Plak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Plak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ferit Odman - Autumn In New York



Ferit Odman'ın yeni albümü Autumn In New York bildiğiniz plak formatında basıldı. Albüm son derece keyifli ve her şeyden önemlisi uzun yıllar sonra ülkemizde basılmış ilk caz plağı. Albümün incelemesini Stereo Mecmuası Müzik bölümüne ekledim. Aşağıda yazıdan  kısa bir bölüm var. Yazının sonundaki linkten yazının tamamına ulaşabilirsiniz...

"Ferit Odman, ülkemizin başarılı genç caz davulcularından bir tanesi. Ferit Odman’ın geçtiğimiz sene yayınladığı Nommo isimli albümü son derece başarılıydı. Albüme kendi bloğumda geniş ver vermiştim. 2011′in son aylarında Odman’ın yeni albüm haberleri gelmeye başladı ve “Autumn In Newyork” ilk önce CD daha sonra da plak formatında basıldı. Bu yazımda albüme bir göz atacağım.

Albümde “Nommo”ya göre farklı bir kadro ile karşılaştım. Trompette dinleyeceğimiz Terell Stafford, oldukça iyi tanınan bir isim. 1966 yılında doğan Amerikalı müzisyen müzik eğitiminin ardından McCoy Tyner, Christian McBride, John Clayton, Steve Turre, Dave Valentin, ve Russell Malone gibi isimlerle çalışmış. Piyanist McCoy Tyner onu son dönemlerin en başarılı trompetçilerinden bir tanesi olarak nitelendirmiş. Müzisyenin 90′lı yılların ortalarından itibaren solo müzik kariyeri başlıyor. Özellikle Maxjazz plak şirketine adım attığı dönemde yayınladığı “New Beginnings “ albümü ve sonrasındaki albümleri daha geleneksel caz severlerin hoşuna gidebilir.

Saksafoncu Vincent Herring, New York sahnesinden bir müzisyen. Erken yaşlarda aldığı müzik eğitiminin ardından 80′li yılların başlarında Lionel Hampton orkestrasında müzik kariyerine başlamış. Daha sonrasında döneminin en önemli isimleri ile çalışma fırsatı bulmuş; Freddie Hubbard, Dizzy Gillespie, Louis Hayes, Art Blakey and The Jazz Messengers ve Horace Silver Quintet. Vincent Herring son derece aktif bir müzisyen. Hem günümüzün kalburüstü büyük orkestralarında hem de daha küçük topluluklarda müzik kariyerine devam ediyor."

Yazının tamamı için tıklayınız (yeni sekmede açılır)

June Christy - The Cool School LP



June Christy ilginç bir Amerikalı caz vokalisti. Ülkemizde pek dikkat çekmediğini düşündüğüm Christy, 1925 yılında doğmuş 1990 yılında ise vefat etmiş. Asıl adı Shirley Luster olan Christy, çok sakin bir vokal tekniğine ve ipeksi farklı bir ses tonuna sahip olması ile tanınıyor. Özellikle cool jazz tarzını sevenler bir göz atmalılar. Şarkıcılık kariyeri meşhur Stan Kenton Orchestra'sında başlıyor. 1950'li yılların ortasından itibaren solo kariyerine başlıyor ve ilk albümü “Something Cool” ile önemli bir başarı kazanıyor.

Blues Brothers severlerin en sevdiği kentlerden olan “”Illinois”te doğan Christy, 13 yaşında ilk orkestra deneyimini kazanıyor. Ailecek Chicago'ya taşındıktan sonra Boyd Raeburn ve Benny Strong orkestralarında çalışan Christy, Strong'un orkestrasının New York'a taşınmasıyla orkestradan ayrılmak zorunda kalıyor.

Kariyerindeki asıl önemli adım meşhur Anita O'Day'in Stan Kenton Orkestrasından ayrılması sayesinde atılıyor. Seçmelere giden ve beğenilen June Christy bu yeni adımda ismini değiştiriyor. Kenton orkestrasında "Shoo Fly Pie and Apple Pan Dowdy," "Tampico" ve "How High the Moon" şarkılarına vokaliyle destek veriyor. Bu üç şarkı orkestranın en bilindik şarkılarıdır. Bu arada "Tampico" orkestranın hatta Kenton'un gelmiş geçmiş en çok satan albümüdür.

June Christy 1947 yılından itibaren kendi plağı üzerinde çalışmaya başlıyor. Ancak albüm 1954 yılında yayınlanıyor. 10"lik plağın adı Something Cool. Hiç fena olmayan bir müzisyen kadrosu ile yayınladığı plak bir yıl sonra 12” standart plak formatında yayınlanıyor.

Bu plak aslında bu tarzı sevenler için göz atılması gereken bir plaktır. Bu arada albüm stereo formatının ortaya çıkmasıyla 1960 yılında yeniden kaydediliyor. Bu versiyonu edinmenizi tavsiye ederim...



June Christy - The Cool School LP
Capitol PPAN T1938 LP Pure Pleasure LP

Gelelim “The Cool School” albümüne. 1960 yılında yayınlanan albüm aslında konsept olarak çok ilginç. Albümde June Christy çocuk şarkılarını yorumlamış. Christy'e Joe Castro Quartet eşlik etmiş. Hemen bir ufak not yukarıda gördüğünüz plak kapağındaki afacanlardan mavi önlüklü olanı Christy'nin kızı. Şarkı listesi şu şekilde;

1. “Give a Little Whistle” (Leigh Harline, Ned Washington)
2. “Magic Window” (Jimmy Van Heusen, Johnny Burke)
3. “Baby’s Birthday Party” (Ann Ronell)
4. “When You Wish upon a Star” (Leigh Harline, Ned Washington)
5. “Baubles, Bangles, & Beads” (Robert Wright, Chet Forrest)
6. “Aren’t You Glad You’re You” (Jimmy Van Heusen, Johnny Burke)
7. “Kee-mo, ky-mo” (Bob Hilliard, Roy Alfred)
8. “Scarlet Ribbons (For Her Hair)” (Evelyn Danzig, Jack Segal)
9. “Looking for a Boy” (George Gershwin, Ira Gershwin)
10. “Small Fry” (Hoagy Carmichael, Frank Loesser)
11. “Ding-Dong! The Witch Is Dead” (Harold Arlen, Yip Harburg)
12. “Swinging on a Star” (Jimmy Van Heusen, Johnny Burke)

Albümdeki isimler; June Christy – vokaller. Joe Castro – piyano. Howard Roberts- gitar. Leroy Vinnegar- bas ve Larry Bunker davullar.

Pure Pleasure tarafından basılan plak oldukça ilginç bir seçim. İlk bakışta hadi canım bunlar çocuk şarkısı demeyin. Zaten yukarıdaki şarkıların besteci kısımlarına baktığınızda olayın pek basit olmadığını görebilirsiniz. Şarkılar June Christy'nin ilginç ses tonuyla oldukça etkileyici hale gelmişler. Çok dikkat çekici bir albüm. Plak baskısı neredeyse her zaman ki gibi müthiş. Pure Pleasure için alışılmış bir durum. Farklı bir caz dinlemek isteyenler göz atabilirler....

Haftanın Piyangosu: Zappa Hot Rats



O kadar uzun zamandır peşindeyim ki, edindiğimde piyango çıkmış gibi oldum... Frank Zappa'nın efsanevi Hot Rats albümünün Classic Records tarafından basılmış 200Gr limitli baskısını denk getirdim. Hemde sealed yani ambalajı hiç açılmamış halde. İşin kötü tarafı ambalajını açasım yok. Tam anlamıyla fetiş bir plak... Plak toplayanlar beni anlayacaktır.

Zappa fanatizminin sebebini anlamak için Stereo Mecmuası Müzik bölümünde yayınladığımız Zappa Biyografisini okumanızı şiddet ile tavsiye ederim... Rock müziğe meraklı olup Zappa kim diyenler var ise kendilerini en yakın camdan aşağıya atmalarını öneriyorum...

