Müzik Dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müzik Dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mike Yine Kayıt Peşinde



Geçtiğimiz günlerde Mike, Türkiye'ye gelince buluştuk. Bu aralar yine rahat durmayıp kayıtlara devam ediyormuş. Bu kez bas kaydı yapıyor. Gelirken bana yaptığı yeni kayıtlardan bazı örnekler getirmiş. Oldukça ilginç şeyler var. Bu arada yukarıdaki müzisyen, Londra Filarmoni'nin önde gelen müzisyenlerinden bir tanesi.. Çok yakında sizlere de sürprizlerim olacak.






Müzik Hayvanı



Yazımızın başlığı biraz şaşırtıcı değil mi? Müzik Hayvanı. Müzik Hayvanı bağımsız bir müzik oluşumu. Yurtdışında bu tarz oluşumlara independent label deniliyor yani bağımsız bir plak şirketi. Ancak ülkemizde bu tarz bir yapı pek bilinmediğinden müzik oluşumu bence Müzik Hayvanı’nı anlatmak için uygun terim.

Müzik Hayvanı oluşumundan ilginç bir şekilde haberim oldu. Biliyorsunuz geçmiş aylarda Yakaza Ensemble’ın A’mâk-ı Hayâl albümünü öve öve bitirememiştim. Hala da aynısını düşünüyorum. Bence son yıllarda dinlediğim -kendi türünde– en başarılı 5 albümden bir tanesiydi. Bu topluluğun bir parçası olan Eray Düzgünsoy vasıtası ile Facebook’tan öğrendim Müzik Hayvanı’nı. Oluşum albümlerini meraklılarla ücretsiz olarak paylaşıyor. İnternet üzerinden indirmek seçeneğinizin yanında CD olarak edinmenizde mümkün. Çeşitli müzik marketlerde Müzik Hayvanı yapımlarını edinebilmeniz mümkün. Şimdilik edinebileceğiniz noktaların tamamı İstanbul’da ancak internetten de indirme seçeneğimiz olduğundan bu büyük bir sorun olmuyor.

Albümleri edinip beğenirseniz yazımın sonunda bulacağınız web adresi linkini kullanarak bağış yapabilirsiniz. Zorunluluk yok, alt miktar yok. Canınız nasıl istiyorsa o şekilde davranabilirsiniz. Ama albümleri indirip hoşunuza giderse karınca kararınca destek olmaya calışın derim...

Bu tarz oluşumların en önemli özelliği bence müzisyenlerin hiçbir baskı olmadan arzu ettikleri şekilde yani serbest olarak istediğini yapabilme özgürlüğünü sağlamasıdır. Ancak her müzisyenin yaşamaya ihtiyacı olduğundan dinleyicilerin onlara destek vermesi gerekli. Bugün her alt türden deneysel müzik tarzları, ilerici, serbest performansa dayanan müzikler, pek fazla seyirci ve dinleyici bulamıyor kendisine. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde böyle maalesef. Hal böyle olunca müzisyen ve dinleyicilerin buluşmasını ve karşılıklı etkileşimini sağlamak için bazı formüller gerekiyor. Müzik oluşumları, web siteleri, blog’lar bu amaçla kullanılabilecek enstrümanlar. Ben Türkiye için Stereo Mecmuası’nı da bu statüde görüyorum. En azından elektronik derginin yönetimi bende olduğu sürece bu durum böyle devam edecek.



Müzik Hayvanı’ndan yayınlanan iki albümü sizlere tanıtayım. İlk albüm Eray Düzgünsoy’un “Şifalı otlar için postlüdler” başlığını taşıyan albümü. Albüm neredeyse 27 dakikalık bir süreye sahip. Emeği geçenler ise oldukça kalabalık. Haydi gelin listeye göz atalım. Beste Özensoy: Obua. Bora Çifterler: Timpani, Trampet, Vibrafon. Ceren Erendor: Viyolonsel, Piyano. Emrah Yilgin: Saksofon. Eray Düzgünsoy: Gitar. Ertan Sahin: Tuba. Ezgi Kaki: Korangle. Hülya Uysal: Flüt. Kamucan Yalçın: Klarinet. Kerem Murat Özdemir: Keman. Merve Darcan: Kontrabas. Serkan Emre Çiftçi: Trompet. “Şifalı otlar için postlüdler” toplam 16 şarkıdan oluşuyor. 16 şarkının 27 dakikalık bir albüm oluşturduğunu düşünürseniz, şarkılar çok uzun değil. Ancak bazı şarkıların çok daha uzun olmasını isterdim doğrusu. Örnek vereyim mesela Enginar veya Nar!

Deneysel bir albümden bahsetmek her zaman zordur. Albümler genelde son derece içseldir. Belli bir forma sahip olmadıkları için bir dergi yazarı için okuyuculara albümü anlatmak kabus gibidir. En kolay yönü alın dinleyin demektir. Müzik Hayvanı albümleri için bunu söylemek çok kolay. Zaten albümleri edinmek için ücret ödemenize gerek yok. Bilgisayarınıza özgürce indirerek dinleyebilirsiniz. Bu tarz müziğe yabancı olan okuyucularımız için bir kaç öneri de bulunayım. Eminim ki bir çok insan web sitesine göz atacaktır. Bu tarz albümleri dinlerken herhangi bir beklenti içine girmeyin. Müthiş bir birliktelik, müthiş bir solo duymaya çalışmayın. Gözlerinizi kapatın ve müziğin sizi bir yerlere götürmesini bekleyin.

Ne alaka diyeceksiniz ama zihninizi özgür bırakın. Bakalım siz neler düşünecek, neler hayal edeceksiniz.

