Cooler Master Notepal Notebook Cooler Modifikasyonu


Modern dizüstü bilgisayarları, sıcak havalarda kullanırken çok ısınıyorlar. Bu ısınmanın en önemli sakıncalarından bir tanesi dizüstü bilgisayarların donanımsal olarak zarar görebilmeleri. Özellikle bazı markalarda bu ısınma anakart üzerinde sorunlar yaratıyor ve dizüstü bilgisayarınız bozulabiliyor. Bu yüzden notebook soğutucular özellikle kuvvetli konfigürasyona sahip bilgisayar kullanıcıları için elzem. Ancak bu soğutucuların bir kısmı oldukça gürültülü çalışıyor ve insanın konsantrasyonunu bozabiliyor. Bir kısım soğutucular ise ilk zamanlar son derece sessiz iken sonrasında başlarına bir haller gelip gürültülü çalışmaya başlıyorlar.

Ben daha önce "Cooler Master" firmasının bir çok ürününü kullanmıştım. Ürünlerden genelde memnun olduğumdan bilgisayar soğutucu çözümünü yine aynı firmadan seçtim. Satın aldığım model "Notepal Notebook Cooler" idi. İlk sene gayet gürültüsüz çalışırken, zaman içerisinde plastik ve alüminyumdan oluşan kasasında deformasyon oluştu ve fanlar ciddi şekilde gürültü yaratmaya başladı. Yeni bir dizüstü  bilgisayar soğutucusu almak yerine elimde varolanı adam etmeye karar verdim!

Bu modifikasyona ilk önce ürün üzerindeki biraz uyduruk kauçuk ayakları söküp yerine titreşim önleme özelliği bulunan kendinden yapışkanlı malzemeyi yerine yapıştırarak modifikasyona başlayalım. Zaten ürünün üzerindeki kauçuk ayaklar zaman içerisinde kendiliğinden düşüyor. Kullandığım ayakları herhangi bir yapı marketten satın alabilirsiniz.

İkinci olarak soğutucunun altındaki koruma kısımlarını kesmeye başladım. Bunun sebebi şasinin yamulmasıyla fanların bu koruma bölümlerine çarpması. Bu korumaların konulmasındaki sebep elinizin fana değerek zarar görmemesi ama fanlar çok devirli olmadığından sorun yaşamak mümkün değil. Bu kısımları basit bir yan keski ile kesip çıkartmak gayet kolay. Aşağıdaki gibi 4 parça söktüm;

Bu kesme işlemlerinin akabinde fanların alt şasiye değdiği yerlere küçük birer keçe parça ekledim. Bu sayede titreşimlerle şasi alt şasi arasına bir tampon koyarak, titreşimlerin tüm gövdeye yayılmasını önlemek mümkün. Keçelerin konulduğu yer aşağıdaki fotoğrafta rahatlıkla görülebilir.

Plastik alt şasi ile fanın etkileşimini bir ölçüde kestik. Şimdi sıra alüminyum şasi ile fanın etkileşimini minimize etmye çalışmak. Bu arada bu işlemleri yaparken yıldız tornavida kullanarak bir kaç vidayı sökmeniz ve arkasından biraz zorlama ile şasiyi parçalarına ayırmak lazım. Aşağıdaki fotoğrafta keçeleri yerleştirdiğim yerleri göstermeye çalıştım.

Yaklaşık 10 dakika süren tüm bu işlemler sonucunda "Cooler Master" "Notepal Notebook Cooler" eskiye göre daha sessiz hale geliyor. Muhtemelen üretici firma şu yaptığım işlemlerin çok daha iyisini düşünüp yapabilirdi ancak olayın içerisine maliyetler konusu girip rekabetçi fiyatlı bir ürün çıkartabilmek için "Cooler Master" bu ürünü pazara sunmuş.

Bu ürünü satın almışsanız ve benim gibi sorunlar yaşıyorsanız, bu küçük rehbere göre sizde küçük bir modifikasyon yapabilirsiniz. Soğutucu üzerindeki fanlar sessiz ve kaliteli olduğundan ürünü sesinden dolayı çöpe atmak yerine bu modifikasyon ile uzun bir süre daha kullanmaya devam edebilirsiniz.

