Ucuz Etin Yahnisi: Gamepad Alışverişi



Geçen haftalarda Steam platformunun Big Picture modunda oyun oynamak için gamepad yani oyun kontrolcüsü almak üzere çarşıya çıktım. Uzun yıllardır elime gamepad almadığım için fazla para veresim yoktu. Çarşıda pazarda çok fazla gamepad var. Aslında fiyatlarda ucuz 15-20TL seviyelerinde bayağı hoş görünen ürünler var. Aslında kafamda düzgün bir marka al fikri vardı ama cimriliğim tutup "Snoppy" marka bir ürün aldım. Eve geldim ve kuruluma başlayayım dedim. Ürünün içinden çıkan CD muhtemelen başka bir donanıma ait olduğundan internette yazılım peşine düştüm ve bir şey bulamadım. Önümde gamepad boşu boşuna yatıyordu.

Aslında bilgisayarımın çevresinde bulunan ekipman ve yardımcı donanım genelde ortalamanın bayağı üstündedir. Mousepad'ime bile bir sürü para vermiştim ama senelerdir mutlulukla kullanıyorum. Gamepad konusunda ucuza kaçayım deyince elime patladı tabii. Ertesi gün, alışveriş yaptığım yere gittim saçma sapan "Snoppy" gamepad'i iade edip Logitech F310 gamepad'i satın aldım. Fiyatı 3 kat fazla idi. Ancak ürünü takar takamaz en güncel yazılımı indirdim ve huzur içerisinde oyunlarımı oynamaya başladım. Bir gamepad alacak olursanız siz siz olun düzgün bir ürün alın; Logitech F310'i tavsiye ederim...

Filmlerde Pikaplar ve Plaklar; The Frogmen


The Frogmen, 1951 yapımı siyah-beyaz b,r savaş filmi. Amerikan bahriyesinde denizaltı savaş timlerinin konu alındığı filmin adının "frogmen" olmasının sebebi bu özel patlayıcı uzmanı denizcilere bu ismin verilmesi. Filmi seyredenler varsa acımasız Japonlara karşı haklı mücadelemiz havası bol bol hissediliyor. Japon deniz komandoları ile absürd su altı çatışma sahneleri, ufak tefek abartılı tarafları ile seyredilemeyecek kadar kötü olmasa da, bayağı kötü bir filmdir bu. En azından konusu pek alışılageldk değil. Filmin kadrosunda Richard Widmark, Dana Andrews ve Gary Merrill gibi oyuncular dikkat çekiyor. Yönetmeni ise Lloyd Bacon. Filmi seyrederken farkına varmayıp sonradan denk geldiğim üzere denizcilerin odasında gramofon olunca, film bloğuma geliverdi bir anda!

Foobaını Göster Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim



Foobar çok acayip bir yazılım. İstediğiniz gibi evirip çevirebildiğiniz, bir sürü ekleme yapabildiğiniz ve özelleştirebildiğiniz bir yazılım. Stereo Mecmuası'nda özellikle konfigürasyonu konusunda bayağı yazıp çiziyoruz. Ben değişiklik olsun diye kendi kullandığım arayüzü size göstermek istedim. Aslında benim iki farklı tasarımım var bir tanesi standart arayüzün modifiye edilmiş versiyonu, diğeri ise Columns UI üzerinde yaptığım değişiklikler.

Yukarıda standart arayüzün modifiye edilmiş hali var. Kısaca bir bakmak gerekirse, Sol tarafı tamamen albüm kapaklarına ayırdım. Ayrıca gelişmiş filtreleri de buraya koydum. Ben albümleri genelde kapaklarından hatırlarım. Sanrım görsel hafızamın daha iyi olması böyle bir durum ortaya çıkartıyor. Orta kolunu ise ikiye ayırdım. Üst kısım şarkı listesi ve alt kısımda bilgisayarımdaki klasörler arasında gezinebileceğim menü duruyor. Sol kolunu ise üçe ayırdım. Üstte albüm kapağı hemen altında ise albümle alakalı bilgiler bulunuyor. Albümle alakalı bilgiler Wikipedia'nın İngilizce edisyonundan çekiliyor. Aslında bu bölüm ilk önce müzisyen veya topluluğun bilgilerini getiriyor. Bu kısma tıklayınca albüm bilgileri geliyor. Belki tablara bölünmüş farklı bir edisyon da yapabilirdim ama böylesi daha kolay. En altta ise dosya verileri bulunuyor..

