Internet Üzerinde Anonim Olduğunu Zannedenlere!



Geçmişte yazmış olduğum minik bir yazı. Facebook'ta yayınlamıştım. Memleketin hali ortada olunca kendi bloğumda paylaşmak isterim...

Facebook bilgileri paylaştı paylaşmadı tartışması malum. Bakanlık Facebook bilgileri paylaştı diyor, Facebook ben bizzat paylaşmadım diyor. Bilinmeyen konu her 2 tarafın doğru söylediği. Facebook bilgileri kendisi vermediği konusunda doğru söylüyor olabilir. Ancak bir gerçek var; PRISM.

Bizim basına pek yansımadı. Edward Snowden isimli bir NSA ajanı PRISM verilen ve neredeyse tüm önemli işletim sistemleri, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar ve diğer bir çok yazılım içerisinde Amerika Güvenlik Dairesin (NSA) girip çıkabildiği "Arka kapılar" olduğu konusunu ispatladı. Amerika'da ortalık birbirine girdi. Tartışmalar hala devam ediyor...

Apple, Microsoft, Google, Facebook gibi dev şirketler iddiaları ret ederken NSA olayı doğruladı. NSA'nın yaptığı açıklamada özet olarak Amerikan vatandaşlarının incelenmediğini ancak Amerika'ya yönelebilecek tehditlerden dolayı neredeyse tüm dünyayı dinlediklerini/incelediklerini resmi ağızdan açıkladı. Bu çok karıştırmadan şu demek; en azından bize yansıması şu; bütün yazışmalarınızın IP'si Türk Telekom çıkışlı. NSA veya herhangi bir kurum/kuruluş bizlerin yazışmalarında kullandığı IP numarasını Türk hükümeti ile paylaştığı an "kabak" gibi kim olduğunuz ortaya çıkar.

Sonuçta Türk hükümeti ile Amerikan hükümetinin herhangi bir olayda bakış açısı ortak ise resmi veya resmi olmayan herhangi bir kurum gerekli altyapı bilgilerini paylaştığı zaman zaten tablo tüm açıklığı ile ortaya çıkıyor.

Zaten son zamanlarda VPN sistemcilerin veya TOR gibi anonimleştirme araçlarının popülerleşmesinin sebebi bu...

Çok ayrıntısına girmek istemedim ama konuya ilgilenenler ilk önce Wiki maddesini...

Arkasından NSA'nın kendi sitesinde SIGINT adını verdikleri bizim PRISM diye bildiğimiz konuyla ilgili bir önizlemeyi okuyun...  (alliances kısmına dikkat)

 Bunları okuduktan sonra Wired dergisinde yayınlanan yazılar...

 Bonus olarak ise benim şasi favorim olan bu sektörün en baba oluşumu Ars Technica'nın yazılarına bakılarak kafayı yiyebilirsiniz;

 Adam gibi Türkçe kaynak var mı yok mu bilmiyorum ama İngilizcesi yeterli olanlar yukarıdaki linkleri inceleyerek konuyla ilgili kapsamlı bilgi sahibi olabilirler... Hakan çok uzun yazmışsın deyip çemkirenler için özet;

INTERNET ASLA GÜVENLİ DEĞİLDİR ve KENDINI ASLA TAM OLARAK GIZLEYEMEZSIN.

World Community Grid


Bu aralar fazla yükle çalışmayan bilgisayarlarımı World Community Grid için kullanıyorum. Örneğin şu an yazı yazarken bir yandan World Community Grid programcılığı çalışıyor. Nedir bu olay derseniz IBM sayfalarında ne yazılmış bir bakalım...

 Milyonlarca kişisel bilgisayar, dünyanın dört bir yanında masaların üzerinde atıl bir şekilde duruyor. Dünyada bulunduğu tahmin edilen milyarlarca bilgisayar ve akıllı cihazların boşta geçirdiği süre insanlığın en önemli sorunlarına odaklanmak için birleştirilse ne olurdu? IBM tarafından Kasım 2004'te uygulamaya konulan World Community Grid, insani araştırmaların desteklenmesi için dünyanın her yanında tam kapasiteyle kullanılmayan bilgisayar ve akıllı cihazların gücünden yararlanmak için grid teknolojisini kullanmaktadır. Grid teknolojisi, çok sayıda bilgisayarı birleştirerek çok büyük bir sistem oluşturur ve birkaç süper bilgisayardan çok daha yüksek bilgi işlem gücüne imkan verir. World Community Grid, bu güçten yararlanarak gelecek vaat eden insani araştırma projeleri için dünyanın her yanından yüz binlerce gönüllü, bilgisayar ve akıllı cihazın açık ancak kullanımda olmadığı süre zarfında sahip olduğu bilgi işlem gücünü bağışlar. İşin küçük parçalara ayrılması ve aynı anda işlenebilmesi nedeniyle araştırma süresi yıllardan aylara kadar kısaltır ve araştırma süresini azaltarak araştırma bütçesinin daha iyi kullanılmasına da olanak sağlar.

