Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP

Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul
Sagittarius A-Star #42 LP, black vinyl, ltd ed; with insert

Bir önceki yazımda Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel üçlüsünün Trio kaydını sizlere anlatmaya çalışmıştım. Şimdi ikinci plak ile yazılarıma devam ediyorum. Plak, Okay Temiz ve Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra'dan Live in Istanbul ismini taşıyor. Oldukça kalabalık bir kadro hemen gözümüze çarpıyor. İsterseniz ilk önce müzisyenlerle başlayalım. Bir önceki yazıda uzun uzun bahsettiğim Okay Temiz'i kalimba, perküsyon, flüt, soprano saksofon ve horn ile dinleyeceğiz. Hüseyin Ertunç'tan Stereo Mecmuası'nda daha önce bahsetmiştik. Ertunç müzisyenliğinin yanında resimleri ile de tanınan bir isim. Hemen sizlere "Musiki" adlı albümünü de hatırlatayım . Son dönemlerde KonstruKt kayıtları ile kendisini dinleyebilme şansınız var. Bu plakta Ertunç'u küstüfon ve flütte dinleyeceğiz. Doğan Doğusel yine oldukça fazla enstrüman çalabilen bir müzisyen ve bildiğim kadarı kendisi aynı zamanda neyzen. Doğusel'i kayıtta küstüfon ve flütte dinleyeceğiz.

Musa Dede, perküsyon, düdük (whistles) el davulu. Sarp Keskiner'i bir çok okuyucumuz İstanbul Blues Kumpanyası'ndan tanıyordur. Son dönemlerde bildiğim kadarı ile İzmir'e geri dönerek sakin bir hayat yaşamaya başlamış. İzmirli müzisyeni bu kayıtta el davulu, perküsyon ve flütte dinleyeceğiz. Özun Usta cura, el davulu, overtone flüt. Korhan Futacıyı ise hem KonstruKt hemde son dönemlerde Korhan Futacı ve Kara Orkestra'daki performanslarından (meraklılar daha önceden Dandadadan ve Tamburada'yı da hatırlayacaklardır) tanıyoruz. Bu plakta Futacı'yı flüt, alto saksofon'da dinleyeceğiz. Umut Cağlar'ı yine konstruKt'ten hatırlıyoruz. Oldukça aktif şekilde re:konstruKt kayıtlarında da denk gelebileceğiniz Çağlar'ı keman flüt ve bendirde dinleyeceğiz. Hemen bir parantez açayım ilerleyen dönemlerde elden geldiğince  re:konstruKt kayıtlarında da bahsetmeye çalışacağım sizlere.

Murat Taner zurna. Genç yaşında isminden oldukça söz ettiren Barlas Tan Özemek Kara Orkestra, Yasemin Mori ve Bülent Ortaçgil ile performanslarından tanınacaktır. Bu albümde kendisini akustik gitarda dinleyeceğiz. Selim Saraçoğlu ismini meraklılar ilk önce Kujo arkasında da Kara Orkestra'da duymuşlardır. Bu plakta akustik gitar çalıyor. Daniel Spicer bambu safsafon trompet ve bendir. Yasemin Mori ve son dönemlerde 123 topluluğundan tanıdığımız Berke Can Özcan ise davul ve perküsyon. Tabii her zaman olduğu gibi bazı müzisyenler hakkında biyografya bulamadığım için ayrıntılara çok giremedim. Zaman içerisinde bilgiler tamamlandıkça eklemeler yaparım :)

Plak üzerinde koskocaman iki bölüm var. Liste şu şekilde;
A Yüzü
part I
B Yüzü
part II

Babylon'da canlı çalınan performansın kaydı son derece başarılı. Bazı bünyelere gürültülü, karmaşık ve kaotik gelebilecek ve hatta dokunabilecek performans bende dahil meraklı dinleyiciler için gerçekten bir hazine değerinde. Bir nota sonrasını tahmin etmenin güç olduğu bu tarz müzik, nasıl dinleyeceğini bilen kulaklar için hiç bitmesin istenen bir hal alıyor. Hele "B yüzünü" dinleyip o coşkuya ortak olabiliyorsanız müzik dünyasında önünüze tarifi mümkün olmayan yeni kapılar açılmış demektir. Sahnedeki insanların çok çok iyi müzisyenler olmalarının yanında, meraklıların, müziğin hem dikey hemde yatay katmanlarda ne denli zengin olduğunu fark etmesi ve bunun nasıl bir ortaya çıktığı konusunda empati yapması, müzik setinin başında veya kulaklıkları ile bu albümü dinlerken büyük coşkunun (temaşanın) bir parçası olmasını sağlayacaktır.

Canlı kayıt İstanbul Babylon'da Ozan Murat tarafından yapılmış. Plağın  baskı kalitesi gayet güzel. Standart plaktan daha kalın (kuvvet ile muhtemel 180gr) basılan plaklar ambalajdan çıkar çıkmaz sistemimde çok keyifli çaldı. Kapakta gayet özenli ve kalın aynı şekilde iç koruma kılıfı da özenle seçilmiş. Muhteşem bir performans....



Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...

Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP


Okay Temiz/ Hüseyin Ertunç /Doğan Doğusel - The Trio
Sagittarius A-Star #41 LP, Black Vinyl, Ltd Ed.

Turkish Free Music koleksiyonundan ele alacağım ilk plak Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel üçlüsünün kaydı. Bu kaydın ilk yüzü stüdyo kayıtlarına, ikinci yüzü ise konser performansına ayrılmış. Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel isimlerine Stereo Mecmuası'nda daha önce de denk gelmiştiniz. konstruKt topluluğunun Eklisia Sunday albümünde konuk müzisyenler olarak keyifle dinlemiştik. Bu ikiliye bu kez büyük usta Okay Temiz katılmış kayıtlarda.

