Top 3: En Güzel Yılbaşı Şarkıları
White Christmas, Bing Crosby. Gelenekselleşmiş bir yılbaşı şarkısı olan White Christmas, ünlü besteci Irving Berlin'in bir eseri. Bing Crosby'nin kariyeri boyunca en çok satan 45'liği olan mini albüm aynı zamanda tüm dünyada en çok satan yılbaşı şarkısı olarak kendi alanında bir rekora sahiptir. Eh böyle bir şarkıyı pas geçmek doğru olmazdı. Birinci sıraya Bing Crosby'i koymak farzdır.
Have Yourself a Merry Little Christmas, Judy Garland. The Wizard of Oz filminin çocuk yıldızı Judy Garland bir çoğumuzun bilmediği şekilde filmlerinde canlandırdığı karakterlerden çok farklı bir ruh haline sahipti; bunalımlı ve stresli. Bir kaç defa intihara teşebbüs eden Garland'ın 1944 tarihli "Meet me in St Louis" müzikalinde seslendirdiği şarkının müthiş bir yorumu ilerleyen yıllarda Frank Sinatra tarafından yapılmıştır. Listeye hangisini alacağım konusunda bayağı düşündüm ve Judy Garland'ı seçtim...
Happy Christmas (War is Over), John Lennon ve Yoko Ono. Bir dönem dünyanın en güzel hayalleri gören çifti mi yoksa en safları mı sorusunu çok sormuştum kendime. İnsan ruhunun derinliklerinde barış dolu veya çatışmadan uzak bir dünya olduğunu hayal etmek pek mümkün değildir bana göre. 1972 yılında kaydedilen şarkı aslında Vietnam savaşının bir yansıması.
BONUS: Jingle Bells, Diana Krall. Klasik bir şarkının müthiş Krall yorumu. 2005 yılında yayınlanan ‘Christmas Songs’ albümünde klasik şarkılara yer veren Krall, albümde Clayton-Hamilton caz orkestrası ile çalışmıştı. Ortaya çıkan iş müthiş...
not: Yılbaşından nefret ediyorum.
Top 3: En Absürd Yılbaşı Şarkıları
Sex Pistols Punk Rock Christmas. İngiliz punk akımının öncülerinin 1977 yılında yayınladıkları yılbaşı şarkısı.
The Ramones - Merry Christmas (I Don't Want To Fight Tonight) Vakti zamanında Ramones'in yayınladığı bir single. Zaman içerisinde bir çok topluluk tarafından cover'lanmıştır.
Fear - F**k Christmas. 1970'lerin sonunda Amerika'da kurulan punk topluluğu Fear'den zamana meydan okuyan bir şarkı. Sonraki yıllarda punk dünyasının yılbaşı marşlarından bir tanesi haline gelen şarkının Bad Religion tarafından yorumlanan versiyonu evlere şenliktir.
Bonus: Venom Black Xmas. Black Metal'in krallarından "Call Before The Storm" albümünden gelmiş geçmiş en absürd yılbaşı şarkılarından bir tanesi...
Amerika Texas'tan Bir Hifi Mağazası; Sound Gallery
The Sound Gallery. Amerika Austin, Teksas'tan bir vintage hifi mağazası. Amerika'da bir çok örneği olan bu mağazayı bloğuma taşımamın sebebi ortaklarından bir tanesinin Türk olması. Marc Campbell ve Mirgun Akyavas tarafından işletilen mağaza vintage audio ekipmanı, daktilo ve telefonlar satıyor. Şirketin hakkındaki yazısı tam bizim blog okuyucularının seveceği tarzda.
Eğer MP3, streaming ve Soundclouds, size bir alternatif sunuyoruz. Bizler gelen insanlara sadece harika şekilde yenilenmiş ses sistemleri, daktilolar ve telefonlar sunmuyoruz, bir dönem bu ürünler üretirken kullanılan sanat ve el işçiliği dolayısıyla ruhu sunuyoruz. Aşağıda mağazadan fotoğraflar var.
Meraklılar facebook adresine buraya tıklayarak ulaşabilirler.
Tivoli Audiodan Giant Model One BT
Tivoli Audio'yu pek severim. Tasarımlarını biliyorsunuz Henry Kloss yapmıştı erken dönem modellerin. ülkemizde de dönem dönem raflarda gördüğümüz bu güzel ürünler boylarına göre gerçekten şaşırtıcı ses kaliteleri ile insanı etkiliyorlar. Tivoli tasarımcıları reklam amacı ile minyatür radyolarının çalışan devasa bir versiyonunu yapıp ismini Giant Model One BT koymuşlar. Bu hem reklam hemde aynı zamanda radyo tasarımcısı ve dizaynır olan IIaria Marellli'yi anmak için üretilmiş ürün içerisinde ilginç bir dünya var. Tasarlanan 7 adet farklı suni ağaca kulağınızı dayadığınızda size bir şeyler fısıldıyor. Aşağıda bu ilginç tasarımı görebilirsiniz. Velhasıl kelam Tivoli'den beklenecek bir iş... Şu sıralar Giant Model One BT, Avrupa turunda. Belki bizim buralara da gelir...