Univers Zero - Ceux du Dehors LP



Univers Zero, Belçikalı bir topluluk. Ama ne topluluk! Sonrasında gelen bir çok müzisyeni etkilediği gibi günümüzdeki bir çok müzik tarzında bu adamların ilk adımlarını hissetmek mümkün. Univers Zero adlınsa 20. yüzyılın klasik müziğinden özellikle de modern oda müziğinden etkilenip müziğini çok karanlık sulara doğru ilerletmeyi başarmış bir topluluk.

Baterist Daniel Denis tarafından 1974 yılında kurulan Univers Zero o dönemlerde RIO olarak anılan “ Rock in Opposition” akımının içerisinde yer alır. Hemen bir ara vermemiz gerekirse RIO hareketi 1970'lerin progressive topluluklarının müzik endüstrisine bir nevi başkaldırma hareketidir ve bloğumda bol bol yer verdiğim ve son dönemlerde çeşitli plaklarını edinmeyi başardığım İngiliz avant-rock topluluğu Henry Cow'un başlattığı bir harekettir. Hatta 1978 yılında çeşitli Avrupalı toplulukları İngiltere'ye davet edip "Rock in Opposition" isimli bir festival bile düzenlemişlerdir. Bu festivali düzenleyen Henry Cow'un yanında İtalya'dan Stormy Six, İsveç'ten Samla Mammas Manna, Belçika'dan Univers Zero ve Fransa'dan Etron Fou Leloublan katılmıştır. Bu arada Etron Fou Leloublan topluluğuna da ayrıca bayılıyorum. Bu topluluğu bir arkadaşım sayesinde öğrenmiştim. Aradan yıllar geçti hala en keyifle dinlediğim topluluklardan bir tanesidir.

Sonrasındaki dönemlerde liste genişlemeye başlar, Fransız Art Zoyd, Henry Cow'dan kilit elemanların bulunduğu Art Bears ve Belçikalı Aksak Maboul. Tabii ki bloğumda bol bol yer verdiğim Magma ve “Üdü Wüdü” plağında bahsettiğim Jannick Top/Infernal Machina gibi dönemin çok büyük toplulukları bu oluşum içerisinde yer almıştır.

Univers Zero'Nun ilk albümleri akustik sayılabilir ancak kısa bir süre sonra albümlerde daha fazla elektronik enstrüman kullanmaya başlarlar. “Heresie” albümü tam bu tanıma uymaktadır. Bazı eleştirmenler bu albümü en karanlık albümler listelerine almışlardır. Ancak bence “Ceux du Dehors”da bu listede kendisine kolaylıkla yer bulabilir.

Gelelim “Ceux du Dehors” albümüne. İlk önce şarkı listesi;
1- "Dense" (Daniel Denis) – 12:26
2- "La corne du bois des pendus" (Denis) – 8:42
3- "Bonjour chez vous" (Denis) – 3:52
4- "Combat" (Andy Kirk) – 12:53
5- "La musique d'Erich Zann" (Denis, Kirk, Guy Segers, Michel Berckmans, Jean Debefve, Patrick Hanappier) – 3:29
6-"La tête du corbeau" (Segers) – 3:11


Albüm öylesine garip bir albüm ki, çok karanlık bir atmosfere sahip olmasının yanında acayip bir müzikal zenginlik içeriyor. Albümün bir diğer özelliği kurucu üye gitarist Roger Trigaux'nun olmadığı ilk Univers Zero albümü olması. Roger Trigaux ayrılışının ardından “Present” isimli bir topluluk kurdu ve müzik yaşamına devam ediyor.

Albümdeki müzisyenler, Daniel Denis davul, perküsyon. Michel Berckmans bason, obua. Guy Segers bas, klarnet. Andy Kirk harmonium, organ, piyano, Yamaha CP70. Patrick Hanappier viyolin, viyola. Jean-Luc Aimé viyolin, viyola. Jean Debefve – hurdy-gurdy. Ilona Chale vokal. Thierry Zaboïtzeff çello. Aslında hemen her müzisyen çok sayıda enstrüman çalabiliyor ancak liste uzamasın diye kısalttım.

Albümde beni en ilgilendiren parça, "La musique d'Erich Zann" yani Eric Zann'ın müziği. Fanatiği olduğum yazar Howard Phillips Lovecraft'ın 1921 yılında yazıdğı bu ilginç öykü 1922 yılında “National Amateur” dergisinde yayınlanmıştı. Öyküyü merak edenler, Mitos Yayınlarından çıkan “Gotik Öyküler” kitabında Dost Körpe tarafından gayet başarılı şekilde çevrilmiş halini okuyabilirler.

Albüm belki çok kişiyi ilgilendirmeyebilir. Ancak Pink Floyd'un 1970'lerin en ilerici, en progressive, en avant-garde olduğunu iddia eden ve her cümlede Pink Floyd'tan örnek verenlerin Univers-Zero dahil olmak üzere bu yazıda bahsettiğim topluluklara göz atmasında fayda olacaktır. Herşeye yeniden başlamanız gerekli olabilir...

Slapp Happy Henry Cow Desperate Straights LP



Henry Cow ve Slapp Happy albümlerinde bir şeyler karalamak her zaman zordur... Aslında "Desperate Straights"ten bahsedeceksek durum biraz daha karışık. Aslında bu albümü çok rahatlıkla Slapp Happy hanesine yazabilmek mümkün. Zaten albümde ilk önce onların ismi yazılmış. Sonuçta bestelerin çoğunluğu bu ekibe ait. Aslında bu albümün yapısı biraz farklıdır. Bir şekilde pop müzikten progressive rock'a oradan da avant-garde'a uzanan bir yapısı var. Şarkılardaki düzenlemeler ve aranjmanlar akıllara durgunluk verecek türden. Albümdeki şarkılar şu şekilde;

A Yüzü
"Some Questions about Hats" (Moore, Blegvad) – 1:49
"The Owl" (Moore) – 2:14
"A Worm is at Work" (Moore, Blegvad) – 1:52
"Bad Alchemy" (Greaves, Blegvad) – 3:06
"Europa" (Moore, Blegvad) – 2:48
"Desperate Straights" (Moore) – 4:14
"Riding Tigers" (Blegvad) – 1:43

B Yüzü
"Apes in Capes" (Moore) – 2:14
"Strayed" (Blegvad) – 1:53
"Giants" (Moore, Blegvad) – 1:57
"Excerpt from The Messiah" (Handel, Blegvad) – 1:48
"In the Sickbay" (Krause, Blegvad) – 2:08
"Caucasian Lullaby" (Cutler, Moore) – 8:20



Slapp Happy ekibi (Peter Blegvad, Anthony Moore ve Dagmar Krause) bazı albümlerinde pop müziği oldukça sürrealist bir bakış açısıyla ele alır ve müziği bambaşka noktalara getirir. Bunda grubun kurucusu aynı zamanda bir ressam olan )plak kapağını da o tasarlamış zaten) Peter Blegvad 'ın etkisi büyüktür herhalde. Henry Cow ise belki beste yapıları açısından Peter Blegvad ve Anthony Moore kadar etkili değildi ancak iş bir şeyler anlatmaya geldiğinde topluluk çok cesurdu. Aslında açık açık belirli bir politik söylemleri vardı ve bunu gizlemek gibi bir düşünceleri yoktu. Aslında bu iki topluluğun müzik kariyeri birbiri ile paralel ilerliyordu. Albümlerde ortaya çıkan bu birliktelik farklı müzik türlerinden yoğun bir etkileşimi bir potada eritmek açısından çok ilginçtir. Bir tarafta sürrealist yaklaşımla ortaya çıkan dönemin popüler müziğinden oldukça ayrık bir tür, bir yandan Alman müziğinden etkileşimler, Bartok gibi ilerici bestecilerden esintiler ile ortaya çıkan müzik bu dönem için bile oldukça yenilikçi sayılır.

