Timuçin Şahin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Timuçin Şahin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Timucin Sahin Quintet: Inherence



Timuçin Şahin, Stereo Mecmuası'nda hemen her sene konuk ettiğimiz bir isim. Zaman zaman verdiği konserlerle zaman zaman da yaptığı albümlerle sayfalarımızda yer veriyoruz Şahin'e.

Geçtiğimiz sene çıkan Bafa albümünde ve hemen akabinde Şahin'in ülkemizde verdiği konserleri seyrettikten sonra müzikal gelişimin veya gidişatın çok ilginç bir yerlere gittiğinden bahsetmiştim sizlere. Hatta geçtiğimiz seneki konser yazımı şu şekilde bitirmişim;
Sonraki adımlar, meraklı ve ileri görüşlü müzikseverler açısından büyük olaylara gebe. Şarkıların yapısı, kendi içindeki gelişimi ve enstrüman kullanımı açısından Timuçin Şahin ismini uluslararası basında daha çok duyacağız ve iddialı yazılar okuyacağız. Garip ama ben dün akşam direkt bunu hissettim. Böyle iddialı cümleleri benden pek duymaya alışkın değilsiniz ancak tarihe not düşmek istedim. Bir kaç sene sonra, büyük bir keyifle bu yazıya dönüp, bakın ben demiştim diyeceğim.

Bafa albümü biliyorsunuz yurtdışında önemli bir fırtına koparttı. Önemli web sitelerinde harika yazılar yayınlandı. Stereo Mecmuası'nda da albümü bir kaç kere mercek altına aldık. AK Müzik etiketiyle yayınlanan albüm her açıdan dinleyici açısından müzikal fırtınalar yaratma potansiyeline sahip bir albümdü. Son yıllarda aldığınız albümlere bir bakın, bu tarz bir müzik tarzında kaç albümde böylesine bir gitar kullanımı görebilirsiniz. Bunun yanında kompozisyonlar, şarkılar içerisindeki yapılar bir müzik dinleyicisini heyecanlandıracak her şeye sahipti.

Ancak albüm ne yazık ki ülkemizde kendisine geniş yer bulmadı. Burada bir saçmalık olduğunu söylüyorum hep. Değerli okuyucum, klasik basın sistemi veya müzik eleştirmenliği çağımızda ölmüştür. Her türlü yeniliğe kapalı, bedavadan albüm gelirse yarım kulak dinler bir iki satır yazı yazarım zihniyetinde insanlar, oluşumlar, dergiler ve sosyal medya araçları ile bir yerlere varmak mümkün değil. Ülkemizde az sayıdaki yazar sayesinde farklı isimleri tanıma şansımız oluyor. Bir müzik sever olarak bu tarz yazarlar hatta ben de dahil olmak üzere yazdığımız yazıları bir kenara bırakın. Yeni bir şeyleri kendiniz deneyin, dinleyin. Algınızı açık tutun. Bugün elimizde her türlü imkan var; internet, albümlerin ön izlemelerini yapıp fikir sahibi olabileceğiniz web siteleri derken liste genişledikçe genişler. Hatta bir kaç paket sigaraya verdiğimiz parayla yepyeni albümleri satın alıp bambaşka dünyalara doğru yelken açabiliriz. Müzik insana gerçekten yeni kapılar açabilen bir dünyadır.



Aman ne olursunuz değişikliklere, yeniliklere kapılarınızı kapatmayın. Bizler yeni bir şeyler buldukça sizleri haberdar edelim, sizde bizi habersiz bilgisiz bırakmayın. Bu sitenin amacı müzik hakkında atıp tutmak değil, hep birlikte yeni şeyler keşfetmek ve paylaşmak.

Yine konudan konuya atlıyoruz, isterseniz Bafa albümünü bir kenara bırakıp yeni Şahin albümüne bakalım. Ama şunu da ekleyeyim; Bafa albümünü edinin. Pişman olmayacaksınız.