Albümdeki müzisyenler ve enstrüman bilgileri şu şekilde listelenmiş. Okay Temiz, davul, flüt, triangle, arp, kalimba ve waterphone Hüseyin Ertunç, piyano, flüt, kalimba ve küstüfon. Doğan Doğusel ise bas, küstüfon ve flüt. Küstüfon nedir derseniz hemen “Eklisia Sunday” albüm incelemesindeki satırları buraya kopyalayacağım.
Ömer Küstü tarafından icat edilip geliştirilmiş, kargıdan yapılan bir tür nefesli saz. Bazı Okay Temiz kayıtlarında da rastlamak mümkün.

İşte bu kayıtta yine Okay Temiz, küstüfonlarla karşılaşıyor. Şimdi bir ara verip sizlere Okay Temiz'den bahsetmek istiyorum. Günümüzde ülkemizde  caz yayınlarında ve hatta referans kabul edilen caz kitaplarında Okay Temiz'den bahsedildiğini pek duymazsınız. Buna her zaman çok şaşırmışımdır ve temelinde kıskançlık olduğunu düşünmüşümdür. Bugün ben dahil bir çok insan caz müziği konusunda atıp tutarken, Okay Temiz o yolları defalarca gidip gelmişti....

Allah uzun ömürler versin İkinci Dünya harbinin başladığı yıl olan 1939 yılında İstanbul’da doğan Okay Temiz, Ankara Klasik Müzik Devlet Konservatuarında vurmalı çalgılar ve timpani eğitimi almış. Okulun bitmesinin ardından profesyonel müzik kariyerine adım atan müzisyen bu yıllarda özgün sesler arayışındaki maceralarına kendi davullarını yaparak yepyeni bir boyuta getirir. 1960'ların sonunda büyük orkestralar ile tanışır. Bu tanışma onu Avrupa'ya götürür. Maffy Falay ile tanışır ve birlikte Türk halk ezgilerini yorumlarlar. Tüm bunlar olurken yine büyük usta Don Cherry ile tanışma fırsatı olur. Bu tanışma uzun seneler boyunca devam edecek bir maceranın başlangıcı olur. Birlikte konserler verirler ve plaklar yaparlar. Bu plakların her biri altın değerindedir. Bu plakları çok nadiren yurtdışında ve ülkemizdeki önemli koleksiyonlarda görebilirsiniz. Meraklılar bonus olarak Fransız BYG Actuel plak şirketinin 1971 yılında yayınladığı "Orient" ve "Blue Lake" albümlerine bir göz atsınlar. Bakalım tanıdık bir isim var mı?

Okay Temiz, İskandinavya maceralarında Dexter Gordon, George Russell, Clark Terry gibi caz müziğinin önemli isimleri ile çalma fırsatı bulur. Nasıl hayal gibi değil mi? Akabinde Xaba topluluğu kurulur. Xaba grubu Temiz'in en önemli çalışmalarının başında gelir. Johnny Dyani, Mongezi Feza ve Okay Temiz üçlüsünün Music For Xaba ‎ ve Music For Xaba Vol. 2 ‎ plaklarına eğer denk gelirler ise mutlaka göz atın... Bunları bulabilmek çok çok zor. Acaba bir gün yeniden basılır mı acaba diye sormadan kendime edemiyorum. Plakları basan İsveçli Sonet Records firması bildiğim kadarı ile günümüzde Universal Music İsveç'in bir parçası.... Temiz'in İskandinavya maceraları farklı ülkelerde devam eder. 90'larda Finlandiya'da görüyoruz Temiz'i. Yine ilginç çalışmalar, yine ilgi çekici albümler. Okay Temiz'i büyük yapan şey, bu albümlerde hemen göze çarpar. O her zaman içerisinde doğduğu melodileri de müziğinin içerisine katmıştır. Lafı uzatmayayım, üstadın hikayesi bu şekilde devam eder.

Albüme gelirsek içerik şu şekilde;
A Yüzü
Studio part I + Studio part II
B Yüzü
Concert part I + Concert part II

Bu kaydın ilk yüzü stüdyo kayıtlarına, ikinci yüzü ise konser performansına ayrılmış. Stüdyo bölümünün ikinci bölümünde Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve Doğan Doğusel üçlüsüne perküsyonda Daniel Spicer ve kalimbada Umut Cağlar eşlik etmiş. Stüdyo kayıtları Okay Temiz Atolyesi atölyesinde Daniel Spicer, canlı kayıt ise İstanbul Babylon'da Ozan Murat tarafından yapılmış. Herkesin emeğine sağlık pek güzel olmuş. Albümle ilgili yazılabilecek tek şey, alın dinleyin olur. Böyle bir plak basılmışken ilgisiz kalmanın pek mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Plağın baskı kalitesi gayet güzel. Standart plaktan daha kalın (kuvvet ile muhtemel 180gr) basılan plaklar ambalajdan çıkar çıkmaz gayet iyi tınladı sistemimde. Kapakta gayet özenli ve kalın, aynı şekilde iç koruma kılıfı da özenle seçilmiş. Bir müziksever daha ne ister ki? Baskı başarılı, müzik mükemmel...



Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...

Turkish Free Music Box Set


Sevgili dostlar, ülkemizde son yıllarda yayınlanmış plaklardan benim için en heyecan verici olanlardan bir tanesini mercek altına alacağım yazıma hoş geldiniz. Bu yazının nasıl şekilleneceği konusunda hiçbir fikrim yok. Albümleri dinlemeyi yeni bitirdim ve keyfimi size kelimelerle anlatabilmem mümkün değil. Yazılar oldukça "emprovize" olacak. Haydi hayırlısı...

