Windows 10 Hayatımıza Girdi!


Windows 10 sonunda hayatımıza girdi. Bu süreç biraz sıkıntılı oldu bazılarımız için. Ben bayağı bir makineyi Windows 7 , 8 veya 8.1'den 10'a yükselttiğim için hem sorunsuz hemde bayağı sorunlu kurulumlar yaptım. Bazı firmalar Windows 10 yükseltme işine bayağı iyi hazırlanmışlar.

Örneğin Dell marka bilgisayarlarda neredeyse sıfır sıkıntı yaşadım ki, bu bahsettiğim cihazlardan bir tanesi daha düşük bir seri olan Insprion idi. XPS gibi serilerde hiçbir sıkıntı yaşamadım. HP tarafında ise biraz eski bir bilgisayar ile haşır neşir olduğumdan biraz sıkıntı yaşadım. Zaten bir daha printer haricinde HP alanı özellikle de bilgisayar alanı ayrıca öpsünler :) Acer ise biraz daha ortada bir durum sundu. Aspire Ethos'ta güncellemenin gecikmesi haricinde sıkıntısız bir yükseltme gerçekleşti. Daha alt seri bir Aspire ile ise bayağı cebelleştim.

Daha yükseltme yapmayan varsa özellikle de yükseltme mesajı almayanlar için bir zorlama yöntemi var. Kullandığınız sürüme göre Windows Update ayarını 'Otomatik olarak yükle olarak ayarlamak gerekiyor. Arkasından Windows\ SoftwareDistribution\ Download klasörünün içerisinde ne var ne yok silin atın. Arkasından ise "komut satırını" yönetici olarak açın ve 
wuauclt.exe /updatenow 
yazın. Bu yöntem ile en azından bir kaç deneme sonrasında Windows 10 yükseltmesini başlatmak mümkün. Arkasından internet hızınız ve bilgisayarınızın konfigürasyonuna göre yeni işletim sisteminize kavuşuyorsunuz. 


Ha, Windows 10'a geçiyoruz da ne fark ediyor derseniz işte orası muallak. Öncelikle notebook sahipleri için bir haber vereyim benim tespitlerime göre yaklaşık 5 derece civarında bir sıcaklık artışına hazırlıklı olun. Bilgisayarınızın özelliklerine göre bu durum size fan gürültüsü olarak geri dönebiliyor. Yurtdışı forumlardaki bir çok meraklı aynı durumdan muzdarip. Muhtemelen kısa zamanda bir yama gelir. 

Zaten hızlı bir bilgisayarınız varsa açılış kapanış sürelerinde pek bir fark olmuyor. Windows 10'u ilk kurduğunuz zaman aşırı bir yavaşlık hissedebilirsiniz, bir kaç açma kapamadan sonra kendisini toparlıyor ama en iyisi sıfırdan kurulum yapmak sanırım. Açıkçası benim Windows 7 ile hiçbir sorunum yoktu hız anlamında Windows 10'nun ek bir getirisi olmadı. Tabii normal hard disk kullanan meraklılarda bir hız artışı olacaktır eminim ki ama ben neredeyse tüm bilgisayarlarımda SSD kullanıyorum. Bana bir hızlanma etkisi olmuş gibi gelmedi... 

Oyunlar tarafında ise yeni sürücülerden kaynaklanan ufak tefek FPS yükselmeleri var ancak  çok kayda değer değil. İlerleyen dönemlerde DX12 destekli oyunlarda ne olacağını göreceğiz. Bu arada eski oyunların ekran boyutları konusunda da bazı sıkıntılar oluyor. Ben şahsen Windows 7'de daha mutluydum. X oyununda 50 FPS yerine 53 FPS almak bana bir şey ifade etmiyor. 