Timuçin Şahin ve beşlisinin yeni albümü "Inherence". Albüm, Alman "Between The Lines" plak şirketinden BTLCHR 71233 katalog numarası ile yayınlandı. Albümde tanıdık isimler görüyoruz, alto saksafonda John O'Gallagher, davulda Tyshawn Sorey, basta Christopher Tordini ve trompette Ralph Alessi. Albüm şu şarkılardan oluşuyor,

Inherence
My Left Foot
Delayed
Tikiti (Mahir's Father)
At Toms
Bakumbaga (Mahir's Turtle)
Buddy And Ringo


Albüm elime ulaştığında büyük bir merak içerisindeydim. Bafa bence çok önemli bir çıtadır geçmek çok kolay olmayacaktı benim gözümde. Albümü satın alıp CD çalarıma koyunca albüme ismini veren şarkı "Inherence" ile hoşgeldin yeni çıta dedim kendi kendime. Bir yanıyla cazın klasik dönemine bir yanıyla elektrik caz dönemine selam çakan şarkıyı yazarak anlatabilmek gerçekten mümkün değil. Hani Bafa albümü için yayınladığımız eleştiri yazısını hatırlıyorsanız aynı şeyleri hatta daha fazlasını bu albüm için yazabilirim.



John O'Gallagher ve Timuçin Şahin, bir ikili olarak ayrıca mercek altına alınması gereken çok dikkat çekici bir performansa sahip. İkilinin Bafa albümdeki birlikteliği insanı her dakika yeni sürprizlerle tanıştırıyordu. Yeni albümde durum daha da dikkat çekici. İkiliye davulda genç bir isim olan Tyshawn Sorey eklenince zaten karşınızda dev bir orkestra müzik yapıyormuş gibi oluyor. Sorey'i defalarca sahnede seyrettim, albüm performanslarını bir kenara bırakın, canlı performansı bambaşka inanılmaz enerjik ancak müziğin alt yapısını tek başına doldurabilir bir kabiliyete sahip. Zil kullanımı özellikle dikkat çekici. Alt yapıyı ilmek ilmek işliyor. Bu albümde basta ilk kez tanıştığım bir müzisyen var, Christopher Tordini. En kısa zamanda kendisini mercek altına alacağım. Albümdeki beşinci isim Ralph Alesi. "Between The Lines" kataloğunda yer aldığı albümlere yakın zamanda el atar sizlere de bildiririm durumu. Ancak albümdeki melodi zenginliğine çok çok olumlu etkisi olmuş.

"My Left Foot", çok güzel bir parça. Daha ilk dakikasından itibaren sizi içerisine alıyor. Çok enerjik ancak bu enerji şarkının alt yapısında davulcu Tyshawn Sorey'in performansını gözlerden kaçırmasın. Oldukça uzun şarkı defalarca farklılaşıyor hatta bu şarkının melodilerinden ayrı bir albüm bile yapılabilir. Şarkının en büyük güzelliği üflemelilerin performanslarına odaklanma imkanı vermesi. Ralph Alessi'nin eski ile yeni arasında bir yolculuk yapmamızı sağlayan uzun session'larına dikkat. Şarkı bir kaç önemli kırılmaya sahip. Özellikle şarkının orta bölümünde bir anda yönün değişmesi ve sona doğru temponun adım adım yükselmesi şarkıyı pür dikkat dinlememize çok olumlu etki etmiş. Bu arada zaman zaman tanıdık melodiler bizden tınılar duyacaksınız. Saniyeler içerisinde nereden nereye gidiliyor, dinlerken bu yazdıklarımı daha iyi anlayacaksınız...

Delayed yine uzun bir şarkı. Hangi müzik türünde olursa olsun uzun şarkılar dinleyici açısından tehlikelidir. Ancak Timuçin Şahin'in müziğinde bana göre uzun şarkı daha fazla coşku demek. Dikkatinizi pek başka bir tarafa yönlendirmeniz mümkün değil. Ne saniye ne olacağı belli değil.