Albümde Slapp Happy ve Henry Cow ekibine ek olarak çok sayıda konuk müzisyende var. Albümde Dagmar Krause'nin hastalıklı vokalleri atmosferi çok farklı yerlere taşıyor. Krause bu albümde vokal tekniğinde farklı bir adım atarak, vokallerinde sertleşme ve dikleşmeler gerçekleştirmiş. Bunun sebebi Krause'nin içerisinde bulunduğu durum ile alakalı sanırım. Politik olarak keskin çizgilerden etkilenen Krause, bu albümün ardından Happy Slapp projesinden ayrılıyor. Zaten "In Praise of Learning"de bu durumu rahatlıkla görmek mümkün...



Açık konuşmak gerekirse bloğumda tanıttığım bir çok albüme göre dinlenmesi sabır gerektiren bir albüm. Arada sırada bu tarz topluluklardan bahsetmemin sebebi, ben nasıl bunları bazı arkadaşlarımdan duyup sevdiysem, belki benim sayemde birileri tanır ve sever dememdir. Bu albümleri internetten bulabilmek kolay değil hatta bazıları için ciddi açık arttırmaları göze almak gerekiyor.

Plakla uğraşma istemeyenler Recommended Records'un yaynladığı özel kutu setine göz atabilirler. Ondan da şurada bahsetmiştim. Ancak o günden bugüne muhtemelen kısıtlı sayıda basılan bu setin fiyatı da yükselmiştir. Günümüzde tüm bunların çaresi var.

Yeni Plaklar Yeni Plaklar Sonu Yok Bunun!



Bu haftanın bonusu Peter Brötzmann'ın "Machine Gun" plağı oldu. Buradan bir kez daha Michael Lavorgna'ya selamlar..

Henry Cow Plaklarım Tamamlanıyor



Henry Cow plaklarım yavaş yavaş tamamlanıyor. Yavaş yavaştan ziyade kağnı hızında demek daha doğru olur. Geçmiş aylarda 1974 albümü "Unrest", 1975 albümü "In Praise of Learning"i bir şekilde edinmeyi başarmıştım. Son olarak "Desperate Straights"te arşive katıldı. Aslında "In Praise of Learning" benim en sevdiğim Henry Cow albümü ancak bu üç albüm aslında birbirinden güzel. 1975'de yayınlanan iki albümde de "Slapp Happy" ekibi de var.

Yeni Plaklar = Yeni Yazılar



Bu aralar müzik arşivimin rock bölümünde biraz kıpırtı var. Bayağı ilginç plaklar edindim bir şekilde ve son dönemlerde bu albümleri hatim etmekle meşgulüm. Pek az okuyucuyu ilgilendirebilecek albümler de olsa vakit buldukça albümleri sizlere tanıtmaya çalışacağım. Bu albümleri bulmak pek kolay değil hatta bazılarının sadece fotoğraflarını bulmak mümkün. Albümlerden bir tanesini geçenlerde yazdım belki denk gelmişsinizdirFranck W. Fromy – Quatre Axes Mutants  Devamı gelecek. Hemde çok fena gelecek....



Bu aralar daha fazla okuyucumu ilgilendirdiğini düşündüğüm caz albümlerinden de fırsat buldukça bahsedeceğim. Mümkün olduğunca geneli ilgilendiren albümlere yer vermeye çalışacağım. Zaten son dönemlerde ülkemizde de bulunan ACT kayıtlarının incelemelerinden olumlu geri dönüşler alıyorum. Aynı hızda devam edeceğim yazılarıma... Bu arada free-jazz arşivimde de bazı kıpırtılar olacak gibi. Bazı özel baskılara el atmış durumdayım. Denk gelir mi gelmez mi bilemiyorum...



Ah keşke "Süper Loto" filan kazansam bu aralar...

Ornette Coleman - The Shape of Jazz to Come



Ornette Coleman, 1930 yılında doğmuş Amerikalı bir müzisyen. Saksafon, trompet, keman çalabilen Coleman 1960'lardaki free jazz hareketinin en önemli isimlerinden hatta öncülerinden bir tanesidir.

Coleman'ın müzik kariyeri oldukça ilginç. İlk olarak çeşitli blues topluluklarında müzik yapıyor. 1950'lerin sonunda kendi topluluğunu kuruyor. İlk albümü “Something Else!!!!: The Music of Ornette Coleman” Bu albümde trompetçi Don Cherry dikkat çekiyor. Albümün çok başarılı olup olmadığı tartışılabilir ancak bu albümü bir nevi geleceğin sinyal olarak kabul etmek gerekli.

Zaten bu albümün üzerinden daha bir yıl geçmeden “Tomorrow Is the Question!” albümü yayınlanır. Davulları Shelly Manne gibi çok önemli bir isim çalmıştır. 1959 yılında Coleman'ın dörtlüsünde önemi değişiklikler olur. Don Cherry, kornet ve trompet. Charlie Haden, double bas ve Billy Higgins davul. Coleman bu dönemde Contemporary plak firması ile anlaşmasının da sonuna gelmiştir. Atlantic Records ile bir anlaşma imzalar.

1959 yılında Atlantic'ten yayınlanan ilk plağı “The Shape of Jazz to Come” caz tarihinde yeni bir akımın yükselme döneminin başlangıcını müjdeleyen albümlerden bir tanesidir. Albümdeki şarkılar şu şekilde;

A Yüzü
"Lonely Woman" – 5:02
"Eventually" – 4:22
"Peace" – 9:04

B Yüzü
"Focus on Sanity" – 6:52
"Congeniality" – 6:48
3 "Chronology" – 6:03



Albümde objektif gözle bakarsanız çok ilginç bir kadro vardır. Bu kadro ortaya öylesine bir albüm çıkartır ki, ortalık karışık. Coleman, nota hatlarıyla bezenmiş klasik anlamda hiçbir yapıya yer vermemiştir. Tabii ki bu kendisine özgü yepyeni bir yapının ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Hemen her şarkıda belirli bir melodi hissedilir. Ancak standart bir caz şarkısında olduğu gibi belirli mezürlerde ritm belirli mezürlerde solo şeklinde bir beste yapılmamıştır. Ana ritmin hissettirilmesinin ardından tamamen doğaçlama solo bölümleri gelir. Zaman zaman “örneğin "Lonely Woman" şarkısında olduğu gibi) solo bölümlerinin ardından ritm tekrar edilir ve ana solo ve onun etrafındaki doğaçlamalarla şarkı bitirilir. Okuduğunuz zaman belki çok ilginç gözükmüyor olabilir ancak 1950'lerin caz albümlerine baktığınızda “The Shape of Jazz to Come”ın oldukça farklı olduğunu anlayabilirsiniz.

Albüm yayınlandığında tepkiler oldukça sert olmuş. Özellikle müzisyenler özellikle de dönemin büyük müzisyenleri albümü yerden yere vurmuşlar. Ancak bir gerçek var ki, 1960'larda özellikle de 1970'lerde avant-garde akımlar yükselmeye başlamış ve günümüzde de gelişim devam etmektedir.

“The Shape of Jazz to Come” albümünün önemi burada karşımıza çıkıyor. Eğer avant-garde müziğin tarihinde geriye doğru bir arayışa girecekseniz, karşınıza çıkacak ilk albümlerden bir tanesi budur.

Albüm ülkemizde plak formatında bulunabiliyor. 180Gr'lık baskının hem fiyatı gayet makul hemde baskı kalitesi gayet iyi. Avant-garde caz sevenler plaklar tükenmeden bu önemli albümü koleksiyonlarına eklesinler...

