Müzik Kitapları ve Serzenişler!


Geçtiğimiz sene bir arkadaşım bana bayağı bir kitap hediye etti. Tüm kitaplar, müzik ile alakalı kitaplar. Genelde İngilizce ve Fransızca. Kitapların içeriklerinden değil, bambaşka bir şeyden bahsetmek istiyorum; fiyatlarından!

Kitapların bir çoklarının kapaklarında fiyatları var. Genelde fiyatlar 1 veya 2 Sterlin aralığında. Haydi o dönemlerde fiyatlar öyle düşükmüş diyor olabilirsiniz. Amazon'un İngiltere mağazasında aradan geçen seneler boyunca kitapların pahalı hale gelmediklerini de tespit ettim. Hatta bir çok kitap meraklısının bildiği bir şey olan, pahalı kitapların, cep baskısı tabir edilen versiyonları oluyor. Bunların fiyatlandırılması son derece makul şekilde yapılıyor. Şimdi şunu düşünelim, bir müziksever olarak örneğin Pete Townsend'in kendi kaleminden Who'nun hikayesini okumak kim istemez? Eh, bir de bunun bizim paramızla 3-4TL'ye yapabildiğimizi düşünün.!

Günden güne kitapçılarda çeşitlilik azalıyor ne yazık ki. Korsan kitapların bunda etkisi çok büyük. Tabii günümüzde buna bir de e-kitaplar eklendi. Anlaşılan ilerleyen yıllarda çeşitlilik iyice azalacak. Azalan çeşitlilikte müzik konusunda kitaplar ise Türk okuyucular için hayal olarak kalmaya devam edecek.




Benim anlamakta zorlandığım bir şey var. Bugün diyelim ki, popüler bir kitap yayına çıktığında, tüm dünyada hemen hemen aynı tarihlerde raflara giriyor. Ne zaman elimi böyle bir kitaba atsam, her defasında sakin ol diyorum. Bilgisayarın başına oturup  Barnes & Noble veya Amazon'a bakıyorum. Kitabın fiyatı artı posta ücreti, ülkemizdeki satış fiyatından çok daha düşük oluyor. Diyelim ki, bir ay sabrettiniz, kitabın fiyatı düşünce aradaki makas daha da açılıyor. Konu hele ki, özel kitaplar olduğunda (mimari, sanat vs) zaten yurtdışından alışveriş yapmaktan başka bir seçenek kalmıyor çoğu zaman.

Kitap Yayıncıları'nın bu durumu bildiklerine eminim. Böylesine fiyatlar, vergiler yüzünden ortaya çıkıyor galiba. Eh okumayı pek seven bir ülke olduğumuzdan, konu pek tartışılmıyor diyeceğim de, ortalık korsan kitapla dolu olduğuna göre, bu tezimde çürüyor. Herhalde Youtube yasağı gibi bir olay bu. Ben bir şekilde Youtube'e ulaşabiliyorum, ulaşamayan tepki versin. Sonunda internetimizin geldiği durum ortada.


Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti ile yaşamaya devam. Umarım bir gün bu günlerimizi aramayız. Bu arada konudan sapma rekoru kırdım galiba... Farkındayım...