Sizlere bahsetmek istediğim ikinci mini albüm “Fragments” adını taşıyor. Emir Emre’nin kendi bestelerini içeren albüm toplam 5 şarkıda oluşuyor. Şarkılar Emre’nin gitarının elektronik öğelerle zenginleştirilmesi, çeşitli efektler ve bilgisayar bölümleriyle desteklenmesi ile oluşturulmuş. “Boğaz 953” isimli şarkıda Ertan Şahin destek vermiş. Bu şarkı pek güzel olmuş. Şarkılar şaşırtıcı derece de uzun ve karmaşık yapıdalar. Açıkçası ben çok beğendim. Yine zihninizi serbest bırakabileceğiniz yapıdalar. Siz ne anlatmasını istiyorsanız şarkılar onu anlatıyor.

Siz bu satırları okurken Ömer Sarıgedik’in “Anomali” albümü bilgisayarıma iniyordu. Bu albümle alakalı düşüncelerimi de kendi bloğumda yayınlarım yakın zamanda. Ayrıca çok yakında Eray Düzgünsoy’ün “Works” ismini verdiği albümü yine Müzik Hayvanı üzerinden meraklıların beğenisine sunulacak. Eğer albümleri beğenirseniz web adreslerini sık kullanılanlarınıza atmanızı öneririm. Önyargılarınızdan sıyrılıp aşağıdaki linkleri kullanarak Müzik Hayvanı web sitesine doğru yol almanızı tavsiye ederim...

Müzik Hayvanı
Web sitesi: www.muzikhayvani.com
Blog: http://muzikhayvani.wordpress.com

not: Resim 1 ve 2'deki çalışmalar sırasında çekilmiş fotoğraflar ve yayınlanan albümlerin kapakları Müzik Hayvanı web sitesinden alındı.

Gil Scott-Heron Vefat Etti



Gilbert Scott-Heron veya bizim tanıdığımız ismiyle Gil Scott-Heron (1 Nisan 1949 – 27 Mayıs 2011) vefat etti. Onu müzisyen olarak tanıyor olsam da şair, yazar ve/veya konuşmacı olarak da tanıyıp sevenler vardır. Onun müzik yolculuğu caz, blues ve soul müziğin bir karışımıdır. Müziğini sözlerle desteklemesi onun en önemli özelliklerindendir. Sözler genelde sosyal olaylar ve dolayısıyla politik bir içeriğe daha doğrusu karşıtlığa sahiptir. Vokal tekniği son derece kendisine özgüdür. Bunun en önemli sebebi bir şeyler söylemek, anlatmak istemesinden kaynaklanır. Bazen konuşur gibi anlatır şarkılarını, bazen sözleri bir şiir gibi okur, bazen de öylesine hızlaca bir şeyleri anlatmanın derdine düşer ki, benim gibi zayıf İngilizcesi olanlar ortada dönüp dolaşan konuyu anlamakta zorlanır. CD veya plak kapakçığının yardımına başvurur.

Gil Scott-Heron'un müziğinden bahsettiğimizde ismini mutlaka anmamız gereken bir isim var; Brian Jackson. 1970'lerde üniversite sırasında tanışan iki önemli isim uzun yıllar birlikte çalışırlar.

Gil Scott-Heron'un bir şeyler söylemek istediğini yazdım. Özellikle 1970'lerin sonlarında politik zenci hareketinin hız kazanmasıyla sözlerinde ve şiirlerinde önemli bir dönüşüm yaşanır. 1960'larda ve 1970'lerdeki meşhur “Black Power” hareketinden etkilenmiştir. Black Power nedir derseniz, bir nevi Amerika'da yaşayan Afrika kökenlilerin beyazlara karşı üstünlüğünü savunan siyasi görüştür. Meşhur “Black Panther” yani Siyah Panterler bu görüşün bir nevi paramiliter gücüdür. Bu görüşün müzik dünyasında özellikle de siyah müziğinde önemli etkileri olmuştur. Hatta hiç beklenmeyeceğiniz isimler bile bu görüşlere üstü kapalı da olsa destek vermiştir. (1)

Müzik tarihçilerine göre Gil Scott-Heron bir yönüyle soul müziği derinden etkilemiştir. Neo-soul denilen tür, bir yönüyle bir şeyler anlatma konusunda onun yolundan gider. Sözlerin daha önem kazandığı bu yeni soul akımı özellikle 1990'larda popülerlik kazanmış. Bu türe çok hakim olmadığımdan fazlaca yorum yapmayacağım. Gil Scott-Heron'un asıl etkilediği müzik türü hip hop'tur. Çoğu insan bu müziği dans edilen kızlardan ve spor arabalardan bahsedilen bir müzik türü olduğunu zanneder. Ancak durum pek öyle değildir. Politik söyleme sahip son derece üst düzey sözler yazan hip hop toplulukları vardır. (2) Bu toplulukların bir çoğu Gil Scott-Heron'u müziklerinin babası olarak kabul eder. (3)

Gil Scott-Heron işte bu yüzden çok önemli bir isim. O ölene kadar müzik yapmaya devam etti. Hatta 2010 yılında “I'm New Here” isimli bir de albüm yayınlamıştı. Ne diyelim toprağı bol olsun....

Gil Scott-Heron'dan sizlere dinletmek istediğim şarkı ""Me And The Devil", Yukarıda bahsettiğim 2010 albümü "I'm New Here"de yeralıyor...

