O da Meraklı Bende Meraklıyım. Ama Arada Uçurum Var :)
Amerikalıları pek sevmem ve çok becerikli olduklarını düşünmem. Aslında bir genelleme yapmak yanlıştır. Belki bilirsiniz İzmir'de bulunan NATO karargahı sebebi ile hayatımın bir kısmı Amerikalılarla beraber geçti. Çoğunun elinden hiçbir iş gelmediğine gözlerimle şahit olmuşumdur. Alışkanlıkları veya eğitimleri yüzünden bilmedikleri konulara hiç el atmazlar. Örneği muslukları mı akıyor, bir anlayan bulmadıkları veya kapsamlı araştırma yapmadıkları sürece o su akmaya devam eder. Oysa biz Türkler çok farklıyızdır. Hemen elimize alet edevatlarımızı alır musluğu söküveririz. Bilinçaltımıza işlenmiş bir kod varmış gibi, conta değiştirmek çocuk oyuncağıdır bizler için.
Ancak sorun contada değil başka bir parçada ise o zaman kilitleniriz. Ertesi gün büyük ihtimalle bir su tesisatçısı evimize uğrar. Amerikalıların düşünce tarzında hep olumsuzluklar ön plana çıkar. İlk önce bütün olasılıklar uzun uzadıya gözden geçirilir, ters bir durumda yapılacaklar düşünülür. Tüm plan program yapılır ondan sonra harekete geçilir. Bu arada su damlamaya devam eder...
Bende dahil hepimiz her konuda konuşacak bir şeyler buluruz. Her konuda ahkam kesebiliriz. Amerikalılar pek öyle değillerdir. Bir konuda bir şey bilmiyorlarsa ağızlarını açıp konuşmazlar hatta köşelerine çekilip dinlerler. Ancak eğer ki, merakları olan bir konu ise cehennemin kapıları açılır ve karşınızda konunun uzmanı var zannedersiniz. En azından benim tanıdıklarımda hep böyle oldu....
Hayatımın önemli şoklarından bir tanesini anlatayım sizlere..
Zamanında NBA maçlarını seyrederken -ki o dönemlerde Michael Jordan'lar filan oynuyordu- bir Amerikalı subay ile basketbol sohbeti yaptım. Adam her oyuncunun sezon istatistiklerinden, okuduğu okullara, kolej yıllarındaki şeceresinden güncel istatistiksel bilgilere kadar normal bir insanın bilmeyeceği her türden bilgiyi arka arkaya sıraladı. Sonraki dönemlerde böylesine çok sohbet içerisinde bulundum ve kazaran bir konuyu kendisine hobi yapmış bir Amerikalı ile karşılaştığımda hep aynı şeyi gördüm. İnanılmaz derin bilgiler.
Bunu nasıl becerebildiklerini sorduğumda internetin olmadığı o dönemlerde hemen her konuda yayınlanan dergilerin ve kitapların varılığından haberim oldu. Bir hobinin veya ilgi alanının uzmanı olabilmek için ellerinde her fırsat vardı. Hele ki, aynı hobiyi paylaşan iki kişinin arasında kaldığınız zaman resmen bilgi bombardımanı yaşıyorsunuz. Havalarda upuzun kodlar, rakamlar uçuşuyor. İnanılacak şey değil.
Geçenlerde bir Amerikalı ile tüpler konusunda sohbet ediyoruz. Satıcı filan değil sadece meraklı. Tüpler bir nevi hobisi olmuş ve uzun seneler bu konularda araştırmalar yapmış. Araştırmaların sonunda geldiği durum gerçekten asap bozucu. Örneğin 2A3 tüplerin 40'ların RCA'larının değerli olduğunu biliriz. Bunların karakteristik yapısal özellikleri vardır. Ancak bundan sonrasını pek önemsemeyiz. Sohbetteki kişiyle bunları konuşurken bir anda üretim kodlarının nasıl yorumlanacağını hangi kodların nereye ait olduğu ve hangi üretim bilgilerini verebildiği konusunda bir bilgi bombardımanı yaşadım. En son üçüncü saatte bu tüpler hakkındaki sohbetten beynim döndü ve izin isteyerek sohbet yazılımımı kapattım.
Bu arada Japonlarında bu konularda bayağı bilgili oldukları söylenir. Bu konuda herhangi bir sohbetim olmadı ama en az Amerikalıları kadar “kaçık” oldukları söyleniyor.
Başlıkta yazdığım gibi bunlarda meraklı bizlerde meraklıyız. Ancak arada acayip bir fark var.
Heyri Sanat Vadisi
Sizlere geçtiğimiz ay Kore’de bulunan Camerata isimli bir müzik dinleme salonundan bahsetmiştim. Bu konuda yeni bir şeyler daha öğrendim. Camerata Cafe aslında dev bir müzik dünyasının içerisinde yer alıyormuş. Heyri Art Valley yani Heyri Sanat Vadisi, içerisinde müzik akademisinden, konser salonlarına ve kütüphanelere kadar müzikle ilgili bir çok oluşum bulunduğu bir yer. Kore'de devletin müziğin gelişimi için yaptığı yatırımlardan bir tanesi. Camerata Cafe bunun sadece bir parçasıymış. Demek ki, bir ülkede müzik bu şekilde gelişiyor; son yıllarda müzik dünyasında bu kadar fazla Koreli müzisyen görmemiz anlaşılan bir şans değil, bu yatırımların sonucu...
