Dergiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dergiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mr. District Attorney
Mr. District Attorney diye bir şeyin varlığından haberim yoktu. Bu afişi görünce nedir diye bir araştırayım dedim. Araştırdıkça altından iş çıktı :) Geleneksel değil midir bu zaten. Efendim, Mr. District Attorney, zamanının çok popüler bir radyo piyesi imiş. 1939 ile 1952 yılları arasında NBC ve ABC kanallarında dinlenebilen polise piyes o dönemlerde çok popüler olmuş. konusu "Mister District Attorney," veya "şef" çeşitli cinayetleri akıllıca çözen bir hafiyeymiş. Popülerliği sayesinde 1950'lerde televizyona taşınmış hatta çizgi romanları bile yapılmış. Yukarıdaki sayısında kaçırılan bir DJ'in izini sürüyorlar...
Andante Sayı 59 Yayınlandı!
Andante'nin 59 sayısı yayınlandı. Bu sayıdaki konular; Emre Aracı Brüksel’deki Müzik Enstrümanları Müzesi’ni Ziyaret Etti. Mutlu Tanberk Ve Selen Yılmaz Aspendos’taki Tarihi Kuğu Gölü Yapımını İzlediler. Mehmet Ergüven’den İstanbulopera Festivali’nin Reklam Kampanyasına Eleştiri. Stockhausen’in Operasının Dünya Prömiyeri Köln’de Yapıldı. Yaşar Ürük İksev’in Kapılarını Açtığı Müziksev’i Tanıtıyor. Ufuk Çakmak “İSTANBUL’UN Altın Tınılı Tenoru” Ahmet Baykara İle Söyleşti. Ozan Tunca Yurtdışında Okumak İsteyenler İçin Rehber Hazırladı. Cherubını’nin Başyapıtı Medea Operasını Ayşe Öktem Tanıtıyor. İbrahim Yazıcı Yaşamöyküsünü Anlatmaya Devam Ediyor. Murat Özkoyuncu, Feyzi Erçin Ve Ufuk Çakmak’tan Kapsamlı Kayıt Eleştirileri..
Bu sayıda ben hi-fi dünyasından haberler ile Andante'ye katkı vermeye çalıştım. Umarım keyifle okursunuz...
Les Cahiers d'Audiophile Hayalim ve Mucize!
Bu aralar çok mutluyum. Akşamları geç saatlerde bir yanımda Fransızca sözlük, bir yanımda teknik kitaplar, bilgisayarım ekranında ise çok ama çok uzun zamandır peşinde olduğum bir şey var; Fransızların meşhur l'Audiophile dergileri veya asıl ismiyle Les Cahiers d'Audiophile.
1977 yılında yayına başlayan dergi de aklınıza gelebilecek tüm önemli Fransız tasarımcıların, eleştirmenlerin, odyofillerin, mühendislerin yazıları var. Sadece Fransızlarda değil, farklı milletlerden farklı yazarlar. Onlarca şema, aklınıza gelebilecek her türlü teknik yazı, cihaz yorumları yani hifi ile alakalı ne istiyorsanız var. İşin en ilginç tarafı bu dergilerin, Avrupa 'daki SET devrimine tanıklık etmesi hatta o hareketin itici gücü olması, günümüzün önemli markalarının kuruluşuna şahitlik yapması, unutulmuş hatta bilinmeyen Japon ürünlerinin eleştirilerini ve şemalarını içermesi gibi günümüzde asla rastlanmayacak zengin bir içeriğe sahip olması l'Audiophile'i efsane yapıyor. Efsane kelimesi bile yeterli olmayabilir, belki tarihte bir milat olarak kabul etmek lazım.
Abarttığımı düşünenler olabilir. Ancak l'Audiophile yazılı olmayan hifi tarihinin bence en önemli parçalarından bir tanesi.
Hifi'ye merak sardığım dönemlerde bu dergilerin peşine düşmüştüm. O dönemin internetinin kısıtlı imkanlarında onlarca kişiye mesaj attım, her mesajda biraz daha yaklaştığımı hissediyordum. Hatta o dönemde bir şekilde Jean Hiraga'ya bile ulaşmıştım. Aradan seneler geçti. Sanırım 6-7 sene. Ve sonunda 1977 ile 1988 arasında yayınlanan tüm l'Audiophile sayılarını edinmeyi başardım. İlk kez Fransızca bildiğime bu kadar sevindim diyebilirim. Çünkü bu tarihi dergilerin hiçbir dile çevirisi yok. Sadece Fransızca yayınlanmışlar.