Turkish Free Music üç plaktan oluşan bir proje. İster üç plak halinde isterseniz özel kutu seti şeklinde alabileceğiniz bir set. Bu albümlerin plak formatında basılacağı haberi kulağıma çok önceden gelmişti ancak bu denli özenli olmasını daha önemlisi içeriğinin neredeyse muhteşem olacağını pek tahmin etmiyordum.

Plakların ortaya çıkış hikayesi kısaca şu şekilde; konstruKt topluluğundan Umut Cağlar'ın Sagittarius A-Star tarafından basılan Phill Musra Group topluluğunun "At Huseyin's" albümünü satın alması ile başlıyor. Kendi deyimi ile bu gizemli İtalyan plak şirketinin patronu Emaneuele Pinotti'ye bir mesaj atıyor. Yazışmalarda söz konstruKt topluluğunun müziğine geliyor ve topluluk yazıma konu olan plak setinde kendi albümlerine ismini verecek "Bulut" şarkısını plak şirketine gönderiyor. Sonrasında albümden albümlere doğru yolculuk başlıyor ve Turkish Free Music Box Set böylelikle ortaya çıkıyor. Her albümü tek tek ayrıntılı şekilde ele almayı planlıyorum ancak daha baştan albümler konstruKt, Okay Temiz, Hüseyin Ertunç ve daha fazla müzisyeni içerince insanın içini bir heyecanla sarıyor...

Albümleri ister tek tek isterseniz kutu setiyle alabilmeniz mümkün. Plaklar tek tek makul fiyatlara satılıyor. Kutu seti ise sadece ve sadece 26 adet basılmış ve 250 Euro civarında bir fiyat etiketi ile satılıyor. Bazı okuyucularımız çok pahalı diyebilirler ancak siz bu satırları okurken kutu setinin bitmek üzerine olacağına dair bahse girerim.

Koleksiyonerler açısından ek bilgi olması için ayrıntılar şöyle. Kutu setinin içerisindeki konstruKt Bulut albümü, standart tek plak olarak alabileceğiniz albümün kapağını süsleyen halı motiflerinden bir tanesini içeriyor. Tabii şimdilik neden sadece 26 adet basıldığı konusunda fikrim yok. Bir de "Bulut" albümünün kapağında toplam 32 adet sembol var. 6 adet sembolün niye özel baskısı yok gibi bazı sorularda hemen aklıma geldi. Hakan Bey, deli misin nelerle uğraşıyorsun demek kesinlikle haklısınız. Ama hangimiz normaliz ki değil mi? Bulut albümünün içeriği kutu seti ile aynı. İşler karışmadan albüm kodlarını da yazayım....
konstruKt- Bulut Sagittarius A-Star #40
Okay Temiz/ Hüseyin Ertunç /Doğan Doğusel - The Trio Sagittarius A-Star #41
Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul Sagittarius A-Star #42

Kutu setinde Okay Temiz/ Hüseyin Ertunç /Doğan Doğusel - The Trio albümünün ön kapağı farklı basılmış. Hüseyin Ertunç tarafından yapılmış kapağın yanında renkli kart, plağın içerdiği konserde çekilmiş 12 adet fotoğrafı içeren bir kitapçık bulunuyor.

Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul albümünde ise yine farklı bir kapak kullanılmış. Yine konserden fotoğraflar içeren bir mini kitapçık dahil edilmiş.

Kutu setinde ayrıca 1 adet tek yüze basılmış ek plak geliyor. Seti almayıp plakları tek tek alınca bu plağa sahip olamıyoruz. Sanırım kafanız karışmıştır. Aşağıdaki şemada durum daha güzel anlaşılabilir. Tüm tek tek alabileceğiniz plakları ve kutu seti içerisindeki farklı kapakları listelemeye çalıştım. Umarım olmuştur...



Şimdi albümlerin ayrıntılarına girmek istiyorum yavaş yavaş. Gönlümden ilk önce Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP  plağını yazmak geldi. Diğerlerini de yavaş yavaş kaleme alacağım...  

not: Karışıklık olmaması için tüm yazıları aşağıdaki linklerle toparlamaya çalıştım. Bu mini menüyü kullanarak istediğiniz albüme ulaşabilirsiniz... 



Turkish Free Music içeriği hakkındaki yazılar şu bölümlerden oluşmaktadır. Giriş: Turkish Free Music kutu seti hakkında. / Plak İncelemesi 1: Okay Temiz - Hüseyin Ertunç - Doğan Doğusel - The Trio LP / Plak İncelemesi 2 Okay Temiz & Hüseyin Ertunç Etnik Orkestra - Live in Istanbul LP /  Plak İncelemesi 3: konstruKt - Bulut Linklere tıklayarak ilgili yazılara gidebilirsiniz. / Albümü satın almak için tıklayınız...

Müzikte Yaşlı Genç İlişkisi


Babam Rock N Roll koleksiyonum için özel bir saklama çözümü bulacağı için söz vermişti. Aslında yukarıdaki durum aileleri ile yaşayan gençler için çok doğru tasvir edilmiş bir soruna işaret ediyor. Gençler genelde ailelerinden farklı müzik dinledikleri için ailelerinden bol bol eleştiri alırlar ve dinledikleri müzik türleri genelde çok gürültü olarak nitelendirilir. Günümüzde Rock N Roll dinleyen genç yok ama metal veya elektronik müzikler ebebeynler için yeteri kadar gürültülü veya hatta kabus gibi.

Magnavox Stereo


Eski müzik dolaplarını sever misiniz? Ben nedense çok severim. İyi markaların harika ahşap işçiliğine sahip kabinleri vardı ve genelde iki yan tarafta hoparlörler kabin içerisine gömülmüş şekilde dururdu. Bazen bu hoparlörler ayrı bir kapakla saklanırdı. Kabinin üst tarafında ise açılabilir bölümler olur ve buradan ampli, pikap veya hoparlöre ulaşılabilirdi. Bir nevi müzik seti ama bayağı büyük boyutlu versiyonu. Modern çağda küçülen salonlarımızda bu kocaman kabinleri koyacak yerimiz olmasa da hala çok güzeller. Yukarıda 1967 yılından Magnavox marka müzik kabinlerinin afişi bulunuyor. Fiyatlara dikkat...