Final Audio Muramasa VIII
Kulaklık dünyasında da butik ürünler furyası başladı. Bu furyanın doğal sonucu tabii ki garip fiyat etiketleri. Bu furyanın en son üyesi Final Audio ve yeni duyurdukları Muramasa VIII modeli kulaklıkları. 8.000 Dolar fiyat etiketine sahip olan ürün 850gr'lık ağırlığıyla meraklılara "nasıl yani" dedirtiyor. Kulaklık dünyasında hemen herkes daha hafif ürünler tasarlamaya çalışırken Final Audio tam tersi istikamete doğru yol alıyor anlaşılan. Paslanmaz çelikten üretilen şasi 40mm'lik mid/bas ve 8mm'lik bir tiz sürücü ile donatılmış.
Alana da satana da Allah akıl fikir versin!
Kütüphane Haftası Kutlu Olsun...
BU hafta "Kütüphane Haftası" olarak kutlanıyor. Aslında kütüphaneye gitmeyeli çok uzun zaman oldu. Belki bir ara uğrayıp nostalji yaşamak lazım. Günümüzde internet teknolojisininde gelişmesiyle beraber kütüphanelere ihtiyaç kalıp kalmadığı tartışılsa da ve hatta bir çok kütüphanenin arşivi yavaş yavaş dijital ortama taşınsa da, kitabın kendisine özgü o güzel kokusunu bünyeye doya doya çekebilmek için en uygun yer kütüphaneler. Bu hafta dolayısıyla bende şahsi kütüphanemi düzenleyeyim bari. En son fena karışmıştı :)
Jimi Hendrix - First Rays of the New Rising Sun
Şu hayatta albümlerini almaya doyamadığım pek az müzisyen vardır. Seneler geçip müzik zevkim değişse de, bu isimler pek değişmedi. Şu sıralar radyoda boş bir kanal ayarlayıp onu dinleyecek kıvama -bir nevi noise olarak hayal edin, bakınız John Cage- gelmişken bile bu isimler beni hep heyecanlandırmıştır. Bu isimlerden bir tanesi Jimi Hendrix.
Aslında evirip çevirip diskografisine baktığınızda Jimi Hendrix hayatta iken basılmış çok fazla albümü yok. Şöyle bir bakarsak Jimi Hendrix Experience ile birlikte kaydettiği 3 albüm (Are You Experienced 1967, Axis: Bold as Love 1967 ve Electric Ladyland 1968) ve Band of Gypsys ile 1970 yılında kaydettiği konser albümü. Ancak Hendrix 1970 yılında öldükten sonra bir çok kayıt yayınlanıyor. Aslında bazı kayıtlar albüm olarak yayınlanmaya çok hazır haldeyken tamamlanmamış, bazıları ise konser kayıtları. Bunların yanında müzik yaşamının erken dönemlerinde soul, R&B ve blues toplulukları ile çalıştığı yıllardan bazı kayıtlar yayınlanıyor. 2000'lerde bile daha önceden resmi olarak yayınlanmamış -ancak meraklıların bir şekilde arşivlerinde yer alan- Valleys of Neptune gibi kayıtlar ortaya çıkabiliyor. Hatta ben kendi adıma daha da çıkmaya devam edeceğini düşünüyorum. Son dönemlerde “In The West” veya “Winterland” gibi canlı performanslar hala müzik meraklılarından büyük talep gördüğüne göre, benim gibi Hendrix delisi çok var demektir.
Bu yazımda size 1997 yılında yayınlanmış bir Hendrix albümünden bahsedeyim; “First Rays of the New Rising Sun”
Şimdi gelin kısa bir tarih yolculuğuna çıkalım. Albüm aslında 1970 sonlarında veya 1971 başlarında basılması planlanan çift plaktan oluşan bir albüm. Hendrix, 1970 yazında İngiltere'de “Isle of Wight” festivalinde çalmak üzere yola çıkıyor ve bu festivalin ardından Avrupa turnesi başlıyor. Bu turnenin bitiminde Hendrix'in Amerika'ya dönüp stüdyoda albümüne son halini verip piyasaya çıkması düşünülürken Hendrix, Avrupa'da fazla doz uyuşturucu tarafından ölüyor. Böylelikle albüm ortada kalıyor.