Laf aramızda meraklılar Foobar'ı en basit şekilde kullanmanın en iyisi olduğunu söylüyorlar ama biraz renkte fena olmuyor yahu! Belki önümüzdeki haftalarda Foobar'ı nasıl kişiselleştiririz konusuna gireriz.

Jessie J - Mamma Knows Best



Jessie J ismini ben ilk kez Londra Olimpiyat'larında Queen ile sahneye çıkınca duymuştum. İngiliz şarkıcı kariyerine başlamadan önce Chris Brown ve Miley Cyrus gibi isimlere yazdığı şarkılar ile tanınmış. 2011 yılında Who You Are albümünü yayınlayınca geniş kitlelerin ilgisini çekmiş. Aslında Who You Are albümü fena bir albüm değil bugünün pop dünyası için. İçerisinde bol bol R&B ve Soul etkisi var ama Jessie J asıl performansını konserlerde gösteriyor. Hatunun sesinin maşallahı var. Albümleri piyasada tutulsun diyerek herhalde, biraz fazla "cıstaklı" ritmlerle dolu. Ancak konserlerde böyle bir setup kullanmak yerine daha akustik performanslara yer veriyor. Yukarıda ilk albümünden Mamma Knows Best şarkısının küçük bir kulüpte seslendirilmiş edisyonu var. Hiç fena değil! Neyse bu albümün ardından yayınlanan Alive albümünde hepten elektronik etkiler artmış olduğundan uzak durmakta fayda var. Belki ilerleyen senelerde biraz daha R&B ve Soul etkisiyle çok ilginç işler duyacağız gibi geliyor bu hatundan... Şimdilik bir köşeye not edelim bulunsun!

Otomatik Portakal Kitap



Benim Otomatik Portakala takıntımı bilenler bilir. Bilinmeyecek gibi değil zaten bloğumun banner'ına bakarsanız fark etmemeniz mümkün değil! Bundan seneler önce Amazon'dan İngilizce bir Anthony Burgess, Otomatik Portakal baskısı satın almış ve okumuştum. Ancak kitaptaki absürd argo yapısından dolayı İngilizcemin kitabın derinine inmeye yeterli gelmediğini söylemem doğru olur. Bu noktada o zaman heves edip bir de Fransızca çeviri edinmiştim. Olay, daha da karışmıştı. Neyse bir şekilde tekrar okunacaklar listeme kitabı not ettim ve aradan seneler geçti sonunda.

Hepimizin alışveriş listeleri vardır herhalde. En azından benim var. Bu hafta hazır grip olmuş yatıyor iken yeniden okuma projeme başlamak üzere harekete geçtim. Dost Körpe'nin İş Bankası Yayınları için yaptığı çeviriyi görünce hemen sipariş ettim. Dost Körpe'nin çeşitli çevirilerini okudum özellikle Lovecraft ve diğer Gotik öykü çevirileri benim kendi adıma hoşuma gitmişti. "Kıyı" ve "Günah Yiyen" kitaplarını okudum yeni kitabı da sırada bekliyor. Çeviri işi çok zordur ama bence "Dost Körpe" bu alanda benim nazar-ı itibarımda başarılı. Çeviri tarzını ben beğeniyorum. Beğenmeyenler de vardır mutlaka.  Neyse okumaya geçtim hemen. Bu sırada forumlarımızdan Burak Bey, "Aziz Üstel" çevirisinin de altını çizdi hemen onu da tedarik ettim. İlk önce Aziz Üstel çevirisini hemen ardından Dost Körpe çevirilerini okudum. Karşılaştırmayı ise İngilizce metin üzerinden kendimce yaptım.

Bu karşılaştırmalı okuma benim hoşuma gidiyor. Biraz uzun sürüyor (neredeyse bir hafta) ama sonunda kafanızda fena fikirler oluşuyor. Kitap için gidin okuyun harika diyemem, aynı durum tabii ki film içinde geçerli. Ancak kitap bana sorarsanız daha zorlu bir deneyim. Örneğin Melodia mağazası ve sonrasındaki 2 kız hikayesini kitaptaki örnekte gözünüzü kapatıp canlandırmak insanın içini çok fena ediyor. Tabii buradaki atıflara bir göz atabilmek için internet üzerinde harika makaleler var. Bir yandan da onlara göz atmakta fayda var. Yatakta elimde bir yandan iPad diğer yanda kitaplar derken bir şekilde haftayı bitirdik....