All My Friend Here - Composed & Arranged by Arif Mardin CD


Arif Mardin, 1932 yılında Istanbul'da doğdu. Son derece köklü bir aileden geliyor. Ailesinde diplomatlar, başarılı iş adamları, askerler var. Arif mardin ise son derece farklı bir yol çizmiş kendisine. Yazılan çizilenlere göre gençliğinde Bing Crosby ve Glenn Miller gibi isimleri dinlemiş. Ancak kız kardeşi vasıtasıyla Türk caz hayatının renkli siması Cuneyt Sermet ile tanışınca yaşamının yönü değişmeye başlamış. Eğitimini İstanbul'da tamamlayan Mardin, ekonomi konusunda üst eğitimini tamamlamak için Londra'ya gidiyor.

Şanslı insanların başına geldiği gibi bir karşılaşma Mardin'in hayatını değiştiriyor. 1956 yılında İstanbul konserinde Dizzy Gillespie ve Quincy Jones ile tanışıyor. Bu dönemlerde Amerika'da bir radyo istasyonunda çalışan arkadaşına (1) bazı kayıtlarının bulunduğu demo bantlarını gönderiyor. Arkadaşı bir şekilde Quincy Jones'a kayıtları ulaştırıyor ve Mardin'e meşhur Berklee Müzik Kolejinin yolu açılıyor. 1958'de Mardin Amerika'ya taşınıyor. 3 senelik eğitimin ardından mardin şansını denemek için New York'a taşınıyor. İşte tam bu yıllarda Atlantic Record'a adım atıyor. İlk işi Nesuhi Ertegün'ün asistanlığı. Mardin, plak şirketinde hızlı şekilde yükselmeye başlıyor. Ancak zaman içerisinde özellikle stüdyo çalışmaları ve aranjmanlar konusunda sektörün önemli isimlerinden bir tanesi haline geliyor. Zaten ilerleyen yıllarda Atlantic Records'un en üst koltuğuna oturuyor. Çalıştığı isimler say say bitecek gibi değil. Kısa bir liste vermek gerekirse; Margie Joseph, Carly Simon, Petula Clark, Bette Midler, Barbra Streisand, Bee Gees, Diana Ross, Queen, Patti Labelle, Aretha Franklin, Lulu, Anita Baker, Judy Collins, Phil Collins, Scritti Politti, Culture Club, Roberta Flack, Norah Jones, Chaka Khan, George Benson, The Manhattan Transfer, Modern Jazz Quartet, Willie Nelson, John Prine, Dusty Springfield, David Bowie ve çok çok daha fazlası. 2006 yılında kaybettiğimiz büyük müzik insanının yaşam hikayesi en kısa haliyle bu şekilde.

Kapak öylesine kaliteli ki, benim dandik fotoğraf makinemle çektiğim fotoğraflarda bile sanki Mardin'in resimleri veya hakkındaki belgeler ekrandan çıkacakmış gibi.

All My Friend Here böylesine bir yaşamın son noktası. 2010 yılında yayınlanan albüm yazılan çizilenlere göre Mardin hayattayken yapılan son kayıtlar. Yukarıda yazdığım isimlere baktığınızda farklı müzik tarzlarını fark edeceksiniz. All My Friend Her albümünde de böylesine bir çeşitlilik var. Ancak Mardin'in beste ve kompozisyonları farklı isimler ve farklı müzik tarzlarından müzisyenler tarafından yorumlanınca son derece zengin bir içerik ortaya çıkmış. Albümden bir ufak not, yapımda Mardin'in oğlu Joe Mardin'de ter dökmüş.