Ray Charles - Genius + Soul = Jazz LP



Genius + Soul = Jazz, Ray Charles'ın 1961 yılında Impulse plak şirketi için yayınladığı bir albüm. Tam adıyla Ray Charles Robinson 1930 yılında doğmuş ve 2004 yılında vefat etmişti. Hepimiz onu sahne ismiyle yani Ray Charles olarak tanıyoruz. Ray Charles bir şekilde soul müzik akımının 1950'lerdeki en önemli temsilcisidir hatta başlatan kişidir. Soul müziği, rhythm and blues, dini bir müzik olan gospel, ve blues ile karıştırarak ve harmanlayarak ilklere imza atmıştır. Meşhur Atlantic Records yıllarında parlamış ve kariyerinin ilerleyen dönemlerinde geniş kitlelerce çok sevilen bir müzisyen haline gelmiştir. Charles, asıl ağırlığı yukarıda saydığım müzik türlerine vermiş olsa da, caz, blues ve Amerika'nın yerel country müziğinden de etkilenmiştir. Ancak kendisine özgü piyano stili ile caz çaldığı zamanlarda bile Charles'ın parmaklarının piyanoda olduğunu anlamak mümkündür.

Müzisyenin uzun müzik kariyerinden bahsetmeye kalkarsak yazı bitmeyeceği için 1950'lerin sonlarındaki müzikal yaşamına göz atalım isterseniz böylelikle Genius + Soul = Jazz albümünü daha iyi anlatabilirim diye düşünüyorum.



1950'lerin sonlarında Charles'ın Atlantic Records ile kontratı biter ve farklı plak şirketleri ile anlaşmalar yapar. ABC-Paramount Records ile yaptığı anlaşma önemlidir. Charles artık bir star'dır ve hem ekonomik hemde kurumsal imkanları çok daha fazladır. Günümüzde de bol bol seslendirilen "What'd I Say" şarkısı satış rekorları kırınca ABC'nin alt kuruluşu Impulse! İçin bir albüm hazırlığına başlar. Kaydedilmeye başlanan albüm Genius + Soul = Jazz'dır. 1960 yılında başlayan kayıtlar tamamlanınca albüm yayınlanır. Ancak bir gerçek vardır ki, Charles'ın dinleyicisi onun vokal yapması sevmektedir ve Genius + Soul = Jazz başarılı olsa da, hemen bir yıl sonra yayınlanan “Modern Sounds in Country and Western Music” Genius + Soul = Jazz'ın unutulmasına sebep olur.

Genius + Soul = Jazz albümü aslında Charles'ın kendisi için yaptığı bir albüm diyebiliriz. O dönemin popüler müziğinin dışında Charles'ın caza da duyarsız kalmadığını gösteren bir albüm olarak tanımlayabiliriz.

Albümde çok büyük isimler var. Bu çok bilindik şarkıların aranjmanları iki büyük isim tarafından yapılmış; Quincy Jones ve Ralph Burns. Düzenlemeler Charles'a özel olarak yapılmış onun stili ön plana çıkartılmak istenmiş. Ayrıca Charles'ın her zaman etkilendiğini söylediği Count Basie'nin müthiş 1940 orkestrasına atıfta bulunan bol bol blues etkileşimi olan bir sound yaratılmak istenmiş. Zaten şarkılara bakarsanız seçimlerin tesadüf eseri olmadığını anlıyorsunuz. Şarkı listesi demişken hemen ekleyeyim;

A Yüzü
1-"From the Heart" – 3:30
2-"I've Got News for You" (Ray Alfred) – 4:28
3-"Moanin'" (Bobby Timmons)– 3:14
4-"Let's Go" – 2:39
5-"One Mint Julep" (Rudy Toombs) – 3:02

B Yüzü
1-"I'm Gonna Move to the Outskirts of Town" (William Weldon/Roy Jacobs) – 3:38
2-"Stompin' Room Only" – 3:35
3-"Mister C" – 4:28
4-"Strike Up the Band" – 2:35
5-"Birth of the Blues" – 5:05

ayrıca ek olarak “Let The Good Times Roll” – 2:51”



Yaratılmak istenen sound Count Basie'nin orkestralarının sound'u olunca geniş maddi imkanlar kullanılarak öylesine bir müzisyen ekibi albüme katkıda bulunmuş. Bu isimlerin bir çoğunu Basie orkestralarından tanıyoruz zaten..

Trompetlerde Thad Jones, Joe Newman, Phil Guilbeau, Snooky Young ve Jimmy Notthingham. Trombonlarda, Henry Coker, Urbie Green, Al Grey, Benny Powell ve George Matthews. Alto saksafonlarda Marshall Royal, Frank Wess ve George Dorsey. Tenor saksafonlarda Frank Foster, Billy Mitchell, Budd Johnson ve Seldon Powell. Bariton saksafonda Charles Fowlkes ve Haywood Henry. Gitarda Freddie Green. Basta Eddie Jones ve Joe Benjamin. Davullarda ise Roy Haynes ve Sonny Payne. Tabii bu isimler dönüşümlü olarak kayıtlara katılmış.

Ortaya çıkan albüm altyapı olarak çok ilginç. Çalınan eserler caz tarihine damga vurmuş bazı eserler olduğu için karşılaştırma yapmak ilginç oluyor.

Albüm için şöyle demek mümkün çok iyi müzisyenlerin harika bir alt yapı oluşturduğu ve Ray Charles'ın bu alt yapıya müdahil olduğu bir albüm. Son derece kendisine özgü yorumlar. Albüm Charles'ın yaptığı ve caz kalıpları içerisinde kaldığı bir elin parmaklarını geçmeyecek albümlerden bir tanesi. Charles'ın müziğini seviyorsanız, böylesine müthiş müzisyenlerle ortaya çıkarttığı albümü sevmeniz çok mümkün. Interplay tarafından yapılan baskı gayet iyi. Tam anlamı ile meraklısına hitap eden bir albüm... Bu arada Interpay baskısına “Let The Good Times Roll” şarkısını da bonus olarak eklemiş.

Franck W. Fromy - Quatre Axes Mutants LP



Bazen elinize bazı albümler geçer ve hayatınız söner ya, işte size tam böyle bir hikaye anlatacağım. Albüm, Franck W. Fromy veya tam ismiyle Frank-William Fromy'nin solo albümü Quatre Axes Mutants. İlginç bir şekilde Franck W. Fromy hakkında fazla bilgiye ulaşabilmek pek mümkün değil.

Araştırmaların gösterdiği ortak nokta Shub-Niggurath. Bu aslında Fransız bir topluluğun ismi. Fransızların meşhur Art Zoyd, Magma ve Univers Zero döneminin hemen arkasından kurulan topluluğun son derece garip bir müziği vardır. 1983 yılında kurulan topluluk 1990'ların ortalarına kadar aktif idi. Ancak topluluğun kurucusu Allan Baullaud vefat edince toplulukta dağıldı. Topluluk ilk albümleri olan "Les Morts Vont Vite" ile bir anda parlamışlar ve efsanevi statüsüne girmişlerdir.. Saydığım toplulukları dinleyip seven okuyucularım mutlaka bir göz atsınlar.



"Les Morts Vont Vite" albümünün yayınlanmasından kısa bir süre sonra gitarist Frank-William Fromy topluluğu terkediyor ve kendi solo albümünü yayınlıyor. 1988 yılında yayınlanan albüm "Shub-Niggurath" albümleri ile bazı benzerlikler taşıyor. Ancak... 1988 yılında Musea plak şirketinin alt kuruluşu "Musea Parallele" tarafından yayınlanan albümün atmosferi gerçekten çok acayip. Kasvet ve karanlık albümü tanımlamak için söylenebilecek en uygun sözler!

