtemelen tankın içine çok minimal bir
bitki girişi yapacağım. Herhalde Ekim ayının ilerleyen günlerinde de balıklar
ile alakalı arayış ve deneyimlerimi paylaşırım. Birkaç detay fotoğraf ile yazımı şimdilik sona erdiriyorum..
Kurmakta olduğumuz bu İkinci tankımız hakkında görüş, öneri
ve düşünceleriniz için şimdiden teşekkürler.