Evin İçerisinde Bir Mahalle


Geniş bir eviniz, haracayacak binlerce dolarınız ve en önemlisi kafanızda güzel bir fikir varsa kendinize harika ev sineması sistemleri kurabilirsiniz. Buradaki örnekte evinin biraz büyük olduğunu kolaylıkla tahmin edebileceğiniz garajına eski İtalya temalı bir dünya kuran Amerikalı bir dostumuz var. Garajın içerisini bir mahalle haline getirmiş. Mahallede küçük bir bar, yukarıda gördüğünüz sinema salonu, ufak tefek şeyler atıştırılabilecek bir mini restoran dahil her şey var. Hatta tavanları LED ışıklandırma ile yıldızlarla kaplayan dostumuz hiç bitmeyen bir gece yaratmış. Harika değil mi?



Total War Shogun 2 Kurulum Problemi


Total War Shogun 2 sonunda yayınlandı. Haberi burada yazmıştım ancak oyun dünyası zaten uzun zamandır oyunu bekliyordu.Dün akşam Empire ve Napoleon edisyonları haricinde olduğu gibi yeni Total War oyununu satın aldım. Çok oyun oynayan bir insan olmadığımdan ve dolayısıyla son bir kaç yıldır çok az oyun satın almadığımdan dolayı almadığımdan Steam ile ilk kez tanıştım ve tabii ki cinnet geçirdim.
Shogun 2, DVD'den kurulmak yerine Steam'den indirilmeye çalışılıyordu. Ben akşam bayağı uğraştım, belki konuya yabancı olanlara yardımı olur diyerek buraya da ekleyeyim dedim. Boğumu takip eden arkadaşlarımdan bir çoğu Total War serisi ile yakından alakalı. Steam sorunu ile alakalı iki çözüm mevcut. Total War resmi forumlarında şöyle bir öneri var;


-------------------------------------------------------------------

* Steam oyun listesini açın

* Shogun 2'nin üzerinize imlecinizi getirin ve sağ tuşa basın. Burada 'Delete local content' seçeneğine tıklayın. Oyunun Steam üzerindeki kurulumu silinecektir.

* 1 numaralı DVD'yi bilgisayarınıza takın ve Steam'i kapatın (Kapatmak için File => Exit).

* Windows start menüsünde "Start" tuşuna basın ve Run seçeneğini tıklayın.

* Gelen ekranda şu komutu girin;

c:\program files (x86)\steam\steam.exe -install E:

E: DVD sürücünüz, eğer Steam farklı bir yere kuruluysa gerekli düzenlemeleri yapın. OK dedikten sonra muhtemelen DVD üzerinden kurulum başlayacak ve akabinde 500MB'lık bir güncelleme dosyası indirilerek oyun oynanabilir hale gelecektir.

-------------------------------------------------------------------

Ancak bu işlem bazen başarıya ulaşamıyor. Bu durumda bir kaç kez kurulumu kapatıp açmanız gerekiyor. Bu durumda yine Steam oyun listesini açarak Shogun 2'nin üzerine imlecinizi getirerek sağ tuşa basmanız gerekiyor. Burada 'Delete local content' seçeneğine tıklayın. Oyunun Steam üzerindeki kurulumu silinecektir.
Bir kaç denemenin arkasından DVD'den kurulum başlayacaktır. Sonrasında yine Steam 500MB'lık bir güncelleme indirerek bir süre sizi bekletiyor. Ancak tüm bu işlemlerin ardından Shogun 2'yi oynamaya başlayabiliyoruz. Umarım faydası dokunur,

18. İzmir Avrupa Caz Festivalinin Ardından


İyisiyle kötüsüyle bir İzmir Avrupa Caz Festivalini daha geride bıraktık. Bu seneki festival kapsamındaki konserlerin neredeyse yarısına katıldım. Bu konserlerden 3 tanesi ile ilgili yorumlarımı sizlerle paylaştım. Urszula Dudziak Super Band konseri, Louis Sclavis konseri ve Bik Bent Braam konseri yorumlarıma linklerden ulaşabilirsiniz. IKSEV tarafından düzenlenen bu seneki festival bana göre son yıllardaki en iyi festival oldu. Bunun en önemli sebebi -tabii benim açımdan- programın son derece zengin olmasıydı. Bence her zevke uygun, caz seyircisinin bir şekilde ilgisini çekebilecek en az bir konser vardı programda. Bu senenin artılarından bir tanesi genel olarak salon akustiğinin iyi kullanılması idi. Benim gördüğüm tek terslik Dudziak Super Band konserinde bas amplilerindeki titreşim ve distorsiyon idi. Bir de gönül isterdi ki, Bik Bent Braam konserinin büyük salonda yapılmış olsun. Böylesine kalabalık bir topluluk AASSM'nin büyük salonuna yakışırdı. Ancak salon belki de dolmazdı. İnşallah ilerleyen yıllarda festivale ilgi artar ve tüm konserler büyük salonda gerçekleşir.