Max Roach & Martin Luther King - I Have A Dream ve Kişisel Çeşitlemeler

Ne zamandır peşinde olduğum bir kayıttı sonunda tekrar buldum. Efsanevi davulcu Max Roach, Martin Luther King'in yüzyılın en önemli konuşmalarından bir tanesi olan "I Have A Dream" üzerine davul çalıyor. I Have A Dream aslında Martin Luther King, Jr'ın 28 Ağustos 1963 yılında Washington'da yaptığı 10 dakikalık konuşmaya verilen isim. O yıllarda Amerika'da süren ırk ayrımına karşı yapılan sivil mücadelenin belki de en çok hatırlanan konuşması. Umarım yukarıya eklediğim videoyu dinleme şansınız olur.
Max Roach zaten müthiş bir davulcu. Müzisyen 1960'larda ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden bir aktivist olan Oscar Brown'ın sözlerinden hareketle We Insist! - Freedom Now plağını yapar. Bu bence çok önemli bir plaktır. Ancak dinlemesi birazcık derece zordur. Plak ülkemizde de bulunuyor. Pure Pleasure plak şirketi tarafından basıldığından fiyatı biracık yüksek ama ön yargısız müzikseverlerin arşivlerinde bir şekilde oması gereken bir albüm bence... Neyse... We Insist! - Freedom Now albümünün, müzik anlayışı açısından 1960'ların biraz ilerisinde bir yapısı var. İçerdiği fikirler ve düşünceler ise çok daha ilerici. Roach, 1960'larda ülkesinin o dönemde bulunduğu politik durumdan son derece etkilenmiş ve aktif olarak ayrımcılığa karşı mücadele etmiş bir müzisyen. Şimdi yazacaklarım biraz tepki çekecek eminim ki ama yine de yazacağım. Ülkemizde bir kısım caz dinleyicisi, nedense 1960-70'lerde politik hareketlere katılan, 1980'lerde de özellikle free-jazz hareketinin içerisinde görülen müzisyenlere karşı anormal önyargılı. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi Cüneyt Sermet hocamızın kaleme aldığı ve ülkemizde hali hazırda bu konudaki en kapsamlı kitap olan "Cazın İçinden" Bu kitap ön sözünde de yazıldığı gibi Cüneyt Sermet'in bakış açısından caz tarihine bir bakış atıyor. Bu kitabı bende defalarca okudum ancak her yazılanı kural kabul etmek çok yanlış. Eminim ki Cüneyt Sermet de kitabı bu amaçla yazmamıştır. Bir kitap onun yazarının fikirlerini verir. Bu yüzden okuduğumuz kitaplara göre ön yargılarımızla hareket etmemeliyiz. Dinleyip, farklı kaynaklardan araştırıp, kendi kararlarımızı vermeliyiz. Ben şahsım adına müzikal gelişime inanırım. Max Roach'ın ortaya çıktığı 1940'lardan, ilk solo çalışmalarını yaptığı 1950'lere, 1960'larda Amerika'nın politik durumundan etkilenerek yaptığı albümlere, 70 ve 80'lerdeki çalışmalarına (özellikle de Avrupa'da yaptığı çalışmalara) göz attığınızda hiç birisine ön yargı ile yaklaşmadan incelemek ve dinlemek lazım. 1980'lerde free jazz çalıyor diyerek ön yargılı olursak örneğin "Homage to Charlie Parker", "Bright Moments" veya "In The Light" gibi harika albümleri kaçırırız.

Yani uzun lafın kısası, müzik eleştirmenleri, kitaplar, ansiklopedilerin yazdıklarını okuyalım ancak ön yargılı şekilde yaklaşmayalım. Müzik son derece kişisel bir şeydir. Hiç beklemediğiniz bir anda, bir solo, bir pasaj sizi  yüreğinizden vurur. Bir bakarsınız o şarkı, ön yargıyla dinlemediğiniz müzisyenlerden bir tanesinin çıkar.

Aile Boyu Kulaklık


Aklı evvel bir vatandaş aile boyu kulaklık üretmiş. Aynı anda 4 kişinin müzik dinleyebileceği görünen kulaklıkta dinleme konumu açısından biraz soru işaretleri yok değil...

Unicef'e Bağış ve Tivoli


Takip ettiğim bloglardan bir tanesi Onur's World (Tranquillty) bloğu. Deniz aşığı bir insan. Her girdiğimde keyifli yazılar okuyorum. En çok kıskandığım şey ise tekne gezileri. Bloğumu takip edenler bilirler bende arada sırada yelken olayına giriyorum. Ama bu seneyi boş geçtik (Suat kulakların çınladı mı!) Bugün bloğu gezerken bir konu başlığı ilgimi çekti. Konuyu kendi bloğumdan okuyucularımıza da duyurmak istedim. Unicef sitesinde dünyaca meşhur Tivoli radyoları satılıyor. Tüm tutar bağış olarak çocuklara gidiyor. Göz atmak isterseniz sizi hemen buraya alalım.

