Balvi Bardak Altlıkları


Geçenlerde İspanya'dan bir paket aldım. Paket, Eli Hanenya'dan geliyordu. Pakedi açtığımda yukarıdaki manzara ile karşılaştım. İlk etapta tıpkı sizler gibi bunların ne olduğunu anlayamadım. Açılabilir ambalajı araladığımda bunların bir çift bardak altlığına ev sahipliği yaptığını görünce şaşırdım. Bu son derece şenlikli ürün plak şeklinde tasarlanmış bir bardak altlığı.  Balvi ürünlerinin  bir çoğunun Türkiye'de bulunduğunu pek zannetmiyorum ama denk gelirseniz kaçırmayın. Çok eğlenceli.


Müge ve Eli'ye buradan da ailecek selamlarımızı gönderiyoruz...

HP-Compaq Bilgisayar Sahiplerine ve Alacaklara Bir Anektod


Geçtiğimiz sene bizimkilere HP-Compaq 100EU modeli bir bilgisayar almıştım. Şu an makinenin farklı bir versiyonu piyasaya sürülmüş. Bizimki şimdiden eskidi. Bilişim dünyasında normal bir durum. Kullanım amacına uygun bir cihazdı ancak eksi ve artıları konusunda son derece açıklayıcı bilgiler vermiştim. Ürünün eksilerinde "bir arıza durumunda komple servise gitme zorunluluğu" şeklinde bir şey yazmıştım ve bilgisayar bozuldu. Elektronik biraz şans işidir biliyorsunuz. Ne yapalım deyip, HP firmasının müşteri hizmetlerini aradım.
Bir süre bekledikten sonra operatör yönlendirmesi ile yetkili bir bayana ulaştım. Makinenin bilgilerini verdikten sonra beni teknik servise bağladı. Buradaki arkadaşa makine verilerini okudum. İzmir Karataş'ta bulunan servis noktasına yönlendirildim. Buraya kadar sorun yok...

Servis noktasına ulaşınca makinenin kutusunu açtık. Seri numarasından yaptıkları araştırma sonucunda makineye kendilerinin bakmadığını Gazi Bulvarındaki servis noktasına gitmem gerektiği söylendi. Kendisine HP servis telefonundan buraya yönlendirildiğimi söyledim, oradaki bayan bir yerlere telefon etti ve kesin olarak Gazi Bulvarı servis noktasına gitmem gerektiğini söyledi. Tabii ki, HP müşteri hizmetlerine son derece kızdım. Kendi ürününün hangi servis noktasına yönlendirileceğini bilmeyen elemanlara sahip bir firma ilginç bir şey, ancak konu HP gibi bir firma olunca konu traji-komik oluyor.



Yapacak bir şey yok diyerek fazla sinirlenmeden Gazi Bulvarındaki HP servis noktasına gittim. Makineyi kutusundan çıkartınca yine ufak çaplı bir hareketlilik başladı. Ben de biraz gerildim ama sesimi çıkartmadım. Görevli bayan, yine bir yerleri aradı ve burada servise alınacağı teyitlendi. Gazi Bulvarı HP servisinde çalışan bayanlar son derece sempatik olduğundan, sinirim büyük ölçüde geçti. Müşteri ilişkileri çok mühim bir konudur, bir şekilde sinirli bir müşteriye nasıl davranacağınızı bilmelisiniz. Bunu bilirseniz hayat herkes için kolaylaşır. Mantıklı bir açıklama da yapıldı, makine son derece yeni olduğundan servis noktası konusunda sorun yaşanmış, kusura bakmayın dediler. Bu ürünler HP'nin tüketici sınıfı bilgisayarları içerisinde değil iş sınıfı bilgisayarları içerisinde konumlandırılmış. İzmir'de mesafeler kısa olduğundan iki servis arası mesafe sorun değil ancak İstanbul gibi bir kentte yaşıyorsanız bu konuya dikkat etmeniz gerekebilir. İyice emin olmadan yola çıkmayın.

Üründeki arıza işlemci fanı sorunu görünüyor. Geçtiğimiz hafta cep telefonuma gerekli parçaların yurtdışından tedarik sürecinde olduğuna dair bir mesaj geldi. Yeni bir ürün olduğu için şanssızlık diyelim. Neyse.. bu güzel bir hizmet ayrıca internet üzerinden ürün sorgulaması yapabiliyorsunuz. Ben beceremedim ama kesin bir şeyleri yanlış yapıyorum diye düşünüyorum.