Bu seneki bilet fiyatları gayet makuldü. Çoğu konseri 25TL'ye seyrettim. Tabii 10TL olsa daha iyi olurdu ama diğer kentlerdeki konser fiyatlarını göz önüne alırsak bence 25TL normal bir tutardı. Konser sayısı ve bizim ailemizde olduğu gibi konsere katılacak kişi sayısı artınca dip toplam tabii ki sarsıcı oluyor ama yapacak bir şey yok. Kendi adıma Louis Sclavis gibi çok önemli bir ismi 25TL'ye seyretme şansı bulunca bilet fiyatlarına söylenebilecek bir şey kalmıyor. Belki ilerleyen yıllarda AASSM gişelerine de kredi kartına taksit seçeneği eklenir ve en azından bir çok insanın konserlere gidebilme şansı artar. Bu konuyu araştırmadım yani belki de vardı. Bu konuyu soruşturup gerekirse düzeltme yaparım.

IKSEV'e yapacağım en önemli eleştirim festivalin tanıtımının yeterince etkin şekilde yapılamaması oldu. Bu konuda web siteleri, haber grupları ve özellikle internet basını çok daha etkin şekilde kullanılmalı. Seneye bu konuda daha etkin bir çalışma yapılır, festival programı en az bu sene kadar iyi olur ve bir şekilde bilet fiyatları bu seviyelerde kalırsa 19. İzmir Avrupa Caz Festivalini tadından yenmez. Ama herşeye rağmen bu seneki festivalin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.

Gelelim seyirciye. Bu sene konserlerde bence genel olarak daha bir kalabalık vardı sanki. En dolmaz denilebilecek konserlere son anda zar zor bilet aldım ve genel olarak salonlar doluydu. Seyirci, müzisyenlerin performansı ile doğru orantılı olarak zaman zaman çoştu, seyirci coşunca dinleyicilerde coştu. Bende dahil bu seneki dinleyici ile müzik bir şekilde iyi bir buluşma sağladı bana göre. Hal böyle olunca 19. İzmir Avrupa Caz Festivalinin yol haritası da ortaya çıkıyor bence. Ancaaak.... İzmir gibi büyük bir şehirde bence bir çok konser AASSM'nin büyük salonlarında yapılacak kadar ilgi görebilmeli. Daha doğrusu müzik severler ilgi göstermeli. İyi tanıtım ile ilgi bir miktar daha artacaktır.

Haydi olaya bir diğer yönden bakalım. Herkesin işi hayatı son derece yoğun. Belki bir çoğumuzun parasal sıkıntıları var. Belki bazılarımızın ulaşım sorunu, bir kısmımızın küçük yaşta çocukları var ve onları yalnız bırakamıyoruz. Ancak ne olursa olsun, çok konsere gitme şansımız olmayan bir şehirde böyle fiyatlarla, böyle isimler varken bu festival daha fazla ilgi görmeliydi. İnşallah gelecek sene...

Bu senenin en eksi notunu Stereo Mecmuası'nın okuyucu kitlesinin önemli bir bölümünü oluşturan odyofil camiasına vermem gerekli. Evlerimizdeki müzik sistemlerinin nasıl çaldığını en iyi şekilde anlayacağımız yer konser salonlarıdır. Ancak bu sene odyofil camiamız konserlere bence yeterince ilgi göstermedi ve çok şey kaçırdılar. Gelecek sene umarım daha fazla ilgi gösterme şansını yaratırız.

Bu sene bende bir farklılık yaparak konserlere kendi bloğumda özellikle yer vermek istedim. Belki gelecek sene konserlerin daha fazla ilgi görmesine karınca kararınca bir katkım olur. Böyle bir durum olursa belki IKSEV bir kaç konser için Stereo Mecmuası'na sponsor olur!