1 Ligeia - Ou Le Ver Conquérant 20:45
2 Beata Dolores 13:24
3 Le Chant Des Pierres 2:56
4 Parapets Impulsifs 7:52

Daha albümü dinlemeden şarkı listesine bakınca bir şeylerin ters gittiğini hemen alıyorsunuz. "Ligeia" aslında Edgar Allan Poe'nun meşhur öykülerinden birisi. Aslında erken dönemde yazdığı öykülerden bir tanesi. Öykü son halini alana kadar bir kaç kez değişmiş. Hikaye anlatıcısının güzel ve kuzgun (Poe söz konusu olunca takıntıdır malum) renginde saçları olan eşi ölüyor ve bir kez daha evlenen anlatıcının ikinci eşi de ölüyor. Ancak ikinci eş yeniden diriliyor. Yeniden dirilirken Ligeia olarak diriliyor. Neyse ilk eşin ölürken yazdığı bir şiir var. Bu şiir albümün ilk şarkısının temelini oluşturuyor. Bir şeylerin ters gittiği  "Shub-Niggurath"tan ve "Ligeia"dan belli dedim. "Shub-Niggurath" en sevdiğim yazarlardan bir tanesi olan Howard Philips Lovecraft'ın Cthulu mitos'unda sık sık bahsedilen eski kadim tanrıçalardan bir tanesi. Solo albüm  Edgar Allan Poe'dan bir şiir ile başlayınca bu konulara meraklı (Gotik Edebiyat) kişilerde bir pür dikkat kesilme durumu oluyor haliyle!



Poe'nun öyküleri Fransızcaya Charles Baudelaire tarafından çevrilmiştir. Ben kendi adıma anlamakta zorlandığımdan hemen İttaki Yayınları tarafından yayınlanan Edgar Allan Poe'nun "Bütün Hikayeleri" kitabına baş vurdum. Dost Körpe sağ olsun çok güzel bir çeviri yapmış. Kitabın ilk baskısında sayfa 179'da hikayenin tamamını, sayfa 184'te ise bahsettiğim şiiri bulabilirsiniz. Şarkıda vokaller "Lucie Ferrandon" tarafından yapılmış. Albümdeki isimlerin ayrıntılarına girdikçe işin içinden çıkmak zorlaşıyor. Mesela Ferrandon şu an önemli bir Fransız konservatuarında profesör. Durum böyle olunca haliyle albümdeki müzikal performans çok üst düzey. Bu arada Ligeia - Ou Le Ver Conquérant şarkısı plağın ilk yüzünü tamamen kaplıyor. Yani neredeyse 20 dakika sürüyor!

Beata Dolores isimli şarkı ise ayrı bir uzmanlık alanının devreye girmesini gerektiriyor. María de los Dolores López ismindeki bu kadın karanlık İspanyol engizisyon döneminde bizzat kardinal Torquemada tarafından sorgulanan bir cadı. F. Martinelli tarafından yazılan İspanyol Engizisyonu isimli kitaptan esinlenilerek yapılan şarkıda, Franck W. Fromy, Torquemeda'yı, Laurence Kopelovitch  ise Beata Dolores'i seslendirilmiş. Bu aslında bir nevi düet sayılabilir ama bildiğiniz düetleri unutun. Atmosfer cadıların çekici (1) gibi..

Albümün üçüncü parçası enstrümantal ve bas ile çalınmış. Yazının başlarında bahsettiğim "Shub-Niggurath"ın kurucusu Allan Baullaud tarafından çalınmış. Albümün son parçası "Parapets Impulsifs"in metni Gilbert Dauger tarafından yazılmış. Piyano eşliğinde Franck W. Fromy tarafından seslendirilmiş. Metin son derece karmaşık ve karanlık, tabii ki şarkı farklı değil....



Bu albüm günümüzde doom veya atmosferik gibi tanımlamalar yapılan albümlerin bir nevi üst düzey müzikaliteye sahip atası gibi.  Karanlık atmosferli albümleri seven, deneysel ve ilerici çalışmaları takip eden hatta karanlık akım klasik müziğe ilgi duyan okuyucularımın ilgisini çekebilecek bir albüm. Aslında bloğumu okuyan ve bu tarz müziği dinleyen çok az sayıdaki insanı ilgilendirebilir. Zaten bu yazıyı yazarken okunmasından çok kendim için yazdım. Albümü edinmek isteyenler bir umut Musea web sitesine gireceklerdir. Burada 4 Euro civarına albümü alabileceğinizi zannediyorsunuz ancak stoklarda yok. CD formatında yayınlandığına dair bir not bulamadım. Ancak bir şekilde edinmek mümkün gözüküyor.

(1) Bakınız: Malleus Maleficarum

Ella in Berlin: Mack the Knife



Ella in Berlin müthiş bir konser albümü. 1960 yılında Almanya Berlin Deutschlandhalle'de kaydedilen albüm aynı yıl Verve tarafından yayınlanıyor. Albümde iki ölümcül özellik var. Birincisi caz klasiği "How High the Moon" şarkısında Fitzgerald'ın yaptığı emprovize scat bölümü. Scat neyin nesi derseniz caz müzikte bol bol rastladığımız belirli anlam taşımayan kelimelerle sesin tıpkı bir müzik enstrümanı gibi kullanılıp zaman zaman eşlik zaman zamanda solo amacıyla kullanılması. Olması gerektiği şekilde yapıldığında tadından yenmeyen scat tekniğine en çok rastlayacağınız albümler kesinlikle Cab Calloway albümleridir. Ancak insanı fena halde sıkar. Bir süre sonra çekilmez hale gelir. Ancak tadında yapıldığında scat büyük bir keyif ve bu işin tarihteki en önemli isimlerinden bir tanesi -hatta en önemlisi- Ella Fitzgerald. Bu konser kaydındaki performans ise caz tarihine geçmiş bir performans. Sadece bunun için plak alınır. İkinci özellik ise "Mack the Knife" şarkısında sözleri unutması. Bunun neresi ölümcül özellik diyeceksiniz. Unuttuğu yere yaptığı emprovizasyonu dinleyince bana hak vereceksiniz. Zaten bununla ilgili yazılmış makaleler var. Benim yazmış olmam çok önemli değil....

Haydi gelin incelememizde bu kez bir değişiklik yapalım ve konserde seslendirilen caz klasiklerinin ayrıntılarına bakalım.



"That Old Black Magic"

Bu çok bilindik bir şarkıdır. Müziği Harold Arlen, sözleri ise Johnny Mercer tarafından yazılmış. Şarkının ilk yayınlanması 1942 yılı. Şarkıyı ilk söyleyen ise Judy Garland. Yıllar içerisinde bir çok önemli isim bu şarkıyı yorumlamış. Çok iyi yorumlardan bir tanesini Ella Fitzgerald'ın "Ella Fitzgerald Sings the Harold Arlen Songbook" albümünde bulabilirsiniz. Meraklılar bu plağı Speakers Corner kataloğunda bulabilirler. Ayrıca Frank Sinatra'nın "Come Swing with Me!" albümüne de bir göz atmanızı avsiye ederim. Bu albümde ülkemizde bulunuyor.

"Our Love Is Here to Stay"
Müzikler George Gershwin, sözler ise Ira Gershwin imzalı şarkı 1938 yapımı The Goldwyn Follies filmi için bestelenmiş. Film, George Gershwin'in ölümünden hemen sonra yayınlanmış. Şarkıda seneler içerisinde bir kaç değişiklik olmuş. Özellikle ismi defalarca değişmiş! Müzik tarihindeki önemi George Gershwin'in tamamlanmış son bestesi olması. Farklı bir yorum için, Ella Fitzgerald'ın "Ella Fitzgerald Sings the George and Ira Gershwin Songbook" albümüne bir göz atabilirsiniz. Meraklılar bu plağı Speakers Corner kataloğunda bulabilirler. Ayrıca Frank Sinatra'nın "Songs for Swingin' Lovers!" ve Billie Holiday'in "All or Nothing at All" albümlerinde müthiş yorumlara denk gemek mümkün. Ancak bunlardan daha iyisi de var, Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong birlikteliğinin ikinci perdesi "Ella and Louis Again" albümüne de göz atın hatta mümkünse edinin!

