Hamilelik Ikinci 3 Ay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hamilelik Ikinci 3 Ay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hamilelik İkinci 3 Ayın Tablosu



Hamileliğin ikinci üç aylık dönemi ilk üç aylık döneme göre biraz(cık) daha sakin geçiyor. Bu dönemde en önemli konular bebeğinizin sağlığı ile alakalı tarama testi bana sorarsanız. İkili, Üçlü, Dörtlü ve Panaroma testlerinin bir zorluğu yok. Ancak eğer yaptırmaya karar verdiyseniz Amniosentez testi bir miktar stres kaynağı oluyor hayatınızda. Tüm bu testlerin ortak noktası sonuçları alana kadar ömrünüzü yiyip bitirmesi. 

Eşinizin mide bulantıları ve kusma halleri bir miktar azalmış oluyor. Ancak vücut eskisi gibi olmadığından faaliyetlerinizi yavaşlatmanız gerekiyor. 

Bu dönemde önemli bir diğer mevzuu ise bebeğinizin cinsiyetinin belli olması. Bu bir dizi yeni devinimi tetikliyor haliyle. Özellikle geniş ve geleneksel kafadaki bir Türk ailesine sahipseniz cinsiyetin belli olması önemli bir hareketliliği ve çoğu zaman sorun yumağını ortaya çıkartıyor. Bu dönemin en önemli faaliyeti, bebeğin isminin belirlenmesi. Umarım sizlerde bu süreci bizim gibi sıkıntısız atlatırsınız. Benim gözlemime göre bazı ailelerde iç savaşa yol açıyor bu durum. 

Karmaşa, devinim, endişe gibi onlarca ruh halinin beraber yaşandığı ikinci 3 aylık dönem bittiğine göre hamileliğin son periyoduna doğru yol alabiliriz. 





İsim Dilemması


Çocuğunuzun ismini belirleme konusu bizim memlekette baslı başına bir olay haline gelebilir. Bu durum ailenizin yapısı ile alakalı bir durum. Muhtemelen bir çok çift hamileliğin sıkıntılı dönemlerini atlattıktan sonra isim listelemeye başlıyorlardır. Bu noktaya bir lafım yok, tabii ki hakkınız. Ancak bizim ilk 3 aylık süreç biraz sıkıntılı geçtiğinden dolayı eşim bu konuyu açtığında ben hep kapattım. İkinci üç aylık dönemde ise yavaş yavaş bizde isim mevzuularını konuşmaya başladık.

Bildiğim daha doğrusu benim için önemli bazı noktalar vardı o süreçte. Unisex isimlerden hiç hoşlanmıyorum ve çocuğuma bu tarz bir isim vermek istemiyorum. Eşimde aynı düşüncedeydi. Sizlerin de başına defalarca gelmiştir. Mesela Deniz Stereo isimli bir kişiyi aramanız gerekiyor diyelim. Ulan sekreterine ne diyeceğim korkusu başlar. İsmi soyismi ile  Deniz Stereo ile görüşmek istiyorum deseniz çok ciddi kaçacak. Deniz Hanım deseniz bir türlü Deniz Bey bir türlü. O yüzden unisex isimleri direkt pas geçtik. Bu arada Deniz ismini de pek severim :)

Yine benim sevmediğim bir trend zorlama modern isimler uydurma süreci. Yabancı isimleri alıp Türkçe'ye uyarlanmasını sevmiyorum. Lisa ismi mesela bana çok saçma gelir. Eşimde bu şekilde düşündüğünden bu tarz isimleri de sildik.

Diğer bir trend ise ismin arkasına "Can" "Cem" gibi ekler getirmek. Örneğin Hilmicem gibi. Bunu sanırım iki ismin problem olabileceğini düşünüp keşfetmişler. İyi b*k yemişler. Bu da bize uymuyordu. Bu tarz isimleri de pas geçecektik.

Derin düşüncelere dalmışken, ne olsun lan bu çocuğun ismi?