Neredeyse binlerce sayfadan oluşan dergileri günlerdir okuyorum. Bazı konular o kadar ağır teknik bilgiler içeriyor ki, bırakın Fransızcayı, Türkçe'sini bile anlamak mümkün değil. Ancak nasıl bir merak ise bendeki, gözümden uyku akana kadar bu bilgisayarın başından kalkamıyorum.
Mojo Mevzuu
Evet son zamanlarda çok sayıda mesaj geldiği için koşuşturma arasında bunları pek cevaplayamadım. Tek tek cevap yazmak yerine merak edilen konulara toplu cevap vermek daha kolay oluyor. Son zamanlarda bir kaç yazımda Mojo dergisinden bahsettim biraz. Sanırım en son buradaki Nico'nun Femme Fatal albüm incelemesinde Mojo'dan bahsetmiştim.
Efendim Mojo, İngiliz kökenli bir müzik dergisi. 1993 yılında yayına başlayan dergi bir kaç kez el değiştirse de, günümüzde de yayınına devam ediyor. Derginin kapakları daha çok eski İngiliz gruplarından seçilse de, içeriği bundan çok daha zengin. Ağırlıklı olarak rock ve onun köklerinde bulunan müzik tarzlarına yönelik yayın yapsa da, son derece zengin bir içeriği var. Bazen insanı şaşırtan konulara da imza atıyorlar. İşin en güzel tarafı yazar veya yorumcu olarak ünlü isimlere yer verilmesi. Birde onu etkileyen Top 10, bunun etkilendiği Top 10 gibi bölümler oluyor ki, bu bölümlerde genelde dünyanın dört bir tarafından prodüktör, müzisyen gibi isimlere denk gelebiliyorsunuz.
Mojo'nun en sevdiğim şeylerinden bir tanesi her sayıda verdiği CD'ler. Hani o eskiden karışık kasetler olurdu ya, işte tam o tadı yakalıyor CD'ler. CD'ler genelde kapak konuları ile paralel bir içeriğe sahip. Çok sayıda eski ve underground grubu Mojo'nun CD'leri sayesinde tanıyıp, peşlerine düştüm diyebilirim. Bir gün bir Müzik dergisi çıkartsam sanırım Mojo türevi bir şey yapmaya çalışırdım herhalde. Sonunda diğer düzgün müzik dergileri gibi batardık herhalde. Ancak ilerleyen zamanlarda Stereo Mecmuası'nın Müzik Sayılarından bir tanesinde böyle bir şey yapasım var. Bakalım....
Mojo bildiğim kadarı ile ülkemizde satılmıyor ancak internet üzerinden üye abone olabilme seçeneği mevcut. Bir göz atmak isterim derseniz sizi Mojo sitesine doğru buradan alalım.
Dekorasyon Dergileri ve Kültür Arasında Zorlama Bağlantı
Uzun zamandır kafama takılan bir konu hakkında yazı yazmak istediğim bugün. Annem hemen her ay bir sürü ev dekorasyon dergisi alır. Home Style, Evim, Maison Française vesaire. Bende her ziyaretimde dergilere hızlıca bir bakarım. Bakma amacım genelde insanların evlerini merak ettiğimden değil insanların kültüre bakış açılarını anlamak içindir.
İlk baktığım şey genelde evlerde kütüphane olup olmadığıdır. Son yıllarda kütüphane sayısında ciddi bir artış olduğunu görüyorum. Ancak bunun sebebinin kitaba olan ilgiden çok, kütüphanelerin ıvır zıvır sergilemek için kullanılması olduğunu da biraz geç de olsa çözdüm. Genelde çeşitli mimari ve dekorasyon kitapları tercih ediliyor kütüphanelerde. Bu kitaplar oldukça pahalılar. Ancak bu kitapların kat ve kat fazlası biblo, çeşitli cam vesaire eşyalar kütüphaneleri dolduruyor. Tabii ki keyifli kütüphanelerde olmuyor değil ancak senede bir veya iki tane denk geliyor.
Bu konuya neden takıntılısın diye sorarsanız hemen açıklamaya çalışayım. Bu tarz dergilerde yer alan evler sizin benim evlerimiz değil. Ülkenin önde gelen zenginleri, müzik insanları anlayacağınız cemiyet insanlarının evleri. Genelde maddi imkanları bizim gibi vatandaşlarla kıyaslanamayacak kadar yüksek. Zaten evlerden ve içlerinden bu durum belli oluyor.
