Tartışma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tartışma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Değişen Zaman ve Gözden Düşen Forumlar


Son iki haftadır çeşitli okuyucu mektuplarından ilgi çekici bir ortak nokta var; hifi forumlarının eski tadından uzak olması. Bildiğiniz gibi ülkemizde hifi'ye fokuslanan forum yada büyük forumların ilgili bölümlerini yan yana koyup saydığımızda iki elin parmaklarını geçmez. Peki yurt dışında durum nasıl, buna bir bakalım.

Benim uzun senelerdir takip ettiğim bir adet uzakdoğu, iki adet Amerikan, iki adette Fransız, bir adet analog konusuna odaklanmış forum var. Yani toplamda 6-7 forumu takip ediyorum. Özellikle Fransız forumlarında ciddi bir katılımcı olduğumu söylemeliyim. Tabii seneler içerisinde Türkiye'den katılımcı olmanın getirdiği avantajlarla çok sayıda insan ile tanışma ve sohbet etme fırsatım oldu. Neyse bu konuyu daha sonra açarım.

Yurt dışındaki forumların bir çoğu tıpkı bizdeki forumlarda olduğu gibi son bir iki senedir ciddi bir fetret dönemine girdi. Özellikle Audio Asylum gibi dev forumlarda yazı yazan önemli isimlerin ayrılması, tıpkı bizdeki gibi sonu gelmez tartışmaların sonucunda oluşan tatsızlıklar vs etkenlerle Audio Asylum bir kısır döngüye girdi. Tabii en önemli etken yıllar boyu devam eden yazışmalarda üzerinde tartışılmayan çok az konu kaldı. Fransız forumlarında ise kullanıcı odaklanması ciddi şekilde ev sineması eksenine kayıyor. Özellikle Blu-Ray formatının popülerleşmesi ve yeni teknolojilerin fiyatlarının düşmesi sonucunda ev sineması sistemlerinde yayın yapan forum bölümlerinde ciddi bir hareketlilik sağlanmış durumda.

Bizde de benzer bir durum var ancak sinema meraklıları adım adım bilişim dominant forumlara kayıyorlar. Ülkemizde sinema severler Blu-Ray yerine MKV gibi çeşitli illegal "yeni" formatlara ilgi gösterdiğinden asıl konular bir noktada bilişim sektörü konusuna giriyor. Ayrıca bir çok bilişim forumunda çeşitli illegal linkler, çeşitli ağ sistemleri konusunda bilgiler paylaşıldığından çok sayıda meraklı bu tarz platformlara kayıyor.


Peki ne olacak?

Benim tahminim ilerleyen dönem hifi forumlarının bir çoğunun sonu gelecek. Bizimkisi dahil hifi forumlarının tamamı yeni insanları platformlara çekme konusunda başarısız oldular. Bu demek değil ki her şey çok kötü olacak. Web 2.0 döneminde yepyeni yapılar oluşturuluyor yeni yazılımlar ortaya çıkıyor. Klasik web anlayışı dönemi forumlarda dahil olmak üzere adım adım kapanıyor. Anlayacağınız yeni bir şeyler denemenin zamanı geliyor.
Bekleyelim ve görelim.

Bahara hareketlilik geliyor!


Geçtiğimiz günlerde bir hifi alım satım sitesinde ilginç bir ilan gördüm. Belki de bir özeleştiri. Meraklılara alım satım bölümlerimize gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz ama işin aslına yeterince yer veremedik bu yüzden yeni bir siteyi kullanıcıların kullanımına sokuyoruz. Eh ne diyelim hayırlı olsun. Benden isim vermemi beklemeyin hiç... Bana ve Stereo Mecmuasına ait olan her şey bahsi geçen siteden silindiğinden ve hatta kazındığından dolayı oralarda olan bitenler beni çok ilgilendirmiyor.

Ülkemizde hifi alım satımı ile ilgili nedense firmalarımızın çok kullanmadıkları bir yol var. Kendi web siteleri. Aslında ülkemizdeki hemen her hifi firmasının iyi veya kötü birer web sitesi var. Bu siteleri genelde oldukça statik yani durağan kullanmak gibi bir hataya düşüyorlar. Aslında ellerindeki imkanların fazla farkında değiller. Sitelerinde trafik yaratmak adına kendilerinin ve müşterilerinin ikinci el ürünlerini ve demo ürünlerini bu siteler üzerinden meraklılara duyurmaları kendileri açılarından da önemli bir internet hiti getirecektir. Ama nedense genel olarak bu olayı başka sitelere havale etmek gibi bir anlayış var. Evet bu anlayış belli açılardan mantıklı ancak ilk önce kendi sitelerine daha sonrasında ise farklı sitelere ilanları koymaları bence çok daha mantıklı ki, bunu gerçekleştiren siteler dolayısıyla firmalar var. Bu sayede meraklıların kendi sitenizi takip etmesini sağlarsınız ki, haberlerinize ve yeniliklerinize birincil ağızdan ulaşırlar.