Şaka bir yana, bu seneki konser yorumlarımı bitirmek istiyorum. 19. İzmir Avrupa Caz Festivalinde görüşmek dileğiyle!

Plak Koleksiyonculuğu, Pikaplar Mevzuu.

Carl Collins

Vakit buldukça “Plak Koleksiyonculuğu” konusunda yazıp çiziyorum. Sanırım ilerleyen dönemlerde kafamdaki tüm yazıları yazmış olunca güzel bir yazı dizisi ortaya çıkacak. Bu yazımda sizlere plak koleksiyoncularının sıklıkla kullandıkları pikaplar ve bu pikapların seçilmesinin sebeplerinden bahsetmeye çalışacağım.

Odyofillerin geniş plak koleksiyonu olan meraklıların fotoğraflarına (veya videolarına) baktıklarında genelde şok yaşadığını biliyorum. Biliyorum çünkü o şoku bende zamanında yaşamıştım. Daha sonra şok yerini meraka bıraktı ve yavaş yavaş konuyu derinlemesine incelemeye başladım. İlk şok muhtemelen kullanılan pikapları görünce yaşanıyor. Bugün ben dahil bir çoğumuz gayet hatırı sayılır tutarlar ödeyerek pikaplar satın almış olsak da plak sahibi olmanın pikap sahibi olmaktan daha pahalı olduğunu biliyoruz. Bugün birkaç bin veya daha fazlasını ödeyerek çok iyi bir pikap sahibi olabilirsiniz. Ancak birkaç yüz plağa sahip olmak için bu tutarların daha fazlasını ödemek gerekli. Hele söz konusu olan nadir ilk baskılar olunca tek bir plak için bile ödenen tutar astronomik olabiliyor.


Plak koleksiyoncularının bir çoğunda böylesine nadir plaklardan çok sayıda bulunurken bizim DJ pikabı diyerek küçümsediğimiz pikapları kullanıyorlar. Plaklara verdikleri paraların çok az bir bölümüyle bizim dergi sayfalarında ağzımız sulanarak baktığımız referans statüsündeki pikaplara sahip olabilirler. Ancak durum hiç öyle değil bunun sebepleri nedir?

Koleksiyoncu efsanelerinden bir tanesi; Rek-O-Kut CVS-14
Biliyorsunuz ben Technics 12xx (1) serisi DJ pikaplarını çok severim ve her zaman olumlu şeyler yazarım. Bunun en önemli sebebi, verdiğiniz paranın karşılığında aldığınız ses kalitesinin yanında bozulması neredeyse imkansız gibi gözüken ve devri son derece kararlı bir motor sahibi olursunuz. Bunun yanında bu pikaplarda kullanılan kollar son derece başarılıdır. Bugün hi-fi dünyasında çok popüler olan kollara göre hem geometri hemde sürtünme (2) gibi değerler açısından belli bir üstünlükleri olduklarını kabul etmek gerekir. Aslında bu kolların satıldığı fiyatların çok daha yukarısına satılması gerekir ancak çok sayıda üretmiş olmanın avantajı ile fiyatlar gayet makul seviyededir. Hele aldığınız ürünün kalitesine bakınca çok çok ucuz demek lazım. Bu pikapların bir diğer avantajı devirlerinin belirli bir aralıkta çok rahat şekilde ayarlanabilmesidir. Üzerine özel bir stroboskop koyarak istediğiniz devri ayarlamak gayet kolaydır. Bunun en önemli avantajı farklı devirlerde kaydedilmiş plakları olması gerektiği şekilde dinleyebilme olanağı sağlanmasıdır. 1955 yani RIAA standartları (3) öncesinde kaydedilen plakların sadece ses seviyesi değil devir konusunda da farklılıkları vardı. Bu durumda geniş bir arşivde bulunma potansiyeli yüksek bu tarz plakları dinleyebilmek için bildiğimiz standart devirlerden daha farklı çözümlere ihtiyaç vardır.