Hendrix aslında albüme çok özenmiş. Defalarca şarkıları değiştirdiğinden albümün stüdyo süreci uzadıkça uzamış. Hatta albümün iki değil üç plak olarak yayınlanması gündeme gelmiş. Albümün ismi de defalarca değişmiş, ilk düşünülen isim “People, Hell And Angels” imiş. Hendrix vakit bulup stüdyoya girdiğinde ve normal durumdayken albümün iskeletini ortaya çıkartmış. Bu konuda bir çok şehir efsanesi var. Bazı bantlarda konsept şarkı listesi bulunmuş ancak bu kapaklarda yazılmış yazıların daha doğrusu şarkı listelerinin Hendrix'in el yazısı olmadığı söyleniyor. Ayrıca albümle ilgili Hendrix'in tuttuğu bir çok not var. Aslında albümün ilk plağının şarkı listesi tam olarak hazır, ikinci plakta ise olmasını istediği şarkıların bir listesini yazmış. Bazı kaynaklarda bu listenin 20 şarkıyı geçtiği söylenir. Belki de Hendrix bu kadar şarkı arasında karar veremediği için albüm 3 plak olarak yayınlanacaktı. Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz...
Karmaşa burada bitmiyor. Hendrix öldükten sonra 1971 yılında yayınlanan The Cry of Love ve Rainbow Bridge albümlerinde de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Ancak yukarıda bahsettiğim listedeki şarkıların bir kısmı 1971'de yayınlanan albümlerde bulunuyor. Sanırım 3 veya 4 şarkı yayınlanmamış durumda. Bunların hemen ardından üçüncü bir plak ortaya çıkıyor; War Heroes. Bu plakla beraber bu listenin neredeyse tamamı yayınlanmış oluyor.
Liste bir şekilde yayınlanıyor ancak ortada bambaşka bir durum var. Bahsi geçen şarkıların bir kısmının birden fazla kaydı var. Bazıları stüdyo session'larında ortaya çıkmış, bazıları özel olarak kaydedilmiş bazıları da konserlerde çalınmış. Sonunda bir prodüktör ortaya çıkıyor; Alan Douglas. Aslında Douglas uzun seneler Hendrix ile çalışmış bir isim. Douglas yayınlanmamış kayıtları alıyor, bunların kayıtlarında oynamalar yapıyor hatta Hendrix ile hiç çalmamış müzisyenler eksik bölümleri yeniden kaydediyor. Bazı bölümlerde arka vokaller ekleniyor. Böylesine bir çalışma sonrasında “Voodoo Soup” albümü 1995 senesinde ortaya çıkıyor. Aslında “First Rays of the New Rising Sun” projesinin önemli şarkıları bu albümde var ancak şarkılara o kadar çok ekleme var ki, sonunda iş mahkemelik oluyor. Hendrix vakfı konuya el atıyor ve bu rezilliğe bir son vermeye karar veriyor. Yine Hendrix ile çalışmış Eddie Kramer görev başına geliyor ve yazının başlarında bahsettiğim liste yeniden ele alıyor. Tartışmaya açık tüm şarkılar kayıttan ayrılıyor. Çeşitli dönemlerde çalınan farklı bölümler teker teker incelenerek orijinaline en yakın hale getiriliyor. Tabii ki orijinal hale getiriliyor demek mümkün değil; bunun için Hendrix'in yaşamda olması gerekir!
Albümün isminin hikayesi de son derece ilginçtir. Bunu da paylaşayım. Albümdeki iki parçadan hareketle isim bulunuyor. Bir bölümü “Hey Baby” (New Rising Sun) şarkısından ve diğer bölümü “Izabella”nın konser yorumlarında şarkı sunumunda söylenen cümleden; First Rays!
Albümün orijinali Hendrix yaşasaydı nasıl olurdu asla bilemeyeceğiz ama Hendrix Vakfı ve Eddie Kramer'e güvenmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Kendi adıma konuşayım “First Rays of the New Rising Sun” albümünde benim yadırgadığım pek bir şey yok. Bağrıma uzun zaman önce bastım bu albümü...
Albüme “Music On Vinyl” (MOV) şirketi geçtiğimiz senelerde yeniden bir baskı yapmıştı. Baskı gayet başarılı ve içerisinden çıkan kitapçıktaki notlar ve fotoğraflar ile baskının değeri biraz daha yükseliyor. Yazının başlarında bazı el yazısı notlardan bahsetmiştim ya, kitapçıkta bu notların bir kısmını görebiliyorsunuz. Ayrıntılı bir kaç fotoğrafı yazıya serpiştirdim zaten :)
Hendrix diskografisi plak formatında MOV plak firması tarafından basıldıkça Equinox Music tarafından ülkemize getiriliyor. Son dönemlerde neredeyse tüm Hendrix arşivimi yeniledim bu sayede. Equinox Music çok hayır dua alıyor benden bu sayede:) Şaka bir yana özellikle Are You Experienced 1967, Axis: Bold as Love 1967 ve Electric Ladyland 1968 baskıları çok keyifli mutlaka edinin. Hazır ülkemizde de bulunabiliyor iken bu şansı değerlendirmek lazım. Evet biraz pahalılar ama hayatınız boyunca dinleyeceğinize emin olabilirsiniz. Hendrix'in müziği gerçekten öyle en azından benim için....
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)