Çok özetle bilgisayarınıza kurduğunuz bir program vasıtası ile bilgisayarınız atıl olarak durduğu zaman çeşitli projeler için hesaplama yapıyor. Ben bu aralar Kanser Araştırmaları konusunda destek olamaya çalışıyorum. Hani olur da destek verip programa dahil olmak isterseniz www.worldcommunitygrid.org adresine bir bakış atın.

Doğuma Giderken Hayatımıza Giren Yeni Testler


Hamilelik süreci boyunca binbir çeşit test ile tanıştık. Ultrasonu da bir test gibi düşünürsek -ki bana sorarsanız zaten öyle- hemen her hafta bir devinim oldu hayatımızda. Bunlar yetmiyormuş gibi doğuma giderken yeni bir test hayatımıza giriyor; NST testi.

NST testi bebeğin kalp atışlarının seyrini ve kalp atışlarının bebek hareketleriyle ve varsa kasılmalarla olan ilişkisini gözlemlendiği bir test. Aslında bu test diğerlerine göre basit ne kan gerekiyor ne de çiş :)

Eşinizi bir yatağa yatırıyorlar. Karnına iki adet zamazingo bağlıyorlar. Siz zamazingo yazdığıma bakmayın bunların asıl adı "Prop". Bunlardan bir tanesi kasılmaları diğeri ise bebeğin kap atışlarını algılıyor. Bir nevi radar gibi bir şey. Bu arada eşinizin eline bir işaretleme cihazı tutuşturuluyor. Kasılma hissettiği zaman buna basıyor ve çıkan sonuçlarda cihazın algıladığı kasılmalar ile eşinizin işaretlemeleri karşılaştırılıyor.

NST testi hatırası. Ben sabah erken kalktığım için dağılmış durumdayım eşimin ise keyfi yerinde! 

Bu test duruma göre 10 dakika civarında sürüyor. Sonucunda elinize bir grafik veriyorlar. Veriyorlar derken tabii ilk önce doktorunuz durumu yorumluyor. Siz esprili şekilde anlattığıma bakmayın. NST Testi sayesinde bebeğin kalp atım hızı ve değişkenlikleri, eşinizdeki kasılmalar ve bebeğin kalbinin bu kasılmalara verdiği yanıt gibi binbir çeşit sonuç çıkıyor.

NST testinin sonucu yukarıdaki gibi bir şey. Zaman içerisinde kendiniz yorum yapabilir hale geleceksiniz :)

Ben tabii ki işin şeytanlık tarafındaydım ve bu testi bir sınav haline getirdim. Kağıt üzerindeki kasılmalar ile eşinizin hissettikleri arasında bir oranlama yapıp, olayı sündürebilme şansınız var. Vakit geçirmek için garip bir yöntem :)

Doğum yaklaştıkça bu testin yapılma sıklığı artacak...




The Real Gone Goose


Bu bir müzik dergisi mi diyerek bakmıştım bu kapağa. Meğerse George Bagby isimli Amerikalı bir romancının hikayesiymiş. George Bagby genelde gelir geçer polisiye romanlar yazmış. Böyle bol renkli kapaklar ile meraklılara sunulmuş kitapları. Ayrıca ucuz dergilerde hikayeleri yayınlanmış bol bol... Bir kenarda bulunsun...

Doğum Çantası Hazırlamak


Artık doğum yaklaştığına göre hastanede geçireceğiniz dönem için doğum çantası hazırlamanızın zamanı geldi. Bu noktada eşiniz kendisi ve bebeği için tüm önemli ihtiyaçları çok daha öncededen listelemiştir. Kadın forumları veya eş dost sayesinde bu liste hızlı şekilde hazırlanır. Gerekli gereksiz tüm ekipman çantanın içine atılır. Sizin göreviniz bu çantayı taşımak. Yani işin ameleliği, her zaman ki gibi. Bu noktada eşiniz muhtemelen sizin ihtiyaçlarınız içinde çantaya bir kaç şey atmıştır. Biz erkekler açısından çantada olması gerekenlere bir bakalım.