Tabii biz bunlarla uğraşırken güzide memleketimizde işler böylesine kolay değildir. Sanki çok sakin insanlarmışız gibi hayatı daha da karmaşıklaştırmanın ne sebebi var hiç anlamam. Bazı ailelerde vefat eden büyüklerinin isminin çocuklara hafiften "zorla" verilmesi süreci var. Tamam bunu anlayabilirim. Ancak olayı zorlaştıran şey her iki tarafta vefat eden büyükler varsa hangisinin ismi konulacak kavgası. Bebek dediğin de seri üretilebilen bir şey değil ki, çoğu zaman. Sulh olsun diye yapalım bir tane daha ona da diğer büyüğümüzün ismini verelim. Eğer kontrolü elden kaçırırsanız bu iş başınıza dert açar, benden uyarması.

Sadece bununla da kalmıyor. Ailede yaşayan en bir büyüklerin "statement" yani yasa kıvamında bir isim ortaya atmaları. Ailenizde, Allah uzun ömür versin böyle bir büyüğünüz varsa b*ku yediniz demektir. Kaç yaşında insan üzmemek lazım diye düşünseniz bir türlü, ulan çocuk benim çocuğum sana ne demek daha doğrusu diyememek bir türlü. Böyle bir durumda iki isim verip nüfus müdürlüğünde yazdırmamak yükselen bir trend aklınızda olsun.

İki isim konusu ise ayrı bir sıkıntı. Mesela benim babam yani Sedatcez'in aslında iki ismi var. Hasan Sedat. Bazı çok eski arkadaşları babama Hasan diye hitap ettiğinde ne diyor lan bunlar derim hala. Ayrıca bazı kamusal sıkıntılarda yaşayabilmek mümkün.

Ama iş bununla kalmıyor. Bir de soyismi ile ahenk konusu var. Seçeceğiniz isim soyisminizle yakışmalı değil mi? Ayrıca çok uzun olmamalı. Bu kafayla giderseniz işiniz gerçekten iş. Mesela Tomambay Cezayirli yaz yaz bitmeyecek bir isim olduğu gibi bizim ailecek hep isimlerimizin sonunda "Cez" bitiştirilir. Çocuğun ismine örneğin Tomambay dersek okulda muhtemelen TomambayCez diye anılacak eh bu çocuk size bu yüzden saydırsa kusura bakmayın haksız değil.

Ayrıca bu çocuk büyüdüğünde dalga geçilmeyecek bir isim bulmak lazım. Kendi çocuğuma "Rahim" gibi bir isimi göz göre göre koyabilmem mümkün değil. Zaten erkek için "Rahim" isminin nasıl ortaya çıktığını hayatım boyunca anlamadım. Gelip bana aslında o değil başka anlamda düşünülmüş diyeceksiniz de, gel de çocuklara anlat.

Biliyorsunuz isim genelde ailenin politik veya dini duruşunu da gösterir. Milletçi arkadaşlar Alperen, Kürşat, Alparslan isimlerini pek severler. Daha dindar aileler çocuklarının isimlerini genelde Kuran-ı Kerim'den seçmeye çalışırlar vesaire. Anlayacağınız işin içinde binbir tane seçenek var.

Bizim ufaklığı ilk gördüğümüzde yani 3cm civarında iken pıtırcık demeye başlamıştık. Tamam saçma kabul ediyorum ama sizi de göreceğim. İlk zamanlarda isim verecek bir durumumuz olmadığından o dönemlerde "pıtırcık" derken erkek olduğunu öğrendiğimizde "pıtır" olarak değiştirdik. Tabii ki, olacak şey değildi.

Biz ne yaptık derseniz. Eşim bazı isimleri seçmişti. Ben bir gece bu isimlerden bir tanesini fısıldadım çocuğuma rüyamda. Ertesi gün ben kendi kafamda ufaklığın ismini belirlemiştim; Ali. Şöyle bakınca Ali Cezayirli güzel oldu, kısaltılmış versiyonu da kulağıma iyi geldi; yani Alicez.

Eşim ilk anda daha düşünelim dedi ancak bazı çocuklar adları ile geliyorlar diye bir efsane vardır ya. Bizim isim süreci bir noktada oraya bağlandı. Bir gece vakti kardeşimi aradım, ya bu çocuğun ismi ne olsun sence dedim, 3 isim saydı bunlardan bir tanesiydi Ali idi ve konuşmanın sonunda Ali olsun bence dedi. Eşimin gözleri açılmıştı. Ama daha tatmin olmadı. Ama kader ağlarını çoktan örmüştü. Eşimin Müge diye bir arkadaşı var, dünya iyisi bir insan. Saf bir insandır ve içi de temizdir. Bu isim mevzuularını konuşurken arkadaşı da Ali ismini zikredince, bizim ufaklığın ismini eşim de kabul etmek zorunda kaldı.