Pioneer Music Center
Oh oh bunları ben çok severim. Ecnebiler bunlara Music Center diyorlar yani Müzik Merkezi. Bu sistemler, amplifikatör, radyo, pikap ve zaman zaman kasetçalar hatta manyetik bant çalar dahi içerebiliyorlar. Bu sistemler zamanında Japon markalarından değil de, daha çok Alman markalarından bulunur ülkemizde. Benim de bir ara elimden Grundig markası geçmişti. Bu sistemlerin en önemli özelliği bir stand'ın üzerinde derli toplu tüm ihityaçlarınızı giderebilmesi. Günümüzde tabii daha küçük cihazlar benzer konseptte üretiliyor ama bunlar yeniler yanında hükümet gibi....
Güzel Bir Plak Rafı
A
rada sırada sizlerle hoşuma giden fotoğrafları paylaşıyorum. Bunların birçoğunda bolca efekt olsa da, abartılmadığı sürece ben seviyorum bu farklı etkileri. Yukarıda yine kim tarafından çekildiğini bilmediğim bir fotoğraf var. Güzel bir plak rafı fotoğraflanmış. Güzel bir vintage efekt verilince pek hoş olmuş. Bende kendi rafımda böyle bir fotoğraf çekme denemesi yaptım ama pek olmadı ne yazık ki. Tüm olay ışıkta galiba... Sitemizi takip eden okuyucularımızdan bu tarz çalışmaları olanlar varsa bizi bilgilendirsinler. Okuyucularımızla paylaşmaktan çok mutlu oluruz...
Mojo Bluetooth Speaker
Tüm dünyada patlayan Bluetooth hoparlör aşkını anlayabilmek pek mümkün değil. Mojo Speaker firması dünyanın en ince Bluetooth hoparlörlerini üretmek üzere yola çıkmış. Bu işi kendileri finanse edemeyince hemen Kickstarter'a başvurmuşlar. Ve tahmin edin tabii ki finansmanı bulmuşlar. 7mm inceliğindeki bu hoparlörler lithium ion pilleri sayesinde 10 saat civarında kullanılabiliyor. Birbirinden güzel renk seçeneklerine sahip olan bu güzide hoparlörlerin satış fiyatı bu yazı yazıldığı günlerde belli değildi.
Steampunk Müzik Sistemi
Amerikalı bir vatandaş kendisine güzel bir SteamPunk müzik sistemi yapmış. Biliyorsunuz bloğumda şimdiye kadar çeşitli Steampunk ürünlerine yer verdim. Benim şahsi favorim buradan ulaşabileceğiniz Simon Jansen tarafından tasarlanmış ilginç pikap. Ancak bu tasarımda ikinci sıraya oturur rahatlıkla. Sistem oldukça egzotik tasarımlı bir çift hoparlör ve tüplü bir amplifikatörden oluşuyor. Aslına bakarsanız steampunk tasarımlar için tüpler çok uygun birer obje ama pek yoğun kullanılmıyor. Ben bu tasarımı kendi listemde şimdilik ikinci sıraya koydum...
JBL 50. Yılı Anısına
JBL firmasının 50. Yılı Anısına dönemin dergilerinde yayınlanmak üzere hazırladığı reklam. Reklam insanın ağızının sularını akıtıyor günümüzde bile. Paragon'lardan stüdyo monitörlere, Century'lerden Hartsfield'lere kadar firmanın tarihindeki neredeyse tüm önemli hoparlörlere yer verilmiş. İşin ilginç tarafı bu sayfada gördüğünüz hemen her hoparlörün hala müşterisi çok. Bu arada benim evde yatan kuzuların abileri de sağ alt kısımda yerlerini almış. Ne acıdır ki aradan geçen yıllar JBL gibi firmalardan çok şey götürdü. Son on küsür yılda şu güzide listeye eklenebilecek tek seri Project Everest'tir herhalde ama o hoparlörleri de Uzakdoğulu meraklılar hariç dünyanın geri kalanı pek fazla göremediler. Bazı dedikodulara göre ülkemizde bir çiftin varlığından bahsediliyor ama gerçekliği nedir bilemiyorum ne yazık ki...