"Gone with the Wind"
Aynı adlı filmi hatırlayanlar bu şarkıya hemen atlamasınlar. Nedeni ise birazdan... Şarkının bestesi Allie Wrubel, sözleri ise Herb Magidson imzalı. 1937 yılında yayınlanan şarkı "Gone with the Wind" yani "Rüzgar Gibi Geçti" romanından etkilenmiş. Ancak sözlerinin kitapla pek alakası yok ve bu yüzden filmde kullanılmamış. Bildiğim kadarı ile Ella Fitzgerald'ın klasik repertuvarında çok rastlanmayan bir şarkı. Ancak Billie Holiday'in "Music For Torching" albümünde müthiş bir yorumuna denk gelebilirsiniz. Albümün plağı Speakers Corner etiketi ile ülkemizde bulunabiliyor. Almanızı öneririm.

"Misty"
Piyanist Erroll Garner'ın bestesi. Sözler ise Johnny Burke imzalı. İki yorum üzerinde durmakta fayda var, bir tanesi Sarah Vaughan'ın "Vaughan and Violins" albümü diğeri ise Frank Sinatra'dan. Sinatra'nın geniş kapsamlı toplama albümlerinde bu şarkıya denk gelebilirsiniz.

"The Lady Is a Tramp"
1937 tarihli Rodgers ve Hart müzikali "Babes In Arms"tan bir şarkı. Şarkı kısa sürede süper popüler hale geliyor. Şarkının bir çok yorumu var. Klasik caz döneminin haricinde Supremes'in "The Supremes Sing Rodgers & Hart" albümüne bir göz atın derim. Belki plak olarak değil ama ucuz CD'sine denk gelirseniz alıp kenara atmanızı öneririm...

"The Man I Love"
Yine Gershwin kardeşlerin önemli bir şarkısı. Billie Holiday, Sarah Vaughan gibi isimler şarkıyı yorumlamış olsalar da, Ira Gershwin, Ella Fitzgerald'ın "Ella Fitzgerald Sings the George and Ira Gershwin Songbook" albümündeki yorumu duyunca, "tanrım ben bu şarkının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum" demiştim. Eh bu yorumun üzerine fazla alternatif aramaya gerek yok sanki....

"Love for Sale"
Cole Porter'ın "The New Yorkers" müzikali için bestelediği şarkılardan bir tanesi. Şarkının ilginç yorumlarına denk gelmek mümkün. İlki Billie Holiday'in aynı adlı 45'liği. Bunu bulabilmek pek mümkün değil ama bir çok kapsamlı toplama albümde denk gelebilmeniz olasılık dahilinde. Ella Fitzgerald'dan "Ella Loves Cole" albümüne bir göz atabilirsiniz. Ancak Tony Bennett'in "The Beat of My Heart" albümündeki yorumu da bambaşkadır. Tony Bennett'in 50'lerin sonu ve 60'larda yaptığı albümlere mercekle bakmayı caz vokali sevenlere önerim...

"Just One of Those Things"
Cole Porter'ın 1935 yılında Jubilee müzikali için bestelediği önemli bir şarkı. Frank Sinatra ve özellikle Mel Torme yorumlarının yanında neredeyse tüm önemli kadın caz solistlerin söylediği bir şarkı. Hatta bir marş...

"Summertime"
Yine bir Gershwin kardeşler bastesi. "Porgy and Bess" müzikali için bestelenen şarkının sözleri DuBose Heyward tarafından yazılmış. En bilinen caz standartlarından...

"Too Darn Hot"
Cole Porter'ın 1948 yılında "Kiss Me, Kate" müzikali için bestelediği önemli bir şarkı. Bu şarkının çok üst düzey bir yorumu " Ella Fitzgerald Sings the Cole Porter Songbook" albümünde bulunabilir.

"Lorelei"
Tekne kazaları ile meşhur bir kayalık. Ne alaka diyeceksiniz  ama şarkı bu kayalıklarda geçen olaylarla alakalı. 1933 yılında "Pardon My English" müzikali için yazılmış. Müzik George Gershwin, sözler Ira Gershwin imzalı. Şarkının en müthiş yorumu için bakmanız gereken yer yine Ella Fitzgerald songbook'ları...

"Mack the Knife"
Müzik Kurt Weill ve sözler Bertolt Brecht imzalı. Müthiş isimler gerçekten. 1920'lerin sonunda bestelenen eser 1950'lerde İngilizce'ye çevrilmiş ve çok popüler olmuş. Popüler olmasında en büyük katkı sahibi Louis Armstrong'tur çünkü ilk İngilizce sözlerle söyleyen kişi Armstrong. Benim için en güzel yorumu Dagmar Krause'nin ölümcül "Supply and Demand" albümünde bulunuyor.

"How High the Moon"
Herkes tarafından bilinen sevilen bir şarkı. Sözleri Nancy Hamilton, müzik ise Morgan Lewis imzalı. 1940 yılında "Two for the Show" isimli bir gösteri de kullanılmış. Ondan sonrası zaten malum. Söylemeyen, yorumlamayan caz müzisyeni yok.

Albüm plak formatında ülkemize geldi. AK Müzik tarafından ithal edilen albümün kayıt kalitesi ve fiyat oranı gayet başarılı. Bu yazıdan sonra bir çok meraklı plaklara ilgi göstereceğinden bence arayı uzatmadan hemen satın alın...

Kraftwerk - Tour de France



Kraftwerk, müzik tarihinde önemli yeri olan bir Alman topluluğu. Kraftwerk, Almanca güç santrali anlamına geliyor. 1970 yılında Düsseldorf, Almanya'da kurulan topluluk Ralf Hutter ve Florian Schneider projesi. Topluluğun ilk dönemlerinden itibaren müzikleri elektronik enstrüman ve ilkel bilgisayarlara dayanıyor. İşin garip tarafı Kraftwerk elektronik müziğin temellerini atarken ortalıkta bugün olduğu gibi istediğiniz enstrümanı alabilmek gibi bir şansınız yok. Topluluk kendi müzik enstrümanlarını kendileri üretmek zorunda kalıyorlar.. Kraftwerk'in müziği birbirini takip eden melodiler, insana hiç bitmeyecekmiş gibi gelen müzikal döngülerle doludur. Vokaller sanki bir bilgisayar sesiymiş gibidir ve son derece basittir. Vokal bölümlerinde de döngüler sık sık kullanılır. Kraftwerk'in müziği hem minimalist hemde devrimseldir. Bugünün elektronik müziğinin yanında bir çok müzik türüne öncü olmuşlardır.

Bugünkü yazımda topluluğun "Tour de France" albümünden bahsetmek istiyorum. Malum bugünler “Tour de France” günleri. Daha yarışın ilk haftası olmasına rağmen kıran kırana bir mücadele var. Kazalar, sprint'ler ve yarışın daha ilk hafta olmasına rağmen tırmanış etapları. Bu arada uzun yıllardan beri ilk kez organizasyon, ilk haftaya çok eğimli olmasa da tırmanış etapları koymuş durumda. Bu da heyecanı arttırıyor. Spor ile uzun yıllardır çok fazla ilgilenmiyorum. Ancak bisiklet yarışlarına özellikle de yol yarışlarına özel bir ilgim var. “Tour de France” ise tüm yarışların şahı!



Bisiklet yarışı ve Kraftwerk ne alakala diyebilirsiniz...