Arkasından bu kararımızı aile büyüklerimize de ilettik. Artık ufaklığın bir adı vardı. Umarım sizlerin isim verme süreci de kavgasız dövüşsüz biter." Çocuk benim çocuğum lan" çıkışı çoğu zaman işe yarar bonus olarak eşinizi kastedip "kızı üzmeyin" taktiğini kullanabilirsiniz.





Hamile Kıyafeti Alışverişi


İkinci 3 aylık periyod içerisinde eşiniz gözle görülür şekilde değişecek. Tabii ki kişiden kişiye değişiyor olsa da, artık pantolonlarının içine sığamaması normal bir durum. Hal böyle olunca gardroplar dolusu kıyafet atıl kalıyor. Eh bu kızcağız ne giyecek tabii ki alışveriş yapılması lazım.

Hanımlar ve alışveriş ayrılmaz bir ikilidir. Bizim hanım bu konuda çok takıntılı değildir çoğu zaman yani.. Her kadın gibi alışverişe gitmeyi sever ama abartmaz.

Hamile kıyafeti deyince bunun başlı başına bir sektör olduğunu öğrendim. Yaş 40 olunca her bir haltı öğrendim zannediyorsanız, kendinize gelin, emin olun bir halttan haberiniz yok daha. Son nefes verilinceye kadar öğrenme bitmiyor.

Bebek ve hamilelik konusunda tıpkı evlenirken öğrendiğim gibi çok ciddi bir sektör var ve amiyane tabiri ile mekanlar kaldırmış bekliyorlar sizi. Kaçarınız yok, sevseniz de sevmeseniz de hayatınızın bir döneminde yolunuz bu iki sektör ile kesişiyor ve neden kaldırmış bekliyor dendiğini anlıyorsunuz.

Şaka bir yana, bizim memleketin çocuğu ve hamilesi bol olduğundan seçenekler sonsuz. Her gelir seviyesi, her görüş ve beğeniye göre bir seçeneğiniz var. Eşim genelde alışverişlerinde 50 tane mağaza gezmediğinden ilk hamile alışverişine bende katılmak istedim. İki kişi İzmir'imizin güzide alışveriş mekanı "Agora"ya doğru yola çıktık. Hedefimiz oradaki "Gebe" isimli mağaza idi.

Ben kendi alışverişlerimde mümkün olduğunca hızlı şekilde karar verip mümkünse çok şey denemeden mekandan kendimi dışarı atmak isterim. Gereksiz sohbet, muhabbetten nefret ederim. Yolda giderken acaba hatamı yaptım diye düşünüyordum.

Hamilelik 2014-2015 yaz kreasyonu. Şaka lan :) 

Neyse mağazaya girdik. Güleryüzlü bir bayan karşıladı bizi. Eşim önce mağazayı şöyle bir kolaçan etti. Sonrasında ne istediğini söyledi. Bir kaç dakika içinde ürünler ve renklerine karar verildi denemeler yapıldı. İyi esnaflığın bir göstergesi olan, bakın şu da hoşunuza gidebilir şeklinde öneriler yapıldı.

Bir esnafın iyi olduğunu buradan anlarsınız işte. Kısa sürede sizin zevkinizi anlayıp, beğenme olasılığınız yüksek ürünleri size sunarsa ben o esnafa helal olsun derim.

Yaklaşık 10 dakika kadar sonra ilk hamile alışverişini tamamlamış ve paramızı ödemiş olduk. Tabii ki bu ilk ne de son alışveriş olacak.

Beyler size tavsiyem bu alışveriş işlerinin derinliklerine hiç girmeyin. Bırakın eşiniz gönlünce ne istiyorsa alsın. Siz almayın deseniz de nasıl olsa alacak ve yine siz kötü olacaksınız. Bir bütçe belirleyin ve bırakın gönlünce alışveriş yapsın. Hanımlar için özellikle de hamileler için o kadar çok şey var ki, alınabilecek. Kadınların gözü dönüyor.