(1) Temptations'ın Message From a Black Man şarkısına bir göz atabilirsiniz. Modern örnekler için meşhur Public Enemy rap grubuna ve tanınmış kötü adam Ice_T ve grubu Body Count'a da bir kulak kabartabilirsiniz. (2) Public Enemy'nin 1991: Apocalypse 91... The Enemy Strikes Black albümüne göz atarsanız dediklerimi anlayabilirsiniz. Özellikle "Lost at Birth" "Shut 'em Down" ve "A Letter to the New York Post" şarkılarına aman dikkat. (3) Bir diğer” baba” Jalaluddin Mansur Nuriddin'dir.

    Zeena Parkins ve Elektronik Karmaşa



    Geçen gün burada Ikue Mori ve Zeena Parkins'in bir canlı performans videosunu eklemiştim. Parkins'in elektrikli arp olarak nitelendirebileceğimiz enstrümanını farklı analog sintizayzırlar, osilatörler ve her türden elektronik efekt yapan cihazla desteklediğinden de bahsetmiştim. Bugün kafama nasıl cihazlar kullandığı konusu takıldı ve cevabı Parkins'in web sitesinde buldum. Ekipmanlar fotoğraflarda görülüyor ama çözebilene aşk olsun :)



    Kitty, Daisy &; Lewis - Im So Sorry (Video)



    Bir okuyucum üç kardeşten oluşan Kitty, Daisy & Lewis topluluğundan bahsetmiş. Kitty Durham, Lewis Durham ve Daisy Durham'dan oluşan topluluğun "I'm So Sorry" şarkısı her şeyiyle Amy Winehose etkilerine sahip. Topluluk albümlerini ilk albümlerini 2008 yılında yayınlamış. İlginizi çekerse 2011'de bir single yayınlamışlar.  Videosunu yukarıda izleyeceğiniz "I'm So Sorry" ve "I'm Going Back" ilgi çekme olasılığı olan şarkılar.

    Peter Brötzmann Söyleşisi



    Konser öncesi ısınma turları :)

    Ikue Mori ve Zeena Parkins Canlı Performans



     Sizlerle burada Thurston Moore, Okkyung Lee ve Ikue Mori'nin çok "fena" bir canlı performans videosunu paylaşmıştım. Ikue Mori ile alakalı bazı bilgileri verdiğim linkte bulabilirsiniz. Zeena Parkins'ten kısaca bahsedeyim. Zeena Parkins pek alışkın olmadığımız bir enstürmanı (arp) son derece alışkın olmadığımız şekilde çalan bir müzisyen. Rock ve caz müzisyenleri ile işbirliği yapmış olsa da, asıl serbest doğaçlama severler tarafından takip edilen bir isim. Arbı klasik halinden farklı kullanıyor. Elektrikli arp olarak nitelendirebileceğimiz enstrümanı farklı analog sintizayzırlar, osilatörler ve her türden elektronik efekt yapan cihazla destekliyor. Ortaya çıkan ses ilginç. Birlikte çalıştığı isimler listesi uzun, Björk, John Zorn, Ikue Mori (yukarıda bir canlı performansını seyrettiniz) Anthony Braxton ve daha fazlası.

    Ayrıca benim pek tanımadığım deneysel bir çok rock grubunda da çalmış. Albümleri bazı önde gelen bağımsız plak firmalarından çıkmış, hem pahalı hemde bulması zor. Ne yazık ki :) not: Videonun çözünürlüğü düşük, perfomans ise şaşırtıcı. Gözatmakta fayda var!

    Sun Ra ve Mutluluğun Videosu



    Sun Ra'yı sevmek için bir başka sebep. Kendi kendilerine Sun Ra ve Arkestra'yı böylesine eğlenirken görmek seyredeni de mutlu ediyor. Videolar Mısır'da piramitlerde ve İtalya'nın Sardunya adasında çekilmiş.

    Billy Bang Vefat Etti



    Billy Bang (asıl adı William Vincent Walker) çok sevdiğim bir müzisyendir. Bang, 20 Eylül 1947'de doğdu ve -ne yazık ki- 11 Nisan 2011'de vefat etti. Caz dünyasındaki en aykırı kemancılardan birisi.

    Bang, maddi durumu çok iyi olmayan bir ailenin çocuğu olarak New York Bronx'ta büyüdü. Erken yaşta özel bir müzik okuluna gitti. Harlem'deki hocalar okulda, çocukları boyutlarına göre enstrümanlara yöneltirler. Bang için ilk tercihleri keman olur. Bu dönemlerde arkadaşları Bang'e bir mahlas bulurlar; o dönemin önemli çizgi dizi kahramanlarından "Billy Bang"

    Bang ilerleyen yıllarda Massachusetts kentinde daha ileri eğitim veren okula başladı. Ancak okulda müzik eğitimi olmadığı için ayrılır. Okul yıllarında ırkçılık ile tanışır. O dönemler demokrasi beşiği zannettiğimiz Amerika'da ırkçılık hala devam ediyordu. Bang bir süre sonra farklı bir kentin sosyal yaşamından yorulup doğduğu ve kendisini mutlu hissettiği New York'a döner. Bu arada Amerika bir yandan Vietnam ile uğraşmaya başlamıştır. Asker ihtiyacı, ırkçılığın önüne geçmeye başlar. Bang daha 18 yaşında orduya katılmak zorunda kalır. 6 aylık temel askeri eğitim ve bunun üzerine 2 haftalık orman savaşı eğitiminin ardından savaşa katılır.