Tikiti (Mahir's Father) şarkısı oldukça düşük tempolu bir şarkı. Şarkı listesinde iki kez Mahir ismini göreceksiniz. Mahir, Timuçin Şahin'in oğlunun adı. Sanırım 3 yaşında olması lazım. Timuçin Şahin'in albümün kapağında yazdığı yazıda ufaklığın onun hayatındaki etkilerini kısaca yazdığı bir bölüm var. Şarkı o yazıyı okuyunca daha bir anlamlanıyor. "At Toms" albümü bir önceki albüme bağlayan zincir.  Zaten albümü dinleyenler hemen anlayacaklar. Bakumbaga (Mahir's Turtle) muhtemelen ufaklığın kaplumbağayı söyleme şeklinden ilham alan bir şarkı. Albüm bir nevi kapanış diyeceğimiz "Buddy And Ringo" ile sona eriyor. 



Tüm Şahin diskografisini dinlemiş, hatta Şahin'i defalarca canlı canlı dinlemiş bir insan olarak albümden çok etkilendiğimi söylemem lazım. Albümün bence en önemli özelliği temponun yavaşlayıp, duyguların ön plana çıktığı ancak müzisyen kapasitelerini baş döndürücü şekilde ortaya koyan bir yapının olması. Şahin'in neredeyse tüm müzisyenlere en az kendisi kadar yer verdiği bu yapı içerisinde albümün her saniyesi oya gibi işlenmiş ve her saniye yeni bir sürprize açık. Bazı riff''ler bazı bölümler beni geçmişe götürdü, ilerleyen yaşın, aile kurmanın etkisi belki. Hatta Şahin'in ne duygularla şarkıları yazdığını bilmiyorum ancak benim kişiselleştirdiğim bir albüm oldu "Inherence" Çok garip bir şey olsa gerek bu yazdıklarım. Düşünsenize birileri bir albüm yapıyor ve siz kendi hayatınızdaki bir şeyleri hatırlıyorsunuz, bazı duygular ön plana çıkıyor albümü dinlerken. İşte müziğin güzelliği de bu olsa gerek. Tüm bunlar olurken defalarca yazdığım gibi müzikal bir fırtına var geri planda. Bir saniye sonrası tahmin edilemeyen, her türlü gidişata gebe...

Albümü için Türkiye'de şurada bulursunuz diye yazmak isterim ama konuyla ilgili somut bir bilgim yok. En kısa zamanda bu kısmı güncelleyeceğim. Ben İzmir'de Fil Elektronik'ten edindim. Eminim ki, İstanbul'da da bir veya bir kaç satış noktasında vardır albüm. Diğer kentler içinde durumu öğrenirim en kısa zamanda. Ancak yazımı şöyle sonlandırayım, bir şekilde edinin, gerçekten edinilmesi gereken bir albüm. Şiddetle tavsiye ederim.

Ben albümü bir kez daha dinlemeye gidiyorum şimdi.

2011'in İlk Konseri; Timuçin Şahin ve Tarihe Ufak Bir Not Düşmek!

Dün gündüz saatlerinde gelen bir telefonla akşam ki programımız bir anda değişti. Akşam saat 20:00'de Timuçin Şahin konseri var haberini alınca konsere gitmek için hızlı şekilde organize olduk. İzmir'de havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez, konser organizasyonları ne yazık ki olması gerektiği şekilde duyurulamıyor. İstanbul'da adı sanı duyulmamış mekanlardaki konserler için bile ilgili minimum 1 hafta öncesinden  bilgilendirmeler gelirken, İzmir'deki bir çok organizasyon gelip geçiyor, haberimiz bile olmuyor. Bırakın mesaj göndermeyi, üye olduğunuz haber bültenleri bile hazırlanmıyor. Ondan sonra konserlere neden ilgi yok diye kimse bağırıp çağırmasın. Haberimiz olmadı da mı gelmedik diyebilme hakları var  müzikseverlerin.