Eğer şanslıysanız birisi de sizi düşünüp belki baba temalı bir t-shirt alır. Baktınız alan yok, siz kendinize alın. Bu günler sonrasında unutulamayacak günler. Mümkün olduğunca keyif almaya bakın.





Devlet Baba İçerisinde: Aile Hekimliği



Sizlere bahsettiğim üzere ikinci 3 aylık dönem içerisinde testlerin ardı arkası kesilmiyor. Şimdi sıra tetanoz aşısına geldi. Bu noktada ister özle doktorunuz bu aşıyı yapabilir, isterseniz ise devlet kurumlarında yaptırabilirsiniz. Biz eşimin hamileliği döneminde özel doktoru tercih ettik. Ancak bu demek değil ki, Devlet Baba ile hiç görüşmeyeceksiniz.

Ben hastaneleri filan sevmem o yüzden Aile Hekimliği filan ile denk gelmedim. Ama söz konusu bebeğiniz olunca hep yazdığım gibi her şeye alışıyorsunuz. İster severek isterse de sevmeyerek :) Eşim, tetanoz aşısını Aile Hekimliği polikliniğinde yaptırmak istedi. Görevimiz lojistik olduğu için hemen yola koyulduk.

Bir çoğunuzun kafasında devlet hastanesi deyince nasıl bir tablo olduğunu biliyorum çünkü bundan seneler öncesine kadar benim kafamda da aynı tablo vardı. Ancak çevremizdeki insanların yaşları ilerledikçe daha fazla zaman geçiriyorsunuz sağlık kurumlarında ve düşünceleriniz değişmeye başlıyor.

Neyse bağlı bulunduğumuz Alsancak Aile Hekimliği imiş. Doktorumuz filan harika. Ancak beni asıl şaşırtan şey, devletin hamilelik konusuna bakış açısı. Bu bizim polikliniğe mi özel yoksa her tarafta mı öyle bilmiyorum ama ben bayağı şaşırdım. Tetanoz aşısı bir kaç etaptan oluşan bir aşı. Bir tane oluyorsunuz arkasından bir tane daha oluyorsunuz. Tamam bunu hatırlatmalarını bekleyebilirim ama, tüm test sonuçlarını istediler.

Dönem dönem eşimi arayıp güncel bilgileri istediler filan derken, bu durum ilgimi çekti. Bu süreçlerde mutlaka bir uğrayın bağlı olduğunuz Aile Hekimliğine. Sadece kayıt olmak için bile gidebilirsiniz hem bir göz atarsınız. Bir bakarsınız hiç beklemediğiniz bir konuda size yardımcı olabilirler. Acaba Devlet Baba mı değişti, yoksa ben safım şimdilik bilemiyorum tabii...





Amniosentez


Hamilelik sürecinin ikinci 3 ayında karşınıza gelecek ne riskli olay Amniosentez denilen bir test. Bu test dışarıdan bakıldığında pek kolaymış gibi gözükmüyor. İşin içerisine girince hiç kolay olmadığını anlıyorsunuz.

Olay şu, eşinizin karnından hamileliğin yaklaşık 16-20. haftaları civarında acayip bir iğne kullanarak örnek yani su alınması. Bu işlem yapılırken bebeğe zarar vermemek için en ufak hareket bile ultrason ile kontrol ediliyor ve uygun zamanlama ile anne karnından su alınıyor.

Amniosentez neden yapılıyor. Size daha önce bahsettiğim tarama testlerinde kesin sonuç alınamadığı için burada çok yüksek isabet ile sonuç alabilmeniz mümkün. İleri yaş hamileliklerinde de bu işlem öneriliyor. Bizim için yaş konusunun yanında ailelerimizin geçmişinde sorunlu bazı ufaklıkların olduğunu bildiğimiz için Amniosentez yaptırmaya karar verdik.

Bu testin sonunda bir kaç gün içinde size %95 üzerinde bir doğrulukla sonuç geliyor. Biraz daha beklediğinizde ise çok daha ayrıntılı bir rapor ile doğruluk oranı daha da yükseliyor. Anlayacağınız kafanızda hiçbir soru işareti kalmıyor.

Bu testin en kötü tarafı bazı risklerinin olması. İğne bebeğe isabet ederse zarar verebileceği gibi bazı komplikasyonlarda yaratabiliyor. Ancak önlem ve dikkat ile riskleri çok azaltabilmek mümkün.