Bu arada komik bir şey anlatayım. Son bir yıldır hemen herkesin orta sehpasında, kütüphanesinde veya evinin bir köşesinde Louis Vuitton kitapları görünce, kendimden şüphe ettim. Mimarlık veya dekorasyonla çok alakam olmasa da, çevremde bu mesleklerden çok insan olduğu için en azından ismen duyardım diye düşündüm. Sonuçta herkesin evinde devasa Vuitton kitapları var ise "kesinlikle" önemli bir insandı. Merak edip internetten arayınca neredeyse şoka girdim. Meğerse Louis Vuitton süper pahalı çantaları son derece "trendy" olan moda sektörünün süper lüks markalarından birisiymiş.
Evlerde diğer baktığım şey acaba müzik seti var mı? Senelerdir toplam gördüğüm müzik seti, ev sineması sistemleri sayısı tüm evlerin %20'sinden fazla değildir. Bunların bir çoğunun yakınında ise sanki süs gibi duran müzik veya film koleksiyonları görmüşümdür. Beni şaşırtan helal olsun dediğim bir kaç ev olmuştur tabii ama genelde durum gerçekten vahim.
Hele en şaşırdığım şey, müzik insanıyım diye (ülkemizde bunlar kendilerine sanatçı diyorlar ama bu terim çok saçma şarkı söyleyen insana şarkıcı demek en doğrusu) ortalarda dolaşan hatta toplum tarafından önemli addedilen çoğunun evlerinde insanın gözleri ciddi bir CD arşivi veya müzik seti arıyor.
Bu arada müzik seti derken bizlerinki gibi özellikli olması da mühim değil. Hani biraz kalburüstü sayılabilecek bir markanın eli yüzü düzgün bir sistemine razıyım.
Şimdi düşünüyorum, ben şarkıcı olsam kendi söylediğim tarzda yurt dışında kimler varsa, ülkemizde kimler varsa hepsini dinlerim. Sonuçta değişik tarzlar duymak insanı geliştirir. Ha tabii ülkemizin önde gelen şarkıcıları çoktan rahmete ermiş geçmişin müzik devlerini yaşıyor zannediyor, bir çoğunun ismini bile bilmiyor ama onlar yine de sanatçı değil mi?
Bunları neden yazdım. Dünyada müzik konusunda istatistikler tutuluyor. Örneğin İngiltere'de ev başına 200CD düşüyormuş. Ben ise hangi müzik marketi veya müzik firması ile konuşsam satışların kötülüğünden bahsediyorlar. Onların bahsetmelerine bile gerek yok zaten istatistikler ortada.
Yukarıda bahsettiğim evlerin sahipleri ülkemizin zenginleri, cemiyetin önde gelenleri. Eğer dergilerde evlerinin dinleme veya sinema odalarını göstermiyorlar ise (ki hiç zannetmiyorum bir çok kişi evinin her tarafını göstermeye son derece meraklı) ülkemizdeki müzik piyasasının durumu yine oldukça iyi sayılır. Tabii bu dergilere çıkmayan bir sürü zengin, cemiyetin önde gelenler vardır yukarıdaki tanımlara uymayan ama ben şimdiye kadar çok fazla görmediğimi itiraf edeyim.
Hal böyle olunca ülkemizde müzik endüstrisinin içerisinde bulunduğu vahim durumu daha iyi anlıyorum. Müzik dinlemek, kitap okumak insanları geliştiren şeyler. Bırakın kültür olayı olarak bakmayı aslına bakarsanız sosyalleşme sürecinin bile bir parçası olarak görebiliriz bunları. Memleketin en kaburüstü kesimlerinde durum böyle ise zaten çok uzatmaya gerek yok...
not1: Cemiyetin önde gideni nedir bir türlü anlamıyorum. Bu bahsettiğim dergiler yüzünden tanıştığım bir terim. Mühim bir şey olduğu belli, cemiyetin önde geleni. O yüzden aynen kullandım. hangi cemiyettir bana değil, bu tarz dergilere sorun.
not2: Mutlaka yazımda bahsettiğim tarzın çok dışından insanlar vardır. Hatta bir kısmını bizzat tanıyorum. Onlar ön planda gözükmeyi sevmediklerinden bu tarz yayınlarda pek yer almıyorlar sanırım. Aslında tam tersini yapsalar belki Vuitton'dur falandır filandır "trendleri" yerine daha hayırlı "trendler" moda olur :)
not3: resimleri arkadaşlarımın retro sitesinden arakladım :)
Home Cinema ve Hifi Choice Dergisi 5 Sayı Yayınlandı!