Yeni başlangıç menüsünü seven vardır sevmeyen vardır ama bence makul olmuş. Windows 7 ile 8'i bir şekilde harmanlamışlar. Ancak bir çok ekran ve ayar menüsü sanki telefon arayüzü gibi. Dev gibi monitörde bembeyaz üzerinde 2 satır yazan saçma sapan ekranlar ile denk gelmek sıkıcı bu zamanda. Bildirim ekranı falan güzel olmuş. Yeni Edge tarayıcı ise şu haliyle bir halta yaramaz. Cortana ise binbir yoldan dolambaçlı olarak kullanılabiliyor. Ancak on saat derdimi anlatana kadar iki kere tıklayıp aynı işi bende yapabiliyorum. Ha İngilizceniz daha doğrusu telaffuzunuz mükemmeldir ona bir şey diyemem.  Windows mağazası filan bana sorarsanız coluk çocuk işi. Zaten kayda değer pek bir uygulama yok bence. Windows Phone uygulamalarını dev gibi ekranda kullanmak isteyenler için muhtemelen güzel gelecektir. 


Bu arada bazı sıkıntıları da var Windows 10'un. Bunlardan bir kısmı insanın midesini hafiften bulandırıyor. Örneğin Wi-Fi sharing yani paylaşım aracında varsayılan olarak gelen ayarlar pek hayırlı özellikler değil. Ayrıca yine varsayılan ayarlarda Windows güncellemelerinde bilgisayarınızın bir nevi seed olarak olarak kullanılabileceği bölüm gibi bazı endişe verici özellikleri var. Şu sıralar yeni işletim sisteminin gizlilik knusunda bazı karanlık noktaları olduğu ciddi yayınlarda tartışılıyor. İddialar tatsız. 

Ben özellikle ses konusunu merak ediyorum. Yeni müzik servisi, Grrove isimli müzik çalar ve FLAC desteği gibi bazı yeni özellikleri test edeceğim vakit buldukça. 

Windows 10'u kurcalamaya devam... 

Bebek Odasının Hazırlanması: Son Dönemeç



Geçen yazımda mobilyacı ile cebelleşip ev için dolap siparişlerimi vermiş ve evde yeni yerleşim alanları oluşturmaya çalışmıştım. Mobilyaları beklerken şimdi diğer yapısal değişiklere bakalım.

Muhtemelen ilk ihtiyacınız olan şey boyadır. Evin içerisindeyken boya yapılması berbat bir olay. Hele ki alçı ile uğraşılacaksa b*ku yediniz demektir. Eşinizin durumunu da göz önüne alırsak bu mantıklı bir hareket değil. Benim kafamdaki çözüm duvar kağıdı oldu.

Ben senelerdir salonumda özel bir duvar kağıdı kullanıyorum. Boyanabilir duvar kağıdı olarak geçiyor bu tarz ürünler ancak benim tercih ettiğim ürün boyanabilmesinin yanında hijyenik, ısı ve ses yalıtımı yapan bir kaç katmana sahip özel bir ürün. 5-6 senedir bu duvar kağıdını salonumda kullanıyorum ve en ufak bir sorun bile yaşamadım. Tek sorunu 20m2 için yaklaşık 500TL'lik fiyatı.

Ancak bebek odaları için harika duvar kağıtları seçenekleri var ve fiyatları oldukça uygun. Ayrıca boyanabilir ancak düz yani ek özelliği olmayan ürünleri 20-50TL arasında satın alabiliyorsunuz. Benden size tavsiye bu hengamenin ortasında boya ile uğraşmak yerine direkt duvar kağıdı yapın geçin ufaklığın odasını.

Duvar kağıdının uygulaması gayet basit tabii işin ehli bir ustanız olursa. Benim ustam ve arkadaşım  Halil Usta güncel malzemeleri yakından takip eden son derece özenli bir insan. Kullandığı tutkaldan diğer ekipmana kadar olaya tamamen profesyonelce bakıyor ve yaptığı işlerden ben çok mutluyum. 1 gün içerisinde duvar kağıdı operasyonu tamamlanıyor. İşin en güzel tarafı hamile eşinizi rahatsız edecek hiçbir koku yok. Çünkü kullanılan tutkal bile su bazlı.