Pioneer ve Andy Warhol
Pop art döneminin en önemli ismi Andy Warhol'un zamanında Pioneer reklamlarında rol aldığını bilmiyordum. Reklamda yazana göre Pioneer'cılar Warhol'dan bir receiver'larının resmini çizmesini istemişler. O da dinlediği müzik o kadar doğal çalıyormuş ki bir türlü konsantre olup resmi bitirememiş. Yerseniz tabii! Ama güzel reklam Allah var şimdi :)
Jim Simon Dock
Tasarımcı Jim Simon, yaptığı tasarımlar ilgi görmeyince eline testereyi alıp "ulan herkes dock tasalıyor bende yapayım bir tane" diyerek yukarıda görülen muhteşem dock sistemini tasarlamış. iPhone 4/4S/5 ve daha yeni telefonlar için tasarladığı ürün tabii ki elektrik gerektirmeden sesi yükseltmeye yarıyor. Tamamen doğal olan üründe tahmin edebileceğiniz üzere bir çok ahşap seçeneğiniz var. Tasarımcı Jim Simon, insaflı davranarak 75 Dolar'lık fiyat etiketini uygun görmüş ürününe. Kendisini tebrik ediyor yeni ürünlerini elimizdeki odun ile merakla bekliyoruz.
Western Electric Rack Sistemi
Zamanında özellikle sinema salonlarının seslendirilmesinde kullanılan Western ELectric veya RCA tarafından üretilen rack sistemlerinin büyük fanıyım. Bu sistemlerden bir tanesini bile dinlemeyi bırakın hatta görmek bile nasip olmadı ama bu konuda bayağı yazı okudum, araştırma yaptım. Günümüzde bu sistemlerin büyük bir çoğunluğu zengin Uzakdoğulu hifi meraklılarının elinde ve arada sırada yukarıdaki gibi ağzımızın suyunu akıtacak fotoğraflar yayınlıyorlar. Böyle bir görüntü kimi heyecanlandırmaz yahu...
Victor Johansson Ceramic Stereo
İskandinav ülkelerini tüm dünya sizin tasarımlarınıza bayılıyoruz diye gazladığından mıdır nedir eline kalem kağıt alan her İskandinav arkadaşımız bir şeyler tasarlıyor. İsveçli Victor Johansson'da gazı alıp yukarıda gördüğünüz Ceramic Stereo sistemini tasarlamış. Bu müthiş tasarımın ortası doğal ahşaptan üretilmiş. Çevresindeki gri kısım yüksek kaliteli hoparlörleri saklıyor, seramik gövdenin altında ise yüksek kaliteli amplifikatör ve Bluetooth alıcısı bulunuyor. Bu tasarım sayesinde cep telefonunuzdaki müziği bu müthiş tasarımdan dinliyorsunuz. Yalnız Victor Johansson arkadaşımıza kimse şu tasarımdan sarkan kırmızı renk elektrik fişi olmamış demediğinden mütevellit, pilli bir tasarım yapma ihtiyacı bile duymamış. Fiyat 1.000 Euro'nun üzerinde. Talep büyük yetişen kapıyormuş...
Okay Temiz'in Kendi Ağzından Müzik Yolculuğu
Herhalde okumuşsunuzdur. Okay Temiz – Hüseyin Ertunç – Doğan Doğusel – The Trio plak incelememde Okay Temiz'den bahsetmiştim uzun uzun;
Allah uzun ömürler versin İkinci Dünya harbinin başladığı yıl olan 1939 yılında İstanbul’da doğan Okay Temiz, Ankara Klasik Müzik Devlet Konservatuarında vurmalı çalgılar ve timpani eğitimi almış. Okulun bitmesinin ardından profesyonel müzik kariyerine adım atan müzisyen bu yıllarda özgün sesler arayışındaki maceralarına kendi davullarını yaparak yepyeni bir boyuta getirir. 1960′ların sonunda büyük orkestralar ile tanışır. Bu tanışma onu Avrupa’ya götürür. Maffy Falay ile tanışır ve birlikte Türk halk ezgilerini yorumlarlar. Tüm bunlar olurken yine büyük usta Don Cherry ile tanışma fırsatı olur. Bu tanışma uzun seneler boyunca devam edecek bir maceranın başlangıcı olur. Birlikte konserler verirler ve plaklar yaparlar. Bu plakların her biri altın değerindedir. Bu plakları çok nadiren yurtdışında ve ülkemizdeki önemli koleksiyonlarda görebilirsiniz. Meraklılar bonus olarak Fransız BYG Actuel plak şirketinin 1971 yılında yayınladığı “Orient” ve “Blue Lake” albümlerine bir göz atsınlar. Bakalım tanıdık bir isim var mı?
