Orange Blossom, Birleşmiş Milletler Misali Bir Grup

 

 Orange Blossom, elektronik ve dünya müziğinin bir karışımını çalan Fransız bir grup. Grup 1993 yılında kemancı Pierre-Jean Chabot  ve perküsyoncu/ vokalist Jean-Christophe Waechter  ile Nantes sehrinde kuruldu. 

Grubun adı, Ervin Rouse ve Chubby Wise'ın keman melodisi "Orange Blossom Special" 1920'lerdeki bir trenin adından geliyor. İlk albümleri Orange Blossom, 1997'de yılında yayınlanmış. İkinci albümleri yayınlanmadan önce grup yönünü etnik ve geleneksel müziğe doğru çevirmişti. 

Ivorian perküsyon grubu Yelemba D'Abidjan ve Mısırlı grup Ganoub gibi Fransız olmayan birçok müzisyen ile tanıştılar ve işbirliği yaptılar. Mısır, Fransa ve Belçika'yı gezdiler. Vokalistleri 2000 yılında gruptan ayrıldı ve yepyeni bir grup kurdu. 2002'de yeni müzisyenler ile vokalist Leïla Bounous gruba katıldı. Everything Must Change albümü 2005 yılında yayınlandı. 

Vokalist Leïla Bounous yarı Cezayirli, yarı Fransız. Zaten grubun müzisyenleri birleşmiş millet misali. Üçüncü albümleri Under the Shade of Violets bu durumu gayet güzel bir şekilde gösteriyor zaten. Melodiler Berberi coğrafyasından, Akdenizin karşı tarafına uzanıyor... 

İlginç bir grup bir göz atmanızı tavsiye ederim... 

Bilgi, Bilgi, Bilgi ve Bilgi

 


Geçen yazımda Betta camiasının resmen underground bir piyasa olduğundan bahsetmiş ve çeşitli sosyal platformlarda acayip bir devinim olduğunu yazmıştım.  Çeşitli whatsapp gruplarına üye olarak camianın yavaş yavaş içine girdiğimi söyleyebilirim.

Tabii bunlar olurken bir yandan hazırlıklarımı da yapmış idim. İlk olarak tankım veya ismiyle Fifty Shades of Brown hazırlandı. Bu oldukça uzun bir süreç oldu. Çeşitli yazılarımda hazırlık süreci ve motivasyonlarımdan bahsettim. Tankın hazırlanmasının akabinde yem stoğumuzu da yaptık. Ancak bu stoğun sadece oğlumun "Gek Gek Yele" Betta'sına yaradığını itiraf etmeliyim. Sanırım daha sonraki bir yazımda bu konuyu da açarım. Tabii şimdi bunları kolayca yazıyor çiziyorum ama tüm bu süreçler neredeyse yaz boyunca devam etti. Herşeyin tam istediğim gibi olması için çok özendim. Allah'ta utandırmadı... 

Yaz aylarına gelmeden önce Covid belası yüzünden ekonomiler kapanınca balık ithalatı durmuş. Ben akvaryumumu yapıyorum ama içine ne balık koyacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. Neyse ben akvaryum hazırlıklarını yaparken yazın sonunda ithalat yasakları ortadan kalktı ve farklı yabani Betta türlerinden balıklar arz-ı endam etmeye başladılar memleketimizde. 

Bu noktada pre-order yani ön sipariş diye bir olay var. Çeşitli sosyal platformlarda Betta'ların resim ve/veya fotoğrafları yayınlanıyor. Eğer ilginizi çekerse sizin için ithalatın içerisine ekleniyor. Bu platformlarda fiyat zikretmek sıkıntı olduğundan ilgilenen kişiler konunun altına "Bilgi" yazıyorlar. Size fiyat bilgisi özel mesaj vasıtası ile gönderiliyor. 


Bende bu olayın içerisine girdim ama bir yandan da utanıyorum. Rahmetli babadan öyle alışmamışım ki! Senelerdir aynı kişilerden alışveriş ederim fiyat para vesaire konuşulmaz. Alınır, zamanında parası ödenir. 

Burada tam aksine, pazarda herşeyin fiyatını soran yaşlı teyze gibi "bilgi" de bilgi yazıyorsun. Alışmamışım ki böyle bir olaya. Sanırım Burak Bey'e yazdım, ya kusura bakmayın birkaç balığa  "bilgi" yazıyorum size de zahmet veriyorum diye, adamcağızda yazmış "ne zahmeti işimiz bu" diye... Ben yine de utandım valla. Hayatta sevmediğim bir şeydir fiyat sorup almamak. Hadi bu yeni bir alan diye kendimi avuttum. Gittiğim en yeni restoranın bile 20 senelik müşterisi olduğumu düşünürsem akvaryum hobisi benim adıma gerçek bir devrim sayılır.... 

Bu arada bu sosyal platformlar eskilerin deyimi ile gerçekten bir film, izlenimlerimi yazacağım bir ara... 