Home Cinema ve Hifi Choice Dergisinin 5. sayısı yayınlandı. Ülkemizdeki az sayıdaki ev sineması ve hifi konulu basılı dergilerden birisi olan Home Cinema ve Hifi Choice Türkiye'nin son sayısı biraz gecikmiş. Yazılanlardan anlayabildiğim kadarı ile reklam toplanması konusunda ciddi bir sıkıntı yaşanıyor.
Aslında sorun derginin Türkçe edisyonundan değil orijinal versiyonundan kaynaklanıyor. Ülkemizdeki hifi ve ev sineması sistemleri konusunda meraklıların ilgi gösterdiği bir çok marka ile ilgili eleştiri veya inceleme yazıları orijinal İngilizce sürümde bulunmayınca ülkemizdeki bir çok firmanın odaklandığı markalardan söz edilmeyen bir dergi haline geliyor. Bu konu belki haberler bölümlerinde bu markalardan bahsedilerek aşılabilir ancak bu konuda da pek ilerleme sağlanılamadı ne yazık ki.
Bu arada çok az sayıda okuyucumuzdan gelen bir eleştiriye de yanıt vereyim. Gelen eleştiri Home Cinema ve Hifi Choice Dergisi ve benzerlerine kendi platformlarımızdan destek vermediğimiz konusu. Stereo Mecmuasının bana ayrılmış bu bölümünde ben derginin yeni sayıları duyuruyor ve bazen yazılardaki bazı bölümlere eleştiriler yöneltiyorum.
Bizim Stereo Mecmuasını ortaya çıkartırken bir prensibimiz vardı, bize destek olan platformlara destek vermek veya tam tersi. Zaten çok küçük bir pazara sahip olduğumuzdan bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak Home Cinema ve Hifi Choice dergisi de dahil olmak üzere bir çok sektörel dergide Stereo Mecmuası ile ilgili tek bir satır bile geçmediğini eleştirileri yönelten dostlarımıza hatırlatmak isterim. Karşılıklı reklam değişimi, banner değişimleri gibi aynı sektörde yayın yapığımız bazı sitelerle yaptığımız işbirliklerini karşılıklı hakkaniyet kuralları çerçevesinde basılı dergilerle de yapabiliriz tabii ki.
Sektörün gelişmesi hepimizin ortak arzusudur.
Roll Dergisi Kapanmamış
Bu sevindirici haber Bianet web sitesinden geldi. Üç aylık sayı çıkartınca dergi zor durumda, kapanmak üzere şeklinde söylentiler çıkan Roll dergisinin editörlerinden Göktürk iyi haberler verdi: "Kapanmıyoruz, sadece yaz tatili uzadı." Roll'cular ekim'de çıkacak özel sayı için çalışıyorlar. Vallahi çok sevindik. Yazının tamamını Bianet web sitesinde okuyabilirsiniz. Bu güzel haberin yorumunu siteye ekleyen Sn Uğur Bey'e teşekkürler.
Roll Dergisi de Gitti
Evet hepimiz elimize kına yakalım bir dergi daha gitti. 1990'ların ortasından itibaren yayına başlayan (1996 olmalı) dergi garip formatı, sarı renk sayfaları en önemlisi de yazıları ile dikkatimi çekmişti. Biraz daha underground İngiliz müzik dergileri olan Uncut ve Mojo'ya benzetmiştim tarzını. Takıntılı oldukları müzisyenler (Rolling Stones gibi) zaman zaman bol siyaset içeren yazılar ilk dönemlerde önemli derece de ilgi çekmişti. 2000'ler geldiğinde dergi biraz satış kaygısıyla sıradan dergilerin konularına da el attı ama bu dönemde bile o sıradanlıktan fersah fersah uzaktaydı. Ancak bir gerçek var ki ülkemizde kalabalıklar nedense sıradanlığı seviyor. Bu ülkede misyonunu uzun yıllar önce tamamlamış Blue Jean bile yayınlanmaya devam edip Roll ve benzerleri kapanıyorsa bunun temelinde bir sorun olduğunu unutmamalıyız.
Geçen seneden beri hem köşe yazılarımda hemde forumlarda bir konuya dikkat çekip duruyorum. Ekonomik kriz ile birlikte sanatın binbir koluna yönelik yayın yapan basılı dergi ve web sitelerinin büyük bir tehdit altında olduğunu ve meraklıların ellerindeki imkanlar ölçüsünde bahsettiğim konularda yayın yapan platformları desteklemelerinin önemine dikkat çekiyorum.