Boyasıdır, mobilyasıdır devam ederken ince ince mobilya kurulumunu yapmaya başlayayım dedim ben... 
Bu noktada ustanızın modern malzemeleri tanıması çok önemli. Eski ustalar bu malzemeleri tanımadığı gibi sorduğunuz zaman bir de b*k atıyorlar. Onlara göre en iyi boya yağlı boya. Ondan sonra zaten her türlü duyusu hassas eşinizle uğraşın. Yağlı boyanın kokusu bir hafta da geçerse şanslısınız. Bu tarz ustalardan bu dönemlerde uzak durun.

Duvar kağıdından önce eğer odada elektrik işiniz varsa onu yaptırın. Eğer doğrama değişikliği varsa onun da zamanı duvar kağıdından önce. Ben seneler önce evimizi tamamen elden geçirdiğim için ek bir işim yok. Bu arada eğer oda parke ise sakın sistre ile uğraşmayın. Hem kokusu hemde pisliği ile uğraşacak doğru zamanda değilsiniz. Laminant parke yapıp geçin. Bir günde yapılıyor ve fiyatları son derece makul.

Duvar kağıdı yapıldığı mevsime göre bir veya iki gün içerisinde kuruyor. Eğer boyanabilir bir duvar kağıdı seçtiyseniz sırada boya işi var. Benim işlerimi yapacak boyacı arkadaşı, Halil Usta ayarladı. Eşimin durumunu bildiğinden yeni nesil silikonlu özel bir boya kullandılar. Bu boyalar teorik olarak kokusuz olsalar da, bir miktar kokuyor ortalık en azından eşinizin açılmış duyuları yüzünden o kokuyu fark ediyor. Merak etmeyin bir gün içerisinde ortada koku felan kalmıyor.

Hazır oda hazırlanırken geleneksel hamilelik fotoğrafı çekmeden olmaz. Kocanın eli mutlaka hanımın karnında olmalıdır. :)

Tabii işler burada anlattığım gibi tıkır tıkır yürümüyor. Öncelikle belli dönemler iş yaptırmak için tehlikeli. Yaz bebeği bekliyorsanız yandınız demektir. Tüm memleket aynı anda tadilata giriştiği için usta bulmak mesele. Ustalar küçük işlerle uğraşmak istemiyorlar. Rica, minnet veya benim gibi eski tanışıklıklarınız varsa, velhasıl kelam elinizde ne imkan varsa onu kullanacaksınız.

Bu işlere başlamak için en doğru zaman tüm önemli testlerin sonuçlarını aldığınız zaman bile olabilir. Biz 7. ay içerisinde başladık ve bu kadar tanıdığa rağmen süreç tek bir oda için neredeyse 20 gün sürdü. Bir ustanın işini aksatması ile her şey aksıyor. Bu yüzden bitirilme tarihi denilen tarihe güvenmeyin. Örneğin bizim dolapların teslim tarihi yaklaşık bir hafta kadar ileriye kaydı ki, mobilyacımız kayınpederimin arkadaşı. Aslında biraz şanssızlık oldu ama tüm bunları düşünerek erken bir tarihte başlayın bu işlere. Sonrasında yapacak çok işimiz var. Bunlar bir an önce bitsin kurtulun.

Tüm bu işlerin tamamlanması ve odanın havalandırılmasının ardından eğer odanızda pencere var ise perde almanız gerekecek. Ben senelerdir perdelerimi Bay Perde'den yaptırıyorum ve hem işçilikten hemde teslim tarihlerinin tutması konusunda son derece memnunum kendilerinden. Bebek odaları için bol bol seçenek var. Perdelerde teslim tarihi genelde bir kaç gün eğer çok komplike bir şey istediyseniz bir hafta gibi. Hesabınızı bu zamanlamaya göre yapın.

IKEA'dan benim seçtiğim lamba Skojig oldu. Ben alırken sanırım 50TL civarındaydı. Bu lambanın şekli şemalinin yanında seçimimde ışığın bir filtreden geçip direkt olarak verilmemesi etkili oldu. Çok seçeneğiniz var... 