Yukarıda bir bölümünü okuduğunuz hikayeyi ustanın kendi ağzından dinlemek isterseniz yukarıdaki videoya göz atın. Video Timpani'nin geleneksel Etkinliklerimiz başlığı altında yer alıyor. Diğer etkinlik videolarına buradan göz atabilirsiniz.
Clairtone 7000 Project G
Clairtone Sound Corporation ilginç bir şekilde Kanada'da kurulmuş bir firma. 1958 yılında kurulan firma iki ilginç tasarımcı kurulmuş. Kanada/Macar kökenli elektronik tasarımcı Peter Munk ve mobilya tasarımcısı David Gilmour tarafından kurulan firma 1960'larda tasarladıkları ürünler ile fırtına gibi esmiş ve tüm dünyada tanınır haline gelmişler. Yukarıdaki güzel tasarım 7000 Project G modeli o zamanda pahalı bir fiyat olan 1.595 Dolar etikete sahip...
Kaset Animasyonu
Şu Amerika gerçekten garip memleket. Neyin ne zaman moda olacağını tahmin etmek güç hatta imkansız. Son dönemlerde kasetlerin yeniden trend olduğunu yazıp çizip duruyorum. Ülkemizde de bir kısım meraklı tarafından kasetler unutulmadı tabii ki. O bir kısım içerisine bende giriyorum bu arada. Hemen her hafta kasetlerle alakalı bir şeyler ekliyorum siteme. En son yukarıdaki animasyonu buldum. Bir tat bir doku olarak bloğumda bir köşede bulunsun...
Han Sung-Jae Kardeşimiz High End Dock
Güney Koreli tasarımcı Han Sung-Jae kardeşimiz ben ne yapayım da kısa yoldan zengin olayım diye düşünürken, son zamanlarda herkesin yaptığı gibi bir dock sistemi tasarlayayım demiş. Yukarıda görülen güzide tasarıma imza atan Sung-Jae kardeşimiz bu ürünü herkese satamayacağını anlayınca bu iş böyle olmaz deyip tamamen özel dokulu ağaçlardan elde ettiği malzemeleri yüksek kaliteli hoparlörler ile birleştirerek 5.850 Dolarlık fiyat etiketi olan yukarıdaki sistemi tasarlamış. İşin komik tarafı tasarım medyası tarafından büyük ilgi gören ürün bir çok dergide ve web sitesinde kendisine yer bulmuş. Kesin satılmıştır bence. Alana Allah akıl fikir versin!
Çizgi Romanlarda Pikaplar: Blacksad
Alıntı: Guarnido'nun üstün çizimleri ile antropomorfik karakter tasarımları ve 1950'ler film noir tarzı Canales hikayesi birleşince, hızına yetişmesi zor 21. yüzyıl tüketim dünyası çizgi roman sanatında modern bir klasik olmaya aday Blacksad ile tanıştı, Blacksad her açıdan, güncel kullan-at, hemen tüket hevesini al zihniyetine meydan okuyan bir çalışmaydı, 2000 yılının Kasım ayında çıkan ilk cilt tek başına sadece Fransa'da 200.000 kopya satınca tüm dikkatler İspanyol Guarnido / Canales ikilisine çevrildi.
Bu harika ikilinin buluşması ve Blacksad'in ortaya çıkışı da biraz tesadüf eseri oldu tabii, Granada/İspanya doğumlu Juanjo Guarnido, Granada sanat okulunu bitirdikten sonra marvel da dahil bazı çizgi roman işleri yaptı ancak bunlar sevdiği işi yaparak geçinmesi için yeterli değildi, bu yüzden Madrid'e taşınma kararı aldı ve burada Juan Diaz Canales ile tanıştı bu tanışma 90'larda ortak bir iş yapma imkanı tanımış olmasa da ilerleyen yıllarda Guarnido'nun Walt Disney serüveni için Paris'e taşınması ve Disney'den ayrıldıktan sonra eskiden çizgi roman projesini paylaştığı Canales ile tekrar irtibata geçmesini sağladı, Lucas'ın elindeki proje ile kapı kapı dolaşmasına benzer bir şekilde ikili Fransasız yayınevlerini dolaştılar ve sonunda Dargaud Yayıncılık(Asterix, Red Kit, Tenten, Djinn, Pilote) ile anlaşarak Kasım 2000'de Blacksad'in ilk cildini(Somewhere between the shadows) çıkardılar.