Amniosentez için doktorunuz size bir gün verdiğinde korkak adımlarla evinizden çıkıp yola koyuluyorsunuz. Doktorunuz yanında genelde bu konuda deneyimli bir hemşire ile hazırlıklara başlıyor. Bu işlem öyle hemen yapılamıyor. Bebeğin hareketsiz durması lazım. Eğer çok hareketliyse bir mola veriliyor ve bekleniyor. Örneğin yarım saat sonra tekrar denemeler başlıyor. Bizim doktorumuz Semih Hızıroğlu bu konuda çok dikkatli bir doktordu ve süreç bildiğiniz saatler sürdü.

Bunun bir süresi yok. İşlem saniyelik bir işlem ama uygun konum ve hareketsizlik çok önemli olduğundan saatler sürebiliyor tıpkı bizde olduğu gibi. Anlayacağınız biz babaları yine uzun bir bekleme süreci bekliyor. Önce Allah'a sonra doktorunuza güvenip ilerlemekten başka yapabileceğiniz bir şey yok.

Bu testin sonucunda eğer hali hazırda belli değilse çocuğunuzun cinsiyeti de %100 oranında belirlenmiş oluyor.

Tabii ki bu testi yaptırmama şansınız da var. Bir zorunluluk değil. Karar sizin. Doktorunuzla konuyu enine boyuna tartışın. Dikkatle ve özenle yapıldığında korkmanız için bir sebep yok.

Operasyonun ardından eşiniz birkaç gün yatak istirahatine hak kazanıyor. Tüm lojistik size emanet. Eh zaten bunlara şimdiye kadar alışmış olmanız lazım.

Küçük bir ipucu: Eğer aynı şehirdeyseniz annelerinize veya kardeşlerinize olmadı akrabalarınıza veya arkadaşlarınıza başvurarak azıcık yemek stoğu yapmak, lojistik hizmetlerinizi büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Yemek seçimleriniz kolay yenilebilir, hafif ve eşinizin sevdiği yemeklerden olsun. Birkaç gün içerisinde en geç 5 güne normal hayatınıza tabii hamilelikteki normal hayatınıza döneceksiniz.

Hadi geçmiş olsun....




Testler: İkili, Üçlü, Dörtlü, Panaroma



Hamileliğin ikinci 3 aynın en önemli devinimi bebeğinizdeki olası sorunları belirlemeye yarayan testler olacak. Bu testlerin binbir türü var ve hiçbiri kesin yani %100'lük bir sonuç veremiyor. Siz benim yazdıklarımı sadece bir ön bilgi olarak düşünün, detayları doktorunuzdan öğrenin. Ben anladığım kadarı ile sizlere bu testler hakkında bilgi vereyim.

-İkili test, Tüm testler içerisinde en çok ismini duyacağınız şey bu. Bu bir nevi inceleme denilebilir. Ultrason cihazında çocuğunuzun bazı değerleri ölçülüyor ve annenin kanında alınan örnekte bazı maddelere bakıp özellikle "Down sendromu" riski belirleniyor. Sonuç genelde bilgi verici bir düzeyde yani kesin bir sonuç veremiyor. Bu testte bir anormali görülürse daha kapsamlı testler yapılması gerekiyor. Bu testte bakılan asıl konu zeka geriliği ve bazı organ anomalileri olan hastalıklar...

-Üçlü test: Yine zeka geriliği, kalp anomalileri ve diğer bir çok organ anomalilerine bakılan bir test. Ultrasonda yapılan ölçümler ile annenin kanındaki bazı maddelere bakılarak olasılıklar belirlenmeye çalışıyor. Aslında ikili test ile aynı prosedür ancak dönemler farklı ve araştırılan maddeler farklı oluyor. Bu testin yaklaşık %70'lik bir başarı oranı olduğu söyleniyor.

 -Dörtlü test: Bu üçlü testin bir gelişmiş versiyonu gibi düşünün. Bu test "Üçlü Test"in sonuçlarını yüzde 10-15 civarında geliştiriyor. Ancak yine keskin bir sonuç elde etmeniz mümkün değil.