    Bang savaşın ardından hayata adapte olmaya çalışır. Hukuk konusunda eğitim alır ve politik olarak aktif bir insan haline gelir. Aslında bu dönemlerde Bang'in biraz karanlık işlere girdiğini söyleyebilmek mümkün. Bang'in müzik kariyerinden bahsedersek savaş sonrası Sun Ra Arkestra'dan başlamak gerekir. Arkasından 1977 yılında gitarist James Emery ve basçı John Lindberg ile birlikte String Trio of New York'u kurar. Sonraki yıllarda Kahil El'Zabar, World Saxophone Quartet, Charles Tyler gibi isimlerle albümler yapar ancak en kayda değer albümleri bence kendi topluluklarıyla yaptıklardır. Bu arada Vietnam savaşındaki deneyimleri anlattığı iki albümünü savaşın ardından 2000'li yıllarda yayınlamıştır (1)

    Mekanı cennet olsun. Aşağıda 2000'li yıllardan bir Bang performansı var. Bang'e trompette Ahmed Abdullah, tenor saksafonda Frank Lowe, basta William Parke ve davulda Abbey Rader eşlik ediyor.

    (1)(2001 yılında Vietnam: The Aftermath ve 2005 yılında Vietnam: Reflections) Bu albümlerde kayıtlara katılan müzisyenler savaş gazisiydi ve hatta Vietman'lı müzisyenlerde vardı. Fotoğraf: Daniel Theunynck .

    Joe Morello Anısına


    İsmi Dave Brubeck ile özdeşleşmiş caz davulcusu Joe Morello 83 yaşında vefat etti. Bugün kendisini anmak için 3 video eklemek istiyorum. İlk videomuz caz marşı "Take Five" ikinci videomuz "Rondo à la Turk" ki son derece ilginç hatta absürd bir videosu var. Son olarak ise Joe Morello'dan bir davul solosu. Mekanı cennet olsun.

    Bir Yıldız Daha Kaydı; Gary Moore 1952 - 2011


    Bir yıldız daha kaydı. 2011 pek hoş başlamadı. 4 Nisan 1952'de doğan Kuzey Irlandalı gitar ustası Gary Moore, 6 Şubat 2011'de vefat etti.1960'larda başlayan müzik kariyeri boyunca öylesine isimlerle birlikte çalma fırsatı buldu ki.

    Okul günlerinde Phil Lynott ve Brian Downey gibi isimlerle çalmaya başlayan Moore'un asıl yükselişi İrlandalı rock topluluğu Thin Lizzy ile çalmasıdır. Bir çok insan Moore'un farklı dönemlerinden bahseder ve sever. Eh bu gayet normal  rock, jazz, blues, country, electric blues, hard rock ve heavy metal el attığı müzik tarzları. Solo kariyerinin yanında B.B. King, Albert King, Colosseum II, Greg Lake ve Skid Row (1) gibi döneminin önemli müzisyenleri ve toplulukları ile harika albümler yapmıştır. Bana sorarsanız en keyifli albümleri Colosseum II albümleri. Colosseum II ilk oluşumun küllerinden yeniden doğmuştu. Biliyorsunuz Moore'un yanında Don Airey, John Mole ve Jon Hiseman topluluğun temel taşları. Göz atmak gerekirse Colosseum II albümleri şunlar;

    -Strange New Flesh (1976)

    -Electric Savage (1977)

    -War Dance (1977)

    Moore, Belfast'ta doğmuş. Erken yaşta gitar ile tanışmış. 8 yaşında akustik gitar çalmaya başlayan Moore, 14 yaşında ise ilk elektro gitarını edinmiş. Bu arada Moore aslında solak ama sağ gitarlar daha çok bulunduğundan ve sol gitarlara göre genelde ucuz olduğundan büyük ihtimal sağ gitar çalmaya başlamış. 1968 yılında 16 yaşındayken Dublin'e taşınmış. Bu dönemde Albert King, Elvis Presley ve Beatles plakları dinlerken Jimi Hendrix ve John Mayall's Bluesbreakers'ı canlı seyredince özellikle blues-rock tarzlarına yönelmeye başlamış. Sonrasını zaten hepimiz biliyoruz. Onlarca albüm... Bir çok başarılı performans.

    Moore dendiğinde ilk aklımıza gelen şeylerden bir tanesi de, Gibson Les Paul gitarları. İlk kez 1959 yılında Gibson ile tanışan Moore, öldüğü güne kadar ağırlıklı olarak Gibson gitarları kullandı. Yukarıda gördüğünüz gitar Gibson'ın usta gitarist için tasarladığı Gary Moore BFG Signature modeli. Bu arada bir çok kullanıcı Gibson sayfalarında Moore'un ölümünün ardından 1 gün geçmesine rağmen bir başsağlığı mesajı bulunmamasını ciddi şekilde protesto ediyorlar. Buna karşılık müzisyenin kullandığı bir diğer önemli marka olan Marshall daha ilk saatlerde bir başsağlığı yayınlamıştı. (2)

    Bir müzisyeni anmanın en iyi yolunun arkasından methiyeler düzmek yerine onun müziğini dinlemek olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden ülkemizde hala çok sevilen Moore'un 1990 yılı albümü "Still Got the Blues"a ismini veren parçanın videosunu eklemek istiyorum.<

    Bu albümden benim daha fazla sevdiğim bir parça olan "Oh Pretty Woman"ın videosunu da bonus olarak ekleyeyim. Blues devi Albert King (3) de videoda bizzat görünüyor. Toprağı bol olsun. Müziği ile Gary Moore her zaman anımsayacağız! (1) Bu Skid Row meşhur Amerikalı Glam topluluğu değil. Sadece isim benzerliği :) (2) Bu satırları okuduğunuz sırada bir yazı yayınlandı ancak Moore severlerin tepkisi sanırım bir süre daha devam eder. (3) Albert King (1923 – 1992) B. B. King ve Freddie King ile birlikte üç önemli elektrik blues gitaristen bir tanesi olarak tanınır. Rahmetlinin sol Gibson Flying V gitarının da büyük fanıyım. Genelde hard rock ve heavy metal topluluklarının gözdesi olan bu gitar, Albert King'in eline çok çok yakışıyor.