Albümün açılış parçası "The Greatest Ears In Town" Bette Midler tarafından seslendirilmiş. Belki de albümün en dikkat çekici şarkılarından bir tanesi. Norah Jones yorumu ile "Longing For You" geniş bir müzisyen topluluğunun dikkat çektiği "All My Friends Are Here" ve ayrıca Chaka Khan vokali ile "So Blue" ve Dr. John vokali ile "Chez Twang's" albümün dikkatle dinlenmesi gereken şarkıları. Şarkı listesine göz atmak gerekirse;

01. The Greatest Ears In Town (Bette Midler ve Barry Gibb) 4:40
02. So Blue (Chaka Khan ve David Sanborn) 4:59
03. No Way Out (Nicki Parrott) 5:32
04. Goodbye To Rio (Raul Midon) 4:15
05. No One (Dianne Reeves) 3:21
06. So Many Nights (Danny O'Keefe) 4:13
07. Calls A Soft Voice (Carly Simon) 5:41
08. Longing For You (Norah Jones, Joe Lovano ve John Faddis) 6:49
09. Dual Blues (Amy Kohn) 5:31
10. Chez Twang's (Dr. John) 5:38
11. Willie's After Hours (Lonestar Blues) (Willie Nelson ve Katreese Barnes) 5:58
12. All My Friends Are Here (Hall & Oates, Barry & Robin Gibb, The Rascals ve The Average White Band toplulukları, Phil Collins, Lalah Hathaway, Cisy Houston ve Randy Brecker) 4:32

Albümün kapağı açıldıkça açılan cinsten. Çok mutlu edici :)

Albüm 1940'ların müziğini modern anlayışla bugünlere taşıyan tarzda bir yapıya sahip. Farklı müzik tarzları ile uğraşan müzisyenlerin birlikteliği albümü öyle bir renkli hale getirmiş. Yorgun olduğunuz bir akşam için harika bir albüm. Son not ise albümün kitapçığına. Son yıllarda gördüğüm en keyifli tasarımlardan bir tanesine imza atılmış. Albüm büyük müzik marketlerde bulunabiliyor. Denk gelemezseniz Ekinoks Müzik'ten satış noktaları hakkında bilgi alabilirsiniz. Bu arada web siteleri yenileniyor, merakla bekliyorum ;)

(1) Tahir Sur
(2)  Mardin'in iki solo çalışmasından bahsedeyim. 1970 yılında "Glass Onion" ve 1975'de  "Journey" Özellikle 1975 albümünü klasik dönem caz müziğini seven okuyucularımız mutlaka edinsinler.

Filmlerde Pikaplar ve Plaklar; 45RPM



Bu bölümde her zaman filmlerin içerisinde denk geldiğimiz pikap ve plaklara yer veriyoruz ancak bu defa işler biraz farklı. Sizlere bahsedeceğim film tamamen plaklarla daha doğrusu 45'likler ile ilgili. Filmin ismi 45RPM. Amerika yapımı ancak independent yani bağımsız sinema filmi. Başrollerini Liza Burns ve Jason Thompson'ın oynadığı film bir kız ile bir erkeğin plaklar sayesinde kesişen hayatlarını ve ilişkilerini anlatıyor. Kızımız sanatçı ruhlu bir kızcağız ve yaptığı çalışmalar ile vefat eden babasının müziği arasındaki etkileşimi araştırıyor. Ancak bunun için babasının müziğini iyi anlaması lazım ve onun 45'liklerini arıyor. Bu arayış sırasında filmdeki erkek arkadaşla tanışıyor. O da obsesif bir plak koleksiyoncusu ve 1960'lardan bir Arkansas garaj topluluğunun 45'liği peşinde. İkilinini kaderleri böylelikle kesişiyor ve güneye doğru bir yolculuk başlıyor.

Şimdi gelelim sıkıntıya, benim bu filmi izlemem lazım. Ortalıkta DVD'si filan da yok.  Filmin yapımcısı Ozark Foothills Film. Bir şekilde elinde olan, denk gelen veya bulan olursa haber etsin lütfen. Yukarıda filmin resmi teaser'ını izleyebilirsiniz.

Yardımlarınızı bekliyorum...