Blacksad hakkında daha fazla bilgi için www.figuratifdukkan.com
Yukarıda çalan şarkı sözlerinden hemen anlayacağınız üzere "That Old Black Magic" 1942 yılında ilk kez Glenn Miller orkestrası tarafından çalınmıştır. Daha sonraki dönemlerde bir klasik haline gelecek şarkının müziği Harold Arlen, sözleri ise tabii ki Johnny Mercer'a ait. Şarkının muhteşem bir yorumu için Ella Fitzgerald'ın 1961 yılı Verve plağı "Ella Fitzgerald Sings the Harold Arlen Songbook"a bakmakta fayda var...
Electrohome
Electrohome markasını ben hiç duymamıştım ama dıuymayıp ayıp etmişim. 100 yıllık geçmişi olan firma 1907 yılında Arthur Bell Pollock tarafından kurulmuş. Kanada menşeili firma zamanında mobilyalı müzik setlerinden hoparlöre kadar bir çok ürün üretmiş. Tarihçelerine bakınca Kanada'da ilk renkli televizyonu üreten firma günümüzde basit elektronik cihazlar ve ne işe yaradığı belli olmayan ucuz müzik sistemleri üretiyor. Böylesine firmaların günümüzde ne hale geldiklerini görmek üzücü :(
Harman Kardon: Konser Salonundaki En İyi Koltuk
Harman Kardon günümüzde pek popüler bir marka değil. Aslında ev sineması alanında hala etkinler ama modern tasarım anlayışları ve mavi ışıklı garip tasarımları bana pek hitap etmiyor. Ama gerçek şu ki, özellikle 60'larda ve 70'lerde Harman Kardon çok önemli bir markaydı ve sektörün en büyüklerinden birisi olmayı başarmışlardı. Bazı lambalı amplifikatörleri günümüzde bile alıcı bulabiliyor kendine. O dönemlerden güzel bir reklam; konser salonundaki en iyi koltuk!
Tannoy Autograph Mini
Merak etmeyin bu haftaki Hifi kızımız bu değil. Hifi kızları bölümünde daha "az" giyimli hanım kızlar daha makbul. Bu resmi Tannoy'un harika Autograph Mini'lerinden bahsetmek için ekledim. Nedense herkes bu hoparlörleri büyük zannediyor ama aslında masa üstü hoparlör kadar küçükler. Ancak "Prestige" serisindeki büyük abileri gibi koaksiyel sürücüler, harika ahşap işçiliği, vintage tasarım parasını ödediğinizde müessesenin hediyesi... Bu hoparlörü çok merak ediyorum, ülkemize geliyor ise bir çift edinip Stereo Mecmuası'nda mercek altına almayı isterim doğrusu...
Thodio iBox XC
Bu sıralar eli kalem tutan herkes akıllı telefonlardan müzik dinlenebilecek tasarımlar yapıp satıyor. Eh bize de bol bol malzeme çıkıyor. Thodio isimli bir firma yukarıda gördüğünüz iBox XC sistemini tasarlamış. Üründe Apple ürünleri için dock ayrıca Bluetooth bağlantısı bulunuyor. Ürünün hoparlörleri kevlar, ayrıca içerisinde 2×100W güç üretebilen bir Tripath TK2050 amplifikatör bulunuyor. 9 kiloluk ürün, 43x27x28 cm boyutlarında. Fİyatını merak ettiyseniz sadece ama sadece 600 Euro'cuk. Bu arada tabii ki farklı tahta seçenekleri de mevcut.
Eski Çanta ve Valiz
Arada sırada sizlerle hoşuma giden fotoğrafları paylaşıyorum. Bunların birçoğunda bolca efekt olsa da, abartılmadığı sürece ben seviyorum bu farklı etkileri. Yukarıda kim tarafından çekildiğini bilmediğim bir fotoğraf var. Eski bir çanta pikap, bir valiz ve plak kapağı kullanarak güzel bir atmosfer yaratılmış bir de üzerine güzel bir vintage efekt verilince pek hoş olmuş. Sitemizi takip eden okuyucularımızdan bu tarz çalışmaları olanlar varsa bizi bilgilendirsinler. Okuyucularımızla paylaşmaktan çok mutlu oluruz...
Hoş Bir Sony Sistem
Yılını bulamadığım eski bir Sony sistem. Pikap 5011 modeli zaten kocaman yazıyor ama cihazları tanımıyorum. Anlaşılan amplifikatör ve radyodan oluşan bir sistem ancak tasarım çok hoşuma gitti. Bu tarz Sony cihazları ile denk geldim ama bu modelleri görmedim. Aslına bakarsanız şu ahşap kasaların içerisindeki cihazlar nedense benim çok hoşuma gidiyor. Cihazlara bir sıcaklık geliyor sanki. Günümüzde bazı firmalar bu sistemi kullanmaya devam ediyorlar. İlk aklıma gelen Leben. Bu tarz ahşap tasarımların özellikle de vintage cihazların kendisine göre bir müşteri kitlesi var günümüzde. Sebep bu cihazların günümüzde bile göze hoş gelmesi mi yoksa geçmişe duyulan özlem mi bilemiyorum ama benim bile ağzım sulanıyor yahu....
