Micro Seiki Coşkusu!
Sizlere geçtiğimiz haftalarda ya bloğumda yada Stereo Mecmuası forumlarında bazı Micro Seiki ürünlerini kurcalayacağımdan bahsetmiştim. Aslında Micro Seiki'lerin yanında bayağı bir şeyler kurcaladım ama ilk önce meraklısına hitap edecek Micro Seiki fotoğraflarını paylaşayım ve bir kaç kelam edeyim dedim...
Fotoğrafları dikkatlice inceleyen okuyucularım, ortalıkta bir yanlışlık olduğunu düşünebilirler. Pikap üzerinde Luxman PD-441 yazıyor olsa da, pikap aslında bir Micro Seiki alamet-i farikası. Pikaplara biraz ilgisi olanlar aslında pikapların tarihçesine biraz ilgisi olanlar Japonların efsanevi firması Micro Seiki'nin bir çok efsanevi Japon pikabında parmağı olduğunu bilirler. 1978 ile 1980'li yıllarda üretilen Luxman PD-441'in bir de büyük kardeşi var; Luxman PD 444. Bu pikabın en önemli farklılığı ikinci kol takılabilmesi için pikabın yatay ekseninin bayağı büyütülmüş olması... Sevgili Aytaç Ünal'ın sahip olduğu pikap, 30'lu yaşlarında olmasına rağmen mükemmele yakın durumda..
Analog sistemin asıl ilgi çekici bileşeni fotoğraflarını gördüğünüz Micro Seiki MA-505 kol. Bu kol zamanının çok ötesinde bir zihniyetin ürünü bence. Hassasiyet neredeyse mükemmel, işçilik birinci sınıf, performans ise zamana meydan okuyan cinsten. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? Aslında daha fazlasını bile söyleyebilirim. Kol için özel Micro Seiki headshell'inde bulunduğu bir dizi yedek parça Japonya'dan getirilmiş ve ortaya ağzımı sulandıran bir görüntü çıkmış. Kol üzerine Goldenote Babele iğneyi geçici olarak takıp bayağı bir plak dinledik. Dinleti ile ilgili şimdilik yazmayacağım. Tüm sistemin fotoğrafları ile birlikte yayınlayacağım..
Şimdilik analog setup'ın fotoğraflarını yayınlayayım.. Aşağıdaki fotoğraflara tıklayınca büyüyorlar...
Bu yazıyı bitirmek için söyleyebileceğim tek şey; "adamlar yapmış be"
Palmer 3 Pikap
Geçenlerde hiç duymadığım bir pikap üreticisinin ürünlerini görünce biraz araştırayım dedim. İskoçya kökenli bir tasarımcının ürettiği Palmer pikapları kendisine özgü bir kullanıcı kitlesine sahip. Yüksek ahşap işçiliği ile dikkat çeken pikaplar son derece şık. Teknik olarak olağanüstü gözükmeseler de, ilginç oldukları da kesin. Firmanın model:3 ve model:2.5 kodlarına sahip iki ürünü var. Burada gördükleriniz model:3'ün fotoğrafları...
Tim Berne, Jim Black, Nels Cline - The Veil CD
New York avant jazz sahnesinin üç önemli figürü Jim Black, Nels Cline ve Tim Berne bir arada. Bu üç önemli müzisyen birlikte BB&C trio'sunu oluşturmuşlar. Tahmin edebileceğiniz gibi ortaya çıkan iş son derece ilginç. Saksafon başta olmak üzere üflemelilerde Tim Berne, elektrik gitarda Nels Cline, davulda ve bilgisayar efektlerinde Tim Berne aslında bilindik isimler. Onları çok farklı projelerden tanıyor olabilirsiniz. Deneysel rock, progressive, caz hatta heavy metal dinleyicileri bu isimlerle denk gelmiş olabilirler. Bu üçlünün debut albümü bazı yorumcular tarafından kakafoni olarak tanımlanmış ancak farklı tarz bir kakafoni. Ancak bu yorumcuların halt ettiğini söylemem mümkün.
Albüm elime geçtiğinde -ki burada Yeşim Hanım'a bir selam göndermek farz- dinlenecekler bölümüne koydum. İlk adımda BB&C ismi bende pek bir şey ifade etmedi. İlerleyen günlerde dinlenecekler bölümünden albümler seçerken albümün arka kapağını gördüğümde irkildim. Koskoca harflerle Jim Black, Nels Cline ve Tim Berne isimlerini görünce albüm hızlı şekilde CD çaların içerisine girdi.
The Veil, bu üçlünün 2011 yılı albümü. Pek bilinmedik bir plak şirketi olan Crypto Gramophone'dan yeni yayınlanan albümün yanında plak firmasının kataloğunda çok garip isimler var. Bir ara mercek altına almak lazım. Neyse gelelim süperstar üçlümüze.