Sound At Home: Zaman İçerisinde Yolculuk



Yine zaman ve mekan oryantasyonun kaybolduğu bir mekandan Sound At Home mağazasından bahsedeceğim sizlere. Aşağıda adresini bulabileceğiniz ve bir İzmir'li olarak Şehr-i İstanbul'un Anadolu yakasını bilmeyen birinin tarif etmesi zor bu mekanı. Sound At Home iki mağazadan oluşan ve insanın ağzının suyunu akıtan cihazların bulunduğu bir yer.

 
Soldan sağa: Savaş Arıhan, Hakancez, pikapları ile tanıdığımız Reşit Bey, Mustafa kardeşimiz

Bu mekanda öyle yoğun bir cihaz kalabalığı yok. Ancak meraklısının hayır diyemeyeceği az ve öz sayıda cihaz bulunuyor raflarda. Ben dükkana girer girmez hemen pikapları mercek altına aldım. Tertemiz bir Luxman arkasından bir Dual, Revox vs derken aşağıdaki pikap daha ilk saniyelerde dikkatimi çekti.

Technics markası altında üretilmiş üst model pikaplardan bir tanesi SL-M3

Technics SL-M3 firmanın zamanının üst model pikaplarından bir tanesi. Üzerinde çok kafa yorulmuş Linear Tracking bir kol var. O dönemin Japon pikaplarının geleneksel yapısı hemen hemen aynıydı. Harika ahşap kasalar, zaman meydan okuyan cilalar, devasa metal platolar ve ayrıntı üzerine ayrıntı. Ağzımın suyu akıyor akmasına ama bir kaç gün içerisinde Technics SP-10 ve EPA-100 kombinasyonu dinleyeceğim için heyecanlıyım. Bir dönemin en iyi pikaplarını dinleyip amiyane tabiri ile dibi düşen bir insan olarak böyle pikapları görünce insan heyecanlanıyor. Daha önce Micro Seiki MA-505 kol ve Luxman PD 444 kombinasyonunu anlatmıştım sizlere. O zamanda söylediğim gibi bu eski pikapları eski deyip kenara itmemek lazım...


Nasıl yani Diatone markalı bir pikap ve İstanbul'dayım. Zaman ve mekan karmaşası...

Technics'ten gözümü almayı başardığımda bu kez Diatone LT-1 modeline denk geliyorum. Bu pikabı daha önceden garip tanjansiyel kolundan biliyorum. Kol yapısı çok farklıdır ve bence ilginç bir çözüm olarak daha yaşama olasılığı olan bir modeldi ancak ne yazık ki 80'lerde CD'ler pikapları bitirmişlerdi ve altın dönem sona ermişti. İşin komik tarafı bu pikabı Japonya dışında sadece Mitsubishi markası ile bulabilmek mümkündü. Diatone markasıyla görmek çok değişik bir deneyim oldu. Hakan bunları nereden biliyorsun derseniz bende bilmiyorum, bir nevi obsesyon deyip konuyu kısa keselim :)


Sonu gelmez; iğneler, kafalar, headshell'ler. La Dolce Vita...

Eski headshell'ler, iğneler de İstanbul ziyaretimde bol bol denk geldi. Benim de bu tarz iğnelere karşı özel bir afilitem vardır. Ancak tek sıkıntı şu an kullanmakta olduğum kol ne yazık ki headshell'i çıkan bir yapıda değil ve böyle giderse gaza gelip yeniden 3009 günlerime geri dönesim var. Onu çıkar bunu tak bundan güzel hayat mı var?

Mustafa, Hakancez, Reha Arcan

Mekanda pikaplardan başımı kaldırınca daha neler gördüm neler. JBL Ti serileri, harika makara teypler, McIntosh'lar derken insanın ağzı sulanmaya başlıyor bir anda. Aralara baktıkça ilginç bir şeyler görüyorsunuz. Ancak pikaplardan çarpılmış durumdayım. Kendime gelebilmek için biraz vakte ihtiyacım var :)


Sony ES serilerine özel bir ilginiz varsa bu fotoğrafa bakmayın :)

Pikaplardan kafayı kaldırınca karşı duvarda Sony ES serilerinden oluşan bir kule gördüm. Bu seriler ülkemizde de meraklılar tarafından çok seviliyor ve makul fiyatlarda sattım dediğiniz anda satılıyor. Görebildiğim kadarı ile Sound At Home mağazasında fiyatlar makul ve mantıklı, sahipleri müşterilere yardımcı olmaya çalışıyorlar. Hakan sakin ol diye diye ikinci mağazaya geçiyoruz hep birlikte.