    Magma - Üdü Wüdü LP


    Magma, herhalde Fransız progresif rock toplulukları içerisinde en önemli olanlardan bir tanesidir, hatta belki de en önemlisidir. 1969 yılında kurulan topluluğun kurucusu ve topluluğun beyni Christian Vander'dir. Vander, aslında klasik müzik eğitimi almış bir müzisyen olmasına rağmen, daha çok caz müzikten etkilenmiş. Bu arada Vander, ünlü Fransız piyanist Maurice Vander'in üvey oğlu ve soy ismi ondan geliyor. Vander, genç yaşlarında kafasını gelecek ile bozuyor ve kafasındaki anlatmak için yöntemler arıyor. Ancak kullandığı araç sadece müzik değil.

    Bunun için sanal bir evren tasarlamaya başlıyor. Örneğin Lovecraft veya Tolkien gibi. Ben şahsen bu konsepti çok severim ve Lovecraft evreninin özellikle fanatiğiyim diyebilirim. Tabii ki Vander'in yaklaşımı ne Tolien kadar edebi, ne de Lovecrat gibi karmaşık. Hoş tabii ki, Magma yolundan giden sanal evreni son derece genişlettiler bu da bir gerçek.

    Vander'in fantazyalarının temelinde, Kobaïa gezegeni var. Gezegenleri yok olan halkın diğer dünyalara yolculukları müziğin temelini oluşturuyor. Tabi Kobaïa'lılar dünyaya yola çıktıklarında insanlarla ve kendi aralarında sorunlar yaşıyorlar ve bu hikayeye giriş 1970 yılında yayınlanan Magma albümünde anlatılıyor. Bu albüm daha sonra Kobaïa olarak yeniden basıldı. Vander, bu hikayeyi daha ilgi çekici kılmak için Kobaïan (Kobaïa'ca diyelim) adında bir dil yaratıyor. Büyük ölçüde Almanca ve Slav dillerinden örnek alınarak ortaya çıkan dilde, müzikal bakış açısından bazı yapı değişiklikleri de yapılmış. Şu an itibarı ile bu dili kullanarak müzik yapan topluluklarında katkıları ile bir dil olmak aşamalarında büyük adımlar atılmış. Mantık, kelime kelime anlatmak yerine Japonca gibi dillerde olduğu gibi belli kelime -hatta heceler- ile bir duygu hali veya düşüncenin anlatılması esasına dayanıyor. Oturup Kobaïa'ca üzerinde araştırmalar yapan delilerde yok değil.

    Magma'nın müziğinde vokal bölümlerindeki birinci etki Carl Orff. Özellikle 1973 yılı albümleri "Mekanïk Destruktïw Kommandöh"de kullanılan vokal tarzı ile Magma'nın  ilerleyen albümlerindeki vokal sistemi oturtulur. Orff haricinde "Béla Bartók" ve "Igor Stravinsky" etkilerinden söz etmek mümkün. Ancak asıl etkilenme caz müziğinin önemli ismi John Coltrane'dir. Hatta bazı albümlerde ona atıflara da rastlamak mümkündür. (1)


    eBay'den denk gelip aldığım 1976 Tomato baskısı. Normalde 40 Euro civarlarına satılan plağı 6 Euro gibi bir fiyata almak çok önemli bir şans oldu. Allah satıcıdan razı olsun

    Gelelim üdü Wüdü albümüne. 1976 yılında yayınlanan albüm bir şekilde basçı Jannick Top'un solo projesi gibi görülebilir. Zaman açısından albümün büyük bölümünü Top'un besteleri kaplar. Özellikle plağın ikinci yüzünü kaplayan "De Futura"ya göz atarsak bu durumu daha iyi anlarız. Albümün şarkı listesi şu şekilde;

    A Yüzü
    1. "Üdü Wüdü" – 4:10 (Christian Vander)
    2. "Weidorje" – 4:30 (Bernard Paganotti; Klaus Blasquiz)
    3. "Troller Tanz (Ghost Dance)" – 3:40 (C. Vander)
    4. "Soleil d'Ork (Ork' Sun)" – 3:50 (Jannick Top)
    5. "Zombies (Ghost Dance)" – 4:10 (C. Vander) (2)

    B Yüzü
    1. "De Futura" – 18:00 (J. Top)
    Meraklısına küçük bir note, Seventh Records tarafından yayınlanan Üdü Wüdü CD baskısında "Ëmëhntëht-Rê" albümünden bir ön izleme de eklenmişti. Özellikle Studio Zünd içeriğinde böyle sürprizlere denk gelmek mümkün.