Albüm "Railroaded" şarkısı ile fırtına gibi açılıyor. Bu noktada her üç müzisyenin geçmişte kurdukları veya parçası oldukları son derece az bilinir topluluklar insanın aklına geliyor hemen. Özellikle Nels Cline'In gitar tonları ölümcül. Aslında Wilco topluluğunun kurucularından olan Cline'ın çok enteresan projelerde de parmağı olduğundan deneysel hemen her tarzda çalabilme yeteneğine sahip. Saksafoncu Tim Berne ve davulcu Jim Black'in geçmişlerinde de acayip deneysel topluluklar var. Bu üçlünün bir araya gelmesiyle ortaya ne çıkar derseniz, cevabı “Railroaded” şarkısı. Çok fena!
Impairment Posse şarkısında -ki ikinci şarkı- kontrolü Tim Berne alıyor ve işler bir anda değişiyor. Albümde hemen her şarkıda saniye saniye izlenen yol değişebiliyor. Unutmadan şarkı listesini vereyim;
1. Railroaded 6:11
2. Impairment Posse 3:37
3. Momento 6:05
4. The Barbarella Syndrome 9:32
5. Dawn Of The Lawn 5:50
6. Rescue Her 8:30
7. The Veil 5:23
8. Tiny Moment Pt. I 5:01
9. Tiny Moment Pt. II 8:17
“Momento," ise ayrı bir alem bilgisayardan yükselen sıfır ve birlerden oluşan gürültü eşliğinde modifikasyona uğramış tenor saksafon karanlığın notalarını çalıyor. “The Barbarella Syndrome," ise ayrı bir alem. Arka tarafta davul inişli çıkışlı yollardayken önde gitar ve saksafon birbiri ile savaşıyor. “Rescue Her" sanki sevgili eşim için yazılmış. Albümü beraber dinleme başladığımızda bu şarkıya kadar dayanabildi. Ancak albümün asıl bombası iki bölümden oluşan iyaklaşık 14 dakikalık “Tiny Moment," Bu çok ilginç bir parça. Ritm zaman zaman durma noktasına gelse bile iyi müzisyenlerin minimal alanlarda ne kadar ilginç kompozisyonlar ortaya çıkartabildiğini gösteriyor. Nels Cline bu alanda tam anlamıyla bir uzman. Cline ile birlikte Jim McAuley ve daha sonrasında Rod Poole mikrotonal emprovizasyon denilen türde çok ilginç çalışmalar yapmışlardı. Şimdi bu alana BB&C'de el atmış görülüyor. Sonuç mükemmel...
Gelelim son sözlere, bu albüm ülkemize gelmiş durumda. Eğer yukarıda saydığım müzisyenler sizleri heyecanlandırıyorsa ne yapın edin edinin. Albüm, Equinox Müzik tarafından ülkemize getirilmiş. Aman dikkat gözden kaçmasın!
Ekonomi, Hi-fi, Müzik ve İkilemler!
Son dönemlerde hi-fi dünyasında daha doğrusu hi-fi dünyasının kullanıcıları arasında bir devinim başladı. Çevremden gördüğüm kadarı ile bu devinim biraz zorunlu. Son yıllarda özellikle kredi kartlarında isteyerek veya istemeyerek yapılan harcamaların dozajının birazcık kaçması sonucunda oluşan ekonomik darboğazlar bu hareketliliğin bir sebebi gibi gözüküyor. Bir kısım dostlarda da hobiden sıkılmışlık var.
Geçmişte, turkeyforum günlerinde bazen birbirimize girerdik. Konu hi-fi'nin ne olduğu konusuydu. Aradan geçene seneler boyunca bende bir çok şey öğrendim. Hi-fi herkes için farklı anlamlara sahip. Bazıları için müzik dinlemek için bir araç, bazıları için bir hobi, bazıları için vakit geçirmek için bir araç, bazıları için ego tatmin alanı, bazıları için sosyal statü, bazıları için ise bir oyuncak. Bunlardan hangisi doğru hangisi yanlış bilmiyorum. Aslında ortada yanlış veya doğru olan bir şey yok. Hemen her hobi gibi hi-fi'ye ne olarak bakıyorsanız sizin için anlamı odur. Öyle veya böyle hepimizi bu hobiye bağlayan bir şeyler var. Amaç ne olursa olsun. Bu sayede belki de binlerce kişi aynı konulardan bahsediyoruz.
Son ekonomik durumları göz önüne alarak birkaç tavsiyem olacak...