Neyse bir yandan Betta balıkları havalarda uçuşup, bilgi coşkusu yaşanırken, ben ne alacağım konusunda karar vermiş değilim. Günün birinde whatsapp'ta "Betta Bilgi Grubu"nda bakınırken bir çift gördüm. Amanın dedim bu ne böyle. Meğerse satılık imiş, hiç bilgi falan yazmadan dedim benim bunlar. Ne fiyat, ne de kimin balığı olduğunu biliyorum. Satan arkadaşımız bile durumu ilk anda anlayamadı zaten. Her işte bir hayır vardır derler ya, o hesap. 


Balığı satan kişi Mehmet Bulut diye genç bir arkadaşımız imiş. Yaşından büyük bilgisi olan, düzgün bir genç adam. Hemen irtibata geçtim, dedim ki, fiyatını söyle hemen havaleyi çıkartayım. Abi dedi balıklar Sadettin Kesergen'in. Bu ismi daha önce zikrettim, akvaryumu kurarken bana Catappa yaprakları konusunda yardımcı olmuştu. Yahu diyorum bunca zamandır yazışıyoruz, konuşuyoruz, neden söylemiyorsun bende böyle balıklar var diye. Bilgi de bilgi diye ortalarda dolaşıyorum. Sonra bir fotoğraflar geldi ki, Allah Allah. Dişiler erkek gibi renkler müthiş. Yahu dedim akvaryum büyük iki dişi, bir erkek koyalım mı? Abi dedi olur... 

Bu sırada ben yine sayfiyedeyim balıkları aldık ama haftalar sonra kargolanacak. En azından artık kafam rahat akvaryumumdaki herşey hazır. Bir sonraki yazıda balıklarımızı tankımıza ekleriz artık... 



Six, Six, Six, The Number Of The Beast

 

Bu "Haftanın Güzeli" Klipsch'in yeni "The Sixes" aktif hoparlörlerinin reklamından gelsin bakalım... 

Klipsch The Sixes


Valla Klipsch özellikle de eski modellerini ben severim. O büyük kasalar nedense hep ama hep ilgimi çekmiştir. Ha bu heyüla gibi hoparlörleri evlerimize bugünün koşullarında koymak pek mümkün değil. Yeni nesil Klipsch'ler konusunda ise o kadar hevesli değilim en azından modern tasarımlı olanlara. Ama Prestige serisi her zaman sevdiğim bir seri olmuştur. 

Bu sene Klipsch bir sürpriz yaparak "The Sixes" diye bir aktif monitör duyurdu. Hemde ne monitör, tasarım vesaire muhteşem, fiyat ise Amerika için 600 Doların altında. Kaşınıyor muyum evet kesinlikle... 



Basın bülteninde şöyle yazmışlar; 

Öncelikle, potansiyel sahipleri, The Sixes'ın güçlendirilmiş monitörlerden çok daha fazlası olduğunu bilmelidirler: bunlar tek noktadan daha çok ses çözümüdür. 192kHz / 24-bit çözünürlüğe sahip yerleşik bir DAC, optik (Toslink), koaksiyel, USB veya Bluetooth dahil olmak üzere çok sayıda dijital bağlantı seçeneği sunar. Hoparlörler, hat seviyesinde girişleri de kabul eder. Tek bir çift RCA konektörü ve bir stereo mini jak, hoparlörlere birden çok harici kaynak için ekstra çok yönlülük sağlar. 

The Sixes geleneksel kutulu bir şekle sahipken, retro stil güzel bir estetik dokunuş sunuyor. Bakır rengini tamamlayan Ceviz kaplama kabinlere sahip test çiftimiz, bu hoparlörleri görsel olarak öne çıkarıyor. Şirket ayrıca alternatif bir kaplama seçeneği arayanlar için bir Ebony versiyonu da sunuyor.

Bang & Olufsen Beogram 4000c



Bang & Olufsen Beogram 4000c yeniden elden geçirilerek üretilmiş, gerçekten görülmesi gereken bir pikap veya benim için bir manzara. Geçmişe selam çakan bu tanıdık pikap, ikonik orijinalini temel alıyor. 

1970'lerde lanse edilen Beogram 4000 serisi pikaplar, bir dönemin estetiğini tanımladı: sanat müzeleri tarafından toplanan ve tasarım tarihi kitaplarında yer alan müzikseverler için bir klasik haline gelmek. Etkisi bugün hala görülebilir ve duyulabilir. Müzik ve teknoloji gelişmeye devam ederken bile, bir ürünü güzel ve benzersiz kılan değişmeyen değerlerin olduğunu kanıtlamak için Beogram'ı yeniden ele aldılar. 


Herşey iyi hoş ama  bu sınırlı sayıda üretilen pikabı evinizde istiyorsanız hızlı hareket etmeniz gerekecek çünkü sadece 95 adet mevcut olacak! Zamansız bir klasiği yeniden canlandıran Bang & Olufsen Beogram 4000c, tamamen yeni bir ürün değil. Bunun yerine şirket, parçalarını söküyor, inceliyor, temizliyor ve yepyeni parçalar ekliyor. 

Fiyat mı, 12.000 Dolar civarında.... Bu para verilir mi, bilmiyorum, verebilirim sanırım...