Charles and Ray Eames ile Hifi Keyfi


Charles Ormond Eames (1907–1978) ve Bernice Alexandra "Ray" Eames (1912–1988) ikilisi önemli Amerikalı tasarımcılar. Çok sayıda mobilya ve mimari tasarımları tüm dünyada tanınır. Benim en sevdiğim tasarımları Eames Lounge (670) ve Ottoman (671) aslında bilinen ismiyle "Eames Lounge Chair and ottoman" 670 ve 671 tasarımcıların verdiği kodlar. Yukarıdaki fotoğrafta görülen koltuklar. Mekan müthiş, koltuk zaten tasarım harikası. eh minikte olsa müzik sistemi de var. Eh insan başka ne ister...

Esther Bubley ve Müzik Mağazası


Yukarıdaki fotoğrafa bakıp ne güzel bir müzik mağazası ve ne kadar güzel bir kadın diyebiliriz. Hatta kadın müzik dinlerken bambaşka dünyalara gitmiş de diyerek devam edebiliriz. Fotoğraftaki kişi Esther Bubley. 1921 yılında doğan fotoğrafçı kişilerin gündelik yaşamlarından kareler çekerek fotoğraf dünyasında tanınmış. Özellikle de New York kentinde çekmiş fotoğraflarını. Benim elimdeki kaynaklara göre bu fotoğraf kendisi hakkındaki bir haberde kullanılmış. Araştırmalar devam ediyor. Müzik mağazasının güzelliğine bakın. Laf aramızda ben en çok tezgahın başında duran yaşlı amcayı sevdim :)

Bir Müzik Mağazası 1957


Bir müzik mağazası yer New York ve yıl 1957. Raflara şöyle bir göz gezdirince çok tanıdığım plağa denk gelemedim veya mekanın bir özelliği de yok. Ama tezgahın başındaki sarışın teyze hoşuma gitti. O yıllarda insanlar bu yıllara göre daha mı güzeldi daha mı güler yüzlüydü bilmiyorum ama o yılların mağazalarının ve insanlarının insana sıcak gelen bir tarafı var.

Ölümünün 17. Yılında Zeki Müren


Zeki Müren'in vefatının üzerinden tam 17 sene geçmiş. Türk müziğinin en önemli ismi midir derseniz muhtemelen değildir. Ancak bana sorarsanız en önemli ismidir, hep öyle kalmaya da devam edecek. Çok çok uzun yıllar önce anneannem hayatta iken en sevdiği şarkıcıydı Zeki Müren. Çocukken hayal olarak hatırlıyorum radyodan süzülen sesini. Hiç duymadığım ilginç bir diksiyon ve vurgular. Bir çok insan gibi bende büyülenmiş şekilde radyoyu dinliyordum. Seneler geçti sonra televizyonda sanırım özellikle yılbaşlarında TRT programlarında onun her ekrana çıkışı olay oluyordu. Ha bir de Nesrin Topkapı vardı. Tam gece yarısı dans ederdi elinde sopasıyla. Sanırım bugün her türden göbek dansı , burlesque veya pole dansı merakımı da Nesrin Topkapı'ya borçluyumdur. Ne olay oluyordu ama tüm memleket gece yarısını bekliyordu herhalde. Tek kanal dönemi işte. Daha sonra özel kanallar açılınca işin tadı kaçmıştı. Zaten sonraki dansözlerde Nesrin Topkapı değildi. Garip makyajlar, daha açık kıyafetler, saçma sapan hareketler. Olayın tüm estetiği ve zerafeti uçup gidiverdi.

Yaş ilerledikçe genç bir çocuk olarak farklı müzik türlerine merak saldım tabii ki. Heavy metal ile başlayan süreç daha ekstrem türlere gitmiş sonrasında ufak bir sakinleşme döneminin ardından avant garde müziği keşfedince ilşler daha da karışmıştı ama ne zaman Zeki Müren'in şarkı söylediğini duysam oturur dinlerim. İşin komik tarafı istemsizce söylemeye bile başlarım işte bazen. Aklıma kazınmış işte...


Mitleri veya hikayeleri biliyorsunuzdur zaten. O dönemin Türkiyesi acaba daha mı ileriydi veya hoşgörülüydü bilemiyorum. Günümüzde Zeki Müren o dönemlerde yaptıklarını yapsa veya o giydiği meşhur kıyafetleri giyse sanırım büyük olaylar çıkacaktır. Ama Zeki Müren o dönemlerde ne yaparsa yapsın, ne giyerse giysin insanlar onu sevmeye, dinlemeye ve alkışlamaya devam etmişler. Garip değil mi? Muhtemelen Zeki Müren'i kanıksamıştı insanlar. Tabii konserlerine bakınca durumu anlamak mümkün. Bir halk konserinde bile seyirci ile öyle kibar öyle tatlı bir dille konuşmuş ki, insanlar büyüsünün etkisinde kalıyorlarmış. Örneğin meşhur bir Bodrum konserinde Şimdi Uzaklardasın şarkısını söylemeden önce seyircilerden nakarat bölümlerine eşlik etmesini rica ettiği bir bölüm vardır. Seyirciyi öyle bir onurlandırır, öyle bir havaya sokar ki, kameralar seyircilere döndüğünde insanlar hipnotize olmuş gibidir. Ne evlerinde eşleri, ne anne babaları, ne işyerlerinde patronları veya çalışanları oradaki insanlara öylesine zarif şekilde konuşmamıştır muhtemelen. Haliyle insanlar kendilerine gösterilen zerafetin kat be kat fazlasını gösteriyorlardı Müren'e...