Her şeye rağmen, işimizi gücümüzü organize edip, Aydın Eroğlu, Tolga İzgür, ve Seçil Hanım ile konser mekanının yolunu tuttuk. Bir çok arkadaşım da, konsere son dakikada yetiştiler. Biliyorsunuz Timuçin Şahin 2009 yılında Bafa albümünü yayınladı. Albümü alır almaz, bende çok beğenmiştim, zaten albümü alıp beğenmeyene de rastlamadım doğrusu. Bafa, müzik dinleyicilerinin yanında müzik eleştirmenlerinde de çok olumlu eleştiriler aldı. Benim beklentim konserin Bafa şarkıları ağırlıklı olacağıydı.


Konser salonunda İzmir'in bu tarz müziğe meraklı dinleyiciler -bir çoğu son dakikada haberdar olsa da- Timuçin Şahin'i yalnız bırakmadılar. Bence akşam orada olanlar çok şanslıydılar. Nedeni az sonra... Konserde Şahin'e; vibrafon ve perküsyonlarda "Enric Monfort Barbera", kontrbasta Bafa albümünden de hatırlayacağınız "Thomas Morgan", davulda ise "Kenny Grohowski" eşlik etti. İlk şarkı girdiğinde ortalık bir anda yanıp kavruldu. Farklı bir konsept, farklı bir enerji ile karşı karşıyaydık.

Şahin, bu kez genç müzisyenler ile karşımızdaydı. Enric Monfort Barbera, klasik kökenli bir müzisyen. Thomas Morgan için ise söylenebilecek fazla bir şey yok, genç yaşına rağmen enstrümanına hakimiyeti övgüye değer. İlerleyen yıllarda ismini sıkça duyacağız eminim ki. Kenny Grohowski ise bir çok müzik tarzında baget sallayan bir davulcu. Konserde çok başarılı bir performans sergiledi.

Konserde icra edilen tüm şarkılar ilk kez seslendiriliyordu. Anlayacağınız bir çok şarkının dünya prömiyerine şahit olduk. Şahin'in yeni projesi Occult Ensemble'ın bir ön izlemesi oldu. Müzisyenlerde son derece heyecanlıydılar. Bu durum seyirciye de yansıdı, salonda inanılmaz bir elekrik vardı bence. MK, Delay, Şahin'in sol aşil tendonunu kopartınca bestelediği muhtemelen aynı adlı şarkı (bir de çekirgeli bir şarkı vardı isimleri not etmemişim) ortalığı yıktı geçti. Son şarkıda (sanırım ismi Delay) Şahin, piyano başındaydı. Occult Ensemble, klasik Şahin dörtlülerinden farklı bir yapıda olacak muhtemelen 8 kişilik bir müzisyen grubu! Konser sonrası Şahin'le ayak üstü muhabbet etme fırsatı buldum. 2011'de Occult Ensemble ismini kenara not etmeliyiz sanırım. Sonuçta topluluğun tam yarısı ile icraları dinledik ama ayın sekizindeki İstanbul konserinde daha kalabalık olacaklar galiba...

Harika bir akşam geçirdim. İlk kez seyirci karşısında icra edilen şarkılar komplike yapılarına rağmen, son derece başarılı şekilde çalındı. Müzisyenler nota okumak konusunda yoğun bir trafik yaşadılar.  Ne kadar yorucudur kimbilir. şahin bir maestro gibi zaman zaman grup arkadaşlarını yönlendirdi.  Şarkılar öyle irca edilmesi pek kolay şarkılar değildi ve bir çok müzisyenin bu işin altından kalkacağını düşünmüyorum. Bu yazdıklarım iddialı mı oldu dersiniz?