Önümüzdeki aylarda hifi ve ev sineması sistemleri ile ilgili çok ciddi bir veya bir kaç site açılacak diye düşünüyorum. Bunların hiç birisinin Stereo Mecmuası ile ilgili olmayacağını söyleyeyim. En az biri veya hepsi de ücretsiz olacakmış. Bu noktada başarılı bir konsept internetteki bu alandaki tüm dengeleri bozabilir ve bozacakta. Planlar, programlarda oldukça değişecek herhalde. Hatta bir oluşum var ki, eğer bu oluşum hayata geçirilirse Mecmua olarak tam destek vereceğiz.

Uzaktan herkese baktığınızda stratejiler belli oluyor. Bazı siteler gelişmek için kendilerine uzantı anlamında yeni konular bulurken, bir kısmı yeniden şekillenmeye başlıyor. Bazı sitelerde ise stratejiler değişiyor. Örneğin yurt dışına siteyi satmak gibi düşünce varken yeterli ivme sağlanamayınca yapı tamamen değişiyor. Bunlar olağan şeyler. İnternet oldukça dinamik bir ortam ve durağan kalarak yokolmak çok görülen bir durum.

Önümüzdeki bahar yepyeni oluşumlara merhaba diyeceğiz hep birlikte. Bazılarına ciddi destek vermeye çalışacağız. Karşılıklı işbirliği genelde okuyucuların faydasına sonuçlar doğuracaktır.

Tüm bunlar olurken, Stereo Mecmuası girdiği yolda aynı doğrultuda ilerlemesine devam edecek. Yine tüm hizmetler ücretsiz olarak, yine büyük bir dostluk ortamı ve amatör ruh ile...

Bakın yazıyı yazdığım tarihi yukarıda rahatlıkla göreceksiniz. Çok yakında çeşitli sitelerde ilginç ve saldırgan yazılar okumaya başlayacaksınız. Kavga ve dövüş kısa vadede iyi hit getirdiğinden çeşitli sitelerin müdavimlerinin robotik karakterleri ortaya çıkıverecek ve ilginç yazılar hatta dozajı kaçmış eleştiriler okuyacaksınız.

Anlayacağınız hifi dünyasına güzel bir bahar geliyor. Okuyucular ve meraklıları oldukça hareketli günler bekliyor. Ne diyelim haydi hayırlısı.

En büyük kim? Bilmem ben değilim!


Bilmiyorum dikkat ediyor musunuz çevrenize, ülkemizde benzer sektörlerde yayın yaptığımız sitelerde ne kadar iddialı yazılar okuyoruz. Türkiye'nin en iyi web sitesi, en büyük forumu, şuna buna rağmen en aktif sitesi, en bi büyük hifi sitesi... ve çok daha fazlası...

Büyük olmak her zaman önemli midir. Ya da en çok aktif üyeye sahip olmak. Veya ne bileyim en çok reklam almak. En iyi teknik altyapıya sahip olmak ve onlarca diğer böbürlenilebilecek faktör. Galiba bunlar çok önemli ama bizler için değil.

Ben Stereo Mecmuasını kuran adam olarak kendi etki alanım dışında iddialı olmayı seven bir tip değilimdir. Kendi etki alanım dediğim şey tüm değişkenlerin kendi elimde olduğu durumlardır. İnternet ne yazık ki bu türden bir ortam değil. Şekil şemalden tutun, okuyucu alışkanlıkları ve onlarca diğer faktör yaptığınız siteye ilgiyi, yazdığınız yazıya talebi etkiliyor. Ama yaptığım iyi bir şey vardır. Gözlem ve araştırma.

