Hamileliğin ilk 3 ayı, sürecin en meşakkatli dönemi. Şimdiye kadar bazı sıkıntılardan bahsettim ancak bu defa biraz daha büyük bir sıkıntıdan bahsedeceğim. Her insanın fizyolojisi farklı olduğundan dolayı her hamilede kanama olacak diye bir şey yok. Hatta ben böyle bir şeyin olabileceğini çevremden hiç duymamıştım. Başımıza ilk kez geldiğinde ne olduğumuza şaştık.
Öncelikle sonradan öğrendiğimize göre bu kanama işi bazı hamilelerin fıtratında varmış. Eşinizin karnı büyümeye başladığında bu durum çeşitli organları etkilediğinden ve bol bol genleşme olduğundan bazen kılcal damarlar çatlayabiliyormuş. Tabii şimdi anlatıyorum da, başınıza geldiğinde ve benim gibi cahil olduğunuzda aklınızdan bambaşka şeyler geçiyor.
Her zamanki gibi bir gün geçiriyorduk. Yine hamileliğin fıtratında bulunan her dakika tuvalete gitmek olayı o gün had safhadaydı. Hamileler bol bol su içtiklerinden evde en çok kullandıkları yer tuvalet oluyor :) Eşim yine tuvalete gitti ve birkaç dakika sonra bir çığlık duydum. Seçil hüngür hüngür ağlıyordu.
Ulan ne oluyor deyip, tuvalete koştuğumda gördüğüm manzara korku filmlerinden çıkmış gibiydi. Pompalı bir tüfekle yakın mesafeden birine ateş edilmiş gibi tüm tuvalet kan içerisindeydi. Eşim olayın şokundaydı ve tek duyduğum şey, içimden "bir parça düştü" oldu.
Bazı günleriniz çok zorlu geçecek. Ayakta uyuduğunuz günler olacak. Ama her zaman güçlü olun :) |
Bir parça düştü... Bunun anlamını tüm cehaletime rağmen biliyordum veya bildiğimi zannediyordum. Allah kimsenin başına vermesin, düşüklerde vücut embriyoyu atıyor. Ben o an baba olma maceramın sona geldiğini düşündüm. Ancak düşünmek için fazla zamanınız olmuyor. Bir an önce harekete geçmek lazım. Eşimi aldım yatağa yatırdım biraz sakinleştirmeye çalıştım. İki dakikada tuvalete dalıp ortalıktaki kanı temizledim. O an manyakça bir karar verip elimi klozetin içerisine soktum. Ne ile karşılaşacaksam kendim ile karşılaşayım dedim. Elime bir pıhtı geldi. Düşük olsa elime gelecek şey belliydi. Ancak düşen sadece bu değildi. Eşofmanının içerisinde de bazı parçalar vardı. Çamaşır odasına atmıştım eşofmanı. Orada da ortalık kan gölü gibiydi. Oradaki şeyde bir pıhtı gibiydi.
Tüm bunlar olurken elimde telefon doktorumuzu aradım. Panik yapmamızı istedi, bu tarz kanamalar olabilir dedi. Hemen kadın doğum servisi olan bir hastaneye gidin dedi. Günlerden pazardı. Şimdi hızlı şekilde bir hastane bulmam gerekiyordu. Önceki deneyimlerimden hareketle acilen yola çıkmak yerine hemen telefona sarıldım ve bir kaç özel hastaneyi aradım. Hiçbirinde kadın doğum uzmanı ve ultrasonu kullanabilecek bir operatör yoktu. Sonrasında hep gittiğim devlet hastanesini aradım. Artık nasıl bir heyecanla konuşuyorsam oradaki görevli arkadaş zihnimi açtı; "abi boşuna cebelleşme. Pazar günü bir çok hastanede kadım doğum uzmanı bulmazsın ya kadın doğum hastanesine gideceksin veya üniversite hastanesine dedi.
Böyle uzun uzun anlattığıma bakmayın tüm bunlar belki de beş dakika içerisinde yaşandı. Doktorla konuştuktan sonra eşim biraz sakinleşmişti ve hemen bir taksiye atlayıp üniversite hastanesine doğru yola çıktık.
Bir kaç dakika sonra hastanedeydik. Hemen eşimi acil servise aldılar. İlk önce annenin sağlığı arkasından bebeğin sağlığı kontrol edilecek. Benim için uzun bir bekleme süresi başlamıştı.
Böyle zamanlarda yalnız olmak pek iyi bir şey değil. Bu durumda yakın bir arkadaşınızı arayın ve yardımını isteyin. Eşiniz zaten doktorların gözetiminde ama siz bir hiçliğin ortasındasınız. Ben kardeşimi aradım. Kendisi İstanbul'da yaşıyor. Atlayıp geleyim mi dedi hemen yok dedim orada dur. Telefonda konuşalım.
Böyle zamanlarda konuşmak iyi geliyor. Bir yandan da artık neye inanıyorsanız ona sığınmak. Sanırım hayatımda en çok dua okuduğum zamandı bu, dilim döndüğünce Ayetel Kürsi'den girip Fatiha'dan çıktım defalarca. Yarım saat, bir saat derken vakit geçiyor ve hava kararıyordu.
Özel hastaneler ile devlet hastaneleri arasındaki en önemli fark hasta yakınları için bilgilendirme süreci. Özel hastanelerde dakika dakika bilgilendiriliyorken, devlet hastanelerinde belirli saatlerde size bilgi veriliyor. Hemen kızıp küfretmeyin, doktorlar açısından düşünün. Yüce halkımıza laf anlatmak pek kolay değil, adamlar hastaları bırakıp, hasta yakınları ile uğraşmamak için böyle bir uygulama yapmışlar ve sonuna kadar haklılar. İlk bilgilendirme saatinde eşimin sağlığının iyi olduğunu ve kadın doğum servisine yönlendirdiklerini söylediler. Anlaşılan annenin sağlığı iyiydi inşallah bebeğin de sağlığı iyidir diyerek yeni bir bekleme süreci başladı. Neyse saatler sonra tüm kontroller yapılmış, 3 kişi evimize döndük. Tabii hastane de, özellikle de bilgilendirme sırasında bazı komediler yaşandı ama önemli değil. Üç kişi evimize dönüyoruz ya, gerisini boş ver.
Şimdi işin komik tarafına. Beni normalde kendi kanım tutardı. Zaman içerisinde biraz zorlama ile bunu aşmayı başardım ama tam olarak bu durumdan kurtulup kurtulmadığımı da bilmiyorum. Tuvaletteki manzarada normal koşullarda benim düşüp bayılmam lazım iken, bir kuvvet geldi. Artık vücut adrenalin mi bastı dersiniz, Allah yardım etti mi dersiniz, ne derseniz deyin.
Bir şekilde hızlı hareket etmek önemli. Özellikle tatil günlerinde hastane hastane dolaşmanın bir mantığı yok, ya telefon edin veya en yakın kadın doğum veya üniversite hastanesine gidin. Baktınız panik oluyorsunuz "112 " acil servisi arayın. Ayrıca doktorunuzu arayın sizi rahatlatacak ve yapılacakları söyleyecektir.
Bir gün olur da eşiniz hamileliği sırasında bir kanama yaşarsa hemen moralinizi bozmayın. Her kanama, düşük olabilir göstergesi değil. Unutmayın tüm lojistik babaların omuzlarında, hızlı şekilde hastaneye ulaşmak birinci göreviniz.
Her sıkıntı bir şekilde aşılıyor. İlk 3 ay bu tarz sıkıntılara gebe olabiliyor. Hazırlıklı olmakta fayda var...