    Şimdiye kadar basılan Üdü Wüdü plaklarının ayrıntılarını sıralamak gerekirse; (Basan plak şirketi - kod - ülke ve baskı yılı)

    - RCA FPL1-7332 İngiltere 1976
    - Utopia/RCA FL 11730, BUL 1-1730 Almanya 1976
    - Tomato 9239-6001 Kanada 1976
    - Utopia/RCA BUL 1-1730 Fransa 1976
    - Decal LIK 18 UK 1988 Yeniden Baskı
    - Tomato TOM-6001 Amerika Baskı Yılı 1976

    Albümden bilgilere bir göz atmak gerekirse; ekip; Christian Vander davul, piyano, klayve, perküsyonlar. Jannick Top - bas, üflemeli aranjmanları, vokal ve sintisayzırlar (3) Klaus Blasquiz, vokal, perküsyon. Alain Hatot - saksafon, flüt. Patrick Gauthier - piyano, sintisayzırlar. Bernard Paganotti - bas, vokal. Stella Vander (4) - vokaller. Lisa, Lucille Cullaz ve Catherine Szpira vokaller.

    Peki bu albümün bende takıntı olmasının sebebi nedir sorunun cevabını gelirsek. Albümdeki iki şarkı bu noktada ön plana çıkıyor, "Soleil d'Ork" ve "De Futura" De Futura gerçekten önemli bir nokta. Müzik eleştirmeleri tarafından progresif rock ile Zeuhl müzik arasında kurulan önemli bir köprü olmasının yanında bana göre özellikle 1980'lerde ortaya çıkan "Heavy Metal" müzik alt türleri içinde önemli bir yapıtaşı. Hatta çok daha ekstrem müziklere  açılan çok mühim bir kapı olarak addetmek mümkün.


    İkinci ilginç konu, olaya hakim gözlerin kapakta görebilecekleri. Yukarıda ayrıntısını gördüğünüz kapakta normal koşullarda melek ve şeytan var diyebilirsiniz. Ancak resmedilenin klasik bir şeytan figürü değil Baphomet olduğunu, çizimin Eliphas Lévi orijinal çizimine asıl alınarak yapıldığını ve "Solve et Coagula" düsturunu simgeleyen el işaretlerinin unutulmamış olmaması meraklı gözlerden kaçmıyor. Magma'nın müziğine dikkatlice baktığınızda "Hermetik Altın Şafak" etkilerini de görebilmek mümkün.

    Aşağıdaki videoda "De Futura"nın 1977 yılında Fransız devlet televizyonunda canlı çalınan müthiş bir versiyonunu seyredebilirsiniz.

    (1) Örneğin 1974 yılı albümü Köhntarkösz'de "Coltrane Sündïa" şarkısı gibi (2) Magma bu albümden "Zombies" ile Attahk albümünden "Rinde" karışımından "Ëmëhntëhtt-Rê" albümünde bir kompozisyona yer verilmiş. (3) Synthesiser'ın Türkçesini yazınca çok acayip oluyor. (4) Tahmin edebileceğiniz gibi Christian Vander'in eşi.

    Naked City - Thrash Jazz Assassin



    Yukarıdaki şarkı John Zorn'un Naked City topluluğunun 1989 yılı Torture Garden albümünden Orijinal albümdeki vokaller Yamatsuka Eye tarafından yapılmış. Buradakileri de...

    Son House - Father Of The Delta Blues: The Complete 1965 Session Plak


    Bundan seneler önce Bruno Manusso'ya yaptığım bir ziyaret sırasında dinlemiştim bu plağı. Aklıma kazındı ama almak bir türlü nasip olmadı. Nedense iki ve daha fazlası plaktan oluşan plakları alırken hep aklıma 2 tane albüm alabileceğim geliyor ve alışveriş sepetime başka albümler doluyor. Son aylarda albüme "aş erince" ve hazır Pure Pleasure plakları ülkemizde bol bol bulunuyor iken, albümü edinmeye karar verdim. Pek iyi yaptım, çok mutluyum!!

    Eddie James "Son" House, Jr. 20 yüzyılın başlarında, 1902 yılında doğmuş, 1988'de ölmüş. 3 kardeşin ortancası olarak Mississippi Riverton'da doğmuş. 7-8 yaşlarında anne ve babası ayrılınca Tallulah isimli bir kasabaya taşınmışlar. Genç yaşlarında Son House, Baptist kilisesinde vaiz olmaya karar vermiş ve 15 yaşında vaiz kariyerine başlamış. 20'li yaşlarında ise gitar ile ilgilenmeye başlamış. O yıllarda kilise'nin blues müzikle pek anlaşamadığını biliyoruz. Hal böyle olunca House doğduğu topraklara geri dönmüş. Bu dönemlerde özellikle  Willie Wilson şarkılarından etkilenmiş. 1940'lara kadar Charley Patton, Willie Brown, Robert Johnson ve Fiddlin’ Joe Martin gibi isimlerle müzik yapma fırsatı bulmuş.

    Son house'ın hayatının dönüm noktası muhtemelen 1928 ve 1929 yılları. Bu dönemde adam öldürmekten hapis yatıyor. Ancak "nefsi müdafaa" olduğundan çok uzun zaman hapis yatmamış. Yazılan çizilene göre ölümle sonuçlanan çatışmada House'da ayağından yaralanmış. Mahkeme 15 yıl hapis cezası veriyor ancak olayın nefsi müdafaa olması sebebi ile cezası azalıyor. Ne kadar garip bir yaşam öyküsü...

    Son House'ın bilinen ilk kayıtlarını 1930'larda Paramount Records için yapmış. 1940'ların başında ise Amerikan Kongre Kütüphanesi için yapılan kayıtlarda görüyoruz ismini. Ünlü folklör uzmanı ve etnik müzikolojist "Alan Lomax" Mississippi havzasında binlerce kilometre yol yapıp, bu bölgedeki bir çok yerel müzisyenin kayıtlarını yapmış. Anlayacağınız Lomax, Amerikan müziği için çok çok önemli bir isim. Bu arada Amerikan müziği konusunda, Kongre Kütüphanesinin inanılmaz bir arşivi var. Bu tarihlerin ardından House ortadan kayboluyor.