Hayatın bir çok alanında matematik ve ondan türemiş bilimler önemli yer tutar. İnternet dünyasında da her şeyin belli bir mantığı vardır. Sözgelimi siteniz hiç beklenmedik bir gün ziyaretçi akınına uğruyorsa bilin ki internette yapılan aramalar sitenize yönlenmiştir veya bir link aktarımı söz konusudur. Kısa bir araştırma ile bu durumu çözebilirsiniz. Bunu yapmak için arkanızda teknik bir ekibe gerek duymazsınız basit bir google araması ile olayı çok rahat kavrayabilirsiniz. Hemen ardından bir gün sonra ziyaret edilen sayfa sayısını incelersiniz. Eğer ortalam bir civarında ise bilin ki o anahtar kelimeyi arayanlar sitenizde aradıkları şeyi bulamamışlar. Bunlara göre sitenin yapısını düzenlersiniz. Basitçe Google trend analizlerine bakarsınız. Sayfa gösterim sayıları yükselmeye başlar. Tüm bunlar 5 dakikalık bir araştırmanın sonucudur.

Ama nedense ülkemizdeki anlayış bu araştırmaları yapmak yerine kendimizi kandırmaktadır. Örneğin bir forumumuz varsa görüntülenme oranı ile böbürleniriz. Eh bu görüntülenme oranlarının içerisinde arama robotlarından tutun, gerçek olmayan bir sürü internet programcığı vardır. Tek bir mesaj yazıp bir hafta sonra 150 kişi görüntülemiş diye kendi kendinize sevinme şansınız her zaman vardır. Hemen ardından sarılırsınız klavyeye en büyük biziz diye yazılar yazarsınız. Ama trend bültenleri ve istatistikler tam aksini söyler. Tabii ki bu durumdan zevk alanlar için ufak bir daha mutlu olma yöntemi söyleyeyim. Google web crawl oranını değiştirin. Daha fazla robot hiti ile daha mutlu olursunuz. Ufak bir not yazmak gerekirse Mecmua Forumlarında görüntülenme oranlarında robotlar gözükmez. Böylelikle forumdaşların takip ettikleri veya hoşlanmadıkları konuları daha rahat biliriz. Bu sayede moderatörler yeni konu açma olayında dikkat edecekleri faktörleri öğrenirler.

Ara sıra bu şekilde yazılarıma devam edeceğim. Bu yazımı çok sevdiğim bir söz ile bitirmek isterim. Charles Manson'ın hayatı boyunca ettiği tek güzel laf;
Eğer bana yukardan bakarsan aşağılık bir adam görürsün.
Aşağıdan bakarsan bir tanrı görürsün.
Karşıdan bakarsan kendini görürsün.

İşte olay budur..

Bloxoo Maceram ve Türk Blog'ların Zihniyeti Hakkında


İlk yazı için ilginç bir başlık değil mi? Bloglar dünyada ciddi önem kazanmaya başlayan ve geleceğin kitabı olmayan popüler yazarlarının boy gösterdiği bir konu. Hem dünya da hemde ülkemizde blog'lar ciddi anlamda popülerler.

Bu durum bireylerin blog yığınları arasından sıyrılmak için yaptıkları çalışmaları önemli hale getiriyor. Ancak bunu sağlamak için her dakika bloğunuza yazı yazmak, orada burada blog reklamınızı yaparak ziyaretçi kazanmaya çalışmak doğru bir yöntem değil kesinlikle. Gelip geçici okuyucuların verdiği anlık sevinçler yerini bir süre sonra hüzüne bırakıyor ne yazık ki.

Ben dünyada ve ülkemizde blog dünyasındaki gelişmeleri takip edebilmek için blog yazarlarının bir araya geldiği forum ve web oluşumlarını ziyaret ediyor ve üye oluyorum. Yurtdışındaki bir çok blogdan çok fazla şey öğrendiğimi de ifade etmeliyim. Ancak ülkemizdeki blog yazarlarının bir arada bulunduğu oluşumlarda genel olarak bazı şeyler ilgimi çekti. Bunları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Üye olduğum bir oluşum, Bloxoo idi. Genel anlamda çok başarılı bir platform olduğunu söylemeliyim. Siteyi oluşturanlar benim görüşüme göre olabilecek tüm önemli araçları meraklıların kullanımına sunmuşlar. Ancak bir siteyi, forumu veya benzeri bir dijital platformu başarılı ve özel kılan onun sunduğu özelliklerin yanında katılımcıların hareket tarzlarıdır.