İbretlik: Erken Türk Heavy Metal camiası
Videoyu bulup çıkartan sevgili Taner Kahraman. Bende Facebook üzerinde denk gelince hemen seyretmeye başladım ve koptum nedense. Bizim ekonomik durumumuz Avrupa'dan kötü "ühü ühü" bizde onların imkanları olsa neler yapardık sohbetinden tutun, TRT spikerinin sizin müzikte vahşet var, ısrarla bunun üzerine gitmeye çalışıp, videodaki gençlerin Türkiye'de yok öyle bir şey demeleri senelerce sürüp giden bir olayın erken dönem yansımaları herhalde. Zaten iş doksanlarda Ataköy cinayeti, saçma sapan şeytancılık olayları ile rayından iyice çıkmıştı. Videonun sonunda Emre Kongar hoca noktayı koymuş. Bu arada o dönemlerdeki kot ceket üzerine dikilen "peç" olayına bende girmiştim. Nasıl bir kavram karmaşası ise, evde annem kot ceketimin arkasına, üzerinde eşek kadar Baphomet olan Venom "peç"i dikiyordu. Anlatmakla bitmez o hikayeler. Video izlenesi, arkasından anılar gözlerimizden akıyor geçiyor zaten...
Gong - Angels Egg (Radio Gnome Invisible Part 2) Plak
Öncelikle dikkat bu yazıyı okurken kafanız biraz(cık) bulanabilir. Lütfen ayarlarınızla oynamayınız.
Gong, çok sevdiğim bir topluluktur. Ancak tarihçesi biraz karışıktır. Herhalde toplulukta ne olmuş ne bitmiş çok az insan ezbere sayabilir. Aslında karmaşa topluluğun kuruluşunda başlıyor. Gong genel anlamda İngiliz ve Fransız müzisyenlerden oluşuyor ancak kurucusu Daevid Allen, bir Avusturalyalı. Topluluğun içerisinde bulunan müzisyenler göz kamaştırıcı; Allan Holdsworth, Tim Blake, Didier Malherbe, Pip Pyle, Gilli Smyth, Steve Hillage, Francis Moze, Mike Howlett ve Pierre Moerlen. Yok yetmez diyorsanız Bill Bruford, Brian Davison, Don Cherry ve Chris Cutler diye devam edebilirim. Don Cherry ne alaka derseniz ki ben demiştim valla.. Ama 1970'lerin Don Cherry diskografisine girildiğinde zaten çıkmak mümkün değil. Kurcaladıkça daha ilginç şeyler çıkıyor. Bazı kayıtları bulmak imkansız gibi. Plaklardan bahsetmiyorum bile. Ben uyarayım, bulaşırsanız yanarsınız. AMa bulaşın, tavsiye ederim...
Gong'un kuruluşu da evlere şenlik. 1967 yılında Daevid Allen, Soft Machine topluluğundayken bir şekilde İngiltere'ye giremiyor, yazılan çizilene göre sıkıntı vize. Bu temelden topluluk yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Tam bu dönemde 1968'de Fransa'da büyük öğrenci isyanı çıkıyor, ortalık birbirine giriyor. Topluluk bu dönemlerde rahat durmadığı için tası tarağı toplayıp İspanya yolunu tutuyorlar. Bu dönemin hemen arkasından topluluk absürd ve gönlümüzde ayrı bir yeri olan bağımsız Fransız plak şirketi BYG ile albüm anlaşması yapıyor. Şimdi hikayeye buradan girdim ama hikayenin sonunu getirmek kolay değil. Çünkü topluluğun üretken diyebileceğim 1970'li yıllarda hemen her yıl birileri gidip birileri geliyor topluluğa. Bu karmaşa yetmiyormuş gibi topluluğun lideri de değişebildiği için bir çok makalede hem yıla hem lidere göre isimlendirmeler yapılır Gong için. Ayrıntılı bilgi isteyenler internet üzerine Gong üzerine güzel makaleler okuyabilirler. Diskografiyi ele geçirmek ise yıllar sürecek bir süreç. Artık plak olarak mı alırsınız, CD olarak mı alırsınız bilemiyorum ama ben daha tamamlayamadım ne yazık ki...