Ennio Morricone ve Gruppo di Improvvisazione Nuova Consonanza



Ennio Morricone ismini duymayan herhalde yoktur. Muhtemelen sinema tarihinin en önemli filmlerinin bir bölümünün müzikleri onun tarafından yapılmıştır. Liste öylesine uzun ve dolu bir liste ki, burada yer vermek olanaksız. Ancak çok bilindik Spaghetti Western'lerden, absürd İtalyan korku filmleri, bilim kurgular, macera filmleri derken liste uzar da uzar. Bu arada Ennio Morricone'nin bir çok yan projesi de var.

Sizlere bu yazımda EMI Müzik tarafından yayınlanmış bir CD setinden bahsedeceğim. Ennio Morricone'nin bir çok önemli film müziğinden örnekleri bulabileceğiniz bu setin adı; "Ennio Morricone - The Platinium Collection" (Referans kodu 094639132324) 3 CD'den oluşan setin içerisinde kuvvetle muhtemel sevdiğiniz bir çok şarkıyı bulacaksınız.  Hatta arada şaşıracaksınız belki. Çünkü bu şarkıyı da Morricone mi yapmış diyeceğiniz bir şeyler vardır elbet. CD setinin içerisinde keşke daha kapsamlı bir kitapçık olsaymış diyeceğinize eminim ama, Morricone'nin müzik yaşantısı pek öyle küçük bir kitapçığa sığabilecek türden değil. Bu yüzden CD'yi dinlerken Wikipedia'nın ilgili maddesini açıp okumak çok daha mantıklı olacaktır.

CD seti ülkemize de ithal edilmiş ve fiyatı makul diyebiliriz. Film müziklerinden belirli bölümleri dinlemek hepimizin çok sevdiği bir şey değil belki ancak seyrettiğimiz ve aklımızda kalan melodileri dinlemek keyifli oluyor. Morricone sevenlere duyurulur. Bu arada özellikle İtalyan korku filmleri için Dagored firmasından yayınlanan Morricone yapıtları İtalyan Abraxas plak şirketi tarafından geçtiğimiz yıllarda basılmıştı. Bunun yanında bir çok film müziği de yenilenmiş şekilde büyük plak şirketleri tarafından meraklılara sunuluyor


Konuyu burada bırakmaya pek niyetim yok. Şimdi serbest takılma bölümüne geçiyorum. Takılma bölümünden önce The Big Gundown diye bir albümden kısaca bahsedelim. Morricone'nin ki değil, John Zorn'un ki. John Zorn bu albümde Morricone bestelerinin üzerinden bayağı bir çalışıp, kendi tarzıyla yorumlamıştı. Albüm akıllara zarar gerçekten. Zaten Zorn konserine gitmediğim için mutsuzum, konuyu burada keselim. Besteler en fazla nasıl değiştirilebilir ki gibi bir soru işareti varsa kafanızda bu albümde bunun cevabının bir bölümünü görebilirsiniz. Bu arada kafanız karışmasın albümün orijinal kapağı ile sonradan yayınlananın kapağı birbirlerinden farklı. Yukarıdaki daha sonra yayınlanan albümün kapağı

Morricone gibi bir müzisyen Zorn'a bestelerini bu denli değiştirmek için nasıl izin vermiştir diye soranlar olacaktır. İşte burada devreye "Gruppo di Improvvisazione Nuova Consonanza" giriyor. Antonello Neri, Egisto Macchi, Franco Evangelisti, Frederic Rzewski, Giancarlo Schiaffini, Giovanni Piazza, Ivan Vandor, Jesús Villa-Rojo, John Heineman, Mario Bertoncini, Roland Kayn, Walter Branchi, William O. Smith gibi isimleri zaman zaman gördüğümüz toplulukta yazımıza konu olan Ennio Morricone ismini de bulabiliriz.