Gözlemlerime göre, çoğu Türk blog yazarı ve sahibi ilgi çekebilmenin yolunun reklam olduğunu zannetmekte. Sayısız defalar açılan temamı beğendiniz mi, yorumunuz nedir gibi konular ile blog'larına ziyaretçi çekmeye çalışmak en yaygın reklam türü. Ancak bunun bir reklam olmadığını anlamak gerekli.

Reklam, bir ürün veya herhangi bir şeyin üzerindeki talebi arttırmaya ve mümkünse talebi devamlı kılmaya yönelik hareketler bütünüdür. Ürün kaliteli olmalı, kitlelerin ilgisini çekmeli, merak uyandırmalı ve en önemlisi bağımlılık yaratmalıdır.

Bugün bloglarda yukarıda saydığım özellikleri üzerinde barındıracak tek unsur yazıların kalitesidir. Kaliteli bir yazıdan kasıt, üst düzey edebi bir yazı değil elbet. Belli bir konuya odaklanmış veya içsel ama insanların ilgisini çekecek, dikkatlerini cezbedecek ve onları etkileyecek, özgün içeriğe sahip bir yazı benim nazar-ı itibarımda kaliteli bir yazıdır.

Bu tarz yazılar belki size dünyanın en çok ziyaret edilen bloğu olma ünvanını kazandırmaz ancak belli bir okuyucu kitlesinin takip ettiği bir bloğa sahip olmanızı sağlar. Zaten başarıya giden yol işte budur.

Size bu bloğumda kendi başımdan geçen bir yaşanmış hikayeyi anlatacağım. Stereo Mecmuası'nın hikayesini ve çıkartılabilecek dersleri. Tabii ki kişisel yazılarımı da eklemeye çalışacağım.

Uzun zamandır Stereo Mecmuası projesi ile uğraşmaktan kişisel bir şeyler yapmaya zamanım kalmamıştı. Bana da bir değişiklik olacağını umuyorum.

Plak mı CD mi tartışması hakkında görüş


Geçtiğimiz günlerde Stereo Mecmuası Forumlarında yazdığım bir yazımın genişletilmiş bir versiyonunu burada da yayınlamak istiyorum. Konumuz bitmeyen tartışma; plak mı CD mi tartışması...

Her ne kadar hem yurtiçinde hemde yurtdışındaki forum ve diğer platformlarda tartışılmasından nedense zevk alınan bu konu, aslında tartışılmaya değmeyecek kadar açık bir cevaba sahip. Arşivinizin yapısı ve kişisel zevkleriniz.

Buna rağmen konunun temellerine inmeye çalışalım. Plaklar uzun zamandan beri yaşayan bir format. Neredeyse 100 yıllık bir geçmişe sahip. Bu uzun geçmiş üretim tekniklerinden, plak çalan ekipmana kadar uzun süredir devam eden ve görünüşe göre devam edecek olan gelişim sürecinin hızında bir yavaşlamaya sebep olmuyor. Belli standartlar üreticiler tarafından kabul görüp, belli çerçeveler içerisinde gelişim devam ediyor. Sözgelimi uzun senelerdir pikap kolları üzerinde belli standartlar mevcut. Bir kaç asıl teknoloji etrafında yenilikler yapılmaya devam ediliyor. Sözgelimi MM ve MC standartlarının dışında bir iğne teknolojisi geçen zamana rağmen ortaya çıkmadı. Bazı özel çıkış gücüne sahip olan iğneler üretilse de, Step Up Transformer'lar bunları sorun olmaktan kurtarıyor. Pikap kollarından bahsettik, satın aldığıız bir kolu yeleştirmek istediğiniz SME, Rega ve geçmişte çok daha yaygın olan Linn mounting'leri hariç çok fazla standart ortaya çıkmadı. Üreticiler genel çerçeve içerisinde teknolojiye yatırım yapıyorlar ve bu gelişimi hızlandıran önemli bir faktör.