Aydınlatma konusu ise çok basit çözülüyor. Hem yapı marketlerde hemde IKEA'da bebek odaları için harika ürünler var. Gayet makul fiyatlara alabilirsiniz. Eğer elinizden geliyorsa bir kaç dakika içerisinde yeni lambayı takabilirsiniz. Yok acemi iseniz hiç girişmeyin doğum üzeri başınıza iş almayın. Mahallenizden bir elektrikçi bulup taktırın. Bu dönem fantazilere girilecek dönemler değil.







Bebek Odasının Hazırlanması: Domino Etkisi


Sevgili okuyucum! Hamilelik ve doğum sürecinin en zorlu ayaklarından bir tanesi olan bebek odasının hazırlanması konusuna hoş geldiniz. Bu yolda olan herkese Allah kolaylık versin diyorum. İnanın buna çok ihtiyacınız olacak. 

Eviniz ne kadar büyük olursa olsun hiçbir zaman yetmez. Fazladan 2 odanız da olsa 5 odanızda olsa o odalar zaman içerisinde dolar. Bu doğruluğu tartışılamaz bir tespittir. Bizim genelde yaşadığımız evde fazladan iki odamız var. Bu odalardan bir tanesi benim çalışma odam. Diğeri ise yüzeysel bir tabirle giyinme odası. Ancak bu oda içerisinde devasa bir dolap içerisinde benim yayıntılarım da duruyordu. Artık hamileliğin son düzlüğüne girdiğimize göre bir odanın bebek odası olarak hazırlanmaya başlaması gerekiyor. Bu da ev düzeninizi sonsuza kadar değiştirecek bir domino etkisinin başlamasına sebep oluyor. 

Öncelikle bu odadan çıkacak şeylerin yeni yerlerine yerleştirilmesi lazım. Bu da bazen içinde yapısal değişiklilere bazen de alışverişe çıkmanıza sebep oluyor. Biz yatak odamıza bir dolap yerleştirme kararı vererek ilk adımı attık. Dolap konusu çok mühim bir konu ve evdeki düzenin en önemli parçası. 

Ben normalde mobilya alışverişlerimde modüler mobilyaları tercih ediyorum. Mesela normalde bir dolap alacak olsam ilk önce IKEA'ya bakarım. 

Ancaaaak...

Elin ecnebisinin aksine bizim memlekette hemen her evin ölçüsü farklı olduğu için modüler mobilyalarda çok fazla yer kaybınız oluyor. Benim zihniyetimde dolap dediğiniz şey, santimler hassasiyetinde yapılmalı ve mümkün olduğunca fazla yük saklayabilmelidir. Dolayısıyla yolunuz bir marangoz ile kesişecek. 

Memleketin marangozlarının ortak özelliği hiçbir işi zamanında yapmamalarıdır malum. Bu yüzden evde yapacağınız çizim ile başlayan süreç, marangoz abinin gelip ölçü alması ile devam edecek ve meşhur üretim süreci başlayacaktır. Eğer marangoz size mobilyanızı 10 gün sonra teslim ederim dediyse en az bir hafta gecikme hesaplamanız gerekiyor. Bu arada sakın ödemeniz gereken tutarın tamamını vermeyin sadece bir miktar ön ödeme yapın. Paranız elinizdeki tek gücünüz. Eğer bebeğinizin odasına da bir dolap almayı planlıyorsanız onun da siparişini şimdiden verin. Ve beklemeye başlayın. Allah sabır versin. 