Farklı formattaki Shellac plaklar. Kendi plak rafımdan..
Sadece Technics'ler değil, özellikle Amerikalı plak koleksiyoncularının en sevdiği bir diğer marka Stanton'dır. Stanton bir çok insan için lafı dolandırmadan söyleyelim bir Technics çakması olarak DJ pikabı olarak görülür. Ancak bir çok modelinde 78 devir desteklenir. DJ'lerin 78 devirle pek işlerinin olmadığını düşünürsek bunun sebebi nedir? Tabii ki plak koleksiyoncuları. Bir çok Stanton pikap üzerinde 33, 45 ve 78 devir desteği vardır ve bu devirler belirli oranlarda değiştirilebilir. Örneğin bazı modellerde devir seçilen devrin standart devrin artı ve eksi %50'sine kadar oynanabilir. Bu durumda 16 devirden bazı plak firmalarının desteklediği 62 ila 94 devir aralığındaki seçeneklerde dinlenebilir hale gelir.Hal böyle olunca ortaya garip bir tablo çıkıyor. Genel olarak 33, 45 ve 78 devirlerden bahsederken geniş bir plak arşivinde (özellikle 1955 öncesi plakların bulunduğu) ihtiyaç duyulan devir desteği bir anda 16 (hatta 14) devirden 100 (hatta özel bazı örneklerde 140) devire kadar genişliyor. Tabii ki iş bununla sınırlı değil bir de bazı nadir plakların daha doğrusu plak baskıya hazırlanırken kullanılan master'ların ve plak kaydedicilerde kaydedilen plakların (veya master'ların) okunması mevzuu var. Bunun içinde devri tamamen geri döndürmek gerekli. Yani platoyu tam ters yöne yukarıda bahsettiğim hızlarda döndürmek gerekiyor.

Miles Davis - Kind Of Blue. Kendi plak rafımdan.

Bugün bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik pikaplar üreten ismini cismini hi-fi dünyasında pek duyamayacağınız ancak plak koleksiyoncularının yakından tanıdığı markalar var. Hatta bazıları satış paylarını arttırabilmek için odyofil pazara yönelik ürünlerde üretiyor. Ancak bu ürünlerde bile tersine devirden, yukarıda bahsettiğim egzotik hızlara kadar koleksiyoncuların ihtiyaçları unutulmuyor. Hemen bir parantez açayım; bu alanda üretim yapan en bilindik odyofil marka Simon Yorke. Özel plakların okunması için özel bir kol bile geliştiren Yorke ile görüşen ve onunla aynı ülkede yaşayan çok sevdiğim bir arkadaşım üzerinde bıraktığı izlenim, eğer imkanı olsa odyofillere pikap satmayacağı şeklinde. Bunun haricinde bilindik bazı markalarda 78'lik devirde bile çok ayrıntılı devir ayarı yapılmasının sebebi bu pikapları üretenlerinde ciddi şekilde plak meraklısı olmaları. (4)

Tabii bir de bir çok plağın kazaran farklı devirlerde basıldığı gerçeği var. En bilinen örnek Miles Davis'in Kind Of Blue albümüdür. Kind of Blue ilk yayınladığında ikinci yüzde bulunan "All Blues" ve "Flamenco Sketches" şarkılarında devir kayması yaşanmıştır. Yayınlandığı 1959 yılından 1992 yılına kadar plak üzerindeki tartışmalar bitmemiş ve en sonunda 1992'deki re-master'dan sonra olması gereken devirde yayınlanmıştır. Kind Of Blue çok bilindik bir plak ancak bunun gibi yüzlerce hatalı baskı var. Bunları koleksiyonculara yönelik yayın yapan rehberler ve forumlarda takip edebilirsiniz. Bir çok plak koleksiyoncusunun plaklarındaki etiketlerde optimal devrin yazmasının sebebi budur.