Zaman içerisinde gelişen teknoloji ve yeni malzemelerin kullanımı ile geçmişte çözülemeyen sorunların aşılmakta olması da gözlerden kaçmayan bir konu. Bir örnekle konuyu daha somut hale getirelim. Geçmişte tracking angle iyileştirmesi için kolun uzatılması gerekliliği bilinse de özellikle titreşim sorunları yüzünden 9"den uzun kolların bir çok dezavantajı vardı. Ama günümüzde yeni malzeme kullanımı ve gelişen mühendislik ile bu sorunlar çözülüp 12" ve hatta uzun kollar üretilebilir hale gelmiştir. Pikabınızın yapısı, iğnenizin ağırlığı ve daha bir çok faktör ve en önemlisi de ihtiyaçlarınıza göre istediğiniz uzunlukta bir kolu tercih edebilmemiz önemli aşamalar. Konvansiyonel tasarımların yanı sıra tanjansiyel yapıda da önemli gelişmeler kaydedildi. Analoğun önemli keyiflerinden bir tanesi işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Değişik ihtiyaç, değişik zevklere göre standartlaşmış seçeneklerden birisini tercih etmek. Kol geometrisinin doğruluğunu mu yoksa izleme açısının düzgünlüğünü mü tercih edeceğiz. Yoksa titreşim faktörünün stabilliği mi ve kullanım kolaylığı mı önemli. Tüm bu seçenekler bazılarınız için bilinmez denklemler iken, biraz araştırma biraz da merak ile bunu sizlerde keyif haline getirebilirsiniz.

Standartlar değişmeyince veya belli çerçevelerde sabitlenmiş halde olunca, uzmanlaşmış firmalar hemen her analog bileşeni üzerinde geliştirme çalışmalarına devam etmekteler. Uzun yıllardır devam eden bu süreç, günümüzde belli bir fiyata sahip ürünlerin bile performans açısından kullanıcıların yüzünü güldürecek performansa sahip olmasını sağlıyor. Giriş seviyesi pikapların 20 yıl içerisinde geçirdiği evrim tam da örnek verilmesi gereken bir alan. 1970'leri düşünün birde bugünleri. Şu an aldığınız giriş seviyesi bir pikabı 20 sene öncesinin orta sınıf bir pikabı ile kıyasladığınızda yüzünüzde bir tebessüm oluşuyor.

Dijital dünyada gelişim uzun zamandır devam ediyor. CD standartı ortaya çıktığından bugüne 20 senelik bir zaman geçti. CD standartları aynı kalsa da, malzeme ve teknoloji konusunda hiç durmadan yaşanan teknolojiler CD standartının yetersizliğini ortaya çıkarttı. SACD ve DVD-A formatları bu standardı bir adım öteye taşımaya adaydılar. Peki aslında CD gerçekten yetersiz hale mi gelmişti veya üreticilerin bir çıkış noktasına mı ihtiyaçları vardı sorusunu sormak isterim. Geçmişte benimde sahip olduğum binlerce dolarlık CD çalarlar bugün teknolojik birer "enkaz" haline geldiler. Çok uygun fiyatlara satılan CD çalarların yanında ezilir haldeler. Bunun teknolojinin gelişmesinden ve dolayısıyla ucuzlamasından başka bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum.

Bugün ise CD yerine yepyeni formatlardan bahseder hale geldik. Eminim ki, kısa bir süre sonra (belki şu an bile daha iyi durumda olabilir) bir önceki teknolojiyi geçecektir bu yeni teknolojiler. Daha ucuz, daha etkili ve daha kolay kulanım sunacakları da kesin. Belki plaklardan bile iyi çalacaklar bilemiyorum Ama teknolojisi bir asırı geçmiş bir formatın hala tartışma konusu olması ve geçilecek hedef olarak gösterilmesi beni düşündürüyor. Çıta geçen 20-25 sene boyunca plaktan çok daha yukarıya çıkmalıydı.

Tüm bunlar pazarlamanın hüküm sürdüğü bir dünyanın tartışmaları. Bugün 20 sene önce aldığınız bir iğne hala eskisi gibi zevk verirken ve yeni üretilen iğneler yanında ezilmez iken, 5 sene önce aldığımız CD çaları dinlemekte zorlanır hale geliyoruz. 30 senelik bir pikabı yeni bir ampliye bağlamakta sorun yaşamaz iken, yeni nesil bir cihazı eski bir ürüne katarken zorluklar yaşıyoruz. Bunlar gelişimin devam etmesinin ortaya koyduğu sorunlar.

Son sözlerim ise, plak kullanıcıları önümüzdeki 10'larca sene boyunca yine standart donanımları kullanarak, üretilmekte olan plakları öyle veya böyle dinlemeye devam edecekler ama dijital formatlar her zaman masrafa yol açmaya devam edecek. Bu kişilerin kendi düşünceleri ile hangisinin içerisinde bulunacaklarını seçmeleri gereken bir yol ayrımı. Plaklar iyidir kötüdür bilmiyorum ama bu uzun yolda en az masraf açacak format eski dost plak olacak gibi gözüküyor.