Ancak ne yazık ki, kim kimi bilmem ne yapmış, salak saçma albümleri piyasaya pompalayan ve toplasanız 5 sayfa adam gibi yazı bulunmayan dergiler, arkadaşlık siteleri, bol bol kavga çıkan platformlar, geyik yapılan ortamlar el üstünde tutulur hale geldi. Bu ortamda büyüyen genç kardeşlerimizde kaliteli site ve güzel dergileri ellerinin tersiyle bir güzel itiyorlar. Biz yaşlardakilere zaten laf etmeyeceğim. Gençliğimiz boyunca Türkçe içerik diye yerlerde kıvranırken elimizde iyi veya kötü ekonomik özgürlüğümüz varken bugün bu içeriği sağlayan tüm medyaya bir güzel sırtını dönenlere söylenebilecek tek şey yok zaten.
Roll öldü, üzülen, onu iyi anan bir avuç insan olacaktır eminim ki. Daha sonra unutulacak ve gidecek. Korkum yakında bu ülkede kültür sanat adına elimizde bir şey kalmayacak olması. Yazıktır günahtır. Nereye gidiyoruz kimse farkında değil.
Stereo Mecmuası şu an kendi kendine dönmeyi sürdürüyor ancak ilerleyen dönemlerde bizimde sonumuzun Roll gibi olacağı kesin. Her ne olursa olsun sırf rating için kavga yaratan bir platform olmayacağız veya yasa dışı download linkleri ve saçma sapan reklamlarla doldurmaya çalışmayacağız sitemizi. vakti geldiğinde Roll gibi sessiz sakin göçüp gideriz bizde. Yaz aylarında kapanan ve ne yazık ki kimselerin ses çıkartmadığı onlarca düzgün site, dergi ve benzeri kültür ve sanat yayınları gibi
Roll dergisinin internet üzerinden okumak için linki ziyaret edebilirsiniz
Home Cinema & Hifi Choice 3. Sayı Yayınlandı.
Home Cinema Choice ve Hifi Choice dergilerinin bir bileşimi olarak piyasaya sürülen HCT dergisi 3. sayısını yayınlamayı başardı. Kendilerini tebrik ederim. Ülkemizde zor koşullarda bir şeyler yapmaya çalışmalarını önemsediğim bu yayını bulmak biraz dert. Şahsen benim ilgilendiğim konularla ilgili yayın yapılmadığından satın almıyorum ancak bir çok insanın bulmakta zorluk yaşadığını biliyorum. Bu sayı sanırım Tekno-Sa mağazalarında da satılacakmış. Güzel bir haber meraklılar için.
Yeni sayı elime bir şekilde geçince dergiyi gayet hızlı bir şekilde inceledim. İlgimi çeken tek konu bir pikap sever olarak tabii ki Thorens TD700 incelemesi oldu. Yazıyı daha önce sanırım Ocak ayında Hi Fi Choice 315. sayıda İngiliz ürünü hayranı Malcolm Steward'ın kaleminden okumuş ve sinirlenmiştim. Bu sayıda aynı yazının Türkçesini okuyunca tekrar sinirlendim. Öncelikle Hifi Choice'ın analog konusunda son derece taraflı bir dergi olduğunu söyleyeyim. Daha inceleme yayınlanmadan veya toplu test yapılmadan önce kazanacak ürün çoğu zaman bellidir. Çoğu üreticinin pikaplarına da bol bol "ince" çamur atılır. Sonra atılan "ince" çamurlar İngiliz malı ürünlerle temizlenir. Bakın bu ürün böyle böyle ancak buna İngiliz firması X modifikasyonu alırsanız mutlu olursunuz denir. Bu incelemede de geleneksel olduğu üzere Funk Firm Achromat kullanılınca pikap bir anda çoştu. Zahmet olmazsa Thorens'in kendi ürünleri için geliştirdiği mat'ı kullanıverseydiniz. Pardon o İngiliz malı değil, olmaz o zaman.
Bu konuda bizim HCT'nin en ufak bir suçu yok. Ancak... Yazıyı okumaya başladığımda PİLAK kelimesini görünce irkildim. Her halde gözden kaçmış bir şeydir diye düşündüm. Bütün yazı yüz yıllık plağa pilak denmeye devam edilmiş. Yahu derginin editörlerinin gözünden nasıl kaçıyor bunlar. Allah'tan Hifi-Choice incelemelerinde fazla teknik terimler kullanılmıyor. Yoksa durum ne olurdu bilemiyorum.