Bu süre içerisinde ben bebek odasındaki dolaptan çıkan ekipmanımı ne yapacağımı düşünüyordum. Üç-dört  ana başlıkta toplayabilirim yayıntılarımı. İlki elektronik ekipman. Seneler içerisinde elimde bolca elektronik toplanmış. Ampliler, pikaplar, kaset deckleri... Atsan atılmaz satsan satılmaz. Bunların haricinde bir kısmı da baba evinde ve depoda duruyor. Ancak buralardaki saklama kapasitesinin bile üzerine çıkmış durumdayım. Bu noktada bir kısım ekipmanı kayınpederin şehir içindeki ikinci evine göndermeye karar veriyorum. İkinci başlık kitaplar. Çalışma odamda bir kütüphane var zaten ama dolu halde. Babamın evindeki dolaplarda ve depoda da bir miktar kitap var ve yenileri için yer yok. Bu noktada eleme yapıp bir kısmını bağışlama yoluna gitmeye karar veriyorum. 

Üçüncü grup, fazlalık, dinlenmeyen veya nadiren dinlenen CD, kaset ve plakların bir yerlere depolanması. Salondaki ve odadaki depo alanları tamamen dolu halde depoya bir miktar daha tıkabilirim ama kasetlerin büyük bir kısmı ile vedalaşıyorum. Son grup ise el aletlerim. DIY projelerine meraklı bir insan olarak bunların mutlaka el altında bulunması gerekiyor. Dolayısıyla çalışma odamda yapısal bazı düzenlemeler yapmalıyım. 

Kendime ek bir plak dinleme ortamı hazırlamanın mantıklı olacağını düşündüm. Stereo Mecmuası'nda hep bahsettiğim aktif hoparlörler ve basit bir pikap. IKEA PS dolabın üzerinde duruyorlar. Dolabın içi ise bebek odasından çıkan el aletleri ile tıka basa dolu. Poster sevgili Nadir'in (Ionian) hediyesi... 
Hanımların işi ise daha kolay. Varolan dolap ve şifonyerlerdeki paylarınız bir anda değişmeye daha doğrusu azalmaya başlıyor. Kendinize ait bir şifonyerin yarısı göz açıp kapayıncaya kadar elinizden kayıp gidiyor. Tüm eşyalarınızın yeri değiştiğinden donunuzu bile bulmaz hale geliyorsunuz. Ama eşinize sorarsanız size o kadarı bile fazla aslında. 

Bu durumda ben çalışma odamda bazı düzenlemeler yapıp el altında olması gereken ekipmanlarım için yeni depolama alanları hazırladım. Yeni CD rafları, yeni depolama üniteleri gibi. 

CD'ler için rafları birden çok fonksiyon ile kullanabilirsiniz. Arka bölümler CD'lik ön taraflar ise oyuncaklar için sergileme alanı. Ister hazır alın isterseniz marangoza yaptırın. 
Bir şekilde domino etkisini atlatabilirsek, bebek odasından çıkan tüm eşyaları bir bölümünü bir yerlere yerleştirmiş oluyoruz. Ancak maceramız daha bitmedi. Sırada boya süreci var, tabii marangozu beklemeye devam diyoruz bir yandan. 




Hamilelik İkinci 3 Ayın Tablosu



Hamileliğin ikinci üç aylık dönemi ilk üç aylık döneme göre biraz(cık) daha sakin geçiyor. Bu dönemde en önemli konular bebeğinizin sağlığı ile alakalı tarama testi bana sorarsanız. İkili, Üçlü, Dörtlü ve Panaroma testlerinin bir zorluğu yok. Ancak eğer yaptırmaya karar verdiyseniz Amniosentez testi bir miktar stres kaynağı oluyor hayatınızda. Tüm bu testlerin ortak noktası sonuçları alana kadar ömrünüzü yiyip bitirmesi. 

Eşinizin mide bulantıları ve kusma halleri bir miktar azalmış oluyor. Ancak vücut eskisi gibi olmadığından faaliyetlerinizi yavaşlatmanız gerekiyor. 