Rahmetli anneannem bana fuar zamanlarını anlatırdı. Hatta annemde hatırlıyor bazı şeyleri. O zamanlar İzmir Fuarı anlaşılan şimdiki gibi saçma sapan bir panayır değildi. Ben sanırım sonuna yetiştim dönemin. Zaten her şeyin en güzel olduğu dönemi kaçırmışım ne yazık ki. Hem gazinoları kaçırdım hemde pavyon çağının. Her ikisininde sonuna denk geldim. İşlerin rengi değişmişti ne yazık ki ben yetişene kadar. Neyse Fuar dönemi Zeki Müren'in çıkacağı gazino mahşer gününe dönermiş. Rahmetli hemen her sene seyrettiğinden bahsederdi Müren'i. O dönemin konserleri veya gazino programları da şimdinin konserleri gibi hatta daha ihtişamlıydı videolardan anlayabildiğim kadarı ile. Zeki Müren haliyle sahneye ön son çıkıyordu (bugünün headliner mevzuu gibi) ve istisnasız her şarkıcı sahne alırken önemli bir sunucu (genelde Halit Kıvanç) salonu bir dalgalandırırmış. Öncesinde güzel sözler söyleyip herkesin beklediği sanatçıyı sahneye çağırma konusu bence zarif bir şey. Youtube üzerinde çok güzel örneklerine denk gelebilirsiniz.

Bugün ben dahil en beklenmeyecek insnaların dahi Zeki Müren söz konusu olduğunda söyleyecekleri bir şeyler vardır. Genelde bunlar çok olumlu şeylerdir. Yani birçok kişi sever Müren'i. Hatırlarda o kadar sene geçmiş olmasına rağmen hala yer alır, unutulmamıştır.
Buraya kadar her şey iyi hoş. Ancak şimdi karanlık tarafa geçelim yavaş yavaş. Zeki Müren hakkında internet üzerinde veya yazılı olarak o kadar az bilgi var ki. Açın Wikipedia'nın Zeki Müren maddesini içler acısı durumu görün... Çekilen bir kaç belgesel var Allah'tan, bazı önemli bilgilere ulaşmak mümkün oluyor ama yaşıtları zamana yenik düşüp aramızdan ayrıldıkça bir çok hoş anı, anektod ortadan kayboluyor ne yazık ki...


Diğer rezillik ki, aslında daha fazlasını söylemek lazım böylesine sevilen bir insanın diskografisinin ortalıktan adım adım kalkmış olduğu gerçeği. Kayıtlarda 45'likler dahil 600 adet albümden bahsediliyor. Bunlardan pek azı ulaşılabilir durumda. Benim ve eşimin şahsi arşivlerimizde bir kaç yüze yakın 45'lik var sanırım. Ancak bunların daha güncel edisyonları sözgelimi CD formatında basılmamış veya yok olmuş gitmiş. Sadece Zeki Müren değil, Türk müziğine damga vurmuş önemli isimlerin şarkılarına albümlerine ulaşmak ne mümkün. Tabii ki özel arşivlerde ve koleksiyoncuların elinde harika parçalar olduğunu bizzat gördüm, biliyorum ama size bana bir faydası yok.

Son dönemlerde basılan bir kaç plak, ortaya çıkan bir kaç CD var. Hadi eğri oturup doğru konuşalım durum içler acısı. Tamam bende aldım hepsini ama düzgün şekilde re-master yapılmış bir albüme daha fazlasını vermeye hazırım. Hoş yayınlananların fiyatları yüksek ve o fiyatları hak ettiklerini pek düşünmüyorum. Bunların arasından sadece TTNet müziği pas geçebilirim. Bayağı güzel bir çalışma yapmışlar ve bayağı bir albümü meraklılara sunmuşlar. Kullanıcısı değilim ama liste gitgide genişliyor...

Zeki Müren deyince aklıma gelen şey anneannem ve hepsi güzel anılardır. Zeki Müren'in ölüm yıldönümünde her ikisini de anmış olayım. Nurlar içinde yatsınlar...

Plak Satışlarındaki Artış Devam Ediyor...


Yukarıdaki "infographic" 1993 yılından 2012 yılına kadar plak satışlarını basit bir grafikle gözler önüne sürüyor. Özellikle 2008 yılından itibaren artış büyük boyutlara ulaşmış durumda ve söylenenlere göre 2013 senesinde rekor bir rakam bekleniyor. Tabii ki rakamlar sene sonuna doğru ortaya çıkacaktır. Ancak bu basit grafik bile artışın boyutlarını bize çok kolay şekilde anlatıyor. Tek sıkıntı bu artışa rağmen plak fiyatlarının da artmaya devam etmesi. Hem ikinci el pazarında hemde yeni plak dünyasında özlenen fiyat düşüşleri bir türlü yaşanmıyor. Bakalım bu senenin ilerleyen aylarında durum ne olacak....

Böyle Restorana Can Kurban



Amerika San Francisco kentinde bulunan bir restorandan yukarıdaki kare. Chambers adlı restoranın en önemli özelliği duvarlarında yaklaşık 10.000 kadar plak bulunması. Plaklar tabii  süs olarak konulmamış. Restoranın disk jokeyleri bu plakları kullanarak müzik çalıyor(muş) Şahsen ben bu restorana gitsem yemeği bırakır plak koleksiyonuna el atardım herhalde. Hangi müzik sever böyle bir ortamda rahat durabilir ki?

Savaşa Giderken



Tarih ve müzik. Yukarıdaki fotoğraf Trafalgar meydanında 1915 yılında çekilmiş. Birinci Dünya Harbi'nin ikinci yılı ve savaş Avrupayı kasıp kavuruyor. Binlerce insan Fransa ile Almanya arasındaki siperlerde ölüyor ve yerlerine yenileri lazım. Yukarıdaki görüldüğü gibi noktalar oluşturuluyor ve asker alınıyor. Muhtemelen gramofondan dönemin marşları veya kahramanlık türküleri çalınıyordu. Askere yazılan bu adamda kuvvetle muhtemel savaşın şiddetini yaşamıştır. İnsanın içini garip duygularla dolduran bir fotoğraf...