Arka kapak oldukça şenliklidir. Tüm baskılarda aynı. Altta renkli hikayenin özetini bulabilmek mümkün... |
Şimdi gelelim 1973 ile 1974 yılları arasına. Bu dönemde Gong kadrosunda Steve Hillage'ı görüyoruz. Bu süreç içerisinde "Radio Gnome Trilogy" ismi verilen 3 albümlük son derece sağlam bir albüm dizisi çıkıyor; "Flying Teapot", "Angel's Egg" ve "You". Bu üçleme sırasında topluluğa giren çıkan müzisyenin hadde hesabı yok. Bu yüzden biz direkt olarak yazımıza konu olan Angel's Egg ile devam edelim.
Albüm dediğim gibi konsept bir yapının parçası olunca işler karışık. Plak kapağında hikaye anlatılıyor gayet güzel hatta çizimli olarak. Hemen kısaca özetleyeyim.. Evet toplanın millet... Bir önceki albümde başlayan Gong mitojisinin devamı olarak albümün başında kendimizi bir iksir içip kafası dumanlanmış halde uzayda dolaşırken buluyoruz. Nasıl yani dediğinizin farkındayım, Gong mitolojisi bu, her şey olabilir. Meraklılar daha beter bir hengame hatta bir üst versiyonu için Stereo Mecmuası'nda bol bol bahsettiğimiz Magma'ya da bakabilirler. Neyse... Uzayda oradan oraya savrulurken Captain Capricorn ile denk gelip Gong gezegenini buluyoruz. Buluyoruz diyorum da, bulan Zero isimli kahramanımız. Aman ne güzel gezegen buldum diyerek ortalıkta takılan Zero, bir fahişe ile vakit geçirmeye başlar. Bu fahişe aslında ay tanrıçası Selene'dir. Zero iksirin etkisindeyken bu yeni gezegeni keşfetmeye devam eder. Burada her türlü absürdlük vardır, neyse çok ayrıntıya girmeden kahramanımız Gong baş tapınağını bulur. Bu arada tapınağın aslında görünmez olduğunu da söyleyeyim. Efendime söyleyeyim, tapınakta albüme ismini veren Angel's Egg'i (meleğin yumurtası) bulur. Akabinde Zero, kendini büyük bir olayın içinde bulur. Zero dünyaya dönüşte büyük bir festival düzenlemesi gerektiğini ve festival sırasında konserlerde herkesin üçüncü gözünün açılmasına yardımcı olup dünyada yeni bir çağ başlatmalıdır. Olayın içindeki iksirin ne olduğunu hikayeden tahmin etmişsinizdir herhalde. Bunun haricinde Gong dünyasında bol bol gördüğümüz Tibet, Hindu ve benzeri gizemli inanç sistemlerinin etkisini bu albümde en üst noktalarda olduğunu görebiliyoruz. Tabii ben bazı şeyleri okuyan açısından eğlenceli olsun diyerek esprili bir şekilde anlatmaya çalıştım. İşin içine girdikçe yaratılan mitosun eğlenceli olduğunu düşünüyorum...
Orijinal plak etiketinin arkasından Virgin etiketlerde değişiklik yapınca kullanılan beyaz etiket bu...
Albüm 1973 yılında Virgin Records tarafından basıldı.. Plağın ilk baskılarının kapağı açılır (gatefold) şekilde tasarlanmış. Bu kapak ve içerisinde gelen booklet içerisinde mitoloji daha doğrusu Gong mitolojisi ayrıntılı gezinme kılavuzu, karakterler, sözlük ve topluluğun müzisyenleri hakkında bilgiler vardır. Bu ilk baskının plak etiketi de değişiktir. Hatta etiket üzerindeki Selena'nın az giyimli dünyevi suretinde sansür olması için bazı yapıştırmalar olduğu söyleniyor. Söyleniyor diyorum ama ben bu edisyonları kendi gözümle görmedim. Bu plağın olma ihtimali olan bir kaç arkadaşım var, aklıma gelince bir bakacağım. Şarkı listesi şu şekilde;
Side one (Yin / Side of the Goddess)
"Other Side of the Sky" (Tim Blake, Daevid Allen) – 7:38
"Sold to the Highest Buddha" (Mike Howlett, Allen) – 3:10
"Castle in the Clouds" (Steve Hillage) – 1:13
"Prostitute Poem" (Gilli Smyth, Hillage) – 6:05
"Givin My Luv to You" (Allen) – 0:42
"Selene" (Allen) – 3:42
Side two (Yang / Side of the Fun Gods / The Masculung Side)
"Flute Salad" (Didier Malherbe) – 2:46
"Oily Way" (Allen, Malherbe) – 3:01
"Outer Temple" (Blake, Hillage) – 1:09
"Inner Temple" (Allen, Malherbe) – 3:21
"Percolations" (Pierre Moerlen) – 0:40
"Love is How U Make It" (Moerlen, Allen) – 3:25
"I Niver Glid Before" (Hillage) – 5:37
"Eat That Phone Book Coda" (Malherbe) – 3:10
Yukarıda bahsettiğim Gong mitolojisini anlatan inlay den bir sayfa. Bir şekilde edinmek mümkün...