Bu dönemde önemli bir diğer mevzuu ise bebeğinizin cinsiyetinin belli olması. Bu bir dizi yeni devinimi tetikliyor haliyle. Özellikle geniş ve geleneksel kafadaki bir Türk ailesine sahipseniz cinsiyetin belli olması önemli bir hareketliliği ve çoğu zaman sorun yumağını ortaya çıkartıyor. Bu dönemin en önemli faaliyeti, bebeğin isminin belirlenmesi. Umarım sizlerde bu süreci bizim gibi sıkıntısız atlatırsınız. Benim gözlemime göre bazı ailelerde iç savaşa yol açıyor bu durum. 

Karmaşa, devinim, endişe gibi onlarca ruh halinin beraber yaşandığı ikinci 3 aylık dönem bittiğine göre hamileliğin son periyoduna doğru yol alabiliriz. 





İsim Dilemması


Çocuğunuzun ismini belirleme konusu bizim memlekette baslı başına bir olay haline gelebilir. Bu durum ailenizin yapısı ile alakalı bir durum. Muhtemelen bir çok çift hamileliğin sıkıntılı dönemlerini atlattıktan sonra isim listelemeye başlıyorlardır. Bu noktaya bir lafım yok, tabii ki hakkınız. Ancak bizim ilk 3 aylık süreç biraz sıkıntılı geçtiğinden dolayı eşim bu konuyu açtığında ben hep kapattım. İkinci üç aylık dönemde ise yavaş yavaş bizde isim mevzuularını konuşmaya başladık.

Bildiğim daha doğrusu benim için önemli bazı noktalar vardı o süreçte. Unisex isimlerden hiç hoşlanmıyorum ve çocuğuma bu tarz bir isim vermek istemiyorum. Eşimde aynı düşüncedeydi. Sizlerin de başına defalarca gelmiştir. Mesela Deniz Stereo isimli bir kişiyi aramanız gerekiyor diyelim. Ulan sekreterine ne diyeceğim korkusu başlar. İsmi soyismi ile  Deniz Stereo ile görüşmek istiyorum deseniz çok ciddi kaçacak. Deniz Hanım deseniz bir türlü Deniz Bey bir türlü. O yüzden unisex isimleri direkt pas geçtik. Bu arada Deniz ismini de pek severim :)

Yine benim sevmediğim bir trend zorlama modern isimler uydurma süreci. Yabancı isimleri alıp Türkçe'ye uyarlanmasını sevmiyorum. Lisa ismi mesela bana çok saçma gelir. Eşimde bu şekilde düşündüğünden bu tarz isimleri de sildik.

Diğer bir trend ise ismin arkasına "Can" "Cem" gibi ekler getirmek. Örneğin Hilmicem gibi. Bunu sanırım iki ismin problem olabileceğini düşünüp keşfetmişler. İyi b*k yemişler. Bu da bize uymuyordu. Bu tarz isimleri de pas geçecektik.

Derin düşüncelere dalmışken, ne olsun lan bu çocuğun ismi?

Tabii biz bunlarla uğraşırken güzide memleketimizde işler böylesine kolay değildir. Sanki çok sakin insanlarmışız gibi hayatı daha da karmaşıklaştırmanın ne sebebi var hiç anlamam. Bazı ailelerde vefat eden büyüklerinin isminin çocuklara hafiften "zorla" verilmesi süreci var. Tamam bunu anlayabilirim. Ancak olayı zorlaştıran şey her iki tarafta vefat eden büyükler varsa hangisinin ismi konulacak kavgası. Bebek dediğin de seri üretilebilen bir şey değil ki, çoğu zaman. Sulh olsun diye yapalım bir tane daha ona da diğer büyüğümüzün ismini verelim. Eğer kontrolü elden kaçırırsanız bu iş başınıza dert açar, benden uyarması.

Sadece bununla da kalmıyor. Ailede yaşayan en bir büyüklerin "statement" yani yasa kıvamında bir isim ortaya atmaları. Ailenizde, Allah uzun ömür versin böyle bir büyüğünüz varsa b*ku yediniz demektir. Kaç yaşında insan üzmemek lazım diye düşünseniz bir türlü, ulan çocuk benim çocuğum sana ne demek daha doğrusu diyememek bir türlü. Böyle bir durumda iki isim verip nüfus müdürlüğünde yazdırmamak yükselen bir trend aklınızda olsun.