 - İç çamaşırı: Hastanede kaç gece kalacaksanız o miktarda donu çantaya atın. Ne olur ne olmaz diyerekten yanımızda bulunmasında fayda var. Gece duş yapıp ertesi gün temiz temiz giyersiniz. Çorabınızı da çantaya ekleyin.

- Fazladan giyecek bir şeyler. Akşam eğer eşinizin yanında kalacaksanız geceyi geçireceğiniz bir şeyleri yanınıza koyun. Ben fazladan bir tshirt koydum geçtim. Çok hassas okuyucularımız pijamalarını felan yanlarına alabilirler. Bana sorarsanız hiç uğraşmayın boşuna ağırlık yapmasın. Sonuçta tatile değil göreve gidiyoruz. Eczanelerde satılan atılabilir terliklerden de yanınıza koyabilirsiniz.

- Kişisel bakım ürünleri. Gece hastanede kalacaksanız diş fırçası, deodorant filan atın çantaya. Sabundur, şampuandır uğraşmayın. Zaten hastane odasında muhtemelen vardır. Veya eşiniz muhtemelen çantaya atmıştır. Bebeklerin ciltleri hassas olduğu için tıraş olmanız gerekebilir. Ne ile tıraş oluyorsanız çantaya atın gitsin.

 - Evraklar. Bunları da eşiniz düşünmüştür zaten ama siz yine de kontrol edin. Özel sigorta varsa bilgileri, kimliktir filan yanınıza almayı unutmayın.

 - Para veya kredi kartı. Devlet hastanesine de gitseniz bir miktar parayı cüzdanınıza koyun. Hasta bakıcısıdır, ebesidir üç beş kuruş vermeniz gerekebilir. Özel hastaneye gidiyorsanız zaten bir fatura ödeyeceksiniz, hazırlıklı olun. Ayrıca bir sürü ek masraf çıkacaktır.

 - Kullandığınız düzenli bir ilacınız varsa onu yanınıza alın. Karambole arada kaynamayın :)

 - Telefonunuzun şarjı mühim. Her dakika birileri sizi arayacak. Yeni akıllı telefonların şarjları pek gitmediğinden yarı yolda kalmayın. Eğer mümkünse yanınıza sağlam bir powerbank yani taşınabilir pil alın. Bir de kulaklık alın yanınıza. Lazım olur.... Stereo Mecmuası editör olarak benim işim tabii ki bu kadar basit şekilde bitmiyor. Taşınabilir kulaklık amplisi filan derken işler karışık :)

 - Akşam hastanede kalacaksınız vakit geçirtecek bir şeyler alın yanınıza. Dergi, oyun oynayabileceğiniz bir tablet veya bilgisayar diyeceğim ama boşuna taşımayın. O gece en kötü ihtimal telefonunuzla idare ediverin. Telefona eğlenceli bir film atabilirsiniz mesela. Atmosfere uygun olsun diye Exorcist'tir, Rosemary'nin Bebeği'dir tarzı bir film seyretmeyi planlayan bir okuyucumuz varsa hastanenin psikoloji servisine uğrayıversin bir zahmet!

- Fotoğraf makinesi. Bakın bu önemli kendiniz Japon turist gibi elinizde fotoğraf makinesi ile gezmeyin. Anı yaşayın. Birilerine bu işi kilitlemeye çalın. En kötü ihtimal parasını verin bir fotoğrafçı ile anlaşın. Eğer kendi makinenizi birilerine kilitleyecekseniz, yedek pil, SD kart filan atın hemen çantaya...

Sizin çantanız minicik, eşinizin çantası dev gibi olacaktır. Aman da bunun içinde ne var diyerek yorum yapmayın, çantanın içini incelemeye kalkmayın. Çenenizi kapatın kenara oturun. Size söyleyeyim o çantanın içindeki en gereksiz şey bile ya lazım olursa diyerek bir senaryo dahilinde o çantaya girmiştir. Bununla mücadele edebilmeniz mümkün değil. O çantayı eşek gibi taşıyacaksınız...