Stereo Mecmuası okuyucuları için Şahin'den ufak bir anı

Pek zannetmiyorum hatta gerçekten iddialı bir şey yazmak istiyorum. Bir müziksever olarak dün akşam duyduklarım, pek normal şeyler değildi. Bana kalırsa dün konserde, iki sene önce seyrettiğim Şahin'le arada inanılmaz bir gelişim vardı. Bafa ile zaten bu durum çok bariz şekilde ortada ancak anlaşılan Bafa, yeni çıkılan bir yolculuğun ilk adımıymış. Sonraki adımlar, meraklı ve ileri görüşlü müzikseverler açısından büyük olaylara gebe. Şarkıların yapısı, kendi içindeki gelişimi ve enstrüman kullanımı açısından Timuçin Şahin ismini uluslararası basında daha çok duyacağız ve iddialı yazılar okuyacağız. Garip ama ben dün akşam direkt bunu hissettim. Böyle iddialı cümleleri benden pek duymaya alışkın değilsiniz ancak tarihe not düşmek istedim. Bir kaç sene sonra, büyük bir keyifle bu yazıya dönüp, bakın ben demiştim diyeceğim.

Century + Bafa = Güzel Bir Cuma Akşamı



Normalde haftasonu akşamları bilgisayarımı açıp bloğuma yazmak gibi bir alışkanlığım pek yok. Hele Cuma günü akşam müzik dinlemeye başlamışsam blogla filan uğraşmayı sevmiyorum. Bugün iki albüm almak için Alsancak'a indim. Bu hafta Timuçin Şahin'in yeni albümü Bafa ve Akıncı, Baylan, Küçükyıldırım, Reigle ortak çalışması Century raflara girmişti. Haftasonu albümleri dinlemek için Cuma gününden alışverişimi yapayım dedim. Timuçin Şahin'in albümünü dayanamayıp yurt dışından alan bir arkadaşım sayesinde (ülkemizde iki hafta kadar geç yayınlandı) zaten dinlemiş ve çok beğenmiştim. Kaç gündür albümü çıkınca alın diye yazıyorum zaten. Bu arada bunca konserdir dinlediğimiz Bafa şarkısı bir olmuş ki. Of diyorum başka bir şey demiyorum. Harika!

Century için ise fazla bir beklentim yoktu. Özellikle fazla bir araştırma da yapmadım. Albümü CD çalarıma yükledim. Dakika bir gol bir oldum resmen. Gayet agresif bir davul solosunun ardından ipler koptu. Nasıl güzel bir albümdür bu! Şu an albümün ikinci turu dönüyor. Avant garde, free jazz, deneysel jazz artık bu albümün tarzına ne denir bilmiyorum. Çokta umurumda değil, albüm müthiş çünkü! Bu soğuk günlerde Cumartesi akşamı dışarılarda dolaşmak yerine gündüz gidin bu iki albümü alın, akşama en sevdiğiniz içkinizi önünüze alın, müzik setinizi açın, kız arkadaşınızı (veya eşinizi) yanınıza alın. Her iki albümünde keyfine varın.

Bu son bir kaç aydır çıkan Türk müzisyenlerin albümlerinde çıta gitgide yükseliyor. Son sayıda yer verdiğim Tolga Tüzün'ün Periphery, Oğuz Büyükberber'in Ara albümü (en kısa zamanda yazmalıyım bu albümü de) üzerine 2010'un ilk iki albümü olan Century ve Bafa'yı ekleyince dinleyiciler ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır. Ha tabii Önder Foçan'ın 36mm Biometric'ini ve Volkan Hürsever'in Hediye albümü de unutmalıyım. 2010 böyle başladıysa, devamı nasıl gelecek kimbilir.

Albümlerde çalan, emeği geçen herkese teşekkür ederim. Yazı biraz gaz oldu sanırım ama albümleri dinleyenler hak vereceklerdir. Tabii bu arada bizler (S.M. yazarları) profesyonel eleştirmenler, yorumcular veya müzik tarihçileri değiliz. Tıpkı okuyucularımız gibi müzikseverleriz. Hani bir albüm alıp iyi çıkınca insan sevinir ya, bende öyle bir halet-i ruhiye de yazıyorum. Neyse eş kenar üçgenimin ortasına gideyim artık.