Emre Seneoğlu, Hakancez, Mustafa Bey, Savaş Arıhan ve Reşit Bey.

İkinci mağazaya yürüyüş mesafesinde bir dakikadan az uzaklığı. Kapıdan girer girmez Lafayette marka bir amplifikatör kutusu açılıyor. Lafayette deyince hemen herkes Paris'te erkeklerin kabusu devasa mağazayı düşünür ama bizler gibi delilerin aklına hemen amplifikatörler geliyor. Hemen içeriye dalıyorum...


Vu-metre sevmeyen var mı?

Mağazanın içerisinde yine az ve öz sayıda cihaz var. Gözüm yukarılarda duran Dynaco pre-power sete takılıyor. Zamanın ötesinden gelmiş gibi. Ön yüzünde bir çizik bile yok. Dikkatli gözlerin hemen fark edeceği bir kaç önemli cihazın yanında mağazanın içerisinde plakta mevcut. Arkadaşlarımın söylediğine göre hiç olmayacak şeylerin denk geldiği oluyormuş arada. Bende tabii ki şöyle bir kurcalıyorum. Nasipte yokmuş bu kez bir şey bulmak :)


Eski püskü demeden her şeyi kurcalamak lazım...

Sound At Home ziyaretimde yine zaman içerisinde güzel bir yolculuk yaptım ve görmeyi hiç ummadığım bazı cihazlara denk geldim. Sağolsun Mustafa Bey ilgilendi gayet güzel bizlerle. Bir sürü cihazı kurcalayıp güzel tınılar duydum. Özellikle aradığınız bazı cihazları da sağlayabiliyor Sound At Home firması. Zaman içerisinde yolculuk yapmak isteyenler mutlaka ziyaret etsinler..

Adresi bulur bulmaz buraya ekleyeceğim...

Edit: Meraklılar için adres bilgileri şu şekilde;

Sound At Home
Erenköy Kazasker Çelebi Sokak No 9/b Yurdakul Apartmanı.
Telefon: 0216 369 18 37

En Sonunda Avantgarde Trio



Senelerdir Avantgarde Trio söyledir böyledir diye bir sürü yazı okumuşumdur. Bundan çok uzun seneler önce Rainer Leroy isimli bir odyofile ait bir sistemin fotoğraflarını sizlerle paylaşmıştım. Hem Tintin figürlerine hemde hoparlörlere bayılmıştık o zaman ailece. Seneler geldi geçti Avantgarde'ın bazı hoparlörlerini dinleme fırsatım oldu ancak Trio Classico'yu dinlemek yeni nasip oldu. Devasa bir mekanda harika tasarımlı objeler ve mobilyaların olduğu bir ortamda sonunda dinledim bu hoparlörleri.  Dinlediğim hoparlörler beyaz ama pearl tabir edilen renkteydi. Muhteşem görünüyorlar.



Sesi sorarsanız mekan devasa olunca manzara müthiş seste öyle. EL84 vakum tüplü son derece basit bir amplifikatör ile dinlediğim Classico'ları. Evimde büyük bir salon olacak, tavanlar yüksek olacak benim 2A3 ile nasıl bir ses elde ederim hiç hayal bile edemedim. Sanırım muhteşem olurdu.



Seçil Hanım'da bayıldı hoparlörlere. Keşke aynı formun daha ufaklığı bir şey olsa hiç düşünmez eve alırdık bir tane. Tabii fiyatının da makul olması şartıyla ;) Acaba çizim masasına otursak mı yavaş yavaş ...