Bir şekilde sorun çözülecek ancak HP'nin telefonla ulaşılan müşteri hizmetleri sınıfta kaldı. Karataş'taki tüketici elektroniği servis noktası açısından düşüncelerim pek olumlu değil. Gazi Bulvarındaki servis noktası için ise ilk gözlemim olumlu. Bugün yarın servise gitmemin birinci haftası doluyor. Bakalım macera nasıl bitecek. Ayrıntıları yazmaya devam ederim...

Son House - Father Of The Delta Blues: The Complete 1965 Session Plak


Bundan seneler önce Bruno Manusso'ya yaptığım bir ziyaret sırasında dinlemiştim bu plağı. Aklıma kazındı ama almak bir türlü nasip olmadı. Nedense iki ve daha fazlası plaktan oluşan plakları alırken hep aklıma 2 tane albüm alabileceğim geliyor ve alışveriş sepetime başka albümler doluyor. Son aylarda albüme "aş erince" ve hazır Pure Pleasure plakları ülkemizde bol bol bulunuyor iken, albümü edinmeye karar verdim. Pek iyi yaptım, çok mutluyum!!

Eddie James "Son" House, Jr. 20 yüzyılın başlarında, 1902 yılında doğmuş, 1988'de ölmüş. 3 kardeşin ortancası olarak Mississippi Riverton'da doğmuş. 7-8 yaşlarında anne ve babası ayrılınca Tallulah isimli bir kasabaya taşınmışlar. Genç yaşlarında Son House, Baptist kilisesinde vaiz olmaya karar vermiş ve 15 yaşında vaiz kariyerine başlamış. 20'li yaşlarında ise gitar ile ilgilenmeye başlamış. O yıllarda kilise'nin blues müzikle pek anlaşamadığını biliyoruz. Hal böyle olunca House doğduğu topraklara geri dönmüş. Bu dönemlerde özellikle  Willie Wilson şarkılarından etkilenmiş. 1940'lara kadar Charley Patton, Willie Brown, Robert Johnson ve Fiddlin’ Joe Martin gibi isimlerle müzik yapma fırsatı bulmuş.

Son house'ın hayatının dönüm noktası muhtemelen 1928 ve 1929 yılları. Bu dönemde adam öldürmekten hapis yatıyor. Ancak "nefsi müdafaa" olduğundan çok uzun zaman hapis yatmamış. Yazılan çizilene göre ölümle sonuçlanan çatışmada House'da ayağından yaralanmış. Mahkeme 15 yıl hapis cezası veriyor ancak olayın nefsi müdafaa olması sebebi ile cezası azalıyor. Ne kadar garip bir yaşam öyküsü...

Son House'ın bilinen ilk kayıtlarını 1930'larda Paramount Records için yapmış. 1940'ların başında ise Amerikan Kongre Kütüphanesi için yapılan kayıtlarda görüyoruz ismini. Ünlü folklör uzmanı ve etnik müzikolojist "Alan Lomax" Mississippi havzasında binlerce kilometre yol yapıp, bu bölgedeki bir çok yerel müzisyenin kayıtlarını yapmış. Anlayacağınız Lomax, Amerikan müziği için çok çok önemli bir isim. Bu arada Amerikan müziği konusunda, Kongre Kütüphanesinin inanılmaz bir arşivi var. Bu tarihlerin ardından House ortadan kayboluyor.

1960'larda blues müziğin yeniden popüler olmasıyla Nick Perls (1), Dick Waterman  (2) ve Phil Spiro, Mississippi bölgesinde Son House'u arıyorlar. Onu bulmak 4 sene sürdü. House, 1964'de Mississippi yerine New York kentinde bulunuyor. House, bir çok blues müzisyeni gibi 1950'leri başka işlerde çalışarak geçinmeye çalışmış. Bu yıllarda blues müziği para etmiyormuş. garip değil mi?


Pure Pleasure, arka kapağı da faydalı bir sürü not ile doldurmuş. Kapak kalitesi birinci sınıf

House, bulunur bulunmaz kayıtlara ve konserlere başlar. 1964'de ayağının tozuyla Newport Folk Festival 'ini sallar, arkasından New York Folk Festival'ini ve 1967'lerde Avrupa'yı. 1970'ler ise festivalden, konsere koşturur. Hatta Montreux Jazz Festival'ine bile katılır. 1974'de ise tekrar emekli olur. Bu kez para kazanamamaktan değil, hastalıktan. 1988'de de vefat eder..
Gelelim albüme, ilk önce şarkı listesi;

A Yüzü
Death Letter Blues
Pearline/ Louise McGhee
JohnThe Revelator
Empire State Express