Kraftwerk ile "Tour de France"ın yollarının kesişmesi topluluğun onuncu albümü ile oluyor. 2003 yılında yayınlanan albümlerinin ismi “Tour de France Soundtracks” Albüm 2009 yılında yeniden yayınlandığında ismi kısaltılıyor ve "Tour de France" olarak anılmaya başlanıyor. Albümün yapılmasının sebebi Fransa bisiklet turunun yüzüncü yaşının kutlanması. Ancak albüm o sene yayınlandığında biraz rötar yapıyor ve yayın ancak bisiklet turunun bitmesinin çok ardından yayınlanabiliyor. Yani ortada saçma sapan bir durum söz konusu. Bunun yanında 1986 yılında yayınlanan “Electric Café” albümünden 17 sene sonra yapılan bir albüm için meraklıların beklentileri çok fazla ancak Kraftwerk bu beklentiyi karşılayamıyor. Ancak ilerleyen yıllarda daha aklı selimle düşündüğümüzde "Tour de France" kötü bir albüm değil. Tepkinin asıl sebebi 1980'li yıllar.

Neden mi? "Tour de France" single'ı. 1983 yılında yayınlanan şarkı basit bir elektronik davul döngüsünün yine basit melodiler ve tekrar eden vokallerle süslenmesiyle oluşturulmuş. İlk iki albümlerinde kullanılan ekipmanın geliştirilmesiyle ortaya çıkan ses, kullanılan metalik tonlardan çok daha farklı. Bu single yayınlandığında kapağında 1950'lerin bir Macar pulundan esinlenme vardı. Vardı diyorum elimde single olmadığından kapağını resimlerden biliyorum. Aşağıda bu pulu görebilirsiniz. Buradaki bisikletçiler alınıp arkaya Fransız bayrağı eklenerek single'ın kapağı oluşturulmuştu.



Kraftwerk bu single'ı yapıp 2000'lerde bu single etrafında dönen bir albüm yapınca uzun zamandır albüm bekleyen meraklılar hayal kırıklığına uğramışlardı. Bunun yanında 1970'lerdeki müzik dinleyicisi ile 2000'lerin dinleyicisi arasında da yadsınamaz bir fark vardı. 2000'lerin elektronik müziği çok farklıydı ve artık daha geniş kitlelerin dinlediği bir müzik tarzıydı. Ancak geri dönüp “Tour de France Soundtracks” albümüne baktığımda benim tepkim hiç böyle değil. Biraz önce Fransa Bisiklet Turu'nun beşinci etabını Mark Cavendish müthiş bir sprint ile kazandı. İşlerime ara verip bu yazıyı yazarken dijital müzik çalarımda "Tour de France" çalıyor. Büyük keyif...

Clockwork Orange Plak



Kubrick'in Clockwork Orange (Otomatik Portakal) filmini çok severim. Sevdiğim filmlerin müziklerini toplamaktan da büyük keyif alırım. Müzikleri dinlerken filmden sahneler aklıma gelir ve bu çok hoşuma gider. Tabii bunları yazmak için Clockwork Orange ne denli doğru bir örnek, bu ciddi bir soru işareti. Özellikle de filmi seyreden çoğu insan unutmaya çalışırken...

Filmin müzikleri elimde plak formatında çok uzun zamandır elimde var. Bendeki plak Fransız baskısıydı. Bir arkadaşımın hediyesi olduğundan benim için ayrıca değerli. Ancak Amerikan baskısına da "denk geldiği taktirde" hayır diyebileceğimi pek düşünmüyordum.



Geçenlerde Sigma Ses'ten gelen bir mesajı sitemizde yayınlamıştık. Tabii ki hemen ilgili sayfaya gidip inceledim. Daha ilk ürün Clockwork Orange plağıydı ve ilk işim sevgili Asım Bey'e bunu bana ayırın demek oldu. Geçen gün plak elime ulaştı ve keyfim son derece yerinde.

Buradan çıkacak sonuç nedir derseniz hemen açıklayayım. Asım Bey, kendi deyimiyle iflah olmaz bir klasik müzik dinleyicisi. Belki bu tarz bir plağın bu sayfalarda denk gelmeyeceğini düşünürsünüz ancak plak meraklılarının bildiği bir şey vardır. En aklınıza gelmeyecek yere bile göz atın, şaşırabilirsiniz.

Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2 -1960-1984 Plak


Seçil'in Zeki Müren'i çok sevdiğini artık tüm okuyucularımız biliyorlardır. Plak alışverişlerimizde denk geldikçe Müren'in plaklarını alırız. Hatta geçmişte yani plak fiyatlarının ülkemizde uçmadığı dönemlerde ben çok sağlam bir 45'lik arşivi edinip kenara koymuştum. Son dönemlerde Zeki Müren sevenler bayram ediyorlardır sanırım. Bu basılan 3. Zeki Müren plağı. İki plak Saklı Şarkılar serisi olarak, diğeri ise Gözlerin Doğuyor Gecelerime adıyla farklı bir plak firmasından basılmıştı. Serinin ilk plağını edinip hemen mercek altına almıştık. İsterseniz buradan okuyabilirsiniz. Aradan çok uzun süre geçmeden Bayar Müzik ikinci plağı Türk Sanat Müziği seeverlere sundu. İkinci plağın tam adı Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2 -1960-1984. Serinin yeni üyesi, kimsenin hayır diyemeyeceği türden. Bu müziğe gönül veren meraklıların yanında benim gibi sadece rakı sofraları dolayısıyla ucundan köşesinden bir şeyler öğrenenlere hitap edecek bir içerik söz konusu. Seçil sayesinde son bir kaç yıldır hızlandırılmış bir TSM kursu görmemin bildiğim şarkı sayısında bir artışa sebep olduğunu söylemem lazım. Haydi şarkı listesine bir göz atalım.

01.Hicaz Saz Semaisi
02.Bir Bahar Akşamı
03.Enginde Yavaş Yavaş
04.Hicaz Klarnet Taksimi
05.Söyleyemem Derdimi
06. Erkilet Güzeli Bağlar Bozuyor
07.Nihavent Peşrev
08.Bir Demet Yasemen
09.Yıldızların Altında

01.Nihavent Ud Taksimi
02. Huysuz Ve Tatlı Kadın
03.Küçük Suda Gördüm Seni
04. İnleyen Nağmeler
05.Segah Saz Semaisi
06.Tuti Mucize
07. Dil Harab-ı Aşkımın Sesi
08. İndim Havuz Başına
09. Hüzzam Kanun Taksimi
10.Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lambası

Gördüğünüz üzere şarkı listesi son derece keyifli. Benim şahsi favorilerimden birisi olan Enginde Yavaş Yavaş'ı Zeki Müren'in sesinden plaktan dinlemek büyük keyif oldu. Bu kez plağın içeriğinin zengin olmasının yanında, şarkıların sıralaması da başarılı olmuş. Şarkıların dizilimi sayesinde durağanlık azalmış. Ancak sevindirici iki önemli gelişme var.



Bunlardan ilk sevindirici şey şu, serinin ilk plağının eleştirisinde plağın açılır kapaklı olmamasına üzülmüştük. Sanki sesimiz duyulmuş (belki de yazımız okunmuştur) bu kez plak açılır kapaklı. İkinci sevindirici şey, ses kalitesinin ilk plağa kıyasla çok çok iyi olması. Plağı ilk dinleyişimizde sevgili Tolga'da vardı. Üçümüzün de şaşırdığını söylemeliyim. Plağın yeniden baskısı için mastering çalışması son derece başarılı. Kimin emeği geçtiyse ellerine sağlık diyelim.

Albüm fiyatı yaklaşık 30TL'nin biraz üzerinde. Plak tahminen çok adetli basılmamıştır. Hal böyle olunca Zeki Müren ismi, sizin için bir şey ifade ediyor ve plak sahibi iseniz bu plak kesinlikle kaçmamalı. Şiddetle tavsiye edilir.

Bir Plak Fuarından


The Philadelphia Record Exchange sırasında çekilmiş bir fotoğraf. Fotoğraf, Flickr'dan FourthFloor nickli kullanıcıya ait.