Devir konusunda sanırım verdiğim bilgiler şimdilik yeterli gelir umarım. Şimdi yeniden pikaplara geri dönelim. Yazının ilk başlarında kolların teknik değerlerinin çok başarılı olduğundan bahsetmiştim. Bunun yanında çıkartılabilir headshell (5) konusu çok mühim. Çünkü nasıl 78'lik Shellac plakları özel mono iğneler kullanarak dinliyorsak bir çok koleksiyoncu farklı plakları farklı iğnelerle dinler. Bunun sebeplerinden bir kısmı ses kalitesi gibi şehir efsaneleri iken, bir kısmı ise izleme açısı, iğnenin şekli ve yapısı gibi teknik sebeplerdir. Bu pikap kafalarını ve tercih edilme sebeplerini yazmayacağım. Bunun tek sebebi ülkemizde rahatlıkla bulunduğunu fark ettiğim bu kafaların fiyatlarının artmasını önlemektir. Bu kafaları satın aldıktan sonra yazarım. Bunu bencilce bir davranış olarak nitelendirebilirsiniz. Ancak Denon DL-103'ten ülkemizde kimse bahsetmez iken nasıl satın aldığımı, bu kafadan bahsettikçe ülkemizde nasıl popüler olduğunu biliyorum. Bu süreç illa ki yaşanacaktı zaten bilen biliyordu belki ama süreci hızlandıran kişinin ben olduğumu söylememde sakınca yok. Bu konuyla ilgili hikayeyi bir ara yazarım.

Çaykovski'nin 6. Nolu Senfonisi 78 devir olarak ancak büyük bir kutunun içerisine sığabiliyor. Kendi plak rafımdan

Neyse... Bir çok koleksiyoncu pikap kafalarında küçük etiketlerle işaretleyerek bir sistem geliştirmiştir. Plakların üzerinde de bu işaretler bulunur. Bu plakları dinlerken o pikap için uygun kafa seçilir. Ancak kafa değiştirme işi son derece meşakkatlidir. Bu yüzden çıkarılabilir headshell kullanan kollar koleksiyoncular için vazgeçilmezdir. Kullanacakları kafayı takmak için bir vidayı sökmek yeterlidir. Ayrıca basit ve sabit yapılı “L” şekilli protractor'lar (6) ile açıları ayarlamak çocuk oyuncağıdır.

Bu arada bugün neden hala 12” kolların üretildiği veya eski örneklerinin hala yüksek tutarlara satılmasının tek sebebinin odyofiller olmadığını da söyleyelim. Plak koleksiyonu yapan dostlarımızın denk gelecekleri boyutlar çok dikkat çekicidir. Bizler genelde 305 mm (12 inç yani 33 1/3 devir) ve 175mm (7 inç 45 devir) ve nadiren 250mm (10 inç) plaklarla denk geliriz. Ancak çok farklı çaplarda söz konusudur, 51mm (2 inç) 210mm ( 8 ½ inç) 350 mm (14 inç) ve 500mm (20 inç) gibi.. Örneğin 350mm, 500mm ve hatta daha büyük çapa sahip olan plakları klasik 9” kollarla dinleyebilmek mümkün olmadığında eski 10”, 12” hatta tanjansiyel yapılı kollara hala talep vardır.

Bir sonraki yazımda pre-ampliler ve pikap katları gibi yardımcı ekipmanlardan bahsedeceğim. Bu arada ufak bir rica, bu yazı dizisinden bazı alıntıların basılı yayınlarda kullanıldığını görüyorum. Cümleleri değiştirmekle yazıları kendiniz yazmış gibi olmazsınız. En azından verilen emeğin hakkı olarak şu şiteden şu yazardan alıntılar kullandım diye bir not düşünüz. Bir iki satır yazmak pek zor olmaz herhalde...


(1) Bu güzelim pikapları ne yazık ki üretimden kaldırdılar.
(2) Friksiyon veya friction
(3) Bu konuyu ilerleyen yazılarımda çok çok ayrıntılı şekilde ele alacağım
(4) Örneğin Verdier'ın pikaplarında 33, 45 ve 78 desteği bulunurken motordaki seçenekleri kullanarak devri çok ayrıntılı şekilde ayarlayabilmek mümkün ve bu özellikle eklenen bir fonksiyon. Bu tarz ürünlere odyofil pazarında nadiren rastlayabilmek mümkün ama üretimin altında yatan mantığı anlayabilmek için dikkatli gözlerle incelemek gerekiyor. Bu pikabı çok sevdiğimi okuyucular bilirler. Sevme sebeplerimden bir tanesi işte bu madde...
(5) Türkçeleştiremediğim terimlerden birisi. Aklınıza mantıklı bir şey gelirse bana da haber verin!
(6) Technics 12xx, Stanton STxx serisi pikapları satın alanlar bu “L” şekilli parçayı hatırlayacaklardır.