    1960'larda blues müziğin yeniden popüler olmasıyla Nick Perls (1), Dick Waterman  (2) ve Phil Spiro, Mississippi bölgesinde Son House'u arıyorlar. Onu bulmak 4 sene sürdü. House, 1964'de Mississippi yerine New York kentinde bulunuyor. House, bir çok blues müzisyeni gibi 1950'leri başka işlerde çalışarak geçinmeye çalışmış. Bu yıllarda blues müziği para etmiyormuş. garip değil mi?


    Pure Pleasure, arka kapağı da faydalı bir sürü not ile doldurmuş. Kapak kalitesi birinci sınıf

    House, bulunur bulunmaz kayıtlara ve konserlere başlar. 1964'de ayağının tozuyla Newport Folk Festival 'ini sallar, arkasından New York Folk Festival'ini ve 1967'lerde Avrupa'yı. 1970'ler ise festivalden, konsere koşturur. Hatta Montreux Jazz Festival'ine bile katılır. 1974'de ise tekrar emekli olur. Bu kez para kazanamamaktan değil, hastalıktan. 1988'de de vefat eder..
    Gelelim albüme, ilk önce şarkı listesi;

    A Yüzü
    Death Letter Blues
    Pearline/ Louise McGhee
    JohnThe Revelator
    Empire State Express

    B Yüzü
    Preachin' Blues
    Grinnin' In Your face
    Sundown
    Levee Camp Moan

    C Yüzü
    Death Letter Blues (alternate take)
    Levee Camp Moan (alternate take )
    Grinnin' In Your Face (alternate take )
    John The Revelator (alternate take )
    Preachin' Blues (alternate take )
    President Kennedy

    D Yüzü
    A Down The Staff
    Motherless Children
    Yonder Comes My Mother
    Shake It and Break It
    Pony Blues
    Downhearted Blues


    İç kapakta ayrıntılı notlar yer alıyor ve kolay okunuyor. Plakları sevmemizin bir diğer sebebi de bu

    Albüm 12 ila 14 Nisan 1965 tarihinde Columbia plak şirketinin New York'da bulunan stürdylarında kaydedilir.  City studios.Albümde seslendirilen şarkıların bir çoğu House tarafından kariyeri boyunca doldurulan 78'liklerden seçilir. Seçki, neredeyse tüm önemli House şarkılarını içermesi açısından zaten ilgiyi hak ediyor. Ancak şarkılardaki Son House performansı çok önemli. Öylesine bir kayıt performansı gösteriyor ki, etkilenmemek imkansız. Bazı şarkılarda 1960'larda blues'un yeniden keşfedilmesi akımında başı geçen topluluklardan Canned Heat'ten Alan Wilson'da, House'a eşlik ediyor. Wilson, müzisyenliğinin yanında müzik araştırmaları ile tanınan bir isim. Bazı şarkılarda gitarı, bazı şarkılarda armonikası ile Son House'a eşlik ediyor. Gitarla eşlik ettiği parçalar, Empire State Express, Yonder Comes My Mother, armonika ile eşlik ettikleri ise, Levee Camp Moan.Orijinal kayıtlar ise John Hammond ve Frank Driggs tarafından yapılmış.

    Plağın en önemli özelliği C ve D yüzlerindeki şarkıların (alternatif çalımlar) ilk kez plak üzerinde meraklılara sunulması. Pure Pleasure baskısı plak, verilen her kuruşa değer.  Açılır kapak son derece sağlam ve çok faydalı notlar içeriyor. Blues severlerin müthiş keyif alacağına eminim. Aşağıda 1967 yılından bir Son House performansı videosu var. Şarkının ismi Death Letter Blues. İyi seyirler.

    (1) Nick Perls, blues konusunda yayın yapan Yazoo Records and Blue Goose Record firmalarının sahibi. (2) Dick Waterman Amerikalı yazar. 1960'larda blues kayıtları da yapmıştır.

    Thurston Moore, Okkyung Lee ve Ikue Mori Canlı Performans

    Geçtiğimiz günlerde bir müzik topluluğu ile alakalı araştırma yaparken, Youtube'da aşağıya eklemiş olduğum Thurston Moore, Okkyung Lee ve Ikue Mori'den oluşan trio'nun canlı bir performansını buldum. El altında bulunsun diyerek bloğuma ekleyeyim dedim. Videonun play tuşuna basmadan önce aşağıdaki yazıyı okumanızı öneririm. Çoğu bünyenin kaldırmayacağı bir müzik tarzı çünkü.

    İlk önce müzisyenlere bir göz atalım,Thurston Joseph Moore (1958 - yaşıyor) Amerikalı müzisyenin adı aslında Sonic Youth ile birlikte anılıyor. Bu durum çok normal, çünkü toplulukta şarkı sözleri, tüm vokaller ve gitarların arkasındaki isim Thurston Moore. Sonic Youth'daki müzik hayatının dışında özellikle deneysel çalışmalar da yapan müzisyenin 2006 yılında yayınlanan Flipped Out Bride, 2007 yılında yayınlanan Black Weeds - White Death (Sadece kaset formatında), 2008 yılında yayınlanan Sensitive-Lethal ve yine 2008 yılında  yayınlanan Blindfold (Sadece kaset formatında 200 adet limitli) gibi albümleri de var. Bunların yanında Stereo Mecmuası müzik özel sayılarında yer verdiğimiz Glenn Branca'nın özellikle 1980 başı projelerinde de yer almış (Lesson No. 1,  Symphony no. 1, 2 ve 3)

    Okkyung Lee ise Koreli bir çellist. Müzik eğitimini Kore'de tamamlayan müzisyen daha sonra Amerika'ya taşınmış ve emprovize müzik camiasında tanınır hale gelmiş. Naked City topluluğu ile alakalı araştırma yaparken Tzadik plak şirketine yaptığı albümlere denk gelmiştim. Bu arada 2009 yılında  Peter Evans ve Steve Beresford ile birlikte 2009 yılında yayınladığı "Check for Monsters" albümünün son derece iyi eleştirileri var. Albüm şu an elimde yok ama edinince bir şeyler karalamaya çalışırım.