Plak ve İğne


Yukarıdaki fotoğrafı bir arkadaşım gönderdi. Flickr'dan Slantsixx isimli bir kullanıcı çekmiş. Çok hoşuma gitti. Sizlerinde böyle fotoğrafları varsa, bana iletişim bölümümüzden gönderebilirsiniz.

Magma - Üdü Wüdü LP


Magma, herhalde Fransız progresif rock toplulukları içerisinde en önemli olanlardan bir tanesidir, hatta belki de en önemlisidir. 1969 yılında kurulan topluluğun kurucusu ve topluluğun beyni Christian Vander'dir. Vander, aslında klasik müzik eğitimi almış bir müzisyen olmasına rağmen, daha çok caz müzikten etkilenmiş. Bu arada Vander, ünlü Fransız piyanist Maurice Vander'in üvey oğlu ve soy ismi ondan geliyor. Vander, genç yaşlarında kafasını gelecek ile bozuyor ve kafasındaki anlatmak için yöntemler arıyor. Ancak kullandığı araç sadece müzik değil.

Bunun için sanal bir evren tasarlamaya başlıyor. Örneğin Lovecraft veya Tolkien gibi. Ben şahsen bu konsepti çok severim ve Lovecraft evreninin özellikle fanatiğiyim diyebilirim. Tabii ki Vander'in yaklaşımı ne Tolien kadar edebi, ne de Lovecrat gibi karmaşık. Hoş tabii ki, Magma yolundan giden sanal evreni son derece genişlettiler bu da bir gerçek.

Vander'in fantazyalarının temelinde, Kobaïa gezegeni var. Gezegenleri yok olan halkın diğer dünyalara yolculukları müziğin temelini oluşturuyor. Tabi Kobaïa'lılar dünyaya yola çıktıklarında insanlarla ve kendi aralarında sorunlar yaşıyorlar ve bu hikayeye giriş 1970 yılında yayınlanan Magma albümünde anlatılıyor. Bu albüm daha sonra Kobaïa olarak yeniden basıldı. Vander, bu hikayeyi daha ilgi çekici kılmak için Kobaïan (Kobaïa'ca diyelim) adında bir dil yaratıyor. Büyük ölçüde Almanca ve Slav dillerinden örnek alınarak ortaya çıkan dilde, müzikal bakış açısından bazı yapı değişiklikleri de yapılmış. Şu an itibarı ile bu dili kullanarak müzik yapan topluluklarında katkıları ile bir dil olmak aşamalarında büyük adımlar atılmış. Mantık, kelime kelime anlatmak yerine Japonca gibi dillerde olduğu gibi belli kelime -hatta heceler- ile bir duygu hali veya düşüncenin anlatılması esasına dayanıyor. Oturup Kobaïa'ca üzerinde araştırmalar yapan delilerde yok değil.

Magma'nın müziğinde vokal bölümlerindeki birinci etki Carl Orff. Özellikle 1973 yılı albümleri "Mekanïk Destruktïw Kommandöh"de kullanılan vokal tarzı ile Magma'nın  ilerleyen albümlerindeki vokal sistemi oturtulur. Orff haricinde "Béla Bartók" ve "Igor Stravinsky" etkilerinden söz etmek mümkün. Ancak asıl etkilenme caz müziğinin önemli ismi John Coltrane'dir. Hatta bazı albümlerde ona atıflara da rastlamak mümkündür. (1)


eBay'den denk gelip aldığım 1976 Tomato baskısı. Normalde 40 Euro civarlarına satılan plağı 6 Euro gibi bir fiyata almak çok önemli bir şans oldu. Allah satıcıdan razı olsun

Gelelim üdü Wüdü albümüne. 1976 yılında yayınlanan albüm bir şekilde basçı Jannick Top'un solo projesi gibi görülebilir. Zaman açısından albümün büyük bölümünü Top'un besteleri kaplar. Özellikle plağın ikinci yüzünü kaplayan "De Futura"ya göz atarsak bu durumu daha iyi anlarız. Albümün şarkı listesi şu şekilde;

A Yüzü
1. "Üdü Wüdü" – 4:10 (Christian Vander)
2. "Weidorje" – 4:30 (Bernard Paganotti; Klaus Blasquiz)
3. "Troller Tanz (Ghost Dance)" – 3:40 (C. Vander)
4. "Soleil d'Ork (Ork' Sun)" – 3:50 (Jannick Top)
5. "Zombies (Ghost Dance)" – 4:10 (C. Vander) (2)

B Yüzü
1. "De Futura" – 18:00 (J. Top)
Meraklısına küçük bir note, Seventh Records tarafından yayınlanan Üdü Wüdü CD baskısında "Ëmëhntëht-Rê" albümünden bir ön izleme de eklenmişti. Özellikle Studio Zünd içeriğinde böyle sürprizlere denk gelmek mümkün.

Şimdiye kadar basılan Üdü Wüdü plaklarının ayrıntılarını sıralamak gerekirse; (Basan plak şirketi - kod - ülke ve baskı yılı)

- RCA FPL1-7332 İngiltere 1976
- Utopia/RCA FL 11730, BUL 1-1730 Almanya 1976
- Tomato 9239-6001 Kanada 1976
- Utopia/RCA BUL 1-1730 Fransa 1976
- Decal LIK 18 UK 1988 Yeniden Baskı
- Tomato TOM-6001 Amerika Baskı Yılı 1976

Albümden bilgilere bir göz atmak gerekirse; ekip; Christian Vander davul, piyano, klayve, perküsyonlar. Jannick Top - bas, üflemeli aranjmanları, vokal ve sintisayzırlar (3) Klaus Blasquiz, vokal, perküsyon. Alain Hatot - saksafon, flüt. Patrick Gauthier - piyano, sintisayzırlar. Bernard Paganotti - bas, vokal. Stella Vander (4) - vokaller. Lisa, Lucille Cullaz ve Catherine Szpira vokaller.

Peki bu albümün bende takıntı olmasının sebebi nedir sorunun cevabını gelirsek. Albümdeki iki şarkı bu noktada ön plana çıkıyor, "Soleil d'Ork" ve "De Futura" De Futura gerçekten önemli bir nokta. Müzik eleştirmeleri tarafından progresif rock ile Zeuhl müzik arasında kurulan önemli bir köprü olmasının yanında bana göre özellikle 1980'lerde ortaya çıkan "Heavy Metal" müzik alt türleri içinde önemli bir yapıtaşı. Hatta çok daha ekstrem müziklere  açılan çok mühim bir kapı olarak addetmek mümkün.


İkinci ilginç konu, olaya hakim gözlerin kapakta görebilecekleri. Yukarıda ayrıntısını gördüğünüz kapakta normal koşullarda melek ve şeytan var diyebilirsiniz. Ancak resmedilenin klasik bir şeytan figürü değil Baphomet olduğunu, çizimin Eliphas Lévi orijinal çizimine asıl alınarak yapıldığını ve "Solve et Coagula" düsturunu simgeleyen el işaretlerinin unutulmamış olmaması meraklı gözlerden kaçmıyor. Magma'nın müziğine dikkatlice baktığınızda "Hermetik Altın Şafak" etkilerini de görebilmek mümkün.

Aşağıdaki videoda "De Futura"nın 1977 yılında Fransız devlet televizyonunda canlı çalınan müthiş bir versiyonunu seyredebilirsiniz.

(1) Örneğin 1974 yılı albümü Köhntarkösz'de "Coltrane Sündïa" şarkısı gibi (2) Magma bu albümden "Zombies" ile Attahk albümünden "Rinde" karışımından "Ëmëhntëhtt-Rê" albümünde bir kompozisyona yer verilmiş. (3) Synthesiser'ın Türkçesini yazınca çok acayip oluyor. (4) Tahmin edebileceğiniz gibi Christian Vander'in eşi.