Hazır konu açılmışken geçtiğimiz sayılarda Hi Fi Choice (sayı 320, inceleyen Jimmy Hughes) Continuum Caliburn pikap, Cobra pikap kolu ve Castellon standi incelemişti. Çok ilginç yapıda olan bir pikabı ve özellikle kolu böylesine inceleyen bir dergiden hayır mı gelir. Yazıyı okuyunca yuh demiştim. Hifi Choice 2009 yılında yaptığı incelemesine buradan ulaşabilirsiniz. Eğer incelemeyi okuyunca asabınız bozulursa ilaç niyetine Michael Fremer'in 2006 yılında yaptığı incelemeye buradan ulaşabilirsiniz. Şimdi neredeyse 200.000 dolarlık bir pikabı inceliyorsunuz ve üreticinin web sitesindeki özellikler bölümünü alıp biraz süsleyip okuyucuya aktaran Hifi Choice ile zaman zaman beğenmediğimiz ve laf ettiğimiz Stereophile incelemesini alın karşılaştırın. Bu arada Stereophile'de tek sevdiğim yazar Michael Fremer'dir. Coşup yazdığı zaman okutuyor kendisini vallahi!
Neyse önemli bir not aktarayım. Yine orjinal Hifi Choice metninde AT95E iğnenin daha yüksek performanslı kullanılması için önerilen (C6H7NO2) maddesinin kullanımı konusunda kullanıcıları uyarayım. Bunların aklına uyup kolunuzu berbat etmeyin. İlle kolunuzun özgül arttırmak istiyorsanız spacer gibi parçalar kullanın. Kolunuzun üzerindeki boya çıkıp siniriniz oynamadan önce ben gerekli uyarıyı yapayım. C6H7NO2 denilen malzeme Japon yapıştırıcının içerisindeki kimyasallardan bir tanesidir. Eliniz kayıp güzelim kolunuza zarar vermeyin. Spacer tarzı parçalar kullanarak gerekli ayarlamaları yapabilirsiniz. Aman diyeyim. Bu çok uzman inceleye kaleme alan zat-ı muhterem, mat almak için 100 küsür dolar para harcamayı biliyorlar da headshell'i ağırlaştırmak için üç kuruş para harcayamıyor mu?
Neyse HCT ekibine yollarında başarılar diliyorum. Bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama keşke çevirmek üzere Hifi Choice yerine başka dergiyi seçselerdi...
Hifi & Home Cinema Choice dergisi
Evet dergi elime geçti sonunda. Şu an bayilerde olduğunu sanmıyorum. Derginin ilk sayısı 3.5 TL olarak belirlenmiş. Yaklaşık 100 sayfa. Baskı kalitesi gayet iyi. Beklediğimiz gibi %30 hifi %70 ev sineması gibi bir içerik ile yayınlanmış. İncelemeler geçmiş Hifi Choice sayılarındaki incelemeler olduğundan muhtemelen dergiyi takip edenler daha önce okumuşlardır. Derginin son sayfaları Hifi Choice'da olduğu gibi alışveriş rehberine ayrılmış Bu liste şimdilik Türkiye açısından pek bir değere sahip değil. Hifi Choice'da kendisine yer bulamamış ama ülkemizde oldukça popüler olan markalar bu rehberde tabii ki yer almıyor.
Dergide müzik hakkında fazla bir bölüm yok. Sinemaya ise bir miktar yer ayrılmış. Bir James Bond bölümü ve bir miktar film incelemeleri bulunuyor.
Çeşitli firmalar reklam konusunda dergiye ciddi bir destek vermişler. Bu dönemde bu destek oldukça sevindirici. Umarım bahsi geçen firmalar bu desteklerni ileri de her platforma yayarlar. Tanıdık bir isim olarak Extreme Audio'dan Ömer Bey'e bir köşe açılmış. İlk yazısında Ömer Bey, Ev sineması ile müzik dinlenir mi konusu işlerken hızını alamayıp araba dünyasına bol bol yer vermiş. Herhalde kendisi araba konusuna oldukça meraklı ;)
Gelecek sayıdan itibaren dergide okuyucuların ilan verebileceği bir ikinci el bölümüde açılacağını ekleyelim...
Emeği geçenleri tebrik ederim. Ama bir şey var ki, sadece hifi konusunda basılı dergi hayalerimiz yine başka bir bahara kaldı ne yazık ki..
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)