B Yüzü
Preachin' Blues
Grinnin' In Your face
Sundown
Levee Camp Moan

C Yüzü
Death Letter Blues (alternate take)
Levee Camp Moan (alternate take )
Grinnin' In Your Face (alternate take )
John The Revelator (alternate take )
Preachin' Blues (alternate take )
President Kennedy

D Yüzü
A Down The Staff
Motherless Children
Yonder Comes My Mother
Shake It and Break It
Pony Blues
Downhearted Blues


İç kapakta ayrıntılı notlar yer alıyor ve kolay okunuyor. Plakları sevmemizin bir diğer sebebi de bu

Albüm 12 ila 14 Nisan 1965 tarihinde Columbia plak şirketinin New York'da bulunan stürdylarında kaydedilir.  City studios.Albümde seslendirilen şarkıların bir çoğu House tarafından kariyeri boyunca doldurulan 78'liklerden seçilir. Seçki, neredeyse tüm önemli House şarkılarını içermesi açısından zaten ilgiyi hak ediyor. Ancak şarkılardaki Son House performansı çok önemli. Öylesine bir kayıt performansı gösteriyor ki, etkilenmemek imkansız. Bazı şarkılarda 1960'larda blues'un yeniden keşfedilmesi akımında başı geçen topluluklardan Canned Heat'ten Alan Wilson'da, House'a eşlik ediyor. Wilson, müzisyenliğinin yanında müzik araştırmaları ile tanınan bir isim. Bazı şarkılarda gitarı, bazı şarkılarda armonikası ile Son House'a eşlik ediyor. Gitarla eşlik ettiği parçalar, Empire State Express, Yonder Comes My Mother, armonika ile eşlik ettikleri ise, Levee Camp Moan.Orijinal kayıtlar ise John Hammond ve Frank Driggs tarafından yapılmış.

Plağın en önemli özelliği C ve D yüzlerindeki şarkıların (alternatif çalımlar) ilk kez plak üzerinde meraklılara sunulması. Pure Pleasure baskısı plak, verilen her kuruşa değer.  Açılır kapak son derece sağlam ve çok faydalı notlar içeriyor. Blues severlerin müthiş keyif alacağına eminim. Aşağıda 1967 yılından bir Son House performansı videosu var. Şarkının ismi Death Letter Blues. İyi seyirler.

(1) Nick Perls, blues konusunda yayın yapan Yazoo Records and Blue Goose Record firmalarının sahibi. (2) Dick Waterman Amerikalı yazar. 1960'larda blues kayıtları da yapmıştır.

Minimal ve Şık



Audiogon'dan Extra_action isimli bir kullanıcının sistemi. Gerçekten çok minimal ve şık. Computer Audio sayesinde sistemlerin küçülmesinin önü açılıyor. Ampliler DIY ve Krell KSA-50 baz alınarak yapılmış. Hoparlörde DIY. Çok sade ve güzel görünüyor..

Kanuni Kitapları


Bu aralar bir kaç arkadaşım, elimde Kanuni Sultan Süleyman hakkında kitabım olup olmadığını sordular. Elimdeki kitapları pek dışarıya vermek gibi bir alışkanlığım yoktur. Hele baskısı 20 yıl ve daha öncesine dayanan kitaplar, oldukları yerden asla çıkmazlar:) Şaka bir yana, bir anda ortaya çıkan bu Kanuni merakının sebebi ulusal televizyonlarda yayınlanan bir diziymiş.

Dizi filan önemli değilde, kitap fiyatları ülkemizde uçmuş durumda. Genel alım gücüne bakarsam "uçmuş" hiç abartılı bir anlatım olmaz. Bugün herhangi bir yabancı dilde okuduğunu anlayabilen bir kişi, Amazon, Barnes & Noble gibi alışveriş sitelerinden nakliye ücreti dahil olmak üzere, bir kitabı ülkemizdekinin yarı hatta bazen daha aşağısı fiyatlara edinilebiliyor. İkinci el kitaplarda da artış söz konusu. Bir şekilde bu fiyatların ucuzlaması lazım.

Bugün çalışan bir insan, hele çok kitap okuyorsa, istediği kitaplara ulaşmak konusunda sorun yaşayabiliyorken, lise veya üniversite öğrencisi gençlerin ne durumda olduğunu hayal bile edemiyorum. En azından e-kitaplar bir çözüm olabilir belki. Ama basılı kitap fiyatlarının bu denli yüksek olması anlaşılabilir bir şey değil.