Yves Montand - Les Feuilles Mortes



Yves Montand'ın Les Feuilles Mortes yorumu benim en sevdiklerimden bir tanesidir.Yukarıdaki video "Parigi è sempre Parigi" Paris her zaman Paris'tir isimli 1951 yapımı İtalyan komedi filminden alındı. Luciano Emmer tarafından çekilen filmin bence en güzel yanı Yves Montand'ı konuk etmesi. Filmin oyuncu listesinde Montand bulunuyor ve yukarıdaki şarkıyı seslendiriyor. Filmi boş verip sadece bu filmi seyretmek yeterli. Bu arada Montand ne kadar gençmiş...

OMA Audio Metamorphosis



Tam anlamı ile deliler topluğu olan OMA ekibi Metamorphosis rack sistemini duyurmuştu geçen sen. Yeni yaptıkları BK 807 amplifikatör bu sistemin kalbimi oluşturuyor. İki şasiden oluşan amplinin yanında firma yaptıkları tasarıma uygun şekilde yeniledikleri PD1 Pre-amplifikatör ve PD1 pikap katını da yeni geliştirdikleri rack sistemine eklemişler. Metamorphosis rack sistemi tabii ki 1930'ların RCA ve Western Electric sinema sistemi rack'ların esinlenerek yapılmış. Ne yazık ki bu harika sistemler milyon dolarınız var ise alabileceğiniz sistemler. Dev RCA ve Western Electric sinema sisteminin bir çoğu uzakdoğudaki zengin odyofillerin elinde ve bizler sadece fotoğraflarını görebiliyoruz. Velhasıl kelam OMA'cılar yine yapmışlar yapacakların...

Shirley Bassey in Müzik Mağazası



Shirley Bassey'nin müzik mağazası mı varmış diyorsanız merak etmeyin şaşıran sadece siz değilsiniz. Bende ilk kez denk geldim. Gallerli şarkıcının kendine göre önemli bir hayran kitlesi vardır. Bir şekilde herkes ismini duymuştur. Ancak dediğim gibi müzik mağazası konusu benim içinde yeni bir haber. Londra'da West End Lane semtinde bulunan mağazadan bir görüntü var yukarıda. Yıl 1962 ve resimdeki bizzat Shirley Bassey...

Filmlerde Pikaplar ve Plaklar; The Mechanic (2011)



Stereo Mecmuası Forumlarında üyemiz Sn Astramastra 2011 yapımı The Mechanic filminden çok sayıda ekran görüntüsünü forumumuza eklemiş. Aşağıya bir kısmını ekledim ancak burada daha fazlası mevcut. Kendisinini hoşgörüsüne sığınarak yazdığı ufak bilgilendirmeyi de buraya ekleyeyim;
The Mechanic (2011)

Özetle işinde profesyonel olan ve temiz iş çıkaran bir suikastçinin gözlerden uzaktaki evinde bir müzik hobisi var, plağı seçip,tozunu alıp dikkatlice pikaba koyması,kolu nazikçe plağa bırakması gibi ritüeli yönetmen atlamamış pikap benim pikap olunca da bolca resim koydum :D

Tabii filmin sonunda pikap koluna bağlanmış bir düzenekle evin havaya uçması ve alevler içinde müzik sisteminin görüntüsü üzücü olsa da ki gerçek değildir umarım ,güzel bir görüntü oluşturmuş.

izlemek isteyenlere keyifli seyirler.

Ekran görüntüleri için tekrardan çok teşekkürler...









Kaset Masa



Son zamanlarda gördüğüm en keyifli ve eğlenceli tasarımlardan bir tanesi. Jeff Skierka adlı bir tasarımcı tarafından üretilen masa, ahşap cam ve pleksi malzemeleri kullanılarak üretilmiş. Tam anlamı ile bir kaset şeklinde tasarlanan masa ağzımın suyunu akıttı. Bence son sempatik bir fikir ve işin güzel tarafı yapılmayacak bir şey değil. Bir fikir olarak kenarda bulunsun...

Absürd Plak Kapakları: Swing and Sway with Sammy Kaye


Plak kapağı çok kötü ama Sammy Kaye ismi önemli(ce) denilebilir. 1910 yılında doğan meşhur büyük orkestralar döneminde önemli bir isim olarak anılmış. Hatta yukarıdaki kapak yani "Swing and sway with Sammy Kaye" plağı dönemin en çok satılan ve en önemli plaklarından birisi olmuş. Kaye orkestrası dönemin bir çok orkestrasının yaptığı gibi blues, caz ve hatta country şarkılarını alıp yeniden düzenleyerek ve seslendirerek albümler yayınlamış ve geniş kitlelere ulaşmışlar. Albüm çok hareketli ama icralar beni pek heyecanlandırmadı. Ama plak kapağı gerçekten korkunç. Özellikle de dinleyici ifadelerine bakınca, yapaylığın dibine vurulmuş dersek yanlış olmayabilir...

Simone Signoret ve Yves Montand.



Simone Signoret ve Yves Montand bir arada. 1951 yılında evlenen çift Simone Signoret'in ölümüne kadar beraberdiler. Simone Signoret çok güzel bir kadındı. Muhtemelen Fransızların film dünyasına kattıkları en güzel aktiristlerden bir tanesiydi. Bir çok önemli filmi vardı sanırım en iyilerinden bir tanesi en azından benim hatırladığım Room at the Top idi. Yukarıdaki fotoğrafta çift Yves Montand'ın yeni bir albümünü dinliyor...