1960'ların başında Morricone, özellikle RAI (İtalyan Televizyonu) ile çalıştığı dönemlerde ve sonrasında RCA plak şirketinde aranjör olarak çalışırken Renato Rascel, Rita Pavone, Mario Lanza gibi isimlerle birebir çalışır. Ayrıca yaptığı arajmanlar Milva, Gianni Morandi, Paul Anka, Amii Stewart, and Mireille Mathieu dönemin önemli isimleri tarafından seslendirilir. Tam bu dönemlerde ve sonrasında Ennio Morricone müzisyen olarak caz çalışmaları yapar. Zaten müzik hayatının başlarında ailesine katkı yapabilmek üzere caz müziği çalmıştı.


Morricone bu toplulukta trompet çalıyor. Topluluk isminden de anlaşılabileceği gibi emprovize caz müzik çalıyor. Yani kolaylıkla avant-garde caz içerisinde anılabilecek bir müzik tarzı. "Gruppo di Improvvisazione Nuova Consonanza" sanırım Türkçemize Yeni Uyum Emprovizasyon Topluluğu olarak çevrilebilir. Aslında topluluğun ismi müzik tarzını açıklıyor. Olayın ilginç kısmı Morricone'nin müzik kariyerindeki bu dönem pek kimseler tarafından bilinmiyor. Topluluğun 1970 öncesi ve başı yayınlanan albümleri RCA Victor, Deutsche Grammophon ve Cramps Records tarafından yayınlanmış. Bunlardan Cramps Records özellikle avantgarde caz ve progresif rock dinleyicilerin yakından tanıdıkları bir İtalyan firması. Hatta John Cage ve Area bu plak şirketinden yayınlanmış iki önemli isim veya müzik tarihinin önemli noktaları. Ancak RCA ve özellikle Deutsche Grammophon bu tarz müziğin yayını konusunda denk geldiğimiz plak şirketleri değil. Hatta Deutsche Grammophon kataloğunda İtalyan toplulukla alakalı kayıtlara ulaşmak mümkün değil. Meraklısına Azioni adlı bir 2CD+DVD seti Alman Die Schachtel (Referans DS13) plak şirketi tarafından yayınlanmış bir set var. Albümün kitapçığındaki notları John Zorn kaleme almış. Zaten albümün kapağı yukarıda mevcut.

Ben ilk önce bir arkadaşımda Deutsche Grammophon'dan yayınlanmış 6 plaklık Avantgarde setinin bir kaç plağını dinledim. Tabii ki kulaklarım hemen havaya dikildi. Nasıl bir karmaşa, nasıl bir güzellik! Bu plak setini bulmak herhalde imkansızdır. Zaten lisede okurken felsefe hocası hediye etmiş. Ben felsefe hocamın ismini bile hatırlamıyorum. Ufak tefek çıtı pıtı çok kibar bir hanımefendiydi. Ama sanırım arkadaşım plak setini kendisine hediye eden hocayı hayat boyu unutmaz. Herhalde yani...

Bu topluluğun albümlerini edinin diyeceğim de, pek kolay değil. Özellikle 1960 sonu ve 1970'lerin başında yayınlanan plakların fiyatları akıllara zarar. Akıllara zarar derken, 50-60 Dolardan bahsetmiyorum. En az 5-6 katı ile çarpın!  Nuova Consonanza ve Azio albümleri ise daha alınabilir fiyatlardan eBay'de bulunabiliyor. Eski albümler ise eşten dosttan "benim gibi şanslıysanız" edinilebilir. Ama bu tarz müziğe gönlünüzü kaptırdıysanız ve Morricone ismi sizi heyecanlandırıyor ise bir şekilde edinmenizi tavsiye ederim...