Ben bu test işlerini ilk duyduğumda bir halt anlamadım. Olay aslında şu, özet geçeyim sizlere. Hamilelik aslında ay ile ölçülerin bir süreç değil. Asıl birim haftalar. Yukarıdaki testler belirli hafta aralıklarında yapılan testler. Yani ikili olan üçlüden daha iyi daha gelişmiş diye bir şey yok. Zamanı geldiğinde uygun testi yaptırıyorsunuz.

Birde Panorma testi var. Bu testte yine bazı ölçümler ve anne kanından alınan kan ile bebeğin kromozonlarındaki genetik verilerin okunmasına dayanan en yeni testlerden bir tanesi. Başarı oranının çok çok yüksek olduğu söyleniyor. Eğer Amniosentez testinin risklerinden korkuyorsanız doktorunuzla bu test hakkında görüşebilirsiniz.

Hakan siz ne yaptınız derseniz, hemen söyleyeyim. Biz ikili, üçlü ve dörtlü testleri direkt olarak pas geçtik. Direkt olarak Amniosentez testine odaklandık. Zaten 35 yaş üzerindeki hamileliklerde bu test öneriliyordu, diğerleri ile hiç uğraşmadık.

Burada karar sizin. Doktorunuz ile görüşüp sizin için en doğru seçeneği bulmanızda önemli katkı sağlayacaktır. Tabii ki hiçbir test yaptırmama seçeneğiniz de var. Buna da saygı duyarım. Ama kendi adıma o riske girmem ve girmedim...

not: Başlıktaki banner'daki tezahüratı pek beceremedim ama orijinali şu: 1..2..3 gol yetmez / 4..5..6. olsun / Metin, Ali Feyyaz koysun / Beşiktaş şampiyon olsun. Makbulü, her kıtanın ayrı tribün tarafından hömkürülmesidir... 






Bitip Tükenmeyen Tekmeledi mi, Tekmelemedi mi Mevzuuları


Eşinizle yalnız kaldığınızda ve hatta topluluk içindeyken en önemli sosyal faaliyetlerden bir tanesi tekmeledi mi, tekmelemedi mi mevzuu oluyor. Anne zaten bebeği içinde bir süredir büyüttüğü için en ufak hareketini bile fark eder hale geliyor. Ufaklık büyüdükçe tekmelemeleri daha bir hissedilir hale geliyor.

İlk başlarda, sizde elinizi karnına koyup bu tekmelemelerden nasibinizi almaya çalışıyorsunuz ama nafile pek hissedilmiyor. Seçil "bak vurdu hissettin mi" diye sorduğunda aval aval yüzüne bakıyordum sadece. Tabii ilk başlarda.

İlerleyen dönemlerde ufaklık büyüdükçe tekmelerin şiddeti artıyor ve sizde hissetmeye başlıyorsunuz. Tabii o anlarda garip hisleriniz oluyor. Sadece ben değil eve gelen tüm aile fertleri ellerini eşimin karnına koyup tekmelemelerden nasiplenmeye çalışıyor. Bizim milletin hamile karnı sevmesi garip bir olay.

Markette önünüzde sıra bekleyen Hatice teyzeyi bıraksanız o da hemen yumulacak eşimin karnına. İlerleyen dönemlerde bu bir nevi etkinlik haline geliyor. Aile geniş ise olayın b*ku çıkıyor.

Bu görüntüye alışın, tekmeledi mi tekmelemedi mi :)

Tekmeleme olayı evet ilginç ama benim açımdan bir doğrulama gibiydi her zaman. Bazen eşimin sancıları olduğu zaman veya zorlu geçen bir gecenin ardından sabah ilk sorduğum şey tekmeliyor mu oluyordu. Cevap evet olduğunda içim rahatlıyordu, bizimkini keyfi yerinde ve ben buradayım iyiyim diyordu bana sorarsanız.

İlerleyen aylarda özellikle de 6 aydan itibaren en zor hisseden insan bile olsanız artık karnın bir tarafa doğru şiştiğini içeridekinin bir o tarafa bir öbür tarafa yaslandığını gözünüzle görebilir hale geliyorsunuz. Ama o zamanlara daha vakit var...

Not. Zamanında Alien gibi filmleri seyrettiyseniz bu karnın içinden hissedilme olayı insanı bir yandan da ürkütmüyor değil. Acilen zihninizden o görüntüleri atmaya çalışın.