Herkese iyi hafta sonları...

Timuçin Şahin Konseri 02.12.2008



Bu akşam Seçil ile birlikte Timuçin Şahin konserine gittik. Geçen sene olduğu gibi Timuçin Şahin bir quartet ile seyircilerin karşısına çıktı. John O' GALLAGHER Alto Saksofon, Tyshawn SOREY Davul ve Thomas MORGAN Kontrbas'ta müzisyene eşlik ettiler. Özellikle davul son zamanlarda gördüğüm en iyi davulcu tarafından çalınıyordu. Tyshawn SOREY'in sert ve seri çalış stili Dennis Chambers'ı hatırlattı. Bana kalırsa Timuçin Şahin'in avantgarde müziğine harika bir alt yapı oluşturdu. Zaman zaman yumuşayan zaman zaman sertleşen stili göz doldurdu. Aynı şekilde kontrbasçı Thomas Morgan ön plana çıkmadan iyi bir eşlikçilik yaptı. Özellikle müzisyenin Bafa gölü için bestelediği eserin başlangıcında neler yapabileceğini çok iyi gösterse de, solo session'u fazla olmadığından gayet başarılı şekilde müziğin alt yapısına davul ile birlikte çok olumlu katkı yaptı.

John O' GALLAGHER'i özellikle çok beğendim. Çalış stili verdiği duygu bence gayet başarılı idi. Çeşitli session'larda solo performansı yürek hoplatan cinstendi. Ayrıca Timuçin Şahin ile karşılıklı atışmaları, zaman zaman yaptığı nükteler çok hoşuma gitti.

Geçen yıl ki, Timuçin şahin 4'lüsü konserine göre grubun senkronizasyonu oldukça üst düzeye çıkmış. Çok zorlu dur-kalkları, tempo düşüp-susup-tempo yükseltmelerini tüm grup beraber yapabilir hale gelmiş. Ve bunu konser boyunca pek az sekte yaşayarak yaptılar. Özellikle yeni çıkacak albümlerinden çaldıkları parçalarda bu tarz bölümlere oldukça sıklıkla yer vermişler. Temponun düsüp artması müziği ciddi anlamda monotonluktan kurtarmış. Daha bir şeyler anlatır hale getirmiş.

Konser her zaman ki gibi çok dolu olmayan bir salonda gerçekleşti. Şarkılar sürerken ne olduğunu şaşıran ve muhtemelen Jazz standartları dinlemeye gelmiş seyirci her zaman ki gibi şarkı aralarında çıkışa doğru yöneldi. Orada Timuçin Şahin'i bilen ve sevrek dinleyen bir kitle olduğundan müzisyenler aynı çoşkuyla çalmaya devam ettiler. Güzel sololarda seyirci tepki vererek müzisyenleri de şevklendirdi. Jazz standartı dinleme gelmiş bazı seyirciler daha olgun bir davranış gösterip, araya kadar dişlerini sıktılar. Aradan sonra salon biraz daha boşaldı.

İzmirli cazseverlerden tanıdıkların bir çoğu da konserdeydi. Hamdi, Bruno, Tuncer, Genç cazcılardan Devrim beyler gibi hemen konserde denk geldiğimiz dostlarımızın yanında özel olarak Timuçin Şahin konserine gelmiş insanlarda vardı. Tabii ki arada hoş sohbet muhabbet ettik. Bu arada genc cazcılar org' tan Devrim Bey evlenmiş kendisine buradan da Allah bir yastıkta kocatsın diyelim.

Güzel bir akşam, güzel bir konser sonrasında eve yüzümüzde tebessümlerle döndük. Dünyanın hiçbir yerinde 7.5 milyona böyle bir konser seyretmenin güç olduğunu bilmemiz tebessümü gülücüğe döndürdü.

Timuçin Şahin ve dörtlüsüne teşekkürler.