İki isim konusu ise ayrı bir sıkıntı. Mesela benim babam yani Sedatcez'in aslında iki ismi var. Hasan Sedat. Bazı çok eski arkadaşları babama Hasan diye hitap ettiğinde ne diyor lan bunlar derim hala. Ayrıca bazı kamusal sıkıntılarda yaşayabilmek mümkün.

Ama iş bununla kalmıyor. Bir de soyismi ile ahenk konusu var. Seçeceğiniz isim soyisminizle yakışmalı değil mi? Ayrıca çok uzun olmamalı. Bu kafayla giderseniz işiniz gerçekten iş. Mesela Tomambay Cezayirli yaz yaz bitmeyecek bir isim olduğu gibi bizim ailecek hep isimlerimizin sonunda "Cez" bitiştirilir. Çocuğun ismine örneğin Tomambay dersek okulda muhtemelen TomambayCez diye anılacak eh bu çocuk size bu yüzden saydırsa kusura bakmayın haksız değil.

Ayrıca bu çocuk büyüdüğünde dalga geçilmeyecek bir isim bulmak lazım. Kendi çocuğuma "Rahim" gibi bir isimi göz göre göre koyabilmem mümkün değil. Zaten erkek için "Rahim" isminin nasıl ortaya çıktığını hayatım boyunca anlamadım. Gelip bana aslında o değil başka anlamda düşünülmüş diyeceksiniz de, gel de çocuklara anlat.

Biliyorsunuz isim genelde ailenin politik veya dini duruşunu da gösterir. Milletçi arkadaşlar Alperen, Kürşat, Alparslan isimlerini pek severler. Daha dindar aileler çocuklarının isimlerini genelde Kuran-ı Kerim'den seçmeye çalışırlar vesaire. Anlayacağınız işin içinde binbir tane seçenek var.

Bizim ufaklığı ilk gördüğümüzde yani 3cm civarında iken pıtırcık demeye başlamıştık. Tamam saçma kabul ediyorum ama sizi de göreceğim. İlk zamanlarda isim verecek bir durumumuz olmadığından o dönemlerde "pıtırcık" derken erkek olduğunu öğrendiğimizde "pıtır" olarak değiştirdik. Tabii ki, olacak şey değildi.

Biz ne yaptık derseniz. Eşim bazı isimleri seçmişti. Ben bir gece bu isimlerden bir tanesini fısıldadım çocuğuma rüyamda. Ertesi gün ben kendi kafamda ufaklığın ismini belirlemiştim; Ali. Şöyle bakınca Ali Cezayirli güzel oldu, kısaltılmış versiyonu da kulağıma iyi geldi; yani Alicez.

Eşim ilk anda daha düşünelim dedi ancak bazı çocuklar adları ile geliyorlar diye bir efsane vardır ya. Bizim isim süreci bir noktada oraya bağlandı. Bir gece vakti kardeşimi aradım, ya bu çocuğun ismi ne olsun sence dedim, 3 isim saydı bunlardan bir tanesiydi Ali idi ve konuşmanın sonunda Ali olsun bence dedi. Eşimin gözleri açılmıştı. Ama daha tatmin olmadı. Ama kader ağlarını çoktan örmüştü. Eşimin Müge diye bir arkadaşı var, dünya iyisi bir insan. Saf bir insandır ve içi de temizdir. Bu isim mevzuularını konuşurken arkadaşı da Ali ismini zikredince, bizim ufaklığın ismini eşim de kabul etmek zorunda kaldı.

Arkasından bu kararımızı aile büyüklerimize de ilettik. Artık ufaklığın bir adı vardı. Umarım sizlerin isim verme süreci de kavgasız dövüşsüz biter." Çocuk benim çocuğum lan" çıkışı çoğu zaman işe yarar bonus olarak eşinizi kastedip "kızı üzmeyin" taktiğini kullanabilirsiniz.