Albüm zihin açıcı. Laf aramızda kayıt şaşırtıcı derecede iyi ama söz konusu Gong olunca kayıt kimin umurunda. Buradan Universal Music Türkiye'ye de teşekkür ediyorum. Önce Zappa'lar, arkasından Magma'lar, bir bakıyoruz Gong'lar. Firma, aklıma gelmeyecek ürünleri büyük bir çabuklukla ve en önemlisi Avrupa ile kıyaslandığında gerçekten makul fiyatlarla getirip, benim gibi müzikseverlerin büyük hayır duasını alıyor. Universal Music firmasından Metin Kösemen ile bir ara yazışma şansım oldu müzikseverlerden pek tepki gelmediğinden bahsetti. Tabii ki Gong vesaire gibi toplulukları dinleyenlerin sayısı ülkemizde son derece az ancak Universal Music oldukça kapsamlı bir kataloğu ülkemize getiriyor. Göz atınız, göz attırınız... Ben önümüzdeki günlerde büyük eşeklik edip salak gibi almadığım Faust'ları da alacağım.. Evet Krautrock topluluğu olan. Bu yazı bol teşekkürlü oldu ama albüm bana Audio AVM tarafından gönderildi. Sevgili Ozan Turan'a da buradan teşekkürler.
Albümün tarzını yazmadım şimdi fark ettim. Albüm içerisinde caz etkileri bulunan, bolca progressif öğe içeren, bir yanıyla psychedelic rock'a göz kırpan, bazı eleştirmenlere göre space rock türüne giren, bence ise "rock a la Gong" tarzı bir albüm. Vallahi kulağı delik, farklı bir şeyler denemeye meyilli okuyucularımıza şiddet ile tavsiye edilir. Albümden alacağınız en büyük zevki Flying Teapot, Angel's Egg ve You'yu hep birlikte hikayesine doya doya dinlemek olacaktır. Bu durum bir çok meraklı açısından normal kafayla çekilmeyeceği için dinleme odanızda bol bol "ayran" içmeyi unutmayınız...
Angel's Egg gibi bir albüme başka türlü bir inceleme yazılamazdı herhalde...
Onu Mu Alsam Bunu Mu Alsam...
Ortalıkta hifi dergileri dolaşmadan önce ve müzik dinlemek evin en büyük eğlencesi iken -tabii televizyon yok iken- meşhur Life dergisinde müzik sistemleri için uzman tavsiyesi sunulan sayfalar varmış. İşleyiş söyle, Life dergisi editörlerine mektup yazarak almayı düşündüğünüz markaları yazıyorsunuz ve onlar derginin gelecek sayısında eğer şanslıysanız sizin mektubunuzu cevaplıyorlar ve ona göre alışveriş yapıyorsunuz. Günümüzde aynı şeyi forumlar ve siteler vasıtası ile dakikalar içerisinde yapabiliyorsunuz. Bu arada her şeyin tüplü olduğu bir çağ ne güzel bir çağmış yahu :)
Odundan Kulaklık
Bu ilginç kulaklık tasarımı Anders Stai Fougner isimli 19 yaşında bir öğrencinin işi. Norveç'te yaşayan Fougner, ahşap kullanarak bu kulaklıkları tasarlamış. İlginç bir şekilde ilgi çeken kulaklıklar geniş topluluklar tarafından finanse edilen bir projeye dönüşmüş ve şu an isterseniz satın alabiliyorsunuz. Fiyatına bakındım ama bulamadım. Ancak resimlerden görüldüğü kadarı ile ergonomi açısından bayağı sorunlu gibi gözüküyorlar. Bu arada meraklısına farklı ahşap seçenekleri de sunulmuş. Tam dayaklık bunlar...
Acoustic Research AR3 Restorasyon
Sanırım dün Acoustic Research AR3 ilanı eklemiştim bloğuma. Okuyucularımızdan sevgili Ozan Turan (aynı zamanda audioavm.com firmasının sahibi) kendi AR3'lerinin restorasyon fotoğraflarını göndermiş. Bende hemen ekledim. Aşağıya bazı fotoğraflar ekledim. Belki ilerleyen zamanlarda kendisinden bu restorasyon projesiyle ilgili bir kaç satır bilgi isteriz. Aşağıdaki "Read the rest of this entry" yazısına tıklarsanız diğer resimleri de görebilirsiniz...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)