Ne olursa olsun arşivlerinizi elden çıkartmayın. Cihazlar gelip geçer, yarın öbür gün bir şekilde yerlerine yenileri hatta çok daha iyileri gelebilir. Ancak arşivlerinizi ilk adımda elden çıkartmayın. Özellikle plak toplayan dostlarım, son dakikaya kadar, dayanabildikleri yere kadar arşivlerini ellerinde tutsunlar. Tabii ki, gereksinimler ağır basınca arşivlerde elden çıkartılabilir ancak cihazlarınıza öncelik vermeye çalışın. Cihazların yenileri gelir, plakların yenileri gelir mi gelmez mi bilemiyorum...
Ödeyemeyeceğiniz tutarlardaki cihazlara yatırım yapmayın. Bugün forumlar, bloglar ve her türden web sitelerindeki fotoğraflara ve yazılara baktığınızda insana bir satın alma isteği geliyor. Özellikle genç okuyucularımı çok iyi anlıyorum. Ancak şu dönemde çalıştığımız işlerin, yaptığımız projelerin ve diğer ekonomik konuların hiçbir garantisi yok. Lütfen yatırımlarınızı yaparken olası bir terslik durumunda sizi zorlamayacak ekipmanlara yatırım yapın. İmkanınız yoksa high-end vesaire konularına kafayı takmayın. Karşınızdaki cihazlar dünyanın en nadir bulunan cihazları da olsa, keyfiniz yerinde olmadıktan sonra neye yararlar.
Fazla al sat yapmayın! Son yıllarda ikinci el pazarımız pek renkli. Akla hayale gelmeyecek cihazları ikinci el pazarında görebiliyoruz. Ancak son dönemlerde ikinci el pazarının genişlemesi fiyatlarda bir çok sıkıntı yarattı. Bir çok markanın ürünlerine talep yok denecek kadar az. Yani al sat ile sistem değiştirirken çok zarar etmeniz olası. İyi karar verip, iyice araştırıp yatırım yapın. Dönem al sat ile para kaybedilecek bir dönem değil. En azından şimdilik.
Alacağınız sistemi mutlaka dinleyin. Stereo Mecmuası forumlarında veya yazılarımda her zaman en iyi kararın ancak hedef cihazların dinlenerek verileceğini yazıyorum. Göreceli olarak giriş seviyesi bir sistem almaya karar verdiğinizde bile vakit ayırıp dinleti yapın. Bugün ülkemizdeki hiçbir satıcı sen ucuz bir sistem alacaksan ben sana bunu dinletmem demeyecektir. Bu kültür ülkemizde oturdu artık. Gidin alacağınız sistemi veya almayı düşündüğünüz cihazları dinleyin. Göreceli olarak ucuz bir sistem almak ayıp bir şey değil. Az veya çok biliyor olmak da ayıp değil. CD'lerinizi yanınıza alıp cihazları dinleyin. Hata yapma şansınız azalır. Hem moral hemde ekonomik olarak kayıplarınız azalır.
Son dönemlerde ikinci el pazarında bazı tatsız olaylar duyuyoruz. Özellikle ikinci el alım yapacak dostların, forumlara göz atmasını tavsiye ederim. Sıkıntılı alışverişlerle ilgili yazılan çizilenler sizlere bir fikir verebilir.
Son dönemlerde kur dengelerinde oynamalar var. Yakın gelecekte özellikle Avrupa ekonomisinin ne olacağı belli değil. Ne yapın edin yabancı paralar ile borçlanmamaya çalışın. Kendinizi hobi uğruna borç batağı içerisine sokmayın. Küçük bir müzik seti ile mutlu olabiliyorsanız veya bu dönemde mutlu olmak zorundaysanız, keyfinize bakın. Bugün hiçbir forum veya dijital platformda senin sistemin giriş seviyesi diye kimsenin yargılandığını görmedim. Az bildiği içinde.
Hepimiz bu hobiye pek bir şey bilmeden girdik ve bazı şeyleri yavaş yavaş öğrendik. Zaten aslında bu hobide çok büyük gizemler yok. Bir sistem kurup, evde mutlu olmak var. Bu yüzden kafanızdaki soruları insanlarla paylaşın. Belki düşünceleriniz değişir.
Aklıma geldikçe eklemeler yapacağım...
Henry Cow Plaklarım Tamamlanıyor
Henry Cow plaklarım yavaş yavaş tamamlanıyor. Yavaş yavaştan ziyade kağnı hızında demek daha doğru olur. Geçmiş aylarda 1974 albümü "Unrest", 1975 albümü "In Praise of Learning"i bir şekilde edinmeyi başarmıştım. Son olarak "Desperate Straights"te arşive katıldı. Aslında "In Praise of Learning" benim en sevdiğim Henry Cow albümü ancak bu üç albüm aslında birbirinden güzel. 1975'de yayınlanan iki albümde de "Slapp Happy" ekibi de var.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)