Kim Burada Yaşamak İstemez ki?


Aslında bu fotoğraf kırmızı renk koltukların tanıtımı için çekilmiş. Ancak mekanın tasarımı da mobilyalarda müthiş ancak duvardaki plaklar daha müthiş. Böyle bir ortamda yaşamak isterdim doğrusu. Son yıllarda tüm dünyada tasarımcıların elinden çıkan koltuklar yeniden moda halline geldi ve büyük paralardan bahsediliyor. Paralar büyük olunca tanıtımlarda da büyük özen gösteriliyor. Hangi müzik meraklısı bu koltuklara hayır diyebilir ki?

MacKit 30



McIntosh'un kitleri olduğunu biliyordum ancak MacKit denildiğini bilmiyordum. Yukarıda McIntosh MC-30'un aynısı olduğu söylenen MacKit 30 modeli var. O dönemlerde hatta günümüzde de firmalar ürünlerini kit halinde satarak müşterilerine daha avantajlı fiyatlar sağlamaya çalışıyorlar. İlk aklıma gelen İngiliz Audio Note kitler örneğin. Reklamda hemen alt tarafta yazan bir fiyat var görebiliyor musunuz? 120 Dolar... 120 Dolara bugün McIntosh kiti bırakın logosu bile satın alınamaz herhalde..

Steam Kullanan Okuyucuların Dikkatine



Sevgili dostlar Steam sizin için bir şey ifade ediyorsa sanırım DOTA 2, Team Fortress gibi oyunları oynuyorsunuz veya en azından bilgisayar oyunları ile alakanız var demektir. Arada sırada bir kaç tur bir şeyler oynayalım derseniz bende amatör bir oyuncu olarak Steam'e üyeyim. Tahmin edebileceğiniz gibi kullanıcı adım "hakancez" Arzu ederseniz beni arkadaş listenize ekleyin ve fırsat bulursak bir kaç tur oyun oynarız.

Sisteme Ufak Bir Ekleme: JBL Studio Monitor 4425



Biliyorsunuz uzun senelerdir müzik sistemimde pek değişiklik olmuyor. Uzun zamandır kullandığım Triangle Comete'lerimi New Advent ile değiştirmiş, arkasında da daha spesifik bir hoparlöre geçiş yapmıştım. Geçtiğimiz aylarda yaptığım tüm incelemelerde Koray Kural yapımı bu hoparlörlerden bahsetmiştim ve bahsi geçen hoparlörleri kullanmıştım. Aslında JBL Studio Monitor 4425 sanırım 5-6 aydır evde çalmaya devam ediyor ve sisteme entegrasyonu konusunda ufak tefek düzenlemeler yapmıştım. Stereo Mecmuası'nın yeni yayın sezonunda ana hoparlör olarak JBL Studio Monitor 4425 modelini kullanacağım.

Şimdilik fazla ayrıntı vermeyeyim. İlerleyen günlerde kapsamlı şekilde görüşlerimi sizlerle paylaşırım. Ama halimden çok çokmemnunum demeliyim... 

Company Of Heroes 2



Yazın benim için en önemli olaylarından birisi Company Of Heroes 2'nin (kısaca CoH2) çıkmasıydı. İkinci Dünya Harbinin en kanlı cephesini konu alan oyun yazın bilgisayar başında en keyifli zamanları geçirmeme vesile oldu.

Kısa oyun incelemesi şu şekilde: Oyun en basit ayarlarda bile oldukça düzgün gözüküyor. Oyunu notebook’ta oynuyorum basit/orta ayarlarda bile güzel gözüküyor ortalık.Ancak grafiklerde ciddi bir optimizasyon sorunu var… Süper bir bilgisayarda saçma sapan FPS'lere düşmek mümkün. Zaman içerisinde düzeltilecektir…

Oyunda biraz dengesizlikler var. Rus tarafı ilk adımda biraz daha avantajlı ancak Almanlarla oynamaya alışınca işler değişebiliyor. Bu oyunda işler biraz değişik. Geçmiş CoH larda Almanlar ile hep ilk saldırmaya alıştığımız için bu kez savunma/saldırı dengesine biraz dikkat etmek gerekiyor. Sanırım ilerleyen günlerde bayağı değişiklik olur oyunda.

Oyunun kampanya senaryosu biraz sıradan. Hoş atmosferi solumamıza yardım oluyor mu, evet, sıkıntı yok. Sinematiklere biraz özen gösterilebilirdi. Oyunun oynanışında ise bazı zamanlarda ciddi bir kaos oluyor. Nereye yetişeceğinize karar vermek işin kaderini değiştiriyor. Ben kar ve fırtınayı sevdim. Oyunun hızını kesiyor kesmesine ama insan o dakikalarda biraz rahatlıyor.



Oyunda siper almak geçmişe göre daha önemli hale gelmiş. Ayrıca gerçekten pusu atmak ve yemek daha kolay. True sight olayı bence de çok eğlenceli olmuş. Eğer ek kamuflaj paketleri bu konuda yararlar sağlıyor ise multiplayer oyunlarda işler çok şenlenir. Ayrıca destek silahlarına verilen önem yüzünden bodoslama saldırmak artık çoğu zaman facia ile sonlanıyor. Alternatif saldırı tarzlarına özellikle de sağdan soldan çevirmelere dikkat etmek lazım…

Alman campaign’i olmayınca Theatre Of War ana teması altında hem Ruslar hem Almanlar için solo, co-op grevler eklenmiş. Kısa bir hikaye ile giriş yapılıyor. Eğlenceli sayılır. Sanırım 1945′e kadar her senenin önemli çatışmaları ayrıca yayınlanacak. Theatre Of War DLC’leri en az 3-4 tane olur tahminen. İOyundaki ToW görevleri 1941 yılını kapsıyor ve her iki taraf içinde ilerleyen yıllarda geliştirilmiş ve oyun içinde de bulunan bazı silahları kullanamıyoruz. Dediğim gibi gelecek DLCler ile 1945 Berlin önlerine kadar geleceğiz tahminen.