    Ikue Mori ise Japonya'da doğup Amerika'ya taşınan bir müzisyen. New York punk arenasında davulcu olarak boy gösteriyor. Gitarist Arto Lindsay ve klavyeci Robin Crutchfield ile beraber DNA topluluğunda müzik yapıyor. New York'ta 1970'lerin ortasında ortaya çıkan "No Wave" akımının etkisinde müzik yapan DNA'da amaç enstrümanları klasik tarzında çok dışında kullanarak farklı bir sound yaratmak. İşin acayip tarafı  hiç bir müzik eğitimi almamış olmasına rağmen Ikue Mori davulculuk konusunda büyük övgüler alıyor hatta ritm duygusunu çok önemli caz müzisyenleri ile kıyaslayanlar oluyor. DNA dağıldıktan sonra asla davul açlmıyor ve özellikle drum machine ve bilgisayar yardımı ile garip ritmler ve robotik efeklerle davulvari bir etki yaratıyor. 1990'lara gelindiğinde kendisi gibi Japon Kato Hideki (Ground Zero topluluğundan) ve Fred Frith (Stereo Mecmuası ve kendi bloğumda sık sık bahsettiğim Henry Cow topluluğundan) ile birlikte Death Ambient'ı kuruyor. Bu arada Ikue Mori'yi John Zorn'un Electric Masada'sından hatırlayan okuyucularım olabilir.

    Aşağıda 2009 yılında Thurston Moore, Okkyung Lee ve Ikue Mori üçlüsünün deneysel dolayıyla emprovize bir canlı performansı var.

    Yakaza Ensemble Ulular Meclisi Video

    Geçtiğimiz haftalarda Yakaza Ensemble'ın A'mâk-ı Hayâl albümünden, albümün esinlendiği aynı adlı kitabın yazarı Ahmed Hilmi'den uzun uzun -hatta bayağı bir uzun şekilde- bahsetmiştim. Albümü dinleyen hemen herkes albümü çok beğenmiş. Çeşitli mekanlara giderken albümü yanımda götürünce, insanlar albümün kimin olduğunu soruyorlar ve bir çoğu da daha sonra satın alıyor. Aslına bakarsanız tüm dünyada plak şirketlerinin sorunu bu. Mainstream müzik basanlardan bahsetmiyorum, müziğin farklı ve genel kitlere uzak olan alanlarında gezinenlerden bahsediyorum. Meraklılarla bu albümlerin buluşması çok kolay olmuyor. Bende Stereo Mecmuası'nın bana ayrılmış bu bölümünde mümkün olduğunca bu albümleri okuyucularıma tanıtmaya çalışıyorum.

    Bir okuyucum, bana vimeo sitesinde Yakaza Ensemble'ın "Ulular Meclisi" adllı şarkısının bir videosu olduğunu bildirdi. Sayfalarıma hemen ekleyeyim dedim. Albümle ilgili kaleme almış olduğum yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Albümle ilgili yorumlarınızı forumlarımız vasıtası ile veya aşağıda bulunan yorum gönder ile bana da ulaştırabilirsiniz. İyi seyirler;

    Emirhan Tuğa & Yuka Tada Klarnet ve Piyano İçin Sonat Video

    Emirhan Tuğa ile Yuka Tada ikilisinin Ayışığı (Moonlight) albümünden burada bahsetmiştim. Emirhan Tuğa'nın sitesinde Vimeo'ya eklenmiş videoları buldum, hemen bir tanesini ekleyeyim dedim. Yazıda bahsettiğim albümün son parçası olan Fransız besteci Francis Poulenc'in Klarnet ve Piyano için sonat'ının (OP.184) canlı performansı yukarıda. İyi seyirler...

    Peter Brötzmann'dan Canlı Bir Performans

    Geçtiğimiz Müzik özel sayısında Peter Brötzmann Octet'in "Machine Gun Sesssion" albümünden bahsetmiştim. Artık albümün türüne ne denir bilemiyorum ama albümü bir şekilde edinen bir kaç okuyucumuz kulaklarımı biraz çınlattı doğrusu. Türünün muhtemelen o yıllardaki en uç örneklerinden olan bu albüm ve benzerlerini zaman zaman sayfalarıma konuk ediyorum. Ancak Stereo Mecmuası'nda yazılara video ekleyemediğimiz için bazı karışıklıklar oluyor doğrusu. Bu yüzden blog yazılarıma video eklemeye çalışıyorum. Efendim neyse, aşağıda Peter Brötzmann'ın Polonya Varşova kentindeki bir performansının videosu var. Video'daki ekipte Brötzmann dışında piyanoda Alexander von Schlippenbach, basta Peter Kowald ve davulda Paul Lovens var.

    Bu arada Alexander von Schlippenbach'ın FMP'den (Free Music Production) 1972'de yayınlanmış Pakistani Pomade, (FMP 110) albümünü arıyorum.