Bu arada ek tahmin DLC lerde özellikle İspanya ile alakalı bir şeylerde olabilir. Malum iç savaş sırasında Ruslar ve Almanlar oldukça etkin idiler. ToW ekranındaki Barcelona isminin kazaran orada olduğunu düşünmüyorum…

Oyun içerisinde Elephant gibi ilginç silahların eklenmesi çok güzel ama pratikte bu silahların çıkartılması çok uzun sürüyor. Oyunun sonlarına doğru çıkarttığınızdan efektif olmuyor ne yazık ki. Hem Alman hem Rus tarafı için geçerli bu konu. Güzelim silahları keyifle kullanmadan oyunlar bitiyor…



Multiplayer oyunlar şimdilik çok eğlenceli değil ancak herkes alışma aşamasında olduğundan olabilir. Ruslarla oynayanlar ucuz asker gücü basıp Almanları bastırabilirse oyunu alıyor Alman tarafında ise karşı tarafın hamlesini tahmin edebilirseniz ilk evreyi atlatınca oyunu alıyorsunuz. Muhtemelen ilerleyen günler haftalarda oyuna alıştıkça işlerin rengi değişir… Şimdilik dengeler biraz oyuncunun kabiliyetine göre değişmekle beraber ilerleyen dönemlerde düzeltmeler gelebilir. İlk CoH u oynayanlar varsa ek paketlerle oyun nasıl bir hal aldı bileceklerdir…

İlk oyunun fanatiği olarak ben beğendim ve uzun soluklu oynayacağım şimdiden belli. SEGA da ilk oyun için desteğine devam ediyor. THQ serverları kapanınca ilk oyun için Steam server ları devreye sokuldu. Evet bazı problemler var ama ilk oyuna hala destek verilmesi bence çok önemli ve CoH 2 ninde benim gibi fanatikler için uzun yıllar oynanacak bir oyun olacağı aşikar…

Meraklısına şiddetle tavsiye ederim...


Hakancez Oyun Dünyasında: Dell U2412M



Yazın evdeki masaüstü bilgisayar sistemime küçük bir ekleme yaptım. Pivot monitör arayışımı sonlandırıp 24" boyutunda bir Dell UltraSharp U2412M aldım. Pivot monitörü yerel bir firma fırdöndü monitör olarak Türkçeleştirmiş. Olay basit şekilde şu monitörü özel ayağında 90 derece veya daha fazla döndürebiliyorsunuz. Özellikle yazılımcılar, tasarımcılar ve fotoğrafçılar için çok güzel bir özellik. Ayrıca bu tarz monitörler genelde öne yukarı ve sağa sola da hareket edebiliyorlar. Normal bir 24" monitöre göre fiyatları kesinlikle yüksek ama her kuruşun hakkını veriyor bana göre. Dell seçimimde benzer monitörlere göre daha iyi fiyata alabilmemin yanında daha yüksek çözünürlüğününde etkisi oldu. Bu sene desktop hifi denemelerimde bu monitörü sık sık göreceksiniz sanırım ;)

Yaz Bitti ve Artık Yayın Zamanı....



Sevgili dostlar, yaz tatili artık yavaş yavaş bitti sayılır. Hoş ben Ekim'e kadar devam etmeyi planlıyorum ancak artık yavaş yavaş çalışmaya başladım ve hazır fırsat olmuşken Stereo Mecmuası'nı da yeni sezona hazırlıyoruz. Kendi bloğumdaki yaz tatilini de sona erdirdim.

Yaz benim açımdan çok keyifli geçti. Umarım sizlerinde iyi geçmiştir. Ben tatilimin büyük bölümünü Çeşme'de geçirdim. Ancak Çeşme'nin kalabalığından uzak sakin bir bölgesinde. Ne yaptım derseniz, bahçede oturdum, yiyip içtim ve bol bol dinlendim. Bu yaz bahçemiz son derece keyifliydi çok sayıda çiçek açmıştı. Japon gülleri, papatyalar, harika bir koku yayan yaseminler. Kışın bütün stresini uzaklarda bırakmaya çalıştım ve yeni stresler öncesi moral depoladım...



Küçük çaplı tarım bile yaptım denilebilir. Kendi mahsülümüz sınırlı sayıda erikleri yemek ayrıca keyifliydi. Rokalar ve benzeri yeşillikleri de eklemek lazım tabii :) Hoş bu konuda eşimin babasına -kayınpeder- rakip olmak zor. Bütün sene boyunca resmen organik meyve-sebze coşkusu yaşatıyor bize. Ancak yazın bile tabiatın nimetlerinden bol bol faydalandım...



Ve tabii ki deniz. Çeşme'yi seversiniz sevmezsiniz ama denizi gerçekten çok keyiflidir. Çoğu zaman plajda bir kaç kişiydik. Çeşmenin o kalabalığından uzak; sessiz ve sakin. Sanırım bu sene denize girme rekorumu kırdım. Eh vücudumuzdaki kötü elektriği de atmışızdır herhalde...



Artık blogda yeni sezona başlayalım inceden inceden. Yayın akışımız tabii ki aynı. Bayağı ilginç konular buldum, çok ilginç ürünler, güzel resimler ve hatta güzel kızlar. Anlayacağınız kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gelecek aylarda plak koleksiyoncuğu rehberimiz çok fena gelişecek, çok kapsamlı yazılarım var. Merakla takip edileceğine eminim. Yine eskisi gibi hemen her gün blogda yeni bir şeyler bulabilirsiniz. Umarım keyif alırsınız ve hep birlikte güzel bir kış geçiririz.